9 Ekim 2015 Cuma

NEFRETİN SAVAŞI MI?


3. Dünya Savaşı Tehdidi Altında Tercihimiz:


NEFRETİN SAVAŞI MI?

11 Eylül tarihinde ABD'nin ve küresel dünyanın simgelerine yönelik terörist saldırının ardından, ABD'nin endişe ile merak edilen tavrı Afganistan'a saldırı olarak gerçekleşti. Beklenen, fakat sonuçlarının neleri doğuracağı kestirilemeyen bu savaşın asıl mağdurları, şüphesiz DTM ve Pentagon saldırısının sonuçlarıyla aynı kaderi paylaşan siviller olacaktır. Tekniğimiz ve çağdaşlığımız mâsum ile suçluyu birbirinden ayırmamıza yetmeyecek kadar kaba olduğundan, şimdilik üstlerine bomba yağan çocukların ve mâsum sivillerin zarar görmemesi için hep birlikte duâ edeceğiz. Oysa insanlık olarak New York saldırısının ardından kafamızı ellerimizin arasına alarak düşünmeli ve "Bu öfkenin sebebi ne?" diyerek bir muhâsebe yapmalıydık. Ne var ki "şiddete karşı şiddet" kör mantığı, olayların sebep lerini anlamaya yönelik çabaların önünü giderek tıkıyor. New York'a yapılan saldırının ardından başta ABD olmak üzere Batı'da meydana gelen ve Müslümanlar'a yönelen öfkenin aynı şekilde karşılık bulması ihtimali bir yana, kalplere yerleşmeye başlayan husumetin kendisini ne zaman, nerede ve nasıl göstereceğini kestirmek gittikçe güç hâle geliyor. "Anlamak" adına atılacak ufak bir adımdan kaçınıldığı için de, insanlığın gelecek ufku karartılıyor.

Afganistan'da Sovyetler'e karşı girişilen mücâdelenin aktörlerinden Usame bin Ladin ve Taliban yönetiminin yaptığı söylenen saldırıları kınamak ve terörizmi lânetlemek insan olmanın asgarî şartıdır. Hele bizim gibi terörizm sonucu binlerce genç insanını kaybeden bir ülkenin insanlarının, Amerikalılar'ın içine düştüğü dehşet uçurumunu kavraması daha kolaydır. Ayrıca birçok kanlı eyleme şâhit olan ve terörün ölümle kol kola gezdiğini bilen insanlar olarak, birçok ülkenin bu eylemlere destek verdiğini anlayacak kadar çok acı yaşadık. Başkasının ölümünün dahi kolay ölüm olmadığını bilecek kadar tecrübe sahibi olduğumuzdan, İslâm'ın en karikatür yorumlarından birini sergileyen Taliban'ı ve onun gibi düşünenlerin eylemlerini kınamaktan başka şeylerin yapılması gerektiğinin de farkındayız. Ama bunun B52 uçakları ve diğer silâhlar mârifeti ile top yekûn bir imhâ hareketiyle yapılmakta olmasının, üstelik birçok seçenek arasından en kolay olanının seçilmesinin, insanların vicdanında derin yaraların açılmasına yol açacak bir metod olduğunu düşünmekten de kendimizi alamıyoruz.

Amerika'daki mâsum insanların hayatını kaybettiği saldırının ardından hedef olarak gösterilen Taliban rejimi ve Ladin, bir zamanlar ABD'nin kirli işlerinde rol alan devşirmelerdi. Şüphesiz ki onların neler yapabileceklerini en iyi onları yetiştirenler bilir. "Hegemon", olumsuz gelişmelerden bile kendisinin egemenliğini sağlamlaştırmak için paylar çıkarabilen güç demektir. Bu sebeple ABD'nin tavrı, intikam duygusunun yarattığı esriklik hâli olarak değerlendirilmemeli, dünyanın gidişatına kendi çıkarları doğrultusunda yeniden yön verme operasyonunun ilk hamlesi olarak mütâlaa edilmelidir. 

Şurası açıktır ki, küreselleşme argümanı çerçevesinde tektipleştirilmeye çalışılan dünyanın farklı yerlerindeki milletlerin ve inanış sahiplerinin kendilerine hayat alanı tanımayan bu kuşatılmışlıktan çıkmak için tutunabilecekleri tek dal kalmıştır: başkalaşmak... Hâkim olana boyun eğerek onun gibi olmaya çalışmak, kendini, dünyayı ve insanları anlamak için sahip olduğu argümanlardan vazgeçmek, Batı medeniyetinin gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelere sunduğu tek seçenektir. Dünyayı kendi gibi olanlar ve ötekiler olarak ikiye ayıran, ötekilerini de kendi gibi olmaya zorlayan bu zihniyete karşı, Batılı düşünürler başta olmak üzere birçok yerden itirazlar yükselmektedir. Bu itirazlar kadar, Batı medeniyetinin üzerinde yükseldiği metodik düşüncenin açmazları ve insanîliği üzerinde süregiden tartışmalar da, ABD'nin Afganistan saldırısına rağmen insanlık adına umut vericidir.

Sayılan bu sebeplerden dolayıdır ki, bu sayımızda, ABD'ye yapılan saldırının nasıl ve kim tarafından gerçekleştirildiğine yönelik ihtimalleri sıralamaktan ziyâde, bu saldırının arka planında yer alan faktörleri sizlerin dikkatine sunmak istedik. Bu saldırıların bir öncesi olduğunun ve bu öncenin de beslendiği bir dünya görüşü bulunduğunun altını çizen yazılarda, genel olarak, asıl ârızanın dünyaya şekil veren hâkim anlayıştan kaynaklandığının ifâde edildiğini göreceksiniz. Hâkim paradigmanın mercek altına yatırıldığı bu sayımızda, sâdece ABD'deki üzücü saldırıya uzanan yolun kilometre taşlarını keşfetmekle kalmayacak, işin temelinde insan ve dünya tasarımıyla ilgili sıkıntıların olduğunu da gösteren ciddî ve kapsamlı analizlerle de karşılaşacaksınız. Dünyanın mevcut durumunu bu çerçeveden ele alan ve siz okuyucularımıza kendi içinde bütünlük arz eden bir pencereden sunan bu sayımızı ilgiyle ve beğenerek okuyacağınız ümidindeyiz.


http://www.2023.gen.tr/ekim2001/index.html




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder