23 Ekim 2015 Cuma

TÜRKİYE’NİN VİZYONU TEMEL SORUNLARI ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ BÖLÜM 13

TÜRKİYE’NİN VİZYONU TEMEL SORUNLARI ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

BÖLÜM 13

TÜRKİYE’NİN 2013 YILI TEKNİK VİZYONU


Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK *
İbrahim GÜNEŞ**
Erdem KAYA***
Duygu BEKER****

* Bahçeşehir Üniversitesi- Mühendislik Fakültesi, Prof. Dr. Yük. Müh.
** İstanbul Üniversitesi- Mühendislik Fakültesi, Yük. Müh., Doktora Öğrencisi
*** Boğaziçi Üniversitesi- Sosyal Bilimler Enstitüsü, Lisans Üstü Öğrencisi
**** Bahçeşehir Üniversitesi- Fen-Edebiyat Fakültesi, Lisans Öğrencisi



1. GİRİŞ

Bilim ve teknoloji insanlık tarihinde ekonomik ve toplumsal faydaya veya yaptırım gücüne dönüşmektedir. Bilimdeki yeni buluşlar veya miras
alınan teknolojilerin geliştirilmesi ile elde edilen katma değerler milletlerin rekabet gücünde belirleyici olmuştur. Denis Papin’in düdüklü  tenceresinden (1679) James Watt’ın buhar makinesine (1781) ve Richard Trevithick’in buharlı lokomotifine (1804) kadar gelişen buhar teknolojileri, herhalde I. Dünya Harbindeki (1914) zırhlı gemilerin güç kaynağını oluşturmuş tu. Buhar teknolojileri toplumsal ve ekonomik faydalara dönüştüğü gibi, ulusların rekabet gücünü de artırmıştır. Mal ve hizmet üretiminde önemli değişimlere yol açan elektrik gücü ve içten yanmalı motorlar da benzer örneklerdir. 

Mikroelektronik sistemler ve telekomünikasyon teknolojileri ise bugünün sosyo-ekonomik faydalarının veya yaptırım gücünün ardındaki teknik altyapıyı oluşturan gelişmelerdir.

Toplumların yaşamlarını etkileyen bilim ve teknolojideki ilerlemeler İngiltere ve kıta Avrupasının rekabet gücünü artırarak uluslararası ilişkilerin niteliğini belirleyen başlıca etkenlerden birisi haline geldi. Bilim ve tekniğin politik amaçlar doğrultusunda kullanılmasını farklı hedeflere yönelik bilim ve teknoloji politikalarının tasarlanması ve uygulanması takip etti. Fakat bilim ve teknik çalışmalarındaki devletler-arası rekabet unsurunun öncelikli konumu değişmedi.

Çünkü uluslararası ilişkilerin temel belirleyicileri olan savunma yeteneği ve iktisadi gelişmişlik teknolojideki ilerlemelere bağlı değişkenler olmaya devam etmiştir.

İktisadi güç, günümüzde uluslararası rekabetin en etkin enstrümanı halini almıştır ve bunun sebebi olarak, bilim ve teknoloji araştırmalarında finansman ın artan önemi düşünülebilir. Bu nedenle ekonomik trendler, ulusların gelişiminde nazara alınacak önemli bir etmendir.

Uluslararası karşılıklı bağımlılığın özellikle ekonomik alanda hızla yükselmesi ile küresel piyasalardaki gelişmelerin ulusal ekonomileri etkileme kuvveti ulus devletlerin teknik ilerlemelerini etkilemektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılına gireceği 2023 tarihine kadar Türkiye’nin muhtemel teknik gücünü de aynı faktör etkileyecektir.

2. AÇIKLAMA


Son iki yıl zarfında yaklaşık % 180 artan petrolün varil fiyatı enerji piyasalarında dengeleri değiştirirken, ABD’de geçen yıl konut kredisi krizi ile başlayan süreçte Amerikan borsası 1929 buhranından sonraki en büyük düşüşü gördü. Haziran (2008) ayındaki yüzde 10,2’lik düşüş ile bu yıl 2,1 trilyon dolar kaybeden Amerikan hisse senetleri bütün dünyaya 1929 buhranını hatırlattı. Risklerin büyüme eğilimi gösterdiği bu dönemde çok uluslu birçok şirket de istihdam azaltma yolunu tercih ederek yükselen hammadde fiyatlarını telafi etmeye çabalamaktadır.
Küresel piyasalardaki dalgalanmaların yanı sıra Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ekonomilerin yükselişi ile enerji fiyatlarından en çok istifade eden Rusya’nın çıkışı yeni bir döneme girilmekte olduğu izlenimi vermektedir.

Uluslararası ekonomik rekabette farklı aktörlerin yer alacağı bu yeni dönemde dünya ekonomisinin ağırlık merkezinde Batı’dan Doğu’ya doğru kıtasal bir kayma gerçekleşeceği yapılan tahminler arasındadır (Şahinkaya, 2007).

Dünya genelinde gelişmiş ülkelerin hemen hepsi bu riskli süreçten geçerken bilgi ekonomisine dönüşümü temel hedef olarak belirlemiştir.

Bilgi yoğun ve yüksek katma değer meydana getiren faaliyetlerle gerçekleştirilmesi planlanan bu dönüşüm önümüzdeki 20-25 yılda bilim
ve teknolojiye dayalı bir ekonomi-politiğin yükseleceğini işaret etmektedir( Işık, 2008 ). Gelecek birkaç on yılda biyoteknoloji, nanoteknoloji ve bilişim teknolojilerinde beklenen ilerlemelerle daha fazla küreselleşecek rekabetin altyapı hazırlıklarının ise 2013 yılında hız kazanacağı söylenebilir. Türkiye de bu altyapı hazırlıklarına gelişmiş rakipleri kadar erken davranamamış olsa da başlamıştır. Bununla birlikte Türkiye’de, sanayide ileri teknolojiye dayalı ürünlerin toplam üretimdeki payı da artma eğilimindedir.




Şekil 1. Üretimin teknoloji düzeylerine göre dağılımı (2008)

Kaynak: TÜİK verileri temel alınarak TÜSİAD tarafından hazırlanmıştır.

Üniversite-sanayi işbirliğine önemli katkılarda bulunması planlanan ve sayıları 30’a yaklaşan teknoparklar, TÜBİTAK’ın hazırladığı 2023 Stratejik Vizyon ile söz konusu teknolojilere odaklı araştırma faaliyetleri bu hazırlıklara örnek gösterilebilir. AR-GE faaliyetlerine ayrılan kaynakların Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYİH) içindeki payının artırılması gibi doğrudan ekonomik gelişmeyle ilgili hazırlıklar da vardır. Bu altyapı hazırlıklarının 2013 yılında istenen seviyede olması için kriz ve durgunluğun yaşanmayacağı beş yıllık bir döneme ihtiyaç duyulmaktadır.

Türkiye’nin AB’nin Lizbon Stratejisi doğrultusundaki AR-GE harcamaları / GSYİH oranına ilişkin 2013 yılı hedeflerine yaklaşmasını gerekmektedir.
Lizbon Stratejisine göre 2013 yılına doğru AB AR-GE harcamaları / GSYİH oranını %3’ün üzerine çıkarmak gibi bir hedef belirlemiştir. Türkiye’nin AR-GE harcamalarının GSYİH içindeki payının (TÜİK verilerine göre) 2006 yılında binde 7,6 olduğu düşünülürse, 2013 yılında Lizbon Stratejisi’nde belirlenen hedeflere yaklaşmak için ciddi atılımlara ihtiyaç olduğu görülmektedir.




Şekil 2. GSYİH içindeki AR-GE harcamalarının oranı

Kaynak: TÜİK verileri temel alınarak TTGV tarafından hazırlanmıştır.

Yukarıda değinilen hedefler aşağıda genel çerçevesi çizilen ekonomik gidişat ile birlikte ele alınırsa 2013 yılındaki Türkiye’nin muhtemel teknik gücüne ilişkin daha gerçekçi tespitler yapılabilir. Bilgi ekonomisine geçiş sürecinde yenilik (innovation) hamleleri, AR-GE yatırımları ve eğitimde kalite artışı gibi değişkenler karmaşık bir atılım sürecini gerektirse de, ekonominin öncelikli konumu devam edecektir.
Bu çalışmada ekonomik gidişatı göz önünde bulundurarak 2013 yılında Türkiye’nin bilim ve teknikte hangi noktada olduğunu saptamak için ilk adımda siyasi parti programlarındaki hedefler gözden geçirilmiştir. Dünya ajanslarından Türkiye’deki beş yıllık süre zarfındaki gelişmelere ilişkin haberler derlendikten sonra Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) görüşleri, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) tespitleri ve TÜSİAD’ın raporları incelenmiştir. Son olarak da TÜBİ-TAK’ın 2004 yılında yayınladığı 2023 Stratejik Vizyon belgesindeki tespit
ve tahminlere yer verilmiş ve bazı sektörel değerlendirmeler yapılarak birtakım tavsiyelerde bulunulmuştur.

2008 yılının ilk çeyreğindeki 6,6’lık büyüme oranından hareketle, 2007’deki ekonomik durgunluğun geçici olduğunu ifade etmek de erken bir tespit sayılabilir. Küresel ölçekte enflasyon ve faizlerin yükselmesi ve buna bağlı kur artışlarının şirketlerde ödeme problemlerine yol açması olasıdır. Ayrıca dünya ekonomisindeki gelişmelere paralel artan işsizliğe karşılık yeni istihdam imkânlarının oluşturulması için kritik bir süreç Türkiye’yi beklemektedir. İç politikadaki yargı-siyaset-ticaret-bürokrasi eksenli muhtemel krizler yabancı yatırımı yavaşlatabileceği gibi  petrol fiyatlarındaki yükselişin devam etmesi Türkiye’deki şirketlerin de istihdamda azalmaya gitmesine yol açabilir.



Şekil 3. GSYİH büyümesi ve orta vadeye yönelik tahminler (2007)

Kaynak: DPT


Küresel dalgalanmaların bir sonucu olarak 2007 yılındaki ekonomik durgunluk ve iç politikada yargı-siyaset eksenli ortaya çıkan gergin ortam da göz önünde bulundurulmalıdır. “Politik erk ile Cumhuriyetin kurumları arasında oluşturulan nizanın son bulmasında ülkenin ortak aklına ihtiyaç olduğu görülmektedir. Türkiye’nin bölgesinde bir güç olarak yükselmesi küresel faktörlerin etkisine maruz bir keyfiyettir. Bölgede enerjisini iç çekişmelere sarf eden, kendi iç güvenlik sorunlarıyla uğraşan bir ülkenin bölgesel güç olma şansı azalmaktadır”(Alnıak, 2008).

2.1. Siyasi Partilerin Programlarında “Bilim ve Teknoloji” hedefleri


2013 yılında Türkiye’nin teknik gücü hakkında yapılacak tespit ve tahminlerin sağlığı açısından Türkiye’deki belli başlı siyasi partilerin programlarının önem arz ettiği düşünülebilir. Türkiye’deki siyasi partilerin çoğunluğunun programında bilim ve teknolojiye yönelik ayrıntılı ve somut hedefler görülmemektedir. Genelde tarım ve sanayi alanlarında değinilen bilim ve teknoloji hedefleri
büyük ölçüde Türk ekonomisinin rekabet gücünün artırılması amacıyla tasarlanmıştır. Programlarında daha kapsamlı hedefler bulunan birkaç
partinin1 bilim ve teknolojinin gelişmesi amacıyla belirlemiş olduğu hedeflere bakıldığında bu hedeflerin büyük ölçüde benzer oldukları göze çarpmaktadır. Bu hedeflerin toplamını aşağıdaki ana başlıklarla özetlemek mümkündür.

Bilim ve teknolojide atılım yapılması amacıyla saptanan hedefler çoğunlukla sanayileşme kapsamında ele alınmıştır. AR-GE faaliyetlerine ayrılacak daha fazla kaynak ve KOBİ’lerde yüksek teknolojinin kullanımını sağlayacak teşvikler ile ekolojik tarımda ilerlemek başlıca hedefleri oluşturmuştur.

1) Cumhuriyet Halk Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi Enerji alanında alternatif enerji kaynaklarından (rüzgâr, güneş,
jeotermal, nükleer ve hidrojen) yararlanma amaçlı hedefler ön planda tutulmuştur.

Savunma sanayindeki yerel katkı payının artırılması için bilimsel çalışmalar yapılması öncelikli amaçlar arasındadır.
Kurulacak Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ve teknoloji parkları (teknoparklar) ile bilimsel çalışmaların hızlandırılması ve üniversite-sanayi işbirliğinin gerçekleştirilmesi bilim ve teknoloji kapsamında hedef olarak belirlenmiştir.

Siyasi partilerin programlarında bilim ve teknoloji ile ilgili atılımın biyoteknoloji, bilişim2, nükleer ve uzay teknolojileri alanlarında desteklenmesi yer almıştır.

Ulusal yenilik (innovation) sisteminin kurulması ve geliştirilmesi hedeflenmiştir. Bilgi toplumuna geçiş için bilgiye erişimim kolaylaştırılması ve bu amaçla bilgi merkezlerinin kurulması ile enformasyon ağlarının teşekkülü programlarda ayrı bir madde olarak vurgulanmıştır.
Dünya ajanslarında Türkiye’nin güncel ve stratejik algılanmasının 2013 teknolojik vizyonu için yol haritasının çiziminde bir fikrin oluşmasına katkı sağlayabilir.

2.2. Dünyadan Türkiye’ye Basının Bakışı


Türkiye’nin 2013 yılında teknik bakımdan nasıl bir konumda olacağı yönündeki dış dünyanın beklentilerini de hesaba katmak önümüzdeki beş yıllık dönemde yerel teknolojinin hangi ölçüde gelişeceğini tahmin etmemize yardımcı olabilir. Dolayısıyla dünya çapında faaliyet gösteren haber ajanslarının Türkiye’nin yakın geleceğine ilişkin hazırladığı haberler kayda değerdir. Genelde iç siyasi ve ekonomik gelişmeler

2) Bilgisayar, mikroelektronik ve telekomünikasyon teknolojileri ile Türkiye’nin bölgesindeki konumundan ötürü sahip olduğu jeo-stratejik önemi üzerine haberler hazırlanmıştır. Bu haberlerde de Türkiye’deki bilimsel ve teknolojik gelişmelerle alakalı verilerin son derece az olduğu görülmektedir.

Dünyanın önde gelen haber ajanslarından3 derlenen haberlerde Türkiye’nin teknik bakımdan ilerlemesiyle doğrudan ve dolaylı olarak bağlantılı veriler çoğunlukla enerji başlığı altında çıkmaktadır. Hazar bölgesindeki enerji rezervlerinin Avrupa’ya taşınmasında Türkiye’nin koridor ülke konumunda olduğu son zamanlarda sıklıkla vurgulanmaktadır.

“Türkiye enerjide koridor ülke oluyor” haberlerine Avrupa’nın Rusya’ya olan bağımlılığının azaltılması ve İran’ın tecrit edilmesi gibi birtakım siyasi çerçeveler dâhilinde değinilmektedir. Bakü-Tiflis- Ceyhan petrol boru hattı ve Nabucco doğal gaz boru hattı ile ilgili haberler Türkiye’nin stratejik konumunu belirtirken, enerji taşıma alanında teknik altyapısının gelişeceğine işaret etmektedir. Önümüzdeki beş yıllık dönemde Türkiye’nin giderek daha fazla enerji merkezi haline geleceği ve TÜPRAŞ rafineri teknolojisinde ilerlemeler kaydedileceği
de dış dünyanın dikkat ettiği konular arasındadır.

Türkiye hakkında dış dünyanın üzerinde durduğu diğer bir başlık da son yıllarda belirginleşen değişim sürecidir. Türkiye’nin genel anlamda siyasi ve ekonomik bir değişim ve dönüşüm sürecinden geçtiğine ve bu süreci büyük ölçüde teknik bakımdan alınacak mesafenin yönlendireceğine değinilmektedir. Özellikle bazı çokuluslu şirketlerin yatırımlarının ardından AR-GE faaliyetlerini de Türkiye’ye taşıyacağına ilişkin haberler dış dünyadan tespit edilen hususlardır.

Özetle, Türkiye’nin yakın geleceğine ilişkin dünya ajanslarında yer alan belli başlı haberlerde, çoğunlukla Türkiye’nin enerji merkezi ve koridoru olacağına yer verilirken, genel anlamda Türk ekonomisinin dönüşümünün de teknoloji tabanlı olabileceği tahmini yapılmaktadır.

3) United Press International(UPI), Associated Press (AP), Reuters, ITAR-TASS, Xinhua, The Press Association(PA), Agence France-Presse(AFP)

Diğer taraftan Türkiye üzerinden borularla gaz veya petrol geçirilirken, ülkenin bu sistemin getirdiği bereket veya risklerden etkilenmesi de düşünülmesi gerekli bir konudur. Gerek Hazar enerji havzası, gerekse Ortadoğu’nun enerji-zengin bölgeleri istikrarı uzun dönemde kolayca bozabilecek dinamikler barındırmakta dır. Dolayısıyla başta boru hatlarının güvenliği olmak üzere enerji ticareti yapan doğu-batı ülkeleri arasındaki siyasi ve ticari anlaşmazlıklar mevcut anlaşmalarda düzenlenmemiş yeni kriz ortamları doğurabilir.

2.3. DPT’nin görüşleri :


Devlet Planlama Teşkilatı’nın hazırladığı Dokuzuncu Kalkınma Planı Türkiye’nin 2013 yılındaki teknik vizyonu ile ilgili yapılacak tahminlerin genel çerçevesini çizmek adına temel belge niteliğini taşımaktadır. İç ve dış siyasi gelişmelerle birlikte ele alınan sosyo-ekonomik beklenti ve hedefler Türkiye’nin teknolojideki ilerleme grafiğinin değişkenlerinin tespitinde öncelik arz etmektedir.

DPT’nin raporuna göre, 2013 Türkiye’sinin geleceği; “İstikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan, küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, bilgi toplumuna dönüşen, AB’ye üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye” perspektifi ile sunulmaktadır. 2013 Türkiye’sinin profili çıkarılırken sadece kamu kesimi için değil, toplumun geneli için de uzun vadeli bir perspektif ve hedef birliği sağlanması amaçlanmış ve bu çerçevede, kamu kesimi ile özel kesim ve sivil toplum arasında işbirliğine yönelmek hedeflenmiştir. Böylece, tüm
kesimlerin sahiplenmesiyle, toplumsal potansiyelin tamamının harekete geçirildiği bir ortamda, ekonomik ve sosyal gelişmenin hızlandırılması,
kapsayıcı bir kalkınma süreci çerçevesinde halkın yaşam kalitesinin artırılması planlanmıştır.

DPT’ye göre; ekonomik büyümenin ve sosyal kalkınmanın istikrarlı bir yapıda sürdürülmesi için;

Rekabet Gücünün Artırılması,
İstihdamın Artırılması,
Beşeri Gelişme ve Sosyal Dayanışmanın Güçlendirilmesi,
Bölgesel Gelişmenin Sağlanması,
Kamu Hizmetlerinde Kalitenin ve Etkinliğin Artırılması önemli görülmektedir.

2013 Türkiye’si için hedeflenen vizyona ulaşmak için:

Ekonomik, sosyal ve kültürel alanlara bütüncül bir yaklaşım, Toplumsal diyalog ve katılımcılık güçlendirilerek, toplumsal katkı ve sahiplenmenin sağlanması,

İnsan odaklı bir gelişme ve yönetim anlayışı, Rekabetçi bir piyasa, etkin bir kamu yönetimi ve demokratik bir sivil toplum gelişme sürecinde birbirini tamamlayan kurumlar,

Kamusal hizmet sunumunda; şeffaflık, hesap verebilirlik, katılımcılık, verimlilik ve vatandaş memnuniyeti, Devletin ticari mal ve hizmet üretiminden çekilerek, politika oluşturma, düzenleme ve denetleme işlevlerinin güçlendirilmesi,
Politikalar oluşturulurken kaynak kısıtlılığı göz önünde bulundurularak önceliklendirme,

Uygulamanın vatandaşa en yakın birimlerce yapılması, Toplumsal yapımızın ve bütünlüğümüzün ortak miras ve paylaşılan değerler çerçevesinde güçlendirilmesi, Doğal ve kültürel varlıklar ile çevrenin gelecek nesilleri de dikkate alan bir anlayış içinde korunması, ilkelerinin temel alınacağı belirtilmektedir.
Gelişmekte olan ülkelerin küresel ortamda rekabetçi konumlarını sürdürebilmeleri ve güçlendirebilmeleri, büyümelerini verimlilik artışlarına
dayandırmalarına ve yeni mukayeseli üstünlük alanları oluşturabilmelerine bağlıdır. Bu doğrultuda, yenilikçiliğe önem verilmesi, bilim ve teknoloji kapasitesinin artırılması, beşeri sermayenin geliştirilmesi, bilgi ve iletişim teknolojilerinin etkin biçimde kullanabilmesi büyük önem taşımaktadır. 2013 Türkiyesi’nde biyoteknoloji ve nanoteknoloji gibi alanların öne çıkacağı belirtilmektedir. Dolayısıyla önümüzdeki beş yıllık süre zarfında bu alanlardaki araştırma faaliyetlerinin artırılması beklenmektedir.

2013 yılına kadar, AB’ye üyelik hedefi doğrultusunda, Kopenhag siyasi kriterlerine uyum düzeyinin yükseltilmesi, ekonomik kriterlere uyum sağlanması ve 35 fasıl altında toplanan AB müktesebatına ilişkin müzakerelerin sonuçlandırılarak katılım sürecinin tamamlanması amaçlanmaktadır.

Üyelik süreci, ülkemizin ekonomik, sosyal ve siyasi yaşamında köklü dönüşümlere yol açarken, demokrasi, hukuk devleti, insan hakları, sağlık, gıda güvenliği, tüketici hakları, rekabet kuralları, kurumsal iyileşme ve çevrenin korunması gibi birçok alanda AB norm ve standartlarına ulaşılması, halkın yaşam kalitesini yükseltecektir.

Yenilikçilik, rekabetçi ekonomik yapının en önemli unsurlarından biridir ve yeniliklerin büyük kısmı bilgi ve teknoloji üreten AR-GE faaliyetlerinden
kaynaklanmaktadır. Ülkemizde AR-GE altyapısı büyük oranda üniversiteler ve kamu araştırma kurumlarında yer almakta ve araştırma faaliyetlerinin çoğunluğu buralarda gerçekleştirilmektedir.

AR-GE faaliyetlerini gerçekleştiren, bu faaliyetlere destek sağlayan ve bu faaliyetlerin sonucunda ortaya çıkan bilgi ve teknolojiyi kullanan kurumlar arasında güçlü bir bağ kurulamamış olması nedeniyle, ARGE faaliyetlerinin sonuçları uygulamaya geçirilememekte ya da yapılan araştırmalar genellikle sanayinin ihtiyaç ve talebinden uzak olmaktadır.

Teknoloji geliştirme bölgelerindeki firmalara 2013 yılı sonuna kadar kurumlar ve katma değer vergisinden istisna tanınmakta olup, çalışan araştırmacılar için de her türlü vergiden istisna sağlanmaktadır. Bu bölge dışında kalan firmaların AR-GE harcamalarının yüzde 40’ı gelir ve kurumlar vergisi matrahından düşürülmesi planlanmaktadır.

Ekonominin yüksek teknolojik kabiliyete ve nitelikli işgücüne sahip, değişen şartlara hızla uyum sağlayan, ulusal ve uluslararası pazarlarda rekabet gücü olan, istikrarlı ve verimlilik düzeyi yüksek bir yapıya kavuşturulması temel amaç olarak görülmektedir. İş ortamının rekabetçi bir yapıya kavuşturularak iyileştirilmesi amaçlanmakta ve yatırımcılar ve diğer karar vericiler için bilgi altyapısı oluşturmak üzere, sanayi bilgi sistemi çalışması sonuçlandırılacak ve uygulamaya konulacaktır. İşletmelerin kazanç ve işlemleri ile istihdam
üzerindeki vergi ve yüklerin rekabet gücünü olumsuz etkilemeyen bir yapıya kavuşturulması hedeflenmektedir.

2013 Türkiye’sinde; Bilgi teknolojileri sektörünün rekabet gücünün geliştirilmesi amacıyla, iç talebin geliştirilmesinin yanı sıra doğrudan yabancı sermaye yatırımları için uygun ortam oluşturulacaktır. Bu yolla sektörel bazda teknoloji transferi sağlanacak, firmaların uluslararası kalite sertifikasyonlarına sahip olmaları, iş yapma yetkinliklerinin geliştirilmesi ve finansmana erişimin kolaylaştırılmasına yönelik tedbirler hayata geçirilecektir. Rekabet gücü artırılan sektör ihracata yönlendirilecek ve ihracatta proje odaklı hizmetlere önem verilecektir. Katma değeri yüksek telekomünikasyon, eğitim, sağlık, savunma sanayii gibi sektörler ile özel yazılım ürünlerine odaklanmak öncelikli hedefler arasında tutulacaktır.

2.4. TOBB’un görüşleri


Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin önümüzdeki dönemde ekonomik gelişmeler ve beklentiler üzerine yaptığı tespitler 2013 Türkiye’sinin teknik vizyonuna ilişkin önemli ipuçları vermektedir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde DPT ve TOBB’un katkılarıyla hazırlanan Sanayi Stratejisi kapsamında belirlenen sektörel hedefler özellikle Türkiye’nin 2013 yılındaki teknik düzeyi ile ilgili somut veriler içermektedir. Sanayi Stratejisi’nin ilk taslak metnine göre Türkiye’nin otomotiv, makine, elektronik ve beyaz eşyada üretim üssü yapılması amaçlanmaktadır.
Ayrıca bu yapılırken yeni ve gelişmeye açık sektörlerde firmaların verimliliğini artırmaya yönelik politikaların da uygulamaya konması planlanmaktadır. Maliyet dezavantajı nedeniyle geleneksel sektörlerin yurtdışında fabrika açması da desteklenecek somut hedefler arasındadır.

Belirlenen stratejiyle 2015 yılında Türkiye’nin dünya otomotiv sektöründeki üretim sıralamasında ilk 10’a girmesi ve AB’de ilk 3 ülke arasında olması düşünülmektedir. Makine sanayinde ise hedef dünyadaki ilk 15 ülke arasına girmek olarak belirlenmiştir. Beyaz eşya sektöründe AB pazarlarında ikinciliğe yükselmek ve AR-GE faaliyetlerinde Birlik ülkeleri arasında ilk beş ülke arasına girmek de 2015 yılı için saptanan amaçlar arasındadır.

Sanayi stratejisinin ana başlıkları Doğrudan yatırımların artırılması için firmaların iş yapmasının önündeki engel kaldırılmalıdır. Yabancı yatırımlarda yüksek katma değer vadeden, küresel entegrasyonu hızlandıran teşvik edilmelidir.

Otomotiv, makine, elektronik, beyaz eşya sektörlerinin gelişmesine yönelik stratejilere önem verilmelidir ve bu sektörlerde Türkiye’nin önemli bir üretim üssü haline gelmesi desteklenmelidir.

2013’te sanayi sektörünün sağladığı katma değerin ulusal gelir içindeki payı yüzde 19,58’ten yüzde 27,2’ye çıkarılmalıdır. Teşvik yerine, sektörlerde verimliliği artırmaya dönük politikaların uygulanmasına önem verilmelidir.
Devlet yardımlarının verilmesinde titiz ve ölçülü olunmalıdır. Geleneksel sektörlerde Türk firmalarının maliyet dezavantajı nedeniyle yurtiçinde karlı biçimde yapamadıkları faaliyetlerini bölge ülkelerine taşımalarını kolaylaştıracak politikalar izlenmelidir.
Enerji maliyetlerinin düşürülmesi sağlanırken, büyüme projeksiyonlarına uygun enerji arzı da sağlanmalıdır. Demiryolu ulaşımı başta olmak üzere tüm ulaştırma sektörlerinde verimliliği artıracak altyapı yatırımlarının yapılması ve gümrük kapılarının altyapılarının geliştirilmesi sağlanmalıdır.

2.5. TÜSİAD’ın Çalışmalarından Örnekler


TÜSİAD’ın da katkı sağladığı “Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları 2003-2023 Strateji Belgesi” ne göre 2013 yılını da kapsayan teknik hedefler
ve politikalar şöyle özetlenmektedir:

Sınaî üretimde rekabet üstünlüğünün sağlanması hedefi doğrultusunda; esnek üretim esnek otomasyon süreç ve teknolojilerini geliştirmede yetkinleşme, bilgi yoğunluğu ve katma değeri yüksek ürünler geliştirebilme ve tüketim malları için küresel bir tasarım ve üretim merkezi olma, temiz üretim yapabilme yeteneği kazanma, tarıma dayalı üretimde rekabetçi olabilme, uzay ve savunma teknolojileri geliştirmede yetkinleşme, malzeme teknolojilerini geliştirebilme yeteneğini kazanma.

Yaşam kalitesinin yükseltilmesi hedefi doğrultusunda; gıda güvenliği ve güvenilirliği, sağlık ve yaşam bilimlerinde yetkinlik kazanma, sağlıklı ve çağdaş kentleşme ve altyapısı.
Ulaştırma ve sürdürülebilir kalkınma hedefi doğrultusunda; enerji, sürdürülebilir çevre ve doğal kaynakların değerlendirilmesi.
Bilgi toplumuna geçiş için teknolojik altyapının güçlendirilmesi hedefi doğrultusunda; kullanımı eğitim gerektirmeyen bilgisayarların geliştirilmesi, bilgi yönetimi ve iletiminde yüksek hizmet kalitesinin sağlanması, bilgi toplumunda bilgi güvenliğinin sağlanması, bilgi savaşlarına ve elektronik savaşlara hazır olunması, taşıyıcı sistemlerde IV. kuşak gezgin iletişim sistemlerinin geliştirilmesi, geniş bant iletişim ağı’nın kurulması, biyoelektriksel insan-bilgisayar arabirimlerinin geliştirilmesi, iletişimde uydu uygulamalarında yetkinleşilmesi.
Yukarıda sıralanan öncelikli teknolojik faaliyetleri gerçekleştirebilme yeteneği kazanabilmek için, bu faaliyetlerin temelinde yatan kilit teknolojilerde
yetkinleşmenin gerektiği değerlendirilmektedir. Bu teknolojiler bundan sonra, Bilim ve Teknoloji politikaları 2003-2023 strateji belgesi tarafından, “stratejik teknolojiler” olarak adlandırılacaktır.

Öncelikli faaliyetlerin temelindeki stratejik teknolojiler şu 8 ana başlık altında toplanmıştır: 
Bilgi ve İletişim Teknolojileri, 
Biyoteknoloji ve Gen Teknolojileri, 
Enerji ve Çevre Teknolojileri, 
Malzeme Teknolojileri, 
Mekatronik, 
Nanoteknoloji, 
Tasarım Teknolojileri ve 
Üretim Süreç ve Teknolojileri.

Ayrıca, belgede bilim ve teknoloji stratejisinin üç aşamada gerçekleşeceği belirtilmiştir, bunlar; odaklanma, işbirliği ağlarının oluşturulması ve odaklanma sürecinin sistematik bir biçimde yönetilmesidir.

Bunların dışında, belgeye göre bilim, teknoloji ve yenilikte yetkinleşebilmek için izlenmesi öngörülen yollar şöyledir:
Ülke için stratejik olan teknoloji alanlarına ve bu alanları destekleyecek bilimsel araştırma alanlarına odaklanma
AR-GE’ ye kaynak ayırma
Gerekli insan gücünü yetiştirme ve bunun için gerekli kaynağı ayırma
Siyasi sahiplenme
Toplumun bilinçlenmesini sağlama
Vizyon 2023’ü hayata geçirme sürecini izleyip alınan sonuçları ölçmek ve değerlendirmek için süreklilik kazandırılmış bir sistemin kurulması
Vizyon 2023’ün bilim ve teknolojideki gelişmeler, değişen sosyoekonomik şartlar ve uygulamadan alınan sonuçlar dikkate alınarak belli aralıklarla gözden geçirilmesini sağlayacak bir sistemin kurulması

Bunların yanında, belgenin içinde AR-GE’ye kaynak ayırmanın önemine de değinilmiştir. Bu konudaki görüşler özetle şu şekilde belirtilmiştir:
“Stratejik teknoloji alanlarında yetkinleşebilmek, küresel ölçekte rekabet edebilecek ürün ve hizmetleri geliştirebilmek için, her şeyden önce bu alanlara kaynak ayrılması gerekmektedir. Bunun için, AR-GE’ye dayalı kamu tedariki ve savunma tedariki yoluyla, önemli bir AR-GE ve yenilik finansman imkânı yaratılabileceği göz önünde tutulmalıdır.

Unutulmamalıdır ki, buraya ayrılabilecek kaynakları, Türkiye yaptığı dış alımlar içinde zaten harcamaktadır.”
Belgedeki açıklamalara bakıldığında, gerekli insan gücünün yaratılmasının, teknolojinin gelişiminde ve 2013’ü de kapsayan dönemdeki hedefler arasında ciddi bir yeri olduğu görülmektedir. Bu konudaki görüşler kısaca şöyle ifade edilmiştir: “Vizyon 2023 çalışmaları sırasında, bilim ve teknolojide Türkiye’nin mevcut durumunu ortaya koyan SWOT analizinde genç nüfusumuz ve bu nüfusun toplam nüfus içindeki nispi ağırlığı, farklı boyutlarıyla, hem zayıf hem de güçlü bir yan; ayrıca hem bir fırsat hem de bir tehdit olarak değerlendirilmiştir. Bu açıdan, insan kaynakları yönetimi, bilim, teknoloji ve yenilikte öngörülen yetkinlik düzeyine ulaşılmasında en önemli stratejik değişkenlerden
biri olarak görülmektedir”.

Son olarak, belgede yer alan diğer bir konu ise; “Uygulanacak stratejinin izlenmesi ve değerlendirilmesinde esas alınacak ölçütler” dir. Bu konudaki açıklamalar şu şekilde anlatılmıştır:

“Uygulanacak stratejinin başarısı, her şeyden önce, öngörülen sosyoekonomik hedeflere ne ölçüde ulaşılabildiğine bakılarak belirlenebilecektir. Bu belirleme için “Dünya Bankası Rekabet Gücü Endeksi” ile “Birleşmiş Milletler İnsani Kalkınma Endeksi” esas alınacaktır. Bu endekslere göre başarının ölçütü;

2023 yılında, “Dünya Bankası Rekabet Gücü Endeksi” sıralamasında dünyanın ilk 25 ülkesi arasına girebilmek ve yine 2023 yılında, “Birleşmiş Milletler İnsani Kalkınma Endeksi” sıralamasında dünyanın ilk 25 ülkesi arasında yer alabilmek, olarak belirlenmiştir.
Uygulanacak stratejinin başarısını belirleyebilmek için, ayrıca, “Bilim-Teknoloji-Yenilik Göstergeleri”nde kaydedilecek gelişmelerin de izlenerek değerlendirilmesi gerekecektir. Bu değerlendirmede başarı ölçütü ise; bu göstergeler açısından 2023 yılında, AB’nin ilk 10 ülkesi arasında yer alabilmek biçiminde belirlenmiştir.

Söz konusu göstergelerin dökümü aşağıda verilmiştir: 
Bir milyon kişi başına düşen bilimsel yayın sayısı
Avrupa Patent Ofisine patent başvuruları
ABD Patent Ofisinden verilen patent hakları
Üçlü (Triadic) patentler toplamı
Yüksek teknolojili ihraç ürünlerinin toplam ihracattaki payı
Teknoloji ihracatının GSYİH içindeki payı
Yüksek ve orta-yüksek teknolojili sanayi dallarından sağlanan katma değerin toplam katma değere oranı
Yüksek ve orta-yüksek teknolojili sanayi dallarındaki istihdamın toplam istihdama oranı
Bilgi yoğun hizmet sektörlerinde katma değerin oranı
Bilgi yoğun hizmet sektörlerindeki istihdamın oranı

2.6. Siyasi İncelemeler ve Beklentiler:


İç ve dış siyasi şartlar ile ekonomik gelişme arasındaki yakın ilişki dikkate alındığında Türkiye’nin 2013 yılındaki teknik gücü birçok açıdan politik gelişmelere bağlıdır. Bölgesel siyasi istikrar ve Türk demokrasisin sağlıklı işleyişi ekonominin istikrarlı bir şekilde ilerlemesine imkân tanıyacağı gibi bilimsel ve teknik gelişmelerin de hızlanmasına da fırsat verecektir. İç politikada Türkiye hassas bir süreçten geçmektedir.
Siyasetteki dengesizlikler ve kurumlar arası çekişme nedeniyle enflasyon ve işsizliğin yükselmeye devam etmesi durumunda sosyo-ekonomik dengelerde bozulma ve siyasi istikrarda kesintiler görülebilir. Bu gelişmeler Türkiye’ye gelen yabancı yatırımı olumsuz etkileyebileceği gibi yerli yatırımcıların da dışarıya yönelmelerine sebep olabilir.

Teknolojik gelişmelerin artan oranda uluslararası şirketler aracılığıyla yaygınlaşacağı bir döneme girildiği hatırlanırsa, siyasi krizlerin Türkiye’nin
teknik gücüne olan dolaylı etkileri hesap edilebilir.

Dış politikada ise Ortadoğu’daki muhtemel bölgesel krizler ve Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci başlıca gelişme odakları olarak belirmektedir.
İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerine devam etmedeki kararlılığına karşı ABD ve İsrail’in bu ülkeye saldırması ihtimali dünya gündemini meşgul etmektedir. Türkiye’nin İran ve ABD arasındaki krize arabuluculuk girişimi muhtemel olumsuz gelişmelerin Türkiye’ye yansımalarının niteliğini de belirleyebilir. Ayrıca, ABD-İsrail cephesinden olası bir saldırı ve İran’ın karşılık vermesi durumunda İncirlik üssünün akıbeti Türkiye’yi de kapsayacak bölgesel bir kriz doğurabilir. Diğer taraftan Ortadoğu’daki bölgesel dinamikler Türk devletinin barışyanlısı tutumu ile siyasi itibarı yükselen daha etkin bir Türkiye’nin de yükselmesine zemin hazırlayabilir.4 Bu ikinci ihtimalin gerçekleşmesi
durumunda Türkiye’nin, batıdan doğuya kaymakta olduğu hesaplanan yatırım dalgasından daha fazla faydalanması mümkün gözükmektedir.




Şekil 4. AR-GE faaliyetleri için en cazip ülkeler (%)

Kaynak: OECD Outlook, 2006 (TTGV, 2007)

4) Türkiye'nin İsrail-Suriye arasındaki Golan Tepeleri sorununda ve ABD-İran krizindeki arabulucu rolü gibi gelişmeler kastedilmektedir.

Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinde 2013 yılında 35 faslın tamamını bitireceği ve AB’nin iktisadi ölçütlerine daha fazla yaklaşacağı tahmin edilmektedir. Bu süreç de ancak istikrarlı bir demokrasi ile birlikte başarılabilir.

Odaklanılan belirli stratejik sektörlere yönelik devletin yönlendirici ve teşvik edici rolünün kesintisiz devamı için siyasi krizlerden arınmış bir döneme ihtiyaç duyulmaktadır. Diplomatik enerjisini ve gündemini büyük ölçüde iç politikadaki ayrışmalar ve PKK terör örgütü ile mücadelede harcayan bir Türkiye’nin bilim ve teknoloji politikalarını öncelikli bir konumda yürütmesi daha zor olacaktır. Dolayısıyla Türkiye’nin önümüzdeki beş yıl zarfında teknik bakımından kat edeceği mesafe doğrudan iç ve dış siyasi gidişat ile ilgilidir. İyimser olmak gerekirse içeride yargı-siyaset gerilimini çözmüş, “kurumlar arası kavgayı sonlandırmış”, dünya piyasalarındaki beklenen değişimlerin ulusal ekonomideki
yansımalarını başarılı bir şekilde yönetmiş, bölgesindeki gelişmeleri sulh amaçlı girişimlerle lehine çevirmiş bir Türkiye, bilim ve teknoloji politikalarına gereken nispette eğilebilecektir.

3. DEĞERLENDİRME ve SONUÇLAR :


Bilimsel ve teknik araştırmaların, ekonomik kalkınma ihtiyacına cevap verecek şekilde reel sektörle harmonizasyonunun Türkiye’de somut projelerle başarılamadığı söylenebilir. İktisadi politikalar ile bilim ve teknoloji politikalarının birlikte değerlendirilip tasarlanması ve bu süreci yönetecek eğitimli insan kaynağının sağlanması faydalı olabilir.

Bu nitelikli insanların (tekno-ekonomistler) yetişeceği ve iktisadi konular ile bilimsel araştırmaların birlikte yürütüldüğü programların ortaya konacağı “Teknoekonomi Enstitüleri” gibi eğitim kurumlarının hayata geçirilmesi düşünülebilir(Soyak, 2007). Bu enstitüler dünyadaki teknolojik gelişmelerin yakından izleneceği ve AR-GE faaliyetleri ile ekonomik faydaya dönüştürüleceği teknoparkları destekleyen kurumlar haline getirilebilir. Üniversite-sanayi işbirliğinin artırılması için sayıları Türkiye genelinde 30’a yaklaşan teknoparkların katkıları ile bilimsel çalışmalar teknolojik ilerlemede daha verimli uygulanacağı gibi, Teknoekonomi Enstitüleri de makroekonomik iklimin elverişli olmasını sağlayabilir. 

Türkiye’nin son yıllarda dünya Bilimsel Makale Atıf Endeksi sıralamasında kayda değer yükselişine rağmen uluslararası patent edinmede hala çok gerilerde olması da aynı sorunun sonucudur. Bilimsel bulguların sadece sayfalar arasında kalmasının engellenmesi için yukarıda bahsedilen ekonomik sektörlerdeki gidişat ile bilimsel çalışmaların uyumu önem arz etmektedir. Nitekim bilgi ekonomisine dönüşüm sürecinde Türkiye’nin atmak zorunda olduğu adımlarda bilimsel araştırmateknoloji geliştirme eşgüdümü kadar makroekonomik değerlendirmeler le kilit sektörlerde(nanoteknoloji, biyoteknoloji, MEMS) üretime yönelmek de gerekmektedir.

Yukarıda genel çerçevesi çizilmeye çalışılan tekno-politik portföyde siyasi istikrarın önemi vurgulanmıştır. Bu çalışmanın amacı siyasi bir irdeleme
değildir. Bu çalışma, ülkenin 2013 yılındaki teknik havasını nasıl teneffüs edeceğimize dair bir tahmin ve tavsiye dizinidir. Küresel ve bölgesel fırsatların yanı sıra, Türkiye’nin kendi dinamikleri ile 2013 yılında teknik bakımdan bulunacağı yer belgelerle tespit edilmiştir. İlgili belge ve dokümantasyon bu çalışmayı meydana getiren dip notlarda mahfuzdur. Türkiye’nin teknik alanlarda bugünkü durumu, geçmişteki ekonomik ve siyasi ortaklık konjonktürleriyle ilgilidir. Gelecek beş yıl içinde alınacak mesafe de, yine bölge ülkelerinin konumları, gelişimleri ve yaşam biçimleriyle, ayrıca küresel rüzgâr ve stratejik dostluklar üzerine kurulu olacaktır. Türkiye’nin stratejik ortakları veya onlarla olan müşterek dinamiklerin bağ kuvveti, Türkiye’nin kendi yaratacağı iç dinamiklerle yakından ilgilidir ve kendi dinamiklerine bağımlıdır. Ulusal
ve uluslararası platformlarda siyasi ve ekonomik dengeler toplumun emniyetli yaşamı için göz önünde bulundurulacak önemli bir etmendir.
Siyasi istikrarın bozulmaması amacıyla toplumca idareye verilen suskunluk kredilerinin dozu önemlidir. 

Siyaset ve kurumların dinamikleri arasında hissedilen uyumsuz çalışmanın düzelmesi ve sistemin kendi demokratik ve doğal ritminde çalışması teknik düşünmenin, teşebbüsün ve gelişmenin önünü açacaktır. Türkiye teknik refleksleri yeterince güçlü olmayan bir ülke durumundan, iyi bir planlama, yatırım teşebbüsü ve sermaye ile kısa sürede bulunduğu seviyeden yükseklere çıkış yapabilecek bir işgücü potansiyeline sahiptir.

KAYNAKÇA

Alnıak, M. Oktay. (2008). Değerlerimiz ve Türkiye. Konya: Tablet Kitapevi.
DPT. (2003). Bilgi Ekonomisine Geçiş Sürecinde Türkiye Ekonomisinin
Dünyadaki Konumu. Ankara: Saygılı, Şeref.
DPT. (2003). Bilgi Ekonomisi ve İşgücü Piyasası: Eğilimler, Fırsatlar ve Riskler. Ankara: Kelleci, Mehmet Ali.
DPT. (2006). Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013). Ankara: 
DPT Müsteşarlığı. DPT. (2007). Bilgi ve İletişim Teknolojileri Özel İhtisas Komisyonu (Bilgi Teknolojileri Alt Komisyon Raporu). Ankara: Komisyon
Üyeleri.
DPT. (2007). Dış Ekonomik İlişkiler Özel İhtisas Komisyonu Raporu. Ankara: Komisyon Üyeleri.
DPT. (2007). Sanayi Politikaları Özel İhtisas Komisyonu Raporu. Ankara: Komisyon Üyeleri.
DPT. (2007). 2007 Yılı Katılım Öncesi Ekonomik Programı. Ankara:
DPT. Işık, Yusuf. (2005). Lizbon Stratejisi Işığında Avrupa Birliği ve Türkiye’nin Bilgi Ekonomisi Doğrultusunda Gelişme Perspektifleri. İstanbul:
14. Ulusal Kalite Kongresi
Soyak, Alkan. (2007). Ulusal Yenilik Sistemi ve Kurumsal Arayışlar: ‘Teknoekonomi Enstitüleri’. Bilim ve Ütopya, 154. 85-89.
Soyak, Alkan. (2008). Teknoekonomi Politikalarının Işığında “Ulusal Yenilik Sistemi ve İnsan Faktörü. Bilim ve Ütopya, 165, 59-65.
Şahinkaya, Serdar. (2008). Türkiye Ekonomisinin Seyir Defterinden
Kolaj: 2007’den 2008’e. Stratejik Analiz, 93, 74-76.
TOBB. (2008). Ekonomik Rapor 2007. Ankara: Aydın, Murat., Hatipoğlu, Z Özlem., Kaynak, Sema. & Mert, Serpil.
TTGV. (2007). Türk Sanayinin Ar-Ge ve Yenilik Performansı. Ankara:
TTGV Yönetim Kuruluna Sunuş.
TÜBİTAK. (2004). Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları 2003-2023 Strateji Belgesi. Ankara: Vizyon 2023 Strateji Grubu.
TÜBİTAK. (2004). Enerji ve Çevre Teknolojileri Stratejisi. Ankara: Vizyon 2023 Projesi Enerji ve Çevre Teknolojileri Strateji Grubu.
TÜSİAD. (2007). 2008 Yılına Girerken Türkiye Ekonomisi. İstanbul:
TÜSİAD
TÜSİAD. (2008). Türkiye Sanayine Sektörel Bakış. İstanbul: Doğruel, Fatma. & Doğruel, Suut.

KISALTMALAR

AB: Avrupa Birliği
AR-GE: Araştırma Geliştirme
DPT: Devlet Planlama Teşkilatı
GSYİH: Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla
MEMS: Mikroelektromekanik Sistemler
OECD: Organization for Econonic Co-operation and Development
(Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü)
SWOT: Strengths, Weaknesses, Opportunities, and Threats (Üstünlükler,
Zayıflıklar, Fırsatlar, Tehditler, FÜTZ)
TOBB: Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
TTGV: Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı
TÜBİTAK: Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
TÜİK: Türkiye İstatistik Kurumu
TÜPRAŞ: Türkiye Petrol Rafinerileri Anonim Şirketi
TÜSİAD: Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği

TÜRKİYE’NİN 2013 YILI TEKNİK VİZYONU
Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK


14. CÜ  BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,



..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder