Ersin ONULDURAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ersin ONULDURAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Şubat 2020 Pazar

ULUSLARARASI GELİŞMELER IŞIĞINDA TÜRKİYE’NİN ORTA DOĞU VİZYONU VE STRATEJİSİ., BÖLÜM 1

ULUSLARARASI GELİŞMELER IŞIĞINDA TÜRKİYE’NİN ORTA DOĞU VİZYONU VE STRATEJİSİ., BÖLÜM 1






BİLGE ADAMLAR KURULU RAPORU 
RAPOR NO: 72 
HAZİRAN 2016
bilgesam
BİLGESAM YAYINLARI 
RAPOR NO: 72 
Kütüphane Katalog Bilgileri: 
Yayın Adı: Uluslararası Gelişmeler Işığında Türkiye’nin Orta Doğu Vizyonu ve Stratejisi 
Yazar: Prof. Dr. Atilla SANDIKLI, Sibel KARABEL 
ISBN: 978-605-9963-21-3 
Sayfa Sayısı: 70 
Kapak Tasarımı: Sertaç DURMAZ 
Baskı & Cilt: Gülmat Matbaacılık 
Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi 1NE 4 Zeytinburnu / İstanbul 
Tel: 0212 577 79 77 
Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi 
Wise Men Center for Strategic Studies 
Mecidiyeköy Yolu Caddesi No:10 
Celil Ağa İş Merkezi Kat:9 Daire:36 
Mecidiyeköy / İstanbul / Türkiye 
Tel: +90 212 217 65 91 Faks: +90 212 217 65 93 
www.bilgesam.org 
bilgesam@bilgesam.org 

YAYINLARI 

Atatürk Bulvarı Havuzlu Sok. No:4/6 
A.Ayrancı / Çankaya / Ankara / Türkiye 
Tel : +90 312 425 32 90 Faks: +90 312 425 32 90 
Copyright © BİLGESAM HAZİRAN 2016 
Bu yayının tüm hakları saklıdır. Yayın Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin izni olmadan elektronik veya mekanik yollarla çoğaltılamaz. 

SUNUŞ 

Türkiye’nin Orta Doğu vizyonu ve politikaları tarihsel olarak değerlendirildiğinde, kültürel ve coğrafi bakımdan yakınlığı nedeniyle Orta Doğu’daki barış ve istikrarın yansımalarının uygulanan politikalara etki ettiği görülmektedir. Dönemsel olarak Orta Doğu’da yaşanan Hatay ve Musul Meseleleri, İran-Irak Savaşı, Körfez Savaşları gibi gelişmelerden çıkarılan dersler doğrultusunda Türkiye’nin Orta Doğu’ya yönelik uygulamaları genel itibariyle; ihtiyatlı, sorunların parçası olmayan ve taraf tutmayan, gerçekçi ve dengeci bir çizgide seyretmiştir. 

Bu kapsamda, uluslararası ilişkiler ortamında son 20 yıldaki gelişmeler, özellikle Orta Doğu’da 2010’da başlayan dönüşüm süreci küresel ve bölgesel dengeleri 
yeniden şekillendirmiştir. Bu doğrultuda Türkiye’nin Orta Doğu vizyonu ve politika öncelikleri; tarihsel deneyimlerden elde edilen öngörü ve hem küresel hem de Orta Doğu’ya yönelik dinamiklerin değişen düzeniyle birlikte değerlendirilerek gözden geçirilmeyi zorunlu kılmaktadır. 

Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM), Türkiye’nin Orta Doğu vizyonu ve stratejilerini dönemsel olarak inceleyerek geleceğe yönelik öngörülerde bulunmak ve karar mercilerine milli menfaatler doğrultusunda gerçekçi çözüm önerileri ve karar seçenekleri sunmak amacıyla “Uluslararası Gelişmeler Işığında Türkiye’nin Orta Doğu Vizyonu ve Stratejisi” adlı raporunu yayımlamaktadır. BİLGESAM Başkanı Prof. Dr. Atilla Sandıklı ve BİLGESAM Uzmanı Sibel Karabel tarafından hazırlanan rapor 13 Mayıs 2016 tarihinde icra edilen 25. Bilge Adamlar Kurulu toplantısında değerlendirilmiştir. Rapor, kurul üyelerinin görüş ve önerileri doğrultusunda gözden geçirilmiş ve yayına hazırlanmıştır. 

Raporun karar mercilerine, akademisyenlere ve ilgili kurum, kuruluş ve kişilere faydalı olmasını temenni eder, raporu birlikte hazırladığımız Sibel Karabel’e rapora değerli görüş ve önerileriyle katkı sağlayan, raporun geliştirilmesi için kıymetli vakitlerini sarf eden başta (E) Oramiral Salim Dervişoğlu ve 
(E) Büyükelçi Oğuz Çelikkol olmak üzere Bilge Adamlar Kurulu’na ve emeği geçen BİLGESAM çalışanlarına teşekkür ederim. 

Prof. Dr. Atilla SANDIKLI
BİLGESAM Başkanı 


YÖNETİCİ ÖZETİ 

Orta Doğu tarihsel süreç içerisinde değerlendirildiğinde, gerek jeopolitik konumu gerekse stratejik önemi bakımdan uluslararası konjonktürde küresel ve 
bölgesel güçlerin odak noktası olmuştur. Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarını birbirine bağlayan ticaret yollarının kavşak noktasında bulunması bölgeye jeopolitik değer kazandırırken, sahip olduğu petrol rezervleri bölgenin stratejik önemine işaret etmektedir. Diğer taraftan Orta Doğu, kadim medeniyetlerin 
ve kültürlerin buluştuğu çok kültürlü ve coğrafi özellikleriyle kendine özgü dinamikleri olan bir bölge olarak öne çıkmaktadır. 

Orta Doğu’nun jeopolitik konumu ve hemen her dönem güç mücadelelerine sahne olması, diğer küresel ve bölgesel aktörlerin güvenlik ve refahını etkileyecek potansiyel riskleri de beraberinde getirmektedir. Bu bağlamda, bölgede süregelen çatışma ve istikrarsızlıkların yansımaları Orta Doğu bölgesini dünya çapında öncelikli bir yere taşımıştır. 

Son çeyrek yüzyılda uluslararası düzlemde meydana gelen sistem düzeyindeki dönüşüm ve eşlik eden küreselleşme olgusu uluslararası sistemin yapılanmasını 
bütünüyle değiştirme potansiyelindedir. Bunun yanı sıra, Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle başlangıçta oluşan tek kutuplu düzlemde, beş önemli gelişmenin uluslararası sistemi derinden etkilediği gözlemlenmiştir. Bunlar; 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’de meydana gelen terör saldırıları; 2008 yılında yaşanan Finansal Kriz; Rusya’nın küresel bir aktör olarak yakın çevresinde siyasi ve askeri varlığını artırması; 2010 yılında Tunus’ta başlayarak tüm Arap dünyasına yayılan Arap Baharı; dünya ekonomisinin ve dolayısıyla ABD’nin küresel stratejilerinin ağırlık merkezinin Asya Pasifik’e kaymasıdır. 

Arap Baharı bölgeyi derinden etkilemiş ve Orta Doğu’da yönetim değişikliklerine varan siyasi bir dönüşüm sürecini başlatmıştır. Aynı zamanda, diğer devletlerin dış politika vizyonlarını, oluşan yeni konjonktüre göre adapte etme gerekliliği Arap Baharı’nın etkinlik alanını bölge sınırlarının dışına taşımaktadır. 

Arap Baharı ile birlikte, Orta Doğu genelindeki bu değişim süreci küresel konjonktürde bölgenin önemini artırmıştır. Orta Doğu’nun artan önemi ve 
değişen dengeleri, Türkiye’nin Orta Doğu vizyonu ve politikalarında önemli değişikliklere neden olmuştur. Bu gelişmeler küresel ve bölgesel aktörler ile 
Türk kamuoyunda tartışılmaya başlanmış ve sorgulanmıştır. Bu kapsamda, kimi çevreler Türkiye’nin düzen kurucu güç söylemi perspektifinde Orta Doğu’da etkinliğini kuvvetlendirmesi gerektiğini savunmaktadır. Bu iddialı vizyon ve politikanın aksine kimi çevreler ise, bölgeyi yeniden şekillendirmeye çalışan bir anlayışın Türkiye’yi Orta Doğu’daki sorunların parçası haline getireceğini ifade etmektedir. 

“Uluslararası Gelişmeler Işığında Türkiye’nin Orta Doğu Vizyonu ve Stratejisi” başlıklı raporun temel amacı Türkiye’nin Orta Doğu’ya yönelik tarihsel 
vizyonunu dönemler halinde inceleyerek mevcut deneyimlerin sonuçlarını irdelemek ve böylelikle Orta Doğu’da gelişen yeni konjonktür çerçevesinde 
oluşturulan politika ve stratejilerin araştırılması suretiyle geleceğe yönelik bir analiz yapmaktır. 

Üç bölüm halinde yazılan raporun ilk kısmında, kuruluşundan itibaren Türkiye’nin dış politika vizyonu ve bu vizyon içinde Orta Doğu’nun yeri tarihsel dönemlere ayrılarak incelenmektedir. Kapsamı itibariyle 1923- 2002 dönemleri arasını ele alan bu bölümde, Türkiye’nin Orta Doğu’ya yönelik politikalarının hangi prensiplere dayandığı ve nasıl seyrettiği üzerinde durulmaktadır. Bölümün analiz ve değerlendirmesinde; tarihsel deneyimlerinden elde edilen çıkarımlarla, Türk dış politikasının geleceğine yönelik dikkate alınması gereken hedefler ve prensipler belirlenmeye çalışılmaktadır. 

Çalışmanın ikinci bölümü, 2002-2015 dönemi arası Türk dış politika vizyonunu ve Orta Doğu’ya yönelik uygulamalarını incelemektedir. Bu bağlamda, son 
dönem uluslararası ilişkiler ortamında meydana gelen değişimleri analiz etmek amacıyla uluslararası ilişkiler literatüründe, küresel ortamda ve Orta Doğu’da yaşanan gelişmeler değerlendirilmiştir. Çizilen bu tabloda, Türk dış politikasının Orta Doğu vizyonu, birbirinden farklılıklar gösteren 2002-2009 ve 2009-2015 yılları arası dönemlere ayrılarak incelenmektedir. Bölümün analiz ve değerlendirme kısmında, Türkiye’nin Orta Doğu vizyonuna etki eden birbiriyle içiçe geçmiş üç unsura vurgu yapılmaktadır. Bu unsurlar; Türkiye’nin iç politikasındaki değişimlerin Orta Doğu vizyonuna etkisi, Orta Doğu’daki gelişmelerin Türkiye’nin iç ve Orta Doğu politikasına etkileri ve uluslararası ilişkiler ortamındaki gelişmelerin Orta Doğu’ya etkileridir. 

Sonuç ve Öneriler bölümünde her iki bölümün inceleme, analiz ve değerlendirmeleri dikkate alınarak geleceğe yönelik katkılar sağlayabilecek hususlar vurgulanmaktadır. Bu bölümde elde edilen bulgular özetlenecek olursa ortaya çıkan tablo şu şekildedir: 

Türk dış politikasının Orta Doğu vizyonu incelendiğinde, 2000’li yılların başında politika oluşum süreçleri ve uygulamaları kuruluş hedef ve prensipleri 
ile tarihsel deneyimlere büyük ölçüde uygundur. Bu dönemdeki politikalar ve uygulamalar başarılı sonuçlar vermiş, Türkiye hem Batı hem de Orta Doğu 
ülkeleri arasında takdir edilen saygın bir ülke konumuna gelmiştir. 

Ancak daha sonraki yıllarda Orta Doğu vizyonu ve uygulamaları, tarihsel süreçteki deneyim ve pratiklerden uzaklaşmıştır. 

Bunun nedenleri; vizyon temelli dış politika arayışı kapsamında sahadaki gerçeklerden ve reel politikten uzaklaşılması; güç, çıkar ve politika ilişkisinin 
yanlış kurgulanması; hedeflerin belirlenmesinde ve prensiplerin uygulanmasında önemli hatalar yapılması; ve gerçekler, söylemler ve uygulamalar arasında farklar oluşmasıdır. 

Türkiye’nin kuruluşundaki dış politika hedef ve prensipleri ile yaşanan tarihsel deneyimlerden alınan derslere uygun olarak Türkiye’nin Orta Doğu vizyonu; 
ulusal çıkarları hedefleyen; küresel ve bölgesel güçlerin beklentileri ve politikalarını dikkate alan; Batılı müttefiklerimizin beklentileri ile bölge ülkelerinin algılarını dengeleyen; bölgesel barış, istikrar ve refahı öngören; ekonomik entegrasyonu önceleyen; bölgedeki farklılıkları dikkate alarak çoğulcu 
bir anlayışı benimseyen; eşitlik temelinde uzlaşmaya önem veren; sorunların bir parçası olmamaya özen gösteren; gerçekçilik ve esneklik prensiplerine uygun 
politikalar üzerine inşa edilmelidir. 

Türkiye’nin Orta Doğu’daki konumunu pekiştirecek en tutarlı uygulama; sorunların bir parçası olmadan, sorunlara çözüm bulabilecek ve arabuluculuk 
icra edebilecek bir politika üretmektir. Bu politika gereği ittifaklar, kuruluş dönemi dış politika hedef ve vizyonunda olduğu gibi milli menfaatler dikkate 
alınarak gerçekçilik ve dengecilik prensiplerine uygun olarak oluşturulmalıdır. Daha net bir deyişle; Batı’nın ittifak sisteminin parçası olarak gerekenler 
yerine getirilirken, Orta Doğu devletlerinin hassasiyetleri ile tarihi ve kültürel etkileşimler göz ardı edilmemelidir. Bu iki etken arasında konjonktürel durum 
da dikkate alınarak optimal bir denge sağlanmalıdır. 

Tarihsel deneyimler çerçevesinde; geçmişte belirlenen hedefler, prensipler ve uygulamalar; yeni oluşturulacak vizyon ve politikalarda dikkate alınmalıdır. 

Uluslararası hukuk kurallarına uyulması konusunda yeterli hassasiyet gösterilmelidir. 

Dış politikanın halkın büyük çoğunluğunun desteğine sahip bir devlet politikası olması için gerek vizyon oluşturma gerekse politika geliştirme ve uygulama 
sürecinde; başta bürokrasinin, muhalefet partilerinin, farklı görüşlere sahip düşünce kuruluşlarının, sivil toplum örgütleri ve akademisyenlerin görüş 
ve eleştirileri daha fazla dikkate alınmalıdır. 

Orta Doğu’ya yönelik vizyon ve politikalar oluşturulurken bölge ülkelerinin tarih algısı ve Türkiye’den beklentileri gerçekçi olarak değerlendirilmeli, bölgesel 
hassasiyetler belirlenmeli, bölgedeki gelişmeler doğrultusunda sahada oluşan gerçeklerden ve reel politikten uzaklaşılmamalıdır. 

Ulusal çıkarlar doğrultusunda oluşturulan Orta Doğu vizyonu ve politikaları; güç, çıkar ve politika dengesi içinde Batılı ve bölgesel müttefiklerle, daha uyumlu bir şekilde geliştirilmelidir. Bu nedenle küresel ve bölgesel güçlerin Orta Doğu’daki çıkarları, hedef ve politikaları dikkate alınmalıdır. 

Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı riskleri de dikkate alarak devletlerin egemenlik haklarına saygı gösterilmeli ve içişlerine müdahaleden kaçınılmalıdır. 

Devletler veya devlet yönetimleri ile halklar arasındaki anlaşmazlıklarda mümkün mertebe uzlaştırıcı politikalarda ısrar edilmeli, bu mümkün olmuyorsa 
tarafsız ve uzak kalınmalıdır. 

Batılı müttefikler dâhil diğer bölge ülkeleriyle ilişkilerde istişare mekanizmalarına daha fazla önem verilmeli ve çıkar dengeleri karşılıklı diyaloglarla 
kurulmaya çalışılmalıdır. 

Karşılıklı diyaloglarda diplomatik nezaket kurallarına uyulmalıdır. 

Yeni Osmanlıcılık algısını oluşturacak revizyonizm izlenimi veren söylem ve uygulamalardan kaçınılmalıdır. 

Suudi Arabistan ve İran arasındaki güç mücadeleleri ve bu mücadelede mezhep farkının kullanılmasına rağmen, Türkiye mezhebe dayalı politikalardan 
uzak durmalıdır. 

Batı ülkelerince uluslararası meşruiyeti sorgulanan örgütlerle ve bazı devletler tarafından terör örgütü olarak değerlendirilen gruplarla ilişki kurulmamalıdır. 

Orta Doğu’da değişen dış politika ortamı gerçekçi olarak değerlendirilerek, esneklik prensibi doğrultusunda küresel ve bölgesel ilişkiler gözden geçirilmelidir. 

Bu kapsamda AB ve İsrail ile ilişkilerdeki olumlu gelişmeler memnuniyet vericidir. İsrail ile ilişkilerin düzeltilme süreci hızlandırılmalıdır. Benzer şekilde 
uluslararası toplumun tutumu da dikkate alınarak Mısır ile ilişkiler yeniden canlandırılmalıdır. 

Suriye politikası bölgede meydana gelen yeni gelişmeler ışığında yeniden şekillendirilmeli, Türkiye’nin çıkarları çerçevesinde ABD, Rusya, İran ve Suudi 
Arabistan arasında bir uzlaşma arayışına girilmelidir. 

İran ile bölgesel sorunların çözümüne yönelik diyalog geliştirilmeli ve belirli bir uzlaşma zemini oluşturulmalıdır. 

Suriye politikaları nedeniyle Rusya ile zaten gergin olan ilişkileri daha fazla tırmandırmamak için askeri ve siyasi alanlarda gerginliği artıracak söylem ve 
eylemlerden kaçınılmalıdır. 

Rusya ile ilişkilerin onarılması maksadıyla Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerle bir araya gelerek, bugüne kadar elde edilmiş olan Karadeniz Donanma İşbirliği 
Görev Grubu (BLACKSEAFOR) ve Karadeniz Uyum Harekâtı (BLACKSEA HARMONY) gibi kazanımların devam ettirilmesi ve geliştirilmesi yönünde 
girişimler yapılmalıdır. 

TARİHSEL ARKA PLAN 

1. Türkiye’nin Kuruluşundaki Dış Politika Vizyonu 

Türk İnkılabının dış politika hedefi başlangıçta milli hâkimiyete dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni Türk devletini kurmaktı. Lozan Antlaşması’yla 
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra hedefi; milli egemenliğe dayanan bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Milletini medeni dünyada layık olduğu 
seviyeye yükseltmek ve milletin huzur, güven ve refahını sağlamaktı. Bu hedef istikametinde gerçekleştirilen dış politika uygulamalarında akılcılık, 
gerçekçilik, eşitlik, esneklik, uluslararası işbirliği, vizyoner dış politika, yurtta barış dünyada barış, uluslararası hukuka saygı, tutarlılık ve güvenilirlik 
prensiplerine dikkat edildi.1 

Prensipler değişen koşullara ve çağın gereklerine süratle uyum sağlayan esnek ve dinamik uygulamalara dönüştürüldü. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren batılılaşma, bir tercih sorunu olmaktan çok dünyada tek olan uygarlığın dışında kalıp kalmama sorunuydu. 
Dolayısıyla, çözüm batılılaşmayı reddetmek değil, doğru olarak uygulayabilmekti. Kaldı ki Avrupa medeniyeti sadece eski Yunan ve Roma sistemleri üzerinde değil, insanlığın yarattığı tüm eski kazanımların üzerinde yükselen bir uygarlıktı. Çağdaşlaşmanın başta zihniyet değişikliği olmak üzere geniş kapsamlı bir değişim ve gelişme sorunu olduğunun bilincine varılması, Atatürk’ün önderliğin de Türkiye Cumhuriyetini yarattı. 

Bu arka plan bağlamında, kuruluşundan itibaren Türkiye’nin üç kıtayı birleştiren Orta Doğu coğrafyasındaki ülkelerle ilişkilerini, hangi vizyon ve esaslar 
doğrultusunda şekillendirdiğini anlamak için tarihsel perspektifte bir analiz yapmak faydalı olacaktır. Bu nedenle raporun birinci bölümünde Türkiye’nin 
tarihsel, coğrafi ve sosyo-kültürel bağlarla etkileşim içinde bulunduğu Orta Doğu bölgesiyle ilişkileri; dönemsel olarak incelenecek, analiz edilecek ve 
değerlendirilecektir. Yaşanan tarihsel deneyimlerden istifade edilerek geleceğe yönelik dikkate alınması gereken hedefler ve prensipler belirlenmeye 
çalışılacaktır. 

2. Atatürk ve İnönü Dönemi Orta Doğu Vizyonu 

Hiçbir kolektif güvenlik sistemi içermeyen ve çok kutuplu olan bu dönemde, Türkiye’nin Orta Doğu vizyonu incelendiğinde Atatürk dönemi dış politika 
prensiplerinin belirleyici etken olduğu görülmektedir.2 

Bu dönemde bütünsel bir perspektifle iç ve dış politika ortamı uygun şekilde değerlendirilmiş, belirlenen hedefler ve prensipler doğrultusunda ve değişen 
koşullara uyum sağlayacak şekilde hareket edilmiştir. Bu çerçevede barışçıl ve istikrara yönelik, ulusal çıkarları dikkate alan bir dış politika yürütülmüştür.3 

Bu politika; Türk Milletini medeni dünyada layık olduğu seviyeye yükseltmek hedefiyle örtüşen bir anlayışla ve Lozan Antlaşması’ndan kalan sorunların 
çözümüne odaklanma gereğinin akılcı tahlili neticesinde şekillenmiştir.4 

< Dış politika uygulamalarında akılcılık, gerçekçilik, eşitlik, esneklik, uluslararası işbirliği, vizyoner dış politika, yurtta barış dünyada barış, uluslararası hukuka saygı, tutarlılık ve güvenilirlik prensiplerine dikkat edildi. >

Türkiye’nin Birinci Dünya Savaşı’nın galip devletleriyle eşit şartlarda masaya oturduğu Lozan Barış Antlaşması’yla, kuruluş dönemi temel amaçlarından 
olan “tam bağımsızlık” hedefine ve Türkiye ile diğer egemen devletler arasında “eşitlik” prensibine hak ve kuvvet ilişkisi çerçevesinde ulaşılmıştır.5 

Lozan Antlaşması sonrasında Türkiye Orta Doğu’da Avrupa’nın büyük devletleriyle komşu olmuştur. Nitekim I. Dünya Savaşı’ndan sonra Suriye’nin 
mandateri Fransa ve Irak’ın mandateri İngiltere olduğundan, Türkiye’nin Şam ve Bağdat’la ilişkileri bu iki ülke üzerinden yürütülmüştür. Burada altının 
çizilmesi gereken husus ise, Türkiye’nin bu ülkelerin çıkar çatışmaları ve gruplaşmaları arasında kaldığı halde “gerçekçilik” prensibi çerçevesinde milli 
gücünü doğru bir şekilde yönlendirmesidir. Bu dönemde Orta Doğu’yla ilgili iki önemli sorunda iki önemli aktörle muhatap olunmuş, Irak sınırı nedeniyle 
İngiltere ve Hatay sorunu nedeniyle Fransa ile karşı karşıya gelinmiştir. 

Lozan’dan arta kalan sorunlar arasında çözülmesi en zor olanı Musul’du. Musul sorunu görüşmeler yoluyla çözümlenemeyince Lozan Antlaşması’nda belirtildiği 
şekilde Milletler Cemiyeti’ne havale edilmiştir. Konsey ise bir komisyon oluşturarak Musul’un Irak’a bırakılmasına karar vermiştir. Türkiye’nin 
Cemiyet’e üye olmaması, buna mukabil İngiltere’nin Cemiyet’te etkin olması sebebiyle “gerçekçilik” prensibine göre İngiltere’ye savaş açmak gibi maceralı 
bir yol düşünülemezdi. Bu nedenle Musul sorununun çözümünde “uluslararası hukuka saygı” gösterilmiş ve yeniden İngiltere ile masaya oturulmuştur.6 

    Musul sorunu Türkiye’nin hedeflediği şekilde çözümlenmese de şartların daha elverişli olduğu dönemde Hatay’ın ilhakına zemin hazırlamıştır. Nitekim 
hak-kuvvet dengesi dikkate alınarak rasyonel bir yaklaşımla Lozan’da elde edilen temel kazançlar riske edilmemiş ve Irak’ın Musul petrol gelirlerinin 
%10’unu 25 yıl süresince Türkiye’ye ödemesi kararlaştırılmıştır.7 

Böylelikle, Türkiye’nin imkânları, zamanın koşulları ve geçmişten alınan dersler ışığında esnek bir dış politika ile Musul konusundaki uyuşmazlık çözülmüştür. 
Musul meselesinin çözümünden sonra İngiltere, Türkiye’ye yakınlaşmıştır. 

İngiltere ile ilişkilerin olumlu bir şekilde gelişme göstermesi Hatay sorununun çözümüne önemli katkılar sağlamıştır. Bu dönemde dış politikada 
uygulanan akılcı ve stratejik vizyon; sorunların tümüne aynı anda el atmadan, uygulamaların safhalara ayrılmasını, sorunların öncelik derecesine göre ve 
uygun zamanda çözülmesini esas almıştır. Hatay sorununun çözümünde başlangıçta Hatay’ın Türkiye’ye verilmesi gündeme getirilmemiş, daha çok 
Hatay’daki Türk toplumunun hakları üzerinde durulmuştur. Bu kapsamda Hatay’ın kültürel, ekonomik ve siyasi yaşamı üzerinde etkili olunmaya 
çalışılmıştır. Daha sonra Hatay’ın bağımsızlığı üzerinde durulmuş, hatta gerektiğinde silahlı güç dahi savaşa sebebiyet vermeyecek şekilde barışçıl 
olarak kullanılmıştır. Bağımsızlığın elde edilmesinden sonra Hatay’ın Türkiye’ye katılması sağlanmıştır.8 

Hatay’ın Türkiye’ye katılması Cumhuriyet’in en büyük başarılarından biri olmuştur. Mevcut koşullar gerçekçilik, akılcılık ve bilimsellik prensipleri doğrultusunda şekillendirilmiş, baskı ve uzlaşı dengesi başarılı bir şekilde uygulanmıştır. 
Bütün politik uygulamalar uluslararası gelişmeler ile uyumlu bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Esnek ve vizyoner hareket tarzı başarının anahtarı olmuştur. Böylece Atatürk, Türkiye’nin barışçı ve hukuka saygılı görünümünü 
bozmadan sorunu kademeli bir şekilde çözebilmiştir. 

Türkiye, 1926’da Suudi yönetiminin Necid ve Hicaz üzerindeki hâkimiyetini tanımış, Cidde’de bir maslahatgüzarlık açmıştır. 1929 yılında da Türkiye ile 
Hicaz ve Necid Krallığı (1932’den itibaren Suudi Arabistan) arasında Dostluk ve Barış Anlaşması imzalanmıştır. 1926’da İran ile Güvenlik ve Dostluk Antlaşması imzalanmış, ancak bu ülke ile süregelen sınır meselesi ve aşiretler sorunu Ocak 1932’de Tahran’da imzalanan Uzlaşma, Adli Tesviye ve Hakem Antlaşması ile çözüme kavuşmuştur. Afganistan ile Milli Mücadele sırasında kurulan dostane ilişkiler Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası ilişkiler sisteminde yerini almasıyla gelişmiş ve Atatürk’ün reformları Afganistan’ın batılılaşma hareketlerinde ilham kaynağı olmuştur. Bu bağlamda, Mayıs 1928’de Türk-Afgan Dostluk ve İşbirliği Antlaşması imzalanmıştır.9 İngiltere’nin 1930’da Irak’a muhtariyet vermesinden sonra Kral Faysal Ankara’yı ziyaret etmiş, bu ziyaret iki ülke arasındaki münasebetler için zemin hazırlamıştır. 

Türkiye’deki devrim hareketleri Mısır’da övgü ile karşılanmış ve örnek alınmıştır. Mısır’la ilk dostluk antlaşması Nisan 1937’de Ankara’da yapılmıştır. Suriye ile de Mayıs 1937’de Cenevre’de sınırların güvence altına alınmasına dair anlaşma imzalanmıştır.10 

Bu dönemde Türkiye uluslararası ilişkilerde elde ettiği bağımsız ve eşit statüyü korumaya yönelik barışçıl bir politika takip etmiştir. Dönemin Türk dış politikasındaki milli egemenlik hedefi dışa kapanmayı değil eşitlik prensibi doğrultusunda uluslararası sistemin bir parçası olmayı ve işbirliğini öngörmüştür. Dolayısıyla, bir yandan bölge ve dünya barışının korunması için uluslararası sistemin içinde etkin olarak yer alınmış, diğer yandan ise eşitlik prensibi uyarınca diğer devletlerle siyasi, hukuki ve ekonomik alanlarda anlaşmalar gerçekleştirilmiş, ittifaklara girilmiştir. Bu anlayışla, Türkiye 1932 yılında Milletler Cemiyeti’ne katılmış, 1934 yılında Balkan Antantının kuruluşuna öncülük etmiş ve 1937 yılında Orta Doğu’da güvenlik ve barışın devamlılığı 
için Sadabat Paktı’nın kuruluşunda etkin sorumluluk almıştır. Sadabat Paktı ile Türkiye, İran, Irak ve Afganistan birbirlerinin içişlerine karışmamayı; 
sınırlarını ihlal etmemeyi ve ortak menfaatlerini ilgilendiren uluslararası konularda görüş teatisinde bulunmayı kabul etmiştir. Ayrıca akit devletler birbirlerinin kamu düzenini ve güvenliğini sarsmayı ve mevcut siyasi rejimlerini devirmeyi hedef alan eylemleri engellemeyi taahhüt etmiştir.11 

Türkiye, Balkan Antantı ile batıda, Sadabat Paktı ile doğuda komşularıyla sorunlarını çözümlemiş ve çevresinde bir barış kuşağı oluşturmuştur. 
Bu sayede bölgesel istikrara ve barışa katkı sağlayarak güvenlik üreten bir ülke olarak saygınlık kazanmıştır. İki savaş arası dönemde gözetilen barış esasına 
yönelik dış politika İkinci Dünya Savaşı boyunca devam ettirilmiştir. Savaşa doğru İngiltere ve Fransa ile üçlü bir savunma paktı kurulmuş, ancak Türkiye 
dengeli bir tarafsızlık politikasıyla savaşa müdahil olmamıştır.12 Böylelikle belirsizliklerle dolu olan uluslararası konjonktürde milli güvenlik, gerçekçilik 
prensibi doğrultusunda değerlendirilmiş, diplomasi bu yaklaşım doğrultusunda yürütülmüştür. Bu çerçevede Türkiye, arz ettiği riskleri göz önünde 
bulundurarak savaş yıllarında Irak ve Suriye’deki gelişmelere müdahil olmamayı tercih etmiş, savaşın dışında kalmayı başarmıştır. Savaşın ardından 
San Francisco Konferansına katılan Türkiye, Birleşmiş Milletler’in (BM) kurucu üyeleri arasına girerek uluslararası sistemle birlikte hareket etmeye özen 
göstermiştir. 

II. Dünya Savaşı sonrası dönemde Türkiye Arap devletlerinin bağımsızlığını desteklemiş, 1945’te Arap Birliği’nin kuruluşunu olumlu karşılamış, ancak bu 
dönemde diğer taraftan Batı ittifakı içindeki konumu giderek Ankara’nın Orta Doğu genelinde ve Filistin meselesi özelindeki tutumunu belirlemeye başlamıştır. 

Türkiye 1946’da Suriye ve Lübnan’ın bağımsızlığını tanımış, Lübnan Cumhurbaşkanı Beşir el-Huri Türkiye’yi ziyaret etmiş ve aynı yıl içinde 
Irak’la Türk-Irak Dostluk ve İyi Komşuluk Antlaşması imzalanmıştır. Ankara Ürdün’ün bağımsızlığını da tanımış, 1947’de Kral Abdullah Türkiye’yi ziyaret 
etmiş ve iki ülke arasında Dostluk ve İyi Komşuluk Antlaşması imzalanmıştır. 

Bu dönemde Türkiye, BM Genel Kurulu’nda Filistin’e yönelik Taksim 
Planı’na diğer Arap devletleriyle birlikte aleyhte oy kullanmıştır. Ancak Ankara 1948’de BM’de Arap devletlerinin itiraz ettiği Filistin Uzlaştırma 
Komisyonu’nun kuruluşunu desteklemiş, 1949’da ise İsrail’i tanıyan ilk Müslüman ülke olmuştur.13 

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

23 Ekim 2015 Cuma

TÜRKİYE’NİN VİZYONU TEMEL SORUNLARI ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ BÖLÜM 18





TÜRKİYE’NİN VİZYONU TEMEL SORUNLARI ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

BÖLÜM 18


YAZARLAR HAKKINDA BİLĞİLENDİRME;


Prof. Dr. Ali L. KARAOSMANOĞLU
Bilkent Üniversitesi

Uluslararası Hukuk doktorasını Lozan Üniversitesi’nden almış olanm  Prof. Karaosmanoğlu, Stanford Üniversitesi Hoover Institution’da, NATO’da, Lahey Uluslararası Hukuk Akademisi’nde ve Princeton Üniversitesi’nde araştırma bursları kazanmış ve misafir öğretim üyesi olarak bulunmuştur.

Bilkent Üniversitesi’ne katılmadan önce Boğaziçi Üniversitesi ve ODTÜ’de öğretim üyeliği yapan Prof. Karaosmanoğlu, Türk dış politikası, strateji ve güvenlik politikaları konularında çalışmalar yapmaktadır.

Yayınları arasında Les actions Militaires coercitives et non coercitives
des Nations Unies (Droz); İç Çatışmaların Çözümü ve Uluslararası Örgütler (Boğaziçi Üniversitesi); Middle East, Turkey and the Atlantic Alliance (Dış Politika Enstitüsü, editör); The Europeanization of Turkey’s Security Policy (Dış Politika Enstitüsü, editör) başlıklı kitapları ve Foreign Affairs, Politique Etrangère, International Defense Review, Europa Archiv, Security Dialogue ve Journal of International Affairs gibi dergilerde basılmış makaleleri bulunmaktadır.

Prof. Karaosmanoğlu, Avrupa Bilim ve Sanat Akademisi üyesidir.

****

Dr. Atilla SANDIKLI
BİLGESAM Başkanı

Atilla Sandıklı 1957 yılında İzmir’de doğdu. 1976 yılında (İzmir) Atatürk Lisesi’nden mezun olduktan sonra Kara Harp Okuluna girdi.
Sırasıyla Kara Harp Okulu, Kara Harp Akademisi ve Silahlı Kuvvetler akademisinde eğitimine devam etti. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
Uluslar arası İlişkiler Bölümü’nde ve Marmara Üniversitesi Avrupa Topluluğu Enstitüsü’nde doktora derslerine iştirak etti. İstanbul Üniversitesi
Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsünde doktora eğitimini tamamladı.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin çeşitli kademelerinde karargâh subayı ve komutan olarak görev yaptı. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’nde müşavirlik, Harp Akademileri Komutanlığı’nda uluslararası ilişkiler öğretim üyesi ve uluslararası ilişkiler bölüm başkanlığı görevlerinde bulundu. Harp Akademileri Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin kuruluşunda görev aldı ve bir süre bu enstitünün müdürlüğünü yaptı. Kur. Kd. Alb. rütbesinde kendi isteğiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nden emekli oldu.

Emekli olduktan sonra Türkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM’ın kuruluşunda genel müdür olarak görev aldı ve bu merkezi kurdu.
Bu görevi ve Stratejik Öngörü Dergisi’nin editörlüğünü 4 yıl sürdürdü. TASAM’dan ayrıldıktan sonra Türkiye’nin akil adamlarını bir platform içinde bir araya getirmek maksadıyla Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezini kurdu. Halen BİLGESAM başkanlığı görevini sürdürmektedir.

Çok sayıda ulusal ve uluslararası sempozyum ve kongrenin düzenlenmesinde birinci derece görevler üstlendi. Çeşitli makaleleri ve 15 kitabı yayınlandı. Askeri ve sivil yaşantısında madalya dahil çok sayıda başarı ödülü aldı.

İngilizce ve Fransızca bilen Atilla SANDIKLI evli ve iki çocuk babasıdır.

****

E. Büyükelçi Özdem SANBERK
Dışişleri Bakanlığı Eski Müsteşarı

Galatasaray Lisesi ve İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu olan Özdem Sanberk, Dışişleri Bakanlığı memuru olarak Madrid, Amman, Bonn ve Paris Büyükelçiliklerin de ve OECD ve UNESCO Daimi Temsilciliklerinde çeşitli derecelerde görevde bulunduktan sonra, 1985- 1987 yılları arasında zamanın Başbakanı Turgut Özal’ın dış politika danışmanlığını yapmıştır.

Sanberk 1987-1991 yılları arasında Avrupa Topluluğu nezdinde Büyükelçi Daimi Temsilci, 1991-1995 yıllarında arasında Dışişleri Müsteşarı ve 1995-2000 yılları arasında da Londra Büyükelçisi olarak görev yapmıştır.

2000 yılında emekliye ayrılan Sanberk, 2003 Eylül ayına kadar Türkiye Ekonomik Sosyal Etütler Vakfı (TESEV) Direktörlüğü görevinde bulunmuştur.

Özdem Sanberk evli olup (Sumru Sanberk) Nazlı Sanberk’in babasıdır.

****

Prof. Dr. Ersin ONULDURAN
Ankara Üniversitesi

Prof. Dr. Ersin ONULDURAN 1945 yılında Bandırma’da doğdu. Lisans eğitimini Claremont Men’s College’de Siyaset Bilimi Dalında, Yüksek Lisans eğitimini California State University’de Uluslararası İlişkiler Bilim Dalında, Doktora eğitimini University of Southern California’da Siyaset Bilimi Dalında yaptı. 1973 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde asistan olarak göreve başladı. Aynı fakültede 1983’de Doçent, 1989’da Profesör oldu.

Halen Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı’dır. Aynı zamanda üniversitede Yabancı Diller Yüksekokulu Müdürü olarak görev yapmaktadır.

Ayrıca 1986 yılından bu yana Türkiye-ABD Kültürel Mübadele Komisyonu (Fulbright Eğitim Komisyonu) Genel Sekreteri görevine devam etmektedir.

Prof. Dr. ONULDURAN evli ve bir çocuk babasıdır.

****


Prof. Dr. İlter TURAN
Bilgi Üniversitesi

1941 yılında İstanbul’da doğmuştur. Orta öğrenimini Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri’nde tamamlamıştır. 1962 yılında Oberlin Koleji’nden (ABD) Siyasal Bilimler Lisansı, 1964 yılında Columbia Üniversitesi’nden Siyasal Bilimler Yüksek Lisansı almıştır. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Siyaset İlmi Kürsüsü’ne asistan olarak girmiştir. Aynı kürsüde 1966 yılında Doktor, 1970 yılında Doçent, 1976 yılında da Profesör olmuştur.

1984 yılında İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne intisab etmiş, 1991 yılında aynı fakültede yeni kurulan Uluslararası İlişkiler Kürsüsü Başkanlığı’nı üstlenmiştir.

1993 yılında, İstanbul Üniversitesi’ndeki görevinden ayrılmış ve Koç Üniversitesi, İdari Bilimler ve İktisat Fakültesi’nde Siyasal Bilimler Profesörü olarak görev almıştır. Ekim 1998-2001 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Rektörlük görevini üstlenmiştir. Halihazırda aynı üniversitenin Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi’dir.

Prof. Dr. İlter Turan’ın Mukayeseli Siyaset, Türk Siyasal Hayatı, Siyasal Davranış, Siyasal Kültür, Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika konularında
yayınlanmış İngilizce ve Türkçe kitap ve makaleleri bulunmaktadır. Akademik mesleğine ek olarak muhtelif şirket ve vakıf yönetim kurullarında görev yapmakta, Dünya Gazetesi’nde haftalık yazılar yazmaktadır

****

E. Büyükelçi Sönmez KÖKSAL

E. Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı

8 Mart 1940 İzmir doğumlu. Saint Joseph Lisesi ve Ankara SBF mezunu.1963 yılında Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Birleşmiş Milletler Cenevre Ofisi nezdindeki Türkiye Daimi Temsilciliğinde, Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Ekonomik Sorunlar Dairesinde Şube Müdürü, Burgaz’da Başkonsolos, Paris Büyükelçiliğinde Müsteşar, Siyaset Planlama Dairesi ve Orta-Doğu Afrika Dairelerinde Başkan görevlerinde bulundu.

1980 Ağustos’unda Avrupa Ekonomik Topluluğu nezdindeki Türkiye Daimi Temsilci yardımcılığına atandı.1983’de Çok Taraflı Ekonomik İlişkiler Genel Müdür Yardımcılığını üstlendi.1986 yılında Bağdat Büyükelçiliği’ne atandı. 1990’da Avrupa Konseyi nezdindeki Türkiye Daimi Temsilciliği görevini üstlendi. Türkiye’nin dönem başkanlığına rastlayan 1992 Nisan-Eylül ayları arasında 6 ay süre ile Avrupa Konseyi Bakan Delegeleri Komitesi’ne başkanlık yaptı.

1992 Ekim ayında Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı oldu. 1998 Şubat ayında Paris Büyükelçiliği’ne atandı. 1 Ağustos 2002 tarihi itibariyle kendi isteği üzerine emekli oldu.
2002-2006 Döneminde Işık Üniversitesinde öğretim görevlisi ve İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı olarak görev üstlendi.

****

E.Kur.Alb. M. Sadi BİLGİÇ 

BİLGESAM Başkan Yardımcısı

E.Kur.Alb. M.Sadi BİLGİÇ, 1976 yılında Kara Harp Okulundan mezun oldu. Çeşitli birliklerde Takım ve Bölük Komutanlığı görevi yaptıktan sonra 1987 yılında Kara Harp Akademisinden kurmay subay olarak mezun oldu.

1987-90 yılları arasında Kara Harp Okulunda 3 yıl süreli olarak Öğretim Üyeliği (Taktik ve Strateji dersleri verdi) görevinde bulundu. 1990-94 yılları arasında Gnkur. Bşk.lığı karargâhında görev yaptı. Bu arada 1992 yılında Mısır Harp Akademisini, 1993 yılında Türk Silahlı Kuvvetler Akademisini bitirdi.

1994-96 yılları arasında terörün en yoğun olduğu dönemde Bitlis ve Diyarbakır’ın ilçelerinde Komando Tabur Komutanı olarak terörle mücadeleye katıldı. Özellikle Bitlis bölgesinde uyguladığı farklı bir mücadele modeli ile bölgesinde halkı kazanırken terörü bitirme noktasına getirmedeki başarılı çalışmaları sonunda çok miktarda takdir ve “Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası” ile taltif edildi.

Daha sonra İzmir’deki NATO Karargâhında 4 yıl süreli olarak Şube Müdürlüğü ve 2 yıl süreli olarak NATO Komutanının(Org.) Askeri Danışmanlığı görevini yürüttü. 2000-2001 yılları arasında Nahcivan’da bulunarak Nahcivan Silahlı Kuvvetlerinin geliştirilmesi çalışmalarında görev aldı. 

2004 yılında Gnkur. Bşk.lığında Daire Bşk.lığı görevine atandı. 2006 yılında bu görevden kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Halen Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM)’nde Başkan Yardımcısı ve Güvenlik Uzmanı olarak görev yapmaktadır.

Akademik olarak da Güvenlik Bilimlerinde doktora çalışmasına devam etmektedir. Güvenlik konularında çok sayıda makalesi bulunmaktadır.

****

Prof. Dr. E. Fuat KEYMAN 

Koç Üniversitesi

1983 yılında lisans ve lisansüstü eğitimini Orta Doğu Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde tamamladıktan sonra öğrenim hayatına Carleton Üniversitesi, Ottawa, Kanada’da devam etmiştir. 1991 yılında Carleton Üniversitesi, Siyaset Bilimi Bölümü’ndeki Uluslararası İlişkiler ve Karşılaştırmalı Siyaset konulu doktora çalışmalarını başarıyla bitirdikten sonra yine aynı okulda yarı zamanlı öğretim üyesi  olarak çalışmıştır, aynı zamanda da Wellesley Koleji’nde doktora sonrası araştırmalarını gerçekleştirmiştir.

Akademik kariyerine Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde devam eden Keyman, 2002 yılından itibaren Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim üyeliği yapmaktadır.

Demokratikleşme, küreselleşme, uluslararası ilişkiler, sivil toplum ve Türkiye’de devlet-toplum ilişkileri üzerine çalışmaktadır. Prof. Keyman’ın Türkiye’de ve yurtdışında yayımlanmış çok sayıda kitap ve makale çalışması bulunmaktadır Akademik pozisyonlarının yanı sıra Koç Üniversitesi  Küreselleşme ve Demokratikleşme Araştırma Merkezinin (GLODEM) direktörü ve Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi (EDAM) kurucu yönetim kurulu üyesidir. Düşünen Siyaset, Doğu-Batı gibi düşünce kuruluşları ile dergilerin Yönetim Kurulu üyeliğini de yapmakta olup, birçok kitap ve makalesi yayınlanmıştır.

****

Doç. Dr. Ayşegül AYDINGÜN 

Orta Doğu Teknik Üniversitesi

1990 yılında ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu. 1991 yılında Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde Yüksek Lisansını; 2001 yılında ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nde Ahıska Türkleri konusunda doktorasını tamamladı.
1992-1996 yılları arasında Uludağ Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1996 yılında ODTÜ Sosyoloji Bölümünde araştırma görevlisi
oldu ve halen aynı bölümde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Doktora sırasında ve sonrasında Türkiye Bilimler Akademisi desteği ile Manchester ve California-Berkeley Üniversitelerinde çalışmalar yaptı. Ayrıca, İsrail devlet bursu ile Ben-Gurion Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırmalar yaptı. Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Kırım ve Türkiye’de Ahıska Türkleri, Kırım Tatarları gibi çeşitli gruplar üzerine saha araştırmaları yapan Aydıngün, çeşitli ulusal ve uluslararası projelerde çalıştı. Çalışmaları ağırlıklı olarak etnisite, kimlik, etnik/milli kimlik oluşumu, etnik göç, milliyetçilik, post-sovyet milliyetçilikler konuları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Aydıngün iyi derecede İngilizce ve
Fransızca bilmektedir.

****

Prof. Dr. Hakan YILMAZ 

Boğaziçi Üniversitesi

Prof. Dr. Hakan Yılmaz, Galatasaray Lisesi’nden ve Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden mezun oldu. Master ve doktora derecelerini A.B.D.’de Columbia Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nden aldı. Halen Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesidir ve aynı üniversitenin Avrupa Çalışmaları Merkezi’nin direktörlüğünü yapmaktadır.

Prof. Dr. Yılmaz, yakın dönem Türk siyasal hayatı; Türkiye’de siyasal ve popüler kültür; Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin ve Avrupa  bütünleşmesinin kültür ve kimlik boyutları; demokratikleşme sürecinin dış dinamikleri üzerinde çalışmakta dır.

Prof. Dr. Yılmaz’ın proje yürütücüsü olarak görev aldığı bazı araştırma projeleri şunlardır: 
“Türkiye’de Halkın Avrupa Birliği Karşısındaki Tutumları” (2002; Ali Çarkoğlu, Refik Erzan ve Kemal Kirişçi ile birlikte); 
“Türkiye’yi Avrupa Haritası’na Sokmak” (2002; Ali Akay, Duygu Köksal, Arzu Öztürkmen ve Aslı Özyar ile birlikte); 
“Türkiye’de Avrupa Şüpheciliği” (2004); 
“Türkiye’de Muhafazakarlık” (2006); 
“Türk ve Fransız Gençleri Arasında Münazaralı Diyalog Geliştirme” (2006; Semih Vaner, Emre Erdoğan, Güçlü Atılgan, Levent Ünsaldı, Arzu Öztürkmen
ve Marie-Hélène Sauner ile birlikte); 
“Türkiye’de Orta Sınıfın Profili” (2007); 
“Avrupa Birliği-Türkiye İlişkilerinde Kimliğin Rolü:Fransa ve Almanya Örnekleri” (2008).

Prof. Dr. Yılmaz’ın yakın zamanlardaki bazı yayınları şöyle sıralanabilir:

Placing Turkey on the Map of Europe (İstanbul: Boğaziçi University Press, 2005); 
“Islam, Sovereignty, and Democracy: A Turkish View” (Middle East Journal, Vol. 61, No. 3, Summer 2007, pp. 477-493); 
“Turkish Conservatism and the Idea of Europe” (Between Europe and the Mediterranean: The Challenges and the Fears, ed. Paul Sant Cassia 
and Thierry Fabre, New York: Palgrave MacMillan, 2007, pp. 137-161 içinde), 
“Turkish Identity on the Road to the EU: Basic Elements of French and German Oppositional Discourses” (Journal of Southern Europe and the Balkans, Volume 9, Issue 3, 2007, pp.293-305); ve 
“Euroskepticism in Turkey: Parties, Elites and Public Opinion, 1995-2006” (South European Society and Politics içinde, 2008 sonbaharında yayımlanacak).

****

Onursal Yargıtay Başkanı 
Prof. Dr. Sami SELÇUK 
Bilkent Üniversitesi 

1937 tarihinde Konya-Taşkent’te doğmuştur. 1955’te Konya Lisesini,
1959’da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiş; askerliğini Merzifon’da yedek subay olarak yapmıştır. Ankara yargıç adayı olarak mesleğe başlayan Selçuk, sırasıyla, Sütçüler, Akşehir, Yenice ve 1972’den sonra Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı görevlerinde bulunmuştur.
21.09.1982 tarihinde Yargıtay Üyeliğine seçilen Sami Selçuk, Yargıtay Büyük Genel Kurulunca, 10.07.1990 tarihinde ilk kez, 13.07.1994 tarihinde ikinci kez, 13.07.1998 tarihinde üçüncü kez Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi Başkanlığına seçilmiştir.

Fransızca ve İtalyanca bilen Selçuk, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde doktora yapmış, 1986 yılında Doçent olmuştur. 

“Dolandırıcılık”,İstanbul, 1982; 
“Cinayet Mahkemesi Anıları”, (Andre Gide’den Çeviri), Ankara, 1983; 
“Dolandırıcılık Cürmünün Kimi Suçlardan Ayırımı”,Ankara, 1986; 
“Temsili ve Katılımcı Demokrasinin Kökeni”, İstanbul, 1987; 
“Toplumsal Savunma İlkeleri”, (Filippo Gramatica’dan çeviri),1988; 
“Çürütmeler”, İstanbul, 1990; 
“Önce Dil”, Ankara, 1993 
“Çek Suçları”, Ankara, 1993; 
“Laiklik”, İstanbul, 1994; 
“Kızlık Bozma Suçu”,
Ankara, 1996; 
“Zorba Devletten Hukukun Üstünlüğüne”, Ankara, 1998; 
“Demokrasiye Doğru”, Ankara, 1999; 
“Konuşma”, Ankara, 1999;
“Özlenen Demokratik Türkiye”, Ankara, 2000; 
“Longing for Demokracy”, 2000 adlı yapıtları ve çevirileri; Varlık (İstanbul), 
Türk Dergisi, Revue penitentitiare et de droit penal (Paris),  Revue de droit penal et de criminologie (Bruxelles), Archivio penale (Milano), Cuadernos depolitıca criminal (Madrid) adlı yerli ve yabancı dergiler ile günlük basında yayımlanmış Türkçe ve yabancı dilde; hukuk, dil, laiklik ve Atatürkçülük ve çeşitli konularda makale ve denemeleri vardır.

Yargıtay Büyük Genel Kurulunca 07.07.1999 tarihinde Yargıtay Birinci Başkanlığına seçilen Doç.Dr. Sami Selçuk bu görevden 15.06.2002
tarihinde yasal yaş sınırı nedeniyle emekliye ayrılmıştır. Emekliye ayrıldıktan sonra Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin öğretim üyeleri kadrosuna dahil olmuştur ve Ceza Hukuku Anabilim Dalı Başkanlığına seçilmiştir.. 
Fakültede Ceza Hukuku ve Ceza Usül Hukuku dersleri vermektedir.

****

Prof. Dr. Zühtü ARSLAN 
Polis Akademisi

Prof.Dr. Zühtü Arslan, 1987 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktora çalışmalarını İngiltere’de Leicester Üniversitesi Hukuk Fakültesinde yaptı. 2002 yılında doçentlik unvanını aldı. 2007 yılının Haziran ayında da Anayasa Hukuku profesörü olarak atandı. 2001 yılında bir süre Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ’nde çalıştı. İnsan hakları alanında ulusal ve uluslararası projelerde uzman, danışman, eğitici ve yürütme kurulu üyesi gibi değişik görevlerde bulundu. Halen İnsan Hakları Eğitimi Ulusal Komitesi üyesidir.

2000-2003 yılları arasında Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde “Turkish Public Law” dersini verdi. Halen Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi’nde Anayasa Hukuku öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Ayrıca, Güvenlik Bilimleri Enstitüsünde “Anayasal Haklar ve Kolluk” ile “Devlet Kuramları” gibi yüksek lisans ve doktora dersleri vermektedir.
Profesör Arslan’ın, anayasa teorisi, siyaset bilimi ve insan hakları alanlarında Türkçe ve İngilizce yayınlanmış kitap ve makaleleri bulunmaktadır.

Yayınlanmış kitapları şunlardır: 

Anayasa Teorisi (2005)
Avrupa İnsan hakları Sözleşmesinde Din Özgürlüğü (2005)
Constitutional Law of Turkey (2004, ortak yazar)
ABD Yüksek Mahkemesi Kararlarında İfade Özgürlüğü (2003, editör)

****

Prof. Dr. Yük. Müh. M. Oktay ALNIAK 
Bahçeşehir Üniversitesi

1962 yılında Kara Harp Okulu’ndan subay olarak mezun oldu.1971 yılında Ege Üniversitesi’nde Makina Mühendisliği Lisans, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı Enstitüsü’nde İşletmecilik İhtisası, 1981 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nde Yüksek Lisans (Master) eğitimini tamamladı.1986-1987 yıllarında Kanada’da National Research Council’de NATO bursuyla araştırma yaptı. 1990 yılında Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Fen Bilimleri Enstitüsü’nde doktora derecesi aldı. 1994 yılında doçent, 2002 yılında profesör oldu.

Kara Harp Okulu’nda ve Savunma Bilimleri Enstitüsü’nde Teknik Bölüm Başkanlığı ve Öğretim Üyeliği, Gazi Üniversitesi’nde, Süleyman Demirel Üniversitesi’nde Öğretim Üyeliği, Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nde Mühendislik Fakültesi Dekanlığı görevlerinde bulundu. Bahçeşehir Üniversitesi’nde Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü ve Bahçeşehir Teknopark’ı Kurucu Direktörlüğü görevinde bulundu. Mühendislik malzemelerinin ve toz metalürjisi süper alaşımlarının davranışları, tedarik ve proje yönetimi konularında yayımlanmış makaleleri ve Avrupa Birliği, İnsan Hakları, Savunma Sanayii, Tedarik ve Lojistik, Makine ve Malzeme Mühendisliği konularında kitapları mevcuttur.
TAEK Bilim Kurulu, TSE Bilim Kurulu, Mühendislik Dekanlar Konseyi, NATO SMP, NATO CALS Üyeliklerinde bulunmuştur. Mustafa Kemal Derneği, Makine Mühendisleri Odası, Bilgesam İcra Kurulu ve Nükleer Enerji Platformu üyesidir. Hidrojen Enerjisi Kongreleri ve “ITC International Technology Cooperation Group” Başkanıdır. 1993 yılında TÜBİTAK Hüsamettin TUĞAÇ Vakfı Araştırma Birincilik Ödülüne, 1995 yılında İMED, “Bilim ve Teknolojiye Katkıda Üstün Başarı” Ödülüne,
1999 yılında İstanbul Üniversitesi ve Dünya Grubunca “Yılın İşletmecileri” Ödülüne layık görüldü.

Prof. Dr. ALNIAK eşi, iki evladı, Ülke Güvencesine ve kalkınmasına katkıda bulunan; subay, mühendis ve teknik öğretmen öğrencileri ile
onur duyar.

****


E. Büyükelçi Güner ÖZTEK 

OBİV Yönetim Kurulu Başkanı ve Direktörü

E. Büyükelçi Güner ÖZTEK 1935 yılında Çankırı’da doğdu. 1955’te St. Joseph Lisesi’nden 1959’da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler fakültesinden mezun oldu. Mezuniyetini müteakip Dışişleri Bakanlığı’nda göreve başladı. 1963-1969 yılları arasında Paris ve Dakar Büyükelçiliklerinde görev yaptı. 1972-1982 yılları arasında Londra ve Moskova Büyükelçiliklerinde Müsteşarlık görevlerinde bulundu. 1986-1991 tarihleri arasında T.C. Kuveyt Büyükelçisi, 1995 -1999 tarihleri arasında Belçika Krallığı nezdinde T.C. Büyükelçisi ve BAB nezdinde Daimi Temsilci görevlerini başarıyla yürüttü.

1 OCAK 2001 tarihinde Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı ve Direktörü olan E. Büyükelçi ÖZTEK halen bu göreve devam etmektedir. E. Büyükelçi ÖZTEK Fransızca ve İngilizce bilmektedir.

****

Prof. Dr. Hasret ÇOMAK 

Kocaeli Üniversitesi Rektör Yardımcısı

1956 yılında Bartın’da doğmuştur. Deniz Kuvvetleri namına eğitim gördüğü Kara Harp Okulu’ndan 1976’da mezun olmuştur. 1982’de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni ve 1988’de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirmiştir. İstanbul Üniversitesi’nde; 1984 yılında “Uluslararası İlişkiler” Yüksek Lisans eğitimini bitirmiş, 1987’de “İktisat Doktoru” ve 1990’da “Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Doktoru” olmuştur. “Uluslararası İlişkiler” Anabilim Dalı’nda 1996’da “Doçent” unvanını almış ve 1997 yılında Albay rütbesine terfi etmiştir. Deniz Harp Okulu’ndaki görevinden 2000 yılında istekle emekli olmuştur. 2001 yılında Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda Profesörlüğe yükseltilmiş ve atanmıştır. Müteakiben Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Başkanlığı’na ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanlığı’na getirilmiştir. 22 Temmuz 2003 - 23 Kasım 2005 tarihleri arasında Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanlığı ve  24 Kasım 2005 - 4 Aralık 2006 tarihleri arasında İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanlığı görevlerini yürütmüştür. 
5 Aralık 2006 tarihinde Kocaeli Üniversitesi Rektör Yardımcılılığına atanmıştır.
18 Ulusal ve uluslararası bilimsel kuruluş, vakıf ve derneğin üyesidir. Eşi, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Öğretim Üyesidir.

****

Doç. Dr. İrfan Kaya ÜLGER 
Kocaeli Üniversitesi

1989 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinin Uluslararası İlişkiler bölümünü bitirdi. Bir süre Milli Savunma Bakanlığı’nın NATO şubesinde uzman yardımcısı olarak çalıştı. 1991 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde yüksek lisans öğrenimine başladı. 1994 yılında “Yugoslavya’nın Parçalanması” konulu tezi hazırladı.. 1993-1994 yıllarında İzmir Ticaret Odasında Avrupa Toplulukları Uzmanı olarak çalıştı. Daha sonra Gazi Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler bölümünde akademik hayata başladı. Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora eğitimini 1996-2002 yılları arasında tamamladı. Doktora tezinde Avrupa Birliğinin ikinci sütununu inceledi. 2003 yılında Lozan Antlaşmasının 40. yıldönümü vesilesi ile Avrupa Vakfı tarafından tertiplenen “Lozan’dan Avrupa 
Birliğine Türkiye” yarışmasında üçüncülük ödülü, 2005 yılında Kadir Has üniversitesi tarafından tertiplenen “Türkiye’nin Tam Üyeliği Avrupa 
Birliğine Ne Katar?”konulu yarışmada ikincilik ödülü aldı. 2003 yılından beri Kocaeli Üniversitesinde öğretim üyesi (Doç. Dr.) olarak çalışan Ülger’in 4 tanesi Avrupa Birliği konusunda olmak üzere 7 kitabı yayınlanmıştır.

****

Dr. Fatih ÖZBAY 
BİLGESAM Araştırma Koordinatörü / Proje Yöneticisi

1994 yılında Hacettepe Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi Bölümünden mezun oldu. Doktorasını 2005 yılında “1990’lı yıllarda Türkiye - Rusya İlişkilerindeki Aktüel Problemler” konusunda N.İ. Lobachevsky Nijniy Novgorod Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladı.

1996-2006 yılları arasında N.A. Dobrolyubov Nijniy Novgorod Devlet Dil Üniversitesi’nde Türk Dil Merkezi müdürü ve öğretim görevlisi olarak çalıştı. Doktorasını tamamladıktan sonra 2005-2006 yılları arasında N.İ. Lobachevsky Nijniy Novgorod Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Fakültesi Bölgesel Araştırmalar Bölümü’nde de öğretim görevlisi olarak görev yaptı.

2005-2007 yılları arasında TASAM (Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi) Rusya (Moskova) temsilciliği görevinde bulundu. 2008 yılından itibaren BİLGESAM (Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi) Rusya masasında uzman olarak çalışmaktadır. Rusya-Türkiye ilişkileri üzerine hazırlanmış raporları, yerli ve yabancı dergilerde yayınlanmış makaleleri, Türkiye-Rusya ilişkileri konusunda bir kitabı bulunmaktadır.

****

Hasan ÖZTÜRK 

BİLGESAM Afrika Uzmanı.

1980 yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini yine aynı şehirde tamamladı. 2003 yılında Tanzanya’da Dar es Selam Üniversitesi’nin
Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldu. Daha sonra bir yıl süreyle yine aynı ülkede Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Birleşmiş Milletler Uluslararası Çalışma Örgüt’ünde (ILO) görev aldı. 2004 - 2006 yılları arasında İstanbul’da Türkasya  Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (TASAM) Afrika Çalışma Grubu ve Afrika Enstitüsü’nde Afrika ile ilgili birçok çalışmaya imza attı.

Halen Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (BİLGESAM) Afrika uzmanı olarak görev yapmakta olan Hasan Öztürk Amerika Birleşik Devletleri’nde doktora eğitimine devam etmektedir.


....