21 Eylül 2019 Cumartesi

ÇOK PARTİLİ DÖNEME GEÇİŞTEN 27 MAYISA TÜRKİYE'DE SİYASET VE ÜNİVERSİTELER BÖLÜM 5

ÇOK PARTİLİ DÖNEME GEÇİŞTEN 27 MAYISA TÜRKİYE'DE SİYASET VE ÜNİVERSİTELER  BÖLÜM 5


4- Muhtariyet Tartışmalarının Tekrar Alevlenmesi 

Kubalı'nın 14.5.1958'de üniversitede derslerine başlaması ile hükümet ile üniversiteler arasında olumlu bir hava meydana gelmiş ve bu durum 1959 
sonlarında tekrar alevlenmeye başlamıştır. Bu olumlu dönemde de bazı öğretim üyeleri muhtariyetle ilgili açıklamalar yazmışlardır. Mesela; İ.Ü. Hukuk 
Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ragıp Sarıca, "ferdi hak ve hürriyetlere en büyük tehlikelerin iktidardan" gördüklerini ve öğrencilerin günlük hayatın siyasi 
ve iktisadi meselelerinden uzak kalamayacaklarını söylemişti 118. Sarıca, üniversitenin en başta gelen vasfının muhtar teşekkül olmaları olduğunu, 
hocaların "laik birer peygambere benzediklerini" onların patronlarının sadece ilim olduğunu açıklamıştır 119. 

İ.Ü. Rektörü Sıddık Sami Onar, üniversite çatısı altında politika yapılmamasını istemiş ve şunları söylemişti: "Ben fert olarak her gencin siyasetle uğraşacağına kaniim. Fakat üniversite teşekküllerinin teşekkül olarak siyasetle uğraşmalarına şahsen taraftar değilim. Şimdiye kadar üniversite için hedef ve gaye bakımından fiili politika yapıldığını ne gördüm ve ne işittim. Herkesin fikrine hürmet ederiz ve öğrencinin bundan böyle de bu çatı altında fiili politika yapmamalarını temenni ederim"120. 

1959-1960 öğretim yılı açılışı çok değişik bir atmosfer içerisinde geçmişti. 7 yıldan beri söz hakkı verilmediği için ayrı açılış programı yapan öğrenciler, Rektör Sıddık Sami Onar'a duydukları "sonsuz saygı" dolayısıyla, kendilerine resmi açılış töreninde söz verilmemesine rağmen büyük çoğunlukla 
açılışa katılmışlardı. İ.Ü. Talebe Birliği'ne bağlı dokuz cemiyetten sekizi açılış günü Rektörle beraber Atatürk heykeline çelenk koymuş ve resmi açılışta bu 
cemiyetler tarafından Rektör'e buket sunulmuş, binlerce öğrenci resmi açılışa iştirak etmişti. Bu atmosfer içerisinde konuşan Rektör Onar, "ilmin, siyasetin 
emir ve direktifi altında olmadığı"nı belirtmişti 121. 

1959 yılı sonlarında üniversiteler ile DP Hükümeti'nin ilişkilerini olumsuz yönde etkileyen olay DP Trabzon Milletvekili Mustafa Reşit Tarakçıoğlu'nun 
üniversitelerin idari muhtariyetini sınırlayan bir kanun teklifini TBMM'ye vermesidir 122. Bu teklif üniversite camiasında üzüntü ile karşılanmıştı 123. 

5- Öğrencilerin Siyasetle Uğraşması 

Üniversiteler Kanunu'nda, üniversite dışında öğrencilerin siyasetle uğraşmalarını engelleyen bir kanun mevcut değildi. 8 Ocak 1953'te İÜ Edebiyat Fakültesi'nde bir konuşma yapan Başbakan Menderes, bazı öğrenci derneklerinin "fiili ve gündelik" politika ile meşgul olduklarını, ancak üniversite muhtariyetini "rencide etmemek" ve zamanla tabii mecrasına gireceklerini ümid ederek kuruluş maksatları dışında faaliyet gösteren öğrenci teşkilatlarına dokunmadıklarını belirtmişti 124. 

Ancak, 4 Kasım 1954'teki Ankara Üniversitesi açılışında CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek'e öğrencilerin büyük tezahüratta bulunması, üniversitede kanunla kaldırılan politikanın fiilen yapıldığı yolunda DP'lilerin tenkitlerini mucip olmuştu. Öğrencilerin siyasetle uğraşmamaları konusu daha ciddi olarak tartışılmaya başlanmıştı. TBMM'de, Burdur Milletvekili Mehmet Özbey, Gülek'e yapılan tezahüratı tenkit etmiş ve hükümetten öğrencilerin siyasetle uğraşıp uğraşamayacaklarını sormuştu 125. 

Üniversiteli gençlerin siyasetle uğraşmasına engel olunması çalışmalarına, kanunlarla verilen bir hakkın geri alınmaması gerektiğini belirterek karşı çıkan MTTF Başkanı Mesut Ülkü, üniversite içinde de olsa kendi fikirlerini temsil edenleri alkışlamasının ferdin en tabii hakkı olduğunu, talebenin üniversite dışında siyasetle uğraşması hakkının alınması halinde daima arzu edilen siyasi olgunluğa erişmiş vatandaşları yetiştirilemeyeceğini söylemişti. MTTF adına konuşan Ülkü, öğrencilerin siyasi haklarının geri alınmasına karşı olduklarını açıklamıştı 126. 

26.1.1956'da TBMM Bütçe Komisyonu'nda üniversitelerin muhtariyeti etrafında yapılan konuşmalarda DP'liler üniversitelerin günlük politika ile uğraşmamasını savunurken, CHP üniversite muhtariyetinin genişletilmesini istemiş, Hürriyet Partisi'nden Muhlis Efe, öğrencilerin de ilmin ışığı altında siyasi mevzuları ele almalarının tabii olduğunu söylemişti 127. 

Bunun üzerine bir açıklama yapan Î.Ü. Hukuk Fakültesi Doçenti Tarık Zafer Tunaya, öğrencilerin siyasetle uğraşmalarını, memleketin geleceği emanet 
edilecek gençlerin cereyan eden olayları anlayıp açıklayabilmeleri için bir vasıta olarak değerlendirmiş ve öğrencilerin siyasetle meşgul olmalarının faydalı 
olacağını iddia etmişti 128. 

1959 yılında Î.Ü. Rektörlüğü'ne seçilen Sıddık Sami Onar, üniversite çatısı altında öğrenci kuruluşlarının siyaset yapmalarına karşı olduğunu, ancak 
fert olarak her gencin siyasetle uğraşabileceğine kani olduğunu belirtmiştir 129. 

6- Öğretim Üyelerinin Siyasetle Uğraşması 

Üniversite hocalarının siyasi partilere üye olması veya faal olarak görev yapması konusu özerklik dönemlerinde devamlı olarak tartışılan bir konudur. 

1946 sonrasında Akıl Hastalıkları Profesörü Fahrettin Kerim CHP İstanbul il başkanı olduğu zaman, Üniversite buna itiraz etmiş, "aza olabilir, başkan 
olamaz" hükmünü vermişti. Bunun üzerine Fahrettin Kerim il başkanlığından istifa ederek Üniversitedeki kürsüsünü koruyabilmişti. 1950 yılında da Tıp 
Fakültesi Profesörlerinden Nihad Reşad, DP İstanbul il başkanı olmuştu. 
O zamanki CHP iktidarı itiraz sesini yükseltmiş, ancak Nihad Reşad'ın milletvekili 
ve bakan olması ile mesele kapanmıştı130. 

Üniversiteler Kanunu'nda öğretim üyelerinin siyasetle uğraşmalarını yasaklayan bir hükmün bulunmaması dolayısıyla tartışma konusu olan bu husus özellikle 1953'ten itibaren sıkça tartışılmaya başlanmıştır. 8 Ocak 1953'te İÜ Edebiyat Fakültesi'nde bir konuşma yapan Başbakan Menderes, bazı öğretim üyelerinin "fiili ve gündelik politikaya karışanların" olduğu halde "muhtariyeti rencide eder endişesi ile ve zamanla tabii mecrasına gireceği ümidi ile" bunları hoş gördüklerini açıklamıştı. Aynı şekilde hürriyeti rencide etmemek için maksatları dışında faaliyet gösteren öğrenci teşkilatlarına da dokunulmadığını ilan etmişti 131

Öğretim üyelerinin siyasi partilere üye olmaları ve faaliyet göstermeleri hakkında kanuni hiçbir hükmün bulunmadığını, öğretim üyelerinin gündelik siyasetle uğraşmalarına karşı olan DP hükümeti 3936 sayılı Üniversiteler Kanunu'nun 46 maddesinin D bendini değiştirerek, hocaların fiili politikadan uzaklaştırılmalarını kararlaştırdı. Hükümet tarafından BMM'ye sevk edilen değişiklik ile; "siyasi teşekküllerde fiili vazife alanlar ve 3936 Sayılı Üniversiteler Kanunu'nun üçüncü maddesinin E fıkrasının 132 cevaz verdiği hududlar dışında neşriyatta veya beyanatta bulunanların üniversite üyeliğinden çıkarılmasını hedeflemişti. 

TBMM Milli Eğitim Komisyonu'nda kabul edilen bu değişiklik muhalefet ve özellikle CHP tarafından şiddetle tenkit edilmişti. Öğretim üyelerinin siyasetle meşgul olmalarını önleyen kanun tasarısının bir ihtiyaç için değil, "bir gayeyi istihdaf ettiği" hakkındaki iddialara cevap veren ME Bakanı Rıfkı Salim Burçak, bu iddiaları yalanlamıştır. 

Burçak'a göre, üniversite öğretim üyelerinin siyasetle meşgul olmalarını önlemek üzere hazırlanan tasarı bir ihtiyacı karşılamaktadır, "Bizzat Üniversite Senatosu bu ihtiyacı duymuş ve hatta bu hususta bir karara varmıştır. Fakat alınan karar, müeyyideden mahrum olduğu için tatbik edilememiştir 133. 

2.7.1953'te Meclis'te yapılan uzun müzakereler neticesinde tasarı kanunlaştı ve üniversite öğretim üyelerinin siyasi partilere üye olmaları, aktif olarak faaliyette bulunmaları ve günlük politika ile yazı ve beyanlarda bulunmaları yasaklandı. Bu yasağa uymayanların öğretim üyeliğinden çıkarılması kanuni hale getirildi ve bu halde olan hocaların üniversite öğretim üyeliğinden çıkarılması için yetki üniversite senatolarına verildi 134. 

1956 yılına gelindiğinde, DP, üniversitelerin günlük siyasetle uğraştıklarını ve bunun zararlı olduğunu ileri sürerken CHP ve Hürriyet Partisi üniversitelerin politika ile uğraşmaları gerektiğini savunuyorlardı. 

DPTilerin aksine CHP'liler ilim adamlarının politikaya karışabileceklerini savunuyorlardı. CHP Milletvekili Turhan Feyzioğlu, hür ve demokratik ülkelerde ilim adamlarının kaderlerinin siyaset adamlarının eline verilemeyeceğini ve hürriyeti sevenin ilim ışığından korkmayacağını söylüyordu. Yine CHP'li Emin Soysal, ilmî ve idarî muhtariyetin üniversitelerde icapları ile verilmesini savunurken, CHP'nin diğer bir milletvekili Muammer Akpınar, üniversitenin politikaya karışmaya mecbur olduğunu savunuyordu 135. 

İ.Ü. öğretim üyelerinden Tarık Zafer Tunaya'ya göre; sosyal bilimleri öğreten bir üniversite hocasının laboratuarı sosyal ve siyasi hayattır. Eğer o hoca etrafında cereyan eden olaylara eğilmezse, onları ilmî bir metodla incelemezse, onları objektif bir açıdan yorumlamazsa vazifesini yapmıyor demektir. Tunaya'ya göre, bir öğretim üyesi pratik siyaset yaptığı zaman ise, bir ilim değil, sanat icra  ediyor demektir. Siyaset sanatının icra edileceği yer, elbette ilim kürsüsü değildir, 136. 
Böylece, Tunaya, öğretim üyesinin ilmi olarak siyasetle uğraşabileceğini, ancak pratik olarak siyaset sanatıyla meşgul olamıyacağını ifade etmektedir. 

7- DPTilerin Üniversite ve Muhtariyete Bakışları 

DP iktidarı döneminde, CHP ve İsmet İnönü devamlı olarak üniversite muhtariyetini savunmakla ülke aydınlarının minnettarlığını kazanmıştı. 
Muhtariyetten ne kastettiğini açıklanmasa da, CHP'nin anlayışı "sadece üniversite mensuplarının siyasi iktidar karşısında bağımsızlığı manasına 
geliyordu"137. DP, CHP'nin üniversitenin muhtariyeti hususundaki hassasiyeti ve tavırlarından rahatsız oluyordu. DP'li Milli Eğitim Bakanı Atıf Benderlioğlu'nun ifadesiyle, "Muhalefet Partisi (CHP) üniversitelerin koruyucu meleği halinde gürültüler" çıkarmakta ve "muhtariyetin zedelendiği" hususunda iddialar ortaya atmaktadırlar. Benderlioğlu'na göre; muhtariyet CHP tarafından suiistimal edilerek devamlı tartışma konusu yapılmaktadır. Muhtariyetle ilgili münakaşalar, dedikodular, muhtariyete el atıldığından değil, böyle bir hareket varmış hissini meydana getirmek ve telkin etmek kasdıyla ortaya atılmaktadır. Partizan ilim adamları ilmin haysiyetini yıkmakta, üniversitenin muhtariyet ve ilmi hüviyetine zarar vermektedir 138. 

Üniversitelerin kendisine bağlı olduğu Milli Eğitim Bakanı'nın bu ifadelerinden DP iktidarının üniversite muhtariyetine karşı olmadığı, ancak muhtariyetin ve üniversitelerin kendilerine karşı kullanılmasından rahatsız olduğu anlaşılmakta dır. 

V- 27 MAYIS AREFESİNDE ÜNİVERSİTELERİN DEMOKRAT PARTİ'YE KARŞI TAVRI VE 27 MAYIS DÖNEMİ 

Bazı öğretim üyelerinin bakanlık emrine alınması ile tırmanan gerginlik, 1960'a doğru üniversitelerin topyekün DP iktidarına muhalefet etmeye başlamasıyla zirveye çıkmıştır. 1960 Yılında üniversitede öğrenci olaylarının patlak vermesi ve polisin üniversiteye girmesi tartışmalar meydana getirmiştir. 
Mesela, 12 Nisan 1960'ta İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin irticayı tel'in maksadıyla miting düzenlemek istemesine, irticaın olmadığı gerekçesiyle 
İstanbul Valiliği'nin izin vermemesi üzerine, öğrenciler üniversite bahçesinde sessiz bir yürüyüş yapmak istemişlerdir. Valilik yürüyüşe engel olmak için 
polisleri üniversite bahçesine göndermiş ve öğrencileri dağıttırmıştır. 

Bu hadiseler üzerine üniversite muhtariyetine müdahale edildiği hususunda tartışmalar meydana gelmiş ve DP'li İstanbul Valisi Ethem Yetkiner göre, 'memlekette irtica yoktur, irticanın olduğunu söyleyenler onu siyasete alet yapmak istemektedirler. İzinsiz yürüyüş yaparak, her ne pahasına olursa olsun, 
hükümete karşı gelmek isteyenler üniversite bahçesinde de olsa derhal dağıtılırlar. Bu bir ülkedeki kanun hakimiyetinin göstergesidir. Kanunun ihlal 
edildiği her yerde polis vazifesini serbestçe yapar. Mülki ve adli amirlerden gayrı hiç kimseden izin almaya mecbur değildir. Kanunsuz toplantı herkesin 
serbestçe girip çıktığı üniversite bahçesi değil de binanın içi de olsa polis oraya da girer ve vazifesini yapar. Bunun hükümetin "hürmet ettiği" üniversite 
muhtariyeti ile ilgisi yoktur. Üniversite muhtariyeti suçluların üniversite içine sığınabilmeleri demek" değildir 139. 

Üniversitelerden iktidarı hedef alarak "hürriyet" istekleri karşısında en sert konuşmayı yapan ve üniversitelerin muhtariyetlerini kötüye kullanarak 
DP'ye muhalefet yaptıklarını söyleyen Başbakan Adnan Menderes'tir. Menderes'in 18 Mayıs 1960'ta Manisa Turgutlu'da yaptığı bu konuşma aynen 
şöyledir 140: 

"Üniversite hocaları 1946'da nerede idiler? O zaman çocuk muydular? 

Onlar o zamanlarda hürriyet ve demokrasi hakkında talebelerine ve halka aydınlatıcı malumat verdiklerini isbat etsinler, ben şimdi hürriyet bağıran o 
hocalar önünde özür dileyeyim. 

Onlar üniversiteyi kin setleriyle çevrilmiş bir papalık zannediyorlar. Hayır, sırası gelince onların kürsülerinin dibine kadar gelerek ne yapıyorsunuz 
diye sorarlar. Bunlar, cübbelerini bir zırh gibi sırtlarına geçirirler ve devletin işlerine karışırlar. 

Ne imiş? Muhtariyet varmış. Olur mu bu? 

Ben onlara hatırlatırım. Bugün hürriyet, hürriyet diye bağıranlara, eski devirde tek parti hakimiyetinin nazariyelerini okuturlarken nerede idi bu hocalar? 
Onlar benim bu sözlerimi dinleyince mahcup olacaklardır. Şimdi ise fırsatçılık, kaptıkaçtılık yaparlar. Hürriyet kahramanı geçinirler. Yağma yok. 

Nedir o Üniversite Senatosu? Bir sürü genç elemanını nefes aldırmaz hale gelmiştir. Onlar evvela üniversite içinde hürriyeti kaldırmışlardır. Şimdi bana 
kızarlar. Ama onların bu teşebbüsleri hüsrana uğrayacaktır. Unutmasınlar ki bu hareketleriyle Adnan Menderes'i değil, DP iktidarını değil, bütün Türk milletini 
tek vücut halinde karşılarında bulacaklardır." 

Menderes bu konuşmasıyla üniversitenin muhtariyetine değil, tarafgirlik olarak kullanılmasına karşı çıkmakta, DP iktidarına karşı hürriyet isteyen üniversitelileri iki yüzlü ve fırsatçı olarak vasıflandırmakta dır. Menderes üniversitenin muhtariyetinin elinden alındığı 1946'ya kadar olan dönemde neden hürriyet ve muhtariyet istemediklerini nazara vererek, muhtar üniversite hocalarını sahte hürriyet kahramanı ilan etmektedir. 

27 Mayıs 1960'a DP iktidarı devrilerek yönetim Milli Birlik Komitesi tarafından ele alınmıştı. Milli Birlik Komitesi ile üniversitelerin iyi diyalogu, üniversitelerde en geniş muhtariyeti verilmesi ile neticelenmiştir. Üniversiteler Milli Eğitim Bakanlığı'na bağımlılıktan kurtarılmış ve sadece üniversite temsilcilerinden oluşan Üniversitelerarası Kurul'a bağımlı hale getirilmiştir. Üniversitelerdeki her türlü denetim senatolarla Üniversitelerarası Kurul'a verilmiştir. Ancak, üniversite muhtariyeti bu kadar geniş bir şekilde ta'mim edilirken, bu kanunla aynı günde çıkarılan 114 sayılı Tasfiye Kanunu ile 27 Mayıs hareketinde etkin rol alanlar da dahil 147 öğretim üyesinin üniversitelerden uzaklaştırılması bir çelişki meydana getirmiş ve özerkliğin ihlal edildiği tartışmalarına yol açmıştır. Üniversitelerin büyük tepki göstermesi üzerine MBK, kararın tekrar gözden geçirileceğini söylemiş ancak somut adımlar atılmadığından bu konu uzun süre gündemde kalmıştır. Başbakan olarak ülkenin yönetimini eline alan CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, DP iktidarı dönemindeki uygulamalarının tersine olarak 147'liklerin problemini çözmekle pek ilgilenmemiştir. 27 Mayıs hareketi sırasında öğrencilerin hareketlerini destekleyen MBK'nın, daha sonra öğrenci teşkilatlarını kontrol altına almak istemesi de tepki ele karşılanmıştır. 

SONUÇ 

Avrupai bir tarzda Osmanlı döneminde kurulan Darülfünun ilmî ve idarî özerkliğe sahip bir kurum olarak Cumhuriyet dönemine intikal etmiştir. 

Cumhuriyet döneminde, 1924 tarihinde ilmî ve idarî özerkliği haiz olarak yeniden örgütlenen Darülfünun, 1933 yılına kadar öğretim üyelerinin siyasi partilerde faaliyet göstermesi 141 dahil geniş bir özerklik anlayışı ile idare edilmişti 1933-1946 yılları arasında özerklikten mahrum olarak yönetilen yüksek öğretim, çok partili hayata yeniden geçilmesine paralel özerkliğine yeniden kavuşmuştu. 

1950 yılına kadar, üniversitelere özerkliği veren CHP iktidarları tarafından yönetilen Türkiye'de, üniversitelere müdahaleden vazgeçilmemiş, 
üniversitelere öğrenci alınmasından solcu öğretim üyelerinin üniversitelerden uzaklaştırılmasına kadar pek çok konuda üniversitelere baskı yapılmıştır. CHP, 
özellikle, sadece sol görüşlü oldukları için, TBMM'de bu öğretim üyelerinin kadrolarını iptali ile üniversiteden uzaklaştırarak Türkiye'de-belki de dünyada-
bir ilki gerçekleştirmişti. CHP'nin iktidarı döneminde DP üniversitelerin özerkliğinden yana tavır koymuş ve üniversitelilerin muhabbetini celb etmişti. 

Demokrat Parti iktidarının ilk yıllarında üniversitelerle DP'li hükümetler arasında iyi ilişkiler varken, 1953 yılında öğretim üyelerinin günlük politikaya 
karışmalarını engelleyen kanunun yasalaşmasıyla ilişkiler sarsılmaya başlamış, ancak, 1956 yılına kadar ciddi bir problem meydana gelmemişti. Bu arada 
muhalefetteki CHP'nin özerkliğe aykırı olarak DP'nin üniversitelere müdahale ettiğini özellikle vurguladığı bir dönemde, Turhan Feyzioğlu'nun Milli Eğitim 
Bakanlığı emrine alınması, DP ile üniversiteler arasındaki ilişkileri bozmuştur. Prof. Kubalı'nın da bakanlık emrine alınmasıyla başlayan olaylar, 1960 
yılındaki öğrenci olaylarına kadar aralıklarla devam etmişti. Üniversitelerdeki gerginlik DP iktidarına son verilen 27 Mayıs 1960'ta MBK'nin askeri idaresinin 
kurulmasına kadar sürmüştü. 27 Mayıs sürecinde DP karşısında CHP ve MBK yanında yer alan üniversiteler, içlerinde DP iktidarına karşı mücadele verenler 
de dahil 147 öğretim üyesinin üniversiteden uzaklaştırılmasıyla şok olmuşlardı. İsmet İnönü başkanlığında kurulan hükümetten de pek bir yardım görememişler di. 

ÖZET 

Batı üniversiteleri örnek alınarak Osmanlı döneminde kurulan Darülfünun, 1933 yılında düzenlemeye tabi tutularak üniversite adını almıştı. 

II. Dünya Savaşı sonunda, 1933 öncesinde olduğu gibi özerkliğini yeniden kazanmıştı. Ancak , özerkliği veren CHP yönetimi, 1946-1950 yılları arasında, 
özerkliğin aksine hareket ederek üniversitelere müdahale etmiş ve sadece sol görüşlü oldukları için bazı öğretim üyelerini üniversiteden uzaklaştırmıştı. 
Muhalefet döneminde üniversitelerde özerklik lehine tavır koyan Demokrat Parti, iktidarının ilk üç yılında üniversitelerle iyi ilişkiler kurarken, 1953'ten 
itibaren özerkliği kısıtlayıcı uygulamalar ortaya koymaya başlamıştı. 1956-1960 arası dönemde Demokrat Parti yönetimi ürfiversitelerde kendisine karşı tavır 
koyan öğretim üyelerini Milli Eğitim Bakanlığı emrine alarak üniversiteler müdahale etmişti. Üniversiteler de 27 Mayıs hareketine destek vererek 
Demokrat Parti iktidarının düşmesine yardımcı olmuşlardı. Fakat iktidara gelen MBK iktidarı da üniversitelerden 147 kişiyi atarak özerkliği büyük darbe 
indirmişti. 

DİPNOTLAR;

1. Ali Arslan, Darülfünun'dan Üniversite'ye, İstanbul 1995 , s. 20-80 ; Ali Arslan, "Osmanlı 
Darülfünunu", Osmanlı, C.V, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999, S.297-305 ; Ali Arslan, 
"Türkiye'de Üniversitenin Kuruluş ve Yönetimindeki Değişiklikleri869-1946), 
Yeni Türkiye, sayı 23 -24, Ankara 1998, s. 408-431. 
2. 1946 Tarihli Üniversiteler Kanunu (ÜK), m(madde). 14. 
3. ÜK, m. 13. 
4. ÜK, m. 1. 
5. ÜK, m. 10. 
6. ÜK, m. 11. 
7. ÜK, m. 12. 
8. ÜK, m. 1.
9. ÜK, m. 5.
10. ÜK, m. 7.
11. ÜK, m. 8.
12. Cumhuriyet gazetesi(C), 15.VIII.1946. 
13. ÜK, m. 7,10. 
14. C, 17.VIII.1946. 
15. İ.Ü. Rektörü Sıddık Sami Onar'ın açıklamaları için bakınız; C, 28.XI. 1946. 
16. C, İ2.XI1.1946. 
17. Nadir Nadi, "Üniversite ve İdeoloji", C, 13.XII.1946. 
18. Prof. Hirsh'in bu konuda anlattıkları için bakınız; C, 1 IV. 1949. 
19. C, 15.V.1947. 
20. A.Ü Rektörlüğü'nün tebliği için bakınız; C, 18.V.1947. 
21. Son Posta gazetesi(SP), 14.XI.1947. 
22. SP,18.XH.1947. 
23. SP, 23.XII. 1947; Ayrıca bakınız; Selim Ragıp Emeç, "Solcu Profesörlerin Durumu", SP, 9.1.1948. 
24. CV.1948. 
25. SP, 12X1948. 
26. SP, 24.1.1948. 
27. SP, 23.11.1948. 
28. SP, 24.11.1948. 
29. C3.III.1948. 
30. Niyazi Berkes'in yazdığı mektup için bkz; C, 1.V.1948. 
31. " SP, 7.VII. 1948. 
32. C.5.II. 1949. 
33. Feroz Ahmed-Bedia Turgay, Türkiye'de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi 1945 - 1971, Ankara 1976, s. 61. 
34. C, 15.V.1947. 
35.  SP, 12.X.1947. 
36.  SP, 15.X. 1947. 
37.  Selim Ragıp Emeç, "Üniversitenin Solcu Hocaları", SP, 25.X.1947. 
38.  C, 16. VII. 1948. 
39.  SP, 27.VII. 1948. 
40.  C7.III.1947. 
41.  C, 15.XII.1947. 
42.  C, 12.IV. 1949. 
43.  SP, 16.VI.1949. 
44.  C, 25.X. 1949. 
45.  C, 6.IV.İ950. 
46.  DP'nin Parti Programı (C, 8.1.1946), m. 38-39. 
47.  SP, 26.11.1947; C, 26.11.1947. 
48.  C, 11.III. 1947. 
49.  SP, 5.X. 1947. 
50.  C, 5 Ağustos 1950. 
51. SP, 22 Mart 1951. 
52. SP, 25 Mart 1951. 
53. C, 18.XI.1952. 
54. C, 9.1.1953. 
55. Vatan, 20.7.1953. 
56. H.V. Velidedeoğlu, "Üniversitelerimizin Muhtariyetine Dikkat!", C, 19 Şubat 1954. 
57. C, 21 Ekim 1954. 
58. Zafer, 5.111954; C, 6.11.1954; Vatan, 6-7.11.1954. 
59. Lütfi Duran, "Üniversite Hocaları Memur Değildi, Oldu!", Vatan, 17.1.1955. 
60. C, 21 Ekim 1955. 
61. Vatan, 2.IL 1055; C, 2.II.1955. 
62. Vatan, 25.11.1955; C, 25.11.1955. 
63. C, 22.11.1955. 
64. C, 17.1.1956. 
65. Ankara Üniversitesi Senatosu'nun karan için bakınız; C, 18.1.1956. 
66. İ Ü. Senatosu'nun tebliği; C, 20.1. 1956. 
67. C, 22.1.1956. 
68. Vatan, 22.1.1956; C, 22.1.1956. 
69. Dr. İsmet Giritli, "Üniversite Muhtariyeti Sağlanmalıdır", Vatan, 22.1.1956. 
70. Hüseyin Nail Kubalı'nın bu beyanı için bakınız; C, 23.1.1956. 
71. Vatan, 25.1.1956; C. 25.1.1956 
72. C, 26.1.1956. 
73. C, 2.12.1956. 
74. C, 28.11.1956. 
75. C, 2.12.1956; Vatan, 30.11.1956. 
76. Vatan, 4.12.1956. 
77. Zafer, 4.12.1956. 
78. Vatan, 5.12.1956. 
79. Vatan, 7.12.1956. 
80. C, 7.12.1956. 
81. C, 7.12.1956; Vatan, 7.12.1956. 
82. C, 22.12.1956. 
83. C, 22.12.1956.
84. C, 25.12.1956.
85. C, 23.1.1957.
86. C, 8.6.1957.
87. C, 2.11.1957.
88. C, 5.11.1957.
89. C; 2.1.1958. 
90. Vatan, 7.4.1958. 
91. Bu husustaki değişiklik önerileri ve hazırlıkları için bkz; C, 23.1.1958. 
92. Vatan, 14.1.1958; C, 14.1.1958. 
93. Zafer, 5, 7.1.1958. 
94. Prof.Dr. Hüseyin Nail Kübalı, "Üniversite ve Siyaset", C, 21.1.1958. 
95. C, 31.1.1958; C, 1.2.1958. 
96. C; 1.2.1958; Orhan Köprülü, ilim ve fikir adamlarının, ilim ve fikir müdafaalarını yaparlarken maruz kalabilecekleri maişet güçlüklerini çözecek bir yardım 
teşekkülünün kurulmasını teklif etmişti. C, 8.2.1958. 
97. Vatan, 7.4.1958. 
98.  C, 3.2.1958. 
99.  C, 4.2.1958. 
100. C, 6.2.1958. 
101. Vatan, 7.2.1958. 
102. Vatan, 10.2.1958; 7.4.1958. 
103. C, 8.2.1958. 
104. Vatan, 12.3.1958. 
105. Vatan, 13.3.1958. 
106. C, 18.2.1958. 
107. C, 15.3.1958;Vatan, 7.4.1958. 
108. Vatan, 22.3.1958; C,22.3.1958. 
109. C,10. 4.1958; Vatan 10.4.1958. 
110. Kubalı'nın geniş açıklaması için bakınız; Vatan, C, 11.4.1958 
111. C, 12.4.1958. 
112. C, 13.4.1958; Vatan, 13.4.1958. 
113. Vatan, 13.4.1958. 
114. C, 14.4.1958. 
115. C, 15.4.1958. 
116. Vatan, 16.4.1958; C, 16.4.1958. 
117. C, 14.5.1958. 
118. Vatan, 15.11.1958. 
119. C, 28.4.1959. 
120. C, 3.7.1959. 
121. C; 3.11.1959. 
122. C, 29.12.1959, 
123. C, 30.12.1959. 
124. C, 9.1.1953. 
125. C, 6.XL1954; V, 6.XI.1954; Zafer, 5.XI.1954. 
126. C,7.XI.1954. 
127. C, 27.1.1956. 
128. C, 29.1.1956. 
129. C, 3.VII. 1959. 
130. Eski Bir Öğretmen (Hasan Ali Yücel), "Üniversite ve Politika", C, 19.1.1953. 
131. C, 9.1.1953. 
132. Ü.K. 3/E aynen şu şekildeydi: "Türk toplumunun genel seviyesini yükseltici bilim verilerini sözle ve yazı ile ile halka yaymak." 
133. V, 20.7.1953. 
134. V, 22.7.1953; C, 22.7.1953. 
135. C, 15.1.1960. 
136. T. Zafer Tunaya, "Üniversite ve Siyaset", C, 28.1.1960. 
137. Cahit Tanyol, "Demokrasi ve Partizanlık", C, 22.VII.1960. 
138. Benderlioğlu'nım bu beyanatı için bakınız; C, 15.1.1960. 
139. Vali Ethem Yetkiner'in bu fikirleri için bakınız; C, 13.1:1960 
140. Menderes'in bu konuşması için bakınız; C, 19.VI.1960. 
141. Ali Arslan, - "İstanbul Darülfünunu'nda Öğretim Üyelerinin Siyasetle Uğraşmaları", İ.Ü. İnkılap Tarihi Enstitüsü Yıllığı, X (1999), İstanbul 2001, s. 56-70. 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder