26 Şubat 2019 Salı

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİDE MEYDANA GELEN OLAYLARLA İLGİLİ OLARAK GÜVENLİKTEN SORUMLU BAZI KAMU GÖREVLİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ. BÖLÜM 10

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİDE MEYDANA GELEN OLAYLARLA İLGİLİ OLARAK GÜVENLİKTEN SORUMLU BAZI KAMU GÖREVLİLERİNİN 
DEĞERLENDİRİLMESİ. BÖLÜM 10



5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 1 l/D maddesindeki düzenleme belli şartların 
gerçekleşmesi ve ilgili Vali yada Valilerin talep etmesi halinde askeri birliklerin iç güvenlik hizmetinde'geçici olarak kullanılmalarına ilişkin esasları düzenlemektedir. Dolayısıyla 5442 sayılı Kanunun İl/D maddesi gereğince Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında 1997 yılında imzalanan Protokol ve bu protokol gereğince Genelkurmay Başkanlığınca hazırlanan EMASYA Direktifi, ihtiyaç duyulduğunda başvurulacak bir sistemi öngörmekte  dir. 

Ancak Batman, Diyarbakır, Hakkari, Mardin, Siirt, Şırnak, Şanlıurfa ve Van illerinde J.Gn.K.hğı birliklerinin iç Güvenlik Harekatının yürütülmesi ile ilgili konularda Kara Kuvvetleri Komutanlığı birliklerine bağlı olarak hizmet verdikleri ve bu durumun belli bir zamana has, anzi bir durum olmadığı, süreklilik arzettiği anlaşılmaktadır. Bölgede OHAL uygulamasının ve OHAL Bölge Valiliğinin kaldırılmış olmasına rağmen belli illerde bölgesel nitelikli bu uygulamanın devam etmesi ve iç güvenlikten Kara Kuvvetleri Komutanlığının sorumlu obuası, aynca Van, Hakkari, Şırnak ve Sürt illerinden sorumlu Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığının varlığını devam ettiriyor obuası, polis bölgesi dışındaki alanlarda iç güvenlik hizmetini İçişleri Bakanlığının bağlı kuruluşu olarak sunan Jandarma Genel Komutanlığı ve bağlı birlikleri acısından olduğu kadar emniyet ve asayişten birinci derecede sorumlu olan Valiler açısından da yetkisini kullanamama sonucunu doğurmaktadır. Hakkari İl Jandarma Komutanının iç güvenlik hizmeti sunarken, Hakkari'deki Tugay Komutanına, Van'daki Asayiş Kolordu Komutanına, Malatya'deki 2 nci Ordu Komutanına ve Kara Kuvvetleri Komutanına bir şekilde bağlı olarak hizmet vermesinin pratik bir yaran olmadığı 
düşünülmektedir. İl Valisinin, Jandarma Genel Komutanlığının, İçişleri Bakanlığının pasifize edildiği bu sistemin devamında kamu yaran olmadığına inanılmaktadır. 
İl Jandarma Komutanlıklarının, İl Emniyet Müdürlükleri gibi mülki hizmetler 
açısından doğrudan İl Valisine bağlı olarak hizmet sunması esasına aykın olan tüm uygulamaların ivedi olarak gözden geçirilmesi ve kaldırılması, jandarmanın tarihten gelen misyonu çerçevesinde askeri hizmetler hariç başka Kuvvetlerin etkisinden çıkarılarak, Genel Komutanının kendi hiyerarşisi içinden çıkacağı bir yapıya kavuşturulması gerektiğine inanılmaktadır. 

Kırsal kesimde yaşayan vatandaşlarla, kentlerde yaşayan vatandaşların iç güvenlik hizmetlerini neredeyse birbiriyle hiçbir benzerliği olmayan farklı iki kurumdan (Emniyet- Jandarma) alıyor olmalarının mantıklı bir izahı yapılamamaktadır. Kurumsal ve mesleki taassupların bir yana bırakılarak iç güvenlik hizmetlerinin İçişleri Bakanlığına bağlı tarihi geçmişi ve birikimi olan polis, jandarma ve sahil güvenlik birimleri tarafından başka bir müdahaleye gerek kalmaksızın aynı şartlarla yürütülmesinin sağlanması konusunda gerekli 
yasal altyapı oluşturulmalıdır. 

Bu alandaki konuların açıkça konuşulamıyor, tartışılamıyor olmasının sorun olmadığı manasında yorumlanmaması gerektiği, sivil, askeri ve siyasi otoritelerin bir araya gelerek iç güvenlikle ilgili sorunları ayrıntılı olarak masaya yatırması gerektiği, AB uyum sürecine uygun tedbirlerin gecikmeksizin alınması gerektiği değerlendirilmektedir. Tüm bunların dışında; olağanüstü ve sıkıyönetim dönemleri hariç, olağan dönemlerde, iç güvenlik konusunda ülkenin bir yöresinde veya tamamında sürekli veya geçici olarak Genelkurmay Başkanlığının veya Kara Kuvvetleri Komutanlığının doğrudan görev üstlenmesi gerektiği konusunda bir zorunluluk ve/veya siyasi irade varsa, yasa koyucunun bu yönde 
hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde Kanuni bir düzenleme yapmasının da bu konudaki tartışmaları ve çekişmeleri ortadan kaldırmak açısından yararlı olacağı değerlendirilmektedir. 

14- İçişleri Bakam onayı üzerine Bakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı Mülkiye 
Müfettişleri marifetiyle Jandarma Genel Komutanlığı mülki iş ve işlemleri ile Emniyet Genel Müdürlüğü iş ve işlemlerinin denetlenmesi esastır. Ayrıca, Valilerinde 2803 sayılı Kanun gereği görev yeri Jandarma Teşkilatının mülki iş ve işlemlerini denetleme görevleri bulunmaktadır. Mülkiye Müfettişleri denetimlerini Teftiş Kurulu Başkanlığınca hazırlanan teftiş programına uygun olarak yürütmektedirler. Gerek anılan mevzuat gerekse söz konusu teftiş programlarında Müfettişlerin anılan kuruluşların istihbarat iş ve işlemlerinin 
denetlemeyeceği yönünde bir hüküm yer almamakta ise de, uygulamada genel teftişlerde istihbarat hizmetlerinin denetlenemediği bilinmektedir. Bu durumun gerekçesi açık değildir. 

İçişleri Bakanının bu birimlerin teftişi için özel onay vermesi gerektiği ifade edilmektedir. Komisyonumuzun 07.03.2006 tarih ve A.01.1.GEÇ.10/322, 323,324-182   sayılı yazısı ile, Hakkari Valiliği'nden; 2004-2005 yıllarında Hakkari Valileri ya da görevlendirdiği Vali Yardımcıları tarafından istihbarat hizmetleri de dahil olmak üzere Hakkari İl Jandarma Komutanlığı ve İl Emniyet Müdürlüğü iş ve işlemlerinin denetlenip denetlenmediği sorulmuş, Hakkari Valiliğince gönderilen 31.03.2006 tarih ye 773 sayılı yazıda, 2004-2005 yıllarında Hakkâri Valisince Yüksekova, Şemdinli, Çukurca İlçe Emniyet Müdürlükleri ve Atatürk Polis Merkezinin muhtelif tarihlerde denetlendiği ancak istihbarat iş ve işlemlerinin denetlenmediği, Hakkari İl Jandarma Komutanlığının ise mülki görev iş ve işlemleri ile istihbarat hizmetlerinin denetlenmediği belirtilmiştir. 

03.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren, 5397 sayılı Kanunda ise açıkça, suç işlemeyi önlemeye ilişkin iletişimin dinlenmesi, teknik takip v.b konuların diğer görevliler yanında ilgili Bakanlık -ki burada ilgili bakanlık anılan kurumlar bakımından İçişleri Bakanlığı 'dır teftiş elemanları tarafından da denetleneceğini amir bulunmaktadır. 
Zikredilen durum muvacehesinde, Jandarma ve Emniyet İstihbarat birimlerinin 
değinilen elemanlarca denetlenememesi olgusunun; kurumların istihbarat usul ve yöntemlerinde ortak hareket etmelerine, olası kanuna aykırı uygulamaların önlenmesine, mevzuata aykırı işlem tesis edenlerin ortaya çıkarılmasına hizmet etmeyeceği aşikardır. Jandarma ve Emniyet teşkilatlanna tanınan istihbarat görev ve yetkisinin amaca uygun, yasal sınırlar içinde davranmaları, kendilerine tanınan kanuni çizgi dışına taşmamaları, muhtemel suç işleme zeminin etkisiz kılınmasının bir önemli ayağını oluşturan, adeta erken uyan sistemi gibi işlev görebilecek etkin ve verimli denetim mekanizmaları aracılığıyla mümkün 
olabilecektir. 

Avrupa Birliği Komisyonu' nun Türkiye 2005 yılı İlerleme Raporunda; 

"Jandarma, askeri görevleri itibariyle Genelkurmay Başkanlığına, kolluk kuvveti işlevi itibariyle İçişleri Bakanlığına bağlıdır. İç güvenlik politikası üzerinde tam sivil denetim sağlanması için, İçişleri Bakanlığının, valilerinin ve kaymakamların Jandarma üzerindeki denetimi güçlendirilmelidir." hususuna vurgu yapılmaktadır. 

Belirtilen nedenle, Jandarma ve Emniyet İstihbarat birimlerinin iletişimin dinlenmesi dahil, tüm istihbarat iş ve işlemlerinin; İdarenin tesis ettiği işlemlerde kamu yararının esas alınması, "kanuni idare" ilkesinin hakim olması bakımından mevzuatla görevli ve yetkili kılman denetim elemanlarınca denetlenmesi konusunda, İçişleri Bakanlığı ve Başbakanlık Makamınca gerekli tedbirlerin alınması lüzumu değerlendirilmeli, 2803 sayılı Kanun ile Valilere, mülki teşkilata tabi jandarmanın mülki görevleriyle ilgili eylem ve işlemlerini 
denetleme ve teftiş etme yetkisi tanıyan hükmü Kaymakamlara da teşmil edilmeli, ayrıca Vali ve Kaymakamların Jandarma personeli üzerinde sicil, disiplin, izin gibi konulardan kaynaklanan sorunların giderilmesi için yasal düzenlemeler yapılmalıdır. 
15- Şemdinli ve Yüksekova'da meydana gelen olaylar sırasında belediye başkanları ile yerel politikacıların, bazı avukatların her aşamada çok etkin olduktan, adeta bir uzlaşmacı rolüne büründükleri, başta Hakkari Valisi olmak üzere yöneticilerin de bu gelişmeyi teşvik ettikleri, kamu idarecilerinin toplumun tüm kesimleriyle işbirliği yapmaları, uyum içerisinde iş ve işlemlerini yürütmelerinin genelde arzu edilen bir durum olduğu, toplumu yönlendirme 
gücüne sahip olan milletvekillerinin, belediye başkanlarının, il genel meclis üyelerinin, muhtarların, sivil toplum örgütü temsilcilerinin, halkın değer verdiği avukat, doktor gibi kişilerin kamu idaresine yakın olmalarının, aslında arzu edilen ve teşvik edilmesi gereken bir durum olduğu, 

Ancak, Şemdinli'deki gelişmeleri salt bu mantık içinde ele alarak mazur görmenin mümkün olmadığı, meydana gelen bombalama olayına ilgili kurum ve kuruluşların müdahale etmesine ve gereğini yapmasına bile fırsat tanımadan, Devletinin kurum ve kuruluşlarını hedef alan, mer'i mevzuata göre açıkça suç teşkil eden toplumsal eylemleri ardı ardına işleyen, bunları yönlendiren ve büyük ihtimalle terör örgütünün uzantısı konumundaki kişilere müdahale edilememesi nin, hatta bu konudaki acziyeti gösterir şekilde yerel bazı kişilerle irtibata girilerek yardım istenmesinin, belli bir alanın tamamen boşaltılmasının, bu kişilerin söz vermelerine ve iyi niyetlerine bağlı olarak resmi işlemlerin yapılması gibi bir sürece girilmesinin, aslında güvenlik güçlerinin alması gereken bazı tedbirleri vatandaşların veya belediye başkanına bağlı olduğu söylenen kollarında kırmızı şerit bulunan kişilerin almasının ve bundan yarar umulmasının terör örgütünün bölgedeki yeni stratejisine yardımcı olmaktan öte bir anlamı olmayacağı, ayrıca bu uygulamalarla bundan sonra da bölgedeki halkın 
kışkırtılması ve galeyana getirilmesi halinde müdahale etmesi gereken kamu kurum ve kuruluşlarının değil, yöredeki politikacıların ve örgütün milis güçlerinin sözleri ve talimatlarının etkili olacağının da zımnen kabul edildiği, Şemdinli olayları sırasında ki problemlerin sevk ve idare konusundaki yetersizlikten 
kaynaklandığı, Devletin bölgedeki polis ve asker gücünü en geç iki saat içerisinde ilçeye intikal ettirebilecek güce sahip olduğu, dolayısıyla Şemdinli'de yaklaşık bir hafta süreyle Devlet hakimiyeti tesis edilememesinin imkansızlıkla izah edilecek bir tarafı olmadığı, idarecilerin sorunlarla karşılaştıkları her fırsatta yerel politikacıların yardımına müracaat etmeleri halinde günün birinde bu kişilerin yardımından yoksun kalınabileceğini veya açıkça karşı tarafla yer alabileceklerini de düşünmeleri gerektiği, Yukarıdaki bu değerlendirmeden, toplumsal olaylara Devletin bütün gücüyle karşı durması, güvenlik kuvvetlerinin çok sert tedbirler alması, kınp dökmesi gerektiği gibi bir sonucun da çıkmaması gerektiği, gerek polis ve jandarma, gerekse yardım talep edilmesi halinde diğer askeri birliklerimizin mevcut mevzuata uygun olarak çıkabilecek olayları  önleyebilecek nitelik ve niceliğe sahip olduğu, teknik donanımlarının da bunun için yeterli olduğu,Yapılması gerekenin, yasal sınırlar içerisinde ve kararlılıkla sorunların üzerine gidebilecek, aynı anda Devletin gücünü ve şefkatini gösterebilecek inisiyatif sahibi sivil idarecilerin bölgede çalışmasına imkan verilmesi olduğu değerlendirilmiştir. 

16- Şemdinli Üçe girişindeki Polis Noktasına, 9 Kasım 2005 günü saat 16:00 civarında anılan noktaya kalabalık tarafından taşlı, sopalı, silahlı saldın yapıldığı, burada bulunan Polis Memurlarınca İlçe Emniyet Müdürlüğünden kuvvet yardımı talep edildiği halde, 17 :00 kadar herhangi bir yardım gönderilmediği, saat 17 :00 sularında Askeri birliğin olay yerine intikali ile burada görevli (4) Polis memurunun kurtarıldığı, Polis Noktasının boşaltıldığı incelenmiştir. 

Hakkari Valisi aynı gün saat 16 sularında Şemdinli İlçesine gelip Taktik Alay 
Komutanlığında Kriz Merkezi oluşturmasına, Kriz Merkezinde İl Emniyet Müdürü ve İl Jandarma Komutanı gibi Güvenlik Birim amirleri bulunmasına rağmen söz konusu noktaya herhangi bir yardımda bulunulmamış, oradaki 4 Polis Memuru kontrolden çıkmış topluluğun insafına terk edilmiş, Güvenlik Güçlerinin bu derece zayıf duruma düşürülmesine neden olunmuştur. 

Şemdinli Emniyet Müdürlüğünce tutulan tutanaklardan da anlaşıldığı üzere, 09 Kasım 2005 günü terk edilen Polis Noktasının görevlilerce 10 Kasım 2005 tarihinde yandığı görüldüğü halde, olay yerine gidilip görgü ve tespit yapılamadığı, bu işlemin ancak noktanın yandığı tarihten 3 gün sonra yapılabildiği, yeni bir polis noktasının da ancak 17 Kasım tarihinde oluşturulduğu, bu arada polis noktasına yasa dışı bir levhanın bu süre boyunca asılı kaldığı anlaşılmıştır. 

Polis Noktalan İl ve İlçe girişlerinde devletin varlığının algılanmaya başlandığı, 
mahallerdir. İl ve İlçelerin polis noktalan, kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması fonksiyonunun öncüleridir. Bu noktaların herhangi bir nedenle terk edilmesi, boşaltılması, devlet gücünün mevzi kaybetmesi anlamına gelir. Bu noktalan bırakmak sadece sembolik bir güç kaybı manası taşımaz. Güvenlik hizmeti boşluk kabul etmez. İncelenen olayda da olduğu gibi terk edilen Polis noktasına yasa dışı levha konulması bu boşluğun nasıl doldurulduğunun 
ibret verici bir örneğini teşkil etmektedir. 

Hangi düşünceyle olursa olsun, Devletin temel fonksiyonu çerçevesinde sunulan 
güvenlik hizmetlerinin sinir uçlan olan Polis Noktalarının hiçbir tedbir alınmadan 
boşaltılması, bu mahallin Terör Örgütü yanlılarının insiyatifine bırakılması bir güvenlik zafiyeti olarak görülmelidir.

17- 9 Kasım 2005 tarihinde Şemdinli ilçesinde Umut Kitap evinde meydana gelen patlamayı protesto etmek amacıyla 15 Kasım 2005 tarihinde Yüksekova da gerçekleştirilen yasa dışı toplumsal gösterilerde hayatım kaybeden üç vatandaşın yalanlan ile gerek Mülkiye müfettişleri ve gerekse Komisyonumuzca yapılan görüşmelerde, ölen şahısların terör örgütü ile aralarında herhangi bir ilişki olduğuna dair bir kanaat edinilememiştir. Kanunda açıkça toplu kuvvet olarak müdahale edilen durumlarda zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edileceğini öngördüğü, incelediğimiz olayında Yasa dışı toplantı ve gösteri yürüyüşü olduğu, bu gösteri yürüyüşü sırasında Güvenlik Güçlerine ve bunların kullandıkları araç ve gerece karşı, Taşlı, Sopalı, Silahlı saldırıda bulunulduğu, Göstericilerin dağıtılması amacıyla öncelikle ihtar.su panzeri v.b gibi Polisin zor kullanma yetkisinin kademeli olarak işletilmeye çalışıldığı, ancak eylemcilerin gittikçe artan şekilde saldın ve tecavüz niteliğini alan eylemleri, Kalabalığa müdahale eden Polis Panzerinin devrilmesi ile Göstericilerin bu panzere 
yönelerek tahrip etme ve yakma girişiminde bulunmaları, bu eylemleri sırasında PKK Terör örgütünü öven slogan, Döviz, Sözde Bayrak vb hareketleri nedeni ile kontrol edilmesinin, bastırılmasının oldukça zorlaştığı anlaşılmaktadır. Olayların tam bu safhasında bu göstericilerden 3 kişinin açılan ateş sonucu hayatını kaybettiği ortaya çıkmaktadır. Bahse konu 3 kişinin ölümüne yol açan silahla ateşin kim veya kimlerden kaynaklandığı henüz aydınlatılamamıştır. Bu konunun Yüksekova Cumhuriyet Savcılığınca yürütülen soruşturma sonucunda açıklığa kavuşturulacağı tabiidir. Ancak şayet anılan 3 kişinin ölümüne Güvenlik  Kuvvetlerince açılan silahlı ateş sonucunda sebebiyet verilmişse bu durumda Güvenlik Kuvvetlerinin silah kullanma yetkilerinin doğup doğmadığını, doğmuşsa doğrudan öldürmeye mi yoksa etkisiz hale getirmeye yönelik mi ateş edilmesi gerektiği sorununun açığa çıkarılması zarureti doğar. 

Yüksekova Üçe Emniyet Müdürü Ergin İşler, Komisyonumuza 14.03.2006 günü 
verdiği ifade de, 15 Kasımda meydana gelen gösterilere Güvenlik Kuvvetlerince müdahale esnasında kesinlikle silah kullanma talimatı vermediğini ifade etmiş, Komisyonumuzca da olaya müdahale ile görevlendirilen diğer Polis Amirlerinin de böyle bir emir verdiklerine dair her hangi bir bilgi ve bulguya da ulaşılamamıştır. Bu halde ilgili kuvvet amirinin emri obuadan Polisin kendiliğinden ve hedefe doğrudan ateş açtığı yönünde kuvvetli bir şüphenin oluşmasına zemin hazırlanmıştır. Bu olayın gerçekleştirilmesinde Polisin silah kullandığı farz edildiğinde İlçe Emniyet Müdürü ve diğer olaya müdahale eden kolluk amirlerinin izni ve emri obuadan topluluğa silahla ateş açılması cezai ve idari yönden gerekli takibata konu olacaksa da, bu durumun Kolluk amir ve memurları arasında emir komuta ilişkisinde ciddi bir güvenlik zafiyetinin kendini gösterdiğini, güvenlik algılamasında önemli bir sapmayı işaret ettiğini, olabilecek böylesi toplumsal olaylara bir bütünlük içerisinde müdahale edilmesi, sağlıklı tedbir alınıp uygulanması konusunda kriz işaretleri verdiğini belirtmek gerekir. 

Yüksekova'da meydana gelen bu olaylar ölçek alınarak Güvenlik kuvvetlerin 
toplumsal olaylara müdahale etkinliklerinin arttırılması ihtiyacı kendisini şiddetli bir şekilde hissettirmektedir. Bu nedenle Emniyet Genel Müdürlüğünce Polisin toplumsal olaylar konusunda eğitilmesine yönelik var olan Hizmet içi eğitim faaliyetlerinin yoğunlaştırılması komisyonumuzca tavsiyeye değer görülmektedir. 

18- Hakkari İli Emniyet Müdürlüğünün sorumluluk sahasında 15 Temmuz -17 Kasım tarihleri arasında (4) tanesi D Merkezinde, (6) tanesi Şemdinli de, (8) tanesi de Yüksekova da olmak üzere (18) adet patlama meydana geldiği, bölgede bu kadar patlama meydana gelir iken; 

a-) İl Valiliğince, İl genelinde son dönemde meydana gelen terör olayları konusunda etkili, caydırıcı tedbirler geliştirilemediği, İl genelinde Emniyet görevlilerinin dengesiz dağılımına müdahale edilemediği, Şemdinli olayı ile ilgili olarak İl Valisinin, ilçede kaldığı üç gün içerisinde insiyatifi ele alamadığı, Şemdinli'de ve Yüksekova'da hayatını kaybeden kişilerin cenazelerinin Diyarbakır'dan getirilmesi konusunda gerekli tedbirlerin planlanmaması nedeniyle terör örgütü ve yandaşlarına propaganda yapacakları önemli bir alanın bırakıldığı, Şemdinli'de polis noktasının faaliyete geçirilmesinin 24 saat geciktirildiği, bölgedeki askeri birliklerden 5442 sayılı Kanunun İl/d maddesi çerçevesinde re'sen kuvvet istemekten kaçındığı, bunun yerine çevre illerden ve hatta Ankara'dan takviye emniyet personeli getirmeye gayret ettiği, 

b-) İl Emniyet Müdürlüğünce; 01.06.2005 tarihinden günümüze kadar meydana gelen terör, özellikle bombalama olaylarım Önlenmesi kapsamında, etkili, caydırıcı tedbirler geliştirilmesi konusunda yeterli gayretin gösterilmediği, İl Emniyet Müdürlüğünce diğer istihbarat birimleriyle müşterek olarak herhangi bir istihbarat çalışma yürütülmediği, bu konuda teşebbüste bulunulmadığı, 
Hakkari İl Emniyet Müdürlüğünün C Tipinin C Standartlarına göre kurulmuş olup 
norm kadro çalışmalarına göre (1280) personel ile görev yapılması gerekirken, (996) personel ile görev yapıldığı, (284) personele ihtiyaç duyulduğu, eksik olan personel ihtiyacının giderilmesi için Genel Müdürlük nezdinde etkin bir çalışma yapılmadığı, Hakkari ilinde Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personelinin 01.06.2005 tarihi itibari ile il merkezinde (650), Yüksekova İlçe Emniyet Müdürlüğünde (236) ve Şemdinli Üçe Emniyet Müdürlüğünde (54) personel olmak üzere dağılım gösterdiği, Yüksekova ve Şemdinli ilçelerinin Terör geçiş güzergahı, sınır ilçe olmaları ve de örgüt üzerindeki hassas konumlarına rağmen personel dağılımının aşırı dengesiz yapıldığı, Personel dağılımı konusunda Hakkari İl ve İlçe Emniyet Müdürlüklerini 2004 Yılı Yaz Teftiş" Programı çerçevesinde teftiş eden Mülkiye Müfettişlerinin düzenledikleri Teftiş Raporlarında konuya  değinmeleri ne rağmen bu konuda somut çaba gösterilmediği, İlçelerden Komisyonumuza yazılan cevabi yazılarda da ortak olarak personel  eksikliği  nedeni ile önleyici hizmetlerin yeterince yerine getirilemediği ifade edilmesine rağmen personel ihtiyacının giderilmesine yönelik olarak herhangi bir işlem yapılmadığı, önemli patlamaların olduğu Şemdinli ilçesine bomba uzmanı ve ekibi görevlendirilmediği, bu hizmetlerin bir saat uzaklıktaki Yüksekova ilçesinden karşılanmaya çalışıldığı, istihbarata önem verilmesi gerektiği halde Şemdinli'de istihbarat biriminin oluşturulmadığı, 9 Kasım 2005 günü Hakkari'den kara yoluyla hareket eden takviye polis gücünün zamanında Şemdinli'ye giremediği ve gece saatlerine kadar bekletildikten sonra ortalık kısmen yatışınca ilçeye intikallerinin sağlanabildiği, İl Emniyet Müdürlüğü yetkililerininde ilçede olduğu dönemde Şemdinli'deki polis noktasında dört polis memurunun yüzlerce kişinin taşlı sopalı saldırılarına uğraması sırasında polis memurlarının sürekli yardım çağrılarında bulunmalarına rağmen yardıma gidilmesinin organize edilmediği, olaylar sırasında İl Emniyet Müdürünün kendisi ilçede olmasına rağmen Emniyet Müdürlüğüne gidip olaylara müdahale etmek yerine Taktik Alaydan olayları takip etmeyi yeterli gördüğü, 

c-) Şemdinli İlçe Emniyet Müdürünce; İl Emniyet Komisyonu toplantılarında Bölgede olması muhtemel terör olaylarına yönelik alman istihbarı bilgiler ve bu olayların önlenmesine yönelik belirtilen tedbirler, aynca ilçe Kaymakamlığının İlçe Emniyet Müdürlüğüne yazdığı 06.07.2005 tarih ve bila sayılı yazısı ile " Şemdinli ilçe merkezinde değişik tarih ve zamanlarda ilçe nüfusuna kayıtlı olmayan şahısların geliş gidiş yaptıkları,özellikle de şehir içerisinde araç ile dolaştıkları bahse konu şahısların terör örgütü mensubu olacakları  değerlendirildiği, bu nedenle ilçe merkezinde gerekli emniyet tedbirleri alınarak özellikle kimlik kontrolüne dayalı uygulamalara ağırlık verilmesi, sahte nüfus cüzdanı ile dolaşan terör örgütü mensuplarının olabileceğinin değerlendirildiği ve gerekli çalışmaların yapılması" emri olmasına rağmen, 


11. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder