4 Haziran 2017 Pazar

TÜRKİYE’NİN KUZEY IRAK POLİTİKASI BÖLÜM 3


TÜRKİYE’NİN KUZEY IRAK POLİTİKASI 
BÖLÜM 3


C. KRİTİK DÖNEMEÇ: WASHİNGTON GÖRÜŞMELERİ 

Türkiye’nin Kuzey Irak politikasında en önemli yıllardan birisi de 1998’dir.50 
Kürt gruplar arasındaki çatışmaları sona erdirmek için ABD tarafından başlatılan ve yürütülen görüşmeler 1998 yılının Eylül ayında Washington Anlaşması’yla yeni bir döneme girmiştir. 16 Eylül 1998’de Washington’da ABD tarafından biraraya getirilen Kürt gruplar bazı ilkeler çerçevesinde uzlaşmaya varmışlardır. Bu anlaşmada vurgulanan en önemli unsurlar Irak’ın toprak bütünlüğü, PKK’nın varlığının sona erdirilmesi ve üstü kapalı bir Kürt federe devletiydi.51 Bu anlaşmanın dışında kalan Türkiye buna hemen tepki gösterdi. Washington 
anlaşmasının içinde Irak ile PKK ilişkisi vurgulanmasına ve Irak üzerinden dolaylı da olsa PKK’ya vurgu yapılarak bu örgütün bölgeden çıkarılması gereği ortaya konulmuş olsa da Türkiye, kendisinin Kuzey Irak üzerindeki etkisini yitirmeye başladığını hissetti. 

Bunun üzerine Ankara tarafından yoğun bir faaliyet başlatıldı. Barzani ve Talabani’nin Washington’dan sonra yaptıkları Türkiye ziyaretlerinde Türkiye’nin rahatsızlıkları aktarıldı. Ayrıca, ABD ile kurulan temaslar sonucunda Kürt grupların Türkiye’nin içinde bulunduğu başka bir platformda biraraya getirilmesi kararlaştırıldı. Türkiye’nin sürecin dışında kalmasının iki grup arasındaki yakınlaşmayı kısa süreli kılacağını, dahası Türkiye’nin dahil olmadığı bir istikrar programının başarısız olacağını anlayan Washington’un da teşvikiyle Ekim ve Kasım aylarında Türkiye’ye gelen Barzani ve Talabani özellikle PKK konusunda Türkiye’ye güvence vererek ve federatif yapıya ulaşılmasını zorlaştırıcı yolları kabul ederek Türkiye’yi iknâ etmeye çalıştı.52 Bu dönemde Ankara Süreci’nin yeniden canlandırılması ve Washington’daki uzlaşmanın Türkiye’nin de katkılarıyla bu sürece taşınması konusunda çabalar sarfedildi.53 Ankara’da yapılan toplantılardan sonra Türkiye’nin yeniden dahil olduğu bir barış süreci başladı. Washington, Londra ve Ankara’da aynı anda yapılan ortak deklarasyon dan sonra Türkiye’nin bu konudaki endişelerinin azaldığı görülmüştür.54 

Özellikle, Washington Bildirisi’ndeki federatif sistem konusundaki ibârelerin değiştirilmesi Türkiye’de rahatlama yarattı.55 

Fakat, Washington Anlaşması’na rağmen Kürtler arasındaki sorunlar tam anlamıyla çözülemedi. Özellikle, Habur gelirlerinin dağıtımı konusundaki anlaşmazlık bu iki grup arasında sorun yaratmaya devam ederken56 Türkiye’nin iki grup ile ilişkilerinde iki faktör eskisine göre daha fazla ön plana çıkmaya başladı: Talabani’nin Habur’dan elde edilen gelirlerden yararlanamaması ve Türkmen faktörü. 

Petrol Karşılığı Gıda Programı’nda yapılan değişiklikle Irak sınırsız miktarda petrol satma hakkını elde etmişti. Bunun bir sonucu olarak Kuzey Irak’ın elde ettiği gelirler de arttı.57 Bununla birlikte, sözkonusu gelirlerde yolsuzluk yapıldığı ve KDP tarafından kullanıldığı bilinmektedir. 

Bu yolsuzluklar nedeniyle BM’nin denetimlerini sıkılaştırması Türkiye ile yapılan ticaretin öneminin azalmamasına yol açtı. Bu paranın Kuzey Irak açısından asıl önemi kontrol dışında bir para olmasıdır. Özellikle, aşiret içi nemalandırma mekanizmasının devam ettirilebilmesi için büyük bir önem taşımaktadır. Ancak, Türkiye-Irak sınırındaki Habur kapısını kontrol eden KDP’nin bölgedeki gelirlerden KYB’ye pay vermemesi iki taraf arasında sorunlar doğmasına neden olmaktadır.58 Bölgenin gelirlerinden faydalanamayan KYB, Türkiye ile 
daha fazla ticaret yapmak için sınır kapıları kurulması yolunda girişimlerde bulunmuştur. Bu çerçevede KYB’ye yakın bir bölgeden ikinci bir sınır kapısının açılması projesi gündeme gelmiş ancak henüz sonuçlanmamıştır. 

Türkmen faktörü ise Habur gelirlerinden çok daha karmaşık bir konudur. Yüzlerce yıldır bölgede yaşayan Türkmenler Irak devletine sorun çıkarmamıştır. Körfez Savaşı öncesinde de Türkmenlere ilişkin birçok sorun varolmasına rağmen Türkmenlerin Türkiye’nin dış poli-

<  Bir yandan kültürel ve duygusal nedenleri olsa da Türkmenlerin ön plana çıkarılmasının asıl nedeni stratejik algılamalardır. >

tikasında önemli bir faktör olarak ortaya çıkması daha geç bir döneme rastlamaktadır. Körfez Savaşı’ndan sonra Türkiye tarafından stratejik bir faktör 
olarak algılanması da geç bir dönemde başlamıştır. Başlangıçta, ön plana çıkarılmayan Irak Türkmenlerinin durumu Türkiye’nin kendisine yeni politik araçlar bulma çabasında yeni bir açılım bulmasını sağlamıştır. Bir yandan kültürel ve duygusal nedenleri olsa da 

Türkmenlerin ön plana çıkarılmasının asıl nedeni stratejik algılamalardır. Kuzey
Irak’ta çoğunluğu KDP bölgesinde yaşayan Türkmenlerin sorunları birkaç başlık altında toplanabilir. Özellikle, KDP tarafından Türkmenlere yapılan baskının sosyal, ekonomik ve siyasal boyutları bulunmaktadır. KYB bölgesindeki Türkmenlerin durumu KDP bölgesine göre daha iyidir. Bunun en önemli nedeni bölgedeki Türkmenlerin sayısı ve yapısıyla ilgilidir. KYB bölgesinde yaşayan Türkmenlerin sayısı azdır ve ekonomik olarak da bunlar güçlü değildir. 

Genel itibarıyla şehirli ve zengin bir grup olan Türkmenler, KDP bölgesinde yoğunlaşmışlardır. KDP bunların elindeki ekonomik gücü kendisine çekmek için yoğun çaba sarfetmektedir. Ayrıca, KDP bölgesindeki Türkmenlerin Türkiye tarafından örgütlenmiş olması da KDP’yi rahatsız etmektedir. Özellikle, Irak Türkmen Cephesi çerçevesinde örgütlenen Türkmenlere KDP’nin yoğun olarak uyguladığı baskılar Türkiye ile KDP arasında sorun yaratmaktadır. Resmî olarak, KDP Türkmenler konusunda Türkiye’nin isteklerini karşılayacağını söylese 
bile bu sözünü yerine getirmemekte, hatta Türkiye’nin Türkmenler konusundaki tavrını şiddetli bir biçimde eleştirmektedir. 

Türkiye-KYB arasında ilişkilerde ise dinamikler daha farklıdır. 

Türkiye-KYB arasındaki ilişkiler genelde KDP ile olandan daha kötü olmasına rağmen son yıllarda bir düzelme trendi başlamıştır. Ekonomik sıkıntı çeken KYB, Türkiye ile ticaretini artırmak için girişimlerde bulunmaya çalışmakta, bunu başarmak için de politika değişikliklerine gitmektedir. 
Talabani 2000 yılından itibaren Türkiye’ye defalarca gelmiş ve önceki dönemde PKK meselesinden kaynaklanan sorunların üstünü kapatabilmek için işbirliği ortamı yaratmaya çalışmıştır. Türkiye’nin bölgedeki hassas noktalarını bilen Talabani, Türkmenlerle ilişkilerini sorun çıkartmadan yürütmektedir.59 

Daha önceki dönemde sık sık sorun yaratan PKK ile ilişkiler de ciddi bir değişim göstermiştir. 

2000 yılında Talabani’nin Türkiye ziyaretinden sonra KYB, PKK’ya yönelik bir saldırı başlatmıştır. Bunun sonucunda Türkiye-KYB ilişkileri düzelme trendine girmiştir. Bu düzelmenin bir diğer nedeni de KDP ile KYB arasındaki güç dengesinin KYB aleyhine bozulması olmuştur. İki grup arasındaki yakınlaşmayı tehdit olarak algılayan Türkiye için taraflardan birisinin diğeri üzerinde üstünlük kurması olasılığı da sorundur. Bu nedenle, Türkiye ile özellikle son zamanlarda Türkmenler yüzünden sorun yaşayan KDP’nin dengeyi bozmasını engellemek için Türkiye KYB’yi desteklemeye başlamıştır. Bununla birlikte, İran’ın KYB üzerindeki etkisi kırılabilmiş değildir. 

D. KOMŞU DEVLETLER İLE İŞBİRLİĞİ: JEOPOLİTİK KISKAÇ 

Körfez Savaşı sonrasında meydana gelen gelişmeler bölgede rakip ülkelerin işbirliği yapmasına ortam hazırladı. Bu ortam aslında bir zorunluluktan kaynaklanıyordu. Kuzey Irak’a sınırı olan dört ülkenin de kendi Kürt sorunu ve bu konuda tehdit algılamaları mevcuttu. İran kendi topraklarında faaliyet gösteren İran Kürdistan Demokratik Partisi’nden tehdit algılarken, Suriye de benzer biçimde kendi topraklarında bir Kürt hareketinin güçlenmesini istemiyordu. Irak da zaten doğal olarak kendi toprakları üzerindeki bu gelişmeleri olumlu karşılamıyordu. Bu dört devletin Kuzey Irak’taki oluşumu kendilerine tehdit olarak algılıyorlardı. Ancak diğer yandan, bu tehdidi bertaraf 
etmek için yalnızca ona karşı politikalar izleme yoluna değil, bölge üzerinde etki kurmak yoluna da gittiler. Türkiye ile İran-Irak ve Suriye arasında Kuzey Irak’taki oluşuma karşı geliştirilen ilişkiler Türkiye’nin Kuzey Irak politikasında önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle, bu ilişkilere kısaca gözatacağız. 

1. Kuzey Irak Bağlamında Türkiye-İran İlişkileri Genel itibariyle, Kuzey Irak konusunda İran’ın izlediği politikalara bakılınca, bazı genellemeler yapılabilir. 

<  Tahran, Kuzey Irak’taki Kürt sorununu kendi Kürt sorununu etkilemeyecek şekilde çözmeye çalışıyordu. >

Öncelikle, Tahran, Kuzey Irak’taki Kürt sorununu kendi Kürt sorununu etkilemeyecek şekilde çözmeye çalışıyordu.60 

Ankara ile Tahran arasında Kuzey Irak’a ilişkin en önemli sorun, Türkiye’nin 1992-1995 ve 1997 yıllarında Kuzey Irak’ta gerçekleştirdiği büyük çaplı askerî operasyonlara İran’ın karşı çıkmasıydı. Her iki taraf da büyük Kürt mülteci akınlarından çekiniyor, diğer yandan da bunların Saddam’ın kendilerine karşı kullanabilecekleri kadar zayıf olmalarını istemiyordu. İran’ın Kürtlere ilişkin politikalarında diğer iki önemli olgu da Körfez Savaşı sırasında Kürtlerin Şiilerle birlikte ayaklanmasından duyduğu rahatsızlık ve Halkın Mücahitleri’ne karşı kendileriyle işbirliği yapmalarıydı.61 

Kuzey Irak’ta 1992 yılında yapılan seçimler yalnızca Bağdat’ı değil aynı zamanda kendi Kürt nüfuslarının bu durumdan etkilenme olasılığı bulunan diğer devletleri de alarma geçirdi. ‘Kürdistan Ulusal Meclisi’ tarafından 1992 yılının Ekim ayının başında açıklanan ‘demokratik bir Irak’ta federasyon’ kurulması amacı Suriye, İran ve Türkiye tarafından tepkiyle karşılandı.62 İran ve Türkiye bunun üzerine bir Kürt devletinden tehdit algıladıkları için bir dizi güvenlik protokolü imzaladılar. Kuzey Irak’taki gelişmelerden rahatsız olan bir diğer devlet de Suriye idi. İran için bu konuda Suriye ile işbirliği yapmak çok zor değildi, ama Türkiye ile Suriye arasındaki Kürt sorununa bakışlarda farklılıklar vardı, ancak 
yine de bu güvenlik protokollerinde anlaştılar. 1992 başından 1994 yazının sonuna kadar dört devlet (Irak, Türkiye, İran ve Suriye) bir dizi danışma toplantısı yaptı. 19-20 Kasım 1993’te Türkiye ve Suriye PKK’ya ilişkin güvenlik protokolü imzaladı. 23 Ağustos 1994’te de İran, Suriye ve Türkiye Dış İşleri Bakanları Kürt sorununun görüşüldüğü bir toplantı yaptı. Bunlar Kuzey Irak’ta 1995’te yapılması planlanan seçime ülkenin parçalanmasına neden olacağı düşüncesiyle karşı olduklarını açıkladılar.63 Bu toplantıdan döndükten sonra Mümtaz Soysal Kuzey Irak’a giriş çıkışlara kısıntı getirildiğini açıkladı. Soysal ayrıca Kuzey Irak’taki Kürt devletinin Batının politikası olduğunu söyledi. Güvenlik tedbirleri altı ayda bir üç ülke dışişleri bakanlarının ve daha sık aralıklarla alt düzeydeki yetkilerinin biraraya gelmesini içeriyordu. Bu konudaki ilk anlaşma 30 Kasım 1993’te Ankara’da imzalandı.64 

Bu ulusal güvenlik anlaşmaları birkaç açıdan önemliydi: Kürt milliyetçiliğinin her iki devlete de tehdidi vardı. Her iki devlet de Kuzey Irak’taki bir Kürt devletini engellemek için açık niyetlerini ortaya koymuşlardı. Ancak, her iki taraf da her ne kadar işbirliği yapsalar da bölgede etkinlik inşa etmek için diğer yandan rekabet ediyorlardı. Burada sorun iki ülkenin etki alanlarının çizilmesiydi. Kuzey Irak’ta etki alanlarının çizilmesi konusunda en önemli olaylardan bir tanesi Talabani’nin 3000-5000 civarında İslamcı Şiî militana izin verdiğini 
açıklamasıydı.65 Talabani bu güçlerin Saddam’a karşı operasyonlarda peşmergelerle işbirliği yapmak için kullanılacağını söyledi. KDP de bu 
durumda bunun tamamen KYB ile ilgili bir şey olduğunu ve kendilerinin bu durumla alakası olmadığını belirtti. Ankara’daki KDP temsilcisi Safin Dizayi tarafından yapılan açıklamada Kuzey Irak’a İran kontrolünde asker yerleştirme kararının yalnızca KYB tarafından alınamayacağını buna INC’nin karar vermesi gerektiğini ileri sürmüştü. KYB’nin bunu yapmasındaki en önemli faktör Kuzey Irak’tan Türkiye ile gerçekleştirilen ticaretten pay alamamasıydı.66 

Bu dönemde İran ile Türkiye arasındaki Kürt sorununa ilişkin görüşmeler daha çok PKK ile mücadele şeklinde devam etmesine rağmen 8 Eylül 1995’te Tahran’da yapılan Üçlü Dış İşleri Bakanları toplantısında Kuzey Irak konusu tekrar önemli bir konu olarak ortaya çıktı. Aynı yılın baharında Türkiye Kuzey Irak’a operasyon düzenlediğinde onu kınayan bu iki devlet bu toplantıda daha yumuşak bir tavır sergilediler. Başlangıçta, İran bölgede Türkiye’nin etkisinin artmasının önüne geçmek için elinden geleni yaptı. Bunun için KYB’ye 
saldırdı ve buna İran Kürdistan Demokratik Partisi (İKDP)’ni bahane olarak gösterdi. Kasım ayında İran ordusu Kürt gruplar arasında ateşkes sağlamak için bölgeye girdiğinde Rafsancani bunun geçici olduğunu açıkladı.67 Daha sonra ise bölgedeki İslamcı Kürt hareketlerini destekleyerek KYB üzerinde baskı kurdu. Hatta, Kürdistan İslâm Hareketi adlı Kürt örgüt sayesinde Halepçe bölgesini bir süre tamamen kontrol etti. 1996’da bu örgütün önde gelenleri Talabani tarafından bölgeden uzaklaştırılmasına rağmen örgütün etkisi hissedilmeye devam etti. 2001 yılında İran bölgede etkisini yeniden inşa etmeye başladı. İslam’ın Askerleri adlı bir grubun ortaya çıkmasıyla başlayan çatışmalar sonucunda İran bölgede varlığını daha da güçlendirmeyi başardı. Halepçe’den çıkartılan liderler geri dönme hakkı kazandı.68 

Eylül 1995’teki Dublin görüşmelerinin başarısız olmasından sonra İran iki Kürt grubu çatıştırmaya ve bölgeye asker göndererek bölgede önemli bir güç olduğunu kanıtlamaya çalıştı. PKK, KDP’ye saldırdıktan sonra İran ateşkesin yapılması için öncülük etti. Bu durum Türkiye’de bazı endişelere sebep oldu. Çünkü İran Özellikle KYB bölgesinde bölgede yalnızca siyasî olarak değil ekonomik olarak da güçlenmeye başlamıştı.69 İran’ın bölgede etkisi son zamanlarda artarak devam etmektedir. İran, KYB’yi kendisine daha fazla bağımlı kılmak için iki önemli aracı devreye sokmuştur. KYB’nin en önemli sorununun kendisine ait gelirlerden yoksun olmak olduğunu bilen İran, KYB’yi kendisine 
ekonomik açıdan tamamen bağımlı kılmak için önce İran-Irak sınırında (KYB kontrolündeki bölge) bir serbest ticaret bölgesi açmıştır.70 Bu sayede KYB’nin KDP’nin kontrolünden geçmeden eline geçen para miktarı çoğalacaktır. Ayrıca, ticaret yollarını da kontrol altında tutarak İran, KYB’yi kendisine daha fazla bağımlı kılmayı amaçlamaktadır. Diğer yandan, Avrupa’dan Kuzey Irak’a gitmek üzere bir havayolu oluşturulmuştur. Almanya’nın Düsseldorf kentinden İran’ın Urumiye kentine giden uçaklar buradan karayoluyla KYB kontrolündeki bölgeye geçmektedir. Bu yol sayesinde Türkiye’nin kontrolü dışındaki geliş gidişler kolaylaşmıştır. 

Suriye ve İran Türkiye ile Kuzey Irak konusunda işbirliği yapmalarına rağmen birbirlerinin niyetlerinden şüphe duyuyorlardı. Bu dönemde üç ülkenin ilişkilerinde diğer önemli Kürt sorunu da PKK’ydı. Bu dönemde İran’daki PKK kamplarının sayısı artmakta diğer yandan da Suriye PKK’ya olan desteğini gün geçtikçe artırmaktaydı. 

Kuzey Irak’ta sınırlar belli oldukça, Türkiye PKK’yı çevrelemek için kendisine sınırdaş olan Barzani grubuyla ilişkilerini artırıyordu. Türkiye ile KDP arasındaki bu ilişki bölgede yeni bir dolaylı çatışmanın önünü açtı. 1995 sonbaharında PKK ile KDP arasında patlayan savaş, Suriye ve İran tarafından Türkiye’nin bölgede artan etkisini kontrol etmek için gerçekleştirilmişti.71 Suriye’nin bu biçimdeki desteği Türkiye’nin de Suriye algılamalarında sertleşmeye yol açtı. Suriye’nin faaliyetlerine karşı Türkiye eylemlerini Orta Doğu Barış Süreci ve diğer Arap devletlerini karşısına almamak için sınırlı tutmak zorunda kalırken, diğer yandan başka bir olanak buldu, İsrail’le ilişkileri geliştirmek. 

2. KUZEY IRAK BAĞLAMINDA TÜRKİYE-IRAK İLİŞKİLERİ 

Türkiye’nin Bağdat ile ilişkileri 1993’ten itibaren gelişmeye başladı. Nisan 1993’te Türkiye Irak’taki diplomatik temsilciliğini charge daffairs’den büyükelçilik seviyesine çıkardı. Bu dönemde Kerkük Ceyhan hattının tekrar açılması da gündeme geldi. Bağdat kendi topraklarında operasyon yapan Türkiye ile görüşmelere sıcak baktı, çünkü, hem bölgede yeniden bir meşru zemin arıyordu, hem de aynı zamanda Türkiye’nin Kuzey Irak politikasına ilişkin algılaması temelde Kuzey Irak’ın işgal edilmesi değil, Türkiye’nin bölgede etki kurmak istemesi şeklindeydi. Bu nedenle Türkiye ile Kuzey Irak dışında her şeyi görüşebileceğinin sinyallerini veriyordu. 

Bunun da ötesinde iki ülke Kuzey Irak’taki varlığın gelişmesini, engellemek için dolaylı yoldan işbirliği de yapıyordu. Buna en önemli örneklerden birisi 1993’teki para krizi olmuştur. 5 Mayıs 1993’te Irak hükümetinin 1991’den sonra basılan Irak dinarının değerini artırmak için piyasadan eski 25 dinarlıkları kaldırmasıyla başlayan kriz Kuzey Irak ekonomisini altüst etti. Bölgede konvertibl bir paranın
olmayışı nedeniyle bölgenin ne kadar zor durumlara düşeceğinin kanıtı olan bu olayda Kuzey Irak’ın kendi ekonomisi ve parasının olmayışının onu bir ülkeye aynı zamanda siyasî olarak da bağımlı kılması olgusu ortaya çıkmıştı. 
Bu dönemde hiçbir ülke Kürtlerin kendi parasını kullanmasına izin vermedi. 

<  Özal’dan sonra Irak ve Kuzey Irak politikasını tamamen Irak’ın toprak bütünlüğü üzerine inşâ etmeye başlayan Türkiye için Iraklı Kürtleri Bağdat ile görüşmeye teşvik etmek, izlediği politikaların doğal bir sonucuydu. >

Diğer yandan Türkiye’nin Kürtler ve Bağdat arasındaki seçiminde de çıkmazları vardı. Bir yanda Irak’ın kendi topraklarını yeniden kontrol etmesini isterken, statükonun devamı gelecekteki Irak’ın ayakta kalabilirliği konusundaki şüpheleri artırıyordu. Bir yandan, KDP ve Bağdat arasındaki görüşmeleri aktif bir biçimde teşvik ederken diğer yandan bölgede kendisine operasyonlar için 15 km’lik bir güvenlik alanı oluşturdu. 

1996’da Kürt gruplar arasındaki savaş olayı daha da karmaşıklaştırdı. Çünkü Barzani’nin Saddam’la işbirliği yapması bölgede Saddam’ın etkisini artırmasına neden olmuştu. Kuzey Irak’ta Irak’ın otoritesinin artması sonucunda Türkiye’nin KDP’yi Bağdat ile masaya oturtma çabası kolaylaştı. 

Bu olaylardan sonra Türkiye-Irak ilişkileri gelişmeye devam etti. Bir yandan ambargodaki gevşemeye bağlı olarak Türkiye-Irak ekonomik ilişkileri canlanmaya başlamıştı. Özellikle, Kerkük-Yumurtalık hattının açılmasıyla canlanan ekonomik ilişkiler gün geçtikçe büyüdü. Fakat, Kuzey Irak bağlamında Türkiye-Irak ilişkileri bu ekonomik ilişkilerden ziyade iki tarafın güvenlik endişeleri sonucunda doğdu. Türkiye’nin PKK konusundaki tehdit algılamaları ağırlığından bir şey kaybetmemesine rağmen Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurulmasına yönelik tehdit algılaması ağır bastığından Irak ile daha sıkı ilişkiler kurulmaya başlamıştır. Bu dönemde Bağdat PKK’yı Türkiye’ye karşı kışkırtsa da 
PKK’yı bir araç olarak kullanmasının nedeni kendisine Kuzey Irak’ta bir yer edinmekti. Bunun da ötesinde Özal’dan sonra Irak ve Kuzey Irak politikasını tamamen Irak’ın toprak bütünlüğü üzerine inşa etmeye başlayan Türkiye için Iraklı Kürtleri Bağdat ile görüşmeye teşvik etmek izlediği politikaların doğal sonucuydu. 

SONUÇ 

Körfez Savaşı’ndan sonra yeni bir boyut kazanan Türkiye’nin Kuzey Irak politikasında yeni bir kırılma noktasını 11 Eylül’ün oluşturduğu söylenebilir. Çifte Kuşatma ve sonrasındaki Çevreleme Artı (containment plus) politikaları doğrultusunda kendi içinde belli bir istikrara kavuşan ABD’nin Irak politikası çerçevesinde Türkiye’nin Kuzey Irak politikasını da yürütmesi kolaylaşmıştı. Irak’ın toprak bütünlüğünün korunacağı beklentisi ve Saddam gerçeğiyle birarada yaşama düşüncesi Türkiye’nin Kuzey Irak’ta bir devlet kurulması endişesini sınırlı tutuyordu. Son on yılda Türkiye’nin Kuzey Irak politikasını belirleyen en önemli öğeler olan PKK, Kuzey Irak’ta bir devletin kurulması ve ABD’nin Irak politikasında son dönemde ciddî değişiklikler geçirmektedir. 

1990’ların başında PKK devletin bekasına yönelik birinci tehdit iken özellikle Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından sonra örgütün güç kaybetmesine 
paralel olarak Türkiye’nin Kuzey Irak politikasında PKK’nın ağırlığı kademeli olarak azalmıştır. Bugün hâlâ sayıları 4500-7000 civarında olduğu söylenen PKK militanlarının Kuzey Irak’ta barındığı ileri sürülmesine rağmen bunların askerî ve politik etkinlik alanlarının sınırlanmış olması bunların Kuzey Irak’a ilişkin değerlendirmelerde ikincilleştirmiştir. Bu nedenle bu öğede bir değişiklik meydana gelmiştir. 

İkinci önemli faktör olan Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurulması olasılığı da farklı bir dinamik içine girmiştir. Türkiye’deki karar vericilerin büyük bir çoğunluğuna göre Kuzey Irak’ta zaten bir Kürt devleti kurulmuştur. Ancak, Kürtler bağımsızlıklarını ilan etmeseler de bunun için fırsat kollamaktadırlar. Bugüne kadar bağımsızlıklarını ilan etmemelerinin nedeni Irak’ta siyasal yapı konusundaki belirsizlik ve ABD’nin Saddam konusundaki düşünceleridir. Fakat, artık ABD’nin Saddam’ı devirmesi sözkonusu olduğundan Kürtler siyasal istikrarsızlık ortamından yararlanarak bağımsızlık ilan edebilirler (Her ne kadar bu bağımsızlığın getireceği ağır faturaya ve sonraki dönemlerde karşılaşabilecekleri sorunlar bulunmasına rağmen). Bu biçimdeki bir tehdit 
algılamasının ağırlaşması Türkiye’nin bölgeye yönelik uygulamalarında ve politikalarında değişiklik yaratacak bir faktördür. 11 Eylül’e kadar Türkiye için gelecekteki bir tehdit olarak görülen Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti olgusu bugün çok yakınlarda algılanmaktadır. 
Bu nedenle, 
Türkiye bölgeye yönelik değerlendirmelerini de değiştirmeye başlamıştır. Geçmiştekinden çok daha müdâhaleci ve sert tedbirler almaya yönelik bir politika izleneceğine ilişkin bir atmosfer oluşmaktadır. 


Dipnotlar ;

1 2002 yılının başında ‘Kuzey Irak Bölgesel Hükümeti’ bölgede bir nüfus sayımı yapılacağını açıklamış ve bu nüfus sayımı Mart ayında başlatılmıştır. 
Birayeti Gazetesi 12 Ocak 2002. Bununla birlikte, nüfus sayımının sonuçları henüz açıklanmamıştır. 
2 Bu konuda yapılan çalışmalardan en önemlileri için bkz. Martin van Bruinessen, Agha, Shaikh and State: The 
Social and Political Structures of Kurdistan, (Londra, Zed Books, 1992); David McDowall, Modern History of the Kurds, (Londra, Tauris, 1996). 
3 McDowall, Modern..., s. 304. 
4 KYB’nin başkanı Celal Talabani de Ahmet’in damadıdır. 
5 Hasan Özmen, ‘Kuzey Irak’taki Kürt Partileri Arasındaki ihtilafın Nedenleri’, Avrasya Dosyası Kuzey Irak Özel, 
İlkbahar 1996, Cilt 3, Sayı 1, s .55-60. 
6 Michael Gunter, ‘The KDP-PUK Conflict in Northern Iraq,’ Middle East Journal, Cilt. 50, Sayı 2, Bahar 1996, s.228 
7 Serhat Erkmen, ‘İkinci Körfez Savaşı’ndan Sonra  İran-Irak İlişkileri,’ Avrasya Dosyası Irak Özel, Cilt 6, Sayı.3, Sonbahar 2000, ss. 198-219. 
8 Bu dönemdeki Kürt hareketindeki gelişmeler için bkz. Edgar O’Ballance, The Kurdish Struggle: 1920-94, (Londra, MacMillan Press, Ltd.), 1996. 
9 Gunter, ‘The KDP-PUK ...’, s. 230. 
10 Ümit Özdağ, Türkiye, Kuzey Irak ve PKK: Bir Gayri Nizami Savaşın Anatomisi, (Ankara, ASAM Yay›nlar›, 2000), s. 80. 
11 Michael Gunter, ‘A de facto Kurdish State in Northern Iraq,’ Third World Quarterly, Cilt. 14, No. 2, 1993, s. 299. 
12 Gunter, ‘A de facto ..., s. 299. 
13 ikibin'e Doğru, 31 Mayıs 1992, s. 8-18 
14 Kurdoil’e ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.btinternet.com/~kurd.oil/ehome.htm 
15 US Department of State Dispatch, 23 Mart 1992. 
16 Özdağ, Türkiye, ..., s.36. 
17 Gunter, ‘The KDP-PUK Conflict...’, 232. 
18 Özdağ, Türkiye, ..., s.52 
19 Bu dönemde PKK’nın Kuzey Irak’taki faaliyetleri için bkz. Özdağ, Türkiye, ..., ss. 40-47. 
20 Kuzey Irak’ta yapılan seçimler sonucunda bölgede yürütme görevi yapan kurum. 
21 Gunter, ‘The KDP-PUK ...,’ s. 232. 
22 Gunter, ‘The KDP-PUK ...,’ , s. 233. 
23 İlnur Çevik, ‘Exclusive Telophone Interview,’ Turkish Daily News, 20 Eylül 1995. 
24 Özdağ, Türkiye, ..., s. 147. 
25 Hanna Yousıf Freıj ‘Alliance Patterns of a Secessionist Movement: The Kurdish Nationalist Movement in 
Iraq,’ Journal of Muslim Minority Affairs, Cilt. 18, Sayı 1, Nisan 1998, s. 27. 
26 ‘Kurds Accuse Saddam's Troops of Incursion in Northern Iraq’ AFP, 12 Aralık 2000. 
27 ‘PUK Peshmergas Kill Five PKK Militants in Northern Iraq,’ Reuters, 4 Ekim 2000. 
28 Bu konuda bkz. Kamuran İnan’ın açıklaması Milliyet, 4 Nisan 1991. 
29 Kemal Kirişçi, ‘Türkiye ve Kuzey Irak'taki Kürt Güvenlik Bölgesi,’ Avrasya Dosyası Kuzey Irak Özel, Cilt. 3, Sayı. 1, İlkbahar 1996, s. 11. 
30 Kirişçi, Türkiye ..., s. 13. 
31 Çekiç Güç’ün iç hukuk ve uluslararası hukuk açısından değerlendirilmesi için bkz. Baskın Oran, Kalkık Horoz: 
Çekiç Güç ve Kürt Devleti, (Ankara, Bilgi Yayınevi, 1996), ss. 77-93. 
32 Mahmut Bali Aykan, ‘Turkey’s Northern Iraq Policy,’ Middle Eastern Studies, Cilt.32, Sayı. 4, 1996, ss. 347350. 
33 Aykan, ‘Turkey’s …’ ss. 354-356. 
34 Aykan, ‘Turkey’s …’ s. 344. 
35 Gunter, ‘A De facto …’ ss. 302-303. 
36 Ofra Bengio, ‘The Challenge of to the Territorial Integrity of Iraq,’ Survival, Cilt. 37, Sayı. 2, Yaz 1995 , s. 79. 
37 Robert Olson, ‘The Kurdish Question and Geopolitic and Geostrategic Changes in the Middle East after the 
Gulf War,’ Journal of South Asian and Middle Eastern Studies, Cilt. XVII, Sayı. 4, Yaz 1994, ss. 59-60. 
38 Aykan, ‘Turkey’s …’, s. 347. 
39 Aykan, ‘Turkey’s …’, s. 347. 
40 Michael Gunter, ‘The Foreign Policy of Kurds,’ Journal of South Asian and Middle Eastern Studies, Cilt.. XX, 
Sayı 3, Bahar 1997, s. 7. 
41 Gunter, ‘The Foreign…’, ss. 10-11. 
42 Gunter, ‘The Foreign…’, s. 11. 
43 William Hale, ‘Turkey’s Time: Turkey, the Middle East and the Gulf Crisis,’ International Affairs, Cilt. 58, 
Sayı.4, Ekim 1992, s. 690. 
44 Laurie Mylroie, ‘U.S. Policy Toward Iraq,’ Middle East Intelligence Bulletin, Cilt 3, No.1, Ocak 2001, 
http://www.meib.org/articles/0101_ir1.htm 
45 Yeni Yüzyıl, 3 Nisan 1995. 
46 Turkish Daily News, 5 May›s 1995 
47 Turkish Daily News, 19 Eylül 1994. 
48 Turkish Daily News, 8 Mayıs 1995 
49 Kemal Kirişçi, ‘Turkey and the Kurdish Safe-Haven in Northern Iraq,’ Journal of South Asian and Middle Eastern Studies, 
(Cilt XIX, Sayı.3, Bahar 1996), s. 33. 
50 1995-1998 arasındaki önemli olaylar bir önceki bölümde aktarıldığı için bu tarihler arasındaki gelişmelere tekrar değinilmemiştir. 
51 U.S. Department of State, Secretary of State Madeleine K. Albright, Jalal Talabani of the Patriotic Union of Kurdistan (PUK), and Massoud Barzani of 
the Kurdistan Democratic Party (KDP), Press Remarks, 17 Eylül 1998. 
52 ‘Barzani Türkiyesiz Olmaz’, Radikal, 8 Kas›m 1998; ‘Talabani ile Yeni Dönem’ Radikal, 10 Kasım 1998. 
53 ‘Washington Süreci Rafa Kalktı’ Cumhuriyet, 5 Kasım 1998. 
54 ‘Ankara Sürecine Dönüş,’ Cumhuriyet, 11 Kasım 1998. 
55 Sami Kohen, ‘ Sözler Şimdi Açık,’ Milliyet, 11 Kasım 1998. 
56 ‘Mesut Barzani Zorda,’ Zaman, 29 Nisan 1999. 
57 Petrol Karşılığı Gıda Programına göre Irak’ın petrol satışlarının %13’nü BM kontrolünde Kuzey Irak’taki altyapı hizmetlerinin geliştirilmesine ayrılmıştır. 
Başlangıçta Irak, yılda 1 milyar dolar civarında petrol ihracatı yaptığında düşük olan bu rakam 1999’dan itibaren 2.5-3 milyar dolara varmıştır. 
58 İlnur Çevik, ‘Kuzey Irak’tan İzlenimlerimiz,’ Zaman, 27 Mart 1999. 
59 Örneğin, Türkmenlerin en son yaptığı Kongre’ye KYB delegasyonu da katıldı. Kürdistani Nüvi, 17 Ocak 2002. 
60 Robert Olson, The Kurdish Question and Turkish Iranian Relations: From World War I to 1998, (Mazda Publishers, 1998 ), s. 41. 
61 Olson, The Kurdish …, s.40. 
62 Bengio, ‘The Challenge…’ , s. 80. 
63 Robert Olson, ‘The Kurdish Question Four Years on: The Policies of Turkey, Syria Iran and Iraq,’ Middle East Policy, 1994-95, s. 137. 
64 Olson, The Kurdish…, s. 42. 
65 Iran Times, 3 Aralık 1995 
66 Henry Barkey, Graham Fuller Turkey’s Kurdish Question, (New York, Carnegie Commission on Preventing Deadly Conflict, 1998), s. 171. 
67 Turkish Daily News, 27 Aralık 1995 
68 ‘Jalal Talabani Meets Mulla Ali Abdulaziz,’ Kurdishmedia, 09 Ekim 2001 
69 Barkey ve Fuller, Turkey’s…, s. 171. 
70 ‘Free Trade Zone between Kurdistan and Iran will be Opened’, Kurdishmedia, 7 Ağustos 2001 
71 Barkey ve Fuller, Turkey’s…, s. 167 



ALINTI KAYNAK;


http://www.21yyte.org/assets/uploads/files/160-188%20Serhat.pdf



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder