9 Nisan 2016 Cumartesi

Hem Ülkücü, Hem AKP'li Olunmaz


Hem Ülkücü, Hem AKP'li Olunmaz 



Okan Kilit
Tarih:18/07/2014
Türü:İç Politika 


Aradaki farkı görelim mi?

Hadi görelim… Pardon fark kelimesi eksik kaldı, düzeltiyorum. Aradaki uçurumu görelim mi? 

“Türkçülüğü ayaklar altına aldık. Milliyetçiliği ayaklar altına aldık.” 

Recep Tayyip Erdoğan

“Ancak istila ve işgal altında ki bir millet milliyetçilik yaptığı için suçlanabilir… Türklük yoluna başlarımızı koyuyoruz.” 

Alparslan Türkeş

Ya Tayyipçisin ya Türkeşçi, ya ülkücüsün ya AKP’li  bu işin ortası olamaz, bu işin ortası yok. 


 
www.acikistihbarat.com
18.07.2014



Sene 1944 - 1945 : Ankara’da 3 Mayıs 1944 tarihinde görülüyor Türkçülük – Turancılık davası.

Meydanlar hınca hınç dolu. Tepki büyük. Meydana doluşan gençlere çok sert müdahalede bulunuyor polis.  

Turancı gençler birer birer gözaltına alınıyor. Alparslan Türkeş o günü şu sözleriyle anlatmıştır. 

 " 3 Mayıs günü Heyecanla sokağa fırlayan gençler kıyasıya dövüldüler. Kafaları yarıldı, gözleri patladı. Bazılarının kolları, kaburgaları kırıldı." 

Açılıyor zindan kapıları mapusluğun yeni konukları Türkçüler, Turancılar. Önde H. Nihal Atsız var ardında Alparslan Türkeş ve onun ardında diğer Türkçü düşünürler.  

Öyle sıradan bir mahkumiyet değil bu. Türkçüler her türlü işkenceye maruz kalıyor, tabutlukta yatırılıyorlar. Tabutluk denilen hücreye bir insan sadece çömelerek sığabilir. Ayağa kalkmak, yatmak imkansızdır. Alparslan Türkeş’in tırnakları bu dönemde sökülmüştür.  Türkçüler  bir buçuk yıla yakın süre bu zindanlarda kalmış daha sonra salınmıştır. 

Tarih 27 Mayıs 1960 İhtilali sonrası : 

Türkçüler yeniden meydana çıkıyor. Önderleri Alparslan Türkeş. İhtilal sonrası ondört arkadaşı ordu içerisinde Türkçü ihtilal yapma teşebbüsüne kalkışıyor. Çok ilerlemelerine ve kendilerine kitle toplamalarına rağmen ihtilal son anda başarısızlığa uğruyor. 

Başarısızlığa uğrayan ihtilal girişimi sonrası MBK üyesi  Haydar Tunçkanat, Türkeş ve arkadaşlarının kurşuna dizilmesini talep etmiş, bu talep Mill Birlik Komitesi tarafından kabul edilmemiş idam cezası yerine Türkeş ve arkadaşları emekli edilerek sürgüne gönderilmiştir. 

Tasfiye işlemi Cemal Madanoğlu tarafından gerçekleştirilmiştir. O dönemde öndörtler ilerici – anti amerikancı  askerler olarak anılmıştır.

ÜLKÜCÜLÜĞÜN DOĞUŞU

Türkeş sürgün yılları son bulup yurda döndükten sonra CKMP (Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi)'ne katıldı. İlk kongrede Genel Başkan seçildi. Artık mücadelesine asker olarak değil siyasetçi olarak devam edecektir.

Düşüncelerini bir kitapta toparlayarak kendi ideolojisini oluşturdu. Ziya Gökalp’in “Milli Mefkure” ve Nihal Atsız’ın “Milli Ülkü” terimleri Alparslan Türkeş’in Dokuz Işık kitabında tamamen siyasallaştı. 

Artık Türkeşçilerin, Dokuz Işık ilkelerini devlet düzeni olarak görmek isteyenlerin bir adı vardı. Onlara Dokuz Işık kitabının ikinci ilkesinin adı verilmişti. Onların adı artık Ülkücüydü. Alparslan Türkeş, Dokuz Işık kitabında Türk milletinin ilim, ahlak ve ekonomik bakımdan en ileri millet haline gelmesi ve modern saniyiyi kurmuş refah toplum haline getirilmesini Ülkücülerin ülküsü olarak tanımlanmıştır. 

Belki şu an bir çoğunuzun zihninde aynı soru şekillendi  

“Peki Türk-İslam ülküsü nereden çıktı ? ”

Türk-İslam ülküsü bir nevi Arap İslam anlayışına muhalif bir tavırdır. Milletler din olgusunu kendi kültürlerine göre şekillendirir. Araplar için kadın her zaman ikinci sınıf vatandaştı.  İslamiyet öncesinde de bu durum  böyleydi ve İslamiyeti de kendi kültürlerine göre uyarladılar. Yani sadece erkek nefsine hizmet eden bir islam anlayışı yarattılar. Yıllarca Türklere de bu anlayış dikte edildi. 

Alparslan Türkeş bu durumdan rahatsız olan bir insandı çünkü bu anlayış Türklerin kimyasını bozabilecek bir anlayıştı. Mesela Afganistan da Taliban yönetimi ele geçirdikten sonra Rumi’nin kitaplarını yaktırmıştır. Türkler ise tasavvufçular ile her zaman gurur duymuştur, İslamiyeti sevgi dini olarak tanımlamışlardır. İşte  bu yüzden Alparslan Türkeş, "Bizim sevdamız İslamiyet ile Türklüğü harmanlayan Şeyh Ahmet Yesevi’nin yoludur" diyerek Türk-İslam ülküsü kavramını meydanlara taşıdı.

 Seyid Ahmed Arvasi üç ciltlik Türk-İslam Ülküsü kitabını kaleme aldı. 

Artık onların bir diğer gayesi  Türk kültürüne büyük zararlar veren Arap İslam anlayışına dur diyerek Türkistan alimi Şeyh Ahmed Yesevi’nin öğretilerini günümüze taşımaktı. Alparslan Türkeş bu ülküsünü her zaman manevi alanda yürütmüştür. Asker kökenli bir siyasetçi olarak Atatürk ilkelerine sıkı sıkıya bağlıydı, laiklik konusunda tavizsiz bir insandı. Okuyanlar bilir Dokuz Işık kitabı Alparslan Türkeş’in Atatürkçülüğe verdiği değerin en büyük kanıtıdır.  

Sözün Özü

Türkiye’ye ülkücülük adında bir siyasi anlayışı  Alparslan Türkeş kazandırmıştır. Düşünün Marx’ı, Engels’i redderek sosyalist olunabilir mi ? Aynı şekilde Alparslan Türkeş’i redderek de ülkücü olunamaz. Ülkücülüğün özünü Türkçülük oluşturur. İçerisinde Türkçülüğün olmadığı bir anlayışa Ülkücülük denemez.  

Şimdi gelelim bugüne, kimisi diyor ki 

“Arkadaş ben Ülkücüyüm ama AKP’yi destekliyorum!” Bende o arkadaşlara diyorum ki 

“Hadi ordan soytarı, sen daha neyi savunduğunu bile bilmiyorsun.” 

Aradaki farkı görelim mi? 

Hadi görelim… Pardon fark kelimesi eksik kaldı, düzeltiyorum. Aradaki uçurumu görelim mi? 

“Türkçülüğü ayaklar altına aldık. Milliyetçiliği ayaklar altına aldık.” 

Recep Tayyip Erdoğan

“Ancak istila ve işgal altında ki bir millet milliyetçilik yaptığı için suçlanabilir… Türklük yoluna başlarımızı koyuyoruz.” 

Alparslan Türkeş

Ya Tayyipçisin ya Türkeşçi, ya ülkücüsün ya AKP’li  bu işin ortası olamaz, bu işin ortası yok. 

Hele kavramların içini boşaltmanın, soytarılığın hiç lüzumu yok.  

Lüzumsuzlara Duyurulur…



Açık İstihbarat @ 2014

http://acikistihbarat.com/Sayfalar/haberdetay.aspx?id=10500


..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder