22 Aralık 2019 Pazar

AVRUPA BİRLİĞİ NE ÜYELİK SÜRECİNDE TÜRKİYEDE YAŞAM BOYU EĞİTİM POLİTİKALARI BÖLÜM 1

AVRUPA BİRLİĞİ NE ÜYELİK SÜRECİNDE TÜRKİYEDE YAŞAM BOYU EĞİTİM POLİTİKALARI BÖLÜM 1





Erhan BAĞCI* 

* Öğrt. Erhan BAĞCI, Ankara Üniversitesi Yaşam Boyu Öğrenme ve Yetişkin Eğitimi 
Bölümü Doktora Öğrencisi, 
erhanbagci@yahoo.com 

ÖZET: Türkiye ile Avrupa Birliği arasında eğitime ilişkin sorun alanlarındaki durum ve olası çözümler bakımından göz ardı edilemeyecek kadar büyük farklılıklar bulunmaktadır. 
Buna rağmen Türkiye’de yaşam boyu eğitim politikaları başlığı altında ele alınabilecek temel politika metinlerindeki referans çerçevesinin salt Avrupa Birliği metinleri olduğu gözlenebilmektedir. 

Bu durum, öğrenme etkinliğinin okullara sıkıştırılamayacak yaygınlıkta, yaşamın her alanında ve sürekli gerçekleştiğinin altını çizen bir kavram olarak yaşam boyu eğitimin, Türkiye’nin eğitim sorunlarına ilişkin barındırdığı çözüm potansiyellerinden uzaklaşmasına neden olmaktadır. 

Türkiye’nin evrensel değerleri göz ardı etmeyen ancak kendi eğitim ihtiyaçlarını daha gerçekçi bir zeminde tespit ederek çözüm arayan bir yaşam boyu eğitim yaklaşımına ihtiyacı vardır. 

GİRİŞ 

Yaşam boyu eğitim/öğrenme, son yıllarda dünyada ve Türkiye’de eğitim alanında en sıklıkla karşılaşılan kavram durumundadır. Yaşam boyu eğitim, en basit anlamıyla okul sistemi içinde gerçekleşen eğitim/öğrenme biçimlerini kapsamakla birlikte bunların ötesinde, okul sistemi için belirlenmiş yaş ve mekân sınırlamalarına bağlı kalmaksızın yaşamın her anında ve alanında ortaya çıkan eğitim/öğrenme etkinliklerini anlatan bir kavramdır. 

Dünya çok hızlı ve çok yönlü bir değişim içindedir. Değişimin yönü ve niteliği üzerine farklı bakış açılarından farklı yorumlar yapılıyor olsa bile herkesin kabul ettiği şey değişimin sürekliliği ve artan hızıdır. Yaşam boyu eğitim/öğrenme, hızlı değişimin insan hayatında ortaya çıkardığı yeni ihtiyaçların giderilmesi için bir çözüm noktası olarak görülen eğitim ile ilgili tartışmalarda sıkça karşılaşılan bir kavram olmuştur. Çünkü okul sistemi tek başına eğitim ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. Çocukluk ve gençlik döneminde yer alan okul eğitimi, okul sonrası karşılaşılan gerçek yaşam problemlerini çözmekte yeterli olmamaktadır. O halde, yetişkinlerin de sorunlarının çözümü için okul sonrası eğitim fırsatlarına gereksinimi vardır. 

Sorun yetişkinlerin de eğitim fırsatlarından yararlanabilmesi olduğundan yaşam boyu eğitim/öğrenme kavramı ilk bakışta sadece yetişkin eğitimi disiplininin sınırlarında gibi gözükmektedir. Genel olarak yaşam boyu eğitim/öğrenme uygulamaları olarak anılan eğitim pratiklerinin hemen hepsinin yetişkin eğitimi etkinlikleri olmasının nedeni de yetişkin eğitimi ve yaşam boyu eğitim/öğrenme 
kavramları arasındaki ayrım çizgilerinin belirsizliğinden kaynaklanmaktadır. Oysaki yaşam boyu eğitim/öğrenme tartışmalarının geldiği aşamada görülmekte dir ki kavram, eğitim sistemlerinin tüm düzeylerinde bir yeniden yapılanmayı kapsayan, “beşikten mezara kadar” biçiminde özetlenen daha geniş bir içeriğe sahiptir ve bu kavram yetişkin eğitimi uygulamalarının yaygınlaştırılmasını ve geliştirilmesini kapsamakla birlikte buna indirgenemez. Sayılan’a (2001) göre yaşam boyu eğitim kavramı temel eğitim, yetişkin eğitimi ve öğrenme ortamlarının yaygınlaştırılması olmak üzere topyekûn eğitim etkinlikleri ni anlatmaktadır. Yaşam boyu eğitimin/öğrenmenin asıl vurgusu öğrenme çabasının yaşam boyu sürdüğü olduğuna göre kavramın bütün eğitim süreçleri nin toplamını ifade etmesi kaçınılmazdır. 

Ancak yine de tartışma konusu olan asıl alanın yetişkin eğitimi pratikleri olduğu da göz ardı edilmemelidir. Denilebilir ki yaşam boyu eğitim/öğrenme kavramı, eğitim sistemlerinin bütününün, hızla değişen dünyada önemi artan yetişkin eğitiminin ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırılması gerektiğinin altını çizmektedir. 

Miser’e (1999) göre yaşam boyu eğitim üç temel kabule dayanır. Birincisi, eğitimin okuldan ibaret olmaması; ikincisi, insanların okul eğitiminden sonra da eğitim fırsatlarına sahip olması gerektiği; üçüncüsü ise bunların halk eğitimiyle sağlanabileceğidir. 

Özet ifadeyle, yaşam boyu eğitim/öğrenme fikri çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin yaşamları boyunca ihtiyaç duydukları eğitim olanaklarından faydalanabilmeleri üzerine kuruludur ve tarihsel süreç içinde çocuklarla gençlerin eğitimleri ile yetişkinlerin eğitimi arasındaki kalınlaştırılmış çizgilerin ortadan kaldırılması düşüncesini de içinde barındıran önemli bir kavramdır. 

Yaşam boyu eğitim kavramının hızla değişen dünyada kazandığı önemin yanı sıra, kavram Türkiye açısından başka bir öneme daha sahiptir. Türkiye, Avrupa Birliği’ne aday ülke konumundadır. Eğitim alanında, Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde Türkiye, eğitim sistemini Birlik ülkeleri ile uyumlu hale getirmeyi hedeflemektedir. Bu hedef Türkiye’nin yaşam boyu eğitim tartışmalarına da yön vermektedir. 

YÖNTEM 

Bu çalışma, Avrupa Birliği’ne üyelik sürecindeki Türkiye’nin yaşam boyu eğitim politikalarının değerlendirmesini içermektedir. 
Değerlendirme için Avrupa Birliği’nin ve Türkiye’nin söz konusu politikalarına ilişkin resmi metinleri taranmıştır. Metinler arası karşılaştırma, yaşam boyu eğitim politikalarının belirlenmesinde önemli etkenler olan okullaşma oranları, yetişkin eğitimine katılım oranları, nüfus ve işsizlik verileri de dikkate alınarak yapılmıştır. 

BULGULAR 

Avrupa Birliği’nin eğitim alanındaki en temel metinlerinde (The Concrete Future Objectives of Education Systems, A Memorandum On Lifelong Learning, Making A European Area Of Lifelong Learning A Reality, Education And Training In Europe vb.) belirtildiği üzere, birliğin eğitim politikalarının çerçevesini çizen temel kavram yaşam boyu öğrenmedir. Bu metinlerde yaşam boyu öğrenme, sadece eğitim ve mesleki eğitimin bir biçimi olarak değil, kesintisiz olarak var olan öğrenme ortamlarının sağlanması ve bu ortamlara katılmak için yol 
gösterici bir ilke olarak anılmaktadır. 

Birlik, 2000 yılında ekonomik ve sosyal gelişimini planladığı stratejik bir çalışma yapmıştır. Lizbon Stratejisi adı verilen bu çalışma da birliğin güçlü yanlarının yanı sıra sorunları tespit edilmiş ve 2010 yılına kadar bu sorunların giderilmesi ve belirlenen hedeflere ulaşılması için bir eylem planı karar altına alınmıştır. 
Bu metinde birliğin güçlü yanları makro ekonomik dengeler, para politikaları, 
ekonomik büyüme vb. olarak sıralanırken yüksek işsizlik oranı,telekomünikasyon ve bilgi teknolojisi alanındaki beceri açığı ve yetersiz görülen rekabet gücü de zayıf yanları olarak sunulmaktadır. 

Zayıf ve güçlü yanların tespit edilmesi ile birlik için yeni bir stratejik hedef tanımlanmıştır. Buna göre Avrupa Birliği “daha iyi ve fazla sayıda iş ve daha geniş bir toplumsal uzlaşma ile birlikte sürdürülebilir ekonomik büyüme yeteneğine sahip, dünyadaki en rekabetçi ve dinamik bilgi temelli ekonomisi durumuna gelmek” hedefiyle hareket etmelidir. Strateji metni, bu hedef doğrultusunda bilgi toplumu için gerekli rekabet ve reform sürecinin hızlandırılmasını, iç pazarın bütünleştirilmesini, sosyal sermayeye yönelik yatırımların artırılmasını, toplumsal dışlanmaya karşı mücadeleyi ve makroekonomik dengeleri daha da geliştirecek ekonomik politikaların geliştirilmesini atılması gereken adımlar olarak belirlemektedir (EU Commission, 2005). 

Stratejik hedefe ulaşmak için alınması gereken ekonomik ve siyasi tedbirlerin yanı sıra bir başlık da sosyal politikalarla ilgilidir. 

İnsana yatırım yapmak, aktif bir refah devleti kurmak ve Avrupa sosyal modelinin modernleştirilmesi olarak tanımlanan sosyal hedeflerin alt başlıkları istihdam politikaları, sosyal güvenlik, toplumsal katılım ve dışlanma ve eğitimdir. Strateji metninde eğitim, bilgi toplumunda yaşamanın ve çalışmanın ön şartı olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle eğitim sistemleri bilgi toplumunun 
gereklerine ve işgücünden beklenen kaliteye göre düzenlenmelidir. Avrupa Konseyi, bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için üye ülkelerin kendi içlerinde yapacakları düzenlemeleri de belirtmektedir. Buna göre üye ülkeler insan kaynaklarına yapılan yıllık yatırımları artırmalı; yalnızca alt ortaöğretim (Türkiye’deki ilköğretim ikinci kademe) düzeyine kadar eğitim alıp da daha ileri ya da mesleki eğitime devam etmeyen 18-24 yaş arası nüfus yarıya indirilmeli; okullar ve mesleki eğitim merkezlerindeki internet olanakları farklı grupların da kullanımına açılarak, bu kurumlar açık, çok amaçlı öğrenme merkezlerine dönüştürülmeli; yaşam boyu öğrenme ile sağlanacak temel becerilerde Avrupa çerçevesi tanımlanmalı; öğrenci, öğretmen ve araştırma kadrolarının hareketliliğinin önündeki engeller kaldırılmalıdır (Presidency Conclusions, Lisbon European Council, 2000 – www.eu.int). 

Avrupa’nın önüne koyduğu eğitim hedeflerinin gerçekleştirilmesi için önem atfettiği yaşam boyu eğitim politikaları ile ilgili en temel metin 2000 tarihli “A Memorandum on Lifelong Learning”dir (www.eu.int). Memoranduma göre kültürel, ekonomik ve sosyal olarak bilgi çağına girmiş bulunan Avrupa Birliği’nde öğrenme, yaşama ve çalışma modelleri hızla değişmektedir. 
Bu değişimde bilgi ekonomisi ve toplumuna eşlik edebilecek bir eğitim sistemine kaçınılmaz olarak ihtiyaç duyulmaktadır ve yaşam boyu öğrenme, Avrupa eğitim sistemlerinin yaşadığı değişimin merkezinde yer alan bir kavram konumundadır. Bilgi, beceri ve yeterlikleri geliştirmek amacıyla sürdürülen amaçlı öğrenme etkinliklerinin tamamı yaşam boyu öğrenme kavramı içinde yer almaktadır. 
Bu haliyle yaşam boyu öğrenme, eğitim sisteminin bir parçası olmaktan çok tamamı için yol gösteren genel bir ilkedir. Avrupa’nın geleceği şekillenirken, tüm Avrupalı yurttaşların söz sahibi olmasının ve değişime katkı sunmasının yolu yaşam boyu öğrenmeden geçmektedir. 

Memorandum, Avrupa’da etkin bir yaşam boyu öğrenme politikası için altı temel referans noktası tespit etmektedir. Bunlar, bilgi toplumu için gerekli olan becerilerin kazanılması ve yenilenebilmesi; insan kaynaklarına yatırımın artması; yaşam boyu öğrenme için daha etkin yöntemlerin ve ortamların oluşturulması; öğrenmeye katılımın karşılığının daha iyi alınması; herkesin öğrenme olanakları na nasıl ulaşabileceği konusunda bilgi sahibi olması ve öğrenme olanaklarının ulaşılabilirliğini geliştirerek herkesin ayağına kadar götürülmesidir. 

Bu belgenin ardından üye ülkelerde ve ilgili kurumlarda yaşam boyu eğitimle ilgili tartışma açılmış, tartışmalarda üretilen verilerle “Making a European Area of Lifelong Learning a Reality” (2001) adlı politika metni ortaya çıkarılmıştır. Bu metinde, başlığında da yer aldığı gibi, Avrupa’yı bir yaşam boyu öğrenme alanı yapmanın koşulları tartışılmaktadır. 

Bir yaşam boyu öğrenme alanı olarak Avrupa, birliğin ve aday ülkelerin daha başarılı, kapsayıcı, hoşgörülü ve demokratik olma hedefleri doğrultusundaki amaçlarını destekleyen bir öğrenme atmosferi oluşturmak anlamında kullanılmaktadır. Bu atmosferin yurttaşların farklı işler, öğrenme ortamları, bölgeler ve ülkeler arasında serbestçe gezebilmelerinin cesaretlendirilmesi ile 
oluşturulabileceği ileri sürülmektedir. Bu bağlamda yaşam boyu öğrenmenin amaçları istihdamla ilişkili yönleri kadar aktif yurttaşlık, kişisel gelişim ve toplumsal katılımla da ilgilidir. 

Avrupa Birliği’nde Eğitim ve Tartışmalar 

Avrupa Birliği, eğitim alanında gözle görülür nicel ilerlemeler kaydetmektedir. Son otuz yılda eğitim süreleri uzamış, hatta genç nüfus içinde kadınların katılım ve başarı oranları erkeklere göre daha fazla olmaya başlamıştır (Eurostat, 2005. s.95). 
Avrupa Birliği’nin ilk 25 ülkesi (AB-25) içinde en az üst ortaöğretim seviyesinde (ISCED 3-6) eğitim almış olanların yaş gruplarına göre dağılımı Tablo 1’de özetlenmektedir. 


Tablo 1- En Az Üst Ortaöğretim Düzeyinde (ISCED 3-6) Eğitim Almış Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı (%) 
Kaynak: Eurostat (2007) 

Tablo 1’de görüldüğü gibi Avrupa Birliği yurttaşları içinde zorunlu eğitim sonrası eğitime devam etme oranları giderek 
yükselmektedir. Bu artış içinde kadınların katılım oranlarında daha belirgin bir yükselme gözlenmektedir. Bunun yanı sıra 18-24 yaş arası 
en fazla alt ortaöğretim düzeyinde eğitim almış ve sonrasında eğitimine devam etmemiş, yani zorunlu eğitim dışında eğitime 
katılmamış nüfusun oranı %15.2’dir (Eurostat, 2007. s.29). 

AB-25 ülkelerinde 25 yaş üstü eğitime katılım (verilerin alındığı kaynakta yaşam boyu öğrenmeye katılım olarak anılmaktadır) 
oranları, türlerine ve yaş gruplarına göre Tablo 2’de özetlenmektedir. 



Tablo 2- Yaş Gruplarına ve Eğitim Türüne Göre Yaşam Boyu Öğrenmeye Katılım Oranları (%) 
Kaynak: Eurostat (2007). s.36 

Tablo 2’de görüldüğü gibi AB-25 ülkelerinde yetişkinlerde yaş ilerledikçe eğitime katılım oranları azalmaktadır. 
Aynı kaynakta 25-64 yaş arası nüfusta, ISCED 1 ve 2 düzeyinde (zorunlu eğitim) eğitim geçmişi olanların yaygın eğitime katılım oranları %5’in biraz üstünde gözükürken, ISCED 5 ve 6 düzeyinde (yükseköğretim) eğitim geçmişi olanların katılım oranları %25 civarındadır (Eurostat, 2007. s.37). İki gösterge yetişkinlikte AB-25 ülkelerinde yetişkinlikte eğitime katılma oranlarının yaş ile ters, eğitim deneyimi ile doğru orantılı olduğunun altını çizmektedir. 

Birliğin, üye ülkelerin eğitim sistemlerinde yaşam boyu öğrenme yaklaşımının durumunu değerlendirdiği 2000 yılına ait “Lifelong Learning: the Contribution of Education Systems in the Member States of the European Union” adlı raporunda, yaşam boyu öğrenme başlığı altında toplanan politikaların genelde 16 yaşın üstündekiler için tarif edildiği ancak temel eğitimde edinilen (ya da 
edinilemeyen) becerilerin, bireylerin yaşamları boyunca öğrenme yeteneklerini ve isteklerini etkilemesinden dolayı kavramın temel eğitimi de kapsaması gerektiğinden bahsedilmektedir. Buna dayanarak raporda okul başarısızlığı ve okuldan ayrılmanın, eğitimin her düzeyde niteliğinin artırılmasının, daha bireyselleştirilmiş ders seçenekleri yaratılmasının, yeni teknolojilerin ve öğretim 
yöntemlerinin kullanımının, disiplinler arası çalışmaların, eğitim personelinin profilinin geliştirilmesinin, okulla yaygın eğitim sektörü arasındaki bağlantıların güçlendirilmesinin, ailelerle işbirliğinin, okuldan çalışma hayatına geçişin, yüksek öğretimde girişi kolaylaştırmanın ve olanak çeşitliliğinin de yaşam boyu öğrenme politikaları başlığında tartışılması gerektiğinin altı çizilmektedir. 

Aynı rapor, kavramın bütün eğitim sistemlerinin sorunlarını bütünleştiren yaklaşımı paralelinde yaşam boyu öğrenmeyi geliştirmek ve uygulamaya sokabilmek için her eğitim düzeyinde yapılması gerekenleri de özetlemektedir. Buna göre etkin yaşam boyu öğrenme politikaları okul öncesi düzeyinde katılımı artırmayı, zorunlu eğitim sonrası öğrenmeye devam etme isteği ve yeteneğini 
yaygınlaştırmayı, üst orta öğretimi genişletmeyi ve çeşitlendirmeyi, yüksek öğretimi talebe göre şekillendirmeyi ve yetişkin eğitimini modernize ederek güçlendirmeyi kapsamalıdır. 

Avrupa’nın Değişen ve Yaşlanan Yüzü 

Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtan metinlerde yaşam boyu eğitim kişisel, toplumsal ve ekonomik gelişme ile bağlantılı olarak tartışılsa da gerçekte ayrıntıya bakıldığında asıl ilgi alanının ekonomik gelişme olduğu görülebilir. 
Bu üç gelişim düzlemi arasındaki ilişkinin de, teorik düzeyde ekonomik gelişmeye bağlı olarak tartışıldığını söylemek de yanlış olmayacaktır. 

Birliğin metinlerine hâkim olan söylem, uluslararası organizasyonlara hâkim olan liberal bir içerik taşımaktadır ve kişisel ve toplumsal gelişme ekonomik gelişmeye bağlanırken, ekonomik gelişmenin dinamiği olarak da rekabet gücü gösterilmektedir. 

Birliğin, temel stratejisi olarak önüne koyduğu dünyanın en rekabetçi ve dinamik bilgi temelli ekonomisi durumuna gelme hedefinin, eğitim söylemlerini de etkilediği görülmektedir. Rekabet gücünü yükseltmek teknolojik girdilerin artırılması ve işgücü yeterliliklerinin geliştirilmesi ile mümkün olduğuna göre eğitim hedefleri de bu noktaya kilitlenmiştir. İşin gerektirdiği nitelikler ise 
hızla değişmektedir. Örgün eğitim sistemlerinden çıkmış ve çalışma hayatına girmiş yetişkinlerin eğitimi bu nedenle önem kazanmaktadır. Avrupa Birliği metinlerinin ilgilendiği yer de burasıdır. 

Birliğin, değişmekte olan dünyada çözmekte zorlandığı yapısal sorunları ortaya çıkmıştır. İşsizlik, bağlı başka sorunları da sürekli gündeme getirerek süreklileşmiştir. AB-25 ülkelerinde 15-64 yaş arası nüfusun %63.8’i, 55-64 yaş arası nüfusun %42.5’i çalışmaktadır. 
Çalışan nüfusun %4.9’u tarım alanında, %27.5’i sanayide ve %67.6’sı hizmet sektöründedir. Avrupa Birliği, bu rakamları bilgi toplumu olmanın göstergeleri saymaktadır. 2001-2005 yılları arası istihdam artışının yıllık oran ortalaması %0.7’dir. 2005 yılı itibarıyla 19.116.800 işsiz bulunmaktadır. İstihdam ve eğitim arasındaki ilişkiyle ilgili veriler ise birliğin eğitime yüklediği anlamı açıklar niteliktedir. 
Sadece zorunlu eğitime katılmış olanlarda işsizlik oranı %12.1, üst orta öğretim düzeyinde eğitim almış olanlarda %9.3, yüksek öğretim seviyesinde ise %5’tir (Eurostat, 2007. s.44-56). Eğitim süresi arttıkça işsizlik oranı azalmaktadır. 

Bir tarafta işsizler varken diğer tarafta da telekomünikasyon ve internet alanında işgücü açığı bulunmaktadır. Kadınların ve yaşlı işçilerin, işgücü piyasasına yetersiz katılımı sorun olarak görülmektedir (Presidency Conclusions, Lisbon European Council, 2000 – www.eu.int). Yaşam boyu eğitimin bu sorunlara çözüm getirmesi beklenmektedir. 

Avrupa, değişen piyasa koşullarına uyum sağlamakta yaşadığı problemlerin yanı sıra demografik sorunlar da yaşamaktadır. 
İçduygu’ya (2006) göre bu alanda Avrupa için yapılacak en uygun saptama demografik durgunluktur. Birlik için, 2050 yılına yönelik olarak yapılan demografik kestirimler göstermektedir ki Avrupa ülkelerinde çalışma yaşında olan nüfus oranı giderek küçülmektedir. 
2050 yılı kestirimlerine göre emekli nüfusun çalışan nüfusa oranının %60’ları bulması beklenmektedir (Eurostat, 2005. s.15). 

AB-25 ülkeleri için sıfır göç varsayımı ile nüfus, yaş grupları ve işgücünün gelişimi için 2025 ve 2050 yılı kestirimleri Tablo 3’te 
özetlenmektedir. 



Tablo 3 – AB-25 İçinde Nüfus, Yaş Grupları ve İşgücü Gelişimine 
İlişkin Kestirimler (milyon kişi) 
Kaynak: Muenz (2006)’dan aktaran İçduygu (2006) 

 Tablo 3’de görüldüğü gibi Avrupa Birliği nüfusu giderek yaşlanmaktadır. Yaşlanma, işgücünün de azalırken yaşlanması anlamına geldiğinden işgücü piyasasında nicel ve nitel açıklar meydana gelme olasılığı oldukça yüksektir. 

Birliğin nüfus artış oranlarına göre işgücü piyasasındaki talebin içeriden karşılanması nicel olarak mümkün olmayacaktır. 
Doğurganlık oranları azaldığı ve yaşam süreleri uzadığı için emeklilerin çalışanlara oranı giderek artmaktadır. 2005 yılında Batı ve Orta Avrupa’da 2 milyonluk nüfus artışı olmuştur. Bu binde 4,4’lük artış anlamına gelmektedir. Bu artışın da 1,7 milyonluk kısmı uluslararası göç yoluyla gerçekleşmiştir (Eurostat, 2005). Bu gidişat geniş çaplı ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlar doğurmaya 
adaydır. 

İç duygu’nun araştırma konusu göç olduğundan, sorunun çözümünde göçün sunduğu olanakları ve yaratacağı sorunları tartışmaktadır. Emeklilik yaşının mümkün olduğunca yukarı çekilmesi bunlardan biridir. Avrupa, beraberinde başka sorunlar getiren göç olgusunun yanında, daha az sorunlu gözüken ve beraberinde başka faydalar da sağlayabilecek olan yaşam boyu eğitim kavramını da bu bağlamda tartışmaktadır. Giderek yaşlanan iş gücünün, hızla değişen iş gücü piyasası gereklerine göre becerilerinin sürekli yenilenebilmesini sağlayan bir yaşam boyu eğitim dizgesinin hayata geçirilmesi, çözüm önerileri içinde akla en yatkın olanıdır. 

Kısaca ifade edilirse, Avrupa Birliği eğitimin nicel durumu açısından hızla ilerlemektedir. Ancak eğitim sistemlerinin geleneksel yapısı yeni gelişen koşulların yarattığı ihtiyaçları karşılayamamaktadır. Avrupa Birliği için yaşam boyu eğitim, üretim için gerekli becerilerin sürekli yenilenmesine duyulan ihtiyaca ve nüfusun hızla yaşlanmasının gelecek için gündeme getirdiği 
tehditlere karşı bulduğu cevaplardan biridir. Birlik metinlerinde yaşam boyu eğitim kavramının artan bir öneme sahip olmasının nedeni, yani Avrupa’nın değişen ve yaşlanan yüzünün ortaya çıkardığı ihtiyaç budur. 

Türkiye’de Yaşam Boyu Eğitim Politikaları 

Türkiye, 60’lardan bu yana üye olmaya çalıştığı Avrupa Birliği’ne tam üye olmayı kendisine temel hedef olarak seçmiş ve Birlik’le karşılıklı ilişkilerini geliştirmek için adımlar atmaya başlamıştır. Atılan bu adımlar 2005 yılı sonunda Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne aday üyeliğe kabul edilmesi ile sonuçlanmıştır. Türkiye bugün, Avrupa Birliği’ne tam üyelik için her düzeyde bir yeniden yapılanma içine girmiştir. Eğitim de dâhil hemen hemen bütün tartışma konuları bu yeniden yapılanma kavrayışı içinde gerçekleşmektedir. 

Türkiye’nin, en son 2000 yılında yapılan nüfus sayımına göre nüfusu 67,803,927’ dir. 2005 yılında Türkiye’de toplam nüfus değişim oranı ‰12.6’dır. Bu oranın AB-25 ülkeleri için ‰4.4 olduğu düşünüldüğünde Türkiye’deki nüfus değişim oranının bu oranın yaklaşık üç katı olduğu görülebilir. 

Bu durum Türkiye’nin, AB-25 ülkelerine göre daha genç bir nüfusa sahip olması sonucunu doğurmaktadır. 

Türkiye’de nüfusun yaş grupları ve cinsiyete göre dağılımı Tablo 4’te özetlenmekte dir. 



Tablo 4- Türkiye’de Nüfus 


2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder