4 Aralık 2019 Çarşamba

60. YILINDA NATO VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİ., BÖLÜM 1

60. YILINDA NATO VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİ., BÖLÜM 1 







Rapor No: 2 
Nisan 2009 - Ankara 
ISBN: 978-605-5330-79-8 
Bu raporun yayınlanmasındaki katkılarından ötürü Coşkunöz Holding’e teşekkür ederiz. 

© 2009 ORSAM 

Bu raporun içeriğinin telif hakları ORSAM’a ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca kaynak gösterilerek kısmen yapılacak makul alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, yeniden yayımlanamaz. 

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ 

Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) 1 Kasım 2008’de çalışmalarına başlamıştır. Ortadoğu ve Avrasya özelindeki çalışmalara yoğunlaşan ORSAM, Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı kuruluşudur. 

ORSAM’ın Ortadoğu ve Avrasya Dünyasına Bakışı 

Ortadoğu’nun ve Avrasya’nın iç içe geçmiş birçok sorunu barındırdığı bir gerçektir. Ancak, ne Ortadoğu ne Avrasya ne de halkları, olumsuzluklarla özdeşleştirilmiş bir imaja mahkum edilmemelidir. Ortadoğu ve Avrasya ülkeleri, 
halklarından aldıkları güçle ve iç dinamiklerini seferber ederek barışçıl bir kalkınma seferberliği başlatacak potansiyele sahiptir. Bölge halklarının bir arada yaşama iradesine, devletlerin egemenlik haklarına, bireylerin temel hak ve 
hürriyetlerine saygı, gerek ülkeler arasında gerek ulusal ölçekte kalıcı barışın ve huzurun temin edilmesinin ön şartıdır. Söz konusu çerçevede, Türkiye, yakın çevresinde bölgesel istikrar ve refahın kök salması için yapıcı katkılarını 
sürdürmelidir. 

Bir Düşünce Kuruluşu Olarak ORSAM’ın Çalışmaları 

   ORSAM, Ortadoğu ve Avrasya algılamasına uygun olarak, uluslararası politika konularının daha sağlıklı kavranması ve uygun pozisyonların alınabilmesi amacıyla, kamuoyunu ve karar alma mekanizmalarına aydınlatıcı bilgiler sunar. 
Farklı hareket seçenekleri içeren fikirler üretir. 
    Etkin çözüm önerileri oluşturabilmek için farklı disiplinlerden gelen, alanında yetkin araştırmacıların ve entelektüellerin nitelikli çalışmalarını teşvik eder. ORSAM, bölgesel gelişmeleri ve trendleri titizlikle irdeleyerek ilgililere ulaştırabilen güçlü bir yayın altyapısıyla Ortadoğu ve Avrasya literatürünün 
gelişimini desteklemektedir. Bölge ülkelerinden devlet adamlarının, bürokrat ların, akademisyenlerin, stratejistlerin, gazetecilerin, işadamlarının ve STK temsilcilerinin Türkiye’de konuk edilmesini kolaylaştırarak, bilgi ve düşüncelerin 
gerek Türkiye gerek dünya kamuoyuyla paylaşılmasını sağlamaktadır. www.orsam.org.tr 

COŞKUN ÖZ HOLDİNG 

Coşkunöz Holding, Bursa merkezli olarak otomotiv, makina, ısı, savunma ve havacılık sektörlerinde faaliyet göstermektedir. 

Grubun ilk anonim şirketi olan Coşkunöz Metal Form A.Ş.’i 1973 yılında kurulmuştur. Bugün 900 çalışanıyla Coşkunöz Metal Form, başta otomotiv sanayii olmak üzere sac şekillendirme kalıpları, montaj ve ölçü kontrol 
fikstürleri, kaynak makinaları, hidrolik ve mekanik pres imali, üretilen kalıplarla çelik ve alüminyum alaşımlı sac malzemelerin şekillendirilmesi, montajı konularında üretim yapmaktadır. Şirket, Türk otomotiv sanayinin gelişiminde 
ve yerlileşmesinde büyük katkılar sağlamış ve Türkiye’nin 500 en büyük firması arasında hakettiği yeri almıştır. Coşkunöz Holding bünyesinde yer alan Beltan Vibracoustic, Betaseals ve Belka firmaları kauçuk-metal sektörüne titreşim kontrol elemanları, rulman contaları, sızdırmazlık elemanları imal etmektedir. Coşkunöz Radyatör ise, ısı sektörüne, panel radyatör ve havlupan üretmekte, bu alanda Türkiye’nin ilk 3 firması arasında yer almaktadır. 20 yıldır savunma sanayine aralıksız hizmet eden Coşkunöz Holding; 2006 yılında Eskişehir’de temellerini attığı Coşkunöz Savunma ve Havacılık A.Ş. ile bu sektörde büyüme hedefine hızla yaklaşmaktadır. Küresel talepler doğrultusunda teknoloji üretimi, rekabetin kaçınılmaz unsuru olmuştur. 2005 yılında kurulan Coşkunöz Ar-Ge, grup şirketlerinin araştırma ve geliştirme faaliyetlerini üstlenmekte, saç işleme süreçlerinde mühendislik katma değerini yükseltmeyi ve teknolojisi yüksek makina ve ekipman üretimini hedeflemektedir. Tüm bu sanayi yatırımlarının yanısıra, Coşkunöz Holding’in kurumsal sosyal sorumluluk anlayışıyla, mesleki eğitime katkı sağlamak için 1988 yılında Bursa Coşkunöz Eğitim Vakfı kurulmuştur. Her yıl Coşkunöz Holding şirketlerinin cirolarından ve karlarından belli bir oran Coşkunöz Eğitim Vakfı aracılığı ile eğitim için ayrılmaktadır. Geçtiğimiz sene kuruluşunun 20. yılı kutlayan Coşkunöz Eğitim Vakfı, Milli Eğitim Bakanlığı’na devrettiği teknik lise, verdiği burslar, düzenlediği meslek edindirme 
programları ve uzmanlaştırma eğitimleri ile sektöre yetişmiş elemanlar kazandırmış, yüzlerce işsiz genci iş ve meslek sahibi yapmıştır. 
www.coskunoz.com.tr 


İçindekiler 

1. NATO Düşüncesinin Doğuşu ve Kuruluşu.................................................................. 5 

2. Soğuk Savaş Döneminde NATO.................................................................................... 7 
2.1. Soğuk Savaş Sonrası Tehdit Algılamalarında ve NATO’daki Değişim............ 7 

3. NATO’nun Yeni Tehdit Algılamaları Karşısında Oluşturduğu Yeni Stratejiler ve ABD-NATO İlişkileri............................................... 10 
4. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)...................................................................................... 11 
5. “Yeni Ortadoğu” ve Başkan Barack H. Obama............................................................. 12 
6. Transatlantik İlişkilerindeki Gelişmeler........................................................................ 14 

6.1. ABD ile AB’nin Çatışan Çıkarları........................................................................ 15 
6.2. ABD ile AB’nin Çakışan çıkarları......................................................................... 16 

7. NATO-ABD İlişkilerinde Enerjinin Rolü...................................................................... 18 

8. 11 Eylül Sonrasında NATO Stratejilerinde Meydana Gelen Değişim, Terörle Mücadelede Şekillenen Yeni Konseptler.......................................................... 19 

9. NATO’nun Terörle Mücadele Konseptlerinin Uygulamadaki Durumu.................... 21 

10. Terörler Mücadele Konsept ve Uygulamalarının Türkiye Açısından Değerlendirilmesi.......................................................................... 22 

11. Terörle Mücadelede Türkiye’nin Beklentileri............................................................. 23 

12. NATO-ABD ve Türkiye arasındaki Son Gelişmeler.................................................. 24 

12.1. Afganistan Konusu................................................................................................ 25 
12.2. Montrö’yü İhlal Teşebbüsleri...............................................................................26 
12.3. Ambargo ve Önleyici Teşebbüsler....................................................................... 26 
12.4. NATO’nun Genişlemesinin Türkiye’ye Etkileri................................................. 26 

13. NATO’daki Son Gelişmeler.......................................................................................... 27 

14. NATO’nun Geleceğine İlişkin Öngörüler ve Türkiye............................................... 29 


Belçika (1) 
Bulgaristan (2) 
Kanada (3) 
Çek Cumhuriyeti (4) 
Danimarka (5) 
Estonya (6) 
Fransa (7) 
Almanya (8) 
Yunanistan (9) 
Macaristan (10) 
İzlanda (11) 
İtalya (12) 
Letonya (13) 
NATO Üyesi Ülkeler 
Litvanya (14) 
Lüksemburg (15) 
Hollanda (16) 
Norveç (17) 
Polonya (18) 
Portekiz (19) 
Romanya (20) 
Slovakya (21) 
Slovenya (22) 
İspanya (23) 
Türkiye (24) 
Birleşik Krallık (25) 
ABD (26) 
Arnavutluk (27) 
Ermenistan (28) 
Avusturya (29) 
Azerbaycan (30) 
Beyaz Rusya (31) 
Hırvatistan (32) 
Finlandiya (33) 
Gürcistan (34) 
İrlanda (35) 
Kazakistan (36) 


NATO ile Ortaklık İlişkisi Olan Ülkeler,


Kırgızistan (37) 
Moldova (38) 
Rusya (39) 
İsveç (40) 
İsviçre (41) 
Tacikistan (42) 
Makedonya (43) 
Türkmenistan (44) 
Ukrayna (45) 
Özbekistan (46) 
Cezayir (47) 
Mısır (48) 
İsrail (49) 
Ürdün (50) 

Akdeniz Diyalogu Ülkeleri 

Moritanya (51) 
Fas (52) 
Tunus (53) 
Belçika (1) 
Bulgaristan (2) 
Kanada (3) 
Çek Cumhuriyeti (4) 
Danimarka (5) 
Estonya (6) 
Fransa (7) 
Almanya (8) 
Yunanistan (9) 
Macaristan (10) 
İzlanda (11) 
İtalya (12) 
Letonya (13) 

NATO Üyesi Ülkeler 

Litvanya (14) 
Lüksemburg (15) 
Hollanda (16) 
Norveç (17) 
Polonya (18) 
Portekiz (19) 
Romanya (20) 
Slovakya (21) 
Slovenya (22) 
İspanya (23) 
Türkiye (24) 
Birleşik Krallık (25) 
ABD (26) 
Arnavutluk (27) 
Ermenistan (28) 
Avusturya (29) 
Azerbaycan (30) 
Beyaz Rusya (31) 
Hırvatistan (32) 
Finlandiya (33) 
Gürcistan (34) 
İrlanda (35) 
Kazakistan (36) 

NATO ile Ortaklık İlişkisi Olan Ülkeler

Kırgızistan (37) 
Moldova (38) 
Rusya (39) 
İsveç (40) 
İsviçre (41) 
Tacikistan (42) 
Makedonya (43) 
Türkmenistan (44) 
Ukrayna (45) 
Özbekistan (46) 
Cezayir (47) 
Mısır (48) 
İsrail (49) 
Ürdün (50) 

Akdeniz Diyalogu Ülkeleri 

Moritanya (51) 
Fas (52) 
Tunus (53) 

Rapor No 2, Nisan 2009 

ORSAM 
E. Tümgeneral Armağan Kuloğlu ORSAM Başdanışmanı 
armagankuloglu@orsam.org.tr 

60. Yılında NATO ve Türkiye İlişkileri 

Özet 

NATO İttifakı, yayılmakta olan Sovyet tehdidine karşı kurulmuş ve kurulduğundan bugüne kadar 60 yıl kadar bir süre geçmiştir. Kuruluşundan Soğuk Savaş’ın sona ermesine kadar olan dönemde, içinde bulunulan tehdit algılaması ortamında kuruluş maksadına uygun olarak hareket eden NATO, Soğuk Savaş’ın sona ermesi, Sovyetler Birliği’nin yıkılması ve Varşova Paktının ortadan kalkması ile varlığını devam ettirip ettirmeme konusunda kendisini sorgulamaya başlamıştır. Bu dönemde, NATO’nun değişen düzenin koşullarına göre yeniden yapılandırılmasına karar verilmiş, Soğuk Savaş sonrasındaki 
gelişmeler, riskler ve belirsizlikler, bir istikrar ve denge unsuruna ihtiyaç olduğunu göstermiş ve bunun da NATO ile sağlanabileceğini yaşanan olaylar belirginleştirmiştir. NATO’nun değişen düzenin koşullarına göre yeniden yapılandırılmasında, SSCB’nin dağılması ve Soğuk Savaş’ın sona ermesinin 
yanında Sovyet tehdidinin ortadan kalkması sonrasında ortaya çıkan belirsizliklerin ve risklerin önemli bir neden olduğu görülmektedir. Ortaya çıkan yeni duruma göre tehdidin yeniden değerlendirilmesi yapılmış, başta uluslararası terör olmak üzere kitle imha silahlarının yaygınlaşması, silah, insan ve uyuşturucu kaçakçılığı, kitlesel göç hareketleri gibi tehditler yeni tehdit algılamaları olarak belirlenmiştir. Bu bağlamda NATO sadece bir kolektif savunma örgütü olmanın yanında, kolektif ve iş birliğine dayalı bir güvenlik örgütü haline de gelmiş ve örgüt, bilinen görev alanının dışına da çıkmaya başlamıştır. 



Yeni stratejilerin oluşumunda, tehdit algılamalarının yanı sıra NATO’nun lideri durumunda olan ABD’nin tutumu da etkili olmuştur. Soğuk Savaş’tan sonra oluşan tek kutuplu dünya düzeninde ABD, her alanda belirleyici rol oynamaya başlamıştır. Bu durum ABD’nin dünyadaki gelişmeleri kontrol edebilme, bir noktada hegemonya yaratabilme isteğinin artmasına sebep teşkil etmiştir. 

Bu çerçevede ABD’nin NATO üzerindeki etkisi de Soğuk Savaş döneminden daha fazla görülmeye başlamıştır. NATO, eski NATO değildir, değişime uğramıştır. Yeni üyelerin katılımı, NATO’daki ABD kontrolünü arttırmıştır. Ayrıca yeni tehdit algılamaları ışığında oluşturulan stratejiler ile de alan dışına çıkmaya başlamış ve etki alanını bir noktada bütün dünya olarak algılamaya başlamıştır. 

ABD’nin hegemonyasını koruma ve pekiştirme politikası NATO’nun uygulamayı planladığı politikayı da etkilemektedir. Bu durum ise kaçınılmaz olarak Türkiye-NATO ilişkilerine yansımaktadır. Türkiye 1952’den itibaren NATO’nun üyesidir. O yıllarda artan Sovyet tehdidi karşısında kendi güvenliğini güçlendirmek maksadı ile bu teşkilata üye olmuştur. Soğuk Savaş’ın sonuna kadar, NATO’nun sağladığı güvenlik konusunda zaman zaman endişeler, Kıbrıs Harekâtında olduğu gibi, bazı olumsuzluklar yaşamışsa da genel olarak olumlu bir dönem geçirmiştir. NATO, modernizasyon ve batı ile yakın ilişkiler konusunda müspet bir ortam oluşturmuştur. Türkiye de buna karşılık NATO’ya olması gerekenden çok fazla bağlılık ve sadakat göstermiştir. Ancak Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra 
dünya siyasetinde ve buna paralel olarak güvenlik politikalarında değişim olmuş, NATO’nun değişen ve odağını genişleten misyonuyla beraber, Türkiye oluşması muhtemel kriz bölgelerinin etkilerine açık hale gelmiştir. 

Türkiye’nin, 21. yüzyılda büyük devletlerin çıkar çatışmalarının yaşandığı bölgesel krizlerin merkezinde yer alan bir devlet olarak, bu krizlerden etkilenmemesi, güvenliğini sağlayabilmesi ve bölgede etkili olabilmesi için NATO ve AGSP açılımlarında politik ve askeri olarak etkili bir şekilde yer alması önem arz etmektedir. Ancak bu hususun kendi insiyatifi ile oluşturabileceği bölgesel ve küresel ilişkilere engel teşkil etmemesi de en az bunun kadar önemlidir. 

Uluslararası ortamın önümüzdeki 25-30 yıl içinde tek kutupluluktan çok kutupluluğa doğru bir değişim süreci yaşayacağı, bu kapsamda Rusya, Çin, Hindistan ve bir ölçüde de Japonya’nın bu kutupları oluşturabileceği, AB’nin bir kutup olabilme niteliğinin zayıf bir ihtimal olduğu düşünülmektedir. 
NATO’nun da AB gibi genişlemesini sürekli tutması halinde ve ABD etkisi de azaldıkça karar alma sürecinde karşılaşacağı sıkıntılar nedeniyle önceki gücünü muhafaza edebileceği konusunda tereddütler bulunmaktadır. Özellikle NATO’nun barış adına alan dışına çıkması, BM kontrolünde olmadığı takdirde önemli sıkıntılar yaratabilecektir. Bu nedenle Türkiye’nin NATO ile olan ilişkilerinin yanında diğer faktörleri de gözetmesinde yarar görülmektedir. Ancak yine de Atlantik ötesi ilişkilerin ve bu çerçevede NATO’nun temel güvenlik platformu olarak güçlendirilmesinin Türkiye’nin çıkarlarına uygun düştüğü varsayılmaktadır. 

Türkiye, NATO’yu Transatlantik ilişkilerin temel politik ve askeri yapısı olarak görmektedir. Bu nedenle henüz bu ittifakın yerini doldurabilecek köklü bir yapı bulunmadığından, NATO İttifakı’na önem vermeye devam etmektedir. Ancak diğer taraftan NATO’nun ve dünyadaki tehdit algılamalarının, Türkiye’nin bu ittifaka girdiği ortamda olmadığı, Soğuk Savaşı müteakip ittifakın daha 
çok ABD amaçlarına uygun hareket ettiği, Türkiye’nin bu ittifaka eskisi gibi ihtiyacı bulunmadığı, bu nedenle NATO’ya sadakat derecesinde bir bağlılığın ve bağımlılığın olmasına gerek olmadığı, NATO konusunun denge politikaları çerçevesinde yürütülmesinin Türkiye’nin menfaatlerine daha uygun olacağı da değerlendirilmektedir. Türkiye’nin NATO’ya fazla güvenmeden, ancak 
NATO’nun içinde kalarak ulusal çıkarlarına uygun hareket etmesi, NATO’yu ülkelerle çeşitli konuları müzakere edebilecek, istikrarlı ve geniş bir platform olarak görmesi, çıkarlarına uygun olmayan konularda “veto” hakkını kullanması veya bunun karşılığında başka bir çıkar sağlaması uygun bir yaklaşım tarzı olacaktır. Türkiye’nin bundan sonra kendisini merkeze alan, çevre ülkeleri, 
Rusya Federasyonu, Kafkasya, Orta Asya ve hatta Şangay İşbirliği Örgütü ile diyalog içinde olan çok taraflı bir dış politika uygulamasının yararlı olacağı kıymetlendirilmektedir. Güvenlik politikalarının da NATO’yu dışlamadan ancak yukarıdaki çerçevede ele almasının ve yürütülmesinin gerekli olduğuna inanılmaktadır. 

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder