2 Aralık 2019 Pazartesi

ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANI YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN İN TÖRENİ AÇIŞ KONUŞMASI., BÖLÜM 1

ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANI YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN İN TÖRENİ AÇIŞ KONUŞMASI.,  BÖLÜM 1





YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN.,

25/04/1994


Hukuk devletini tüm çağdaş nitelikleriyle gerçekleştirmek konusunda Anayasa'da öngörülen yükümlülüklerini özenle ve özveriyle yerine getirmek çabasını bağımsız yapısı ve yansız tutumuyla sürdüren Anayasa Mahkemesi, 32. Kuruluş Yıldönümünü sizlerle birlikte kutlamanın engin mutluluğunu duymaktadır. Demokrasiyi tüm öğeleriyle özetleyen "hukuk devleti" ilkesinde içtenlikle birleşen her yurttaşı, Devletimizin bu saygın kurumuna sahip olmamız nedeniyle kutluyor, hepinize "Hoşgeldiniz!" diyor, törenimize katılarak gösterdiğiniz değerli ilgi için teşekkürlerimi sunuyorum.


Bağımsız yargının güvencesi altında olmadıkça asla geçerli ve gerçek sayılmayacak hukuk devleti, ulusal yaşamımızın kıvanç veren bir olgusudur. 
Erklerin, ilgili organ, kurul ve kuruluşlarla bireylerin, oluşumuna katkıda bulundukları bu yüce yapıyı sonsuza değin bağımsız, egemen yaşatmak, hak ve özgürlükleri onur ve erdem bilen her yurtseverin ödevidir. 

Bu bağlamdaki birliktelik en soylu ve en sağlıklı dayanağımızdır.

KURUMSAL SORUNLARIMIZ SÜRÜYOR

Yaşamın her evresinin, demokratikleşmenin her aşamasının olanaklarla birlikte yeni sorunlar getirmesi kaçınılmazdır. Yoksunluklar, güçlükler, aykırılıklar, çelişkiler, umulmadık olumsuzluklarla karşılaşmak doğaldır. Hepsi hukuk içinde, yöntemince verilecek uğraşlarla giderilip aşılacaktır. Bu nedenle önceki törenlerde ve değişik zamanlarda açıkladığım, asla kişisel olmayan, Anayasa Mahkemesinin daha başarılı ve güçlü olmasına yönelik kurumsal istek, öneri ve dileklerimi, layık olduğumuzu sandığım ilginin gösterileceğini umarak yinelemiyor ve yenilerini de gündeme getirmiyorum. Temel sorunlarla ekonomik durumun ivedilik taşıdığı bir ortamda bu tür konularla zamanlarınızı almayacağım. Bağımsız yargının, devletin bağımsızlığının en gerçek simgesi olduğunu bir kez daha belirtmekle yetineceğim. Karşılaşılan anlayış ve yaklaşımlar nasıl olursa olsun, işlevimizi hiç bir duygusallığa kapılmadan, en iyi biçimde başarmaya çalışacağımızdan en küçük kuşku duyulmamalıdır.

İLKELERDEN ÖDÜN VERİLMEZ

Siyasal ve dinsel nedenlerle hukuk sistemine karşıtlıkların, anlamlı- anlamsız kimi önerilerle, kimi uluorta sözler ve yazılarla açıklandığı günümüzde 
bin kez söylenmişçesine algılanmasını isteyerek şu tümceyi bir kez daha yineliyorum: En büyük Türk Devrimi olan Türkiye Cumhuriyeti ni demokratik, 
lâik ve sosyal bir hukuk devleti olarak, giderek güçlendireceğimiz üstün nitelikleriyle canımızı adayarak koruyacak, iç ve dış hiç bir hukuk dışı güce 
eğilmeyecek, bölücü ve yıkıcılarla sömürücülerin, çıkarları için amaçlı kötüledikleri, Türkiye'yi Türkiye yapan, Ulusal Kurtuluş Savaşı temeline dayanan 
ilkelerden asla ödün vermeyeceğiz. 

   Etnik ve dinsel köken ayırımı gözetmeden, bu özelliklerini özgürce açıklama olanağı tanıyarak her yurttaşı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kurumunda    tam eşitlikle kucaklayıp birleştiren, herkesi yurdun her yerinin sahibi kılan ulus ve Atatürk Milliyetçiliği anlayışından ayrılmayacağız. Kimi koşullanmış, önyargılı ve değişik bağlantılı kimseler karşı çıkıp coşkulu anlatı-yazı diye eleştirse de anayasal, yasal ve hukuksal gerçeği vurgulayan Devlet TEK, Ülke TÜM, Ulus BİR” deyişinin tam gerekleri içeren, gereksizleri dışlayan yapıcı anlamı üzerinde, herkesi düşünmeye çağırıyorum. Onurların coşkuyla açıklanması, onurluların, onur duyanların en doğal hakkıdır.

Lâiklik, Asla din düşmanlığı olmayıp inançların güvencesidir. Demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur. Barış, eşitlik ve özgürlük kaynağıdır insani Kurumudur. 
Gerçek dışı anlatım ve nitelemelerle, haksız eleştiri ve us dışı değerlendirmelerle ulusal birliğin harcı olan bu ilkeyi kötüleyerek ayrımlar yapılmamalı, ayrılıklar yaratılmamalıdır. Kardeşliğin aydınlığın ve bilimin bu güzel iklimini karalamanın, ülkeyi karanlığa gömmek isteyenleri sevindirdiği unutulmamalıdır. 
Çağdaş Türkiye'mizi geriye götürmeye, yapay sorunlar olmadık nedenlerle, denenmiş düzenleri ve karanlığı getirmeye, yaşamsal ilkeleri yıkmaya kimse 
kalkışmamalıdır. 

Etnik ve dinsel terörü, her tür terörü, ayrım yapmadan kınıyor, hepsine karşı oldugumuzu yineliyorum. Yanlış bir insan hakları ve demokrasi anlayışı yozlaşmaya neden olmaktadır. Yurttaşlık ve ulus bilinci, varlığımızın temelidir. Ümmet yapısına dönülemez. "Herkese kendi hukuku”, kapitilasyona çağrı ve anarşidir. 
   Demokrasi, anarşi kazanı değildir. Din karşıtlığı varmış gibi lâikliğe saldırıp şeriat düzeni çağrılarıyla ulusu bölmenin en az %80 ni lâik ve müslüman 
halkımızı aldatmaya ve kışkırtmaya çalışmanın anlamı yoktur. Ayrı dinden olanların : kardeşçe yaşadıgı Ülkemizde aynı dinden olanları birbirine düşman 
kılacak biribirinden ayıracak söz ve eylemlerden, asla olur verilmeyecek giririşimlerden kacınılmalıdır.  Kimse müslümanlığa ve ölçülü dinsel öğretime 
karşı çıkmamalıdır. Özel yaşamın özgürlüğüyle hukukla sınırlı devlet gerekleri ayrıdır. Dinsel bölücülük ve dinsel terör de İnsanlıga aykırıdır. 

  Selçuklu, Osmanlı va da İran örneklerini dayatma oyunları ibretle izlenmekte dir., Demokratik, hukuksal, çağdaş ve atatürkçü düzeni değiştirmeye ulus yerine ümmeti geçirmeye hiç bir kişi ve kuruluşun gücü yetmeyecektir. Uluslararası kuruluşların kimi dost ve komşu ülkelerin Sevr düşleri boşa çıkacaktır., İkilemleri ve insanlık suçlarını önleyemeyecekleri kendilerini güç duruma düşürecekken toplumsal barışı ve ulusal dayanışmayı bozarak, Sivas olayları gibi, ilerde pişman olup utandıracak eylemlerden uzak kalınmalıdır. Lâik cuhmuriyetten asla dönülemez. Allah’a inananların  lâik olamayacağı, lâiklerin de Allah'a inanmayacakları görüşü yanlıştır.

Cumhuriyetin nitelikleri, özellikle lâiklik konusunda, eğitimde, yönetimde ve yargıda yapılması zorunlu çalışmalara başlamak zamanı geçmektedir. 

Lâiklik giderse abartısız Cumhuriyetde gider. İçte ve dışta kötü niyetliler belli. En azından Cumhuriyet biçimsel olur, sözde kalır, özü boşalır. Öğrenim Birliği Yasasının savsaklanması yetmiyormuş gibi siyasal nedenlerle gereksiz Üniversite ve Fakülte açarak oy sağlamaya ağırlık verilmesi, lâikliğe bağlılık sözlerine inanmayı güçleştirmektedir. Devlet olanaklarıyla devlet karşıtı yetiştirme ve devlet düşmanlığına destek verme anlamındaki uygulamalardan, sakıncası giderek ortaya çıkan oluşumlara gözyummaktan vazgeçip etkin düzenlemelere girişilmelidir. 

   Kendisine ve partisine devletten daha çok önem verme anlayışının neden olduğu durumların zararı ulusa çektirilemez. 

   Kadrolaşma yakınmalarıyla ilgilenilmesi ve doyurucu yanıtlar verilmesi gerekir. Şeriat düzenine hoşgörü, demokrasiye hor görüdür. 
    Karşılıklı sevgi, saygı, güven, hoşgörü ve anlayışla uygarlık koşumuzu hızlandırmalı, aydınlığı azaltmamalıyız. İçeride güçlü olmayan, dışarıda güçlü olamaz. Sorunları, hukukun üstünlüğü ilkesini benimseyerek çözmek, usu ve bilimi en gerçek yol gösterici bilerek çalışmak, en uygun tutumdur. 

Güçlü dayanakları içeren, yasama organının bile değiştirmesi olanaksız Anayasa Mahkemesi kararının, YÖK'ün isteğiyle olduğu söylenerek kimi üniversite ve fakültelerin anayasa suçu niteliğindeki uygulamalarıyla geçersiz kılınması ve bu duruma el konulmaması ilgililerin sorumluluğundadır. 

Hukuk Devletinin hiçbir biriminde., Siyasal Simge gibi kullanılan Başörtüsü, Peçe ve çarşafla ayrım ve gösteri yapılamaz. 

Yargı kararlarını da Kimse gözardı edemez. 

Yargı kararlarına Uymak, Demokrasinin ilk koşuludur.

ADALET-ANAYASA YARGISI

Sorunları kotarmak için hukuk sisteminin yeterli ve etkin olması gerekir. Tersine durumda, adalet gerçekleşemez. Gelişen dünyada değişen umut ve gereksinimlere doyurucu yanıtlar verilmezse kamu düzeni sarsılır. Yasalar, bir yandan toplumun kararlılık etkenlerini yansıtıp doğrulayarak bunların yokluğunun düzensizlik ve adaletsizlik getireceğinin kanıtı, öbür yandan düzenin ve adaletin erdemini ortaya koyarak toplumsal değişimlerin uzlaştırıcı ve güçlü bir aracıdır. Süreçleriyle birlikte insan yaşamını, tüm toplumsal ilişkileri ve yönetim yapılarını kapsayan hukuk, çağın gerisinde kalamaz. Hiç bir güç denetimsiz olamaz. Yargı organları yalnız anayasayı yapmazlar, kararlarıyla onu yenilerler. Anayasa Yargısı, bu konuda yetkili tek organ olarak bağlayıcı ve kesin yorumlarıyla duraksamayı önleyerek, hukuksallığı sağlayarak yasama organına en yararlı katkıda bulunur. Yönetime inancın sarsılması da bu yolla önlenir. Mahkememizin, "Anayasal Demokrasinin özgün kurumu olarak yargı birlikteliğine çok önem verdiğini belirtiyor, başta Yüce Divan, siyasal partilerin akçalı denetimi olmak üzere üye seçimleri konusunda olumsuz yazı, 
konuşma ve tutumların sakıncalar getireceğine değinmekle yetiniyorum. 

30 yılda 7 kez başarılı Yüce Divan çalışmasının birikimi, güç edinilir deneyimi, bu görevin verilme gerekçesi, önceki oluşumları ile Anayasa Mahkemesi'nin siyasal parti sorunlarına bakma olgusunu gözaıdı eden konuşmaların ciddiyetle ilgisi yoktur. Adaleti hıza kıydırmadan, işleri en kısa zamanda bitimıe çabamızın beklenen dosyalar nedeniyle sonuç vermemesi bizi de üzmektedir. Yolsuzluk olaylarına el konulup gerekli işlemlerin her katta kısa zamanda yapılması ve yargılamaların hızlandırılması tüm ilgilileri rahatlatacak, devlet erklerine inan ve güveni artıracaktır. Türk yargısında dayanışmayı gölgeleyecek davranışlardan tüm ilgililerin kaçacağına inanarak yanlı ve yanlış girişimlere yanıt vermiyorum. 
Yargıtay’ımızın ve Danıştay'ımızın özellikle Mahkememize yakınlıkları bilinen yeni Başkanları döneminde daha yapıcı yaklaşımlar içinde olunacağına, dayanışmanın artacağına inanıyoruz. Kişilikli, saygın ve onurlu hukukçulara herkes güvenmelidir. Yargılamada yeniliklerle hızlı, doyurucu ve ucuz adalet gerçekleştirilerek hak arama yolları genişletilmeli, hukuk dışı yöntemler engellenmeli, adalet kolluğu kurulmalıdır. 

   Yargıdan yakınılmamak, Yargıyla övünülmelidir. Başarıyla çalışan Askerî yargının görev alanı, Kuruluş amacına, hukuksal konumuna ve yapısına uygun biçimde yeniden çizilerek gereksiz yükten kurtarılmalıdır. Yargının bir öğesi niteliğindeki Noterliğin sorunları da ivedi çözüme kavuşturulmalıdır. 

    Barolar tam bağımsız olmalıdır. Yargı kuruluşlarına, yargıç, savcı ve avukatlara yönelik eylemler, hukuka yöneliktir. Kaba gücü yansıtan bu ilkellikleri, Silâhlı Kuvvetlerimize ve kolluk güçlerimize saldırıları kınıyor, önlenmeleri için etkin yaptırımların getirileceğini, sağduyunun egemen olacağını umuyorum.

Seçimler, hem demokrasi sınavıdır, hem demokrasinin namusudur. Yönetim ve denetiminin, hiç kimseye kuşku vermeyecek biçimde yerine getirileceği mutlaktır. Seçilmiş yargıçlar bu görevi, şimdiye kadar olduğu gibi, başarıyla yaparak yargıyı daha yüceltecekler dir. Bilinmektedir ki hukuk devleti niteliği, insan hak ve özgürlüklerine saygısıyla Cumhuriyet'in gerçek göstergesidir. İçte güven, dışta inandırıcılıkta eşdeğerdir. 

     Siyaseti her şeyin önüne geçirip yargıyla, bilimle, ahlâkla, ulusal değerlerle alay edercesine yalnız "oy"u ölçü alıp oy için ödün vermek, gereksiz hoşgörüyle kurumlan yıpratmak giderilmesi güç boşluklar yaratır. Anayasal ve hukuksal kurum ve ilkeleri toplum yeterli ölçüde benimseyip desteklemezse, bu yöndeki savunmalar gereken sonucu sağlamaya yetmez. Anayasa ve hukuk saygısının devlet katında tam olarak sağlanamadığı ya da yitirildiği bir toplumda ilgili kurumların kendi kendini savunması çok güçtür. Anayasaların kaynağı, ruhu ve dayanağı özgürlüktür. 

Anayasalar, Ulusun bağımsız ve özgür yaşama istencinin hukuksal belgesidir, toplu yaşama andıdır. Anayasa düzeni, gerçekte özgürlükler düzenidir. 

Özgürlükleri güvenceye bağlamayan anayasanın içi boştur. Böyle bir anayasa kendine anlam kazandıran, değerli ve saygın kılan içerikten yoksundur. 
Anayasaların asıl bekçisi toplumsal bilinçtir. Yargı kararları toplumun malıdır. Yazılı kurallara gücünü ulusun inanı, güveni, bağlılık ve özeni sağlar. Bu özellikler gözetilerek, her tür savsaklama eğilimlerine karşı çıkılmalıdır. 

Hangi nedenlerle olursa olsun, yargı kararlarının yönetsel işlemlerle geçersiz ve etkisiz kılınmasının hukuk dışına düşmek olduğu bilinmezse, yakınanlar değişse de yakınmalar kesilmez. Devlet adına davranmanın hukuksal ölçüleri çiğnenmemelidir.

Anayasa Mahkemesi, yıl içinde çok önemli bir dönemeci geçmiştir. 

Kimi çevrelerin eleştirdiği, "yürürlüğü durdurma" konusunu bir kararla öngörmesi, başlı başına bir aşamadır, iptalleri olasılıkları bulunduğunda, 
bir yasa, KHK ya da TBMM İç tüzüğünün iptali istemi karara bağlanıp yayımlanıncaya kadar, Anayasa Mahkemesi, Anayasanın özüne ve amacına 
uygun olarak hukukun üstünlüğünü sağlamak, kararlarının etkinliğini korumak, uygulamadan doğacak giderilmesi güç ya da olanaksız durumları ve zararları önlemek için bu metinlerin yürürlüğünün durdurulmasına karar verilebileceğini iki kez kabul etmiştir. Bu önemli aşama, Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı yasama organının yasa çıkarmasını, yürütmenin KHK düzenlemesini ve işlem yapmasını engelleyerek hukuk devleti konusunda daha sağlıklı bir ortam yaratacaktır.

Ayrıntıya ilişkin açıklıkları ilgili kararlarda yazılı, özetle belirttiğim koşulların varlığına bağlı bu kurum, Anayasa Mahkemesi'nce alınan iptal kararlarının sonuçsuz kalmasının sakıncalarını da karşılamış olmaktadır. 

Kaldıki yürürlüğün durdurulması kararına karşın red kararı da verilebilir. Sonuç red ya da iptal olsa da yürürlüğü durdurma kararı verilmesinin bir zararı değil, tersine yararı vardır. Sonuçtaki red durumu, Anayasaya uygun bir yasaya göre geçerli işlemlerin gerçekleştirilmesini sağlamış olacaktır. 

   Yürürlüğün durdurulması kararı bir engelleme, geciktirme, güçlük çıkarma, bir önleme değil, bir önlemdir. Hukuksal sağduyu özeni dir. Yasa koyucu gibi davranarak yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde karar vermekten, yasama organının siyasal takdirine karışmaktan özenle kaçınan Mahkememiz, bu kurumu Türk anayasa hukukuna kazandırmıştır. Kararın, uygulamada ve öğretide doğrulanıp övgüyle karşılanan gerekçesi örnek düzeyde doyurucudur. Anayasaya uygunluk denetimi, etkin bir araca kavuşmuştur.

KİMİ ANAYASAL DURUMLAR

Siyasal partilerin kapatılması davalarında Anayasanın ilgili maddeleri ile geçici 15. Maddesi gereğince, Anayasaya aykırılıkları savında bulunulamayan 
ve bu nedenle ihmal de edilemeyen yasa kurallarının uygulanması zorunluluğu kimi eleştirilere neden olmuşsa da belirtilen bu dayanaklar karşısında hiç birinin haklı yönü yoktur. Siyasal partilerin hiç bir durumda kapatılamayacağı görüşü, hiç kimseye ceza verilemeyeceği görüşü gibi gerçeklere aykırıdır. Anayasa Mahkemesi partilerin kapatılmasından mutluluk duyacak bir organ değildir. Bugüne değin verilen kapatma kararları, dosyaların içeriğine, ilgili Anayasa ve yasa kurallarına uygundur. Mahkemenin, görevini yapmaktan ötede bir amacı bulunmamaktadır. Yeni Anayasa hazırlıklarında kimi durumlar ve yöntemsel nedenlerle kapatma yerine caydırıcı yaptırımlar getirilebilir. 

   Kapatma, devletin varlığı gibi çok önemli konularla sınırlanırsa hukuksallık daha güçlü olur. Bu arada Anayasa ile Siyasi Partiler Yasası'nın uyumu ele alınmalı, Anayasa'ya göre dar ya da geniş olan yasa kuralları değiştirilerek çelişkiler giderilmelidir.

  Siyasal Partilerin akçalı denetimleri önemli durumlara bağlanmalı, güçler ayrılığı ilkesi gözetilerek yaptırımı, Anayasa Mahkemesi belirlemek 
üzere denetiminin ön işlemleri TBMM ve Maliye Bakanlığı dışında bağımsız kurullara verilmelidir.

Bu bağlamda, yasama dokunulmazlığı ve üyeliğin düşmesi konulan, tartışmaları gereksiz kılacak bir açıklıkla yeniden düzenlenmelidir. Anayasanın 84. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasındaki "düşme" ve sona erme nin ayrı durumlara bağlı olduğu unutulmadan maddenin özellikle birinci ve ikinci fıkraları gerçekçi ve hukuka uygun biçimde yeniden düzenlenmelidir. Milletvekili andına aykırı tutumların sorumluluk kapsamına alınmasına açıklık verilebilir.

   Uluslararası kurumlara üye olmanın doğal gereği, bir anımsatma beklenmeden yerine getirilmelidir. 
  Yargının bu konuda uygulama yapabilmesinde duraksamaları kaldırmak için Anayasa değişikliği gerçekleştirilerek açık kurallar yürürlüğe konulmalıdır. 
Bu durumda, ulusal egemenlikten ödün verilmiş olunmaz. 
   Ulusal üstü kuralların uygulanması, uluslararası yetkili kurulların kararlarına uyulması, kimi yakınma ve güçlükleri önleyecek, demokratikleşme hızlanacaktır. 

Anayasanın 15. Maddesininde gerektirdiği bu değişiklik yine Anayasanın 13. ve 14. maddelerindeki birliktelik gözetilerek yapılmalıdır.

   Bu arada siyasal yaşamın vazgeçilmez öğesi olan siyasal partilerimizin özenli davranışlarının toplumsal barışa büyük katkısı olacağını vurgulamayı 
yararlı buluyorum. 

   Ulusal değerlere, yaşamsal ilkelere bağlılıktan ayrılmamak yükümlülüğü tartışılamaz. İşlerine geldikçe demokrasiden yararlanan kendilerince yeterli düzey ve durum sağlanınca demokrasiyle asla bağdaşmayan baskıcı düzenleri gerçekleştireceklerini söyleyenler, demokrasinin sahipsiz oldugunu sanmamalıdırlar.  Olumlu olumsuz herşeyi konuşanların İnsan haklarından hukuk devletinden, hukukun üstünlüğü ilkesinden hukuka baglılık ve saygı özeninden söz etmemeleri, Anayasa Mahkemesinin karara bağladıgı bir konuda Anayasanın ve yasaların ilğili kuralları değiştirilmedentersine uygulamanın  olanaksızlıgını eylemli biçimde kaldırmaya katkı sözü vermeleri füş kırıcıdır.,

    Ekonomik sorunların önemini yadsımak olanaksızdır. Bireylerin birbirine karşı da sorumlu oldukları demokraside toplumun çıkarları üstün tutulur. Ancak ekonomi tek sorun, tek dayanak, tek etken değildir. Bu konudaki çabalann ve özenlerin olumlu sonuç vermesini diliyor ve herkesi özveriye çağırıyoruz. Adaletli, etkin ve gerçekçi vergi yasaları ertelenmemelidir. Sosyal adalet ilkesine bağlılığı yansıtacak uygulama yöntemleriyle, ekonomik alandaki son kararlarla ücretlilerin artan yükü hafifletilmelidir. Ülke sorunlarının çözümünde yüklerin dengeli ve adaletli dağılımı, özveriyi doğallaştırır ve gerçekleştirir. Geniş kesimleri güç duruma sokacak ölçüsüzlüklerden, haksızlıklardan ve siyasal amaçlı uygulamalardan kaçınılırsa başarı sağlanmaması için neden kalmaz. Ulusumuz, ülkesi için elinden geleni yapmayı, yoksunluk ve güçlüklere katlanıp dayanmayı, tarihsel örneklerle kanıtlamıştır. 

   Devletin de tutumlu olmasını, gereği yönünden, ekonomiye verilen önem kadar, Cumhuriyetin niteliklerine, adalete, eğitime, sağlığa, insanımıza sahip çıkılmasını bekliyoruz. 

Ekonomik güçlükler aşılır, terör bitirilir ama ilkeler yıkılırsa herkes altında kalır. 


2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder