16 Aralık 2019 Pazartesi

Türkiyenin Uluslararası Toplumun Terörle Mücadele Çabalarına Katkıları.,

Türkiyenin Uluslararası Toplumun Terörle Mücadele Çabalarına Katkıları.,


     Türkiye, FETÖ'den etnik bölücü PKK’ya, aşırı solcu terör örgütü DHKP-C’ye, El Kaide ve DEAŞ gibi dini istismar eden terör gruplarından “17 Kasım” ve ASALA gibi terör örgütlerine kadar, terörizmin farklı biçimleriyle yıllardır mücadele etmektedir.

Türkiye’yi hedef alan terör grupları ülkemizin sınırlarının dışında teröristler için eğitim kampları kurmakta, fon toplamakta ve medya organları yoluyla propagandalarını yapabilmektedirler. Terör örgütlerinin liderleri, terör suçlarının failleri, hamileri ve finansörleri Türkiye dışında serbestçe dolaşabilmekte dirler.
Bu tehdide karşı uzun yıllardır verdiğimiz mücadeleden çıkarılan temel derslerden biri uluslararası düzeyde somut işbirliği tesis edilmeden, terörle mücadelede başarılı olunamayacağıdır.
Bu anlayıştan hareketle Türkiye, uluslararası toplumun terör tehdidine karşı farkındalığını artırma çabalarında her zaman ön planda olmuştur. Terörle mücadelede daha etkin mekanizmalarının oluşturulmasını teminen, gerek ikili planda, gerek çeşitli uluslararası platformlarda ciddi çaba göstermiştir.

Türkiye, bu çabalarında şu hususları vurgulamaktadır:

· Terör, Uluslararası barış ve güvenliğe yönelik büyük bir tehdit teşkil etmektedir ve motivasyonu ne olursa olsun; nerede, ne zaman ve kim tarafından işlenirse işlensin hiçbir terör faaliyeti meşru görülemez.

· Teröristlerin barınmasının önlenmesi için “İade et veya Yargıla” prensibi temelinde devletler arasındaki işbirliği artırılmalıdır.

· Uluslararası toplum, terör örgütleri arasında ayırım gözetmemelidir ve terör gruplarının, üyelerinin ve eylemlerinin önlenmesinde, sindirilmesinde, takibinde ve yargılanmasında aynı kararlılıkla hareket edilmelidir.

· Terörü herhangi bir din ya da etnik grupla ilişkilendirmek tamamen yanlıştır ve teröristlerin amaçlarına hizmet etmektedir.

Son dönemde artan terör tehdidi uluslararası işbirliğinin önemini daha da ortaya çıkarmıştır. Bu bağlamda, günümüzde uluslararası toplum emsali bulunmayan ölçekte bir tehditle karşı karşıya bulunmaktadır. Terör örgütleri küreselleşmekte, çok daha büyük ölçekte kayıplara yol açabilecek şiddet kapasitesine ulaşmakta, gelişen sosyal medya imkânları sayesinde kendi söylemlerini yayma ve gençleri şiddete teşvik etme yeteneklerini arttırmaktadırlar. Dünyanın herhangi bir bölgesinde, sadece yanlış zamanda yanlış yerde bulunan insanları ayırt etmeden hedef alan bir terör saldırısının gerçekleşmediği bir gün neredeyse yok gibidir. Yabancı Terörist Savaşçılar olgusu bu endişe verici gerçeğin bir tezahürüdür.
Türkiye, Yabancı Terörist Savaşçılardan kaynaklanan tehditte meydana gelen değişiklikler doğrultusunda uluslararası düzeyde alınan güvenlik önlemlerinin güncellenmesine yönelik çalışmalara aktif katkı sağlamaktadır. Bu bağlamda Türkiye, çok boyutlu bir sorunu teşkil eden YTS olgusuyla mücadele kapsamında 21 Aralık 2017 tarihinde kabul edilen YTS’lere ilişkin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2396 sayılı karar tasarısına eş-sunucu olmuştur.

Bu büyüyen tehditle başa çıkabilmek için, etkin, çabuk ve eşgüdüm halinde küresel yanıtlar verilmesi zaruridir.

Sınır ötesi bir tehdit teşkil eden terörizme karşı uluslararası dayanışma ve müşterek yeteneklerin de kaydadeğer bir şekilde geliştiğinin vurgulanmasında fayda görülmektedir. Bu çabalarda, uluslararası toplumu temsil yeteneğine sahip tek evrensel örgüt olan, ayrıca terörizmle mücadelenin çeşitli boyutlarını bütüncül bir yaklaşımla ele alma kapasitesini haiz Birleşmiş Milletler merkezi bir rol oynamaktadır.
Terör eylemlerini cezalandıran ve üye devletleri terörün çeşitli boyutlarıyla mücadelede işbirliğine zorlayan küresel hukuki bir çerçevenin olması çok önemlidir. Bugüne kadar, teröre karşı belirtli terör eylemleriyle ilgili on sekiz uluslararası belge uygulamaya konmuştur.
Buna ek olarak, Güvenlik Konseyi özellikle 1267 ve 1373 gibi kararlar ve bu kararların uygulanması amacıyla oluşturduğu farklı Komiteler yoluyla terörle mücadelede aktif bir rol üstlenmiştir.
Aynı zamanda, Birleşmiş Milletler sistemine ait birçok program, ofis ve ajans teröre karşı belli aktivitelerde yer almak suretiyle üye ülkelerin etkin terörle mücadele kapasitesi inşa etmelerine yardımcı olmaktadır.

    2006 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Terörle Mücadele Stratejisi de önem taşımaktadır. Dört temel dayanak üzerine kurulu olan Strateji, Birleşmiş Milletler Üye Devletlerinin; kim tarafından, nerede ve hangi amaçla olursa olsun terörizmle mücadele için ortak bir strateji ve operasyonel bir çerçeve üzerinde anlaştığı ilk örneği teşkil etmektedir.
Türkiye, Birleşmiş Milletler sistemi altında evrensel bir hukuki çerçevenin geliştirilmesinde aktif bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda Türkiye, tüm BM terörle mücadele araçlarına taraf olmuştur. Küresel Strateji’yi güçlü bir şekilde desteklemekte ve BM Güvenlik Konseyi kararlarını azimle uygulamaktayız.
Türkiye ayrıca, ABD’yle birlikte Terörle Mücadele Küresel Forumu (TMKF) girişiminde bulunmuş ve sözkonusu organa Eylül 2011 -Nisan 2016 arasında eşbaşkanlık etmiştir. Türkiye, Eylül 2017’ye kadar, TMKF içerisinde AB ile birlikte Afrika Boynuzu Çalışma Grubu’nun da eşbaşkanlığını yürütmüştür. TMKF bünyesinde 2016 yılında geliştirilen “Radikalleşmenin Yaşam Döngüsüyle Mücadele Araç Seti” konulu girişime ve 2017 yılında geliştirilen “Kamuya Açık Hedeflerin Terör Saldırılarından Korunmasına İlişkin Antalya Memorandumu”na ülkemiz ABD ile birlikte öncülük etmiştir.
Türkiye, DAEŞ’e Karşı Küresel Koalisyonu’nun aktif bir üyesidir ve koalisyon içerisindeki YTS çalışma grubuna eşbaşkanlık etmektedir. Ayrıca, terör örgütünün Suriye ve Irak’taki etki alanları önemli ölçüde azaltan Fırat Kalkanı Operasyonuna liderlik etmiştir.

Ülkemiz, YTS’lerle mücadele bağlamında gerekli önlemleri esasen BMGK’nın konuyla ilgili 2178 (2014) sayılı kararından önce almaya başlamıştır. Bu çerçevede, yabancı terörist savaşçıların bölgeye akışını engellemek için güvenlik önlemlerini artırmış, bu çerçevede güvenlik riski yarattığı değerlendirilen şahıslara ülkeye giriş yasağı konulmuştur. Keza, terör örgütleriyle ilişkisi olduğundan şüphelenilen ve yasadışı yollarla ülkemize giriş yapan yabancılar ilgili kurumlarımızca tespit edilerek idari gözetim altına alınmakta ve “Geri Gönderme Merkezlerine” sevk edilmekte ve sonrasında sınır dışı edilmektedir. Çeşitli havalimanı ve otobüs terminallerinde kurulan Risk Analiz Gruplarınca şüpheli görülen yabancılar kontrol edilmekte ve gerektiğinde ülkeye girişlerine izin verilmemektedir. Güvenlik güçlerimiz ayrıca yurt içinde DAEŞ, El-Nusra ve El Kaide iltisaklı olduğu tespit edilen çevrelere yönelik kapsamlı operasyonlar icra etmektedir.
Türkiye, küresel bir karapara aklama karşıtı ve terörizmin finansmanıyla mücadele organı olan Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) de bir üyesidir. Türkiye, FATF tavsiyelerine bütünüyle riayet etmek için terörizmin finansmanıyla mücadele konusunda mevzuatını ve uygulamalarını sürekli gözden geçirmektedir. Türkiye ayrıca, FATF bünyesinde ABD‘yle birlikte, 2015 yılında DAEŞ’ın finansmanına ilişkin bir rapor hazırlamıştır. Türkiye’nin finansal istihbarat birimi olan Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ulusal düzeyde savcılar ve kolluk kuvvetleri ile işbirliği ve eşgüdüm içerisinde faaliyet göstermektedir. MASAK ayrıca, EGMONT Grubu aracılığıyla diğer finansal istihbarat birimleri ile işbirliği içerisindedir ve FATF’in çalışmalarına aktif olarak katkı sağlamaktadır. Türkiye, terörizmin finansmanını cezalandıran ve teröristlerin mal varlığını donduran 1267 ve 1373 sayılı BMGK kararlarının etkin bir şekilde uygulanması için FATF tavsiyeleri ile uyum içerisinde hukuki bir çerçeve hazırlamıştır.
Terörizmin başta uyuşturucu kaçakçılığı olmak üzere, çeşitli örgütlü suçlar vasıtasıyla finanse edildiği tüm platformlarda kabul edilen bir olgudur. Coğrafi konumu nedeniyle ise ülkemiz, sözkonusu suçlar için transit güzergahı konumundadır. Bu haliyle sorunun çözümü uluslararası işbirliğini gerektiren ortak bir sorumluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye de konuya bu anlayışla yaklaşmakta ve ulusal düzeydeki çabalarının yanısıra, bölgesel ve küresel düzeyde işbirliğinin pekiştirilmesine yönelik çabalara da kuvvetle destek olmaktadır. Bu çerçevede, BM Uluslararası Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) ile yakın bir işbirliği yürütmektedir. Türkiye, UNODC’ye en çok katkıyı sağlayan ülkeler arasındadır. Ankara’da bulunan ve ülkemizdeki ilgili kurumların temsilcilerine ilaveten, diğer ülkelerin kanun uygulayıcı birimlerine de uyuşturucu ve örgütlü suçlarla mücadele alanında eğitim veren “Türkiye Uluslararası Uyuşturucu ve Organize Suçlarla Mücadele Akademisi” de ülkemizin UNODC ile işbirliği çerçevesinde kurulmuştur.

Türkiye, terörle mücadelede uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesine yönelik çalışmalar kapsamında, BM ve bölgesel kuruluşların kapasite geliştirme çabalarına katkıda bulunmanın yanısıra, talep eden ülkelerle de ikili düzeyde kapasite geliştirme programları gerçekleştirmektedir. Bu bağlamda, Emniyet Genel Müdürlüğümüz tarafından 1997-2017 yılları arasında düzenlenen kurslarda, çoğunluğu Afrika kıtası, Orta Doğu ve Orta Asya ile komşu coğrafyamızda yer alan ülkelerin polis teşkilatlarından olmak üzere, 77 farklı ülkeden 32.597 kanun uygulayıcı personel eğitilmiştir. Diğer taraftan ülkemiz, bugüne kadar 93 ülkeyle güvenlik işbirliği alanında 170 Anlaşma, 114 ülkeyle de 957 hukuki belge imzalamıştır. Halihazırda çok sayıda ülkeyle güvenlik işbirliği anlaşması imzalanmasına yönelik müzakereler de sürmektedir.

http://www.mfa.gov.tr/turkiye_nin-uluslararasi-toplumun-terorle-mucadele-cabalarina-katkilari.tr.mfa

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder