16 Aralık 2019 Pazartesi

ERMENİ SOYKIRIMININ KABUL EDİLMESİ TÜRKİYE’YE KARŞI BİR İNSANLIK AYIBIDIR.

ERMENİ SOYKIRIMININ KABUL EDİLMESİ TÜRKİYE’YE KARŞI BİR İNSANLIK AYIBIDIR.


Dr.Tahir Tamer Kumkale, 

14 ARALIK 2019

ABD SENATOSU’NUN OYBİRLİĞİ İLE ERMENİ SOYKIRIMINI KABUL ETMESİ TÜRKİYE’YE KARŞI BİR İNSANLIK AYIBIDIR. DERHAL KARŞI ATAĞA GEÇİLMELİ VE CEVABI MİSLİ İLE VERİLMELİDİR.


Ermeni meselesi denilen ve Ermeni milletinin gerçek çıkarlarından ziyade dünya kapitalistlerinin ekonomik çıkarlarına göre halledilmek istenen mesele, Kars Antlaşması ile en doğru çözüm şeklini buldu. Asırlardan beri dostane yaşayan iki çalışkan halkın dostluk bağları memnuniyetle tekrar kuruldu. (1 Mart 1922)
Türkiye–Amerika ilişkilerinde son günlerde giderek artan gerginlik sonucunda ABD Kongresi ve Senatosu tarafından oy birliği ile kabul edilen “Ermeni Soykırımının tanınması” konusunu ciddiye almak gerekir. Bu konu yöneticilerimiz tarafından yapılan birkaç cılız kınama ve yok saydık sözleri ile geçiştirilemez.
Çünkü günümüz dünyasında küresel güçlerin emperyalist çıkarları için yaptıkları ülke işgalleri böyle başlamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti tüm milli güç potansiyelini kullanarak ve tüm organları ile son yıllarda giderek artan bu tip saldırılara karşı topyekun karşı koyacak bir çalışma içine girmelidir.
1980 Askeri yönetimi döneminde Türkiye; Milli Güvenlik Konseyi koordinatörlüğünde ayni elden hazırlanan operasyon planlarını uygulayarak küresel güçlerin desteği ile tüm dünyada temsilciliklerimize saldırıya geçen ERMENİ ASALA terörünü tamamen sıfırlamayı başarmıştır. Bugünde benzeri bir çalışmanın gecikmeksizin yapılması zorunludur.

Bulunduğu hassas coğrafyada her alanda kuşatılmış olan ve psikolojik saldırılarla içeriden teslim alınmaya çalışılan kendi içinde böyle bir sorunu yoktur. Lozan Barış Antlaşmasına göre azınlık statüsünde bulunan Ermeni yurttaşlarımızın diğerlerinden farkı yoktur. Bin yıldır Türk toplumu ile kaynaşmış halde yaşayan Türkiye Ermenileri, tamamen dış kaynaklı olup küresel güçlerce canlı tutulan Ermeni sorunundan en fazla etkilenen ve tedirgin olan kesimdir.
Türkiye ilk şoku 27.1. 1973’de Los Angeles Başkonsolosumuz Mehmet BAYDAR ile Konsolos Bahadır DEMİR’in 78 yaşındaki Amerikan uyruklu Diaspora Ermenisi Gurgen Yanikiyan tarafından şehit edilmesi ile yaşadı.

    Bizim nesillerimize Ermeni Sorunu ile ilgili olarak okullarda bilgi verilmedi. Yani konu hakkında yöneticilerimiz dahil tamamen bilgisiz ve cahildik Çünkü o tarihlerde bu konuda bilgi elde edebileceğimiz tek kitap Esat Uras Bey’in “Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi” eseriydi. Ama o tarihlerde dünya kütüphanelerinde masum Ermenilerin Türkler tarafından nasıl vahşice soykırıma tabi tutulduğunu anlatan sözde bilim adamlarınca hazırlanmış on binlerce eser vardı. Bu eserlerle Osmanlının Ermeni tebaasına yaptığı mezalim ders olarak okullarda öğretiliyordu.

Bugün hala cisimleri küçük ama emelleri çok büyük olan Diaspora Ermenileri küresel güçler elinde olarak oyuncak olduklarının farkına varamamışlardır. Çünkü bugüne kadar küresel güçlerin elinde ciddi bir oyuncak olmaktan öteye geçememişlerdir. Onlara vadedilen Büyük Ermenistan Devletinin kurulması tam bir ütopyadır. “Hadi gelin alın bu toprakları size verdik. Kurun devletimizi desek” dahi bunu gerçekleştirecek güçleri yoktur.

Emellerini elde etmede kendi güçlerinin yetmeyeceğini iyi bilen Ermeniler sorunlarını dünya kamuoyuna taşıyarak yeteri kadar dış destek elde etmişlerdir. Osmanlı’dan başlamak üzere Türk tarafı da boş durmamıştır. Her türlü yola başvurarak haklılığını ispat etmeye çalışmış ve asıl soykırımın kendilerine karşı yapıldığını her platformda vurgulamaktan geri kalmamıştır.
Bugün gelinen noktada Türkiye tarafından bilimsel bütün veriler ortaya konulmasına ve batı kaynaklı belgeler de kullanılmasına rağmen Türk tezi kandırılmış ve yönlendirilmiş çevrelerde yeteri kadar kabul görmemiştir. Küresel güçler medya ve para kaynaklarını kullanarak “Soykırım yapıldığı” tezinin kabulünde başarı olmuşlardır. Bu güçler menfaatlerinin odaklandığı Kafkasya ve Ortadoğu politikaları için Ermenilerin yanında yer almaya devam etmişlerdir.
Ermeni soykırımı iddiaları bugüne kadar doğruluğu ispatlanmamış olan hatırat türü sübjektif yayına dayanmaktadır. Halbuki “Tarih belge ile yazılır” hükmü ortadadır. Arşivlere dayalı bilimsel çalışmalar ön yargıyla gelişen siyasi yaklaşımları ortadan kaldıracaktır. Bu nedenle batı ülkelerinde siyasi bir yaklaşımla ele alınan Ermeni konusunun tarihin asıl kaynaklarına inilerek değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamak lazımdır..
Türkiye, Ermeni Soykırımı konusu ile çok geç karşılaşmasına rağmen bugüne kadar çok ciddi bilgi birikimi sağlayan planlı çalışmalar yürütmüştür. Devletin kontrol ve koordinasyonu altında yürütülen bu faaliyetlerden birkaçı şöyle gelişmiştir;

– DEVLET ARŞİVLERİ AÇILMIŞTIR: 

Osmanlı resmi devlet arşivlerinin Ermeni soykırımı iddialarının meydana geldiği farz olunan bölümleri zamanından önce tasnif edilmiş ve arşivlerin tamamı 1980 yılında bilim adamlarının kullanımına açılmıştır.

– ÜNİVERSİTELERDE ERMENİ SORUNU ARAŞTIRMA MERKEZLERİ 

KURULMUŞTUR: Bazı üniversitelerimizde Türk-Ermeni İlişkilerini bütün yönleri ile bilimsel ortamda ortaya çıkaracak Araştırma ve Uygulama Merkezleri kurulmuştur. Ayrıca konu doktora ve master tezleri seviyesinde incelenip pek çok bilimsel eser hazırlanmıştır. Bu eserler çeşitli dillerde bastırılarak dünyanın önemli merkezlerindeki üniversiteler ile kütüphanelere gönderilmiştir.

BİLİMSEL TOPLANTILAR YAPILMIŞTIR: 

Maliyetinin tamamı devletçe karşılanan uluslararası düzeyde birçok seminer, sempozyum ve paneller gibi bilimsel çalışmalar gerçekleştirilmiştir Bu toplantıların sonuçları kitap, doküman ve broşür halinde birçok dilde basılmış, özel olarak Diaspora Ermenilerinin yoğun faaliyet içinde olduğu ülkelerde dağıtılmıştır.

– ÖRGÜT DAVALARINDA TÜRKİYE MÜDAHİL OLMUŞTUR: 

Özellikle PARİS-ORLY Havaalanı baskını davası başta olmak üzere yurt dışında görülen tüm ASALA davalarına Türkiye müdahil olarak katılmıştır. Konunun uzmanı bilim adamlarımızın bu mahkemelerde ifade vermesi ile faillerin affedilme umutları tamamen kırılmış ve cezalandırılmışlardır.

– ERMENİ SORUNU KONUSUNDA DOKÜMAN NOKSANLIĞI KALMAMIŞTIR: 

Özellikle Türk halkının bilgi noksanını giderecek pek çok kitap, broşür ve kitapçık hazırlanmış, en ücra noktalara kadar dağıtılmış ve halkımızın bilgilendirilmesi ilk elden sağlanmıştır.

– PSİKOLOJİK HARBE, KARŞI PSİKOLOJİK HARP UYGULANMIŞTIR: 

Bu çalışmalarla yabancı kamuoyu olayın gerçekleri doğrultusunda bilgilendirilmeye çalışılmıştır. Avrupalı tüm yönetici ve parlamenterlerin ev adreslerine konuya ilişkin Türk tezini anlatan dergi, gazete ve posta kartları ve film kasetleri gönderilmiştir. Uygulama periyodik olarak ve bıktırıncaya kadar devam ettirilmiştir.

– KONUYA AİT FİLMLER HAZIRLANMIŞTIR: 

    Ermeni soykırımı iddialarının hayal mahsulü olduğu konusunda TRT başta olmak üzere özel sektöre pek çok film hazırlattırılmıştır. İkisini benim şahsen hazırladığım bu filmler çeşitli dillere çevrilerek video kasetleri halinde yurt dışına özellikle basın-yayın organlarına ve Diaspora Ermenilerinin çalışmalarının yoğun olduğu ülkelerdeki yabancı ülke temsilciliklerine gönderilmiştir.
Bu çalışmalar bir elden plânlanmış ve birbirleriyle koordineli olarak icra edilmiştir. Hedef kitle olarak Diaspora Ermenilerinin faaliyette bulunduğu ülkelerin üst düzey yönetim kademesi üzerinde yoğunlaşılmıştır. Doğrudan yöneticiler bilgilendirilip acilen tedbir almaları istikametinde yapılan çalışmaların başarılı olduğu alınan müspet sonuçlarla kendini göstermiştir.
    1983 yılından itibaren Türkiye’nin organize ettiği bu çalışmaların yoğunluğu azalmış, üniversite araştırma merkezlerinin rutin faaliyetleri dışında önemli bir aktivite gösterilememiştir. Oysa karşı taraf boş durmamıştır. Küresel güçler ellerindeki Ermeni oyuncağından asla vazgeçmek niyetinde olmadıklarını her zaman göstermişlerdir. 1991 yılında SSCB’nin dağılmasını takiben bağımsız Ermenistan Devletinin kurulması ile olaylar yeni bir yön ve ivme kazanmıştır.

Sonuç olarak tarih sayfaları şahittir ki; 

    Türk milleti bilerek, isteyerek ne Ermenilere ve ne de başka bir millete soykırım uygulamamıştır. Çünkü Türklerin milli karakter yapısında başka milletlere ve ırklara asla düşmanlık yoktur. Hiçbir zaman olmamıştır. Ayrıca dini değerlerimiz de bunu kesin olarak reddeder. Bununla beraber Birinci Dünya Harbi içerisinde dış destek ve kışkırtma ile Anadolu’da Hırvatistan tebaa Ermeniler ve Müslüman Türkler arasında pek çok hadise meydana gelmiştir. İki taraf birbiri ile adeta kıyasıya çatışmışlardır. Her iki taraftan pek çok masum insanın öldüğü bir gerçektir. Fakat bütün bunların savaş şartlarının doğal olayları olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim Ermeni soykırımı iddiaları ile suçlanarak İngilizlerin İşgal Yönetimi tarafından tutuklanıp Malta’ya sürülen Osmanlı yöneticilerinin düzmece mahkemede dahi beraat ettikleri görülmüştür.
Bugün tamamen sahte Ermeni Soykırımı iddiaları ile mücadele edecek aydınlarımız, üniversitelerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız ve her biri birer kültür elçisi olarak yurt dışında yaşayan milyonlarca Türk yurttaşımız bulunmaktadır. Ayrıca bugün konu hakkında eskiye nazaran çok yeterli bilgiye, belgeye ve tecrübeye, yani mücadele silahlarımız bakımından çok daha fazlasına sahibiz..
Geçmişte olduğu gibi plânlı ve programlı bir karşı fikir saldırısı yaptığımız takdirde, ülkemiz aleyhinde karar alan ülkeler onların küresel oyuncakları durumundaki Diaspora Ermenilerinin sesleri bıçak gibi kesilecektir.
Ben 12 Eylül döneminde yapılan Diaspora Ermenileriyle Mücadele programında fiilen görev almış bir aydın olarak konuya ilişkin tüm bilgi birikimimi ve tecrübelerimi iki kitap halinde gelecek nesillerimize bıraktım. Bu kitaplarda haklılığımızı bilimsel gerekçeleri ile ortaya koyarken devletçe neler yapılması gerektiğini de detaylı vurguladım.
Unutmayalım. 
Biz hem haklıyız ve hemde mağdur olan tarafız. Kazanmak zorundayız. Yeter ki devletimiz bu konuyu sahiplensin ve çare bulmayı amaç edinsin.



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder