MUHARREM İNCE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MUHARREM İNCE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Kasım 2020 Pazar

“Meral Akşener, Bir Batı Projesidir.”

“Meral Akşener, Bir Batı Projesidir.”



Prof. Dr. Anıl Çeçen: 
“Akşener, Bir Batı Projesidir” 
Yörünge; 
Prof. Dr. Anıl Çeçen’le erken seçim kararını, Türkiye’nin beka sorunu olup olmadığını ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan karşında Cumhurbaşkanlığı 
için yarışacak olan CHP’nin adayı Muharrem İnce ile İYİ Parti’nin adayı Meral Akşener’i konuştu.
Prof. Dr. Anıl Çeçen: 
“Meral Akşener, Bir Batı Projesidir.”
Sinan Onuş "SÖYLEŞİ" Ankara, 01 Haziran 2018

Yahudi asıllı bilim adamlarından Bernard Lewis’in, “Orta Doğu’nun Geleceği” isimli bir kitapçığı var. 
Burada, Sovyetler Birliği sonrasında Orta Doğu’ya, “İslam’ın karanlığı çökmüştür” diyor. 
Bu karanlığı önleyecek olanların da Orta Doğu ülkelerinde yaşayan kadınlar olduğunu söylüyor. 
Bu çerçevede hem İsrail hem de Batı dünyası, kadın hareketi ve kadın önderliğini bir kurtarıcı olarak görüyor.

Yörünge, Prof. Dr. Anıl Çeçen’le erken seçim kararını, Türkiye’nin beka sorunu olup olmadığını ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan karşında 
Cumhurbaşkanlığı için yarışacak olan CHP’nin adayı Muharrem İnce ile İYİ Parti’nin adayı Meral Akşener’i konuştu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 
erken seçim kararını açıklarken bir beka sorunundan söz etti?

Türkiye’nin beka sorunu var mı?

Türkiye’nin kurulduğu günden beri beka sorunu var. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu dağıldıktan sonra kuruluş aşamasında ortada 
kalan merkez coğrafya Anadolu’yu esas aldı. O dönemde başta İngiltere olmak üzere, Rusya ve Fransa’nın, Orta Doğu’nun yeniden yapılanmasında 
emperyal planları vardı. Bu coğrafyada, o zamandan bugüne gelen tarihsel süreç içerisinde Güneydoğu’da Kürdistan, Doğu Anadolu’da Ermenistan 
peşinde koşanlar ya da Doğu Karadeniz’de geçmişten gelen Pontus arayışları içerisine girenlerin bu arayışlarını yeni dönemde de gündeme getirdiklerini 
görüyoruz. Yani Türkiye Cumhuriyeti 100. yılına doğru giderken tarihsel olarak beka sorunu vardır.

Öte yandan İkinci Dünya Savaşı sonrasında bu coğrafyada Amerika’nın ve İngiltere’nin desteğiyle bir proje olarak İsrail Devleti kuruldu. 

Bu proje gelecekte Orta Doğu’da Büyük İsrail İmparatorluğu hedefliyor ve eski Osmanlı hinterlandına yayılmayı amaç olarak ortaya koyuyor. 

Bu doğrultuda İsrail ve Amerika, Orta Doğu’da var olan devletlerin hiçbirini kabul etmiyor. Özellikle Irak ile Suriye’nin parçalanmasını istiyor ve şimdi 
de yavaş yavaş İran’ın parçalanması gündeme geliyor. Burada hep Türkiye’yi kullanmak istediler. Ancak ana hedefin, Türkiye ile İran’ı karşı karşıya 
getirmek olarak görüldüğü noktada, Orta Doğu’da İsrail’in büyümesi, bölgeye egemen olması için mevcut devletlerin yıkılması ve parçalanması gerekiyor. 
Irak’tan üç eyaletin, Suriye’den ve İran’dan beş eyaletin gündeme geldiği bir noktada, Türkiye’de de yedi-sekiz bölge valiliği üzerinden bir eyalet yapılanması 
çeşitli mecralarda tartışılmaya başlanmıştır. Buradan da anlıyoruz ki Batılı emperyalistler ve Siyonistler, Osmanlı sonrası kurulmuş olan bölge devletlerinin 
hiçbirisini kabul etmiyor ve bölgedeki bütün devletlerin parçalanması hedefleniyor. ABD Genelkurmay Başkanı Wesley Clark, Orta Doğu’daki yedi devletin 
önümüzdeki on yıl içinde parçalanacağını açıkça ifade etmiştir. İsrail gibi kaçak devletlerin bölgeye egemen olabilmesi için bölgedeki bütün Müslüman 
devletlerin eyaletlere bölünmesi, bunun da mezhep ya da etnik ayrılıklar üzerinden gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir. 

Bu da hem Türkiye hem de bölge devletlerinin tümü için bir beka sorunu olduğunun açık bir göstergesidir.

Türkiye, Geleceğini Güvence Altına Alma Arayışında
Erken seçim kararı, Türkiye’ye yönelik bu planları öteleyebilir mi?

Bu, seçimlerin sonucunda Türk seçmeninin göstereceği demokratik olgunluğa bağlı bir durum. Seçim süreci içerisinde Türkiye, kendisini yeniden toparlayabilir, merkezi devlet gücü yeniden onarılabilir ve bu coğrafyanın geleceği için Büyük Orta Doğu, Büyük İsrail projelerine veyahut Avrupa Birliği projelerine alternatif olarak B Planı’nı ortaya koyabilirse o zaman seçim sürecinden olumlu bir sonuç alabilir. Ancak seçim sürecinde emperyal güçlerin kışkırtmalarıyla alt kimlikli çekişmelere sürüklenirse ya da bölgede başlamış olan sıcak çatışmalar terör hareketleri olarak Anadolu’ya, Misak-ı Milli sınırları içine taşınırsa o zaman Türkiye seçim sürecinden maalesef zayıflayarak çıkacaktır. Böyle bir durumda önümüzdeki dönemdeki gelişmelerde yeterince etkin olunamayacağı için bizi, ciddi boyutlarda zor günler bekleyecektir.

Bu tespitlerinizden yola çıkarsak erken seçim kararı, yerinde ve zamanında atılmış bir adım mı?

Normal seçimlerden bir buçuk yıl önce seçime gidiyoruz. Amerika, İran’la sağlanmış olan barış platformundan geri çekildiğini ilan etti. Savaşın önümüzdeki günlerde tırmanma olasılığını gördük. Ankara kulislerinde, NATO’nun da devreye girebileceği ve bölgedeki varlığını ağırlıklı bir şekilde kullanmaya yöneleceği tartışmaları yoğun olarak dillendirildi. Bu çerçevede bölgedeki devletlerin önümüzdeki dönemde bağımsız bir çizgide varlığını koruması, Türkiye açısından büyük önem taşıyor. Türkiye de varlığını ve bağımsız yapısını koruyarak bu savaş süreci içerisinden geçmek ve geleceğini güvence altına almak arayışı içerisinde.

  Türkiye’nin önümüzdeki dönemde savaşa sürüklenmesi, bir NATO baskısıyla karşı karşıya kalması gibi riskli durumların da ortaya çıkacağını dikkate alırsak tam bu noktada bir erken seçim kararı bence sağlıklı olmuştur. Her hükümetin böylesine bir darboğazdan geçilirken kendi geleceği açısından toplumsal tabanını ve kendi güvencesini sağlama almak ve alacağı önlemlerle savaş ortasından kendini kurtarmaya öncelik vereceğini görmek lazım.

Erken seçim kararıyla hem iktidar partisi hem diğer partiler kendini yenilemek, toplumda var olan potansiyeli siyaset sahnesine taşımak ve bu noktada da daha güçlü bir iktidarın ortaya çıkmasını sağlamak için yeni bir şans elde etmiştir. Bunu görmemiz lazım. Kutuplaşmanın önlenmesi için erken seçimin Türkiye için bir şans kapısı olarak açıldığını görüyoruz.

Batı, Hükümeti Ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın Konumunu Devre Dışı Bırakmaya Çalışıyor Mayıs ayı başlarında İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i ziyaret eden Almanya’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Bakanı Michael Roth, 24 Haziran seçimlerini yakından takip edeceklerini söyledi. Roth, AK Parti ve HDP arasında sıkışan Kürt seçmenin İYİ Parti’ye destek vereceğini öngördüklerini belirtti. Kürt seçmenin, İYİ Parti’yi tercih edeceğini düşünüyor musunuz?

Türkiye’de Kürt hareketi genelde Türk demokrasisinin solunda yer almıştır. İYİ Parti ise merkez sağın çökmesinden sonra yeniden merkez sağın toparlanması amacıyla gündeme getirilen yeni bir partileşme hareketidir. Buradan bakınca Kürt seçmenle İYİ Parti’nin bir arada olamayacağı gibi bir durum ifade edilmeye çalışılıyor. Ancak şartlar değişmiştir. Avrupa Birliği temsilcisi olarak gelen o diplomatın ortaya koyduğu çizgide hem Kürt hareketi hem de İYİ Parti üzerinden laik-çağdaş cumhuriyet yapılanması vardır. Türkiye’de 16 senedir Ilımlı İslam iktidarda. Ilımlı İslam en fazla Avrupa’yla karşı karşıya geliyor ve Avrupa’dan dışlanma gibi bir durumdan geçtiğimizi de hatırlamamız gerekiyor. Çünkü Avrupa Birliği bir Hristiyan Birliği’dir. Dikkat edin Balkanlarda, Osmanlı uzantısı olan Müslüman ülkelerin hiçbirini içerisine almamıştır. Türkiye’yi de Müslüman kimliği nedeniyle 50 senedir kapısında bekletmektedir. Hem bizi içlerine almıyorlar hem de bu coğrafyada Alman emperyalizminin ya da Avrupa emperyalizminin çıkarları doğrultusunda yönlendirme yapmaya çalışıyorlar. Bu çerçevede Avrupalıların, Türkiye’nin iç dinamikleriyle ya da iç çelişkileriyle oynama hakkı olmaması gerekir. Bu noktada ben, Güneydoğulu, Kürt asıllı temsilcilerin tıpkı Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy verdikleri gibi çağdaşlık çerçevesinde ve Avrupa Birliğiyle yakınlaşma noktasında İYİ Parti’ye de destek olabileceğini söylüyorum. Tabii bu, seçim sürecinde ortaya çıkacak gelişmelere ve partilerin izleyeceği politikalara ve yeni yaklaşımlara bağlı bir durum.

Bu tespitlerinizi biraz daha açalım isterseniz. Almanların Kürt meselesindeki yaklaşımını ve terör örgütü PKK’nın Almanya’daki örgütlenmesini biliyoruz. Alman Bakanın açıklamaları ne anlama geliyor?

Almanya, bir emperyal güçtür. 20. yüzyılın başında Almanların da Orta Doğu’ya, Osmanlıya geldiğini, Afrika ülkelerine girdiğini hatırlayalım. Almanlar bugün, Avrupa’nın patronu haline gelmiştir. Avrupa Birliği’nin tamamen Almanya’nın kontrolüne girdiği aşamada İngiltere, Brexit’le Avrupa Birliği’nden çıkmıştır. Şimdi Almanya bu aşamada hem Avrupa Birliği’nin hâkimi olmaya hem de Birinci Dünya Savaşı sürecindeki planlarını hayata geçirmeye çalışıyor. Şimdi biraz geriye gidelim. Alman istihbarat servislerinin, hem Osmanlı hem İran hem Orta Asya hem de Rusya’daki Müslüman kesimlerde yoğun bir kampanyayla Töton1İmparatorluğu adı altında bir Alman-İslam İmparatorluğu’na yöneldiklerini hatırlayalım. Önümüzdeki dönemde Almanya’nın özellikle Balkanlar üzerinden Karadeniz’e, Türkiye’ye ve Kafkasya’ya yönelik yeni girişimlerde bulunacağı kanaatindeyim. Almanya, bu nedenle Türkiye’nin seçimiyle yakından ilgileniyor. Almanya, Türkiye’deki alt kimlikli yapılanmayla mevcut siyasi yapılanma içerisinde var olan birtakım sorunları sanki gelecekte büyük çıkmazlar oluşturacakmış gibi kamuoyuna yansıtıyor. Kendi istediği şekilde bir dizayn yapmaya çalışıyor. Bunu bugünkü hükümeti ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın konumunu devre dışı bırakma çalışmaları olarak görebiliriz. Çünkü son yıllarda Türkiye, Avrupa Birliği ve Almanya ile çok ciddi boyutlarda karşı karşıya gelmiştir.

“Sıkışan Kürt seçmen oy verir” derken o zaman Meral Akşener topluma, “kurtarıcı” ya da “umut” gibi sunuluyor.

Kurtarıcı denilmesi biraz zor ama bir proje olduğu açık. Yahudi asıllı bilim adamlarından Bernard Lewis’i anımsayalım. Türkiye’nin çok yakından tanıdığı bir isim. Türkçe bilir, Türkiye ve Atatürk üzerine kitap yazmıştır. Aynı zamanda İsrail’in öncüsü olan Siyonistlerden birisidir. 1990’lı yılların başlarında bu bilim adamı, “Orta Doğu’nun Geleceği” diye bir kitapçık yayımlamıştır. Bu kitapçıkta, Sovyetler Birliği sonrasında Orta Doğu’ya, “İslam’ın karanlığı çökmüştür” diyor. Yani İslam yapılanmasını Orta Doğu’da, karanlık olarak görüyor. Bu karanlığı önleyecek olanlar da Orta Doğu ülkelerinde yaşayan kadınlardır diyor. Yalnız Türkiye değil, bütün Orta Doğu ülkelerindeki İslamcı güçlerin, kadın liderliği ve kadınların siyasi mücadele için sokağa inmesiyle dengelenebileceğini söylüyor. Orta Doğu’da öne çıkan İslam kimliği, Avrupa’yı ve aynı zamanda İsrail’i çok rahatsız ettiği için bölgedeki sancılı geçiş böylece aşılacak. Bu çerçevede hem İsrail hem de Batı dünyası, kadın hareketi ve kadın önderliğini bir kurtarıcı olarak görüyor. İşte bu doğrultuda Türkiye seçimlerinde de kadın adaylar öne geçme şansını elde etmektedir. Daha önce Tansu Çiller’in başbakanlığını da bu doğrultuda değerlendirmek mümkündür. Tansu Çiller’le başlamış olan bu açılım, Meral Akşener’le devam etmektedir.

Sivil Örümceğin Ağında.,

   Lewis’in “kadınların desteklenmesi projesi” üzerinden devam edelim o zaman. Denge ve Denetleme Ağı’nın kurucularından ve bir dönem sözcülerinden olan Selda Tandoğan Demirel’in, Akşener’e “başdanışman” olduğu iddia edildi. Ancak kamuoyundan gelen tepkiler sonrası bu iddia yalanlandı. Demirel danışman değil şu an ama İYİ Parti’nin 200 kişilik kurucuları arasında yer alıyor. Demirel’in kurucusu olduğu sivil toplum kuruluşu (STK), Demokrasi için Ulusal Bağış (National Endowment For Democracy/NED) destekli Ulusal Demokratik Enstitü (National Democratic Institute/NDI) tarafından fonlanıyor. Bu iki örgütün Renkli Devrimlerdeki rolünü biliyoruz. Bu birliktelik tesadüf mü sizce?
Türkiye’de yeni bir siyasi yapılanma ortaya çıktığında her Türk vatandaşının bunun içine girme hakkı vardır. Selda Hanım’ın da o şekilde hareket ettiği kanaatindeyim. Kendisini çok yakın tanımıyorum. Ancak STK olarak hareket eden bir yapının temsilcisi olunca STK’ların arkasına bakmak lazım. Tam da bu noktada Mustafa Yıldırım tarafından kaleme alınan “Sivil Örümceğin Ağında” isimli kitabı anımsatmak isterim. Bu kitapta, Türkiye’deki STK’ların hangisinin, hangi Batı ülkesinden maddi destek aldığı tek tek yayımlanmıştır. Bu kitapta ortaya konan gerçekler açısından baktığımız zaman evet, Batı demokrasilerinin uzantısı olan STK’ların emperyal plan ve projeler doğrultusunda hareket ettikleri ve bu noktada da Batılı ülkeler tarafından finanse edildiklerini görüyoruz. Aynı durum Sovyetler Birliği sonrasında Rusya’da da vardı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin işbaşına gelince hepsini yasakladı. Banka hesaplarına el koydu ve Rusya, dışardan para alarak kendi ülkesinin aleyhine çalışan STK’lara izin vermedi. Türkiye ise daha demokrat davrandı. Bunların çalışmalarını Avrupa standartları içerisinde belirli bir düzene koymaya çalmıştı. Türkiye ne yazık ki bunda da başarılı olamadı.
CHP önemli bir hamle yaptı ve Muharrem İnce’yi aday gösterdi. Meral Akşener, biraz geride kaldı gibi duruyor. İnce’nin adaylığıyla Akşener’in ikinci tur şansı biraz düştü mü?
Devleti kuran, Atatürk’ün partisi çok durağandı. Bir türlü adayını açıklayamadı. Tabii iş geldi genel başkana kilitlendi. Genel başkanın da siyasetçi olmaması ve siyaset üretememesi nedeniyle Atatürk’ün partisi çok zayıf gidiyordu. Böyle bir noktada Sayın Cumhurbaşkanıyla rekabet edebilecek özelliklere sahip bir kişiyi yani halkın içinden gelmiş bir kişi olarak Sayın Muharrem İnce’yi aday çıkardılar. Böylece seçim yarışı hızlandı. Sayın İnce önümüzdeki dönemde medyada yer alabilirse dengeleri önemli bir şekilde değiştirecektir. Yeri gelmişken bir şey daha söylemek lazım. Daha işin başında Sayın İnce, Meral Akşener lehine birinci turda çekilebileceğini söyledi. Sanırım burada bir hesap yapılmaktadır. Eğer Meral Hanım ikinci tura kalırsa merkez sağdan gelen kemikleşmiş oylarla Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki Kürt oylarını bağdaştırmak kolay olmayacaktı. İnce’nin kamuoyunda estirdiği sol rüzgâr, Doğu ve Güneydoğu halkını biraz harekete geçirdi. Bu noktada da İnce bir jest yaparak arkasına aldığı rüzgârla birlikte Cumhurbaşkanlığı adaylığından Meral Akşener lehine feragat ederek seçimi ikinci tura bırakmamak gibi bir yeni strateji üzerinde çalıştıklarını ve bu konuda pazarlıklar yapıldığını Ankara kulislerinde duyuyoruz.

Kemalist Proje İle Siyonist Proje Orta Doğu’nun Geleceği İçin Bugün Karşı Karşıya Siz, İYİ Parti’ye “proje” dediniz. Bu durumda Atatürk’ün kurduğu parti de bu projenin parçası olmuyor mu?

Türkiye Cumhuriyeti de bir proje. Ancak Atatürk’ün projesiydi. Kuvayı Milliye hareketi zafere ulaşıp devleti kurduktan sonra yola parti olarak devam etti. Atatürk’ün yaklaşımı, hem partiyi hem devleti aynı çizgiye getirmekti. Bu noktada da partiyle devletin arasında bir ayrılık olmaması gerekiyordu. Ancak bugün Atatürk’ün partisinde maalesef İkinci Cumhuriyetçi, yani küreselleşmenin etkisiyle neoliberal bir çizginin öne geçtiğini görüyoruz. Bu doğrultuda sermaye kesimleri, Avrupa-Amerika-İsrail üçgeninde Türkiye’ye müdahale ederken Atatürk’ün partisini de baskı altına alarak yönlendirmeye çalıştıklarını izliyoruz.
Soru işaretleri bırakmamak için bunu biraz daha açalım. O zaman dâhil olunan bu proje, Cumhuriyet’in kuruluşundan farklı olarak antiemperyalist olmayan bir proje mi?

Atatürk’ün partisi bugün, Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi antiemperyalist çizgide devam etseydi, Türkiye’nin, Avrupa Birliği süreci içerisinde kabul etmek zorunda kaldığı programlarla devletin tasfiyesini önleyebilirdi. Ancak maalesef devletin tasfiyesi süreci, Avrupa Birliği süreci üzerinden başlatılmış ve bugün de Büyük Orta Doğu Projesi üzerinden devam ettirilmektedir. Büyük İsrail’in önü açılarak bu coğrafyadaki bölge devletleri, Siyonizm’in-emperyalizmin güdümünde eyaletler üzerinden yeni bir yapılanmaya yönlendirilmektedir. Bu coğrafyada yapılan mücadeleleri kendi haline bırakırsanız ya Arap Birliği ya İslam Birliği kurulur. Ya Rusya güneye iner ya Almanya doğuya açılır ya da bu coğrafyada iki proje çarpışır: Biri İsrail’i kuran Siyonist proje, öbürü Türkiye’yi kuran Kemalist proje. İşte Kemalist proje ile Siyonist proje bugün, Orta Doğu’nun geleceğinde karşı karşıyadır. Atatürk’ün partisinin Kemalist proje doğrultusunda hareket ederek ülkenin birliğini, bütünlüğünü ve bağımsızlığını güvence altına alması gerekirken bu coğrafyadaki eyaletler üzerinden bölgesel federasyon planına yumuşak baktığını görüyoruz.
Sizin belirttiğiniz kapalı kapılar ardındaki pazarlıklar gerçekleşmezse ve Muharrem İnce ikinci tura kalırsa İYİ Parti ve Saadet Partisi seçmeninin tulum halinde CHP’nin adayına oy vereceğini düşünüyor musunuz? Örneğin son yerel seçimlerde CHP, eski MHP’li bir isim olan Mansur Yavaş’ı aday gösterdi ve MHP seçmeni tulum olarak vermedi.

Muharrem İnce’nin son anda çıkan bir aday olarak hiçbir hazırlığı yok. Dikkat edin her gün sağdan sola konuşuyor, birçok şey söylüyor ama bir siyasi çizgi izlemiyor. Sadece polemik yapıyor. Gazete başlıkları üzerinden politika yapan bir adayın Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği noktasında istikrarlı bir çizgiyi ortaya koyması beklenemez.

O nedenledir ki bu izlenen zikzaklar nedeniyle Atatürk’ün partisinin, cumhurbaşkanlığı seçimi süreci içerisinde ortaya istikrarlı bir çizgi koyamadığını görüyoruz. Seçmen gidip Atatürk’ün partisinin adayına oy verirken bu partinin yine eskisi gibi antiemperyalist çizgide ülkenin geleceğini koruyup korumayacağından emin olması gerekir. Böyle bir durum söz konusu değilse o zaman önümüzdeki dönemde ortaya çıkacak siyasi gelişmeler seçmen tabanını etkileyeceği için birtakım çelişkili gelişmeler ya da istikrarsız durumlar meydana gelecektir.

Devleti kuran Atatürk’ün partisi kuruluş ayarlarına dönmedikçe, Türkiye’nin geleceği için çözüm üretemez. Böylesine bir arayış içerisinde Muharrem İnce’den beklenen sonuç alınamayabilir.

1 Töton Şövalyeleri, bir Germen-Roman dini tarikatıdır. Tarikat, Katolik hacılara, hac yolunda yardım etmek, hasta ve yaralı Katoliklerin bakımlarını sağlamak üzere hastane kurmak amacıyla kurulmuştur. Adlarını özellikle Orta Çağ’da Haçlı Seferlerine katılarak duyurdular. Şövalyeler, üzerinde siyah bir haç olan uzun beyaz elbiseler giyerlerdi. Daha sonra bu imge, Prusya Krallığı ve Almanya tarafından Demir Haç Madalyası olarak da kullanıldı. Kimi araştırmacılara göre, Töton Şövalyeleri, dünyanın en güçlü imparatorluğu olacağına inandıkları “Türk-Germen İmparatorluğu” kurulmasını istiyordu.

Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN web sitesi : Prof. Dr. Anıl Çeçen: “Akşener, Bir Batı Projesidir” Yörünge; Prof. Dr. Anıl Çeçen’le erken seçim kararını, Türkiye’nin beka sorunu olup olmadığını ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan karşında Cumhurbaşkanlığı için yarışacak olan CHP’nin adayı Muharrem İnce ile İYİ Parti’nin adayı Meral Akşener’i konuştu. (prof-dr-anil-cecen.blogspot.com)



***

16 Eylül 2020 Çarşamba

MUHARREM İNCE VAK’ASI SON NOKTA

 MUHARREM İNCE VAK’ASI SON NOKTA.,





08 Agustos 2020

Tahir Tamer Kumkale


     Felaket başa gelmeden evvel , onu önleyecek ve ona karşı savunulacak gerekleri düşünmek lazımdır. Geldikten sonra dövünmenin faydası yoktur. Atatürk (Nutuk -1927)

     Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yayınladığı listeye göre 6 Ağustos 2020 tarihinde Türkiye’de toplam 92 Siyasi Parti vardır. Ve 2 Ocak-20 Temmuz 2020 

tarihleri arasında toplam 12 yeni parti kurulmuştur.

56 yaşındaki İnce’ nin ömrünün yarısı yani 28 yılı CHP içinde siyaset yaparak geçmiştir. CHP, partisinin Cumhurbaşkanı adayı olarak Sayın İNCE’’yi göstererek kendisini en üst düzeyde taçlandırmıştır.

Ülkemizin CHP’ne en fazla ihtiyaç duyduğu bir dönemde yeni bir parti kuracağını açıklayan Sayın İnce, bu davranışı ile geçen 28 yıllık siyasi geçmişinde hiç bir siyasi tecrübe kazanamadığını vurgulamıştır. Sayın İnce; çok kısa bir İnternet araştırması ile ana gövdeden kopan partilerin Türk siyasi yaşamında başarılı olamadıkları gerçeğini görecektir. Yeni partiler ağaçtan kopan bir dal veya yaprak misali çok kısa yaşamlı olmuşlardır.

Yönetime soyunan kişilerin kendi imkan ve kabiliyetlerini iyi bilmesi gerekmektedir. Aslında Sayın İnce yetenekli, çalışkan ve başarılı bir kişidir. Ama siyasi lider kişiliğine sahip değildir. Eğer öyle olsa idi bugün CHP’nin başında Kılıçdaroğlu yerine kendisinin olması gerekirdi..

Eğer bugün Sayın İnce kendisini siyasi parti kurup halk kitlelerini iktidara taşıyacak kadar güçlü görüyorsa kendisine siyasi bir kör olduğunu hatırlatmak isterim. 

Eğer bugün kamuoyunda İnce ismi bir yer edinmiş ise bunu üstün karakteri, liderlik kabiliyeti veya sahip olduğu maddi zenginliklerine değil, yıllardır ciddiyetle taşıdığı CHP kurumsal kimliğini temsil etmesine borçludur. Bu kimlik olmadan kuracağı parti listeye 93 üncü parti olarak girer ve orada kalır.

Her ne sebeple olursa olsun Sayın İnce’nin günümüz şartlarında CHP’yi zayıflatacak yeni bir parti kuruluşu için faaliyete geçmesi siyasi bir intihardır. Çünkü 30 kişinin adını alt alta yazarak verilen bir dilekçe ile sadece parti kurulur, ama bu parti liste partisi olur.

Aklım ve mantığım almıyor 28 yıl bir parti içinde en üst düzeylere çıkacak kadar görev yap, bu partinin 100 yıllık ilkelerini ve deneyimlerini içine sindir ve bunun mücadelesini yap, ve sonra ben küstüm kendi partimi kuruyorum diyerek ortaya çık. CHP’nin ilke ve kuralları dışında hangi programı uygulayacaksın. Eğer aklında yepyeni fikirler var idi İse bunu neden CHP’de dile getirmedin. CHP’nin dışında ne gibi bir programla halkın karşısına çıkacak ve halkın desteğini alacaksın. 

Kurulu 92 partinin plan ve programları dışında halka neler sunacaksın.?

Özetle Sayın İncenin egosu ve hırsı sağduyunun yerine geçmiş, çok yanlış ve zamansız bir iş yapmıştır. Kendisini bitirmiştir. Kendi biterken de şu anda halkın ümidi durumundaki CHP’ye büyük zarar vermiştir. Çünkü bugün CHP’nin bir çakıl taşı dahi kaybetmeye tahammülü yoktur. CHP’nin günümüzdeki vazgeçilemez misyonu 

81 Milyonu Atatürkçü Düşünce ortak paydası altında bütünleştirmektir.

Sonuç;

Sayın İnce’den kamuoyu şu mesajı bekliyor. Ben CHP’liyim hiç bir yere gitmiyorum. Bugüne kadar yapılan spekülasyonlar benim dışımda cereyan etmiştir. 

Ben tüm gücümle CHP’nin iktidar yürüyüşünde partimin emrinde hareket edeceğim.”

Sayın İnce’nin harekete geçmeden bir kere daha derin derin düşünmesini diliyorum. Kendisini sağduyuya davet ediyorum. Basit kırgınlıklar için kendi adını ve CHP misyonunu tehlikeye atmasının gereği yoktur.

Böyle olmasını temenni ediyorum.


https://kumkale.wordpress.com/2020/08/16/muharrem-ince-vakasi-son-nokta/


7 Nisan 2018 Cumartesi

CHP'li Muharrem İnce Basın Toplantısı Düzenledi,


CHP'li Muharrem İnce Basın Toplantısı Düzenledi

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, TBMM'de, " Teröristler sınır kapısı kapattı, özerklik ilan etti " konulu bir basın toplantısı düzenledi.

 3 Ağustos 2011 Çarşamba 13:22 

CHP'li İnce Basın Toplantısı Düzenledi  


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, "Kendini usta zanneden bir çakma usta" diye seslenen CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, "Sınırda bu devletin bayrağını indirdiler Başbakan'ın gıkı çıkmadı. Orada kabadayı Başbakan yok. Başbakan başbakanlığını sadece Çakmak Salonu'nda hatırlıyor. Çakmak Salonu'nda aslan, Hakkari'de kedi olan bir Başbakanla karşı karşıyayız" dedi. CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, TBMM'de, "Teröristler sınır kapısı kapattı, özerklik ilan etti" konulu bir basın toplantısı düzenledi. 

-"KENDİNİ USTA ZANNEDEN ÇAKMA USTA"- 

Türkiye'nin özetinin bir şiirde gizli olduğunu belirten İnce, " Refik Durbaş diyor ya, "Sevda ne yana düşer usta, hicran ne yana.'Kendini usta zanneden bir çakma usta var ya. Ben de ona şöyle diyorum, bayrak ne yana düşer usta, devlet ne yana, bağımsızlık ne yana düşer usta, cumhuriyet, Atatürk ne yana, yüreğimiz acıya ölüm hep bize mi düşer çakma usta diyorum" dedi. 

31 Temmuz Pazar günü Türkiye-İran sınırında Esendere Sınır Kapısı'nda bir milletvekilinin yanındaki bin kişiyle birlikte sınıra bir pankart açtığını ifade eden İnce, "Dediler ki, "Kürdistan özerk bölgesi' ikinci pankart, "Pasaportsuz giriş yasaktır.'Milletvekili de bir açıklama yaptı" dedi. 

-"KABADAYI BAŞBAKAN'IN GIKI ÇIKMADI"- 

Üç gün boyunca hükümetin sesinin çıkmadığını vurgulayan İnce, "O kabadayı Başbakan'ın gıkı çıkmadı. Aslan kesiliyor herkese, profesörlere, generallere, muhalefete, gazetecilere, burada kedi bile değil. Bırak kediyi kağıttan bir kaplan bile değil. Meşenin dalını gösterdi sustu, özerklik ilan ettiler sustu, bayrağımızı indirdiler sustu" dedi. 

-"ÇAKMAK SALONU'NDA ASLAN, Hakkari'DE KEDİ"- 

Sınırda bu devletin bayrağının indirildiğine dikkat çeken İnce, "Başbakan'ın gıkı çıkmadı. Devlet nerede, Hakkari'de devlet yok. Orada kabadayı Başbakan yok. Başbakan başbakanlığını sadece Çakmak Salonu'nda hatırlıyor. Çakmak Salonu'nda aslan, Hakkari'de kedi olan bir başbakanla karşı karşıyayız" dedi. 

-"MASANIN BAŞINA GEÇTİ DİYE KAHRAMAN KESİLİYOR"- 

Başbakan'ı sert sözlerle eleştiren İnce, şöyle dedi: "Türkiye'nin özeti şu; meşenin dalı, KCK'nın sınırı, masanın başı. Masanın başına geçti diye kahraman kesiliyor, gazeteler manşet atıyor helal olsun diye, meşenin dalını unutuyor. Bayrağın indirilmesini unutuyor. Irak'a geldi mi sesini çıkaramıyor, oradaki abisinden mi korkuyor. Birileri ona "bizim çocuklara dokunma mı' dedi. " 

-"TAYYİP'İN COPU GELİYOR"- 

Şu anda bu ülkede 173'ü muvazzaf 250 subayın tutuklu olduğunu hiçbiri hakkında kesinleşmiş yargı kararı olmadığını belirten İnce, YAŞ'ta değerlendirmeye girme hakkını kaybetmiş general, amiral ve albay için AKP Grup Başkanvekili'nin, "Daha iyileri atanacak" dediğini hatırlatarak, şöyle dedi: 

"Bu arkadaş askerliğini ya onbaşı olarak yapmıştır ya da asteğmen. Generalin iyisini bu mu anlıyor, karpuz mu seçiyor. Egemen Bağış karpuzun göbeğini paylaşıyoruz diyor, aklı fikri yemekte, bölmekte, parçalamakta. " 

"Biz bu ülkede askerin süngüsü gitsin istiyoruz" diyen İnce, "Ama askerin süngüsünden kurtulalım derken Tayyip'in copu geliyor" dedi. 

-FOTOĞRAFLARI GÖSTERDİ- 

Basın toplantısında fotoğrafları da gösteren İnce, bu ülkenin sınırında bayrakların indirildiğini, hükümetin buna ses çıkarmadığın söyledi. İnce, şöyle dedi: "Sivilleşmek hepimizin özlemidir. Ama askerin siyasallaşması kötüdür. Ama daha kötüsü sivil iradenin askerleşmesidir. Hitler, Mussolini, Stalin de sivildi. Bunları unutmamak gerekir. " 

-"BU YAŞADIĞIMIZ SÜRECE APO'YA AF SÜRECİ"- 

Yaşanılan sürecin Apo'ya af süreci olduğunu savunan İnce, şöyle dedi: " Bu ülkede yaşadığımız süreç APO'ya af sürecidir, bunu herkes böyle bilsin. Genel af sürecine doğru gidiyoruz. Balyoz tutukluları içeride, Ergenekoncular içeride, şikeciler içeride, taş atan içeride, yumurta atan içeride. Önce bu hazırlıklar tamamlanıyor ki doğrudan APO'ya af çıkarsalar bunu yapamayacaklar, bu süreç budur. " 

-"HERHALDE BİRİLERİ TALİMAT VERMİŞ BUNLARA"- 

Bugün gazetelerde müthiş bir fotoğraf olduğunu kaydeden İnce, "Deniz Feneri'nden gözaltına alınan bir sunucunun havaalanındaki şovunu görmüşsünüzdür. Ona herhalde şu denmiş. "Bizim çocuklar gelin korkmayın siz, hakimler bizden artık. 6 ay yatarsınız, bak Ramazan'ı da içeride geçirirsiniz, sıcaklar da zorlanmazsınız. 6 ay sonra biz sizi çıkartırız' herhalde bu talimat verilmiş bunlara" dedi. İnce şöyle dedi: 

"AKP'nin yargısı var, AKP'nin üniversitesi var, AKP'nin medyası var, AKP'nin patronları var, futbol takımları var, şimdi AKP'nin ordusu da oluyor. Teslim olma süreci yandaşlıktan uşaklığa dönüşmek üzeredir. Türkiye'de kurumlar iktidara yandaşlık ve uşaklık yapıyor. İktidar da birilerine. Onun kim olduğunu hepimiz biliyoruz. " 

-"ERDOĞAN'IN KİŞİSEL EGOLARININ TATMİN YERİ MİDİR?"- 

Çakmak Salonu'nda yapılan Şura toplantısını hatırlatan İnce, şöyle dedi: "Tayyip Erdoğan'ın kişisel egolarının tatmin yeri midir Başbakanlık. Şura toplanıyor, Çakmak Salonu'nda toplantı 1 saat sürüyor, sonra Genelkurmay Başkanvekili ile birlikte konuta gidiyorlar, iki saat toplantı yapıyorlar, . Neyi konuşuyorlar. Fatih Sultan Mehmet'in bile böyle yetkisi yoktu. O savaş kaybettiğinde kellesi gidiyordu. " 

Basına da seslenen İnce, "Bunları söyleyecek yüreğimiz, gücümüz ve cesaretimiz vardır. Medyadan o cesaretin onda birini istiyoruz" dedi. 

-SORULAR- 

Bir basın mensubunun, "YAŞ'ta ilkler yaşandı, sivil otorite görüntüsü veriliyor yorumları yapılıyor, ne diyorsunuz?" sorusuna İnce, şöyle dedi: 

"Sivilleşmeye itirazımız yok, oturma düzenine de itirazımız yok. Çakmak Salonu'nda gösterdiği tavrı Hakkari'de niye göstermiyor. Niye teröristlere kibar oluyor. Niye bu ülkenin bayrağı indirildiğinde sesini çıkaramıyor Başbakan. Yoksa bizim sivilleşme ile ilgili bir sorunumuz yok. " 

-CHP 8 AĞUSTOS'TAKİ DURUŞMAYA KALABALIK BİR HEYETLE GİDECEK- 

"8 Ağustos'taki Balbay ve Haberal'ın duruşmasına gidecek misiniz?" sorusuna İnce, "Ben de gideceğim. 8 Ağustos Pazartesi günü sabah 9. 00-9. 30 gibi orada olacağız. Kalabalık bir heyetle birlikte, milletvekillerimizle birlikte orada olacağız. Onların yanındayız. Kalabalık bir milletvekili grubuyla orada olacağız" dedi. 

Balbay ve Haberal'ın AİHM'e başvurusuyla ilgili soruya da İnce, " 

Partiyle ilgili bir durum değil, bireysel bir başvuru. Partinin başvurusu değil" dedi. 

-ASKERLİĞİN KISALTILMASI- 

"Askerlik süresinin 9 aya indirilmesi gündemde, ne diyorsunuz?" sorusuna İnce, şöyle dedi: 

"Biz seçim öncesinde bunu gündeme getirdik. Başbakan bunu gelin halka soralım demişti. Hatta dalga geçmişti. Dalga geçtiği bir şeyle, herhalde kendisi söylemedi Başbakan Yardımcısına söyletti. Biz bunu söyledik. Halka soralım diyordu, buyursun soralım. " 

"Uzun tutukluluk süresiyle ile ilgili çalışma hangi durumda?" sorusuna ise İnce, "Önümüze öyle bir çalışma gelmiş değil, ayrıntıları bilmiyorum" dedi. Dursun Çiçek'in sözlerinin hatırlatılmasına da İnce, "Bir değerlendirme yapmayayım şu anda" dedi. - 
Ankara 

https://www.haberler.com/chp-li-ince-basbakan-cakmak-salonu-nda-aslan-2908620-haberi/

***

31 Temmuz 2017 Pazartesi

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ DARBELERİ ARAŞTIRMA KOMİSYONU RAPORU BÖLÜM 3



TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ DARBELERİ ARAŞTIRMA KOMİSYONU RAPORU BÖLÜM 3


12 Eylül 1980 darbesini "bizim çocuklar"' diyerek algılayan dış çevrelerin uluslararası güç dengesi içinde Türkiye'yi içindeki güçlerle kontrol etme amaçlarının araştırmaya konu süreçlerden arındırmak mümkün değildir. Şüphesiz böylesine bir etkinin zaman içinde hangi aktörler tarafından üstlenildiği de önemlidir. Zamanın ruhu dikkate alındığında uluslararası güç odaklarının Türkiye dengesi üzerinde etkin olma yöntemlerinin mahiyet ve mecra 
değiştirdiği ifade edilebilir. 

Demokrasiye müdahalelerle ilgili olarak ele alınması gereken hususlardan biri de son dönemlerde dava konusu da yapılan çeşitli planların varlığı hususudur. Yargı süreci devam etmekle beraber söz konusu darbe planlarının da araştırma konusu yapılması kaçınılmazdır. 
Demokrasiye müdahale etmek amacıyla yapıldığı iddia edilen planların ortaya çıkışı Türk siyasetini de etkilemiştir. Sivil siyasete müdahaleye yönelik söz konusu planların ortaya çıkmasının demokratik tercihleri asker-sivil fay hattına yönelttiği ve siyasi bir malzeme olarak kullanıldığı açıktır. Varlığı iddia edilen bu planların hazırlanma süreci ile varlığının ortaya çıkarılma süreci ele alınmalıdır. Demokrasi tarihimizde müdahale ve muhtıraların oluşmasına etkin olan unsurlar ile bunların sonucu ve etkisi somut olarak görünürken, son dönemde söz 
konusu olan, varsa, ele geçen müdahale planlarını sonuçsuz bırakan sürecin ve buna etken olan hususların tesbiti, demokrasiye müdahalenin olduğu kadar, müdahale girişimlerinin önlenmesini sağlayan sebeplerin ortaya çıkarılmasına yardımcı olacaktır. 
Milli egemenliğin ve millet iradesinin demokrasi içinde tecelli etme sürecine müdahaleler konusunda ele alınması gereken hususlardan biri de devletin diğer kurumlarının hukuk düzeninin ve millet iradesini koruma hususunda Anayasa ve kanunlardan kaynaklanan görevlerin ifası hususundaki tavırlarıdır. 

Sivil siyaset ve yönetime darbe, muhtıra ve diğer benzeri müdahaleler Türk Silahlı Kuvvetlerini siyasetin içine ve siyasi tartışmaların odağına koyduğu açıktır. Şüphesiz hem ordunun siyasete müdahalesi hem de ordu üzerinden siyaset yapmak TSK'nın milletimiz nezdinde güvenilirliğini zedelemektedir. TSK'nın iç siyasi tartışmaların dışında tutularak ülkemizin güvenliğini sağlama konusunda milletimizin nezdindeki güveni koruması da hayati derecede bir öneme sahip olduğu açıktır. Esasen TSK'nın da bütün bu süreçten gerekli dersi 
çıkararak, milli egemenlik ve demokrasiye müdahale ile siyasete müdahil olmanın doğurduğu zararlar konusunda bir içsel sonuç çıkardığı da görülmektedir. 

Türk devlet felsefesi, milli bütünleşme ve milli demokrasi ülküsüne dayanır. Demokrasi milletin, siyasi, kültürel ve iktisadi yönetime katılması, siyasi, kültürel ve iktisadi hâkimiyetin millete ait olmasıdır. Demokrasinin kökleşmesi ve gerçek anlamıyla milli egemenliğin tesisi ancak ve ancak böylesine bir yapı içinde mümkün olabilir. 

Demokrasiye müdahale süreç ve sonuçlarının sağlıklı sorgulanması sonucunda demokratik hukuk devletinin tesisi için şu hususlara dayalı bir siyaset hâkim kılmalıdır: 

1. Gerçek hukuk Devleti ve demokratikleşme yönünde siyasî süreç tamamlanamadığı için, siyasî bürokratlar devlet memurları oldukları hâlde, devleti ideolojik ve siyasî egemenlik aracı olarak kullanacak bir statü elde etmişlerdir. 

Egemen blok, batıcı hayat tarzını ve batıcı kültür ürünlerini, batının stratejik amaç ve hedeflerini ve projelerini devletin ideolojik araçlarına dayanarak yaygınlaştıracak politikalara dönüştürmüştür. Bu dönüştürme kimi zaman yönetime müdahale ile kimi zamanda yönetime gelenlerin gönüllülük esasına dayalı olarak topluma empoze edilmiştir. Böylece siyasî bürokrasi, ideolojik olarak batılı hayat tarzını benimseyen bir söyleme sahip olmakla beraber, 
batının temellerini oluşturan dinamiklere karşı, hatta onların oluşumuna fırsat vermeyen bir rol oynamaktadır. 

Her şeyden önce millete rağmen Türkiye'ye hükmeden eski-yeni egemen blokun 
oluşturduğu anti-demokratik ve gerçek anlamıyla cumhuriyetimizin dayandığı milli egemenlik ve bağımsızlık vasıflarını dejenere eden yapının tasfiye edilmesini sağlayacak ve etkin bir hukuk devletini inşa edecek köklü bir demokratikleşme programı birinci derecede önemlidir. Bireyin tercihlerini ve düşüncelerini savunacak mekanizmaların ve örgütlenme modellerinin oluşması demokratikleşmeyi içselleştirecektir. 

2. Türkiye'nin yüzyıldır bocaladığı kalkınma meselesini çözecek, toplumsal enerjisi ile ekonomik potansiyelini harekete geçirecek, böylelikle büyük kalkınma hareketini başaracak yeni bir kalkınma programı uygulamak gerekmektedir. Bu kalkınma programının sahip olduğu kaynaklara, geleneklerine, ekonomik gelişme derecesine, sosyal uzlaşma sistemi içinde değer sistemine, üretime, bilim ve teknolojik gelişmelere ve beşeri zenginliğin niteliğine dayalı olarak uluslararası rekabete yönelmesi gerekmektedir. 

3. Türkiye'nin batı karşısında güdümlü-bağımlı ilişkilerini yeniden, temelden ele alarak, batıyla karşılıklılık ve hakkaniyet esasında onurlu bir dışı ilişkiler konsept ini inşa etmek gerekmektedir. Bunun yanı sıra Türkiye'nin Avrasya perspektifi etrafında kendi 'tarihsel coğrafyasında' yeni bir dışı siyasete açılımını gerçekleştirmek mecburiyeti vardır. Bugüne kadar yaşanan darbeler, muhtıralar, demokrasi dışı müdahaleler ülkemize ve milletimize büyük acılar yaşatmış, toplumun her kesiminden insanlar bu müdahalelerin mağduru olmuşlardır. Türkiye'nin bir daha darbelerle karşı karşıya kalmaması için, bu darbelerin toplum ve devlet hayatımız üzerinde meydana getirdiği tahribat ve travmayı ortaya koymak, maddi ve manevi zararların ve hak ihlallerinin bütüncül bir şekilde araştırılması ve gerekli tedbirlerin alınması, müdahalelerin ekonomik, siyasi, ideolojik amaç ve sonuçlarının tesbiti için Meclis Araştırma Komisyonu kurulması amacıyla bu önergenin verilmesi uygun görülmüştür. 

4- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Ankara 
Milletvekili Emine Ülker Tarhan, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve 
Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, ülkemizde temel hak ve özgürlüklerin 
sınırlandırılmasına yönelik tüm eylem ve işlemler ile sivil ve askerî darbelerin 
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/239) 

Ülkemizde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına yönelik tüm eylem ve 
işlemler ile demokrasiyi kesintiye uğratan tamamlanmış ve girişim niteliğindeki sivil ve askeri darbeler ile sonrası uygulamaların, demokrasi dışı toplumu terörize eden tüm vesayet sistemlerinin ve bunları önceleyen olay ve olguların araştırılması ve sorumlularının tespiti amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz. 

1) Emine Ülker Tarhan CHP Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili 
2) Mehmet Akif Hamzaçebi CHP Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili 
3) Muharrem İnce CHP Grup Başkan Vekili Yalova Milletvekili 

Gerekçe: Türkiye’de yaşanmış tüm askeri ve sivil darbeler ile bunlara zemin hazırlayan girişimlerin ve bu girişimlerde bulunanların tespiti bir daha aynı olayların yaşanmaması için son derece önem taşımaktadır. Askeri ve sivil darbeleri önceleyen olayların yanı sıra darbeler sonrasında Türkiye'nin sürüklendiği mecranın ve bu sürecin aktörlerinin de belirlenmesi gerçeklerin ortaya çıkarılması noktasında önem taşımaktadır. Araştırma önergesi ile tüm bu gerçeklerin ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. 

Dönem: 24 Yasama Yılı: 3 
TBMM (S. Sayısı: 376) 

Muş Milletvekili Sırrı Sakık ve 23 Milletvekilinin (10/236) 

Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, 
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, 
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, 
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve 
120 Milletvekilinin (10/237); 

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın (10/238); 

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin (10/239); 

Ülkemizde Demokrasiye Müdahale Eden Tüm Darbe ve Muhtıralar ile Demokrasiyi İşlevsiz Kılan Diğer Bütün Girişim ve Süreçlerin Tüm Boyutları ile Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve (10/236, 237, 238, 239) 
Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu 

Ülkemizde Demokrasiye Müdahale Eden Tüm Darbe ve Muhtıralar ile Demokrasiyi İşlevsiz Kılan Diğer Bütün Girişim ve Süreçlerin Tüm Boyutları ile Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu (10 / 236, 237, 238, 239) 

Sayı : A.01.1.GEÇ.0.00.00.00-10/236-95281 28.11.2012 
Konu : Komisyon Raporu 

Ülkemizde Demokrasiye Müdahale Eden Tüm Darbe ve Muhtıralar ile Demokrasiyi İşlevsiz Kılan Diğer Bütün Girişim ve Süreçlerin Tüm Boyutları ile Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla; Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince kurulan Meclis Araştırma Komisyonu çalışmalarını tamamlamış bulunmaktadır. 

02/05/2012 tarihinde göreve başlayan Meclis Araştırması Komisyonumuzun yaptığı çalışma sonucunda düzenlediği rapor ilişikte sunulmuştur. 
Gereğini arz ederim. 
Saygılarımla. 
Nimet BAŞ 
İstanbul Milletvekili 
Komisyon Başkanı 
Ek : Rapor 

28 ŞUBAT TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ ARAŞTIRMA KOMİSYONU RAPORU KASIM 2012

KAYNAK PDF FORMATLI

https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem24/yil01/ss376_Cilt1.pdf


****

27 Kasım 2014 Perşembe

OSMAN PAMUKOĞLU,HALK ARENASINDA 16 EKİM 2014






OSMAN PAMUKOĞLU,HALK ARENASINDA 16 EKİM 2014

HALK ARENASI PROGRAMINA KATILAN VE EKRANLARI BAŞINDA PROGRAMI SEYREDEN TÜRK MİLLETİ ŞUNU ÇOK AÇIK SEÇİK GÖRDÜ....GENEL BAŞKANIMIZ SAYIN OSMAN PAMUKOĞLU T.B.M.MECLİSİNİ İHANET VE SOYGUN MECLİSİNE ÇEVİREN MECLİSTEKİ MİLLETVEKİLLERİNİ TEMSİL EDEN MUHARREM İNCE YE SORDUĞU TEK SORU ALDIĞINIZ MAAŞLAR DIŞINDA YEDİ SÜLALENİZİ YURT DIŞINDA TEDAVİ ETTİRMEK KIRMIZI PASAPORTLAR BUNLAR NEDİR.....
MUHARREM İNCE NİN DİLİ TUTULDU YUTKUNDU DÜZENİN ADAMI OLDUĞUNU HALKINI SOYAN BİR MECLİSİN İÇİNDE OLMANIN NE OLDUĞUNU BU TOKAT GİBİ SORUDAN SONRA ANLAMIŞTIR UMARIM...
ROJAVAYMIŞ KOBANİYMİŞ... BİZİM O TOPRAKLARDA YAPACAK HİÇ BİR ŞEYİMİZ YOK! TIRNAĞI OLAN BAŞINI KAŞISIN! "


OSMAN PAMUKOĞLU  HALK ARENASI TAMAMINI İZLE;







Ülke bölünmeye ve rejim değişikliğine gidiyor. Buna göz yumamayız. CHP ve MHP ile gereken görüşmeyi yaptım. 30 Ekim'e kadar cevap beklediğimi ilettim.. Ben üstüme düşen görevi yaptım. Partiyle makamla da işim yok. Bunu vatan için yapmalıyız. Bunlara izin vermemeliyiz. 


OSMAN PAMUKOĞLU -HALK ARENASI


Muharrem İnce: Yeterince söz hakkı alamıyorum
Osman Pamukoğlu: Alacaksın. Bizim partimizin adı hak ve eşitlik.
Osman Pamukoğlu: Meclistekilere yemek 1 TL
Muharrem İnce: Orduevlerinde bunun yarısı.
Osman Pamukoğlu: Yanlış biliyorsun öyle değil. Peki Sülalenize verilen ayrıcalıklar, kırmızı pasaportlar ne olacak.
Muharrem İnce: Salonu sizinkiler doldurmuş.
Osman Pamukoğlu: Sizin geleceğinizin tanıtımını Halk TV 1 haftadır yapmadı mı? Sizinkiler nerede ?
Muharrem İnce: Ben de toplardım buraya 1000 kişiyi alkışlattırırdım kendimi.
Osman Pamukoğlu: Bir haftadır Halk Tv'de sizin çıkacağınız duyurulmuyor muydu?
İnce: Sizin güçlü örgütleriniz var ya işte biz ondan yetişemiyoruzdur...
Osman Pamukoğlu: BİZDE ÖRGÜT YOK GENÇLER VAR!
OSMAN PAMUKOĞLU :Sayın Muharrem ince, seçimlerde beni aramadın mı? Akp'ye karşı CHP güçlensin diye Yalova'dan adayımı çekmedim mi? Bir de üstüne 'geleyim, Chp adına propoganda yapayım' demedim mi?"
MUHARREM İNCE : (mahçup) "dediniz"
Osman Pamukoğlu
Ben zaten hayatım boyunca siyasetin ne kaypaklığına ne de ayak oyunlarına alışamadım. 
Atatürk büstlerinin yakılmasına yeteri kadar tepki gösterildiğine düşünmüyorum.
Yerel seçimlerde Osman Pamukoğlu'na, Siz Yalova'ya gelirseniz kürtlerden oy alamayız diyen sn. İnce değil miydi? O zaman ülke yangın yeri değildi de şimdi mi ülke yangın yerine döndü?
MUHARREM İNCENİN CEVAP VERMEDİĞİ PAŞAMIZIN SORUSU
OSMAN PAMUKOĞLU : Sayın Muharrem İnce'nin anlattığı AKP'nin yaptıklarını Edirne'den Kars'a Sinop'tan Hatay'a herkes zaten biliyor. Halk şunu öğrenmek istiyor siyasetçilerden: 
Peki siz ne yapacaksınız?

‘’Bizler olan biteni zamanında gördük ve yeni bir siyasi hareket, yeni bir düşünce, yeni bir görüş olarak HEPAR’ı kurduk. Kuruluşumuzun haklı sebepleri daha net ortaya çıkmaya başladı. Onlara oy veren her erkek ve kadının iyi düşünmesi lazım. Bunlarla yol yürünmez!’’.
Osman PAMUKOĞLU
Hak ve Eşitlik Partisi Genel Başkanı

Osman Pamukoğlu AKP'nin PKK'ya ne vereceğini açıkladı
Osman Pamukoğlu çözüm sürecinin tartışıldığı şu günlerde AKP’nin çözüm süreci sonucunda PKK'ya ne vereceğini açıkladı. Öcalan'a süreç sonucunda özgürlük verileceğini açıklayan Pamukoğlu "PKK'lılara ev ve iş, Güneydoğu'ya da özerklik verilecek" dedi.
ROTAHABER / ÖZEL - Halk TV’de Uğur Dündar’ın sunduğu Halk Arenası programına katılan Hepar Genel Başkanı Osman Pamukoğlu çözüm süreci ile ilgili çok konuşulacak açıklamalar yaptı. “AKP’li vekillerin bile bilmediği çözüm süreci sonucunda PKK’nın ne elde edeceğinin” konuşulduğu programda Pamukoğlu çözüm süreci kapsamında PKK ile yapılan pazarlığı açıkladı.
“Kamuoyunu aydınlatmak adına çözüm sürecinde herkesin bilmediği sadece AKP’lilerin bildiği şeyi ben söyleyeyim o zaman” diyen Pamukoğlu Öcalan’ın kişisel olarak çözüm sürecinden kazancını 4 maddede açıkladı:
1. İmralı’daki koşulların iyileştirilmesi,
2. Öcalan’ın ev hapsine çıkarılması,
3. Öcalan’a özgürlük
4. Genel af…


DAĞDAN İNEN PKK’LILARA EV VE İŞ


Öcalan’ın bu haklara sırası ile kavuşacağını belirten Pamukoğlu açıklamalarına şu şekilde devam etti:
“Bunun akabinde dağdan silahlı birliklerin indirilmesi iş ve ev verilmesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasası yeniden yapılacak ve Türk adı kaldırılacak. Güneydoğu Anadolu’ya özerklik verilecek. İşte PKK’nın hükümetten istekleri bunlar…”
İşte Pamukoğlu’nun canlı yayında yaptığı o açıklamalar:


ÖCALAN’IN ŞARTLARININ İYİLEŞTİRİLDİĞİNİ ERDOĞAN AÇIKLAMIŞTI


Osman Pamukoğlu’nun Öcalan ile ilgili saydığı 4 maddeden ilkinin gerçekleştiğini Recep Tayyip Erdoğan Başbakan olduğu dönemde açıklamıştı. Erdoğan Öcalan’ın İmralı’daki koşullarının iyileştirildiğini şu sözlerle açıklamıştı:
Öcalan'ın konumu, yeri, her şey bellidir. İkide bir, hücre hapsi falan... Arkadaşlar ben sizi bilgiledireyim: Şu anda Öcalan'ın kaldığı yer, 12 metrekarelik bir odadır. Bugün 12 kişinin kaldığı yeri gösterdiler ya (Senegal Goree Adası'nda) o 12 kişinin kaldığı yer 2,60'a 2,60'tır. Öcalan 12 metrekarelik yerde kalıyor, karyolası, her şeyi var. Radyosu vardı, şimdi o radyoyu televizyon ile değiştirecekler. Ben talimatı verdim belki de değiştirmişlerdir bile. Talimatı vereli epey oldu. Bir televizyonu oraya koyun dedim. Bir diğer konu da, orada biliyorsunuz beş mahkum daha kalıyor. Her gün bir saat onlarla bir defa avluda voltasını atıyor, görüşüyorlar. Böyle de bir durum var. Şimdi böyle bir tablo içerisinde bir yaşam ve herhangi bir endişeye, dış saldırıya vs'ye karşı da herhangi bir şekilde speküle edilmesin diye, bu ülkeye, bu devlete maliyeti çok yüksek bir bakımla orada besleniyor. Böyle bir durum var.
Kaynak: 

ROTAHABER / ÖZEL

CHP'li Akif Hamzaçebi ve Muharrem İnce, siyasi partilerin Türkçe'den başka dillerde faaliyette bulunmasını öngören bir kanun teklifi sundu. Teklif yasalaşırsa mitinglerde Kürtçe propaganda yapılabilecek.


21:17 TSİ 22 Mayıs. 2012 Salı


TBMM - TBMM Başkanlığı'na 'siyasi partilerin Türkçe'den başka dillerde de faaliyette bulunmasını öngören kanun teklifi' sunuldu.
CHP Grup Başkanvekilleri Akif Hamzaçebi ve Muharrem İnce tarafından sunulan teklife göre önseçim çalışmasında bulunan aday adaylarının faaliyetlerinde Türkçe'den başka dil ve yazı kullanılabilecek.
Teklifle, Siyasi Partiler Kanunu'nun ''azınlık yaratılmasının önlenmesi'' başlıklı maddesinde değişiklik yapılıyor.
Buna göre, ''Tüzük ve programlarının yazımı ve yayınlanmasında, kongrelerinde, açık veya kapalı salon toplantılarında, mitinglerinde, propagandalarında Türkçe'den başka dil kullanamazlar'' cümlesi, ''... Türkçe'nin kullanılmasını esas alırlar'' şeklinde değiştiriliyor. Bu değişiklikle, siyasi partilerin Türkçe'den başka dillerde faaliyette bulunmasının önündeki yasaklar kaldırılıyor
Meclise kürtce probaganda serbest olsun teklifi verip kabul ettiren Muharrem Ince'dir.
Kilicdaroglu ile birlikte Cin'de UygurTürklerine yani DoguTürkistana ihanet edip Cinin bölünmesine karsiyiz diyen Muharrem Ince'dir, ve yine Cin'de Komunizm isaretleri altinda gülümseyerek resim cektiren, 
cin askerleri ile poz veren Muharrem Incedir.
Pkk yasalarina karsi sesini cikarmayan Chp ve Muharrem Ince'dir.
Atatürkcü meclise kürtce probaganda serbest olsun teklifi sunamaz, Milliyetci olur tek dil der.
Atatürkcü DoguTürkistana ihanet etmez, Atatürk gibi Albayraktan Gökbayraga selam olsun deyip zorda olan UygurTürklerine silah yardimi yapar.
Atatürkcü olan Komunizm hayrani olmaz, Atatürk gibi komunizm Türkdünyasinin en büyük düsmanidir görüldügü yerde ezilmelidir der, biz ne komunistiz ne bolsevigiz... der.


Atatürkcü UygurTürklerinin düsmani Cin askeri ile resim cektirmez !


..