Emine Ülker Tarhan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Emine Ülker Tarhan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Aralık 2018 Pazar

Allah’ı Unuttu, Rüşvete Sarıldı

Allah’ı Unuttu, Rüşvete Sarıldı


Necati Doğru

Bu kadar günahkar bir unutkanlık nasıl oldu?” diye sorarsanız cevabını “Gök Kafes” adlı gökdelenin dikilme hikayesinde bulabilirsiniz derim. Gök Kafes, İstanbul silüetini ilk bozandı.

Hikayesi şuydu:

Gök Kafes’ti adı.
Orada İTÜ binası vardı.
İTÜ binasını geçmeyecekti.
Göğü delerek yükseliyordu.
İstanbul’un Beyoğlu İlçesi’nin sınırları içinde; Beşiktaş İnönü Stadı’nın hemen arkasında, Boğaz’ın atlas renkli sularının en manzaralı kucağında ve elini uzatsan Dolmabahçe Sarayı’nı tutacak yakınlıktaydı.
O tarihte ismi bilinmiyordu.
Tayyip Erdoğan yoksuldu.
Oturacak evi bile yoktu.
Zor geçinen halktan biriydi.
Bu tarihi arazi üzerine “imar planına aykırı olarak göğe doğru yükselen Gök Kafes’in yapılmasına” yoksulların ve Allah’a inananların partisi Refah’ın Beyoğlu İlçe Başkanı Tayyip Erdoğan da karşı çıkıyordu.
İstanbul’u ise CHP yönetiyordu.

Belediye Başkanı Prof. Dr. Nurettin Sözen, Gök Kafes’in şehir planına aykırı yapıldığını, rantçılığın İstanbul tarihini hançerlediğini mahkeme kararıyla saptayıp, yapımı durdurmuş, inşaatı mühürletmişti.

* * *
Nurettin Sözen’in rantçılığa isyan eden kararını boşa çıkartmak ve iktidara yandaş işadamına yüksek imar rantı yedirmek için İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Beyoğlu Belediyesi Ankara’dan alınan bir kararla devreden çıkarıldı. Ankara’da adı yolsuzluk, rüşvet, hortumculukla anılan ANAP iktidarı vardı.
Bir gecede karar alındı.
600 yıl hiçe sayıldı.
Gök Kafes’in üstünde yükseldiği şehir arazisi Osmanlı’dan beri 600 yıl Beyoğlu toprakları sayılırken, bir gecede “Gök Kafes’in arazisi Beyoğlu’ndan alındı ve Şişli Belediyesi sınırlarına” katıldı. Şişli Belediyesi’nin başında o zaman iktidar partisi ANAP’lı belediye başkanı vardı.

Refah’lı Erdoğan çok kızdı.

Hak mı bu dedi?
Adalet mi bu?
Diye isyan etti?
Bundan ötürü açılışı kendi başbakanlığı dönemine rastlamasına rağmen nutuk söylemeye gelmedi. Gök Kafes’te yapılan hiçbir toplantıya katılmadı.

* * *
O günlerde “hak mı-adalet mi bu” diye isyan ettiği yolsuzluğu bugün kendisi yapıyor. Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, “Sen dedin… Ben yaptım… Yolsuzluk varsa… Sen de içindesin…” uyarı şamarını atarak istifa etmişti ya Gökkafes’te yapılanın aynısı son 11 yıldır uygulanmış, “İstanbul şehri hemen tamamı rüşvet kokan Gök Kafesler ormanına Tayyip Erdoğan döneminde” dönüşmüştü.

Ne oldu biliyorsunuz.
Gök Kafes kaya oldu.
Tayyip’in başına düştü.

Rüşvetle vidalı şüphesiyle istifa eden bakanlardan birinin oğlu Barış Güler, 6 çelik kasa ve para sayma makinesiyle aylık kirası 60 bin TL olan Gök Kafes’teki dairesinde yakalandı. Tayyip Erdoğan, tarihi unutmuş, Gök Kafes’i, Kafes dairesinde yakalanan rüşvet kasalarını görmüyor; “bana darbe yapıldı” diye halka yeni narkozlar sunuyor. Soruşturmanın oğlu Bilal Erdoğan’a ulaşmasının yolunu kesmeye çalışıyor.

Gücünü rüşvetten alıyor.
AKP oylarına güveniyor.

ANAP da yüzde 50’leri geçen yüksek oy almıştı. Yolsuzluğa battı. Gücünü rüşvete dayadı.

Tabela partisi oldu.
ANAP kapandı.
Ders alınmıyorsa eğer.
Tarih tekerrür eder.
AKP tabela olmaya gider.
Yılın ilk akıl açıcı sorusu!

Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, Başbakan Erdoğan’a yanıtlaması için yılın ilk akıl açıcı sorusunu sordu. Emine Ülker Tarhan, soru önergesinde; “Aksaray Valisi iken İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne atanan Selami Altınok hakkında 40 ayrı soruşturma var mıdır ve Selami Altınok’un müteahhit kardeşine usulsüz ihaleler verilmiş midir?” dedi.


***

31 Temmuz 2017 Pazartesi

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ DARBELERİ ARAŞTIRMA KOMİSYONU RAPORU BÖLÜM 3



TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ DARBELERİ ARAŞTIRMA KOMİSYONU RAPORU BÖLÜM 3


12 Eylül 1980 darbesini "bizim çocuklar"' diyerek algılayan dış çevrelerin uluslararası güç dengesi içinde Türkiye'yi içindeki güçlerle kontrol etme amaçlarının araştırmaya konu süreçlerden arındırmak mümkün değildir. Şüphesiz böylesine bir etkinin zaman içinde hangi aktörler tarafından üstlenildiği de önemlidir. Zamanın ruhu dikkate alındığında uluslararası güç odaklarının Türkiye dengesi üzerinde etkin olma yöntemlerinin mahiyet ve mecra 
değiştirdiği ifade edilebilir. 

Demokrasiye müdahalelerle ilgili olarak ele alınması gereken hususlardan biri de son dönemlerde dava konusu da yapılan çeşitli planların varlığı hususudur. Yargı süreci devam etmekle beraber söz konusu darbe planlarının da araştırma konusu yapılması kaçınılmazdır. 
Demokrasiye müdahale etmek amacıyla yapıldığı iddia edilen planların ortaya çıkışı Türk siyasetini de etkilemiştir. Sivil siyasete müdahaleye yönelik söz konusu planların ortaya çıkmasının demokratik tercihleri asker-sivil fay hattına yönelttiği ve siyasi bir malzeme olarak kullanıldığı açıktır. Varlığı iddia edilen bu planların hazırlanma süreci ile varlığının ortaya çıkarılma süreci ele alınmalıdır. Demokrasi tarihimizde müdahale ve muhtıraların oluşmasına etkin olan unsurlar ile bunların sonucu ve etkisi somut olarak görünürken, son dönemde söz 
konusu olan, varsa, ele geçen müdahale planlarını sonuçsuz bırakan sürecin ve buna etken olan hususların tesbiti, demokrasiye müdahalenin olduğu kadar, müdahale girişimlerinin önlenmesini sağlayan sebeplerin ortaya çıkarılmasına yardımcı olacaktır. 
Milli egemenliğin ve millet iradesinin demokrasi içinde tecelli etme sürecine müdahaleler konusunda ele alınması gereken hususlardan biri de devletin diğer kurumlarının hukuk düzeninin ve millet iradesini koruma hususunda Anayasa ve kanunlardan kaynaklanan görevlerin ifası hususundaki tavırlarıdır. 

Sivil siyaset ve yönetime darbe, muhtıra ve diğer benzeri müdahaleler Türk Silahlı Kuvvetlerini siyasetin içine ve siyasi tartışmaların odağına koyduğu açıktır. Şüphesiz hem ordunun siyasete müdahalesi hem de ordu üzerinden siyaset yapmak TSK'nın milletimiz nezdinde güvenilirliğini zedelemektedir. TSK'nın iç siyasi tartışmaların dışında tutularak ülkemizin güvenliğini sağlama konusunda milletimizin nezdindeki güveni koruması da hayati derecede bir öneme sahip olduğu açıktır. Esasen TSK'nın da bütün bu süreçten gerekli dersi 
çıkararak, milli egemenlik ve demokrasiye müdahale ile siyasete müdahil olmanın doğurduğu zararlar konusunda bir içsel sonuç çıkardığı da görülmektedir. 

Türk devlet felsefesi, milli bütünleşme ve milli demokrasi ülküsüne dayanır. Demokrasi milletin, siyasi, kültürel ve iktisadi yönetime katılması, siyasi, kültürel ve iktisadi hâkimiyetin millete ait olmasıdır. Demokrasinin kökleşmesi ve gerçek anlamıyla milli egemenliğin tesisi ancak ve ancak böylesine bir yapı içinde mümkün olabilir. 

Demokrasiye müdahale süreç ve sonuçlarının sağlıklı sorgulanması sonucunda demokratik hukuk devletinin tesisi için şu hususlara dayalı bir siyaset hâkim kılmalıdır: 

1. Gerçek hukuk Devleti ve demokratikleşme yönünde siyasî süreç tamamlanamadığı için, siyasî bürokratlar devlet memurları oldukları hâlde, devleti ideolojik ve siyasî egemenlik aracı olarak kullanacak bir statü elde etmişlerdir. 

Egemen blok, batıcı hayat tarzını ve batıcı kültür ürünlerini, batının stratejik amaç ve hedeflerini ve projelerini devletin ideolojik araçlarına dayanarak yaygınlaştıracak politikalara dönüştürmüştür. Bu dönüştürme kimi zaman yönetime müdahale ile kimi zamanda yönetime gelenlerin gönüllülük esasına dayalı olarak topluma empoze edilmiştir. Böylece siyasî bürokrasi, ideolojik olarak batılı hayat tarzını benimseyen bir söyleme sahip olmakla beraber, 
batının temellerini oluşturan dinamiklere karşı, hatta onların oluşumuna fırsat vermeyen bir rol oynamaktadır. 

Her şeyden önce millete rağmen Türkiye'ye hükmeden eski-yeni egemen blokun 
oluşturduğu anti-demokratik ve gerçek anlamıyla cumhuriyetimizin dayandığı milli egemenlik ve bağımsızlık vasıflarını dejenere eden yapının tasfiye edilmesini sağlayacak ve etkin bir hukuk devletini inşa edecek köklü bir demokratikleşme programı birinci derecede önemlidir. Bireyin tercihlerini ve düşüncelerini savunacak mekanizmaların ve örgütlenme modellerinin oluşması demokratikleşmeyi içselleştirecektir. 

2. Türkiye'nin yüzyıldır bocaladığı kalkınma meselesini çözecek, toplumsal enerjisi ile ekonomik potansiyelini harekete geçirecek, böylelikle büyük kalkınma hareketini başaracak yeni bir kalkınma programı uygulamak gerekmektedir. Bu kalkınma programının sahip olduğu kaynaklara, geleneklerine, ekonomik gelişme derecesine, sosyal uzlaşma sistemi içinde değer sistemine, üretime, bilim ve teknolojik gelişmelere ve beşeri zenginliğin niteliğine dayalı olarak uluslararası rekabete yönelmesi gerekmektedir. 

3. Türkiye'nin batı karşısında güdümlü-bağımlı ilişkilerini yeniden, temelden ele alarak, batıyla karşılıklılık ve hakkaniyet esasında onurlu bir dışı ilişkiler konsept ini inşa etmek gerekmektedir. Bunun yanı sıra Türkiye'nin Avrasya perspektifi etrafında kendi 'tarihsel coğrafyasında' yeni bir dışı siyasete açılımını gerçekleştirmek mecburiyeti vardır. Bugüne kadar yaşanan darbeler, muhtıralar, demokrasi dışı müdahaleler ülkemize ve milletimize büyük acılar yaşatmış, toplumun her kesiminden insanlar bu müdahalelerin mağduru olmuşlardır. Türkiye'nin bir daha darbelerle karşı karşıya kalmaması için, bu darbelerin toplum ve devlet hayatımız üzerinde meydana getirdiği tahribat ve travmayı ortaya koymak, maddi ve manevi zararların ve hak ihlallerinin bütüncül bir şekilde araştırılması ve gerekli tedbirlerin alınması, müdahalelerin ekonomik, siyasi, ideolojik amaç ve sonuçlarının tesbiti için Meclis Araştırma Komisyonu kurulması amacıyla bu önergenin verilmesi uygun görülmüştür. 

4- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Ankara 
Milletvekili Emine Ülker Tarhan, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve 
Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, ülkemizde temel hak ve özgürlüklerin 
sınırlandırılmasına yönelik tüm eylem ve işlemler ile sivil ve askerî darbelerin 
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/239) 

Ülkemizde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına yönelik tüm eylem ve 
işlemler ile demokrasiyi kesintiye uğratan tamamlanmış ve girişim niteliğindeki sivil ve askeri darbeler ile sonrası uygulamaların, demokrasi dışı toplumu terörize eden tüm vesayet sistemlerinin ve bunları önceleyen olay ve olguların araştırılması ve sorumlularının tespiti amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz. 

1) Emine Ülker Tarhan CHP Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili 
2) Mehmet Akif Hamzaçebi CHP Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili 
3) Muharrem İnce CHP Grup Başkan Vekili Yalova Milletvekili 

Gerekçe: Türkiye’de yaşanmış tüm askeri ve sivil darbeler ile bunlara zemin hazırlayan girişimlerin ve bu girişimlerde bulunanların tespiti bir daha aynı olayların yaşanmaması için son derece önem taşımaktadır. Askeri ve sivil darbeleri önceleyen olayların yanı sıra darbeler sonrasında Türkiye'nin sürüklendiği mecranın ve bu sürecin aktörlerinin de belirlenmesi gerçeklerin ortaya çıkarılması noktasında önem taşımaktadır. Araştırma önergesi ile tüm bu gerçeklerin ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. 

Dönem: 24 Yasama Yılı: 3 
TBMM (S. Sayısı: 376) 

Muş Milletvekili Sırrı Sakık ve 23 Milletvekilinin (10/236) 

Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, 
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, 
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, 
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve 
120 Milletvekilinin (10/237); 

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın (10/238); 

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin (10/239); 

Ülkemizde Demokrasiye Müdahale Eden Tüm Darbe ve Muhtıralar ile Demokrasiyi İşlevsiz Kılan Diğer Bütün Girişim ve Süreçlerin Tüm Boyutları ile Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve (10/236, 237, 238, 239) 
Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu 

Ülkemizde Demokrasiye Müdahale Eden Tüm Darbe ve Muhtıralar ile Demokrasiyi İşlevsiz Kılan Diğer Bütün Girişim ve Süreçlerin Tüm Boyutları ile Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu (10 / 236, 237, 238, 239) 

Sayı : A.01.1.GEÇ.0.00.00.00-10/236-95281 28.11.2012 
Konu : Komisyon Raporu 

Ülkemizde Demokrasiye Müdahale Eden Tüm Darbe ve Muhtıralar ile Demokrasiyi İşlevsiz Kılan Diğer Bütün Girişim ve Süreçlerin Tüm Boyutları ile Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla; Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince kurulan Meclis Araştırma Komisyonu çalışmalarını tamamlamış bulunmaktadır. 

02/05/2012 tarihinde göreve başlayan Meclis Araştırması Komisyonumuzun yaptığı çalışma sonucunda düzenlediği rapor ilişikte sunulmuştur. 
Gereğini arz ederim. 
Saygılarımla. 
Nimet BAŞ 
İstanbul Milletvekili 
Komisyon Başkanı 
Ek : Rapor 

28 ŞUBAT TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ ARAŞTIRMA KOMİSYONU RAPORU KASIM 2012

KAYNAK PDF FORMATLI

https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem24/yil01/ss376_Cilt1.pdf


****

12 Mart 2016 Cumartesi

Emine Ülker Tarhan, İki Seçim dayanabildi



Emine Ülker Tarhan, İki Seçim dayanabildi



Bu açıklamayla veda etti
Anadolu Partisi'ni Kapatma kararı alan Emine Ülker Tarhan,

 " Para Lazımmış bulamadık, daha çok inanç lazımmış yeterince aşılayamadık " dedi.



Kişisel Twitter hesabından yaptığı açıklamada, parti kurma sürecinde kendisine destek olan herkese çok teşekkür eden Emine Ülker Tarhan, 'Evet para lazımmış bulamadık, daha çok inanç lazımmış yeterince aşılayamadık. Ama ülke ve ilke için ölmek de var gerektiğinde, bazen kenara çekilmek derin bir nefes almak, biriktirmek de. Bazen tek bir kilometre taşı olmak da' ifadelerini kullandı.

Emine Ülker Tarhan'ın paylaştığı metnin tamamı şöyle:

'Tıkanan siyasete yeni bir soluk getirmek, tüm tercihleriyle iktidarı besleyen, ona teslim olmuş muhalefetin uykuya dalıp, onlara fedakarca destek olanları da uyuşturmasını kenardan izlememek için yola çıkmıştık. O iyi insanları destekleyen, umutlandıran, cesaretlendiren, değerlerine sahip çıkıp, yaşatmayı öneren bir anlayışın temsilcisi olmayı dilemiştik. Olmadı.

' BU DÖNEMİN ANILARINI KÖTÜ BİR YARA OLARAK TAŞIYACAĞIZ '

Hukukun sustuğu, iktidarı denetleyen tüm mekanizmaların yok edildiği, savaş rüzgarlarının estirildiği böylesi bir dönemde, rahat koltuklarında güvenli mesafeden parmak sallayıp muhalefetçilik oynayanlara inat, despot iktidara da, egemen muhalefete de yandaş medya tahakkümüne rağmen, temiz ve özgür siyaset yapmaya çalışan, kendini vakfetmeye hazır bir avuç insan bu dönemin anılarını yüreğimizde kötü bir yara olarak taşıyacağız.

Çünkü hiçbir güce biat etmediğimiz ve haklı olduğumuz halde yenilebileceğimizi, zorbalığın gayrete, kötülüğün iyiliğe boyun eğdirebileceğini yaşayarak gördük. Yokluklarla savaşmanın, cesaretin ödülünün olmadığını da.

' SİYASET İÇİN PARA LAZIMMIŞ '

Evet belki konjonktür hazretleri çok güçlüydü. AKP'den kurtuluş yolu olarak ilahlar HDP'yi işaret etmişti, Bir proje ile karşı karşıya kalmıştık tamam. Ama siyaset için para lazımmış, devasa bütçeler lazımmış. İnsanın özgürlüğünün önemi olmasa da paraların özgür olması havada uçuşması lazımmış. Oysa ben paranın değil insanın gücüne ve özgürlüğüne inananlardanım. Hala buna inanıyorum.

Evet para lazımmış bulamadık, daha çok inanç lazımmış yeterince aşılayamadık. Ama ülke ve ilke için ölmek de var gerektiğinde, bazen kenara çekilmek derin bir nefes almak, biriktirmek de. Bazen tek bir kilometre taşı olmak da.

'BİZ 'BİR ŞEY' YAPTIK'

Herkesin sadece seyrettiği bir dönemde biz 'bir şey' yaptık. Bu süreçte tüm destek olanlara, değer verenlere, en azından linç kampanyalarına katılmayanlara teşekkür ediyorum. Yurttaş olarak adalet, eşitlik ve kardeşlik, hukukçu olarak laik demokratik hukuk devleti ve ezilenlerin her haklı mücadelesinin içinde olacağımı, ancak parti tüzel kişiliğini sona erdirdiğimizi kamuoyunun bilgisine sunarım.'

http://www.haber7.com/siyaset/haber/1712731-iki-secim-dayanabildi-bu-aciklamayla-veda-etti


..

18 Kasım 2014 Salı

Emine Ülker Tarhan'ın Partisi Hakkında





Emine Ülker Tarhan'ın Partisi Hakkında


Fatma Sibel Yüksek

Açıkİstihbarat



Tarih:15/11/2014 




Olayın "ulusalcıların CHP'den kopuşu" olarak değerlendirilmesi de siyasi açıdan gerçekçi görünmüyor. Evet, bu hareketin ulusalcıların CHP'den kovuluşu anlamında sembolik bir değeri vardır ama "ulusalcıların" tek gövde halinde Tarhan'ın etrafında toplanacağını düşünmek yanıltıcı olabilir.
"Bölücülük yapıldı" demenin faydası yok. Parti kurmak her yurttaşın demokratik ve anayasal hakkıdır. neticede. Mevcut partilerin kendisini yansıtmadığını düşünen her vatandaş yeni bir parti kurabilir. Emine Ülker Tarhan açısından CHP'de yolun sonuna gelinmiş, ayrılmaktan başka çare kalmamış olabilir, buna da bir şey denilemez, şahsi durumudur...
Ancak kurulan partiye büyük beklentiler yükleyip büyük umutlar bağlamak, siyasetten bu derece ağzı yanmış bir coğrafyada safdillik olur. Nitekim, desteklerin büyük çoğunluğunun klavye başından geldiğini görüyoruz. Ayrıc,a Emine Ülker Tarhan'ın  üzerinde davasına inanmış kararlı ve programlı bir liderden çok "ısrarlara dayanamayıp" parti kurmuş birinin havası hissedilmektedir.
 
Sanırız böyle oldu; yani aslında parti kurmayı pek de düşünmeyen Tarhan, CHP'den umudu kesmiş olan küçük bir kesimin  baskısına maruz kaldı. İşçi Partisi'ne katılacağı yönündeki mebzul miktardaki tezvirat da kendisini yıpratmaya başlamıştı. Bir karar vermesi, bir adım atması gerekiyordu, aksi takdirde "bankamatik milletvekili" olunacak veya İşçi Partisi'ne  katılmaya mecbur kalınacaktı.
 
Facebook sayfasına baktığımızda destekleyenlerin genellikle orta yaşın üzerinde, sosyal medyayı kullanmayı bir şekilde öğrenmiş sıkıcı, didaktik paylaşımlarda bulunan, profil resminde bayrak, Atatürk vs. bulunduran insanlar olduğunu görüyoruz. Yani,bu yeni partinin oturacağı toplumsal taban, "milli irade" denilen engin denize atıldığında karşımıza yüzde 1'e ulaşmayan oy oranlarının çıkması pek olasıdır.
 
Olayın "Ulusalcıların CHP'den kopuşu" olarak değerlendirilmesi de siyasi açıdan gerçekçi görünmüyor. Evet, bu hareketin ulusalcıların CHP'den kovuluşu anlamında sembolik bir değeri vardır ama "ulusalcıların" tek gövde halinde Tarhan'ın etrafında toplanacağını düşünmek yanıltıcı olabilir.
 
Ulusalcı ve Kemalistler'in  çeşitli parti, görüş, siyasi oluşumlar vs. etrafında dağınık küme veya bireyler halinde dolaştığı unutulmasın.CHP'de kalanlar, İşçi Partisi'nde saf tutanlar, hiç bir siyasi oluşum içinde yer almayıp bireysel hareket edenler, "Milli Merkez", "Milli İrade" vs. şeklinde bağımsız siyasi grupların içinde yer alanlar, hatta MHP'ye yanaşmış olanlar bulunduğu gibi,   "dünya görüşü" bakımından da  birbiri ile çelişebilen ve de siyasal bakımdan "sorunlu" bir kesimdir. 
 
Misal, bu satırların yazarı gibi yakın tarihle yüzleşip İttihat ve Terakki geleneği ile arasına mesafe koyan ulusalcılar olduğu gibi, "Kürt sorunu" olarak tabir edilen siyasi problemle kendilerince yüzleşip çeşitli "çözüm süreçlerine" soğuk bakmayan ulusalcılar da mevcuttur. Aynı şekilde, gardrop Atatürkçülüğü'nü 12 Eylül zihniyetinin bile gerisine çekenler, hayatını mafya-komplo dizilerine bağlayıp "kafasına sıkılacaklar listesi" hazırlayanlar,  "antiemperyalizm" ortak paydasından hareketle Atatürkçülüğü Marksizm, Leninizm, Maoizm, Enver Hocaizm, Castroizm vs. ile bağdaştıran sol kesim "ulusalcılarımız" da mevcuttur.
 
Bunlara ek olarak, modernleşme tutkusunun altında yatan yabancı hayranlığı  siyasette mandacılığa tekâbül edenler, Kemalizmin özünde "Batıcı" bir hareket olduğu fikrine istinaden ultra liberallikte beis görmeyenler, namazında-niyazında ulusalcı-Atatürkçüler, yakasında her daim Atatürk rozeti taşıyan masonlar, uluslararası sermeye ile içli dışlı kodamanlar vs. de "ulusalcı" tabir edilen kesimde konuşlanabilmektedir.
 
Bu hal ve şart altında Emine Ülker Tarhan, CHP'den hangi "ulusalcı kanadı" koparmış olacaktır? Yukarıda sayılan ve unutulanlar da dahil, tüm ulusalcıların toplamının seçim barajını aşacak sayıya ulaşamayacağı kuşkusu ortadayken, zehirli bir sarmaşık gibi kök salmış olan AKP iktidarını devirecek bir rüzgar nereden yakalanacaktır?
 
Her şey bir yana, sandığa giden insanın son dakikada "oyunu ziyan etmeme" alışkanlığı nasıl aşılıp da Emine Ülker Tarhan'ı pek beğenenlerin dahi CHP'ye oy vermesi engellenecektir?
 
Emine Ülker Tarhan'ın başlattığı hareket böyle bir çekim merkezi yaratabilecek midir? Ulusalcı ve Atatürkçü tüm kesimlerin saflara çekilmesi bile yeterli değilken, geniş halk yığınları nezdinde nasıl alternatif haline gelinip de iktidar hedefine yönelinecektir?
 
İstifa mektupları manifesto niteliği taşımaları bakımından  kuşkusuz güçlü  retoriğe sahip metinlerdir Okuyanlara heyecan verip, ruhlarımıza coşku katarlar. Haklılığına güvenen insanlar edebi değeri yüksek istifa mektupları yazabilirler. Emine Ülker Tarhan'ın istifa mektubu da bu anlamda çerçeveletip duvara asılacak niteliktedir, CHP'nin neden ve nasıl umutsuz bir vakaya dönüştüğü herkesçe bilinen bir gerçektir.
 
Peki ya sonra? 
 
Hangi kadro, hangi program, hangi halk desteği ile yola devam edilecektir?,
 
Sağın ve solun kallavi ulusalcılarını bir araya getiren Milli Merkez veya mangal gibi yürek taşıdığına kimsenin şüphe duymadığı  Osman Pamukoğlu'nun durumları ortadayken, Emine Ülker Tarhan'ın bunlardan farklı olduğuna bizleri iknâ edecek olan nedir? 
 
Duygusal coşup taşmalar ve tebrik bildirimleri safhasını kısa tutup işe kendimizi kandırmama kararıyla başlamak acaba  mümkün müdür?...
Fatma Sibel Yüksek/ Açık İstihbarat
fasibel@twitter.com 

http://www.acikistihbarat.com/haberdetay.aspx?id=10522

..