28 Aralık 2016 Çarşamba

ENERJİ’SİNE KAVUŞAN KOMŞULUK TÜRKİYE- IRAK KÜRDİSTANI BÖLGESEL YÖNETİMİ İLİŞKİLERİ BÖLÜM 3



ENERJİ’SİNE KAVUŞAN KOMŞULUK TÜRKİYE- IRAK KÜRDİSTANI BÖLGESEL YÖNETİMİ İLİŞKİLERİ BÖLÜM 3


 < Azeri doğalgazının devreye girmesi ile bu oranda azalma yaşansa da, Türkiye doğalgaz konusunda Rusya’ya önemli ölçüde bağımlı bir görüntü sergilemektedir. >

Üçüncü olarak da, Ankara bölgesel ve küresel etkinliğini artırma bağlamında enerji zengini Ortadoğu ve Orta Asya ile enerji açığı bulunan gelişmiş Avrupa’yı birbirine bağlayan bir enerji aktarım merkezine dönüşme politikası izlemektedir. Ankara’nın bu üç ayaklı politikası 2009 sonrası dönemde önemli petrol ve doğal gaz rezervleri keşfedilen Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni Türkiye dış politikasının ilgi alanına dâhil etmiştir. 

Daha sonra Dışişleri Bakanlığı görevini üstelenen Davutoğlu’nun Ekim 2009’da Erbil’e yaptığı ziyaret Türkiye ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi ilişkileri bağlamın da bir dönüm noktası olarak değerlendirilebilir. Ziyaret sırasında Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ile birlikte düzenledikleri basın toplantısında Davutoğlu Türkiye’nin Erbil için Batı’ya açılan bir köprü, Erbil’in de Türkiye’nin Körfez bölgesine açılan kapısı olabileceğini vurguladı.28 Erbil’in Batı pazarına açılması bağlamında Türkiye’nin gördüğü bu kritik işlev, ziyaretin öncesinde Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattı üzerinden petrol ihraç etmeye başlaması ile birlikte enerji bağlamında pratik bir düzleme de taşındı. 

Mayıs 2009’da Taq Taq ve Tawke petrol sahalarında çıkarılan 100 bin varillik petrolün Bağdat’ın kontrolünde olan Kerkük-Yumurtalık boru hattı üzerinden uluslararası piyasalara ulaştırılması konusunda anlaşıldı. Anlaşmaya göre, söz konusu petrol ihracından elde edilen gelirin yüzde 88’i Bağdat yönetimine giderken bu kısmın yüzde 17’si Erbil yönetimine kalıyor, toplamın yüzde 12’lik kısmı da enerji firmalarına gidiyordu.29 

Fakat bu anlaşma sisteminde Türkiye Erbil için dolaylı bir öneme sahipti. Yani ancak Bağdat ile anlaşmış bir Erbil söz konusu olduğunda Ankara, uluslararası pazara ulaşma konusunda kritik bir “köprü” işlevi üstlenebilirdi.

2011 yılında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Erbil ziyareti ilişkilerde bir başka dönüm noktasını teşkil etmenin yanı sıra Kürdistan Bölgesel Yönetimi Doğal Kaynaklar Bakanı Aşti Hawrami’nin Erdoğan ile görüşmesi Ankara’nın Erbil’e yönelik enerji ilgisinde bir kırılma noktası olarak değerlendirilebilir.30 Bu tarihte olası bir enerji görüşmesinin Irak’ın bütünlüğü konusunda hassas olan ABD yönetimini rahatsız edebileceğini düşünen Ankara, ExxonMobil’in Ekim 2011’de Erbil ile enerji antlaşmaları imzalamasının ardından bu çekincesinden de kurtulmuştur. Dolayısıyla 2012 yılına gelindiğinde Bağdat-Erbil-Ankara üçgenindeki enerji bağlamında yaşanan gelişmeler önemli ölçüde değişmeye başladı. Bu değişim Türkiye’nin Erbil ve Batı arasında enerji bağlamında oynadığı dolaylı köprü rolünü de değiştirdi ve Türkiye’yi doğrudan bir köprü konumuna 
taşıyacak olan tartışmaları beraberinde getirdi. Bu çerçevede Bağdat yönetimi Erbil’in petrol şirketleri ile yaptığı antlaşmaların yasal olmadığını, 
özellikle Aralık 2011’de ABD’nin ülkeden çekilmesiyle birlikte daha yüksek bir sesle dile getirmeye başladı.

Diğer taraftan bölgedeki en büyük enerji şirketi olan Genel Enerji Plc başta olmak üzere diğer şirketler Kerkük-Yumurtalık boru hattı yerine Kuzey Irak ve Türkiye arasında doğrudan bir boru hattı inşa edilmesi yönünde bir adım atılması için Erbil üzerinde lobi faaliyetine girişti. 

Tam da böylesi bir ortamda Nisan 2012’de Bağdat yönetimi Kürt bölgesinde çalışan uluslararası petrol operatörlerinin ihracat gelirlerinden kaynaklanan 1,5 milyar dolarlık ödemesini askıya alırken, Erbil de boru hatlarından petrol ihracatını durdurdu.31 

Dört aylık bir aradan sonra Ağustos ayının sonunda taraflar bir uzlaşmaya vararak petrol sevkiyatını yeniden başlatmasına rağmen, bu gelişmelerin 
önemli etkileri oldu. İlk olarak, gelirlerini garanti altına almak isteyen enerji şirketleri Erbil’i alternatif ihraç yolları bulma konusunda sıkıştırmaya başladı. İkincisi otonom bir yapı isteyen Erbil, boru hatları üzerinden merkezi Irak yönetimine olan bağımlılığını alternatif ihraç yolları bularak azaltmak istedi.

Kürdistan Bölgesel Yönetimi sınırlarında faaliyet gösteren enerji firmaları ile Erbil’in aynı çizgide buluşmasına Ankara’nın ucuz enerji bulma, Rusya ve İran’a enerji alanında yaşanan bağımlılığı azaltma ve bölge için enerji transfer merkezine dönüşme politikaları eklenince Türkiye alternatif bir ihraç hedefi ve güzergâhı olarak devreye girdi. Rusya ve diğer ülkelerle yapılan doğalgaz antlaşmalarının gelecek birkaç yıl içinde yenilenmesi söz konusu olduğu için Kürt doğalgazı Ankara için güçlü bir alternatif olarak ortaya çıktı. Üstelik Türkiye’nin tek başına Erbil’in ihracat talebini karşılayacak bir tüketim potansiyeli de sunması,32 Kürdistan Bölgesel Yönetimi içinde faaliyet gösteren doğalgaz firmalarını da, böylesi bir olasılık karşısında motive etmektedir. 

Doğalgazın bu kritik konumu Ankara ve Erbil arasında Bağdat’tan bağımsız doğrudan bir boru hattının döşenmesi düşüncesinde de devreye girdi ve petrol boru hattının yanı sıra doğalgaz boru hattının da inşası gündeme geldi. Bu konuda ilk somut adım dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın 21 Mayıs 2012’de Erbil’e gerçekleştirdiği ziyaret sırasında Türkiye ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasında doğrudan bir boru hattının inşa edileceğinin açıklanması oldu.

Bütün bu gelişmelere rağmen Ankara Erbil ile görüşmeler dışında yapılacak antlaşmaları devlet düzeyinde gerçekleştirmek yerine bu amaçla kurulmuş firmalar üzerinden yürütmeyi tercih etti.

Bu doğrultuda daha önce Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) bağlı olan, fakat daha sonra 2013 yılında bakanlar kurulu kararı ile BOTAŞ’a bağlanan33 Turkish Petroleum International Company Kuzey Irak bölgesinde yürüteceği petrol ve gaz operasyonları için Fransa’nın kuzeyinde Birleşik Krallığa bağlı Jersey’de 12 Ekim 2012 tarihinde Salus Energy Company adında bir şirket kurdu. Bu şirket üzerinden Erbil yönetimi ile enerji antlaşmaları imzalandı.34 Fakat “Salus” Latincede “kurtuluş” anlamına geldiğinden ve bu isim Erbil’in otonom hareket etmesi konusunda hassas olan Bağdat yönetimi tarafından yanlış anlaşılabileceğinden şirketin adı 31 Temmuz 2013’te “Turkish Energy Company” olarak değiştirildi. Salus şirketi üzerinden yürütülen görüşmelerin sonucunda Ankara ve Erbil arasında 25 Mart 2013 tarihinde Kürdistan Bölgesel 
Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani’nin Ankara ziyareti sırasında “Türkiye tarihinde yapılan en iyi enerji anlaşmalarından biri” olarak değerlendirilen bir enerji antlaşması imzalandı.35 

Ankara’nın direkt olarak Erbil ile girdiği enerji ilişkisinin yanı sıra bu tarihlerde uluslararası enerji firmalarının da enerji transferini kolaylaştıracak yeni boru hattı inşasına yönelik baskıları artmaya başladı. Örneğin, 15 Şubat 2013’te ExxonMobil’in Kuzey Irak’taki petrol sahalarında sondaj yapacağını açıklaması çıkarılan petrolün uluslararası piyasalara nasıl ulaştırılacağı sorununu beraberinde getirdi. Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin merkezi yönetimden bağımsız kullanabileceği bir petrol ve doğalgaz boru hattının bulunmaması Türkiye üzerinden inşa edilecek yeni bir boru hattını tartışmaya açtı.

2013 yılında, yukarıdaki gelişmelerden dolayı Erbil ve Ankara arasında görüşmeler direkt enerji nakil boru hatlarının inşası etrafında dönmeye 
başladı. Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Türkiye arasında direkt bir enerji boru hattının inşa edilmesi ilk kez Neçirvan Barzani’nin Türkiye ziyareti sırasında Mayıs 2012’de gündeme gelmişti.36 Bu tarihten sonra Erbil çeşitli vesilelerle boru hattı inşa planlarından bahsetse de, Ankara bu konuda sessiz kalmayı tercih etmiştir. 

Söz konusu projenin ilk kez açık bir şekilde dile getirilmesi Kürdistan Bölgesel Yönetimi Doğal Kaynaklar Bakanı Aşti Hawrami’nin Haziran 2013’te Erbil’de gerçekleşen enerji konferansında yaptığı açıklamalar ile oldu. Hawrami, Türkiye’ye petrol taşıyacak boru hattının 2013 Eylül’ünde tamamlanacağını ve 2016’da ise Türkiye’ye gaz ihracatına başlanacağını duyurdu.37 

Bu tarihten sonra Bağdat yönetiminin rahatsızlığını gidermek üzere Kürdistan Bölgesel Yönetimi liderleri çeşitli girişimlerde bulunsa da, Bağdat’ı ikna etmek kolay olmadı. Henüz Bağdat ikna edilmemişken, Ekim 2013’te Hawrami bir açıklama daha yaparak Bağdat’ta bağımsız ikinci bir alternatif petrol boru hattının Türkiye ve Kürt bölgesi arasında inşa edileceğini; günde 500.000 varillik kapasiteye sahip olan bu hat sayesinde Erbil’in günde 1 milyon varil ihraç kapasitesine ulaşma hedefini gerçekleştirebileceğini açıkladı. 2013’ün son günlerinde daha da sıklaşan diplomasi trafiği bağlamında Türkiye’den Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da Bağdat’a ziyaret gerçekleştirdi.38 Bağdat bütünüyle ikna edilmese de, Kürdistan Bölgesel Yönetimi petrolünün Türkiye’ye akmaya ve Ceyhan’da depolanmaya başlandığına ilişkin haberler 2013’ün Aralık ayında gazetelerde yer almaya başladı.39

  <Türkiye, Kürt petrolünün transferiyle ilgili Bağdat’ın ikna edildiği bir çözümde ısrarcı.>

2014 yılına girildiğinde, petrol boru hattı inşası konusundaki tartışmalar yerini Ankara, Bağdat ve Erbil arasında bu boru hattından petrol satışına izin verilip verilmeyeceği tartışmalarına bıraktı. Ocak 2014’te Irak Başbakan Yardımcısı Hüseyin Şehristani’nin, “Kürt hükümeti, (Bağdat ile) anlaşmadan (Türkiye’ye) petrol satışı yapmama sözü verdi” açıklaması Irak Kürdistan Bölgesi Başbakanı Neçirvan Barzani tarafından doğrulanmasa da, Türkiye’de depolanan Kürt petrolünün satışı sorunu çözülemedi. 2014 Mart ayı içinde Erbil ve Bağdat arasındaki görüşmeler kısmen sonuç verdi ve Kürt Bölgesel Yönetimi çıkardığı petrolün dörtte birini belirli bir süre boyunca “iyi niyet jesti” olarak Irak milli petrol şirketi üzerinden satma teklifinde bulundu.40 

Kısacası 2014 yılına gelindiğinde Kürt petrolünün Türkiye’ye boru hatlarıyla transferi konusunda önemli bir aşama kaydedildi ve bu çalışmanın kaleme alındığı tarihlerde (Mayıs 2014) 
Türkiye’de depolanan petrolün dünya piyasasına satılabilmesi konusunda görüşmeler devam etmekteydi. Mayıs ayı içinde Türkiye’deki depolarda 
2,5 milyon varil petrol stoklandığı açıklansa da, Ankara ne bu petrolü iç piyasada kullanıma sokmuş ne de bunun dışarıya pazarlandığını açıkladı. 

Bunun en önemli nedeni Taner Yılmaz’ın şu açıklamasında net bir şekilde görülebilir: “Şu anda Tüpraş, Kuzey Irak petrolüyle alakalı herhangi 
bir talebinin olmadığını söyledi. Türkiye, en yüksek ham petrol tedarikini yaklaşık 6 milyon tonla Irak’tan yapıyor. Irak bizim için önemli, biz de Irak 
için önemliyiz”.41 Söz konusu ifade petrolün Türkiye’deki depolara stoklandığı böylesi bir aşamada dahi Ankara’nın Bağdat’ın ikna edildiği bir çözümde 
ısrarcı olduğu söylenebilir.

TÜRK FİRMALARININ ENERJİ DANSI

Irak Kürdistan’ına en erken giren enerji şirketi olan Çukurova Holding’e ait Genel Enerji42 2002’den itibaren hızla artırdığı yatırımlarıyla on yıl içinde bölgenin en aktif ve etkin şirketlerinden birine dönüşmüştür. Günde 120 bin varil üretim kapasitesine sahip olan ve 2014 itibariyle 200 bin varil kapasiteye çıkarılması hedeflenen Tak Tak petrol bölgesinde etkin olan Genel Enerji, 2011’de yüzde 50 ortaklı üzerinden eski BP yöneticisi olan Tony Hayward’ın başında olduğu İngiliz Vallares PLC ile birleşerek enerji piyasasındaki etkinliğini daha da güçlendirmiştir.43 Bina Bavi, Ber Bahr, Miran, Tavke ve Dohuk gibi bölgelerde de petrol ve doğalgaz yatırımlarında bulunan şirket bu bölgelerdeki paylarını da 
hızla artırma yönünde bir politika izlemektedir. Örneğin, Ağustos 2012’de Heritage Oil’in Kuzey Irak’ta bulunan ve doğal gaz kaynaklarını barındıran 
Miran sahasındaki yüzde 26’lık hissesini 156 milyon dolara satın almış ve böylelikle Miran’daki hissesini yüzde 25’ten 51’e kadar çıkarmıştır.44 
Daha sonra başka satın almalar da gerçekleştiren Genel Enerji Miran’daki bütün hakları kendisinde toplamıştır.45 Yine yaklaşık 3 trilyon metreküp civarında 
doğal gaz rezervine sahip olduğu 46 belirtilen Kuzey Irak bölgesinde doğalgaz yatırımlarına ağırlık veren Genel Enerji, Türkiye’nin artan doğalgaz ihtiyacı ve doğal gaz kaynaklarını çeşitlendirme politikası paralelinde Ankara’yı öncelikli muhatap olarak almıştır. 

Bu doğrultuda 2016 sonunda işlemesi planlanan doğal gaz enerji hatlarından ilk olarak Genel Enerji PLC’nin Miran ve Bina Bavi sahalarından gelen doğal gazın 
geçeceği basına yansıdı.47 




GENEL ENERJI PLC’NIN ENERJI BÖLGESI SAHIPLIK ORANLARI (2013)

Taq Taq     % 44

Tawke       % 25

Dohuk       % 40

Miran        % 75

Bina Bawi  % 44

Chia Surkh % 60

Ber Behr    % 40

Kaynak: http://www.genelenergy.com/


Genel Enerji ile aynı dönemde Kürt bölgesindeki enerji piyasasına dâhil olan48 Ankara merkezli Pet Holding Şirketler Grubu bünyesinde faaliyet gösteren Petoil, ilk kez 2006 yılında Kürdistan Bölgesel Yönetimi sınırları içinde petrol çıkarmaya başladıklarını duyurmuştu.49 Ağırlıklı olarak Şakal sahasında faaliyetlerini sürdüren Petoil, yine kendisine ait olan A&T Petrol Limited Şirketi üzerinden bir süre Bina Bavi sahasında da faaliyetlerde bulundu; fakat 2012 yılında burayı Genel Enerji’ye devretti.50 Genel Enerji ile ortak girişimlerde bulunan Petoil yüzde 20 ortaklığının bulunduğu Chia Surkh bölgesinde (yüzde 60 Genel Enerji’ye ait) 2013 yılında zengin petrol yatakları bulunduğunu açıkladı.51 Bu özel şirketlerin yanı sıra Ekim 2012’de Salus Energy Company adıyla kurulan ve daha sonra Temmuz 2013’te Turkish Energy Company adını alan devlete ait 
enerji şirketi de Kürdistan doğal gaz ve petrolünde ciddi bir aktör olarak devreye girdi. 

27. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, “The Republic of Turkey Ministry of Energy and Natural Resources Strategic Plan (2010-2014)”, s. 26, 
http://www.enerji.gov.tr 

28. “President Barzani, Turkey’s Foreign Minister Davutoğlu hold historic meetings, announce plans to open consulate”, krg.org, 31 Ekim 2009.

29. Şaban Kardaş, “The Kurdistan Regional Government Launches Oil Exports through Turkey”, Eurasian Daily Monitor, c. 6, no.105 (2 Haziran 2009).

30. Ben Van Heuvelen, “A Fragile Constructon”.

31. Balcı, “Türkiye’nin Irak Politikası 2012”, s. 128.

32. Stephen A Elliott ve Louis B. Beryl , “Natural Gas Development in Kurdistan: A Financial Assessment”, Belfer Center for Science 
and International Affairs Report, Ağustos 2012, s. 42. 

33. “500 milyon dolarlık şirket Botaş’a eklendi”, Hürriyet, 22 Ocak 2013. 

34. “İşte Türkiye’nin Kuzey Irak’taki petrol sahası!”, Haber Türk, 21 Aralık 2013

35. “Erbil ile tarihe geçecek anlaşma”, Hürriyet, 26 Mart 2013.

36. Cengiz Çandar, “İşin İçine Kürdistan Petrolü girerse”, Radikal, 26 Mayıs 2012.

37. “ Ucuz Gaz Müjdesi ”, Hürriyet, 20 Haziran 2013.

38. Erdal Sağlam, “Enerji Bakanı Yıldız’ın daha çok uçması gerekecek”, Hürriyet, 3 Aralık 2013.

39. “Kürt petrolüne Bağdat hamlesi”, Hürriyet, 27 Aralık 2013.

40. “İşte Kürt petrolü!”, Hürriyet, 25 Mart 2014.

41. “Kuzey Irak petrolü depoları doldurdu”, Hürriyet, 14 Mayıs 2014

42. Şirket hakkında kendi web sayfasından detaylı bilgi edinilebilir, 
http://www.genelenergy.com/

43. Agustino Fontevecchia, “Tony Hayward’s Revenge: Ex-BP CEO to Head Iraq Oil Venture”, Forbes, 7 Eylül 2011.

44. Balcı, “Türkiye’nin Irak Politikası 2012”, s. 130

45. 23 Şubat 2014’te Kürdistan Bölgesel Yönetimi Miran’da faaliyet göstermek isteyince Genel Enerji bu sahanın yüzde 25’ini Erbil’e bırakmış ve payı 
yüzde 75’e düşmüştür.

46. Emre İşeri ve Oğuz Dilek, “The Nexus of Turkey’s Energy And Foreign Policy With Iraqi Kurdish Oil: The Iranian Connection”, 
Ortadoğu Analiz, c. 5, no. 50 (2013), s. 30.

47. “Kuzey Irak ile tarihi anlaşmalar tamam”, Hürriyet, 6 Kasım 2013.

48. Sabrina Tavernise ve Neela Banerjee, “Kurdish Group Takes Autonomous Role in Iraq Oil Projects”, The New York Times, 15 Mayıs 2003.

49. “Ölümden döndü, pes etmedi Kuzey Irak’ta petrol çıkardı”, Hürriyet, 19 Temmuz 2006.

50. Bu şirket hakkında detaylı bilgilere kendi web sayfasından ulaşılabilir, 
http://www.petoil.com.tr/

4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,



****

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder