21 Aralık 2016 Çarşamba

YEREL SİYASETTE TEMSİL ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA BÖLÜM 1



YEREL SİYASETTE TEMSİL ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA BÖLÜM 1


İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi No:4
11 Ekim 2009


YEREL SİYASETTE TEMSİL ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA: ŞANLIURFA ÖRNEĞİ 


Abdullah ÇELİK• 
A.Vahap ULUÇ•• 
• Yrd. Doç. Dr., Harran Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi. 
•• Dr., Harran Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü 

Özet 

Belediyeler, kentlilerin ortak nitelikteki ihtiyaçlarını karşılayan ve karar organları seçimle göreve gelen kamu tüzel kişileridir. Belediye meclisi, belediyenin karar organıdır ve doğrudan halk tarafından seçilmektedir. Karar organının seçimle göreve getirilmesi, seçilmişlerin halkı daha iyi temsil edeceği düşüncesine dayanmaktadır. Ancak, kentin gelişmişlik düzeyi hem yerel siyaseti hem de yerel temsili etkilemektedir. Bu çalışmada, belediye meclis üyelerinin cinsiyet, yaş, siyasal parti tercihi, meslek, öğrenim ve medeni durum profilleri, Şanlıurfa il 
merkezi nüfusu ile karşılaştırılarak yerel halkı temsil etme sorunsalı üzerinde durulmuştur. 

Anahtar Kelimeler: 
Yerel Siyaset, Aşiret, Temsil, Belediye Meclisi 


Giriş

 Belediyeler, kentlilerin ortak nitelikteki ihtiyaçlarını karşılayan, karar organları seçimle göreve gelen, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişileridir. 
Belediyenin belediye encümeni, belediye başkanı ve belediye meclisi olmak üzere üç organı vardır. Belediye başkanı belediyenin yürütme organıdır ve çoğunluk seçim sistemiyle; belediye meclisi, belediyenin karar organıdır ve nisbi temsil seçim sistemiyle doğrudan halk tarafından beş yıllığına seçilmektedir. Belediyelerin karar organının doğrudan halk tarafından seçilmesi, bu birimleri, daha demokratik bir yapıya sahip kılmaktadır. Ancak, özelde belediyelerin ve genelde yerel yönetimlerin demokratikliğinin, ulusal demokrasiden ayırt edilmesi son derece güçtür. Çünkü ulusal düzeyde demokrasinin tam anlamıyla uygulanıp uygulanmadığı tartışmalarında, sürekli yerel yönetim ve demokrasi arasındaki ilişkiler gündeme gelmektedir. Yerel yönetimlerin varoluşunun siyasal gerekçesinin temelinde demokrasi düşüncesi vardır. Bu nedenle, yerel yönetimler öteden beri demokrasinintemel kurumlarından biri olarak görülmüştür (Nadaroğlu, 1986: 29). 

Yerel yönetim ile demokrasi arasındaki ilişkilerin temelinde kendi kendini yönetme ilkesi vardır. Yerel ölçekte kendi kendini yönetme ve yönetebilme hakkını kazanma, yerel yönetimlerle birlikte ortaya çıkmıştır (Hill, 1974: 25; Brick, 1954: 438–440; Lipson, 1973: 373; Tocqueville, 1994: 50). Kendi kendini yönetme demokrasi olduğuna göre, yerel yönetimler demokrasinin beşiği sayılır (Hamamcı, 1981: 9). 

 Ancak demokrasi, sadece halkın yönetime katılımını öngören bir siyasal rejim değildir. Aynı zamanda demokrasinin, demokratik yönetim adına halkı temsil 
etme gücüne sahip olması da gerekmektedir. Demokratik yönetimlerde temsil, halk katmanları ile temsilciler arasındaki oransal denkliği ifade eder. Başka bir ifadeyle halk tarafından seçilen belediye meclis üyeleri, farklı sınıf ve toplumsal kesimde yer alan toplulukları temsil ederler. Kaldı ki bir sistemin meşruiyeti, farklı sınıf ve katmanlardan gelen halk kesimleri tarafından benimsenmesine bağlıdır. Bu çerçevede temsil, siyasal meşruiyet yaratan temel mekanizmadır. 

Günümüzde hızlı demokratikleşme ve kentleşme, kenti siyasal güç paylaşımının odak noktası yapmıştır. Bunun doğal sonucu olarak “yerel siyaset” ya 
da “ Kentsel Siyaset” sözcüğü tartışılmaya başlanmıştır. Yerel siyaset ya da kentsel siyaset, yerel düzeyde karar alma süreçlerini etkileyen bütün etmenlerin 
incelenmesini konu edinmiş bilim dalıdır (Keleş, 2000: 101). 
Bu bağlamda, seçilmiş yerel temsilciler (belediye başkanı, belediye meclis üyeleri ve il genel meclis üyeleri), siyasal partilerin kent düzeyindeki temsilcileri, sivil toplum örgütlerinin taşra temsilcileri ile yerel sivil kuruluşlar, ulusal medya kuruluşlarının yerel temsilcileri ile yerel medya temsilcileri, sermaye ve sendika mensupları, kanaat önderleri, esnaf ve eşraf yerel siyasetin aktörleridir. 

Bu çalışmada, yerel siyasetin aktörlerinden olan ve doğrudan halk tarafından seçilen Şanlıurfa Belediye Meclisi incelenmiştir. Şanlıurfa Belediye Meclis 
üyelerinin öğrenim, meslek, siyasal parti tercihi, yaş, cinsiyet ve medeni durumları, Şanlıurfa kent merkezi nüfusu ile karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırma sonunda belediye meclis üyelerinin kent halkını temsil edip etmediği anlaşılmaya çalışılmışıtır. Bilindiği gibi Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde aşiret örgütlenmesi 
sosyal hayatın temel yapı unsurlarından biridir. Aşiretler sadece sosyal hayatta değil, aynı zamanda siyasal hayatta da bölgenin belirleyici aktörlerinden biridir. Söz konusu varsayım veri kabul edilerek çalışmaya, aşiretlerin yerel siyaset üzerindeki etkisi de dâhil edilmiştir. 

1.Yerel Siyaset 

  Siyaset, Arapça bir sözcük olup “ At Talimi ”, “ At Öğrenimi ” ve “ At Bakıcılığı ” anlamına gelir ( Daver, 1993: 3–5 ). 
  Siyaset sözcüğünün sözlük anlamı, “ Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı ”dır  (TDK, 2005: 1780). Siyaset, “ Başlangıçta çıkar ya da görüşleri farklı olan bir insan grubunun, Genellikle grubun tümü üzerinde Bağlayıcı görülen, ortaklaşa kararları alma süreci ” olarak da tanımlanabilir (Miller, 1995: 308). 

  Siyaset biliminde ise siyaset sözcüğü, “ülke, devlet ve insan yönetimi” biçiminde tanımlanmaktadır (Daver, 1993: 5). 

  Ancak, Siyaset Biliminde her siyaset bilimcinin kabul ettiği ortak bir siyaset tanımına varılamamıştır (Kalaycıoğlu, 1984: 9). 

Siyasetin, Merkez ve Yerelde olmak üzere iki alanda temsilcileri bulunmaktadır. Bunların bir kısmı Devletin bürokratik aygıtının bir parçası iken, bir 
kısmı da sivil alanı temsil etmektedir. Özellikle Demokratik sistemlerde, Yerel siyaset Vatandaşların günlük hayatta kendileri ile ilgili karar alma süreçlerine 
katılımını sağlayan önemli bir unsurdur. 

Adından da anlaşılacağı üzere yerel siyaset, siyasetin kentte var olan biçimidir. Yerel siyaset, kentsel siyaset sözcüğü ile aynı anlamda kullanılmaktadır. 
Yerel siyaset, kentte faaliyet gösteren siyasal aktörlerin kentin sorunlarını konu edindikleri bu çerçevede çözüm ürettikleri, toplumun refah ve mutluluğunu 
sağlamaya yönelik olarak değişik alternatifler ileri sürdükleri yerel bir iktidar mücadelesi ve yerel toplumu idare etme yöntemidir (Akdoğan, 2008: 10). 

Merkezi yönetimin taşra kuruluşları ve il temsilcilikleri; belediye başkanı, belediye meclis üyeleri, il genel meclis üyeleri; kentte faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları, yerel medya, dernek ve vakıf gibi kurum ve kuruluşlar yerel siyaset alanını oluşturan unsurlardır (Alkan ve Taş, 2007: 16; Akdoğan, 2008: 10). Bu unsurlardan en önemlisi belediye meclisidir. Çünkü belediye meclisi, demokratik kültürün gelişmiş olduğu ülkelerde yerel sorunların halkın katılımı ile çözülmesi açısından hayati bir rol oynamaktadır. 

Ayrıca, dini ve aşiret gibi geleneksel toplumun örgütlenme biçimleri de yerel siyaset alanı içinde yer almaktadır. Kaldı ki dini ve feodal örgütlenmeler yerine göre yerel siyasetin en önemli aktörleri haline gelebilmektedir. 

Feodal örgütlenme biçimi olan aşiret, düzenli bir yapının esasını teşkil eden sosyal ve siyasal bir örgütlenmedir. Ortadoğu toplumlarındaki aşiretler, “devletimsi” bir örgütlenmenin temelini oluşturmaktadır (Gellner, 1995: 32; anan, Vergin, 2003). Ekonomik gereksinimler, barınma ve can güvenliği gibi ihtiyaçların karşılanması amacıyla müşterek tehlikeler karşısında, ortak bir kimlikle hareket eden ve Arapça topluluk anlamına gelen aşiret, kabilelerden oluşan, siyasal birlikler olarak tanımlanmaktadır (Bruinessen, 2003: 82, Beşikçi, 1992: 102–104; Weber, 2002: 483). 

Aşiret yapılanması doğası gereği, aşiret ağası ve büyük toprak sahibi kişilerin yerel siyaset içinde önemli aktörler olarak rol almalarına sebep olmaktadır. Öyle ki aşiretlerin güçlü olduğu küçük ilçe ve kasabalarda, aşiret üyeleri dışında kimsenin belediye başkanlığı ya da belediye meclis üyeliği için aday dahi olamadığı göz önünde bulundurulursa, feodal yapılanmanın yerel bir güç olarak yerel siyaset alanında sahip olduğu etkinin boyutları daha iyi anlaşılacaktır. 

2.Temsil ve Belediye Meclisi 

Temsil, aristokratik ve monarşik bir orta çağ kurumu olarak gelişmiştir. Özellikle İngiltere’de, ülkenin gelir ve giderlerin analizi, savaşa karar verilmesi ve 
kralın yerine kimin geleceği gibi önemli konuları görüşmek üzere toplanan meclisler vardı (Dahl, 1993: 35). Orta çağda, meclisleri ortaya çıkaran siyasal bir ihtiyaç mevcuttu. Çünkü ülkenin temel politikaları uygulayabilmek için, birinin destek vermesi gerekiyordu. Bu destek için ilk meclis toplantısı 1256 yılında yapıldı. Simon de Montfort tarafından gerçekleştirilen bu meclis toplantısının esas konusu parasal gereksinimleri görüşmekti. Bu toplantıyı izleyen yüzyıllarda, meclisler, Kralın çağrısı üzerine ve onu desteklemek amacıyla toplanmaya başladılar (Lipson, 1984: 377). 

Orta çağ temsil öğretisinde, temsilcinin –yetkinin aktarıldığı kişi ya da kurulun- seçilmiş bir temsilci olması gerekli görülmüyordu. Dolayısıyla hükümdarın ve onun soyundan gelenlerin, kalıtım yoluyla hak ettikleri, sürekli ve bir daha geri alınmaz hakkına dayanan temsil, mutlak monarşiyi bile meşru görebiliyordu (Sartori, 1996: 31). 

Temsil sözcüğü, orta çağ süresince farklı toplumsal gelişmelere koşut olarak zamanla değişime uğramış ve 16. yüzyılda günümüze benzer bir anlama sahip 
olmuştur (Örs, 1997: 25). Orta çağda kullanılan temsil, “hak ve görev bakımından bir kimse ya da topluluğun yerine ve adına davranmak” (TDK, 2005: 1780) anlamında kullanılmamıştır. 

Günümüzde kullanılan temsil sözcüğü, Romalıların ‘repraesentare’ teriminden türetilmiştir. Fakat ‘repraesentare’ sözcüğü, daha önce var olmayan bir “şeyin” 
yazılı olarak meydana getirilmesi ya da bir soyutlanmanın bir nesnede somutlanması anlamında kullanılmıştır. Yoksa çağımızda benimsenmiş olan temsilde olduğu gibi, bazı kişi, kurul ya da kurumların, diğer kişi, sosyal sınıf ya da kurumlar adına hareket ederek karar alması biçiminde kullanılmamıştır (Örs, 1997: 25). 

Temsil, demokrasinin esas ilkelerinden biri olan eşitliğin, geniş ölçekli bir siyasal sisteme uygulanması olarak algılanmaktadır. Bunun gerçekleşmesi 
seçimlerle olmaktadır. Seçimin özgür bir ortamda gerçekleşmesi ve bütün siyasal partilerin eşit koşullarda seçime girmeleri gerekmektedir. Yoksa seçmensiz temsilin fazla bir anlamı olmadığı gibi, özgür bir seçenek sunmadan yapılan seçimlerde de hakkıyla temsili iktidar ortaya çıkmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir seçim, halkın egemenliğinin düzenli aralıklarla devredilmesinden başka bir anlam ifade etmez (Sartori, 1996: 31). 

Serbest ya da özgür seçimler demokrasinin en önemli aygıtlarından biridir. Halk seçim yoluyla temsilcilerini seçer ve egemenliğini dört ya da beş yıllığına 
onlara devreder. Bu süreler bittikten sonra halk bu temsilcilerini değiştirebilme hakkına sahiptir. Dolayısıyla egemenliğin geçici devri söz konusudur. Temsilcilerin belirlendiği ve göreve getirildiği bu seçimlerin, eşit, gizli, özgür ve serbest bir şekilde yapılması gerekmektedir (Çukurçayır, 2002: 246). 

Temsilde halk adına karar alma yetkisi, seçim yoluyla göreve getirilen temsilcilerde bulunmaktadır. Seçilen temsilciler, sadece kendilerini seçen siyasal 
partinin temsilcileri ya da vekili değildirler. Aynı zamanda seçilen temsilciler, tüm halkın temsilcileridirler. Burada, “emre bağlı vekillik” sistemi söz konusu değildir 
(Gözübüyük, 2003: 25). 


Ancak, temsilin ne olduğu, temsilcinin kimi ve neyi temsil ettiği, ne kadar temsil ettiği ve temsilcinin nasıl ya da hangi seçim sistemiyle seçileceği gibi konular 
hem geçmişte hem de günümüzde tartışma konuları olmuştur (Örs, 1997: 26). 

Genel kabul görülen temsil sözcüğü, fiilen var olmayan aracı kişileri, gruplar ya da soyutlamalar yoluyla var hale getirmektedir. Siyasette temsil ise, bazı kişilerin diğerleri adına hareket ettiği düzenlemeler anlamına gelmektedir (Pitkin, 1995: 358). 

Temsilcilik ise, “hak ve görev bakımından birinin ya da bir topluluğun adına davranma görevidir” (TDK, 2005: 1950). 

Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde literatürde, temsil sözcüğünün üç farklı şekilde kullanıldığı görülmektedir (Birch, 1971: 15). Bunlardan birincisi, temsil, 
delegeye atfedilerek kullanılmaktadır. Burada temsilciler, adlarına hareket ettiği grubunun çıkarlarını korumak ve mümkün ise onları ilerletmek işlevi 
görmektedirler. İkincisi, seçilen kişi ya da meclisleri tanımlamak için kullanılmaktadır. Ancak, seçilen bütün kişiler temsilci olarak kabul edilmemektedir. 
Burada seçim, her zaman bir temsilci ortaya çıkarmamaktadır. Örneğin Katolik Kilisesi’nde Papa, Kardinaller Kurulu tarafından seçilmektedir. Ancak Papa, onu 
seçenlerin temsilcisi olarak kabul edilmemektedir. Çünkü temsil kurumunda esas bağlantıyı sağlayan, seçilen kişilerin seçen kişiler karşısında sorumlu olması gibi, normatif bir beklenti ile kurulmaktadır (Sartori, 1996: 32). Benzer şekilde birçok Amerikan eyaletinde yargıçlar seçimle göreve gelmektedirler. Onları seçmenlerinin temsilcileri olarak görmek doğru değildir. Seçim, ancak seçmenlerin fikir ve çıkarlarını ilerletme sorumluluğunu içeriyorsa seçilmiş kişiler temsilci olarak tanımlanabilir (Birch, 1964: 15). Üçüncüsü, temsil, bir sınıfın tipik olan kişi ya da gruplarını ifade etmek için kullanılmaktadır. Eğer temsil, daha büyük organın temel niteliklerini yansıtıyorsa küçük bir organın büyük organın temsilcisi olduğu söylenebilir. 

 Temsil sözcüğünün üç farklı kullanımı, belediye meclis üyelerinin, halkı, eylemleri, seçilme biçimleri ya da kişisel nitelikleri bakımından temsil edebileceğini göstermektedir. Bu bağlamda, temsilcilerin temel görevlerinden birisi olarak, toplumun menfaatinin korunması ön görülüyorsa, temsilciler doğrudan halk tarafından seçilmişlerse ve temsilciler halkın bütün özellikleri yansıtıyorlarsa belediye meclisinde temsilin gerçekleştiğinden sözedilebilir (Birch, 1964: 16). 

Başka bir ifadeyle, bir temsilciler meclisi, halka ne kadar benziyorsa, toplumun özelliklerini ne kadar yansıtabiliyorsa o kadar temsili nitelik arz etmektedir. Tersine temsilciler meclisi, toplumun özelliklerinden ne kadar uzaklaşırsa, temsil niteliğini o derece kaybeder (Örs, 1997: 27). 

3. Araştırma Bulguları 

Alan çalışması yapılırken iki yöntem izlenmektedir. Bunlardan birincisi evrenin tamamı üzerinde yapılanıdır. Öteki ise örneklemedir. En güvenilir ve en 
geçerli alan çalışma, evrenin tümü üzerine yapılanıdır. Nitekim bu çalışma, 2004 Mahalli İdareler Seçimi’nde, Şanlıurfa il merkezinde halk tarafından seçilen 
belediye meclis üyelerinin bütününü kapsamaktadır. Alan çalışmasında, belediye meclis üyelerinin, öğrenim, meslek, cinsiyet, siyasi tercih, yaş 
ve medeni durum profilleri, hem Şanlıurfa kent halkının demografik yapısıyla karşılaştırılmış hem de belediye meclis üyelerinin her hangi bir “aşirete” mensup olup olmadığı saptanmaya çalışılmıştır. 


Anket sonuçlarının değerlendirilmesinde SPSS (Statistical Program for Social Sciences) paket programı kullanılmıştır. Anket analizi SPSS programında 
analiz edilirken kayıp değerler dikkate alınmamıştır. Çözümleme, her soru için cevap veren belediye meclis üyesi sayısına göre yapılmıştır. Sağlıklı bir 
değerlendirme için bu yöntem yeğlenmiştir 

3.1.Cinsiyet

Ülkemizde farklı cinslerin eşitliği, -hangi alan olursa olsun- hiçbir zaman sağlanamamıştır. Bu durum, yerel siyaset alanında da kendini göstermektedir (Keleş ve Toprak, 2000: 356). Türkiye’de siyasal yaşama bakıldığında kadınlara seçme ve seçilme hakkı 1930’da verilmiştir. Kadınlara verilen bu hak, günümüze kadar hep yetersiz kalmıştır. Türkiye genelinde belediye meclis üyeleri arasında kadın temsilcilerin oranı; 1984’te % 0,6, 1989’da % 0,7 ve 1994’te % 0,9’dur (Çitçi: 1996: 9). 

1999 Mahalli İdareler Genel Seçimi’nde 34084 belediye meclis üyesinden sadece % 1,58’i kadındır (Azaklı ve Özgür, 2002: 120). 

  Şanlıurfa il nüfusunun % 52’si erkek ve % 48’si kadınlardan oluşmaktadır (http://www.sanliurfa.gov.tr/teblig_oku.asp,14.01.2009). 

  Şanlıurfa belediye meclis üyelerinin cinsiyet dağılımı göz önüne alındığında kadınların tam temsil edilmediği görülmektedir. Çünkü belediye meclisinde kadınların oranı % 5,4’tür (Çizelge: 1). 
  Bu oran Türkiye ortalamasının üstündedir. Ancak, gerek Türkiye genelinde gerekse Şanlıurfa’da kadınların yerel siyasetin dışında yer aldıkları ve yerel siyasetin kadınlara kapalı olduğu görülmektedir. 

Çizelge 1: Şanlıurfa İl’i Belediye Meclis Üyelerinin Cinsiyetleri ve Siyasal Partilere Göre Dağılımı 


Siyasal Parti      Cinsiyet     Toplam   Erkek    Kadın 

AKP Sayı 29 1 30 % 96,7 3,3 100,0 
DTP Sayı 4 1 5 % 80,0 20,0 100,0 
SHP Sayı 2 0 2 % 100,0 ,0 100,0 

Toplam Sayı 35 2 37 % 94,6 5,4 100,0

 Siyasal partilere göre dağılımı ise, 30 AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) ve 5 DTP (Demokratik Toplum Partisi) – DTP, Demokratik Halk Partisi (DEHAP)’nin 
yerine kurulmuştur- belediye meclis üyesinden sadece bir tanesi kadındır. SHP (Sosyal Demokrat Halkçı Parti)’li iki belediye meclis üyesi de erkektir. Oran olarak AKP’deki kadın üyelerin oranı % 3,3 iken, DTP’de oran % 20’dir. Bu veriler dikkate alındığında, DTP’nin muhafazakâr bir parti olan AKP’ye göre kadın üyelere daha fazla önem verdiği söylenebilir. Ancak, DTP meclis üyesi sayısının sadece 5 olması böyle bir iddiada bulunmayı güçleştirmektedir.

 3.2. Yaş 

2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun ile belediye meclis üyeliğine seçilebilme yaşı 25 olarak 
belirlenmiştir (Resmi Gazete, 18.01.1984, Sayı: 18285, Değişik birinci fıkra: 27.12.1993–3950/1 md.) . 

Keleş ve Hamamcı’nın (1994), Türkiye genelinde, belediye meclis üyeleri üzerinde yaptıkları çalışma sonuçlarına göre, “30–39” yaş grubuna mensup belediye meclis üyelerinin oranı % 21,5, “40–49” yaş grubuna mensup belediye meclis üyelerinin oranı % 44,8 ve “50–59” yaş grubuna mensup belediye meclis üyelerinin oranı % 23,3’tür (Keleş ve Hamamcı, 1994: 16). 

Şanlıurfa Belediye Meclis üyelerinin yaş grupları göz önüne alındığında, “30–39” yaş grubu % 29,7, “40–59” yaş grubu % 64,9 ve “60 ve üzeri” yaş grubu % 5,4’tür Belediye meclis üyeliğine seçilebilme yaşı 25 olmasına karşın, hiçbiri “25– 29” yaş grubu arasında bulunmamaktadır (Çizelge 2). Bu veriler dikkate alındığında Şanlıurfa Belediye Meclis üyelerinin, büyük ölçüde “orta yaş üstü”nde yoğunlaştıkları ve yerel siyasette bu yaş grubunun hâkim olduğu görülmektedir. Çünkü “40–59” yaş grubu içinde yer alan üyelerin oranı bütün üyelerin % 64,9’üdür. Yaşlı diyebileceğimiz “60 ve üzeri” yaş grubunda yer alan üyelerin oranı ise çok düşüktür. 

Çizelge 2: Şanlıurfa İl’i Belediye Meclis Üyelerinin Yaşları ve Siyasal Partilere Göre Dağılımı 


Siyasal Parti Yaş Toplam 

25–29 30–39 40–59 60 ve üzeri 

AKP Sayı 0 7 21 2 30 % 0 23,3 70,0 6,7 100,0 
DTP Sayı 0 4 1 0 5 % 0 80,0 20,0 ,0 100,0 
SHP Sayı 0 0 2 0 2 % 0 ,0 100,0 ,0 100,0 
Toplam Sayı 0 11 24 2 37 % 0 29,7 64,9 5,4 100,0 

Yaş gruplarının siyasal parti üyeleri arasındaki dağılımına bakıldığında, AKP ve SHP’de oranların, “orta yaş üstü” grubunda toplandığı 
gözlenirken, DTP’nin üye seçiminde daha genç kuşaklara önem verdiği görülmektedir. 

3.3. Medeni Durum 

Şanlıurfa Belediye Meclis üyelerinin medeni durumlarına bakıldığında, meclis üyelerinin % 94,6’sı “ Evli” görülmektedir (Çizelge: 3). 

Üyelerin üçte ikisinin “ Orta yaş üstü ” ve üzeri yaş grubu içinde yer aldığı ve bölgede belli bir yaştan sonra evliliğin bir zorunluluk haline geldiği düşünüldüğünde, yüksek evlilik oranının olağan olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca belediye meclis üyelerinin çoğunluğunun evli olması, ulusumuzun aileye vermiş olduğu öneme de bağlanabilir. 

 Belediye meclis üyelerinin medeni durumları siyasal partiler açısından değerlendirildiğinde; AKP ve SHP’li üyelerin evlilik oranları bütün üyelerin genel ortalaması ile uyumlu iken; DTP’de oran genel ortalamanın altında görülmektedir. Modern toplumlarda evlilik yaşının yükseldiği göz önünde bulundurulduğunda DTP’nin bu sürece daha yakın durduğu görülmektedir. 


Çizelge 3: 

Şanlıurfa İl’i Belediye Meclis Üyelerinin Medeni Durumları ve Siyasal Partilere Göre Dağılımı 


Siyasal Parti Medeni Durum Toplam Bekâr Evli 
AKP Sayı 1 29 30 % 3,3 96,7 100,0 
DTP Sayı 1 4 5 % 20,0 80,0 100,0 
SHP Sayı 0 2 2 % ,0 100,0 100,0 

Toplam Sayı 2 35 37 % 5,4 94,6 100,0 

3.4. Aşiret Mensubiyeti 

Üretim ilişkileri toprağa dayanan Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki aşiretlerde, mülkiyet ilişkilerini, aşiret ağası ile şeyhler kontrol etmektedir. Nüfus 
artışının tazyiki ile köyden kente başlayan göç, aşiret fertlerinin topraktan kopmalarına ve aşiret ilişkilerinde çözülmenin hızlanmasına neden olmaktadır. 
Ancak aşiret ağaları ve şeyhler, kentlerde oluşan sermayeden pay alabilmek için, topraktan biriktirdikleri sermayeyi kapitalist piyasa koşullarına göre yönetmek 
zorundadırlar. Kırsalda mülkiyet ilişkilerini kontrol eden aşiret ağaları, sahip oldukları ekonomik gücün de yardımı ile siyasal partilerle irtibata geçerek, il ya da ilçe parti başkanlığı, belediye başkanlığı, belediye meclis üyeliği ve milletvekilliği gibi kendilerine güç sağlayacak siyasal konumları elde etmeye çalışmaktadırlar. 

Böylece aşiret ağaları, aşiret üyelerinin bürokraside işlerini kolaylaştırmak ve yandaşlarını işe yerleştirmek gibi yollarla feodal ilişkilerden kaynaklı yerel güçlerini devam ettirmeye çalışmaktadırlar. 

Şanlıurfa Belediye Meclis üyelerine sorulan “herhangi bir aşirete mensup musunuz?” sorusuna, 34 belediye meclis üyesi cevap verirken, 3 üye cevap 
vermemiştir. 34 üyenin yarısı bir aşirete mensup olduğunu ifade etmiştir (Çizelge: 4). 

Aşirete mensup değilim diyenlerin bir kısmı, bir aşirete mensup oldukları halde bunu belirtmek istememiş olabilir. 

Çizelge 4: Şanlıurfa İl’i Belediye Meclis Üyelerinden Aşiret Mensubu Olanların Siyasal Partilere Göre Dağılımı 


Siyasal Parti Herhangi Bir Aşirete Mensup Musunuz? 

Toplam        Evet     Hayır     Cevap Yok 

AKP Sayı 16 10 1 27 % 59,3 37,0 3,7 100,0 
DTP Sayı 0 5 0 5 % ,0 100,0 ,0 100,0 
SHP Sayı 1 1 0 2 % 50,0 50,0 ,0 100,0 

Toplam Sayı 17 16 1 34 % 50,0 47,1 2,9 100,0 

Aşirete mensup olma durumunun siyasal partiler dağılımında en yüksek oranın AKP’de (% 59,3) olduğunu görmekteyiz. SHP’li belediye meclis üyelerinden 
biri bir aşirete mensup olduğunu belirtirken, diğer belediye meclis üyesi herhangi bir aşirete mensup olmadığını belirtmiştir. Dikkat çekici olan nokta ise DTP’ye mensup 5 belediye meclis üyesinin de aşiret mensubu olmadığını söylemesidir. DTP’li üyelerin aşiret kimliğini kabul etmemelerinin sebebi, aşiret kimliğini etnik kimliğin önünde bir engel olarak görmeleri olabilir. 

2.Cİ BÖLÜM İLE DEVAM  EDECEKTİR,



****

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder