8 Kasım 2020 Pazar

28 ŞUBAT 1997 ASKERİ DARBESİ VE TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNE ETKİLERİ., BÖLÜM 2

28 ŞUBAT 1997 ASKERİ DARBESİ VE TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNE ETKİLERİ., BÖLÜM 2 


Cumhuriyet Tarihi, Demokrasi, Darbe, Post Modern Darbe, Eğitim, 28 Şubat 1997 Askeri Darbesi,İsmail GÜLMEZ, Yrd. Doç. Dr. Yavuz ÖZDEMİR,
 



BİRİNCİ BÖLÜM 
1. GİRİŞ 


Türk demokrasi tarihi aynı zamanda onun kesintiye uğrayışının, muhtıra ve 
darbelerin talihsiz hatıraları ile doludur. Oysaki darbelerle demokrasilerin sekteye 
uğratılması, askıya alınması hatta ortadan kaldırılması demokratik hukuk devletlerinde olmaması gereken bir görüntüdür. Ülke yönetimlerinin demokrasi dışı unsurlarla ele geçirilmesi ve sivil iktidarın yerine ara rejimlerin bir darbe ya da muhtırayla birlikte hâkim kılınmaya çalışılması o ülke demokrasilerinin olgunlaşmasını ve süreklilik arz etmesini her zaman sekteye uğratır. Siyasi tarihimizde neredeyse her on yılda bir gerçekleşen, kimi zaman muhtıra, kimi zaman darbe, kimi zaman da post-modern darbe olarak nitelendirilen, demokrasimizi sekteye uğratan girişimlerin ülkeye verdiği zararları hep birlikte yaşadık ve gördük. 

TSK’nın (Türk Silahlı Kuvvetleri) siyasal yaşamdaki ağırlığının nedenlerini, 
hangi durumlarda siyasal iktidara doğrudan karıştığını, ideolojilerini belirleyen öğeleri ve askeri yönetimlerin sonuçlarını ayrı ayrı incelemek gerekmektedir (Özgan, 2008, s.1). 
Bilindiği üzere Türk demokrasi tarihinde her on yılda bir müdahale olmuş ve sivil hükûmetler iktidardan uzaklaştırılmıştır. Türkiye Cumhuriyet’i tarihinde ilk siyasi müdahale 27 Mayıs 1960 yılında yapılmış, sonrasında dönemin Başbakanı Adnan Menderes ve iki bakanı idam edilerek demokrasi tarihimizde onulmaz bir yaranın açılmasına sebep olunmuştur. Arkasından ülkedeki anarşi gerekçe gösterilerek 12 Mart 1971 Muhtırası ve nihayetinde toplumda daha büyük travmalara yol açacak 12 Eylül 1980 Askeri darbesi gerçekleşmiştir. Yine 28 Şubat 1997 yılında tarihe post modern darbe olarak geçen bir darbenin yanı sıra 27 Nisan 2007 yılında da e-Muhtıra olarak adlandırılan demokrasiyi tekrardan sekteye uğratma girişimleri ile beraber 3 klasik darbe, bir post-modern darbe ve bir de e-Muhtıra olarak toplamda 5 askeri müdahale yapılmıştır. Bütün bu yapılan darbeler, demokrasimize dönük siyaset dışı müdahaleler daha çok acıya, gözyaşına, demokrasi bilincimizin yaralanmasına neden olmuş, hükümetler cebir, şiddet ya da baskı yoluyla görevden uzaklaştırılmış, millet iradesinin temsil edildiği parlamento fesh edilmiş, demokrasinin vazgeçilmezi sayılan siyasi partilerin uzun süreli siyaset yapmalarının önüne set çekilmiş, her defasında yeni siyasal 
mühendislik projelerine geçit vermek suretiyle partiler arasında da haksız bir rekabete yol açılmıştır. 

Bu darbelerden toplumun her kesimi zarar görmüştür, ancak en çok da 
demokrasinin olmazsa olmazı sayılan siyasi partiler darbelerin, müdahalelerin muhatabı olmuşlar en büyük yarayı da onlar almışlardır. Darbelerle, muhtıralarla siyaset hayatının oluşturduğu ana mecralar kesintiye uğratılmış, siyasi partilerin tecrübeleri yok sayılmış, halkın tercihleri köklü ve tecrübeli siyasi hareketler yerine konjonktürel partilere yönlendirilmiştir. Böyle bir yapısal gelişme demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan siyasi partileri etkilemiş, siyasi partilerin halkla kurumsal ilişkilerinin ve halka karşı sorumluluğunun yerine, daha dar alanda kişisel veya grupsal sorumluluklar etkin olmuştur (TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Raporu, 2012). Bu itibarla, Türkiye’de demokrasinin yerleştirilememiş olmasında, söz konusu darbeler nedeniyle olağanüstü yönetim şartlarının halkın üzerinde bir tehdit unsuru gibi konuşlandırıldığı ve bu süreçler içerisinde halkın fikir ve vicdan hürriyeti ile ifade özgürlüğünün kısıtlandığı açıktır (28 Şubat-27 Nisan Raporu, (Komisyon), 2012, s.10). 
Ancak bütün bu yapılanlara rağmen, Türkiye’de, yakın geçmişe kadar, söz konusu darbe süreçleriyle yüzleşilememiş; darbe failleri ve sorumluları ortaya çıkarılama mış ve yargılanamamıştır. Bu nedenle, yapılan her darbe, bir sonraki darbenin tohumlarını ekmiş; 27 Mayıs 1960 darbesi sorgulanamadığı için 12 Mart 1971 darbesi, 1971 darbesi sorgulanamadığı için 12 Eylül 1980 darbesi, 1980 darbesi, sorgulanamadığı için 28 Şubat 1997 süreci yaşanmış, akabinde 2000’li yıllardan itibaren yeni darbe girişimi iddiaları gündeme gelmiştir (Komisyon, 2012, s.12-13). 

Darbe ya da muhtıra bir ülkedeki en örgütlü ve kapsamlı silahlı güç olan ordu 
veya onun desteklediği bir grup eliyle gerçekleştirilir, müdahaleden sonraki düzen de aynı güç tarafından korunur, sürdürülür veya devredilir. Darbe veya müdahaleler sadece ülkelerin sosyolojisiyle oynamaz, tek tek bireylerin psikolojileri üzerinde yaptığı ağır tahribatlarla sonucunda insanları kişiliksizleştirir bu sayede tek tip insan modeli ortaya çıkar. Darbe bir sonuçtur, bütün sonuçlar gibi anların değil süreçlerin ürünüdür. Darbe ya da demokrasiye müdahale söz konusu olduğunda hiçbir kurum, organ ya da kişinin masum olmadığı açıktır. Darbenin zamanı, mekânı ve şartları kadar içinde mayalandığı tarihi müktesebatı da önemlidir. Sosyal hareketleri kavrayabilmek için hangi sosyal, kültürel ve ekonomik laboratuvarda mayalandığı nın bilinmesi şarttır (TBMM, 2012, s.5). 
Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi tarihi, aynı zamanda bir askeri darbeler tarihi 
olarak anılmaktadır. 

Cumhuriyetimizin 90. kuruluş yıl dönümünü içersin de Cumhuriyetimizin yaklaşık kırk altı yılı, fiilen, askeri yönetimler, sıkıyönetim ve/veya olağanüstü hal uygulamalarıyla geçmiştir (Üskül, Ankara, s.71). Türkiye’de, 1960 yılından itibaren, neredeyse her on yılda bir darbe gerçekleştirilmiştir. 

Demokrasinin askıya alındığı darbelerde, TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi) ve siyasi partiler kapatılmış, millet iradesi hiçe sayılmış, sıkıyönetim ve olağanüstü hal uygulamalarıyla toplum baskı altında tutulmuş, başta yaşam hakkı olmak üzere, temel insan hakları çiğnenmiştir. 
Bu itibarla, Türkiye’de demokrasinin yerleştirilememiş olmasında, söz konusu 
darbeler nedeniyle olağanüstü yönetim şartlarının halkın üzerinde bir tehdit unsuru gibi konuşlandırıldığı ve bu süreçler içerisinde halkın fikir ve vicdan hürriyeti ile ifade özgürlüğünün kısıtlandığı açıktır. 
Aslında, Türkiye’deki darbe geleneğinin başlangıcını, çok daha gerilere, 
Osmanlı Devletine kadar uzatmak mümkündür. Bu geleneğin, Osmanlı Devleti’nin 
ardından Türkiye’ye de sirayet ettiği ve günümüze kadar ulaştığını söylemek yanlış olmayacaktır (Komisyon, 2012, s.10). 
Türkiye’de ordunun politikada ki etkinliği Cumhuriyet’le başlamış bir olgu 
değildir. Osmanlı’da ve Osmanlı’dan önce kurulan Türk-İslam Devletlerin de de ordu siyasette belirleyici bir aktör durumundaydı (Söğürtlü, 2000, s.56 ). Orta Asya’da hüküm süren Türk Devletleri’ne kadar geriye gidildiğinde Türklerin düzenli ordulara sahip oldukları görülmektedir. Sırasıyla Büyük Selçuklu Devleti, Anadolu Selçukluları ve Osmanlı Devleti de dâhil olmak üzere kurulmuş tüm Türk Devletlerinde ordunun yeri daima büyük olmuştur. Selçuklu Devleti’nin kurucuları ve yöneticileri asker oldukları ve o devirlerde asker-sivil ayrımı günümüzdeki anlamıyla olmadığı için, o topraklar üzerinde yaşayan hemen hemen herkes ülke müdafaasında görev almakta, ülkenin kaderini belirleyen siyasi kararları ise askeri elit yöneticiler tarafından alınmaktadır. Çünkü devletin başı aynı zamanda askerin başıdır. Hakanın hem orduyu hem devleti yönetmesi, bu birlikteliğin tarihsel temellerinin Orta Asya’da atıldığını göstermektedir. Osmanlı Devleti de kendisinden önce gelen Türk Devletleri’nin ordularının kuruluş teşkilatlarından istifade ederek kendilerine has bir ordu meydana getirmiş ve benimsedikleri disiplin, eğitim gibi temel özellikleri almıştır (Özgan, 2008, s.2). 

Türk milleti darbelere ve muhtıralara oldukça aşina olan bir millettir 
(Aktaş, 2011, s.1).

Tarih boyunca Türk milleti gerek Osmanlı Devlet’i döneminde gerekse 
Cumhuriyet döneminde devlet yönetimine ve demokrasiye müdahalelere şahit olmuştur. 

Özellikle Osmanlı Devlet’i döneminde bazı devlet adamlarının etkin rolleri ve bazı 
isyancıların faaliyetleri sonucunda padişahlar çeşitli sebeplerden ötürü tahtların dan indirilmiş, çeşitli kararların alınması ile padişah değişiklikleri yaşanmış, bununla da kalınmayarak padişahların idam edilmesi yoluna gidilmiştir. Osmanlı Devlet’i döneminde en etkin güç ve konumda bulunan Yeniçeriler zaman zaman isyan faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Devletin askeri gücünü teşkil eden Yeniçeriler zaman zaman gerçekleşen saltanat mücadelelerinde taraf tutmuşlar ve yapılan ıslahatlara karşı ayaklanmışlardır (Aktaş, 2011, s.1). Bu ayaklanma sonucunda padişahlar Yeniçeri askerlerinin isteklerini kabul etmişlerdir. Zamanla daha etkin güç ve konuma gelen Yeniçeriler, II. Mahmut tarafından kaldırılmıştır. Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması ile devlet siyasi yaşamında daha etkin konuma gelmiş ancak II. Mahmut zamanında “Ayan”lara geniş hak ve imtiyazlar tanınmıştır. Ayanlara tanınan bu geniş hak ve imtiyazlar zaman içerisinde genişletilmiş ve gerekenden fazla ayrıcalık tanınmıştır. 

Gelişen bu olaylarla beraber anayasa ve parlamento istekleri sonucu I. ve II. Meşrutiyet hareketleri etkili oluşmuştur, gelişen olaylar sonrasın da ise Sultan Abdülhamid tahtan indirilmiştir. Bu olaylar sonucunda etkin konumda bulunan askeri bürokrasi Osmanlı yönetimini etkilemiştir. 
Bununla beraber Osmanlı Devlet’i döneminde önemli bir yer tutan Bab-ı Âli Baskını ise darbe olarak nitelendirilebilecek bir olaydır (Aktaş, 2011, s.1). 

23 Ocak 1913 tarihinde Enver Paşa mahiyetindeki bir grup asker Başbakanlığı yani Bab-ı Âli’yi basmış, gelişen olaylar sonucunda Nazım Paşa şehit edilmiş ve Sadrazam Kamil Paşa’da istifaya zorlanmıştır. Yaşanan olaylarla beraber daha sonrasında isyancılar Sultan Mehmed Reşat’a Mahmud Şevket Paşa’nın sadrazam, harbiye nazırı ve başkumandan vekili olmasını sağlayan fermanı imzalatmışlardır (Karpat, 2010, s.30-47). 

Bu yaşanan olaylar ve yapılan baskılar sonucunda iktidar değişikliği yaşanmış ve 
Bab-ı Âli Baskını Osmanlı Tarihine darbe olarak geçmiştir. 
Özellikle silahlı kuvvetlerin, Osmanlı Devleti’nin çözülme döneminden itibaren 
yönetim ve siyasette etkin olduğu ve giderek bu etkili konumunu güçlendirdiği ileri sürülebilir. Osmanlı Devleti’nden bu yana en güçlü ve köklü konum olan ordunun (Ahmad,2007,s.32) 
Cumhuriyet’in kurulmasında etkili olduğu, Atatürkçülük ve Kemalizm düşüncesi etrafında şekillenmiş ve sahip olduğu konum dolayısıyla zaman zaman siyasi müdahalelerde bulunma imkânını elinde tutmuştur. Cumhuriyet dönemi 
resmi olarak 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet’in ilanı ile başlamıştır (Aktaş, 2011, s.1). 

Cumhuriyet’in kurulması ile başlayan ve II. Dünya Savaşının sonlarına kadar ülke 
yönetimi tek partili hükümetler tarafından yönetilmiş ve bu dönemdeki ordu Türk 
milleti için oldukça ayrı bir önem ifade etmiştir. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu ’nun kalıntılarından yeni bir devlet ve yeni bir millet yaratan, onu yok olmaktan kurtaran Mustafa Kemal ve silah arkadaşları önderliğindeki Türk ordusudur. Bu nedenle ordu kutsaldır ve birçok alanda da etkin konumdadır (Aktaş, 2011, s.1). Bununla beraber ordu Cumhuriyet’in ilanında önemli bir rol üstlendiği ve Cumhuriyet’i kuran kadroların asker veya asker kökenli olmaları, Cumhuriyetle beraber modernleşme çalışmalarının ilk olarak orduda başlaması ve kurucu ideoloji olarak Atatürkçülük ve Kemalizm’in asli taşıyıcı unsuru ve rejimi koruma görevini daima kendilerinde gören unsurlar askeri bürokrasinin zaman içerisinde özerklik kazanmasını da beraberinde getirmişlerdi. 

I. Dünya Savaşı’nın siyasî sonuçlarından birisi olarak dünyada “Cumhurileşme” 
hareketleri yaşanırken (Aktaş, 2011, s.1), II. Dünya savaşı sonrasında ise “Demokrasi”, “Demokratikleşme” kavramları ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti’de tıpkı diğer ülkeler gibi Cumhuriyeti ilan etmiş ve akabinde demokrasiye geçmiş, demokrasiyi kabul etmiştir. Bu gelişen olaylar sonucunda CHP’nin (Cumhuriyet Halk Partisi) dışında birçok siyasi parti kurulmuştur. Tek partili dönem olarak bilinen bu dönemde iki defa çok partili yaşama geçme denemeleri yapılmış ancak başarı sağlanamamıştır. II. Dünya Savaşı sonlarına doğru tekrardan çok partili hayata geçme çalışmaları yapılmış ve birçok siyasi partinin temellerinin atılacağı yeni bir döneme girilmiş idi. Bu dönem içerisinde ilk olarak 18 Temmuz 1945’te Nuri Demirağ öndeliğinde kurulan MKP (Milli Kalkınma Partisi)’dir. Fakat kurulan bu parti gerek İsmet İnönü nezdin de gerekse basında pek fazla rağbet görmemiş, basında birkaç gün yer tutmakla beraber kısa sürede unutulmuştur. Bu gelişmeler sonucunda MKP tarih sayfalarında yerini alırken 7 Ocak 1946’da kurulan ve sonraki dönemlerde adından sıkça söz edeceğimiz, yeni bir dönemin adımlarının atıldığı, Cumhuriyet ve demokrasi kavramlarının daha iyi anlaşılacağı ve Cumhuriyet dönemi Türk siyasi tarihi için bir dönüm noktası oluşturacak olan DP (Demokrat Parti) kurulmuştur (Aktaş, 2011, s.2). 

DP’nin kurulması ile başlayan çok partili dönemde 27 Mayıs 1960’a kadar çok önemli siyasi gelişmeler olmuştur (Öztürk, 2006, s.81) 

CHP’nin içinden gelen Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan tarafından verilen Dörtlü Takrir ile iyice ayrılma ve muhalefetin eşiğine gelen Dörtlü Takrir ’in sahipleri CHP’den istifa ederek 7 Ocak 1946 tarihinde DP’yi kurmuşlardır. DP, devletçilik ve laiklik görüşleri sınırlı bir biçimde CHP’den farklı olmakla beraber CHP’nin altı okunu benimsemiştir (Başgil, 1966, s.46). 21 Temmuz 1946 tarihinde gerçekleştirilen seçimlere fazla hazırlıklı olmayan DP, meclise 65 milletvekili ile girdi. Halk için yeni bir umut oluşturan DP 1950 seçimlerinde % 55 oranında oy alarak iktidara geldi. İlerleyen seçimlerde de başarılarını devam ettirdi. DP iktidarında ki ilk dönemlerde ülkede bir refah artışı yaşandı (Aktaş, 2011, s.2). Özellikle bu dönemde tarımda makineleşmeye 
geçilirken, sanayileşme konusunda önemli adımlar atılmıştır. 

Kore Savaşı sonrasında Türkiye NATO’ya üye olmuş, ABD (Amerika Birleşik Devletleri) ile olan ilişkiler iyice artmış ve halkın refah seviyesi yükselmiştir, gelişen bu olaylar karşısında halk Adnan Menderesi bir kurtarıcı olarak görmüş ve bir çocuk gibi bağrına basmıştır. Ancak bu güzel günler uzun sürmeyecek, ilerleyen yıllarla beraber DP’nin ve Adnan Menderes’in sonunu getirecektir. 1955’li yıllarda marjinal grupların söylem ve tahrikleri ile beraber Rumları hedef kategorisine koyan 6-7 Eylül olayları gerçekleşmiş, ülkede huzursuzluklar başlamış, öğrenci olayları patlak vermiş, üniversitelerde kargaşalar ortaya çıkmış ve bu olaylar artık sokağa dökülmeye başlamış idi. Üniversitelerde ki bu 
olaylar ve öğrenci gösterileri zaman içerisinde artmaya başlamış ve devlet ise bu 
yaşanan olaylar karşısında sert tedbirler alma yoluna gitmiştir. Özellikle bu dönemde Adnan Menderes’in yapmış olduğu faaliyetler ordunun tepkisini çekmiş ve askeri içten içe kızdırmıştır. Özellikle bu dönem içerisinde 1959 yılında Cemal Gürsel Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes’e ülkenin içinde bulunduğu durumu özetleyen 13 Maddelik bir mektup/bildiri vermiş ve bu yaşanan gelişme ülkede bir “muhtıra” olarak yorumlanmıştır. Bu yaşanan olaylarla beraber artık ülkedeki durum daha da ciddi bir konuma gelmiş, öğrenci olayları daha da artmış, çeşitli üniversiteler de olaylara destek verme yoluna gitmiştir. Yaşanan bütün bu gelişmeler artık “Menderes istifa, yuh!” protestolarını gündeme getirmiş, ülkenin içinde bulunduğu bu dönem 27 Mayıs 1960 tarihinde ordunun yönetime el koyması ve DP’li siyasilerin tutuklanması ile son bulmuştur (Aktaş, 2011, s.3). 
Devlet yönetimine ve siyasi yaşama el koyan ordu Cemal Gürsel önderliğinde 
kısa süre içerisinde teşkilatlanmış ve MBK’i (Milli Birlik Komitesi) kurmuştur. Ordu 
27 Mayıs’ın sadece görünen yüzüdür. Basın, anayasa hukukçuları ve yüksek yargı 
mensuplarının büyük bir kısmı ise, darbenin arkasındaki asıl zinde güçlerdir. Darbeciler yönetimi ele geçirinceye kadar yalnızdır; 27 Mayıs'tan sonra askeriyeyle kent soylu elitler birlikte hareket ederek 27 Mayıs’ın oluşumunda etkin bir rol üstlenmişlerdir (Özgan, 2008, s.25). 
Darbe sonrasında tutuklanan devlet adamlarının yargılanma sürecine 14 Ekim 1960’ta Yassıada Yüksek Adalet Divanı’nda başlanmış, Salim Başol başkanlığındaki Yüksek Adalet Divanı tarafından, Adnan Menderes ve öteki DP’li yöneticilerinin yargılanma (Özgan,2008, s.26) süreci sonucunda duruşmalar 15 Eylül 1961’de sona ermiştir. Duruşmalarda toplam 287 celse gerçekleşmiş ve bu celselerden 5 
tanesi gizli olarak yapılmıştı ve toplamda 502 sanık yer almıştır. DP’lilerin yargılanma sürecine girildiğinde dikkat çeken önemli bir husus göze çarpmıştı ki o da Yassıada Mahkemeleri’nin ‘adilliği’ idi. Kurulan mahkemelerin tarafsız ve bağımsız olmadığı, darbeyi yapanların etkisinde kaldığı, yargılamanın 11.05.1961 tarihli celsesinde Mahkeme Başkanı Salim Başol’un, savunma yapan Milletvekili Samet Ağaoğlu’na hitaben “Niçin, sizi alıp Yassıada’ya tıkan kudret böyle istemiş, onu biz bilemeyiz.” şeklindeki sözlerinden açıkça anlaşılmaktadır. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’a idam cezası verilmişti. Bunlardan Celal Bayar’ın cezası yaş haddinden dolayı müebbet hapse çevrilirken Adnan Menderes ve iki bakanı İmralı’da idam edilmişlerdi. İki bakan 16 Eylül’de sabaha karşı idam edilirken, 15 Eylül’de hap içip intihara kalkıştığı doktor raporu ile tespit edilen Adnan Menderes ise iyileştirildikten sonra 17 Eylül’de İmralı’ya götürülerek, öğlenden sonra idam edilmişti (Aktaş, 2011, s.4). 

Cumhuriyet tarihinin önemli bir dönüm noktasını teşkil eden 27 Mayıs 1960 
Askeri darbesi bir başbakan ve iki bakanın canına mal olmuş ve bundan sonraki dönem “İkinci Cumhuriyet” dönemi olarak anılmaya başlanmıştır. 27 Mayıs 1960 Askeri darbesinde TBMM kapatılarak, darbecilerden oluşan MBK’si idareyi ele almış; darbeciler tarafından hazırlanan 1961 Anayasasına istinaden yürürlüğe konulan 211 sayılı İç Hizmet Kanunuyla, orduya “Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi” verilmiştir. Askeri alanda bunlar yaşanırken, siyaset ve ekonominin tek bir merkezden, (başkent Ankara’dan) “merkezi planlama” prensibi temelinde yönetilebileceği varsayımına dayalı olarak, “iç ve dış siyaseti yönlendirmek” üzere Milli Güvenlik Kurulu; iktisadi kalkınmayı planlamak üzere DPT; (Devlet Planlama Teşkilatı) Anayasal çerçeveyi gözetmek için ise Anayasa Mahkemesi ihdas edilmiştir (Komisyon, 2012, s.11). 

27 Mayıs 1960 Askeri darbesi Türkiye’ de insan hakları ve özgürlükleri açısından büyük bir öneme sahip olan 1961 Anayasa’sını oluşturmuş bu anayasa 12 
Eylül Askeri darbesi ve 1982 Anayasası ile ortadan kalkmıştır. Darbeciler yönetimi 15 Ekim 1961 tarihinde gerçekleştirilen seçimler sonucunda sivillere teslim etmişlerdir. Ancak darbe geleneği yeniden zihinlere kazınmıştır (Aktaş, 2011, s.4). 27 Mayıs 1960 sonrasında ise Türkiye’nin siyasi yaşamına baktığımızda her on yıl da bir darbe ve siyasi müdahaleler ile karşı karşıya kalındığı bilinmektedir. 
27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi’nden sonra kapatılan DP’nin yerine onun halefi 
olarak bilinen AP (Adalet Partisi) kurulmuş ve Ekim 1961 seçimlerinde 178 
milletvekilliği ve 70 senatörlükle ikinci sırada yer almıştır (Aktaş, 2011, s.4). 25 
Ekim’de açılan TBMM, 26 Ekim’de Cemal Gürsel’i Cumhurbaşkanı olarak seçmiştir. 
İlerleyen yıllarla beraber AP’nin başına siyasette uzun yıllar etkili olacak ve bir döneme yön verecek olan Süleyman Demirel geçmiş, CHP ise “milli şef” İsmet İnönü ile siyaset yaşamına devam edecektir. Özellikle bu dönem sonrasında oluşan sol düşünce hareketleri, yayın hayatına çeşitli dergiler ve gazeteler sokmaları 12 Mart 1971 Askeri müdahalesinin oluşumunda önemli etkileri olacaktır. Bununla beraber yine ‘İslami kadroların’ faaliyetleri, devlet olanaklarının kullanılması ile iktidarların güçlendirilmesi, 1961 Anayasası’nın getirmiş olduğu hak ve özgürlüklerin başka menfaatler için kullanılması ve en önemlisi de Süleyman Demirel’in “Anayasa bize bol geliyor söylemi” yine bununla beraber anarşi sorunu ve kimlik kökenli sorunlar, ağır ekonomik bunalımlar ve siyasi sorunlar vb. 1970’li yılların başında, “sağ-sol çatışması” bahanesiyle TSK tarafından verilen 12 Mart 1971 Muhtırasıyla, ülke bir kez daha askeri yönetim altına girmiş; 1961 Anayasası’yla kazanılan demokratik hak ve hürriyetlerin 
önemli bir kısmı darbeciler tarafından geri alınmıştır (Komisyon, 2012, s.11). Gelişen bu olaylar beraberinde askeri muhtırayı getirmiştir. Tarihe 12 Mart 1971 Muhtırası olarak geçen bu muhtıra ile asker 27 Mayıs’taki gibi doğrudan yönetime hâkim olmamıştı (Aktaş, 2011, s.5). Ancak baskı ve sindirme yolu ile halka istekler kabul ettirilmiştir. Yaşanan bu muhtıra sonrasında Süleyman Demirel hükümeti istifaya zorlanmış ve partiler üstü oluşan Nihat Erim Başkanlığında hükümet kurulmuş ve yeni bir dönem başlamıştır. 27 Mayıs 1960 Askeri darbesinde olduğu gibi 12 Mart döneminde de yine yürekleri burkan idam cezaları gündeme gelmiş, THKO’nun (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) Başkanı ve Lideri olan Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Arslan 1972 yılında idam edilmiştir. 


***

28 ŞUBAT 1997 ASKERİ DARBESİ VE TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNE ETKİLERİ. BÖLÜM 1

 28 ŞUBAT 1997 ASKERİ DARBESİ VE TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNE ETKİLERİ. BÖLÜM 1




Cumhuriyet Tarihi, Demokrasi, Darbe, Post Modern Darbe, Eğitim, 28 Şubat 1997 Askeri Darbesi,İsmail GÜLMEZ, Yrd. Doç. Dr. Yavuz ÖZDEMİR,
 
İsmail GÜLMEZ 
Yüksek Lisans Tezi 
Tarih Öğretmenliği Ana Bilim Dalı 
Yrd. Doç. Dr. Yavuz ÖZDEMİR 
Temmuz, 2014 (Her Hakkı Saklıdır) 
T.C. ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ORTA ÖĞRETİM SOSYAL ALANLAR EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI TARİH ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI 
ERZURUM 
 


KABUL VE ONAY TUTANAĞI 
Yrd. Doç. Dr. Yavuz ÖZDEMİR danışmanlığında, İsmail GÜLMEZ tarafından hazırlanan “28 Şubat 1997 Askeri Darbesi ve Türk Eğitim Sistemine Etkileri” başlıklı 
çalışma … / … / … tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda başarılı bulunarak jürimiz tarafından. Tarih Öğretmenliği Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans Tezi olarak 
kabul edilmiştir. 
Jüri Üyesi : ………………………………… 
İmza: …………………………… 
Jüri Üyesi : ………………………………… 
İmza: …………………………… 
Jüri Üyesi : ………………………………… 
İmza: …………………………… 
Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım. 
 . . / . . / . . . . 

Prof. Dr. H. Ahmet KIRKKILIÇ 
Enstitü Müdürü 

 
TEZ ETİK VE BİLDİRİM SAYFASI., 

Yüksek Lisans Tezi olarak sunduğum “28 Şubat 1997 Askeri Darbesi ve Türk Eğitim Sistemine Etkileri” başlıklı çalışmanın, tarafımdan, bilimsel 
ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve yararlandığım eserlerin kaynakçada gösterilenlerden olduğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmış olduğunu belirtir ve onurumla doğrularım. 
Tezimin kâğıt ve elektronik kopyalarının Atatürk Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü arşivlerinde aşağıda belirttiğim koşullarda saklanmasına izin 
verdiğimi onaylarım. 
Lisansüstü Eğitim-Öğretim yönetmeliğinin ilgili maddeleri uyarınca gereğinin yapılmasını arz ederim. 
Tezimin tamamı her yerden erişime açılabilir. 
Tezim sadece Atatürk Üniversitesi yerleşkelerinden erişime açılabilir. 
Tezimin 3 yıl süreyle erişime açılmasını istemiyorum. Bu sürenin sonunda uzatma için başvuruda 
bulunmadığım takdirde, tezimin tamamı her yerden erişime açılabilir. 
… /…/2014 
Ad Soyad: İsmail GÜLMEZ 
ÖZET 
YÜKSEK LİSANS TEZİ 
28 ŞUBAT 1997 ASKERİ DARBESİ VE TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNE ETKİLERİ, 
İsmail GÜLMEZ 
2014, 443 Sayfa 


Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi tarihi, aynı zamanda bir askeri darbeler tarihi olarak da bilinmektedir. Darbeler Türk milletinin tarih boyunca aşina olduğu ve 
neredeyse her on yılda bir gerçekleşen olaylar olarak içerisinde yaşadığımız topluma yön vermişlerdir. Bu çalışmamda “28 Şubat 1997 Askeri Darbesi ve Türk Eğitim Sistemine Etkileri” araştırılmıştır. 28 Şubat 1997 post-modern askeri darbesi çok yakın bir geçmişe sahip olmasına karşın ülkemize ve milletimize toplumsal, siyasal, ekonomik ve hukuki açılardan birçok etkisi olmuştur. Yaşanan bu askeri müdahale Türkiye’nin miladı olarak değerlendirilmiş ve getirdiği sonuçlar açısından büyük yankılar uyandırmıştır. Demokratikleşme süreçlerini kesintiye uğratan darbeler sonrasında birçok antidemokratik uygulamalar gerçekleşmiş, anayasa askıya alınmış, baskı ve zor kullanarak hukuk dışı yollara başvurulmuş, millet iradesi hiçe sayılmış, seçilmiş hükümetler darbe girişimleri sonucunda iktidardan uzaklaştırılmış, devlet ve toplum yapısında önemli değişiklikler meydana gelmiştir. 28 Şubat 1997 Askeri darbesinden sonraki süreçte de devlet ve toplum yapısında siyasal, sosyal, ekonomik ve hukuki açılardan birçok değişiklikler meydana gelmiş, hatta bu değişiklikler eğitim sistemimize de yansımıştır. Yaşanan süreç sonrasında meydana gelen değişiklikler ve ortaya çıkan sonuçlar günümüze kadar uzanmış olmakla beraber günümüz toplum ve insanının oluşmasında oldukça etkili olmuşlardır. Türk siyaset yaşamında ve Türk demokrasi tarihindeki dönüm noktalarından birini teşkil eden 28 Şubat 1997 post modern Askeri darbesi ile ilgili tartışmalar hala günümüzde de devam etmektedir. Özellikle en çok tartışılan konu ise 28 Şubat sürecinin gerçekten bir darbe olup olmadığı konusundadır. 

   Bu çalışmamızın temel amacı; 28 Şubat 1997 Askeri Darbesi ve Türk Eğitim Sistemine Etkilerini araştırmaktır. Bir döneme damgasının vuran Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi koalisyon ortaklığında kurulan Refah-Yol Hükümeti döneminde ki, siyasal iktidar ve ordu arasındaki ilişkinin incelenmesi, 28 Şubat 1997 Milli Güvenlik Kurulu karaları öncesi ve sonrası yaşanan olayların ele alınması ve alınan kararların analiz edilmesi ve yaşanan bu sürecin diğer Askeri müdahalelerden farkına ve günümüz siyaset atmosferine olan uzantıları ortaya çıkarmak ve analiz etmektir. 28 Şubat 1997 tarihli “Milli Güvenlik Kurulu” toplantısı sonrasında “28 Şubat” süreci olarak adlandırılan ve bu süreçteki tutumu ele alınmakla beraber Türk eğitim sistemi üzerindeki etkileri araştırılmaya çalışılmıştır. Çalışmamız esnasında konumuz ile ilgili kaynaklar incelenerek elde edilen bulgu ve sonuçlar bilimsel olarak değerlendirilmiş ve 28 Şubat sürecinin nedenleri ve sonuçları ortaya konulmaya çalışılmıştır. 

ÖN SÖZ 

İçerisinde bulunduğumuz dönem Cumhuriyet, demokrasi, darbe ve özellikle de eğitim kavramlarının çok sık tartışıldığı bir dönem olmasının yanı sıra günümüz deki mevcut problemlerin de kaynağının geçmiş dönemlerde uygulanan yanlış siyasetten kaynaklandığı iddia edilmekte ve yaşanan bu problemlerin tekrardan yaşanmaması için gerekli önlemler alınmaya çalışılmaktadır. 

 Türkiye’de; ordu ve siyaset ilişkileri üzerine çok fazla çalışılmamış olması ve ülkemizin yakın tarihi açısından oldukça önemli bir yere sahip olan 28 Şubat Süreci’nin önemi ve çekiciliği beni bu konu hakkında araştırma yapmaya sevk eden en önemli nedenlerin başında gelmektedir. Yaşanan bu süreç içerisinde özellikle seçilmiş bir hükümetin, basın ve medya organları başta olmak üzere sivil toplum kuruluşları yolu ile görevinden uzaklaştırılması ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ nin bu dönem içerisinde ki tutumu da üzerinde durulması gereken bir diğer husustur. Çalışmamız bu ana unsurlar üzerinde temellenmiş ve tabir yerinde ise Türkiye Cumhuriyeti yakın tarihinin kilometre taşlarından olan 28 Şubat sürecindeki siyasi ve sosyal olaylar ele alınmıştır. 

28 Şubat 1997 tarihinde gerçekleşmiş olan post-modern Askeri müdahalenin üzerinden 17 yıl gibi uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen etkileri günümüzde hala tartışılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin yakın tarihi açısından önem arz eden “28 Şubat sürecini” diğer askeri darbelerden farklı bir yere konulup konulamayacağı ise hala tartışılan en önemli konular arasındadır. Yaşanan bu askeri müdahalenin daha iyi anlaşılabilmesi için neden ve nasılının yanında darbeyi hazırlayan süreçlerin ele alınıp tahlil edilmesi ve özellikle 1990’lı yılların analiz edilmesi gerekmektedir. Çünkü 1990’lı yıllar, toplumun siyasal, sosyal ve ekonomik özelliklerinin yanında insanların kendilerini çok kültürel olarak ifade etmeye başladıkları ve kültürel sürecinin siyaset sahnesine yansıtıldığı bir dönem olarak bilinmektedir. 

Çalışmamızda “post modern darbe” olarak isimlendirilen 28 Şubat 1997 Askeri darbesinin oluşumu ve gelişim safhaları ele alındıktan sonra Türk Eğitim Sistemi 
üzerindeki etkileri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Darbe öncesi ve darbe sonrası yaşanan süreç siyasi ve sosyal açılardan ele alınmış olmakla beraber özellikle o dönem içerisinde irtica ve şeriat tehlikeleri, 28 Şubat Kararlarının öncesinde meydana gelen ve gergin günlerin yaşanmasına sebep olan bir takım olaylar, 8,5-9 saat süren Milli Güvenlik Kurulu toplantısı ve sonrasında ki alınan kararların gelişmekte olan Türkiye’nin yarınlarına etki edeceği gibi vb. birçok husus üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala sıcaklığını ve tazeliğini korumakta, aktörler değişmiş olsa da benzeri konular hala önemleri muhafaza etmekte ve yaşanan bu süreç ise çalışmamızın önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. 
Böylesine hassas, önemli ve her anlamda tartışmaya açık bir konu üzerinde çalışmak ister istemez belirli zorlukları da beraberinde getirmiş olmakla beraber uzun ve zor bir süreç içerisinde hazırladığım “28 Şubat 1997 Askeri Darbesi ve Türk Eğitim Sistemine Etkileri” isimli yüksek lisans çalışmamda elbette birçok insanın çok değerli katkıları olmuştur. 

Bir şükran ve minnet borcu olarak öncelikle bütün eğitim-öğretim sürecim içerisinde gerek lisans hayatım boyunca gerek ise yüksek lisans öğrenimim sürecinde maddi ve manevi destekleriyle beni bir an olsun yalnız bırakmayan, hayatlarını adayarak beni yetiştiren, bütün varlığımla her şeyimi borçlu olduğum, bana büyük bir sevgi ve emek vererek bugünlere getiren canım ANNEMM’e, Babam’a ve kardeşlerime sonsuz teşekkür ederim. 

Yaşadığım bu uzun ve zorlu süreç içerisinde bana olan inancını hiçbir zaman kaybetmeyen, sahip olduğu engin hoşgörüsünü benden asla esirgemeyen, çalışmamın her aşamasında sabırla yanımda olan ve beni hep anlayışla karşılayan arkadaşım Fatma ÇİFTGÜL’e teşekkürlerimi bir borç bilirim. 

Bu dönem içerisinde yine şaşkınlığımı ve dağınıklığımı gidermek için kimi zaman sesini yükselterek bana kızan ama kimi zaman da bir arkadaş edasıyla beni 
uyaran, yönlendiren, desteği ve bilgisi olmasaydı bu tezin ortaya çıkmayacağına inandığım, hayatını eğitime adamış, araştırmanın konusunun belirlenmesinden 
yorumlama ve sonuçlandırma aşamasına kadar benden yardım ve zamanlarını esirgemeyen bilim adamı kıymetli Hocam ve Danışmanım Yrd. Doç. Dr. Yavuz 
ÖZDEMİR’e elbeltte bir teşekkür yetmez. Çünkü öğrencisi olduğum süreç boyunca her dersinde, okuduğum her kitap ve makalesinden aldığım bilgiler ışığında şekillendirdiğim akademik çizgimi ve hayata bakış açımı değiştiren en büyük kazancım oldu. 

Bu uzun ve zorlu süreç içerisinde yine çalışma konum ile ilgili fikir alışverişinde bulunduğum ve önerileriyle daima akademik bakış açımı değiştiren ve yönlendiren değerli Hocam Prof. Dr. Betül ASLAN’a teşekkürlerimi bir borç bilirim. 
Çalışmam içerisinde özel bir yeri olan ve sadece teşekkür etmekle yetinemeyeceğim, çalışmam sırasında benden her türlü yardım ve desteğini esirgemeyen değerli Hocam Yrd. Doç. Dr. Elif AKTAŞ’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım. 

Bu çalışmamın gerçekleşmesinde her türlü yardımını ve yakın ilgisini gördüğüm, çok kıymetli Hocam Yrd. Doç. Dr. Ufuk ŞİMŞEK’e de teşekkürlerimi bir 
borç bilirim. 

Naçizane bir teşekkür olarak ifade edebileceğim, Hocalarımdan Prof. Dr. Yavuz ASLAN’ı, Prof. Dr. Selami Kılıç’ı ve Yrd. Doç. Dr. Cemil KUTLU’yu da anmadan edemeyeceğim. 
Son olarak ise başta adını daima gururla taşıyan Atatürk Üniversitesi’ne, mezunu olduğum Edebiyat Fakültesi’nin çok kıymetli Hocalarına, ders aldığım hocalarımın 
tamamına, beni hiçbir zaman yalnız bırakmayan çalışmamla ilgili her sorunumda samimiyetle desteklerini gördüğüm bütün arkadaşlarıma da sonsuz teşekkür ederim. 

Tabi ki, yukarıda isimlerini zikrettiğim değerli hocalarım ve arkadaşlarım, bu çalışmada yer alan eksikliklerden kesinlikle sorumlu değildir. Bu çalışmadaki tüm 
eksiklik ve sorumluluk bana aittir. 

Erzurum-2014 
İsmail GÜLMEZ 
İÇİNDEKİLER 
KABUL VE ONAY TUTANAĞI ............................................... ii 
TEZ ETİK VE BİLDİRİM SAYFASI ......................................... iii 
ÖZET............................................................................... iv 
ABSTRACT ....................................................................... vi 
ÖNSÖZ ............................................................................ viii 
İÇİNDEKİLER .................................................................... xi 
KISALTMALAR LİSTESİ ....................................................... xviii 
BİRİNCİ BÖLÜM 
1. GİRİŞ .......................................................................... 1 
1.1. Problem .................................................................... 24 
1.2. Araştırmanın Amacı .................................................... 26 
1.3. Araştırmanın Önemi .................................................... 27 
1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları ............................................. 28 
1.5. Araştırma Soruları ve Varsayımlar ................................ 28 
1.6. Kavramların Tanımı ve Önemi ...................................... 29 
1.6.1. Cumhuriyet: ........................................................... 30 
1.6.2. Darbe: ................................................................... 31 
1.6.3. Hükümet Darbesi: ................................................... 32 
1.6.4. Askeri Darbe: ......................................................... 33 
1.6.5. Post-Modern Darbe: ................................................ 34 

İKİNCİ BÖLÜM 

2. TÜRKİYE CUMHURİYETİ SİYASİ TARİHİNDEN ORDUNUN ÖZELLİKLERİ .. 37 
2.1. Türkiye’de Ordunun Özellikleri ..................................... 37 
2.2. Türkiye Cumhuriyeti Siyasi Tarihinde ASKER-SİVİL ve SİYASET İlişkisi 
Üzerine Genel Bir Bakış ve Değerlendirme ............................ 43 
2.3. Türkiye’de Askeri Eğitim .............................................. 52 
2.4. Milli Güvenlik Kurulu’nun Yeri ve Önemi ......................... 54 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 

3. 28 ŞUBAT 1997 ÖNCESİNDEKİ SİYASİ ve SOSYAL GELİŞMELER ..... 58 
3.1. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi Sonrasında Yapılan Seçim Sonuçlarının Değerlendirilmesi ... 58 
3.1.1. 1983-1987-1991 Seçimleri Sonrasında ki Türkiye’nin Siyasi Durumu ve Seçim Sonuçlarının Değerlendirilmesi ......................... 58 
3.1.2 Turgut Özal’ın Ölümü ve Süleyman Demirel’in 9’uncu Cumhurbaşkanı Olarak Seçilmesi ............... 62 
3.1.3. Sivas Olayları ..................................... 64 
3.1.3. Başbağlar Olayı ............................... ...65 
3.1.4. 1994 Yılındaki Önemli Gelişmeler ve 27 Mart 1994 Yerel Seçimleri ..... 66 
3.1.5. 24 Aralık 1995 Genel Seçimleri ............ 71 
3.1.6. ANA-YOL Hükümeti’nin Kuruluşu .......... 74 
3.2. 28 Şubat Süreci ve Refah-Yol Hükümeti Döneminde ki Gelişmeler .. 77 
3.2.1. Refah-Yol Hükümeti Dönemi ................ 79 
3.2.1.1. Refah-Yol Hükümeti’nin kuruluşu ....... 79 
3.2.1.2. Erbakan’ın siyaset ve sivil toplum kuruluşlarıyla olan ilişkileri .... 82 
3.2.1.3. 28 Şubat sürecinin siyasi nedenleri ........ 87 
3.2.1.4. Refah-Yol Hükümeti döneminde ki önemli siyasi ve sosyal olaylar ..... 87 
3.2.1.5. Toplumda hassasiyet yaratan olaylar ............. 88 
3.2.1.6. Susurluk olayı ve “Aydınlık için bir dakika karanlık” eylemleri ........... 89 
3.2.1.7. Refah Partili Belediyelerin tutumu ve milletvekillerinin söylemleri ..... 94 
3.2.1.7.1. Sultanbeyli Belediyesi ........................... 96 
3.2.1.7.2. Şükrü Karatepe’nin 10 Kasım konuşması ............... 96 
3.2.1.8. Kudüs Gecesi ve Sincan’da tankların yürütülmesi .............. 97 
3.2.1.9. Tarikat liderlerine başbakanlık konutunda verilen resmi iftar yemeği ...........104 
3.2.1.10. Taksim’e cami projesi ve yaşanan kriz .................. 107 
3.2.2. 28 Şubat Süreci ve Dış Politika ................................. 109 
3.2.2.1. Başbakan Erbakan’ın islam ülkeleriyle olan temasları ..... 110 
3.2.2.3. Libya gezisi ve yaşanan kriz ....................................... 111 
3.2.2.4. İran gezisi ve İran ile olan ilişkiler ............................... 115 
3.2.2.5. İsrail ile olan ilişkiler ................................................. 118 
3.2.2.6. D-8 toplantısı ve yaşanan gelişmeler ........................... 119 
3.2.2.7. ABD basını ve 28 Şubat sürecinde yaşananlar ............... 120 

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 

4. 28 ŞUBAT 1997 MİLLİ GÜVENLİK KURULU KARARLARI ve SONUÇLARI ... 128 
4.1. Kamuoyu ve Medyadaki Durum ..................................................... 129 
4.2. Hükümet Cephesindeki Durum ...................................................... 131 
4.3. Yetkili Makamlardaki Durum ......................................................... 133 
4.3. Türk Silahlı Kuvvetlerdeki Durum .................................................. 135 
4.4. 28 Şubat 1997 Milli Güvenlik Kurulu’nun Toplanma Süreci ................ 138 
4.5. Tarihi MGK Kararları Öncesi Yaşananlar ve Önlemler Paketi .............. 144 
4.6. 28 Şubat 1997 Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı ................................ 147 
4.6.1. Toplantıda Anlatılanlar .............................................................. 147 
5.6.2. 28 Şubat 1997 Milli Güvenlik Kurulu Basın Bildirisi ........................ 157 
4.6.3. 406 Sayılı MGK Kararı ve Yaşanan İmza Krizi ............................... 160 
4.6.4. Tarihi 28 Şubat Kararları .......................................................... 163 
4.6.5. 28 Şubat Kararlarının Analizi .................................................... 170 
4.7. 28 Şubat Süreci İçerisinde ki Aktif Olan Çevreler ve Ortaya Çıkan Belgeler ....... 177 
4.7.1. Batı Çalışma Grubu (BÇG) ve İllegal Yapılanma .......................... 177 
4.7.2. Emniyet Asayiş Yardımlaşma Birlikleri (EMASYA) ........................ 181 
4.7.3. Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi (MGSB) ...................................... 184 
4.7.4. Toplumsal Örgütlerin Siyasi Tavırları ......................................... 186 
4.7.5. İrtica Brifingleri ...................................................................... 188 
4.7.6. Parti İstifaları ve Yaşanan Diğer Gelişmeler ............................... 191 
4.8. 28 Şubat Sürecinde Medyanın Rolü ............................................. 196 
4.9. 28 Şubat Süreci ve Cumhurbaşkanlığı Makamı .............................. 204 
4.10. 28 Şubat 1997 Tarihi MGK Toplantısı Sonrasında Yaşanan Siyasi Gelişmeler ......... 207 
4.10.1. 28 Şubat Sürecinin Siyasi Sonuçları ......................................... 208 
4.10.1.1. Refah-Yol Hükümeti’nin düşmesi ve Refah Partisi’nin kapatılması ....208 
4.10.1.2. Anasol-D Hükümeti’nin Kurulması ............................................ 220 

BEŞİNCİ BÖLÜM 

5. 28 ŞUBAT VE EĞİTİM ........................................................... 228 
5.1. Türk Milli Eğitim Sistemini Düzenleyen Genel Esaslar ............. 233 
5.1.1. Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun Kabulü ................................ 233 
5.1.2. Türk Milli Eğitiminin Genel Amaçları .................................. 239 
5.1.2.1. Genel amaçlar ............................................................ 239 
5.1.2.2. Özel amaçlar .............................................................. 239 
5.1.3. Türk Milli Eğitiminin Temel İlkeleri .................................... 240 
5.1.3.1. Genellik ve eşitlik ........................................................ 240 
5.1.3.2. Ferdin ve toplumun ihtiyaçları ........................................ 240 
5.1.2.3. Yöneltme .................................................................... 240 
5.1.3.4. Eğitim hakkı ............................................................... 240 
5.1.3.5. Fırsat ve imkân eşitliği ................................................. 240 
5.1.3.6. Süreklilik .................................................................... 241 
5.1.3.7. Atatürk İnkılâp ve İlkeleri ve Atatürk Milliyetçiliği ............. 241 
5.1.3.8. Demokrasi eğitimi ........................................................ 241 
5.1.3.9. Lâiklik ........................................................................ 242 
5.1.3.10. Bilimsellik ................................................................. 242 
5.1.3.11. Plânlılık .................................................................... 242 
5.1.3.12. Karma eğitim ............................................................ 243 
5.1.3.13. Eğitim kampüsleri ve okul ile ailenin işbirliği .................. 243 
5.1.3.14. Her yerde eğitim ........................................................ 244 
5.1.3.15. Türk Eğitim Sisteminin dayandığı temel ilkeler ............... 244 
5.1.4. 28 Şubat ve Eğitim Alanında Yapılan Çalışmalar ................. 245 
5.1.4.1. Anayasaya göre bireylerin eğitim hakkı .......................... 245 
5.1.4.2. XV. Milli Eğitim Şurası (1996) ....................................... 248 
5.1.4.2.1. XV. Milli Eğitim Şurası’nın toplanma amacı: .................. 249 
5.1.4.2.2. XV. Milli Eğitim Şurası gündemi: ................................. 249 
5.1.4.2.3. XV. Milli Eğitim Şurası’nda alınan kararlar: ................... 250 
5.1.4.2.4. XV. Milli Eğitim Şurası’nın sonuç ve uygulamaları: .......... 267 
5.1.4.3. Bilgi, eğitim ve iktidar ilişkisi üzerine genel bir değerlendirme ... 271 
5.1.5. 28 Şubat 1997 Askeri Darbesi’nin Türk Eğitim Sistemi Üzerindeki Etkileri ..... 283 
5.1.6. “Sekiz Yıllık Kesintisiz Zorunlu Eğitim” Kararının Tarihi MGK’da ki Serüveni .. 288 
5.1.6.1. Sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitim tartışmaları ............... 301 
5.1.6.2. Zorunlu eğitimin tanımı, amacı ve nedenleri .................... 306 
5.1.6.3. Zorunlu eğitimin toplumsal açıdan önemi ........................ 310 
5.1.6.4. Türkiye’deki zorunlu eğitimin tarihçesi ve zorunlu eğitim ... 311 
5.1.6.5. Bazı ülkelerdeki zorunlu eğitim sistemi ........................... 314 
5.1.6.6. Zorunlu eğitimin yasal dayanağı .................................... 316 
5.1.6.6.1. Genellik ve eşitlik: .................................................... 316 
5.1.6.6.2. Ferdin ve toplumun ihtiyaçları: ................................... 316 
5.1.6.6.3. Yöneltme: ................................................................ 316 
5.1.6.6.4. Eğitim hakkı: ............................................................ 317 
5.1.6.6.5. Fırsat ve imkân eşitliği: .............................................. 317 
5.1.6.6.6. Süreklilik: ........................................................... ......317 
5.1.6.6.7. Atatürk İnkılâp ve İlkeleri ve Atatürk Milliyetçiliği: .......... 317 
5.1.6.6.8. Demokrasi eğitimi: ...................................................... 317 
5.1.6.6.9. Lâiklik: ..................................................................... 318 
5.1.6.6.10. Bilimsellik: .............................................................. 318 
5.1.6.6.11. Plânlılık: .................................................................. 318 
5.1.6.6.12. Karma eğitim: .......................................................... 318 
5.1.6.6.13. Okul ile ailenin iş birliği: ............................................. 318 
5.1.6.6.14. Her yerde eğitim: ...................................................... 319 
5.1.6.7. Yükseköğretim kademelerinde ki başörtüsü-türban sorunu .. 319 
5.1.6.8. 1997’den günümüze imam-hatip liseleri ve Kur'an kursları .. 328 
5.1.6.9. Katsayı uygulaması (1997-2011 arası) ............................. 336 

ALTINCI BÖLÜM 

6. YÖNTEM ............................................................................... 343 
6.1. Araştırma Yöntemi ve / veya Deseni / Modeli .......................... 343 
6.2. Evren ve Örneklem / Araştırma Grubu ................................... 344 
6.3. Verilerin Toplanması ........................................................... 345 
6.4. Verilerin Analizi................................................................... 345 
YEDİNCİ BÖLÜM 

7. BULGULAR ve YORUMLAR ...................................................... 347 
7.1. 28 Şubat 1997 Askeri Darbesi ve Türk Eğitim Sistemine Etkileri ile İlgili Bulgular ve Yorumlar .... 348 
7.1.1. 28 Şubat Süreci Nedir, Siyaset mi, Darbe mi? ile İlgili Bulgular ve Yorumlar......... 348 
7.1.2. 28 Şubat 1997 Askeri Darbesinin Türk Eğitim Sistemine Etkileri ile İlgili Bulgular ve Yorumlar ... 350 

SEKİZİNCİ BÖLÜM 

8. SONUÇ ve ÖNERİLER .......................................................... 355 
8.1. Sonuçlar ......................................................................... 355 
8.2. Öneriler .......................................................................... 365 
KAYNAKÇA ............................................................................. 367 
EKLER ................................................................................... 387 
Ek-1: .................................................................................... 387 
Ek-2: .................................................................................... 388 
Ek-3: .................................................................................... 389 
Ek-4: .................................................................................... 390 
Ek-5: .................................................................................... 391 
Ek-6: .................................................................................... 392 
Ek-7: ..................................................................................... 393 
Ek-8: .................................................................................... 394 
Ek-9: ..................................................................................... 395 
Ek-10: ................................................................................... 396 
Ek-11: .................................................................................... 397 
Ek-12: .................................................................................... 398 
Ek-13: ................................................................................... 399 
Ek-14: .................................................................................... 400 
Ek-15: .................................................................................... 401 
Ek-16: .................................................................................... 402 
Ek-17: .................................................................................... 403 
Ek-18: .................................................................................... 404 
Ek-19: .................................................................................... 405 
Ek-20: .................................................................................... 406 
Ek-21: .................................................................................... 407 
Ek-22: .................................................................................... 408 
Ek-23: .................................................................................... 409 
Ek-24: .................................................................................... 410 
Ek-25: .................................................................................... 411 
Ek-26: .................................................................................... 412 
Ek-27: .................................................................................... 413 
Ek-28: ..................................................................................... 414 
Ek-29: ..................................................................................... 415 
Ek-30: ..................................................................................... 416 
Ek-31: ..................................................................................... 417 
Ek-32: ..................................................................................... 418 
Ek-33: ..................................................................................... 419 
Ek-34: ...................................................................................... 420 

ÖZGEÇMİŞ ................................................................................ 421 

KISALTMALAR LİSTESİ 

A.B. : Avrupa Birliği 
A.İ.H.M : Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 
A.K.P. : Adalet ve Kalkınma Partisi 
A.N.A.P. : Anavatan Partisi 
A.O.B.P. : Ağırlık Ortaöğretim Başarı Puanı 
A.P. : Adalet Partisi 
A.Ü. : Ankara Üniversitesi 
ABD : Amerika Birleşik Devletleri 
Alb. : Albay 
B.B.P. : Büyük Birlik Partisi 
B.Ç.G. : Batı Çalışma Grubu 
B.D.P. : Bağımsız Demokrasi Partisi 
BM. : Birleşmiş Milletler 
C.H.F. : Cumhuriyet Halk Fırkası 
C.H.P. : Cumhuriyet Halk Partisi 
Çev. : Çeviren 
D.D.K. : Devlet Denetleme Kurulu 
D.E.P. : Demokrasi Partisi 
D.G.M. : Devlet Güvenlik Mahkemesi 
D.İ.S.K. : Devrimci İşçi Sendikaları 
D.P. : Demokrat Parti / Demokratik Parti 
D.P.T. : Devlet Planlama Teşkilatı 
D.S.P. : Demokratik Sol Parti 
D.T.P. : Demokrat Türkiye Partisi 
D.Y.P. : Doğru Yol Partisi 
Dz. Kuv. Kom. : Deniz Kuvvetleri Komutanlığı 
Em. : Emekli 
EMASYA : Emniyet, Asayiş Yardımlaşma Birlikleri 
EYES : Eğitim, Yöntem Enformasyon Sistemi 
FP. : Fazilet Partisi 
Gn. : Genel 
GSMH : Gayri Safi Milli Hasıla 
Haz. : Hazırlayan 
İ.H.D. : İnsan Hakları Derneği 
KESK : Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu 
KKTC : Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 
KOSGEB : Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 
L.Y.S. : Lisans Yerleştirme Sınavı 
M.B.K. : Milli Birlik Komitesi 
M.C. : Milliyetçi Cephe 
M.Ç.P. : Milliyetçi Çalışma Partisi 
M.G.K. : Milli Güvenlik Kurulu / Milli Güvenlik Konseyi 
M.H.P. : Milliyetçi Hareket Partisi 
M.İ.T. : Milli İstihbarat Teşkilatı 
M.K. P. : Milli Kalkınma Partisi 
M.K. Y.K. : Merkez Karar Yürütme Kurulu 
MASK : Milli Askeri Stratejik Konsept 
MEB : Milli Eğitim Bakanlığı 
METARGEM : Mesleki ve Teknik Araştırma ve Geliştirme Merkezi 
MGSB : Milli Güvenlik Siyaset Belgesi 
N.C.S. : Ulusal Güvenlik Kurulu 
NATO : Kuzey Atlantik Paktı 
Ora. : Oramiral 
Org. : Orgeneral 
OTDÜ : Orta Doğu Teknik Üniversitesi 
OYAK : Ordu Yardımlaşma Kurumu 
ÖNDER : İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği 
P.K.K. : Kürdistan İşçi Partisi (İllegal) 
R.P. : Refah Partisi 
s. : Sayfa 
S.C.F. : Serbest Cumhuriyet Fırkası 
S.H.P. : Sosyal Demokrat Halkçı Parti 
S.T.K. : Sivil Toplum Kuruluşu 
Sekr. : Sekreter 
Sn. : Sayın 
T.B.M.M. : Türkiye Büyük Millet Meclisi 
T.C.F. : Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 
T.C.K. : Türk Ceza Kanunu 
T.D.K. : Türk Dil Kurumu 
T.H.K.O. : Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu 
T.R.T. : Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu 
TESK : Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu 
TİSK : Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu 
TOBB : Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği 
TSK : Türk Silahlı Kuvvetleri 
TÜRK-İŞ : Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu 
TÜSİAD : Türkiye Sanayiciler ve İş Adamları Derneği 
TV. : Televizyon 
Vb. : ve Benzeri 
Y.G.S. : Yükseköğretime Geçiş Sınavı 
Y.Ö.K : Yükseköğretim Kurulu 
YAŞ : Yüksek Askeri Şura 
Yay. : Yayınları 
YİBO :Yatılı İlköğretim Bölge Okulu 


7 Kasım 2020 Cumartesi

Türk Amerikan İlişkilerinin Geleceği

Türk Amerikan İlişkilerinin Geleceği


01 Şubat 2008





   George Bush iktidarının son 11 ayına girdi… Bush Yönetiminin en önemli kararlarından biri olan Irak’ı işgal etmek, Türk – Amerikan ilişkilerinde çok açık bir yıpranmaya neden oldu. Görevi 2009 yılında devralacak Amerika’nın yeni başkanı ve Türkiye’de yaz ayında yapılan seçimleri kazanarak iktidarını sürdüren Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti, Türk – Amerikan ilişkilerini nasıl idare edecek? Washington’daki Brookings Enstitüsü’nde düzenlenen panelde, bu konu değerlendirildi.
“Bush Yönetiminden Sonra Türk Amerikan İlişkileri” başlıklı panelde, Türkiye’den gelen katılımcılar, Amerikalı dinleyicilere görüşlerini aktardı. Adalet ve Kalkınma Partisi Çankırı Milletvekili Suat Kınıklıoğlu; Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul Milletvekili Gündüz Aktan ve eski Dışişleri Bakanı Emre Gönensay Türk Amerikan ilişkilerini değerlendirdi.
Katılımcılar, Türk Amerikan ilişkilerindeki sorunların Irak Savaşı’yla – özellikle Irak’a kuzeyden cephe açılmasını öngören 1 Mart tezkeresinin reddedilmesiyle başladığını söyledi.
AKP Çankırı Milletvekili Kınıklıoğlu, Irak savaşının, Türkiye’nin değiştiği bir döneme denk geldiğini söyledi. Kınıklıoğlu Türkiye’nin, Irak savaşı çıktığı sırada bölgesel bir güç olmaya çalıştığını ve Amerika’dan farklı çıkarlara sahip olduğunu söyledi. Suat Kınıklıoğlu, Türkiye’de yapısal bir değişimin yaşandığını da belirtti:
Kınıklıoğlu, “Türkiye, artık, Amerikalıların gelip, Genelkurmay Başkanlığı’na uğrayıp işlerini halledip gidecekleri bir ülke olmaktan çıktı” diye konuştu...
2003 – 2007 yılları arasında, Türk – Amerikan ilişkilerine, Irak Savaşı, 1 Mart tezkeresi, PKK, Hamas ziyareti, Ermeni tasarısı gibi sorunlar damgasını vurdu. Peki geleceğe bakacak olursak...?

Kınıklıoğlu, “Umut verici olan şu: Biz zaten dibe vurduk...” diye konuştu. Çankırı Milletvekili, şimdi, PKK konusunda yapılan işbirliğini ve Başkan Bush’un PKK’yı ortak düşman ilan etmesini hatırlatarak, ilişkilerde yaşanan değişikliklere dikkati çekti. ‘Stratejik ortaklık’ ifadesine fazla ağırlık vermemek gerektiğini söyleyen Kınıklıoğlu, Türkiye’yle Amerika’nın işbirliği alanlarını ve anlaşamadığı konuları açıkça tanımlaması gerektiğini savundu. Kınıklıoğlu’na göre, Ankara’yla Washington, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği, İran, Rusya ve enerji gibi konularda işbirliğini sürdürecek, Suriye’ye açılmak gibi bir konuda da muhtemelen aynı fikirde olmayacak.

Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul Milletvekili emekli Büyükelçi Gündüz Aktan, Amerika’nın Irak’tan hangi şartlar altında çekileceği, PKK konusunda Amerika’nın tutumu veya Ermeni tasarılarıyla ilgili gelişmelerin ilişkilerde sorun yaratabileceğini hatırlattı. Öte yandan, Aktan, Rusya ve İran gibi konularda Türkiye’yle Amerika’nın işbirliği yapabileceğini söyledi.

Aktan ancak Türk - Amerikan ilişkilerini değerlendirirken iç gelişmelere de dikkat etmek gerektiğini söyledi. Aktan, Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin herhangi bir kriz anında dini yaklaşımlarını, dış politikalarına yansıtma tehlikesi bulunduğunu ileri sürdü.

AKP Çankırı Milletvekili Suat Kınıklıoğlu, dış politikalarında herhangi bir dini yaklaşım olmadığını savundu.

Peki ya 2009 yılının Ocak ayında görevi devralacak yeni başkan konusunda ne söylenebilir? Türkiye’den gelen konukların bazı önerileri vardı. Gündüz Aktan, yeni Amerikan yönetiminin Irak’tan çekilme ve Kerkük konularında duyarlı olması; ve bölgesel gelişmelerde Türkiye’ye danışması gerektiğini söyledi. Eski Dışişleri Bakanı Emre Gönensay, yeni Yönetimin Türkiye’yle diyalogu arttırması, Türkiye’nin iç gelişmeleri konusunda öğüt vermekten kaçınması gerektiğini belirtti. Suat Kınıklıoğlu da yeni Başkan’ın bir an önce Türkiye’ye gelmesi ve bölgede Kürtlerle Türkler arasında dengelerin değişmesine neden olabilecek adımlardan kaçınması gerektiğini kaydetti.

***

Iraktaki Amerikan İşgal otoritesi,,

Iraktaki Amerikan İşgal otoritesi,,


'Türk Emperyalizmi', AB ve ABD

Radikal - Gündüz Aktan - 
16.07.2003
2003-07-16 
Gündüz Aktan - Radikal
Son Güncelleme: 04 Temmuz 2007


Irak'taki Amerikan işgal otoritesi (AİO) Türkmenlerin haklarını dikkate almıyor. Kerkük Valisi öyle seçildi. Şimdi geçici yönetim konseyinin seçiminde de aynı tutum sürüyor. 25 kişilik konseyde yalnızca bir Türkmen var, o da aslında Türkmenleri temsil etmediği için orada.
AİO, Türkiye'nin Türkmen haklarıyla uğraşmasından huzursuz. Türkmenleri savunmamızı, onları AİO'ya karşı tahrik hatta isyana teşvik etmek şeklinde yorumluyor. Bazı etkili Amerikan yazarları, Türkiye'nin Türkmen nüfusunu çok fazla göstererek, Kuzey Irak'ta tarihi emellerine varmak istediğini, hatta buradaki petrolde gözü olduğunu daha önce yazmışlardı. Onlara göre Türkiye aynı nedenlerle Irak Kürtlerinin haklarına karşı çıkıyor ve Türkmenleri bu amaçla kullanıyor. Sadece Süleymaniye'de değil, bir askeri konvoyumuzun Türkmenlere silah götürürken 'yakalanması' olayında da, bu Amerikan yaklaşımının izlerini görüyoruz.




Aynı şekilde AB, Irak'ın işgaliyle birlikte Türk askerinin Kuzey Irak'a girmesi olasılığını gürültülü biçimde protesto etti ve 'Yoksa üye yapmam' şantajını tekrarladı.
25 Haziran günü Avrupa Konseyi'nin aldığı bir kararda Türkiye'nin Kıbrıs'ın kuzeyini 'kolonize' etmemesi isteniyor ve bu karara esas olan raporda da Türkiye sürekli (?) göçmen göndererek Kuzey Kıbrıs'ın nüfus yapısını değiştirmekle suçlanıyor.
Buradan ABD ve AB'nin şu sonucu çıkardığı söylenebilir: Türkiye sınırları dışındaki Türklerin haklarını bahane ederek Kuzey Kıbrıs ve Kuzey Irak'ta emperyal hedefler güdüyor. Bunda TSK nâzım rol oynuyor. TSK'yı hizaya getirerek Türkiye'yi bu maceradan vazgeçirebiliriz. O zaman hem Kıbrıs sorunu çözümlenebilir, hem Türk askeri Irak'tan çektirilebilir hem de Kürt hakları geliştirilebilir.


Geçen gün İstanbul'u ziyaret eden Papandreu'nun da, ordunun oynadığı rolün Türk siyaseti açısından yarattığı 'büyük probleme' işaret ettikten sonra, Kıbrıs'ta bu kadar çok sayıda Türk askerinin bulunamayacağını söylemesi rastlantı değil.
Kuzey Irak ve Kıbrıs sorunları birbirinden çok farklı olmakla birlikte, bu ABD ve AB tutumuna göre politikamızda özellikle bazı söylem değişiklikleri yapmak gerekebilir.

Irak'ın bağımsız devlet olmasını sağlayan 1932 Bildirisi'nde Türkmenlerle Kürtler aynı hukuki statüdeydi. 1971 yılında Kürtlere kurucu halk statüsü tanıyan Baas rejimi, Türkmenleri azınlık statüsüne indirdi. Türkmenler özellikle Saddam rejimi sırasında ezildiler. Kürtler de zaman zaman Türkmenlere saldırıp öldürdüler. Kerkük'teki nüfus yapısı Türkmenler aleyhine böyle değişti.

Yeni Irak rejiminde, merkezi otoritenin hiçbir etnik ve dini grubu ezememesi için gerekli önlemler alınacağından, artık Türkmenlerin de güvende olacağı söylenebilir. Ancak önemli bir bölümü Kürtlerle iç içe yaşıyan Türkmenlere karşı Barzani ve Talabani'nin tutumu şu ana kadar umut vermiyor.

Şimdi Amerika, tezkere olayından dolayı Türkiye'yi cezalandırmak için Türkmen haklarını göz ardı ederse, ileride dal budak salabilecek büyük bir sorunun tohumlarını ekmiş olur. Oysa Türkmen haklarını vermek sanıldığından kolay. Bir nüfus sayımı yapılır ve sonucuna göre etnik ve dini grupların ağırlıklarının yeni Irak rejimine yansıması sağlanır. Türkmenler bir yerde yığılmadıklarından Irak'ın toprak bütünlüğüne de tehdit oluşturmazlar. PKK sorununun halliyle birlikte, nüfus sayımı sözünün de verilmesi, Türk askerinin çekilmesi için yeterli olur.



Kıbrıs'ta çözümü Türk askerinin adadaki mevcudiyetini koruma endişesi engellemiyor. Kıbrıs'ın tümünü temsilen GKRY ile AB üyelik müzakerelerinin başlaması, moda deyimle, Kıbrıs' ta paradigma değişikliği yarattı. Böylece çözüm, Annan paketinin niteliğinin ötesinde, Türkiye'nin AB üyeliğine bağlandı. Türkiye, 'en ziyade müsaadeye mazhar ülke' ilkesine göre Kıbrıs'a Yunanistan ve İngiltere kadar yakın olmak hakkını terk edemez.

AB'de bize karşı 'ikiyüzlüler' olduğu sırrını veren Verheugen, aynı mülakatta üyeliğimize inanmadığını söylüyor, sonra da bunu inkâr ediyor.
Kime güveneceğiz de, Annan paketini kabul edip askeri çekeceğiz?

***

6 Kasım 2020 Cuma

5 bin PKK lı ve Peşmergeye Terör Eğitimi.

5 bin PKK lı ve Peşmergeye Terör Eğitimi.

 
 
   ABD, 50 yıldır Irak’ı Parçalayıp kukla bir Kürt devleti kurmanın altyapısını yapıyor. Son olarak 1996’da 5 bin peşmerge ve PKK’lı, Guam Adası’nda 
gayrinizami savaş, sabotaj ve istihbarat konusunda eğitildi. Saddam saldırıları bahane edilerek yapılan nakillerde hep  İncirlik Üssü kullanıldı. 
 
PKK ve Peşmerge, CIA-MOSSAD’ın Guam’daki terör kampında eğitildi (Bernard Henry Levy eğitim kampında) 

Türkiye, Irak ve İran’ı İsrail’e bağlı kukla devletçikle parçalama planı uzunca bir geçmişe dayanıyor. 25 Eylül referandumuyla somutlaşan terör devleti senaryosu için ABD onlarca yıldır çalışıyor. Peşmerge ve PKK’lıların, Kuzey Kore’nin füzeyle tehdit ettiği Guam Adası’na götürülüp ABD üssünde eğitilmesi, buna ilişkin birçok örnekten yalnızca biri. Pasifik’te bulunan Guam Adası’nda 5 bin Peşmerge ve PKK’lı terörist, ABD’ye ait Andersen Askeri Üssü’nde özel olarak eğitildi. 1996 yılındaki nakil işlemine ‘Pasifik Sığınağı’ adı verildi. 

GUAM’DA KAMPA GİRDİLER 

Saddam’ın saldırılarından kurtarılma bahanesiyle başlatılan operasyon kapsamında 5 bin Iraklı Kürt, İncirlik Üssü’nden Guam’a götürüldü. 
Nizami-Gayrınizami Harp, Siyaset, İstihbarat, Sabotaj vs gibi konularda yoğun bir eğitimden geçirilen grubun üyeleri, 2003 yılından itibaren 
Irak’a kafileler halinde geri gönderildi. Kuzey Irak’tan Büyük Okyanus’a uzanan organizasyon, Fransa eski Cumhurbaşkanı François Miterand’ın 
eşi Danielle Miterand ve Ortadoğu’nun modern Lawrence’ı olarak bilinen Cezayir doğumlu Siyonist-Yahudi Bernard Henry Levy öncülüğünde gerçekleşti.

Irak’ın kuzey bölgelerinden seçilerek Guam’a taşınan ilk kafilede 2 bin 500 kişi yer aldı. İlk etapta ‘kimliksiz’ durumdaki bu Peşmerge ve PKK’lıların 
sayısı daha sonra MOSSAD ve CIA ortaklığıyla yapılan sevkiyatlarla birlikte 5 bin oldu. ABD’nin Irak işgali sonrası yüzde 85’i yeniden Irak’a dönen 
Peşmerge ve PKK’lıların geri kalan kısmı ise Fransa, Almanya, Danimarka, İngiltere, ABD, Kanada gibi ülkelerde lobi faaliyetleri yürütmek ve Kürt 
Diasporası oluşturma amaçlı Batılı ülkelere yerleştirildi.
 

               Lahor Ceng Talabani - PYD'nin nsiyasi elebaşı Salih Müslim 
                                           SİYONİZMİN KUKLALARI 

 https://image.yenisafak.com/resim/imagecrop/2017/10/06/02/12/resized_52c87-ae12a5bdlahorcengtalabani.jpg

ABD ve Avrupa ülkelerine 1975-1996 arası taşınanlar arasında Kubat Talabani (Celal Talabani’nin oğlu), Lahor Ceng Talabani (Celal Talabani’nin oğlu), 
Mesrur Barzani (Mesut Barzani’nin oğlu), Necmeddin Kerim (Kerkük’ün korsan valisi) gibi isimler bulunuyor. Ayrıca PKK üst yönetimi arasında ve Peşmerge 
komutanları arasında yine Batılılar tarafından özel eğitilen birçok isim var. ABD’nin 1996’da Guam’a götürdüğü militanlardan 1500’ü daha 
sonra PKK saflarına döndü. Kandil’den Suriye’de PYD, İran’da ise PJAK’a gönderilen birçok üst düzey terör örgütü yöneticisi de yine Guam’da özel olarak 
eğitilen militanlar arasından seçildi. 

Suriye’de ABD işbirliğiyle ülkenin kuzey ve doğusunda birçok bölgeyi işgal eden Suriye PKK’sı PYD’ye komuta eden Redur Halil, Zuhat Kobani, Hüseyin Koçer 
gibi isimler de 1996 aynı eğitim sürecinden geçen teröristler arasında. Ayrıca Sincar, Kamışlı, Afrin, Ayn el-Arab sözde kanton yönetiminde yönetici 
sıfatı taşıyan PKK’lıların da önemli bir kısmı yine Guam’da eğitildi. 

Kubat Talabani 



Mesrur Barzani 

PYD’NİN BAŞI DA OKYANUSTAN GELDİ 

ABD’nin Suriye işgalini meşrulaştırmak için ürettiği Demokratik Suriye Güçleri isimli tabela örgütün komutanlığına getirilen Mazlum Kobane kod adlı 
terörist Abdi Ferhad Şahin de Guam Adası’nda MOSSAD ve CIA tarafından eğitilenlerden. Türkiye'nin kırmızı bültenle aradığı Şahin, TSK'nın Sincar ve 
Karaçok'u bombardımanı sonrası ABD’li üst düzey komutanlarla poz vermişti. Şahin, Pentagon tarafından Suriye’de ‘birincil muhatap’ olarak görülüyor. 

PYD elebaşısı aynı zamanda ABD Başkanı Trump tarafından Suriye’ye sömürge valisi olarak atanan Brett McGurk’ın da en yoğun görüştüğü kişi. 
Terör örgütü üyelerine suikast, sabotaj, bomba ve istihbarat eğitimlerinin verildiği Guam Adası'ndaki Andersen Hava Üssü.