26 Şubat 2019 Salı

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE BİLDİRİ DAĞITILMASI, HAKKARİ MERKEZ, YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE POLİS-ASKER-HALK İLİŞKİSİ. BÖLÜM 1

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE BİLDİRİ DAĞITILMASI, HAKKARİ MERKEZ, YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE POLİS-ASKER-HALK İLİŞKİSİ. BÖLÜM 1 



ONBİRÎNCİ BÖLÜM 


YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE BİLDİRİ DAĞITILMASI. HAKKARİ MERKEZ, YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE POLİS-ASKER-HALK İLİŞKİSİ.  

I- YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE BİLDİRİ DAĞITILMASI 

     Komisyonumuzca, Hakkari İli Yüksekova ve Şemdinli İlçelerinde 2005 yılında 
provakatif amaçlı olduğu açıkça belli olan bazı bildirilerin dağıtıldığı bilgisi edüıilmiştir.
    
 Bu bildirilerin içeriği ve değerlendirilişi şöyledir. 


1. Yüksekova'da Dağıtıldığı İleri Sürfilen İlk Bildiri "EY KÜRT HALKI" 

" 1 - Her yerde ve her fırsatta kurt halkının ne kadar namusuna düşkün olduğundan bahsedersiniz amma velakin küçük yaştaki kızlarınızı PKK'lı şerefsizlerin kucağına teslim etmekten hiç de rahatsızlık duymazsınız. Kızlarınızın 3-5 çapulcunun metresi obuasına hiç sesinizi çıkarmazsınız. Bu ne biçim namus anlayışı bu ne çelişki? Abdullah Ocalan kızlarınızı sırayla kucağından geçirirken de nedense sesiniz çıkmamıştı... 

2. Her fırsatta devletten şikayet edersiniz, ama şöyle etrafınıza bir baksanız, 
çocuklarınızı okutan devlettir, hastalanınca devletin doktoru sizi muayene eder, devletin hemşireleri yaranızı sarar biz devletin polisleri sizin kıçınızı koruruz. 20-30 tane çocuk doğurur sonrada devlet bize iş imkanı sağlamıyor işsizlik var diye zırlarsınız... 

3. Şimdi size doğuyu size veriyoruz, fakat batıdaki bütün Kürtlerde doğuya gidecek, batıda Kürt kalmayacak deseler, batıdaki bütün Kürtler asimi inkar eder, vallah ben Kürt değilim der., birazcık delikanlı olun. 

4. Küçücük bir deprem olur devlet yardım etmiyor diye bağırırsınız. Afyonda da 
deprem oldu her taraf yerle bir oldu, o batıda beğenmediğiniz insanlar hiç seslerini çıkarmadılar, çünkü her şeyi devletten beklemiyorlar. Ekmeklerini yedikleri devlete vatanına ihanet edecek kadar şerefsiz değiller. 

5. Sözde çok dindarsınız namazınızı kılarsınız orucunuzu tutarsınız ama bir taraftan da insan öldüren PKK'ya yardım edersiniz toz (uyuşturucu) kaçırır binlerce insanı zehirlersiniz. Söz verirsiniz sözünüzde durmazsınız, yalan yere yemin edersiniz, Kürt Türk diye ayrım yapar ırkçılık yaparsınız. Bu ne biçim Müslümanlık bu ne biçim dindarlık... 

6. Sözde hiç bir şeyden korkmazsınız ama, tek olduğunuz zaman Beyoğlu'ndaki 
ibneler gibi sesiniz çıkmaz. Köpek sürüleri gibi toplandığınızda ise hepiniz aslan kesilirsiniz. Bu ne biçim delikanlılık. 

7. Hadi artık bırakın devletle milletle uğraşmayı da dağdaki P.K.K' nın altında yatan kızlarınızı kanlarınızı eve getirin cünüplûkten temizleyin, onları kurtarın, polislere teslim edin biz onlarla ilgileniriz." 

2. Şemdinli'de 05.08.2005 Günü Beş Askerin Şehit Olduğu Patlamada Sonrasında Dağıtıldığı beri Sürfilen Bildiri "05.08.2005 günü saat 24:30 sıralarında üç beş çapulcunun her hangi bir geçerli amaçlarının olmamasına rağmen kendilerince çok büyük: işler yaptıklarını zannederek BEŞ kardeşimizin şehit olmasına sebep olan patlama olayım yapanlar, bunlara yardımcı ve yataklık edenlere kısa sürede cezalarım kendisinin ve aile fertlerinin canlarını kaybetmek suretiyle ödeyecekler dir. Bundan sonrada bu çapulcular ve bunlara yardım ve yataklık eden her şahıs aynı cezayı görecektir. BİŞKEK" 

3. Yüksekova'da Dağıtıldığı İleri Sürfilen İkinci Bildiri Yüksekova Belediye Başkam Salih YTLDIZ'ın. Komisyonumuza bilgi verdiği sırada sunduğu ve Yüksekova ilçesinde dağıtımıfnı belirttiği bildiri: 

"YÜKSEKOVALI NİHAYET ADAM OLDUN" 

"Bölücü başı Öcalan'ın Türkiye'ye getirilme yıl dönümünde Yüksekovalılar olarak 
vatan hainlerine pabuç bırakmamanız bizleri sevindirmiştir. 
Dağdaki piçlerin oyununa gelmeyin. Onlar birkaç çapulcudan ibarettir.Kimse bizimle baş edemez. Biz Bozkurt diyarının kahraman evlatlarıyız. Ayağınızı denk alın. Hepimiz Türk'üz, bu böyle biline. Ya Sev Ya Terk et. TİT" 
4. Van Cumhuriyet Başsavcılığınca Hazırlanan 09.11.2005 Gününde Kitabevinde 
Patlama Olayı ile İlgili İddianamede Bildiri Dağıtılmasının Ele Almışı 
Van Cumhuriyet Bassavcılı&'nın (CMK.nun 250. Maddesi ile Yetkili) 03.03.2006 
gün ve soruşturma NO:200S/750. esas no:2006/32. karar no:2006/3'lu. 09.11.2005 günü Şemdinli İlcesi'nde bulunan Umut Kitabevinde meydana gelen patlama konusunda düzenlenen İddianamede, bildiri dağıtılması olayı sövle izah edilmektedir: "Şemdinli olayları" patlamadan önce 17/02/2005 tarihinde "EY KÜRT HALKT başlıklı bir bildiri Hakkâri/Yüksekova ilçesinde muhtelif yerlere dağıtılmıştır. Bildirinin muhtevası incelendiğinde; 

Bölgenin dinî hassasiyetlerine ve namus anlayışına doğrudan hakarette bulunulduğu, Bildiriyi polisin hazırlayarak dağıttığı izleniminin verilmeye çalışıldığı, Bildiride batı bölgelerinde yaşayan Kürt asıllı vatandaşlarımızın doğuya dönmesine ve sözde Kürdistan'ın devlet eliyle kurulmasına müsaade edileceği gibi mantıksız ve hiçbir namuslu Türk vatandaşının tahammül edemeyeceği, fikirlere yer verildiği, Kürt kökenli vatandaşlarımızın kutsal bildiği namus ve haysiyet kurumuna alenen hakaret edildiği görülmüştür. 

Bildirinin bölge halkının kutsal değerlerini hedef alan üslubu üzerine Yüksekova 
ilçesinde örgüte müzahir 750-800 kişilik bir gruba hitaben basın açıklaması yapılmış ve Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. Bu olayın açıkça bölge halkı provake edilerek sokağa çekilmek ve çatışma içerisine çekilmek amacına yönelik olarak gerçekleştirildiği değerlendirilmektedir." 
5. Bildirilerin Dağıtılması ile İlgili C. Başsavcılığınca Yapılan İşlemler 
Anılan bildirilerle ilgili olarak. Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığının 21.03.2006 gün ve 2006/1532 Muh. savılı yazısında: 

" 1- Şemdinli Üçe Merkezinde 01.09.2005 tarihinde "BŞKYK" kısaltma harflerini 
imza olarak taşıyan bildiriye ilişkin Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığımızca soruşturma başlatılmış, evrakı 12.12.2005 gün ve 2005/312-21 sayılı fezlekeye rapten Van Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğine göndermiştir. Söz konusu evrakın halen Van Cumhuriyet Başsavcılığının 2005/865 soruşturma sırasında derdest olduğu anlaşılmıştır. 
  2- Yüksekova İlçemizde "EY KÜRT HALKT başlığı ile dağıtılan ilk bildiri ekte 
sunulmuş olup halen Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2005/353 soruşturma şırasında soruşturma evrakı derdesttir. 
  3-15 Şubat 2006 günü bölgedeki kepenk kapatma eylemleri sonrasında Yüksekova İlçemizde takip eden günlerde 'TİT" kısaltma harflerim imza olarak taşıyan bildiri dağıtılmış olup, halen Yüksekova C. Başsavcılığımızın 2006/258 soruşturma sırasında soruşturma evrakı derdesttir." bilgisinin verildiği görülmüştür. 
6. Komisyonumuzca Bilgisine Başvurulan Kişilerin Beyanları 
Yukarıda zikredilen bildirilerle ilgili olarak: 
Hakkari Milletvekili ESAT CANAN Komisyonumuza; 
"...Ama, bakın, ben, size... Zaman zaman bölgede ve orada dağıtılan bildiriler var. Bu PKK'nın yaptığı eylemlere karşı, devlet içinde olan birtakım böyle suç örgütlerinin, intikam olsun diye -bakın, burada, yine Sayın Başkana da vermek istiyorum- Yüksekova'da Kürt Halkı diye bir şey yapıyor, hükümet konağı, emniyet müdürlükleri önüne, ana cadde üzerinde bu bildiriler dağıtılıyor. Bu baharın ilk aylarında yapılıyor Yüksekova ilçemizde, çarşıda, hükümet 
konağının önünde, emniyetin önüne. Evet, başlık "Ey Kürt halkı" diyor ve başından sonuna kadar hakaret edici, küfür edici, aşağılayıcı şeyler var. 
"Bunu ben Yüksekova'dan aldün, dağıtıldığı zaman bana verdiler, halk getirdi. Ben, bunu aldım, zamanın Kaymakamına gittim, emniyet müdürünü çağırdım, nedir bu dedim." "Bu 2005 yılı Mart ayı içerisinde olması lazım." 
"2005 Mart ayı içinde kaymakam beye gittim. Mutlaka soruşturma açılması gerekir, bunu kim yapıyor, kimler yapıyor, bunun üzerinde mutlaka durulması gerekir. 

"PKK çok zayıf bir ihtimaldir sayın milletvekilim." 
"Yani, tabiî, haklısınız, o da düşünülebilir, o da düşünülebilir, ama, oradaki diğer bütün olayları birlikte değerlendirdiğimiz zaman, aynen bu Şemdinli'de ortaya çıkan bir uzantının sanki bir halkası gibi ortaya çıkıyor." 

Yüksekova Belediye Başkanı Salih YILDIZ. Van Cumhuriyet Savcılığınca tanık 
sıfatıyla alınan ifadesinde: "...bütün bunlardan daha önemlisi Ey Kürt Halkı adı altında dağıtılan bildirinin, dile alınamayacağı Kürtlere yönelik hakaretli sözler kullandığı, Şemdinli ilçesinde de Beş Şehidimizin Kam Yerde Kalmayacak şeklinde yazılar olan bildirilen dağıtılması tamamı ile huzurlu Türkiye'den rahatsız olanların kendilerine göre bir Türkiye'yi yaratmak isteyenlerin emelleri olduğuna inanıyorum...", 

Aynı konu ile ilgili olarak Komisyonumuza yaptığı açıklamaların değişik 
volumlerin de de: 

"O patlamaların yöntem şekli, sivil topluma yönelik biçimi; hatta, yer yer dağıtılan bildirilerde, özellikle Yüksekova'da "Ey Kürt halkı" adı altında binlerce hakaret ve küfür içeren o bildiriyle değerlendirdiğimiz zaman, bölgedeki o tür bildirilerle, işte Şemdinli'deki bildirilerle buluşturduğumuz zaman, birileri düğmeye basıyor Türkiye'de; ama, en hakim olan psikoloji bizde, başta belediye olarak kendimde de, Türkiye'nin o ara Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tartışmalarının yoğun geçtiği, işte, bu hükümete biz bu Cumhurbaşkanı seçimini 
yaptırmayız diyen mantığın, Avrupa Birliği yolundaki gelişmelerden rahatsız olan kesimlerin, işte, İstanbul'da Taksim Meydanında, orada burada, sağda solda açıklamaları, yine Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümünden rahatsız olan kesimlerin ve yine, özellikle - CHP'yi tenzih ediyorum - bu hükümetin iktidarından rahatsız olan; ama, şu anda hükümette, belki son zamanlarda kendini kısmen de temsil eden; ama, halen temsil etmeyen kesimlerin bu hükümetten nasıl kurtuluruz arayışı içerisinde olanların, bu konuda, özellikle bu 4 noktadan yola çıkan insanların, biz bunu İstanbul'da yapsak tutar mı, Ankara'da yapsak tutar mı, İzmir'de yapsak tutar mı, bu bizim kendi analizimiz, tahlilimiz, tutarsa nerede tutar, bölgede tutar. Nerede tutar; işte, Şırnak'ta, Diyarbakır'da, Batman'da; ama, en iyi tutarsa Hakkâri'de tutar; çünkü, üçgendir, İran-Irak; çünkü, Barzani'yle ilgili orada öne çıkan oluşumlar, bir Kürt devleti kurulacak, şu kurulacak, bu kurulacak, bunların ilişkileri, sosyal ilişkileri, akraba ilişkileri, benzeri durumlarda, işte, bu bölgede ne yaparsan propagandası 
tutar bunun. Onun için, halkın da buradaki bakış açısı, analizi, bizlerin de ve bu bombaların bizim bölgeye sıkıştırılmasının sebebinin bu olduğunu, özellikle, tabiî ki her zaman içimizden; yani, bunun içerisinde inşallah devlet yok, devlet çıkmaz, çıksa çıksa yine karanlık güçler olabilir." 

Yine, 

1 Kasım 2005 tarihinde gerçekleşen patlamayı işaret ederek; 
"O maçın olduğu, açık söyleyeyim, bu maçların olduğu her yer tıklım tıklımdır, 
özellikle gazinolar ve benzeri; ama, o saatte, o bombanın patladığı saatte, ne lojmanlarda hiçbir insanın olmaması ne gazinoda hiç kimsenin olmaması, sadece karşıdaki köşede 3 tane öğrencinin evinde, yerli öğrencilerin kiraladığı bir evde 3 sivilin kaldığı bir durumda, bu halkta, bu biliniyordu, anlaşılmıştı; ama, bunu yapanlar kendilerine zarar vermek istemediler, sonuçta, halkın malına; çünkü, Yüksekova'da dağıtılan bildiride, önce malınıza, sonra canınıza diye bir bildiriydi; yani, bu şekildeydi. Yani, o tabir, orada halkın içerisinde herkes tarafından konuşuldu. İşte budur, malımıza ve canımıza zarar vermek istiyorlar" 
Ayrıca bir başka bildiriden söz ederek; 

"Düşünebiliyor musun?.. Yani, ben, bildiriyi size sunmak istiyorum, bu konuda çok ilginç bir şey, eğer biz açılımları yapmasak, bu insanlar her yerde ortaya çıkar. Şimdi, bu sefer 15 Şubatta Yüksekova'da kepenk kapatılmadı, ne diyor 
-Yüksekovalı nihayet adam oldun. Bölücü başı Öcalan Türkiye'ye getirilme 
yıl dönümünde Yüksekovalılar olarak vatan hainlerine pabuç bırakmamanız bizleri sevindirmiştir. Ama -dikkat etin buradaki şeye- dağdaki piçlerin oyununa gelmeyin. Onlar birkaç çapulcudan ibarettir. Kimse bizimle baş edemez. Biz, bozkurt diyarının kahraman evlatlarıyız. Ayağınızı denk alın. Hepimiz Türk'üz. Bu böyle biline. Ya sev ya terk et. TİT, Türkiye İntikam Tugayı. 

"Şimdi, düşünün ben bunu niye söyledim? Eğer, biz, halkın ne düşündüğünü, 
devletimizin ve hükümetimizin şu anda ne yapmak istediğini birleştirmesek, 
bütûnleştirmesek, bir adım atmasak, bu bildiriler çoğalır, herkes bu kaostan faydalanır, bu ortamdan faydalanır. Bu firsatı veriyoruz şu anda. 

Bana bir tane mektup geldi, otelde unuttum, buraya getirecektim, gerekirse yarın getirir bırakırım, o mektupta da hakaret dolu, tehdit dolu, Ankara Ulus PTT'si... Ben savcılığa da başvurdum, Yüksekova Başsavcılığına da başvurdum, onun tahkikatı yapıldı, aileme de telefonum kurum telefonu olduğu için belki dinleniyor diye cesaret... Aileme de telefon, damadıma telefon açılmış, senin ile kayınpederinin ölümü görkemli olacak... Şu deniliyor, diyor ki, sen ayağını denk al. Aynı bu kelimelerle. Bu ülke işte deminki dediği gibi, o şekilde, sahipleri vardır. Mektup içeriğiyle bu bildirilerinin içeriği birbirine yalan. O "denk 
al", "adam olun" gibi ve orada sen gelen gidenin avukatı mısın, sana mı düştü halkı sakinleştirmek, halkı bilmem ne yapma, şu yapma, bu yapma falan gibisinden. İşte, affedersiniz, yani, ailemle tehdit ediyor, çocuklarımla tehdit ediyor, kızlarımla tehdit ediyor, sen ölümü hak ettin, yavaş yavaş öleceksin, ya sev ya terk et. Yani, terk etmezsen, biz seni bilmem ne yaparız gibi yani dile alınamayacak söylemler ve küfürler. Ben onu açık söyleyeyim, bunu yapan devletin kendisi değil, derin devlettir. Derin devlet, yani, işte, Ankara'da saunada çıkanlar, işte, Susurluk'ta ortaya çıkanlar. Bilmem, işte, Yüksekova'da..." Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanı Selim Akyıldız 

Komisyonumuza;

"Bildiri olayı doğrudur, Hakkâri'de oldu, hakikaten kabul edilebilecek bir şey değil. Yöre insanına hakaret edebilecek şekilde... Bulunması lazım, yani onu kabul etmek mümkün değil. Yani, insanlarda, fitili ateşleyen unsurlardan biri" 
Şemdinli ilçe Emniyet Müdürü Tacettin ASLAN Komisyonumuza; 
"Sadece hatırladığım kadarıyla, bir ya da iki bildiri dağıtılma eylemi oldu, örgüt 
tararından bildiri dağıtıldı; ama, en küçük bir toplumsal olay, toplumsal bir hadise, kesinlikle böyle bir şey yoktu. Zaman zaman bu DEHAP İlce Teşkilatı tararından basın açıklamaları yapılır, onda bile yeteri kadar destek bulmazlardı, bulamazlardı. Minibüslerle köylerden iki minibüs, üç minibüs insan getirirlerdi kadınlı, erkekli, onlarla, hemen böyle ufak, tefek, böyle beş on dakikalık hemen, tamam deyince de bitirip giderlerdi. Böyle bir şehir vardı Şemdinli'de. Şemdinli gibi bir yerde..." 

Hakkâri MİT Bölge Müdürü Cengiz Şişman Komisyonumuza; 

17 Şubat 2005 Hakkâri ve Yüksekova'da dağıtılan MEy Kürt Halkı" denilen, bildiri ile ilgili olarak; 

"Ben bir tane bildiriyi okudum, ondan sonra... Fakat, bunu, A şahsı yaptı, yani, örgüt yaptı, ya da başkası yaptığı hakkında bir kanaate varamadım; ama, bunu da yukarı gönderdim. Yani, böyle bir bildiri dağıtılmıştır... Bunu, benim göndermek görevim. Öyle bir kanıya varabilecek şeye vakıf değilim; çünkü, neden diyeceksiniz, benim oradaki görevim zaten toplama, onu değerlendirmeye benim yetkim yok. Onu ben gönderirim. 

Van'a gönderirim, Van'ın da değerlendirme yetkisi yoktur, Müsteşarlığa. Müsteşarlık değerlendirir. Yani, bu tür şeylerde biz yorum yapmayız. Çalışırken bile yorum yapmayız." 

2 Eylül 2005'te BŞKYK diye dağıtılan bildiri ile ilgili olarak; 
"Dağıtılmış olabilir, ama, bilgim yok bu konuyla. Bunu mesela ben temin etmedim, açık söyleyeyim. Bana gelmedi bu bilgi. Ama bu geldi; ama, bu gelmedi. Gelse, zaten, bunu teşkilatımın müsteşarlığına bunu aktarırım." 

Emniyet Genel Müdürü Gökhan AYDINER Komisyonumuza; 

"Geçen sene, 11 inci ayın sonlarına doğruydu, bir yerde iki tane bildiri vardı. Birisinde işte bölücülüğü öven bir propagandaydı, ikincisinde de işte ayağını denk al, vesaire, karşılıklı... Biz bunları bova ve kaligrafi bakımından incelediğimizde avnı çıktı. Burada sunu dikkat edecejHz. Provokasyon ortamından istifade var, bir de provokasyon ortamım yaratarak terör faaliyetlerinde bulunmak.. Bunlar vakıadır. Tabii, devlet olarak da bunları iyi tespit edip, mücadelemizi yapmamız gerekir. O söylediğiniz hususlar, her dönemde provokasyon amaçlı olarak, her zaman olagelmiştir ama, provokasyonu kim yapmak ister sorusuyla o zaman işin gerçek failine doğru..." 
"Bölücü terör örgütü, terör örgütleri her şeyi kullanırlar." 

Hakkari Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Hüseyin 
KESKİNKILIÇ Komisyonumuza; 

Bildirilerin kim tarafindan yazılıp dağıtıldığı sorusu üzerine; 
"Bununla ilgili çalışma yaptık; ama, kimlerin dağıttığına ilişkin herhangi bir tespitimiz olmadı"

2.Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

TERÖRLE MÜCADELE KONUSUNDA VALİ - KOLLUK KUVVETLERİ - ASKER İLİŞKİSİ, EMASYA PROTOKOLÜ, BÖLÜM 5

TERÖRLE MÜCADELE KONUSUNDA VALİ - KOLLUK KUVVETLERİ - ASKER İLİŞKİSİ, EMASYA PROTOKOLÜ, BÖLÜM 5



b) Hakkari İlinde EMASYA Uygulamasına İlişkin Değerlendirmeler 

Komisyonumuzun 29.12.2005 gün ve Esas No: A.01.1.GEÇ. 10/322,323,324-52 sayılı yazısı ile; Hakkari Valiliğinden 01.06.2005 tarihinden bu yana İl genelinde terörle mücadele konusunda yapılan çalışmalar hakkında bilgi istenmiş, Valilikçe gönderilen ocak 2006 gün ve 0621-3-06/Ter.Oly.(107) (108) sayılı cevabi yazıdan; 01.06.2005- 31.12.2005 tarihleri arasında icra edilen operasyon faaliyet çizelgesinde; Hakkari İlinde, Jandarma bölgesinde (125) adet arazide arama-tarama, PKK teröristleri ile çatışma gibi faaliyetlerin icra edildiği belirtilmiş, bu operasyonların bazılarına Hakkari Jandarma Komutanlığı unsurları yanında, Hakkari Emasya Tali Bölge Komutanlığı olan Dağ ve Komando Tugayına bağlı birlikler ile diğer askeri kuvvetlerin katıldığı görülmektedir. 

Komisyonumuzca 09.02.2006 tarih ve Esas No: A.01.1.GEÇ. 10/322,323,324-128 sayılı yazısı ile, Hakkari Valiliğinden 01.06.2005 tarihinden itibaren İli ve/veya İli dışında bulunan askeri birliklerden 5442 saydı Kanunun İl/D maddesi uyarınca toplumsal olav ve terör olayları konusunda yardım talep edilip edilmediği ile bu hususa ilişkin uygulamanın nasıl olduğunun belirtilmesi ile anılan konuya ilişkin tüm bilgi ve belgeler istenmiş, Hakkari Valiliği'nin 16.02.2006 tarih ve 224 sayılı, 05.04.2006 gün ve 843 sayılı yazılan ile; Valiliklerince il dışında bulunan askeri birliklerden 5442 sayılı Kanun'unl l/d maddesi uyarınca herhangi bir talepte bulunulmadığı, sadece 'Terörist 
başı Abdullah ÖCALAN'ın yakalanarak Türkiye'ye getirilişinin yıldönümü münasebetiyle 15.02.2006 günü ve öncesinde terör örgütü ve yandaşlarının çeşitli kitlesel eylemlere tevessül edecekleri göz önünde bulundurularak 14.15.02.2006 tarihlerinde İl merkezi ile Yüksekova, Şemdinli ve Çukurca İlçelerinde aynı anda çıkabilecek olayların dağıtılmasının zor olması 
durumunda olayların büyümesinin önlenmesi amacıyla 12.02.2006 tarih ve 222 sayüı yazılan ile 5442 sayılı Kanun'un İl/d maddesi gereğince İl Dağ ve Komando Tugay Komutanlığı ve Yüksekova 21. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığından yeteri kadar askeri kuvvetin uygun yerlerde konuşlandırılması istendiğini, jandarma sorumluluk bölgesi için ise sadece Hakkari Valiliği'nin 08.12.2005 gün ve 10221 sayılı yazısı ile terör örgütü faaliyetlerinin önlenmesi ve etkisiz hale getirilmesi maksadıyla Yenîköprü- Yüksekova yol güzergahı ve çevresindeki arazi kesimlerinde 08.12.2005 tarihinden itibaren Hakkari İl Jandarma Komutanlığının yapacağı operasyonel faaliyetlerde kuvvetin yetersiz kalması sebebiyle belirtilen bölgede kullanılmak üzere Garnizon Komutanlığından uygun kuvvet takviyesi istendiği" belirtilmiştir. 

Bu yazışmalardan açıkça görüldüğü üzere; 

Hakkari İl genelinde 01.06.2005 tarihinden bu yana Hakkari Jandarma 
Komutanlığı sorumluluk alanında (125) defa arazi arama- tarama faaliyeti, operasyon icra edilmesine, askeri kuvvetlerin de işbu faaliyetlere katılmasına rağmen, Hakkari Valisi'nin askeri kuvvetlerden (Hakkari Dağ ve Komando Tugay Komutanlığından) sadece (1) defa yardım istediği anlaşılmaktadır. 
Nasıl olur da Kanun'da vaz edilen açık hükme rağmen askeri kuvvet talep edilmeden askeri birlikler, bu operasyonlara katılabilmektedir? Bu sualin cevabım, bazı Valilerin bu nevi operasyonlara ilgili askeri birliklerin katılmaları yönünde genel onay vermelerinde veya Emasya Komutanlıklarının da, Protokolün 9. maddesindeki düzelemeden istifadeyle, gecikmenin yaratacağı mahsurları ortadan kaldırmak için Vali'nin askeri kuvvet talebini beklemeden olaylara doSrndan müdahale edebilmelerinde aramak gerekir. 
Tabii olarak bu durumda, her olay öncesi ve o olaya özgü olmak şartıyla Vali'nin 
askeri birliklerden kuvvet istemesi yerine genel onay vermesi, Emasya Komutanlılanmn da Vali'nin istemi olmadan terörle mücadele operasyonlarında görev alması Kanun'a aykırılık teşkil edecek, yapılan operasyonları hukuken sakatlayacak, terörle mücadelede asıl görevli ve sorumlu sivil idare yerine askerin temel belirleyici olduğu algılamasına zemin hazırlanmış olacaktır. 
Belirtilen tüm bu nedenlerle birlikte, Avrupa Birliği müktesebaüna uyum 
sürecinde olan ülkemizin, sivil-asker ilişkilerine yoğun eleştirilerin yöneltildiği, bu konuda Birliğin benimsediği ilke ve değerlerle uyuşmayan yapışma ciddi itirazların da yapıldığı göz önünde tutularak anılan Protokol'ün bir Yönetmelik kapsamında yeniden düzenlenmesi gereği açık bulunmaktadır. 

II- GENELDE VE HAKKARİ İLİ ÖZELİNDE JANDARMA VE EMNİYET TEŞKİLATLARI MÜLKİ İŞ VE İŞLEMLERİNİN, ÖZELLİKLE İSTİHBARAT 

HİZMETLERİNİN DENETLENMESİ KONUSU 

İçişleri Bakanlığı bağlı kuruluşları arasında bulunan Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü merkez ve taşra kuruluşları iş ve işlemlerinin anılan Kuruluşların kendi teftiş kurulları ile sıralı amirlerinin denetimi yanında mülki görevler yönünden denetlenmesi, İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığının görevleri arasında yer almaktadır. 

3152 Saydı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 15.  Maddesine göre, Bakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı görevleri arasında, Bakanın emri veya onayı üzerine; "Bakanlığın merkez birimlerinin, bağlı kuruluşların, il ve ilçelerin ve mahalli idarelerle, bunlara bağlı ve bunların kurdukları veya özel kanunlarla kurulmuş birlik, işletme, müessese ve teşebbüslerin işlem ve hesaplarını teftiş etmek ve denetlemek, inceleme ve soruşturma yapmak" sayılmaktadır. 

İçişleri Bakanlığı Mülkiye Teftiş Kurulu Tüzüğü'nün 'Teftiş Kurulunun görevleri" 
başlıklı bolümde; 5.maddesi; "A - Bakanlık merkez birimlerinin, bağlı kuruluşlarının, Bakanlığın denetim ve gözetimi altında bulunan kuruluşların, il ve ilçe kuruluşlarının, mahalli idarelerle bunlara bağlı ve bunların kurdukları veya özel kanunlarla kurulan birlik,işletme, müessese ve teşebbüslerin çalışmalarını, işlemlerini ve hesaplarını teftiş etmek ve denetlemek..." 

Müfettişlerin Görev ve Yetkileri başlıklı 18jnaddesi; " A - Bakanlık merkez 
birimlerinin, bağlı kuruluşlarının, Bakanlığın denetim ve gözetimi altında bulunan kuruluşların, il ve ilçe kuruluşlarının, il özel idareleri, belediyeler ve köylerle bunlara bağlı ve bunların kurdukları veya özel kanunlarla kurulan birlik, işletme, müessese ve teşebbüslerin çalışmalarını, işlemlerini ve hesaplarım teftiş etmek ve denetlemek..." 'Teftiş Kurulunun Çalışma Usul ve Esasları bölümünde 'Yıllık çalışma programı" başlıklı 23.maddede; 'Teftiş Kurulunun çalışmaları, Başkanca hazırlanan yıllık çalışma programına göre yürütülür. Başkan, gerektiğinde, programda değişiklik yapabilir." Yıllık genel teftiş programı başlıklı 24.maddede ; " Kuruluş ve birimlerin belirli zaman aralıklarıyla teftiş edilmesi ilkesine göre her yıl düzenlenen ve teftiş edilecek il ve ilçeleri de gösteren bir program çerçevesinde yürütülen teftişleri "genel teftiş" veya "olağan teftiş" denir. İlke, kuruluş ve birimlerin üç yılda bir teftişidir. Gerekli hallerde bu süre 
değiştirilebilir. Bu programlar, teftişin başlayacağı tarihten en az bir ay önce Bakanın onayına sunulur. Ü ve ilçelerin, gerektiğinde de kuruluş ve birimlerin hangi müfettişlerce teftiş edileceği ve teftişe hangi tarihte başlanacağı Başkanca belirlenir ve teftişin başlayacağı tarihten en az 1S gün önce, müfettişlere duyurulur." denmektedir. İçişleri Bakanlığı Mülkiye Teftiş Kurulu Çalışma YönetmeKği'nin 'Teftişin Kuruluş ve Birimler Yönünden Kapsamı" başlıklı S.maddesinde; "Teftiş edilecek kuruluş ve birimler şunlardır; 

A - Bakanlık Merkez Teşkilatında; 

a) Bakanlık Bağlı Kuruluşları; 

1) Emniyet Genel Müdürlüğü, 
2) Jandarma Genel Komutanlığının mülki görevleri, 
3) Sahil Güvenlik Komutanlığının idari görevleri. 

B - Bakanlık Taşra Teşkilatında; 

a) İllerde; 

2) İl Emniyet Müdürlüğü, 
3) İl Jandarma Alay Komutanlığının mülki görevleri, 
4) İl Merkez Jandarma Bölük Komutanlığının mülki görevleri, 
5) Sahil Güvenlik Komutanlığının idari görevleri. 

b) İlçelerde; 

2) Emniyet Müdürlüğü, Emniyet Amirliği veya Komiserliği, 
3) İlçe Jandarma Bölük Komutanlığının mülki görevleri, 
4) Sahil Güvenlik Komutanlığının idari görevleri." belirtilmektedir. 

2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu Ek 1. Maaddesinde; (Ek: 20/8/1993 - KHK - 507/3 md.) "Mülki teşkilata tabi jandarmanın mülki görevleriyle ilgili eylem ve işlemleri İçişleri Bakanlığı ile Valiler tarafından denetlenir ve teftiş edilir." 

Ek 5.maddesinde (Ek: 3/7/2005 - 5397/2 md.) ; "Jandarma, bu Kanunun 7 nci 
maddesinin (a) bendine ilişkin görevleri yerine getirirken önleyici ve koruyucu tedbirleri almak üzere, sadece kendi sorumluluk alanında 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun, casusluk suçlan hariç, 250 nci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı suçların işlenmesinin önlenmesi amacıyla, hâkim karan veya gecikmesinde salonca bulunan hallerde Jandarma Genel Komutanı veya istihbarat başkanının 
yazılı emriyle, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimi tespit edebilir, dinleyebilir, sinyal bilgilerim değerlendirebilir, kayda alabilir... Bu maddede ver alan faaliyetlerin denetimi. sıralı kurum amirleri. Jandarma Genel Komutanlığı ve ilgili Bakanlığın teftiş elemanları ve Başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi veva komisyon tarafından yapılır..." 

2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu ek.7. maddeye eklenen fıkralar ile; 
"(Ek fıkra: 3/7/2005 - 5397/1 md.) Birinci fıkrada belirtilen görevlerin yerine 
getirilmesine yönelik olarak, 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun, casusluk suçlan hariç, 250 nci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı suçların işlenmesinin önlenmesi amacıyla, hâkim karan veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Emniyet Genel Müdürü veya İstihbarat Dairesi Başkanının yazılı emriyle, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişim tespit edilebilir, dinlenebilir, sinyal bilgileri değerlendirilebilir, kayda alınabilir... 

(Ek fıkra: 3/7/2005 - 5397/1 md.) Bu maddede ver alan faaliyetlerin denetimi, sıralı kurum amirleri. Emniyet Genel Müdürlüğü ve ilgili bakanlığın teftiş elemanları ve Başbakanın Şamili ( Onayı )olarak yetkilendireceği kişi veya komisyon tarafından yapılır..." hükümleri serdedilmiş tir. 

Mülkiye Müfettişlerince 2004 yılında yapılan teftiş kapsamında Hakkari İl Jandarma Komutanlığı ve Ü Emniyet Müdürlüğü denetimlerinde istihbarat birimlerinin konu edilmediği düzenlenen Teftiş Raporlarından anlaşılmaktadır. 
Komisyonumuzun 07.03.2006 tarih ve A.01.1.GEÇ.10/322,323,324-182 sayılıyazısı ile, Hakkari Valiliği'nden; 2004-2005 yıllarında Hakkari Valileri ya da görevlendirdiği Vali Yardımcılan tarafından istihbarat hizmetleri de dahil olmak üzere Hakkari İl Jandarma Komutanlığı ve İl Emniyet Müdürlüğü iş ve işlemlerinin denetlenip denetlenmediği sorulmuş, Hakkari Valiliğince gönderilen 31.03.2006 tarih ve 773 sayılı yazıda, 2004-2005 yıllannda Hakkâri Valisince Yüksekova, Şemdinli, Çukurca Üçe Emniyet Müdürlükleri ve Atatürk Polis 
Merkezinin muhtelif tarihlerde denetlendiği ancak istihbarat iş ve işlemlerinin 
denetlenmediği, Hakkari İl Jandarma Komutanlığının ise mülki görev iş ve işlemleri ile istihbarat hizmetlerinin denetlenmediği belirtilmiştir. 
Bahsedildiği üzere, İçişleri Bakanı onayı üzerine Bakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı Mülkiye Müfettişleri marifetiyle Jandarma Genel Komutanlığı mülki iş ve işlemleri ile Emniyet Genel Müdürlüğü iş ve işlemlerinin denetlenmesi esastır. Mülkiye Müfettişleri denetimlerini Teftiş Kurulu Başkanlığınca hazırlanan teftiş programına uygun olarak yürütmektedirler. Gerek anılan mevzuat gerekse söz konusu teftiş programlarında Müfettişlerin anılan kuruluşların istihbarat iş ve işlemlerinin denetlenemeyeceği yönünde bir hüküm yer almamakta ise de, uygulamada genel teftişlerde istihbarat hizmetlerinin denetlenemediği bilinmektedir. Bu durumun gerekçesi açık değildir. İçişleri Bakanının bu birimlerin teftişi için özel onay vermesi gerektiği ifade edilmektedir. 
03.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren, 5397 sayılı Kanun'da ise açıkça, suç işlemeyi önlemeye ilişkin iletişimin dinlenmesi, teknik takip v.b konuların diğer görevliler yanında ilgili Bakanlık ki burada ilgili bakanlık anılan kurumlar bakımından İçişleri Bakanlığı teftiş elemanları tarafından da denetleneceğini amir bulunmaktadır. 

Zikredilen durum muvacehesinde, Jandarma ve Emniyet İstihbarat birimlerinin 
değinilen elemanlarca denetlenememesi olgusunun; kurumların istihbarat usul ve yöntemlerinde ortak hareket etmelerine, olası kanuna aykın uygulamaların önlenmesine, mevzuata aykırı işlem tesis edenlerin ortaya çıkarılmasına hizmet etmeyeceği aşikardır. 

Jandarma ve Emniyet teşkilatlarına tanınan istihbarat görev ve yetkisinin amaca uygun, yasal sınırlar içinde davranmaları, kendilerine tanınan kanuni çizgi dışına taşmamaları, muhtemel suç işleme zeminin etkisiz kılınmasının bir önemli ayağım oluşturan, adeta erken uyan sistemi gibi işlev görebilecek etkin ve verimli denetim mekanizmaları aracılığıyla mümkün olabilecektir. 

Avrupa Birliği Komisyonunun Türkiye 2005 yılı İlerleme Raporunda; 
"Jandarma, askeri görevleri itibariyle Genelkurmay Başkanlığına, kolluk kuvveti 
işlevi itibariyle İçişleri Bakanlığına bağlıdır. İç güvenlik politikası üzerinde tam sivil denetim sağlanması için, İçişleri Bakanlığının, valilerinin ve kaymakamların Jandarma üzerindeki denetimi güçlendirilmelidir." hususuna vurgu yapılmaktadır. 

Belirtilen nedenle, Jandarma ve Emniyet İstihbarat birimlerinin iletişimin 
dinlenmesi dahil, tüm istihbarat iş ve işlemlerinin; İdare'nin tesis ettiği işlemlerde kamu yararının esas alınması, kanuni idare" İlkesinin hakim olması bakımından mevzuatla görevli ve yetkili kılınan denetim elemanlarınca denetlenmesi konusunda, 
   İçişleri Bakanlığı ve Başbakanlık Makamınca gerekli tedbirlerin alınması lüzumu değerlendirilmeli, 2803 saydı Kanun ile Valilere, mülki teşkilata tabi jandarmanın mülki görevleriyle İlgili eylem ve İşlemlerini denetleme ve teftiş etme yetkisi tanıyan hükmü Kaymakamlara da teşmil edilmeli, aynca Vali ve Kaymakamların Jandarma personeli  üzerinde sicil, disiplin, izin gibi konulardan kaynaklanan sorunların giderilmesi için yasal düzenlemeler yapılmalıdır. 


KAYNAK;

https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss1153.pdf


https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/belge/kr_22HakkariSemdinli.pdf

***

TERÖRLE MÜCADELE KONUSUNDA VALİ - KOLLUK KUVVETLERİ - ASKER İLİŞKİSİ, EMASYA PROTOKOLÜ, BÖLÜM 4

TERÖRLE MÜCADELE KONUSUNDA VALİ - KOLLUK KUVVETLERİ - ASKER İLİŞKİSİ, EMASYA PROTOKOLÜ, BÖLÜM 4




3. Komisyonumuzun Bu Konudaki Tespit ve Değerlendirmeleri 

a) Genel Tespitler 

5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun İl/D maddesi uyarınca, Valilerin askeri 
makamlardan kuvvet istemesine ilişkin İçişleri Bakanlığı ile Genel Kurmay Başkanlığı arasında 07.07.1997 tarihinde "Genelkurmay Başkanlığı İle İçişleri Bakanlığı Arasında 5442 Savıh İl İdaresi Kanunu 1 l/D Maddesi Gereğince Alınması Gereken Müşterek Tedbirlere İlişkin Protokol" adını taşıyan bir metin imzalanmıştır. 

5442 sayılı İl İdaresi Kanunu İl/D maddesinde, Kanun koyucu, Valilere ilde 
çıkabilecek veya çıkan olayların, emrindeki kuvvetlerle önlenmesini mümkün görmedikleri veya önleyemedikleri; aldıkları tedbirlerin bu kuvvetlerle uygulanmasını mümkün görmedikleri veya uygulayamadıkları takdirde, diğer illerin kolluk kuvvetlerinden yardım istemesi konusunda Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı tarafindan bu hususun bir esasa başlanmasını öngörmemiş, ancak birden fazla Uİ içine alan olaylarda ilgili valilerin askeri birliklerden 
yardım istemesi halinde bu hususun Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı tarafından belirlenecek esaslara göre yürütülmesini hükme bağlamıştır. 

Kanun'un bu açık hükmüne rağmen belirtilen protokol, birden fazla ili içine 
almayacak sadece bir ili ilgilendirecek olaylar içinde düzenleme getirmiştir. Söz konusu protokolün öngördüğü hususları daha yakından incelemenin, Vali-askeri kuvvet isteme, terörle mücadele ilişkisini aydınlatmaya katkısı olacaktır: 

1- Valilerin askeri makamlardan yardım istemesi 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 101. maddesi ile düzenlenmiştir.Burada yer alan "askeri kuvvet" tabiri, Vali'nin emri altında bulunan kolluk yani "polis ve iç güvenlikten sorumlu Jandarma birlikleri " dışında kalan Türk Silahlı Kuvvetlerinin hava, kara, deniz birliklerini ifade etmektedir. Bu fıkra 18.06.1949 tarihinde yürürlüğü girdikten sonra iki defa değişikliğe uğramıştır. 
Maddenin ilk halinde, valilere il içindeki kolluk kuvvetleriyle basunlamayacak olağanüstü ve ani hadiselerin cereyanı karsısında en yakın askeri kuvvet komutanından yardım istemesi düzenlenmiştir. 

2- Daha sonra 19.12.1980 gün ve 2261 sayılı Kanunla 5442 sayılı Kanunun 1 l/D fıkrası biraz daha ayrıntılı hale getirilmiştir. Bu değişiklik de özü itibariyle ilk düzenleme ile paralellik arz etmektedir. Valilere ilk düzenlemeye ilave olarak, il içinde çıkabilecek toplumsal olayların emrindeki kolluk kuvvetleriyle önlenmesine imkan bulunamayacağı hallerde de en yakın askeri kuvvet komutanından yardım istemesi imkanı sağlanmıştır. 

3- Kanunda 29.08.1996 gün ve 4178 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle bu defa madde kapsamı, hem yardım istemeyi gerektirecek hallerin niteliği, hem de uygulama alam olarak genişletilmiştir. 

Bu düzenleme ile valilere ilde çıkabilecek veva çıkan "olavlar"ın emrindeki 
kuvvetlerle önlenmesini mümkün görmeme halinde yardım isteme yetkisi tanınmıştır. Ancak, olay kavramının kapsamı ne madde gerekçesinde, ne de genel gerekçede açıklığa kavuşturulmamıştır. Bu değişikliğe ilişkin Başbakanlık yazısı 27.08.1996 tarihli olup, Tasan "Genel Gerekçesinde, 

"Milli Güvenlik Kurulunun 26.10.1995 tarihli toplantısında alınan "Olağanüstü halin daraltılması veya kademeli olarak kaldınlması durumunda ihtiyaç duyulan yasal ve idari tedbirler" konusundaki 386 sayılı Karar uyarınca İl İdaresi Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu, Kuvvetli Tayın Kanunu, Er Kazanından İaşe Edileceklere İlişkin Kanun, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun ve Kimlik Bildirme Kanununda değişiklik yapılması ihtiyacı gündeme gelmiştir. Tasan bu amaçla hazırlanmıştır." denilmiştir.

Tasarının 28.08.1996 tarihinde İçişleri Komisyonunda görüşülmesi üzerine, İçişleri Komisyonu Raporunda da "Tasan olağanüstü hal durumunun kaldırılmasıyla ortaya çıkabilecek yasal boşluğu doldurmaya çalışmaktadır... şeklinde ibareler yer almıştır. Bu ifadelerden, valilerin yardım istemesine İlişkin olaylardan, öncelikle olağanüstü hal uygulamasının varlık sebebi olan terör olaylarının kastedildiği anlamı çıkmaktadır. Nitekim İçişleri Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı arasında düzenlenen 07.07.1997 tarihli 
Protokolün 4. maddesinde "Olaylar" kelimesi, "Her türlü terör ve toplumsal olaylar" şeklinde tanımlanmıştır. 

Diğer taraftan, birden fazla ili içine alan olaylarda işbirliği ve koordinasyonun 
sağlanması ve aynca olayların faillerini yakalamak amacıyla komşu devletlere sınır ötesi harekat yapma hususu ile de maddenin fiziki uygulama alanı genişletilmiştir. 

4- Belirtildiği gibi, 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 1 l/D. maddesinin uygulanmasına yönelik olarak İçişleri Bakanlığı İle Genelkurmay Başkanlığı arasında 07.07.1997 tarihli "Protokol" düzenlenmiştir. 

5- Protokolün 1. maddesinde, bu Protokolün amacına ilişkin olarak, bir veya 
birden fazla ilde çıkan veya çıkabilecek olaylarda ilgili valilerin isteği üzerine askeri birlik tahsis edilmesinden söz edilmiştir. Halbuki, 5442 sayılı Kanunun 4178 sayılı Kanunla değişik halen yürürlükte olan son halinde, "...Birden fazla ili içine alan olaylarda, ilgili valilerin isteği üzerine aynı veya farklı askeri birlik komutanlıklarından kuvvet tahsis edilmesi durumunda iller veya kuvvetler arasında işbirliği, koordinasyon, kuvvet kaydırması, emir komuta ilişkileri ve gerekli görülen diğer hususlar yukarıda belirtilen hükümler çerçevesinde Genelkurmay Başkanlığı İle İçişleri Bakanlığı tarafından belirlenecek esaslara 
göre yürütülür...1" hükmü yer almaktadır. Bir İl içerisinde meydana gelen ya da 
gelebilecek olaylarda valilerin yardım istemesi ve askeri kuvvet komutanlıkları nın yardım etmekle yükümlü olduklarına ilişkin hususlar Kanunda açıkça 
düzenlenmiştir. Bu nedenle, Protokol kapsamının genişletilmesi 5442 sayılı Kanuna aykırı bir uygulamadır. 

6- Protokolün 5. maddesiyle, terör ve toplumsal olaylan değerlendirmek, kullanılacak kolluk kuvvetlerini düzenlemek, olaylara müdahale yöntemlerini belirlemek, kesintisiz koordinasyon ve işbirliğini sağlamak maksadıyla, il ve ilçe bazında "İl ve İlçe Güvenlik ve Koordinasyon Komisyonları" ihdas edilmiş, bu Komisyona ayda bir defa olağan, gerekli görülen hallerde olağanüstü toplanarak, ilin güvenlik durumunun değerlendirmesini yapma misyonu yüklenmiştir. 

İl Güvenlik Koordinasyon Komisyonunun vali, garnizon komutanı veya temsilcisi, il emniyet müdürü, il jandarma komutanı. MİT temsilcisi ve gerekli görülen diğer ilgililerden teşekkül etmesi öngörülmüştür. 

İlin emniyet ve asayişinden vali sorumlu olduğuna ve 5442 sayılı Kanunda da 
böyle bir komisyon kurulması öngörülmediğine göre, bu komisyonların halen faaliyette bulunmasının yasallığı tartışmalı bulunmaktadır. 

7- Protokolün 6. maddesinde, yardım isteyecek makam olarak "mülki amirler" tabiri kullanılmıştır. Bilindiği gibi Ü İdaresi Kanunu bu yetkiyi valiye vermiştir. 
Diğer taraftan aynı maddede, yardım isteme talebinin İl ve İlçe Güvenlik 
Koordinasyon Komisyonunda değerlendirilmesi ve yapılan durum değerlendirmesi neticesinde vardım zorunlu görülür ise yardım yapılması düzenlenmiştir. Halbuki, 5442 sayılı Kanunun 11/D maddesi, valinin duruma göre sözlü ya da yazılı olarak yardım talebinde bulunması halinde bu talebin geciktirilmeksizin yerine getirilmesi hükmünü amirdir. Dolayısıyla, valinin talebini yine onun başkanlık ettiği bir komisyonda değerlendirmek ve zorunlu görülürse yerine getirmek gibi bir düzenleme kanunun hem lafzına, hem de ruhuna açıkça aykırılık teşkil etmektedir. 

8- Protokolün 7. maddesinde, mülki amirler tarafından önceden yapılacak planlama ve hazırlıklarda, kolluk kuvvetlerinin kullanılmasına ilişkin esaslar, muhtemel kullanma planlan ve muhabere irtibatlarının, EMASYA Komutanlıkları i le yeterli bir zaman önce koordine edilmesi ve bu planların muhtelif senaryolara göre prova edilmesi düzenlenmiştir. 

Valilerin emrindeki genel kolluk mensuplarının kullanılmasına ilişkin planların 
askeri makamlara verilmesi hususu 5442 sayılı Kanunda yer almamaktadır. Valinin emrindeki kolluk mensupları ile olaylara müdahalesi asıl ve askeri kuvvet kullanılması arızi olduğuna göre, böyle bir düzenleme kanuna aykırıdır. 
Yine benzer şekilde 16. maddede de bu defa EMASYA Planlarının uygulanması 
hususunda seminerler düzenlenmesi öngörülmüştür. Ancak, cümlenin başlangıcında bu işlemlerin mülki makamların koordinatörlüğünde yapılacağı belirtildiği halde, cümlenin sonunda EMASYA Komutanlıklarının koordinatörlüğünde yapılacağına yer verilmiştir. Uygulamada planların uygulanmaları ve seminerler, EMASYA Komutanlıklarının koordinatörlüğünde yapılmaktadır. Kanun yardım isteme konusunda valiyi, yardım etme konusunda da askeri kuvvet komutanlarını yükümlü kıldığına göre, bu seminerin de yine valinin isteği ve planlaması doğrultusunda yapılması uygun olacaktır. 

9- Protokolün 9. maddesinde, toplumsal olayların genişlemesi halinde İl ve İlçe 
Güvenlik Koordinasyon Komisyonlarının ivedilikle toplanması, EMASYA 
Komutanlıklarının olayları takip etmesi, olayların gelişmesini değerlendirmesi ve 
gecikmenin yaratacağı mahsurları ortadan kaldırmak için olaylara doğrudan müdahale etmesini düzenlemiştir. 

Bu madde Kanuna açıkça aykırıdır. Valinin yardım isteme talebi obuadan hiçbir 
makamın kendiliğinden harekete geçmesi mümkün değildir. 

10- Protokolün 19. maddesinde, birden fazla ili içine alan olaylarda, i l l e r arasında kuvvet kaydırması ve kullanılması, emir - komuta ilişkileri ve gerekli görülen diğer hususların uygulanmasını sağlamak üzere ilgili valilerden birisinin İçişleri Bakam tarafından koordinatör vali olarak görevlendirilmesi düzenlenmiş, koordinatör valinin EMASYA Komutanlıklarından yardım istemesi öngörülmüştür. 

Yine benzer şekilde Protokolün 12. maddesinde de koordinatör valinin EMASYA 
Komutanlıklarından yardım istemesi hususuna yer verilmiştir. 

5442 saydı Kanun birden fazla ili içine alan olaylarda geçici olmak kaydıyla 
valilerden birisine koordinasyon görevini üstlenmek görevi vermiştir. Kanunda bu konumda olan valilerin yardım isteyeceğine dair bir husus yer almamaktadır. Böyle bir düzenleme koordinasyonu sağlamakla geçici olarak görevlendirilen bu valileri, daimi görev icra eden OHAL Bölge Valisi konumuna getirir. 

11- Protokolün 20. maddesinde, mülki makamlardan kuvvet talebi geldiği andan itibaren EMASYA Komutanlıkları nezdinde teşkil edilen asayiş harekat merkezlerinde, jandarma komutanlıkları ve emniyet müdürlüklerini temsilen personel görevlendirilmesi düzenlenmiştir. 

Bu şekilde, olaylara müdahalenin talep halinde yardıma gelecek olan askeri 
birliklerin merkezlerinden yönetilmesi öngörülmektedir. Böylece yetki ve inisiyatif validen komutana geçmektedir. Bu düzenlemeyi de 5442 saydı Kanunla bağdaştırmak mümkün değildir.

12- Protokolün 22. maddesiyle de, EMASYA Komutanlıkları nezdinde Emniyet, 
Jandarma ve MİT temsilcilerinin katılmasıyla "Müşterek istihbarat merkezleri"nin tesisi öngörülmüştür. 

Bu protokolün dayanağı olarak 5442 saydı Kanunun 11/D maddesi 
gösterilmiştir. Ancak kanunda böyle bir teşkilatlanmaya imkan tanıyan bir hüküm bulunmamaktadır. Eğer böyle bir ihtiyaç varsa, bu husus da kanuna rağmen değil, yapılacak yasal düzenlemelerle çözümlenmelidir. 
Belirtilen protokol, 5442 sayılı Kanun'un İl/D maddesinde düzenlenen Valiaskeri 
kuvvet istemi ilişkisine aykırı bir yapıyı öngörmektedir, özellikle Protokolün 9. 
maddesinde yer alan EMASYA Komutanlıklarına ve gecikmenin yaratacağı mahsurları ortadan kaldırmak için olaylara doğrudan müdahale etmesine imkan tanıyan düzenlemesi, 5442 sayüı Kanun ile İlde emniyet ve asayişten birinci derecede sorumlu kılman Vali'nin toplumsal olayları bu kapsamda terör olaylarını önleme ve bastırmada asıl görevli ve sorumlu olması üstüne kurgulanan yapıyı, dolayısıyla sivil otoritenin kamu düzeni ve güvenliğini sağlama şeklindeki temel fonksiyonunu berhava eder nitelikte vahim sonuçlar doğurabilecektir. 

5.Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***