bildiri dağıtılması etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bildiri dağıtılması etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Şubat 2019 Salı

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİDE MEYDANA GELEN OLAYLARLA İLGİLİ OLARAK GÜVENLİKTEN SORUMLU BAZI KAMU GÖREVLİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ. BÖLÜM 7

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİDE MEYDANA GELEN OLAYLARLA İLGİLİ OLARAK GÜVENLİKTEN SORUMLU BAZI KAMU GÖREVLİLERİNİN 
DEĞERLENDİRİLMESİ. BÖLÜM 7



Belirtilen olayın soruşturma dosyasında olayın failleri hakkında " Kimlikleri tespit 
edilemeyen  PKK(Kongra-Gel)  terör örgütü mensupları" şeklinde bilgi bulunmaktadır. Oysa, Hakkari İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli Jandarma Astsubay Özcan İldeniz'e ait olduğu düşünülen Ajanda'nın 11.10.2005 günlü notta, anılan eylemi gerçekleştiren faillerin isimleri belirtilmektedir. Notta; "11.10.2005 günü saat 10.20 sıralarında Şemdinli- Van J. Tak. A. K.lığı konvoyuna Şemdinli İlçe çıkışın(60-30) da 8 araçlık konvoyda 3. araç (otobüs) geçmesine müteakip kömür çuvalı içerisine cep telefonu 
düzenekli hazırlanan patlayıcının patlaması neticesinde her hangi bir can kaybı yaralanma ve maddi hasar meydana gelmemiştir. Adnan KATA M Emin Oğlu 1982 doğumlu (DUVAR (K) Bejna TC Kimlik No: 18503074008, Hakkari Şemdinli Ortaklar Köyü nüf. kayıtlı Cilt. 15 hane :1 Şemdinli İlçesi yayla mah. ikamet eder.Hakkari Şemdinli İlçe çıkışında askeri konvoy cep telefonu düzenekli patlayıcı maddeyi Adnan KAYA gerçekleştirmiştir. WELAT (K) sorumluluğun da eylem gerçekleştirilmiştir.DİJVAR (K)'un yanında eylem RIZGAR (K) 
vardır." bilgisinin yer aldığı görülmektedir. 

Hakkari İl Jandarma Komutanlığında görevli Özcan İldeniz'e ait olduğu düşünülen Ajanda da; Jandarma bölgesinde incelenen bazı olayların faili olabilecek örgüt üyeleri isimlerine yer verilmesine rağmen, soruşturma dosyalarında bu faillere değinilmemesi, kolluğun suç ve suçluluğu ortaya çıkarmada kendilerinde var olan bazı bilgileri dahi gereğince kullanmada, değerlendirmede belirtilen İl Komisyon Kararlan da göz önüne alındığında yeterli özenin gösterilmediği ortaya çıkmakta, olay faili meçhul olarak kalmakta, bu haliyle dava açılması olanağı bulunmamakta, örgüt üyelerinin anılan eylemlere ilişkin olarak isimlerinin zikredilmemesi bunların olası bir pişmanlık yasasından istifadeyle ilgili mercilere başvurusu halinde ilişik suçlarla irtibatının ortaya konulmasında zorlukla karşılaşılması muhtemel görülmektedir. 
Bu nedenle, anılan konuda gereğinin yapılması ve kolluğun bu konuda daha özenli davranmasını temin için Adalet Bakanlığınca Cumhuriyet Başsavcılıklarına durumun bir tamimle duyurulması sağlanmalıdır. 

e) 27.10.2005 günü saat 16.00 sıralarında Hakkâri-Şemdinli-Alan Köyü-Alan Deresi Bölgesinde yapılan operasyonda bir sığınak içerisinde 11 adet kaleşnikov P.Tf, 3 adet el bombası, 4 adet fünye,l adet roketatar, 1 adet parçalanmış, 5 adet sağlam roketatar mühimmatı, 2 adet roketatar sevk fişeği, 2 takım terörist elbisesi ele geçirildiği soruşturma dosyasında ifade edilirken, Özcan İLDENİZ'e ait olduğu düşünülen Ajanda da aynı olaya ilişkin olarak; "03 Ağustos Salı sayfasında", "Zeydan ERÇELİK Gaziantep Cezaevinde eroinden taşıyıcı olarak tutuklu olan Tacettin YAVUZ bilgisi ile,Şemdinli İlçesi Alan Deresi Mevkiinde (70-25) koordinatlarında 200 m kayalıkta, 11 Kaleşnikof p. tüf.,1 Roketatar, 5 
roketatar mermisi , 2 RPG-7, 3 El bombası, 4 Fünye (El bombası için), 2 Mayın, 2 T. Ö. elbisesi" notunun yer aldığı görülmektedir. 

Hakkari İl Jandarma Komutanlığınca 22.11.2005 günü kendisine takdirname 
verilmesine neden olan 27.10.2005 tarihinde belirtilen operasyonda faaliyette bulunmak üzere Şemdinli ilçesinde görevlendirilen Özcan İLDENİZ'in ajanda notundaki "2 RPG- 7" bilgisinin, olaya ilişkin Jandarma Genel Komutanlığı ve Hakkari ti Jandarma Komutanlığı resmi bilgisinde yer almaması dikkat çekici bulunmuş, konunun soruşturulması için Yüksekova Cumhuriyet SavcılığYna durumun bildirilmesi gerektiği değerlendirilmiştir. 

M 6.09.2005 günü saat 01.00 sıralarında Hakkâri-Şemdinli-Günyazı-Tanyolu 
Mezrası-Mezar Gediği mevkiinde icra edilen pusu faaliyeti esnasında, pusu bölgesine yaklaşan teröristler ile çıkan çatışmada kimliği tespit edilemeyen 1 terörist, 3 adet 82 mm.lik havan mühimmatı, 1 adet Rus yapımı el bombası ile birlikte ölü olarak ele geçirildiği, Van C. Başsavcılığının 2005/867 sor. sayılı dosyasında mevcut olan Olay yeri tespit tutanağı ve Malzeme tespit ve teslim tutanağında ise; aynca 50 gr Plastik Patlayıcı. 4 adet kaleşnikof şarjörü, 127 adet Kaleşnikof piyade tüfeği mermisi, ucuna kablo bağlı 4 adet büyük pil, 1 
adet ateşleme manyetonun da bazı kişisel eşyalarla birlikte ele geçirildiği belirtilmektedir. Başbakanlık Milli İstihbarat MfistesarbJh'nın Komisyonumuza vazdısı 19.12.2005 gün ve 30350 savdı yazılarında ise; aynı olaya ilişkin olarak, "3 kg C4 plastik patlayıcı" ve el bombası ile bomba düzeneklerinin de ele geçtiği ifade edilmiştir. 

MİT raporunda ele geçtiği belirtildiği halde, Komisyonumuza Jandarma Genel 
Komutanlığınca bildirilen yazıda yer almayan 3 kg C-4 plastik patlayıcı konusunda ilgili Cumhuriyet Başsavcılığınca gereğinin yapılması için belirtilen durumun bildirilmesi sağlanmalıdır. 

g- Hakkari İli genelinde Jandarma bölgesinde meydana gelen terör olaylarında, 
gerek önceki yıllar itibariyle gerekse 2005 yılında meydana gelen Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde meydana gelen olayları ile mukayese edildiğinde dikkat çekici bir artış görülmemektedir. Jandarma bölgesinde 2005 yılında gerçekleşen eylemlerde daha çok yola mayın döşeme, diğer tuzaklama olayları gibi PKK terör örgütünce çatışmadan kaçman, riski az eylemlerin uygulamaya konulduğu ortaya çıkmaktadır. 

3- PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün, bölücü başı Abdullah Öcalan'ın 
yakalanmasından sonra sözde tek taraflı ateşkes ilan ederek silahlı eylemlerine ara verdiği dönemde kamplarda örgüt mensuplarına askeri ve siyasi eğitimlerine devam ettiği, 1999 yılında Halk Savunma Güçleri bünyesinde canlı bomba tarzı eylemler yapmak amacıyla fedai birlikleri adı altında kurduğu birimi tasfiye ederek Özel Kuvvetler Birimi adı altında yeni bir birim kurduğu, bu birime örgüt içerisinde kendini kanıtlamış örgüt mensuplarının alındığı, Özel Kuvvetler Birimine alınan örgüt mensuplarına Kaleşnikof, Biksi, Roketatar ve El Bombası ile Mayın Döşeme, C-3, C-4 ve A-4 türü gibi patlayıcıların kullanılması eğitimleri 
verildiği, 

Eğitim gören örgüt mensuplarının ikişerli üçerli gruplar halinde eylem 
gerçekleştirmek üzere yurt içine sokuldukları, bu birimlerin örgütün kararlarına paralel olarak kendi inisiyatifinde güvenlik kuvvetleri ile kamu kurum ve kuruluşlarına, devlet yanlısı olan vatandaşlara ve vergilendirme adı altında para toplamak amacıyla sansasyonel tarzda bombalı eylemler gerçekleştirdikleri, 
Yine 2004 yılında terör örgütünün Öz Savunma Birlikleri adı altında bir yapılanmaya gittiği, bu birliklere örgütün gençlik kesiminden deşifre olmamış ve halk arasında normal yaşam sürdüren şahıslar seçilerek alındıkları, bu şahıslara bomba eğitimi verildiği, Bu birimde görev yapan şahısların eylemi müteakip tekrar normal yaşamlarına döndükleri ve örgüt tarafından maddi destek verildiği, 

PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün mayınlama türü eylemlerinde başlangıçta gübre kullanırken, mütakiben tüp, daha sonra da infilak etkisi daha yüksek olan C-4 ve A-4 türü patlayıcılar kullanmaya başladığı, bunların kullanımına ilişkin eğitim notlan hazırlandığı ve örgüt mensupları ile işbirlikçilerini patlayıcılarla ilgili eğitime tabi tutulduğu, Son birkaç yıl içerisinde Avrupalı devletlerin PKK/KADEK/KONGRA-G ELörgütüne yönelik ortaya koyduğu kısıtlamalar ve terör örgütleri listesine alınması, örgütün mevcudiyetini ve Avrupa'daki meşruiyetini ortadan kaldırdığı gibi örgütün yaşama alanın daraltıldığı, PKK/KONGRA-GEL gibi terör örgütlerini bir arada tutan en önemli faktörün silahlı eylemler olduğu, Eylem sayesinde örgüt içi disiplin, korku, itaat , sadakat, idealizm, dayanışma, bağlılık, nefret ve adanmışhğm sağlandığı, bugüne kadar daima şiddet ve terör 
uygulayarak politik ve askeri güç elde etmeyi amaçlayan örgütün yaşadığı hizipleşmeler ve kopuşlar nedeni ile eski gücünü kaybettiği, askeri yönden başarısızlığa uğrayan ve liderinin hapiste olmasından dolayı başsız kalmış ve denetleyemeyeceği kadar kitlesel ve geniş bir alanda faaliyet gösteren örgütün bütünlüğünün tehdit altına girdiği örgütün hizipleşmeyi ortadan kaldırmak amacı ile silaha başvurduğu, Bütün bu gelişmelerin sonucunda PKK/KONGRA-GEL terör örgütü 1 Haziran 2004 tarihinde yapmış olduğu açıklamada Abdullah Öcalan' in serbest kalması, operasyonların durdurulması, koruculuğun kaldırılması, Kürt sorununun anayasada kabul edilmesini, KONGRA-GEL' i muhatap olarak alınmasını istediği, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bu girişimleri geciktirmesi nedeni ile de silahlı eylemlerin devam edeceğini belirttiği ve daha sonra da silahlı eylemlerini arttırarak devam ettiği, Hakkâri bölgesinin, PKK/KONGRA-GEL terör örgütü açısından fiziki olduğu kadar, psikolojik önemi de bulunan bir bölge olduğu, Şemdinli'deki İS Ağustos 1984 eylemi ile terör örgütünün ilk olarak burada kendini duyurmasının örgüt açısından bölgenin sürekli elde 
tutulması gereğini ortaya koyduğunu, bu nedenle örgütün, bölgeyi sürekli önemsediğini ve bölgenin terör örgütü tarafından Iran-Irak devletlerine sınır obuası, hemen Irak Sının ötesinde Terör Örgütüne ait 2 adet kampın bulunması, coğrafî ve stratejik konumu itibari ile terörist hareketlere müsait olması nedeni ile mutlaka kazanılması gereken bir bölge olarak nitelendirildiği, aynca geçmişte sözde kurtanlmış bölgeler yaratılması gayretleri içerisinde de Hakkâri'nin yine pilot bölgelerden biri olduğu, Terör örgütünün elinde bulundurduğu plastik patlayıcılan nasıl ve ne şekilde elde ettiğine yönelik yapılan araştırmalarda ise; bu patlayıcılann Portekiz imalatı (A-4) olarak tabir edilen patlayıcılar olduğu, patlayıcılar üzerinde bulunan kafile/stok numaralanndan imal yerinin Portekiz Devletinin olmasının anlaşılması üzerine söz konusu Devletle yapılan görüşmeler de  patlayıcılann Portekiz-Spel isimli kuruluş tarafından 1981-1984 yıllan arasında üretildiği, 1979 ve 1982 tarihli geçici anlaşmalar çerçevesinde söz konusu kuruluş tarafından Irak Savunma Bakanlığı Tedarik ve Donatım Müdürlüğüne teslim edildiği, ABD'nin müdahalesiyle birlikte Irak'ta ortaya çıkan otorite boşluğu nedeniyle yaşanan belirsizlik/karmaşa ortamının terör örgütünün bahse konu patlayıcı maddeleri temin etmesini büyük ölçüde kolaylaştırdığı ve terör örgütünün şu anda elinde ne kadar plastik patlayıcı maddenin olduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte yapılan operasyonlarda yakalanan örgüt mensuplarının beyanlarına göre terör örgütünün elinde 
önemli miktarda patlayıcı madde bulunduğu tahmin edildiği, Tüm taktik ve örgütsel denemelere rağmen son yıllarda sağlanan huzur ve güven ortamını yıpratarak, şiddet eylemlerini tırmandırmaktan başka alternatiflerinin 
kalmadığını gören terör örgütünün; ülkemizin AB ile başladığı müzakereler süresince de, şiddet ve kitlesel eylemlerin organize edilmesine, kalabalık kitleleri meydanlara yönlendirmek sureti ile kamuoyunda oluşacak tepki/yılgınlıktan elde edilecek kazanmalarla, önümüzdeki dönemlerde de yaşanacak muhtemel siyasi gelişmelere müdahil olma gayretinin yanı sıra ulusal ve uluslararası kamuoyundan destek bulmak gayretiyle yeni ideolojik yaklaşımlar, örgütlenme modelleri ve eylem taktikleri geliştirmeye çalıştığı, 

Bu doğrultuda; 

- Terör örgütü ve müzahir oluşumlarının organizesinde düzenlenmesi planlanan 
herv türlü örgütsel etkinlik ve sözde anma günlerinde gerek bölgesel gerekse ülke genelinde propagandatif eylemler organize ederek kitlesini bir arada tutmaya yöneldiği, 
- Kırsal alanda kayıp verme riskini asgari seviyeye indirmek amacıyla daha 
ziyade yaya veya motorize birliklerin geçiş güzergahlarına tuzaklama yaparak eylem içerisinde olan terör örgütü şehir merkezlerinde de kitlesel eylem veya mütecaviz hareketlerle güvenlik güçlerimiz ile vatandaşlarımızı karşı karşıya getirmeye çalıştığı, 
- Halk üzerinde "terör yeniden başladı" endişesi yaratmak, amacıyla riski az ancak ses getirici türden özellikle ülke ekonomisine ve turizm gelirlerine zarar verecek (orman yangını, fabrika, depo, petrol boru hatları, elektrik nakil hatlarına demir yolları vb.) sansasyonel eylemler yapma gayreti içerisinde oldukları, 
- Silahlı ve bombalı eylemler, güvenlik güçleri ile karşı karşıya gelinmeden az sayıda örgüt mensubu ile risksiz, kaçışı kolay metotlarla gerçekleştirildiği, 
-Geçmiş dönemlere oranla yurt içi kırsal alanda Güvenlik Güçleriyle karşı karşıya gelmemek, üslenme ve barınma alanları ile mevcut sayılarını deşifre etmemek amacıyla daha ziyade 3-5 kişilik gruplar halinde faaliyet gösterdikleri, 
Terör örgütü kırsal alan ile şehir merkezlerinde sürdürmeye çalıştığı şiddet ve 
propaganda eylem ve faaliyetler ile ; terörist başı Abdullah ÖCALAN'ın ilk etapta başka bir ceza evine nakil ettirilmesini ve sonrasında serbest bırakılmasını, terörist başının muhatap alınmasını, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde güvenlik kuvvetlerimizce sürdürülen operasyonların durdurulmasını, Koruculuk sisteminin kaldırılmasını, Yurt içi kırsal alam ile Irak'ın kuzeyindeki örgüt kamplarında faaliyet gösteren silahlı militanlarının yanı sıra cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü örgüt mensuplarına genel af çıkartılarak 
siyasi alanda faaliyetlerinin önünün açılmasını sağlamayı amaçladıkları, ortaya çıkmaktadır. Hakkari, Yüksekova ve Şemdinli de 2005 yılı haziran ayından itibaren Emniyet Bölgesinde 18, Jandarma Bölgesinde 34 olmak üzere toplam 52 terör olayı meydana gelmiştir. En son 9 Kasım 2005 tarihinde Şemdinli de Umut Kitapevinde meydana gelen patlamadan sonra meydana gelen yasadışı toplumsal gösterilerde; Şemdinli de, Polis Noktasının yakılması, Şemdinli Halk Eğitim Müdürlüp Binası Önündeki Türk Bayrağının çalınması; Şemdinli Lisesindeki Atatürk Büstünün Kaidesinden Sökülmesi, Uzman Çavuşun 
Aracının Yakılması; Uzman Çavuşların Meskenlerine Girilmesi;Tekel Binası yanında Yakılmış Türk Bayrağının Bulunması; Tanm Müdürlüğü Önündeki Türk Bayrağının Çalınması; Derman Eczanesinin Tahrip Edilmesi; Askeri Birliklere Erzak Getiren Aracın Yakılması; Altınsu Köyünde Türk Bayrağının İndirilmesi olaylarının; Yüksekova da ise 15 Kasım 2005 günü 3 vatandaşın öldüğü yasadışı gösteri yürüyüşü, Yüksekova 2 Nolu Sağlık Ocağına zarar verilmesi ve çalışanlann tehdit edilmesi; 17 Kasım 2005 gününde ölen üç kişinin cenazelerinin demi merasiminin terör örgütünün gövde gösterisine dönüştürülmesi, Muhtelif yerlere yasa dışı yazılar yazılması, pankart asılması; Yine Hakkari il merkezinde Şemdinli ilçesinde 09 Kasım 2005 günü meydana gelen olayı bahane ederek basın açıklaması ile başlayan ancak yasadışı toplantı ve gösteri yürüyüşüne dönüşerek güvenlik güçlerine, araçlarına, kamu binalarına, taşlı ve sopalı ve silahlı saldırılar gerçekleştirildiği incelenmiştir. 
Yukarıdaki olaylardaki ortak özelliklere bakıldığında; 

Bölge halkım provoke eden bölücü örgüt milislerinin, yandaşlarının ve 
sempatizanlarının yönlendirdiği bu hedeflerin tesadüfen seçilmediği; özellikle Türk Bayrağına ve Atatürk'e saldırmak suretiyle, gerek ilçede ve gerekse ülke genelinde tansiyonu yükseltmeyi, mümkünse bu kıvılcımla pek çok yerde toplumsal çatışma yaratmayı hedefledikleri, devamında güvenlik birimlerini tahrik etmek suretiyle özellikle son dönemde insan haklan ve kişisel özgürlüklerin geliştirilmeye çalışıldığı ve güvenlik güçlerimizin de bu 
konularda gerekli hassasiyeti göstermek için çaba harcadığı bu güzel ortamı bozdurmak ve Türk Devletini bazı uluslar arası platformlarda sıkıntıya sokmak eğiliminde oldukları, güvenlik birimleri mensuplarının yöre halkıyla iç içe olması sonucunu da doğuran, lojman dışında kalan personelin ailelerini korkutmak suretiyle bölgeden tamamen ayrılmalannı veya kendi lojmanları bölgesinde kalmalarını amaçladıkları ve nihayet güvenlik birimlerine lojistik destek sağlayan özel kişi ve kuruluşları korkutmak suretiyle sözde kendi kurtarılmış bölgelerini oluşturacaklarına inandıkları izlenimi edinilmektedir. 

Genel olarak, Hakkari Üi ve İlçelerinde 2005 yılı son altı ayında Emniyet ve Jandarma Bölgelerinde meydana gelen terör eylemlerinin (Bombalama, yasadışı toplantı ve gösteri yürüyüşü, mayınlama v.b) niteliği, PKK terör örgütünün yukarıda sayılan değişim sürecine ve yeni yapılanmasına uymaktadır. Hakkari ve bölgedeki diğer illerde özellikle Güvenlik Kuvvetleri mensuplarınca PKK Terör örgütüne yönelik olarak gerçekleştirilen operasyonlarda öldürülen terörist cenazelerinin definlerinin Serhildan denilen sivil itaatsizlik eylemlerine 
dönüştürülmesi ve PKK terör örgütünün bu eylemlerde çocukları ve kadınları öne sürmeleri, Güvenlik güçleri mensupları ile Halkı karşı karşıya getirmeye çalışmaları tüm güvenlik birimlerinin bu konularda daha hassas olması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Kolluğa terörle mücadelede yetki veren mevzuatın iyice sindirilmesi, terör örgütlerinin yönlendirdiği yasa dışı toplantı ve gösterilerde ablan kanuna aykın slogan ve taşınan pankart ve dövizlere meydan verilmemesi, bu konuda özellikle Türk Ceza Kanununda yer alan hükümlerin etkin olarak işletilmesi temin olunmalıdır. Aynca tüm bu olaylar sırasında Danimarka'dan yayın yapan Roj Televizyonunun yasadışı toplumsal olaylan yönlendirmedeki rolü göz ardı edilmemelidir. İlgili birimlerce derhal terör örgütünün yeni yapılanması ve strateji değişikliği doğrultusunda geniş 
katılımlı toplantılar düzenlenerek, Ülkemizin Avrupa Birliği ve Demokratik açılımlar konusunda kat ettiği ilerlemelere de zarar vermeyecek, terörle mücadelede Güvenlik Güçlerine yardımcı olacak yeni yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi sağlanmalı, aynca son gelişmeler ışığında Roj T.V'nin kapatılması konusunda Danimarka hükümeti nezdinde etkin girişimlerde 
bulunulmalıdır. Bütün bunlar yanında terörle mücadelede etkin sonuç alabilmek için terörün dış desteğinin kesilmesi gerekir. Bu konudaki çabalar artırılarak sürdürülmelidir. 

Aynca Terörün etkisiz hale getirilebilmesi sadece askeri ve polisiye tedbirlerle 
çözülebilecek bir olay değildir. Bu konuda sivil çözümler üretilmek zorunluluğu vardır. Bütün ilgili birimler arasında sürekli yenilenen ve geliştirilen stratejilerin oluşturulması ve koordinasyonun tam olarak sağlanabilmesi temin olunmalıdır. 

4- 2803 sayılı Kanun'un Ek 5. maddesinde yer alan önleyici dinleme, teknik takip v.b dışında Jandarma'ya açıkça istihbarat toplama görev ve yetkisi verilmemiştir. Jandarma bu yetkisini 2559 sayılı Kanun'un ek 7. maddesi ile Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliğinden almaktadır. 

Polise, siyasi polislik görevinden dolayı ülke seviyesinde istihbarat faaliyetinde 
bulunma görev ve yetkisi yükleyen 2559 sayılı Kanun'un ek 7. maddesinden istifadeyle bu nevi görevi bulunmayan Jandarma'nın da ülke genelinde istihbarat toplama görev ve yetkisi sonucu çıkanlamaz. Jandarma'nın bu yetkisi, kendi faaliyet alanı ile sınırlıdır. Jandarma, gerekli görüldüğünde suçlann önlenmesi amacıyla, mülki görevi gereği olarak istihbarat toplama faaliyetini, mülki amirin izni ve ilgili güvenlik kuvvetleri ile işbirliği ve koordinasyon sağlanmak şartı ile polis bölgesinde de yapabilmesi mümkün bulunmaktadır. 

Bir an için Jandarmanın da ülke düzeyinde istihbarat yapma görev ve yetkisi kabul edilse bile polis ve jandarmanın birbirlerinin sorumluluk alanlarında diğer emniyet asayiş hizmetlerinin ifasında olduğu gibi sınırlı ve süreli olarak istihbarat görevinin iflasında da mahallin mülki idare amirinden izin alacakları, kolluk amirlerinin böyle bir izni vermeye mezun olmadıktan, İl Jandarma Komutanlarının İstihbarat Şube Müdürlüğü emrinde görevli personeli ancak, İl Jandarma Komutanlığının sorumluluk sahasında istihbarat faaliyetlerinde 
bulunmak maksadıyla görevlendirebileceği, birden fazla İTİ ilgilendiren hallerde iznin, İçişleri Bakam, İllerde Valilerin ve ilçelerde Kaymakamların yetkisi cümlesinden olduğu, istihbarat hizmetlerinin icrasında mülki amirden izni alınmamasına yönelik istisnai bir düzenlemenin de bulunmadığı, bir diğerinin sorumluluk alanında görevlendirilen kolluğun ilgili kolluk ile işbirliği ve koordinasyonu sağlamaktan, zira ülke düzeyinde istihbarat toplama görev ve yetkisi ihtilafsız bulunan polisin, Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri 
Yönetmeliği ' nin 154. maddesi; Jandarmanın sorumluluk alanında, polis tarafından; siyasi emniyetle ilgili ya da emniyet ve asayişle ilgili haber toplama faaliyetlerinde; Jandarma'nın bu görevlilere gerekli yardımı yapacağı, buna karşılık polisin yapacağı çalışmalardan ve edindiği bilgilerden, Jandarmaya bilgi vereceği öngörürken, Jandarmanın, polis bölgesinde yapacağı haber toplama faaliyetinden ise polise bilgi vermeyeceğini ileri sürmek hukuken kabul göremez. 

5397 sayılı Kanun ile Jandarma'ya, Kanun'da belirtilen suçların önlenmesi için, diğer istihbarat hizmetlerinde olduğu gibi yine kendi sorumluluk alanında, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimi tespit edebilme, dinleyebilme, sinyal bilgileri değerlendirebilme, kayda alabilme yetkisi tevdi edilmiştir. Kanun koyucu bu düzenlemede de Jandarma'ya açıkça ülke düzeyinde istihbarat yapma yetkisi vermekten sakınmış, kendi sorumluluk alanında istihbarat toplama yetkisi tanımakla yetinmiştir. Polise bu Kanun çerçevesinde yapacağı istihbarat için 2559 sayılı Kanun'da olduğu gibi yine sorumluluk alam sınırlaması 
getirmemiştir. 

5397 sayılı Kanun'un Jandarma sorumluluk alanında nasıl uygulanacağı açık değildir. İletişimin tespitine v.b konu kişi ve kişilerin ikamet ettiği veya görüşmeyi yaptığı yerin mi yoksa faaliyetinin gerçekleştirildiği yerin mi esas alınacağı, kendi sorumluluk alanında gerçekleşmesi muhtemel suçların önlenmesi amacıyla polis bölgesinde ikamet eden, faaliyette bulunan, mukim olan kişilerin iletişiminin dinlenip dinlenemeyeceği, bu durumlarda, Jandarmaca ifa edilmekte olan iletişimin dinlenmesi faaliyetinin polise devredilmesi zorunluluğu bulunup bulunmadığı konusu aydınlatılmaya muhtaçtır. Belirtilen 
hallerde, Jandarma kendi sorumluluk alanından taşarak istihbarat faaliyetinde bulunabilecek, zorunlu olarak kendi sorumluluk alanı dışından kaynaklanan ancak, kendi bölgesine sirayet edebilecek suçların önlenmesi amacıyla bölgesi dışında da istihbarat yapması gereği ileri sürülebilecektir. Jandarma'ya usulünce verilmiş bir mahkeme karan gereğince önleme dinlemesi kapsamında bulunan kişinin ikametinin ve iletişim kaydının Jandarma bölgesinde bulunduğu farz edildiğinde, bu kişinin jandarma alanından polis sorumluluk alanına pek çok 
kez girip çıkması halinde iletişimin dinlenmesi, teknik takip v.b konularda bu yetkinin nasıl kullanılacağına, Jandarma' nın mahkeme kararma rağmen bu görevini polise devretmek zorunda olup olmadığına cevap bulunmalıdır. 
Bu nedenle, 5397 sayılı Kanun gereğince, Jandarma 'nın belirtilen suçların 
önlenmesi amacıyla kendi sorumluluk alanında iletişimin tespiti v.b konularındaki görev ve yetkisini nasıl kullanacağı yönünde diğer güvenlik güçleri ile ortaya çıkabilecek olası olumsuzlukları önlemek, tesis edilen işlemlerin, elde edilen delillerin hukuka aykırı olmasının önüne geçmek bakımından, 5397 sayılı Kanun'un 2.maddesi ile 103.1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununa eklenen 5.maddede öngörülen iletişimin dinlenmesinin 4.7.1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun ek 7 nci maddesinin onuncu fıkrası hükmüne göre kurulan merkez tarafından yürütülmesi, 5271 sayılı Kanunun 135 inci maddesi kapsamında yapılacak dinlemelerin de bu merkez üzerinden yapılması yani tüm iletişimin dinlenme 
iş ve işlemleri tek merkez tarafından icra edilmesi şeklindeki uygulama yürürlüğe girene kadar bütün bu hususlarda mevzuat düzenlemesi yapılması gereği açık bulunmaktadır. 

5-Komisyonumuzca, Hakkari İl Jandarma Komutanlığından, istihbarat 
personellerinden hangi görevlilerin, hangi görev gereği, nerelere görevlendirildikleri hususunda bilgi istenmiş, ancak anılan Komutanlıkça, görevlendirilen personelin isimlerinin bildirilmesinin Kanunen yasak ve sakıncalı olduğu gerekçesiyle bu bilgiler gönderilmemiş, yapılan görevlendirmelerin mahiyeti hakkında da açık ve kesin bir bilgi ve belge ibraz edilmemiştir. Dolayısıyla Komisyonumuzca, bu görevlendirmelerin içeriğini anlamak imkanı 
bulunamamıştır. Belirtilen nedenlerle, Hakkari İl Jandarma Komutanlığınca Hakkari İl Merkez, Şemdinli ve Yüksekova İlçelerinde görev yapmak üzere Jandarma Astsubayları Ali Kaya ve Özcan İldeniz'in dava konusu olan 09.11.2005 günü Şemdinli İlçesinde görevlendirilmeleri haricinde 09.06.2005-27.01.2006 tarihleri arasında toplam (185) kez muhtelif istihbarat personeli görevlendirildiği, bu görevlendirmelerin polis sorumluluk alanında da olabileceği hususu göz önüne alındığında, Jandarma sorumluluk alanı dışında mülki amir onayı obuadan, ilgili güvenlik birimi ile işbirliği ve koordinasyon sağlanmadan adli ve mülki görev kapsamında ifa olunan istihbarat toplama iş ve işlemleri ile istihbarat hizmetleri yanında operasyonel faaliyet yürütmelerinin de 
mevzuata aykırılık teşkil edebilecek olması nedeniyle konunun İçişleri Bakanlığınca denetlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. 

6- Hakkari İl Jandarma Komutanlığınca Şemdinli İlçesinde Umut kitap evi sahibi plan ve terör örgütü ile ilişkileri olduğu nedeniyle Seferi YILMAZ isimli şahsın, 22.08.2005 tarihinden itibaren Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinden 5397 sayılı Kanun uyarınca alınan iletişimin dinlenmesi ve teknik takip yapılması karan ile anılan şahsa gelecek olan bir paket bilgisinin Hakkari Valiliği, Hakkari İl Emniyet Müdürlüğü, MİT Bölge Müdürlüğü ile diğer ilçe emniyet birimlerine ulaştırılmadığı belirtilmektedir. 

Seferi YILMAZ, Emniyet Genel Müdürlüğü, Hakkari İl Emniyet Müdürlüğü, MİT 
Bölge Müdürlüğü, Şemdinli ve Yüksekova İlçe Emniyet Müdürlüklerince hakkında istihbarı çalışma yürütülen bir şahıs değildir. Emniyet Genel Müdürlüp İstihbarat Daire Başkam Sabri UZUN'un Komisyonumuza verdiği ifadesinde ve sunduğu imzasız bilgi notunda" Seferi YILMAZ hakkında, 09 Kasım 2005 olayları öncesinde ve sonrasında Başkanlıklarınca Hakkari İstihbarat Şube Müdürlüğünce yürütülen herhangi bir istihbarı çalışma bulunmadığı, Hakkari İli Jandarma birimlerince Seferi YILMAZ'a gelecek bir paket konusunda kendileri ile bu bilginin paylaşılmadığı", Şemdinli İlçe Emniyet Müdürlüğü'nün 08.02.2006 tarih ve  2006/63 sayılı yazısında; " Anılan kişi hakkında İlçe Emniyet Müdürlükleri arşiv ve istihbarat kayıt bulunmadığı, ancak Seferi YJJLMAZ'ın Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü'nün 03.04.2001 gün ve B.O2.0.PPG.O.12320-12320-5297-5 sayılı genelgesi kapsamında 'Takipli Şahıslar" arasında yer aldığı", Yüksekova Üçe Emniyet Müdürlüğü'nün 16.02.2006 tarih ve 2006/79 sayılı yazısında; "Seferi YILMAZ hakkında İlce Emniyet Müdürlükleri arşiv kaydı bulunmadığı," hususuna işaret edilmektedir. 

Belirtilen Emniyet birimlerinde bu şahsın terör örgütü ile ilişkisi nedeniyle hakkında Jandarma birimlerince iletişimin dinlendiğine, istihbarat toplandığına dair bir bilgi ve kayıt bulunmamaktadır. Hakkari İl Jandarma Komutanlığı'nın bahse konu şahsa bir paket geleceği yolunda Hakkari İl Emniyet Müdürlüğü'ne "Faks Mesaj Formu" ile bilgi vermesi 16.11.2005 tarihine, Seferi YILMAZ'm kullandığı GSM'in dinlenmesinin sona erdirildiği tarihten 15.11.2005 tarihinden bir gün sonrasına, 09.11.2005 günü meydana gelen patlamadan ise 6 gün sonrasına rastlamaktadır. Bu mesaj formunda; " Bir örgüt mensubuna verilmek üzere göndericinin narh market, alıcının da Şemdinli ilçesinde umut kitap evi adresli olan bir paketin gönderildiği ve bu paket içerisinde örgüte ait elektronik cihazların bulunduğu", faks mesaj formunun yorum ve öneriler bölümünde ise " Örgüte telim edilecek olan paketin posta ve kargo şirketlerinden takip edilerek yakalanabileceği değerlendirilmektedir." denildiği görülmektedir. 

8. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE BİLDİRİ DAĞITILMASI. HAKKARİ MERKEZ, YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE POLİS-ASKER-HALK İLİŞKİSİ. BÖLÜM 4

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE BİLDİRİ DAĞITILMASI. HAKKARİ MERKEZ, YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE POLİS-ASKER-HALK İLİŞKİSİ. BÖLÜM 4 



Bu şekilde. 

Şimdi, bu kesimler, bu olgular askerin içinde de oluyor, polisin içerisinde oluyor. 
Yani, ben, mesela şu anda Demokratik Toplum Partisi değil mi? Yani, içimizde yok mudur? 
Bizim içimizde de huzuru belki istemeyenler var. Yani, her tarafta oluyor... 
...ayın 10'unda, Vali Bey, Emniyet Müdürlüğüne bizi çağırdı. Dedi ki, İlçe 
Emniyet Müdürlüğüne gelir misiniz. Yine belediye başkanları olarak. Biz giderken, çevik kuvvetten 40-50 kişi orada, girişte, nereye gidiyorsunuz diye sordu. Ben, Vali Beye gideceğiz dedim. Arkadaşlarla birlikte bizi çağırmış. Bir tane polis çok ters hareket etti Niye böyle yapıyorsun dedim. Hatta, o anda, yere bir tane mermi de patlattılar. O mermi sekseydi bize değerdi. Niçin patlattılar falan. Ne oluyor, niye böyle davranıyorsunuz, insan biraz rahat davranır, biz burada bir şeylerin olmaması için çaba gösteriyoruz dedim. Beyefendi, ne iş yapıyorsunuz dedi bana. Belediye başkanıyım dedim. Evet, sunardınız dedi. Bu hükümet düşecek. Bu İçişleri Bakam istifa edecek. 
Önce bana dedi, seninle, sizinle sonra daha rahat görüşeceğiz. Çok daha rahat bir şekilde görüşeceğiz. Bu şekilde tehdit ettiler. Ben dedim ki, balon, sen bizim de polisimizsin, bu asker bizim de askerimiz, biz senin de belediye başkanınız. Biz, ne senin canının ne bu insanların, çocukların canının yanmasını istemeyiz, hiç kimsenin. Biz, bunun çabası içerisindeyiz. İki gündür burada yapağımız sağduyunun, çabamızın mükafatı herhalde bu olması gerek dedim, sizin yaklaşımınızla. Başka bir şey aklınızdan geçmiyor mu, düşünemiyor musunuz, biraz daha olumlu davransanız, biraz daha, Belediye Başkanıyız, senin Müdürün çağırmış, senin Başsavcm çağırmış. Kim çağırırsa çağırsın dedi, aynen böyle tepki gosterdL Ben, bu sefer telefon açtım. VaU Beye dedim ki, bizi içeri koymuyorlar. Onlar içeriden, Başsavcı, Emniyet Müdürü, onlarm şeyiyle 
bizi içeri aldılar. Gittik, dedik ki, olay bu. İşte, Vali Beyin tavrı, çocukların psikolojisi dedi, arkadaşları şehit oluyor, şu oluyor, bu oluyor falan dedi. Dedim, tamam, biz istemiyoruz kimse yasanımı yitirsin. 
Bu çabamız var. 
Bu da Şemdinli'de başımıza geldi... 

METİN KAŞKOĞLU (Düzce) - ...Şimdi, size şunu sormak istiyorum; ama, tabiî, 
bizim komisyonumuzun kuruluş amacı şu: Susurluk dediniz, işte birtakım olaylardan bahsettiniz. Ne oluyor, bölgede ne var? O, birtakım, işte bu hükümet düşecek, o gidecek, sizinle daha rahat görüşeceğiz de geçti o söylediğiniz, birtakım güçler bir yerden düğmeye basb, tekrar olaylar orada artmaya başladı, bombalama olayları başladı dediniz. Kim bastı? Ne bu? Devletin içindeki bir yapılanma mı? Susurluk'ta, dediğiniz, Susurluk'ta, hadi onu da açıklayalım, devletin yasal görevlilerinin bazen yasayı aşarak, gayri yasal bir yapılanması; 
burada da mı böyle bir şey var? Hakkâri'de de böyle bir şey var mı? Siz bunu mu söylemek istiyorsunuz? Biraz daha bunu somutlaştırabilir misiniz bize?... 

M. SALİH YILDIZ - Evet, teşekkür ederim...Türkiye'nin içine çekildiği kaos, Sayın Demirel'in de, eski Cumhurbaşkanımızın da söylemiyle Türkiye'de iki tane devlet var; biri esas devlet, biri de derin devlet dediği ve bunu birçok kez resmî ağızlardan da, işte, televizyon panellerinde de geçen hafta özellikle Kanal 7'de Nazlı Ihcak'ın programında da özellikle sıkça tartışılan Türkiye'nin bu manzarasında gerçekten ne oluyor? Yani, Türkiye'nin selamete ulaşmasını engelleyen noktalar nedir, sıkıntılar nedir? Bu, özellikle bana göre ve belki eğer tabiri caizse, yanlış anlaşılmazsa, oradaki halkın psikolojisine göre de 
Türkiye'nin demokrasiye geçişini istemeyen, özellikle sıkıyönetim döneminde, 12 Eylül döneminde bölgede sıkıyönetim olağanüstü hal birçok kesime çok güzel rantlar oluşturduğunu, oraya gelen daha önce ya burası sürgünler yeri, tehlike yeri deyip de, sonra oraya gelip de gitmemek için çaba harcayanları düşündüğünüz zaman. 
ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) - Kim bunlar? 

M. SALİH YILDIZ - İşte, bunlar memur, subay, astsubaylar, polisler ve resmî memurlar, 
ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) - Onu açık açık söyle. 
M. SALİH YILDIZ - Tabiri caizse, yani, bir horoz sırtındaki ev eşyasiyla gelip, 
TIR'larla dönen, işte, olağanüstü hal bölge tazminatlarının maaşlarına ekstra şeyler, oradaki halkın o psikoloji durumu, hem ekonomide, hem eğitimde, hem sağlıkta yaşam koşullarına, sosyal yaşam koşullarına geri kalmışlığın verdiği o fakirlik, ıstırap da; işte, sınır kapılarının da işlevsizliği, kapatıldığı. İşte, İran sınır kapısı ve Esendere yıllardır, bir kapı, adı kapı ama kime hizmet ediyor? 

Bir ara, işte, Hakkâri Valisinin geçmişteki valilerin denetiminde belli kişilere mazot ruhsatı verildi, satışı verildi. Belli kesimlerin palazlandığı; halkın yoğunca fakir kaldığı; koruculuk sistemiyle de köylerin boşaldığı... 

İnsanların korucu başı ; Korucuların kendi ellerindeki mallarını saunaları, davarlarını, hayvanlarım, sadece koruyucu maaşına talim etmesi; yine, koruculuğu kabul etmeyenlerin şehre göç etmesi, şehrin 90'larda 15 000 
kişiyken Yüksekova gibi bir yerin, birdenbire 100 000'in üzerine çıkması... Şimdi, burada, artık, insanlann meşru değil gayrimeşnı, yani, ister istemez, işte, İran'dan mazot getirmek, bir bidon mazot için arabasının bağlandığı, bilmem işte alışveriş, ticaret, gayri ticaretler falan, bu insanlar işte yol aramalardaki durumlarda, elde edilen rantlarla, işte, oradaki güvenlik güçlerinin yol aramalarında, canlan istedikleri zaman bir bakıyorsun eroinle binlerce kilo 
yakalanıyor bölgede, bir bakıyorsun fld yıl için tonlarca bahsediliyor, İstanbul'lar da, Avrupa'larıda bunlar Türkiye'den geçiyor, kimse yakalanmıyor. Şimdi, bu bölge, olağanüstü hal sürecinden bugüne kadar, yani, önce istenmeyen, sürgünler yeri, sonra, oradan ayrılmak istemeyenlerin meskeni durumunda... Oraya gelen memurlar İçin diyorum. Şimdi, oradaki ağalar, korucu başlan, herkesin arak bir rant sağladığı bir bölge durumuna gelmesi, arak orada demokrasinin ve insan haklarının  bir an evvel inşası; bütün bu imkanların herkesin elinden çıkacağı kaygısının da verilmesiyle, özellikle Türkiye'de yani 
demokrasiden rahatsız olan kesimlerin, işte, bu Kürt sorununu, işte, bunlar da bizim insanlarımız, bunlar da bizim kardeşlerimiz, bunlar da işte bizim Kafkaslarda, Korelerde, Viyanalarda, şurada burada, beraber, Türkiye Cumhuriyetini kurmada ortak yaşamımızı yitirdiğimiz insanlarımız demeleri yerine, tam tersine, yani, sonuçta, kanayan yara devam etsin, bu insanların sorunları çözümsüz kalsın, çözümsüz kaldıkça biz her konuda rant 
sağlayabiliriz diyen kesimlerin, işte, belki bu kesime özellikle derin devlet dediğimiz anlayışın kendisi, yani, bölgenin huzura kavuşmasını istemiyor. 

METİN KAŞIKOGLU (Düzce) - PKK orada bir huzur ortamı ister mi?..Demokratik 
açılımlar işine gelir mi PKK'nın? 
M. SALİH YILDIZ - Şimdi, onları dinlemeyeceğiz. Daha çok mesela onların 
söylemediği de var bu konuda; ama, oradaki halkın söylemi önemli. O halkın söylemi bana göre hem ülkemizi, devletimizi hem onlan da bağlamak. Yani, orada İstenilen şu: Şimdi, ben bir şeyi açık söyleyeceğim: Yüksekova'da çalacağınız her kapıda, gidin, kanayan bir yarası var, çocuğu dağdadır, ama, bir çocuğa da askerdir. Kesinlikle... 
Şimdi, evde oturuyor, çocuğun askerdeki operasyonlara çıkma, yaşamını yitirme kaygısını, operasyona çıkan çocuğunun kendi diğer evladıyla karşılıklı, karşı karşıya gelme psikolojisini düşünen binlerce aile var Yüksekova'da. Bölgede de bu böyle. Yani, herkes bunu istiyor... 
...M. SALİH YILDIZ - Evet, şimdi, onlar, şimdi, Sayın Komisyon Başkanım, o 
konuda insan psikolojidir, orası İstanbul gibi değil, günlerce birbirini görmeyebilirsin İstanbul'da, Ankara'da, orada herkes herkesi her gün görüyor. İnsanların orada o çıkan yasalara, pişmanlık yasalarına, benzeri şeylere, şimdi insan psikolojisidir, yani, biz devletimizi korumada, ama doğru, ama dürüst, ama demokratik birçok fedakarlığı yaparız, o ayrı bir şey ama, sonuçta, insanların içerisinde, toplumların içerisinde işte bu ajandır, bu itirafçıdır, bu bilmem nedir denilen bu psikolojiyi o halk yaşadığı için, çıkardan o tür yasalardan fazla yararlanmamıştır nisanlar. Neden? Çünkü, çocuğumu 
getireceğim ama benim bütün çevrem bana arak sırt çevirecek, yanlış bakacak, yanlış yorumlayacak psikolojisi. 

Bence bu yasaları çıkarmayla bir seferliğine bir genel af çıkardırdı, herkese böyle rehabilitasyon dediğimiz o psikolojiyle yaklaşırdık, onun için yasalarımızda o kültürel, sosyal, benzeri dediğimiz değişikliklerle buluşturabilseydik, bugün bu sorunlar olmazdı, zaten bugün istenilen de budur. Çözüm olarak da önerilen budur. Bölge halkının da hükümetimizden özellikle belki Meclis araştırma komisyonunun çalışmalarının etkisiyle hükümete vereceğiniz önerilerden beklentisi budur. Yani, bir genel af, sosyal ve kültürel değişiklikler, işte, belli haklar... 
METİN KAŞIKOGLU (Düzce) - Siz böyle bir şey görüyor musunuz? Polis 
camiasıyla asker camiasının arasında halkla olan ilişkileri arasında bir farklılık var mı? 
M. SALİH YILDIZ - Yüksekova için diyorum, orada emniyetin halka yaklaşımı, 
ülkesine, devletine bu nisanları olan bitenleri unutma, acdan unutma, iyi davranma, beden dilini iyi kullanma yaklaşımı açık ve net ortadadır. Ama, biz, bir komutanımızı iki yıldır görmemişiz. Çarşıda bir yerde bir su içtiğini bile görememişiz. 
ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) - Komutan derken kimi kast ediyorsun? 
M. SALİH YILDIZ - Yüksekova Tugay Komutanını. 
Şeklinde beyanlarda bulunulmuştur. 
Komisyonumuzca Hakkari Merkez, Yüksekova ve Şemdinli'de polis-halk diyalogu ve ilişkilerine yönelik olarak Milletvekili, Vali, Kaymakamlar, Emniyet ve Askeri görevliler ve Belediye Başkanlarının yaptıkları açıklamalar göz önüne alındığında; Onlarca yıldır ülkemizin özellikle doğu ve güneydoğu bölgesinde Devletin tüm kurumlan ile kararlı ve azimli bir şekilde sürdürülen terörle mücadelede başat unsur, yöre halkının desteğinin muhakkak surette sağlanması olmuştur. İstikrarlı ve kalıcı bir başarının temel öğesi olan bölge insammn mücadeleyi benimsemesini temin etmek, ana hedef ittihaz edilmiştir. Bu desteği aksatabilecek uygulamalardan özenle kaçınmak da, bu mücadelenin bir 
başka önemli ayağını teşkil eder. Hakkari bölgesi özellikle Yüksekova ve Şemdinli ilçeleri PKK terör örgütü gözünde özel konumu olan alanlar arasındadır. Örgüt ilk silahlı eylemini 1984 yılında Şemdinli ilçesinde gerçekleştirmiştir. Terör örgütünün, gerek anılan bölgeye yakın Kuzey Irak'ta kamplarının bulunması, gerekse fiziki şartların elverişsizliğinden istifadeyle ülkemizin Irak ile olan sınır hatlarından geçiş kolaylığına sahip olması gibi nedenlerle anılan bölgede eylemlerini zaman zaman arttırdığı görülmektedir. Ülkemizin bölücü terörle mücadelesinde böylesine önem arzeden bu bölgede görev alan kamu  görevlilerinin, yöre inşam ile ilişkilerinin sıcak ve olumlu olması izahtan varestedir. 
Genel olarak emniyet görevlileriyle vatandaşlar arasındaki ilişkilerin iyi olduğu, 
karşılıklı sıcak ilişkilerin kurulduğu, polis-balk ilişkilerinde 1-2 olay dışmda olumsuzluk yaşanmadığı değerlendirilmektedir. Şemdinli olayı sonrasında olan iki olay ( Vali ile yapılacak toplantıya katılmak üzere giden Belediye Başkanlarına yönelik olarak 1-2 polisin davranışı ile Hakkari Belediye Başkanının Hakkari'de protesto gösterileri esnasında binaların çatısından göstericileri kışkırtmak amacıyla polislerin sapanla taş attığı iddiası) dışmda Kaymakamlar ve emniyet görevlilerinin açıklamaları yanında gerek Hakkari Milletvekilleri gerekse belediye başkanlarınca polis-halk ilişkisinde olumsuz ve eleştirilecek bir husus bulunmadığı, diyalogun sıcak ve ilişkilerin kaynaşmayı sağlamaya dönük olduğu ifade edilmiştir. 

Hakkari İl Emniyet Müdürlüğü ile ilgili olarak, Komisyonumuzun mahallinde 
yaptığı çalışma sırasında, halkla sıcak bir diyalogun sağlamadığı, halkla-polis 
ilişkilerinde soğukluk yaşandığı, birbirlerine şüpheyle yaklaştıkları, tam bir güven ortamının sağlanamadığı, halkın 3 yıl önceki İl Emniyet Müdürleri dönemini sitayişle andıkları izlenimi edinilmiştir. 

Ancak yukarıda belirtildiği gibi Yüksekova İlçesi 21. Sınır Tugay 
Komutanlığının, Yüksekova Emniyet Müdürlüğü ile aralarında toplumsal olaylara 
müdahale tarzı gibi bazı emniyet hizmetlerinin sunumu konusunda sorunlar yaşandığı, askerlerin çarşıya alışveriş amacıyla çıkmasına izin verilmemesi, esnafların bayrak yürüyüşüne yeterince katılmamaları ve zaman zaman da kepenk kapatılması gibi konularda yeterince duyarlı davranmadıkları gerekçesiyle cezalandırıldıkları şeklinde yorum ve değerlendirmelerin yapıldığı, bu nevi bazı uygulamaların yöre halkının kimi yakınmalarına konu obuası, bölgede Devletimizce büyük fedakarlık ve özveri ile yürütülen terörle mücadelede, toplumun her kesiminin de içinde olacağı bir stratejinin tatbikinde bazı aksamaları tevlit edebileceği kaygısına yol açmıştır. Belirtilen nedenle, 
Komisyonumuzca, konunun hassasiyetine binaen Yüksekova 21. Sınır Tugay 
Komutanlığının söz konusu uygulamalarının incelenmesi için Genel Kurmay 
Başkanlığınca gerekli işlemin yapılmasının yerinde olacağı kanaatine varılmıştır. 


KAYNAK;

https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss1153.pdf

https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/belge/kr_22HakkariSemdinli.pdf

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE BİLDİRİ DAĞITILMASI, HAKKARİ MERKEZ, YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE POLİS-ASKER-HALK İLİŞKİSİ. BÖLÜM 1

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE BİLDİRİ DAĞITILMASI, HAKKARİ MERKEZ, YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE POLİS-ASKER-HALK İLİŞKİSİ. BÖLÜM 1 



ONBİRÎNCİ BÖLÜM 


YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE BİLDİRİ DAĞITILMASI. HAKKARİ MERKEZ, YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE POLİS-ASKER-HALK İLİŞKİSİ.  

I- YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİ'DE BİLDİRİ DAĞITILMASI 

     Komisyonumuzca, Hakkari İli Yüksekova ve Şemdinli İlçelerinde 2005 yılında 
provakatif amaçlı olduğu açıkça belli olan bazı bildirilerin dağıtıldığı bilgisi edüıilmiştir.
    
 Bu bildirilerin içeriği ve değerlendirilişi şöyledir. 


1. Yüksekova'da Dağıtıldığı İleri Sürfilen İlk Bildiri "EY KÜRT HALKI" 

" 1 - Her yerde ve her fırsatta kurt halkının ne kadar namusuna düşkün olduğundan bahsedersiniz amma velakin küçük yaştaki kızlarınızı PKK'lı şerefsizlerin kucağına teslim etmekten hiç de rahatsızlık duymazsınız. Kızlarınızın 3-5 çapulcunun metresi obuasına hiç sesinizi çıkarmazsınız. Bu ne biçim namus anlayışı bu ne çelişki? Abdullah Ocalan kızlarınızı sırayla kucağından geçirirken de nedense sesiniz çıkmamıştı... 

2. Her fırsatta devletten şikayet edersiniz, ama şöyle etrafınıza bir baksanız, 
çocuklarınızı okutan devlettir, hastalanınca devletin doktoru sizi muayene eder, devletin hemşireleri yaranızı sarar biz devletin polisleri sizin kıçınızı koruruz. 20-30 tane çocuk doğurur sonrada devlet bize iş imkanı sağlamıyor işsizlik var diye zırlarsınız... 

3. Şimdi size doğuyu size veriyoruz, fakat batıdaki bütün Kürtlerde doğuya gidecek, batıda Kürt kalmayacak deseler, batıdaki bütün Kürtler asimi inkar eder, vallah ben Kürt değilim der., birazcık delikanlı olun. 

4. Küçücük bir deprem olur devlet yardım etmiyor diye bağırırsınız. Afyonda da 
deprem oldu her taraf yerle bir oldu, o batıda beğenmediğiniz insanlar hiç seslerini çıkarmadılar, çünkü her şeyi devletten beklemiyorlar. Ekmeklerini yedikleri devlete vatanına ihanet edecek kadar şerefsiz değiller. 

5. Sözde çok dindarsınız namazınızı kılarsınız orucunuzu tutarsınız ama bir taraftan da insan öldüren PKK'ya yardım edersiniz toz (uyuşturucu) kaçırır binlerce insanı zehirlersiniz. Söz verirsiniz sözünüzde durmazsınız, yalan yere yemin edersiniz, Kürt Türk diye ayrım yapar ırkçılık yaparsınız. Bu ne biçim Müslümanlık bu ne biçim dindarlık... 

6. Sözde hiç bir şeyden korkmazsınız ama, tek olduğunuz zaman Beyoğlu'ndaki 
ibneler gibi sesiniz çıkmaz. Köpek sürüleri gibi toplandığınızda ise hepiniz aslan kesilirsiniz. Bu ne biçim delikanlılık. 

7. Hadi artık bırakın devletle milletle uğraşmayı da dağdaki P.K.K' nın altında yatan kızlarınızı kanlarınızı eve getirin cünüplûkten temizleyin, onları kurtarın, polislere teslim edin biz onlarla ilgileniriz." 

2. Şemdinli'de 05.08.2005 Günü Beş Askerin Şehit Olduğu Patlamada Sonrasında Dağıtıldığı beri Sürfilen Bildiri "05.08.2005 günü saat 24:30 sıralarında üç beş çapulcunun her hangi bir geçerli amaçlarının olmamasına rağmen kendilerince çok büyük: işler yaptıklarını zannederek BEŞ kardeşimizin şehit olmasına sebep olan patlama olayım yapanlar, bunlara yardımcı ve yataklık edenlere kısa sürede cezalarım kendisinin ve aile fertlerinin canlarını kaybetmek suretiyle ödeyecekler dir. Bundan sonrada bu çapulcular ve bunlara yardım ve yataklık eden her şahıs aynı cezayı görecektir. BİŞKEK" 

3. Yüksekova'da Dağıtıldığı İleri Sürfilen İkinci Bildiri Yüksekova Belediye Başkam Salih YTLDIZ'ın. Komisyonumuza bilgi verdiği sırada sunduğu ve Yüksekova ilçesinde dağıtımıfnı belirttiği bildiri: 

"YÜKSEKOVALI NİHAYET ADAM OLDUN" 

"Bölücü başı Öcalan'ın Türkiye'ye getirilme yıl dönümünde Yüksekovalılar olarak 
vatan hainlerine pabuç bırakmamanız bizleri sevindirmiştir. 
Dağdaki piçlerin oyununa gelmeyin. Onlar birkaç çapulcudan ibarettir.Kimse bizimle baş edemez. Biz Bozkurt diyarının kahraman evlatlarıyız. Ayağınızı denk alın. Hepimiz Türk'üz, bu böyle biline. Ya Sev Ya Terk et. TİT" 
4. Van Cumhuriyet Başsavcılığınca Hazırlanan 09.11.2005 Gününde Kitabevinde 
Patlama Olayı ile İlgili İddianamede Bildiri Dağıtılmasının Ele Almışı 
Van Cumhuriyet Bassavcılı&'nın (CMK.nun 250. Maddesi ile Yetkili) 03.03.2006 
gün ve soruşturma NO:200S/750. esas no:2006/32. karar no:2006/3'lu. 09.11.2005 günü Şemdinli İlcesi'nde bulunan Umut Kitabevinde meydana gelen patlama konusunda düzenlenen İddianamede, bildiri dağıtılması olayı sövle izah edilmektedir: "Şemdinli olayları" patlamadan önce 17/02/2005 tarihinde "EY KÜRT HALKT başlıklı bir bildiri Hakkâri/Yüksekova ilçesinde muhtelif yerlere dağıtılmıştır. Bildirinin muhtevası incelendiğinde; 

Bölgenin dinî hassasiyetlerine ve namus anlayışına doğrudan hakarette bulunulduğu, Bildiriyi polisin hazırlayarak dağıttığı izleniminin verilmeye çalışıldığı, Bildiride batı bölgelerinde yaşayan Kürt asıllı vatandaşlarımızın doğuya dönmesine ve sözde Kürdistan'ın devlet eliyle kurulmasına müsaade edileceği gibi mantıksız ve hiçbir namuslu Türk vatandaşının tahammül edemeyeceği, fikirlere yer verildiği, Kürt kökenli vatandaşlarımızın kutsal bildiği namus ve haysiyet kurumuna alenen hakaret edildiği görülmüştür. 

Bildirinin bölge halkının kutsal değerlerini hedef alan üslubu üzerine Yüksekova 
ilçesinde örgüte müzahir 750-800 kişilik bir gruba hitaben basın açıklaması yapılmış ve Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. Bu olayın açıkça bölge halkı provake edilerek sokağa çekilmek ve çatışma içerisine çekilmek amacına yönelik olarak gerçekleştirildiği değerlendirilmektedir." 
5. Bildirilerin Dağıtılması ile İlgili C. Başsavcılığınca Yapılan İşlemler 
Anılan bildirilerle ilgili olarak. Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığının 21.03.2006 gün ve 2006/1532 Muh. savılı yazısında: 

" 1- Şemdinli Üçe Merkezinde 01.09.2005 tarihinde "BŞKYK" kısaltma harflerini 
imza olarak taşıyan bildiriye ilişkin Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığımızca soruşturma başlatılmış, evrakı 12.12.2005 gün ve 2005/312-21 sayılı fezlekeye rapten Van Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğine göndermiştir. Söz konusu evrakın halen Van Cumhuriyet Başsavcılığının 2005/865 soruşturma sırasında derdest olduğu anlaşılmıştır. 
  2- Yüksekova İlçemizde "EY KÜRT HALKT başlığı ile dağıtılan ilk bildiri ekte 
sunulmuş olup halen Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2005/353 soruşturma şırasında soruşturma evrakı derdesttir. 
  3-15 Şubat 2006 günü bölgedeki kepenk kapatma eylemleri sonrasında Yüksekova İlçemizde takip eden günlerde 'TİT" kısaltma harflerim imza olarak taşıyan bildiri dağıtılmış olup, halen Yüksekova C. Başsavcılığımızın 2006/258 soruşturma sırasında soruşturma evrakı derdesttir." bilgisinin verildiği görülmüştür. 
6. Komisyonumuzca Bilgisine Başvurulan Kişilerin Beyanları 
Yukarıda zikredilen bildirilerle ilgili olarak: 
Hakkari Milletvekili ESAT CANAN Komisyonumuza; 
"...Ama, bakın, ben, size... Zaman zaman bölgede ve orada dağıtılan bildiriler var. Bu PKK'nın yaptığı eylemlere karşı, devlet içinde olan birtakım böyle suç örgütlerinin, intikam olsun diye -bakın, burada, yine Sayın Başkana da vermek istiyorum- Yüksekova'da Kürt Halkı diye bir şey yapıyor, hükümet konağı, emniyet müdürlükleri önüne, ana cadde üzerinde bu bildiriler dağıtılıyor. Bu baharın ilk aylarında yapılıyor Yüksekova ilçemizde, çarşıda, hükümet 
konağının önünde, emniyetin önüne. Evet, başlık "Ey Kürt halkı" diyor ve başından sonuna kadar hakaret edici, küfür edici, aşağılayıcı şeyler var. 
"Bunu ben Yüksekova'dan aldün, dağıtıldığı zaman bana verdiler, halk getirdi. Ben, bunu aldım, zamanın Kaymakamına gittim, emniyet müdürünü çağırdım, nedir bu dedim." "Bu 2005 yılı Mart ayı içerisinde olması lazım." 
"2005 Mart ayı içinde kaymakam beye gittim. Mutlaka soruşturma açılması gerekir, bunu kim yapıyor, kimler yapıyor, bunun üzerinde mutlaka durulması gerekir. 

"PKK çok zayıf bir ihtimaldir sayın milletvekilim." 
"Yani, tabiî, haklısınız, o da düşünülebilir, o da düşünülebilir, ama, oradaki diğer bütün olayları birlikte değerlendirdiğimiz zaman, aynen bu Şemdinli'de ortaya çıkan bir uzantının sanki bir halkası gibi ortaya çıkıyor." 

Yüksekova Belediye Başkanı Salih YILDIZ. Van Cumhuriyet Savcılığınca tanık 
sıfatıyla alınan ifadesinde: "...bütün bunlardan daha önemlisi Ey Kürt Halkı adı altında dağıtılan bildirinin, dile alınamayacağı Kürtlere yönelik hakaretli sözler kullandığı, Şemdinli ilçesinde de Beş Şehidimizin Kam Yerde Kalmayacak şeklinde yazılar olan bildirilen dağıtılması tamamı ile huzurlu Türkiye'den rahatsız olanların kendilerine göre bir Türkiye'yi yaratmak isteyenlerin emelleri olduğuna inanıyorum...", 

Aynı konu ile ilgili olarak Komisyonumuza yaptığı açıklamaların değişik 
volumlerin de de: 

"O patlamaların yöntem şekli, sivil topluma yönelik biçimi; hatta, yer yer dağıtılan bildirilerde, özellikle Yüksekova'da "Ey Kürt halkı" adı altında binlerce hakaret ve küfür içeren o bildiriyle değerlendirdiğimiz zaman, bölgedeki o tür bildirilerle, işte Şemdinli'deki bildirilerle buluşturduğumuz zaman, birileri düğmeye basıyor Türkiye'de; ama, en hakim olan psikoloji bizde, başta belediye olarak kendimde de, Türkiye'nin o ara Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tartışmalarının yoğun geçtiği, işte, bu hükümete biz bu Cumhurbaşkanı seçimini 
yaptırmayız diyen mantığın, Avrupa Birliği yolundaki gelişmelerden rahatsız olan kesimlerin, işte, İstanbul'da Taksim Meydanında, orada burada, sağda solda açıklamaları, yine Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümünden rahatsız olan kesimlerin ve yine, özellikle - CHP'yi tenzih ediyorum - bu hükümetin iktidarından rahatsız olan; ama, şu anda hükümette, belki son zamanlarda kendini kısmen de temsil eden; ama, halen temsil etmeyen kesimlerin bu hükümetten nasıl kurtuluruz arayışı içerisinde olanların, bu konuda, özellikle bu 4 noktadan yola çıkan insanların, biz bunu İstanbul'da yapsak tutar mı, Ankara'da yapsak tutar mı, İzmir'de yapsak tutar mı, bu bizim kendi analizimiz, tahlilimiz, tutarsa nerede tutar, bölgede tutar. Nerede tutar; işte, Şırnak'ta, Diyarbakır'da, Batman'da; ama, en iyi tutarsa Hakkâri'de tutar; çünkü, üçgendir, İran-Irak; çünkü, Barzani'yle ilgili orada öne çıkan oluşumlar, bir Kürt devleti kurulacak, şu kurulacak, bu kurulacak, bunların ilişkileri, sosyal ilişkileri, akraba ilişkileri, benzeri durumlarda, işte, bu bölgede ne yaparsan propagandası 
tutar bunun. Onun için, halkın da buradaki bakış açısı, analizi, bizlerin de ve bu bombaların bizim bölgeye sıkıştırılmasının sebebinin bu olduğunu, özellikle, tabiî ki her zaman içimizden; yani, bunun içerisinde inşallah devlet yok, devlet çıkmaz, çıksa çıksa yine karanlık güçler olabilir." 

Yine, 

1 Kasım 2005 tarihinde gerçekleşen patlamayı işaret ederek; 
"O maçın olduğu, açık söyleyeyim, bu maçların olduğu her yer tıklım tıklımdır, 
özellikle gazinolar ve benzeri; ama, o saatte, o bombanın patladığı saatte, ne lojmanlarda hiçbir insanın olmaması ne gazinoda hiç kimsenin olmaması, sadece karşıdaki köşede 3 tane öğrencinin evinde, yerli öğrencilerin kiraladığı bir evde 3 sivilin kaldığı bir durumda, bu halkta, bu biliniyordu, anlaşılmıştı; ama, bunu yapanlar kendilerine zarar vermek istemediler, sonuçta, halkın malına; çünkü, Yüksekova'da dağıtılan bildiride, önce malınıza, sonra canınıza diye bir bildiriydi; yani, bu şekildeydi. Yani, o tabir, orada halkın içerisinde herkes tarafından konuşuldu. İşte budur, malımıza ve canımıza zarar vermek istiyorlar" 
Ayrıca bir başka bildiriden söz ederek; 

"Düşünebiliyor musun?.. Yani, ben, bildiriyi size sunmak istiyorum, bu konuda çok ilginç bir şey, eğer biz açılımları yapmasak, bu insanlar her yerde ortaya çıkar. Şimdi, bu sefer 15 Şubatta Yüksekova'da kepenk kapatılmadı, ne diyor 
-Yüksekovalı nihayet adam oldun. Bölücü başı Öcalan Türkiye'ye getirilme 
yıl dönümünde Yüksekovalılar olarak vatan hainlerine pabuç bırakmamanız bizleri sevindirmiştir. Ama -dikkat etin buradaki şeye- dağdaki piçlerin oyununa gelmeyin. Onlar birkaç çapulcudan ibarettir. Kimse bizimle baş edemez. Biz, bozkurt diyarının kahraman evlatlarıyız. Ayağınızı denk alın. Hepimiz Türk'üz. Bu böyle biline. Ya sev ya terk et. TİT, Türkiye İntikam Tugayı. 

"Şimdi, düşünün ben bunu niye söyledim? Eğer, biz, halkın ne düşündüğünü, 
devletimizin ve hükümetimizin şu anda ne yapmak istediğini birleştirmesek, 
bütûnleştirmesek, bir adım atmasak, bu bildiriler çoğalır, herkes bu kaostan faydalanır, bu ortamdan faydalanır. Bu firsatı veriyoruz şu anda. 

Bana bir tane mektup geldi, otelde unuttum, buraya getirecektim, gerekirse yarın getirir bırakırım, o mektupta da hakaret dolu, tehdit dolu, Ankara Ulus PTT'si... Ben savcılığa da başvurdum, Yüksekova Başsavcılığına da başvurdum, onun tahkikatı yapıldı, aileme de telefonum kurum telefonu olduğu için belki dinleniyor diye cesaret... Aileme de telefon, damadıma telefon açılmış, senin ile kayınpederinin ölümü görkemli olacak... Şu deniliyor, diyor ki, sen ayağını denk al. Aynı bu kelimelerle. Bu ülke işte deminki dediği gibi, o şekilde, sahipleri vardır. Mektup içeriğiyle bu bildirilerinin içeriği birbirine yalan. O "denk 
al", "adam olun" gibi ve orada sen gelen gidenin avukatı mısın, sana mı düştü halkı sakinleştirmek, halkı bilmem ne yapma, şu yapma, bu yapma falan gibisinden. İşte, affedersiniz, yani, ailemle tehdit ediyor, çocuklarımla tehdit ediyor, kızlarımla tehdit ediyor, sen ölümü hak ettin, yavaş yavaş öleceksin, ya sev ya terk et. Yani, terk etmezsen, biz seni bilmem ne yaparız gibi yani dile alınamayacak söylemler ve küfürler. Ben onu açık söyleyeyim, bunu yapan devletin kendisi değil, derin devlettir. Derin devlet, yani, işte, Ankara'da saunada çıkanlar, işte, Susurluk'ta ortaya çıkanlar. Bilmem, işte, Yüksekova'da..." Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanı Selim Akyıldız 

Komisyonumuza;

"Bildiri olayı doğrudur, Hakkâri'de oldu, hakikaten kabul edilebilecek bir şey değil. Yöre insanına hakaret edebilecek şekilde... Bulunması lazım, yani onu kabul etmek mümkün değil. Yani, insanlarda, fitili ateşleyen unsurlardan biri" 
Şemdinli ilçe Emniyet Müdürü Tacettin ASLAN Komisyonumuza; 
"Sadece hatırladığım kadarıyla, bir ya da iki bildiri dağıtılma eylemi oldu, örgüt 
tararından bildiri dağıtıldı; ama, en küçük bir toplumsal olay, toplumsal bir hadise, kesinlikle böyle bir şey yoktu. Zaman zaman bu DEHAP İlce Teşkilatı tararından basın açıklamaları yapılır, onda bile yeteri kadar destek bulmazlardı, bulamazlardı. Minibüslerle köylerden iki minibüs, üç minibüs insan getirirlerdi kadınlı, erkekli, onlarla, hemen böyle ufak, tefek, böyle beş on dakikalık hemen, tamam deyince de bitirip giderlerdi. Böyle bir şehir vardı Şemdinli'de. Şemdinli gibi bir yerde..." 

Hakkâri MİT Bölge Müdürü Cengiz Şişman Komisyonumuza; 

17 Şubat 2005 Hakkâri ve Yüksekova'da dağıtılan MEy Kürt Halkı" denilen, bildiri ile ilgili olarak; 

"Ben bir tane bildiriyi okudum, ondan sonra... Fakat, bunu, A şahsı yaptı, yani, örgüt yaptı, ya da başkası yaptığı hakkında bir kanaate varamadım; ama, bunu da yukarı gönderdim. Yani, böyle bir bildiri dağıtılmıştır... Bunu, benim göndermek görevim. Öyle bir kanıya varabilecek şeye vakıf değilim; çünkü, neden diyeceksiniz, benim oradaki görevim zaten toplama, onu değerlendirmeye benim yetkim yok. Onu ben gönderirim. 

Van'a gönderirim, Van'ın da değerlendirme yetkisi yoktur, Müsteşarlığa. Müsteşarlık değerlendirir. Yani, bu tür şeylerde biz yorum yapmayız. Çalışırken bile yorum yapmayız." 

2 Eylül 2005'te BŞKYK diye dağıtılan bildiri ile ilgili olarak; 
"Dağıtılmış olabilir, ama, bilgim yok bu konuyla. Bunu mesela ben temin etmedim, açık söyleyeyim. Bana gelmedi bu bilgi. Ama bu geldi; ama, bu gelmedi. Gelse, zaten, bunu teşkilatımın müsteşarlığına bunu aktarırım." 

Emniyet Genel Müdürü Gökhan AYDINER Komisyonumuza; 

"Geçen sene, 11 inci ayın sonlarına doğruydu, bir yerde iki tane bildiri vardı. Birisinde işte bölücülüğü öven bir propagandaydı, ikincisinde de işte ayağını denk al, vesaire, karşılıklı... Biz bunları bova ve kaligrafi bakımından incelediğimizde avnı çıktı. Burada sunu dikkat edecejHz. Provokasyon ortamından istifade var, bir de provokasyon ortamım yaratarak terör faaliyetlerinde bulunmak.. Bunlar vakıadır. Tabii, devlet olarak da bunları iyi tespit edip, mücadelemizi yapmamız gerekir. O söylediğiniz hususlar, her dönemde provokasyon amaçlı olarak, her zaman olagelmiştir ama, provokasyonu kim yapmak ister sorusuyla o zaman işin gerçek failine doğru..." 
"Bölücü terör örgütü, terör örgütleri her şeyi kullanırlar." 

Hakkari Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Hüseyin 
KESKİNKILIÇ Komisyonumuza; 

Bildirilerin kim tarafindan yazılıp dağıtıldığı sorusu üzerine; 
"Bununla ilgili çalışma yaptık; ama, kimlerin dağıttığına ilişkin herhangi bir tespitimiz olmadı"

2.Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***