Yalta Konferansı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yalta Konferansı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Mart 2021 Pazartesi

GÜÇ VE POLİTİKA KAVRAMSAL BOYUTLAR. BÖLÜM 2

 GÜÇ VE POLİTİKA KAVRAMSAL BOYUTLAR. BÖLÜM 2


Siyasi İdeolojiler, Politika, liberalizmin yükselişi, Muhafazakar, demokrasi, Küreselleşme, Güç İlişkileri, Sait Yılmaz,


1.2. HEGEMONYA VE GÜÇ DENGESİ: 

1.2.1.  Hegemonya Kuramı:

Bugüne kadar geliştirilen kuramlar genel olarak, uluslararası politikayı üç anahtar kavram ile açıklamaya çalışmıştır; Güç, yapı ve hegemonya. Yunanca ‘hegemonia’ kelimesinden gelen hegemonya kavramı sözlük anlamı ile sistem içindeki bir elemanın diğerlerinden daha üstün ve baskın olmasını ifade etmektedir. Bugünkü uluslararası düzeni anlama ve güç ilişkilerini analiz etmede hegemonya kavramı bize önemli bir katkı sağlamaktadır. Bu katkıda gücü sadece zorlamaya değil ‘rıza’ya da dayalı olduğunu ortaya koyan İtalyan düşünür Antonio Gramsci (1891-1937)’nin payı büyüktür. Gramsci’ye göre hegemonya uluslararası sistemdeki en kuvvetli devletin veya belirli bir bölgedeki hakim devletin konumunu tanımlıyordu. Gramsci, hegemonyadan bir sosyal ve siyasi denetim tarzını, zor ve rızayı birleştirerek ‘zorun zırhıyla korunan oydaşma’ anlamını çıkarmaktaydı . 

Gramsci’nin düşünceleri kendisinden sonra gelen pek çok bilim adamı için temel teşkil etmiştir. Gramsci’nin hegemonya konsepti, geri planda kabullenilmiş hegemonyanın sahnede olduğunu savunmaktaydı. Gramsci’nin çalışmasını takip eden Kanadalı bilim adamı Robert W.Cox, Gramscian anlayışı diğer uluslararası ilişkiler teorilerinin eleştirilmesinde kullandı. Cox’a göre realizm ve neo-realizm gibi teoriler, zengin Batının hakim devletlerinin ve elit tabakasının çıkarlarına hizmet eden statükonun korunması için hazırlanmıştı . Bu tür teoriler uluslararası düzeni doğal ve değişmez yapmak amacına yönelikti. Hegemonya hakim devletin moral, politik ve kültürel değerlerinin topluma ve alt gruplara yayılmasına imkan veriyordu. Bütün bunlar ise sivil toplum kurumları ile olmaktaydı. Sivil toplum devletten kısmen otonom olan kurumlar ve pratiklerin ağını oluşturmaktaydı. Hegemonya, hedef aldığı toplumlara uygulamak için sosyal ve politik sistemler üretmekteydi. 

Hegemonya ile emperyalizm arasındaki ilişki konusunda çeşitli fikirler bulunmaktadır. Emperyalizm, açık siyasi araçlar ile ya da ekonomik hakimiyet yolu ile bir ülkenin diğeri üzerindeki hakimiyetini genişletmesi şeklinde tanımlanmaktadır . Keohane’ye göre emperyalizm ile hegemonya arasındaki temel fark; hegemonya siyasi bir üst yapıya sahip olmaksızın çeşitli mekanizmalarla ilişkileri yönlendirirken, imparatorluklar siyasi bir üst yapı ile egemenlik kurmakta idi . Ancak imparatorlukta sürekli bir genişleme ve yeni alanları imparatorluğun egemenlik alanına dahil etme yaklaşımı vardır. Duncan Snidal ise hegemonyayı; ikna ile uygulanan hegemonya, lütufkar ancak zorla uygulanan hegemonya ve zora dayalı sömürgeci hegemonya olarak üçe ayırmaktadır .

Hegemonya ve hakimiyet (dominance) arasındaki fark Machiavelli, Gramsci ve Nye gibi pek çok düşünür tarafından tartışılmış bir konudur. Machiavelli, Gramsci ve Nye’e göre büyük bir güç hakimiyete, zorlamaya ve sert güce dayanmaz. Machiavelli’ye göre büyük güce itaatin nedeni saygı olmalıdır . Gramsci ise büyük gücün gönüllülüğe ve düşünmeksizin işbirliğine ittiğini söylemektedir . Nye’e göre ise hakim güç işbirliğine ikna ederek hegemonik güç olur. Bu ikna düzeyi ise yumuşak güçle çıkarları ortak imiş gibi göstererek sağlanır . Ancak hegemonik istikrar teorisine göre büyük güçler kendi pozisyonlarını sürekli müsaade almaksızın tek taraflılık ve sert güçle sağlarlar . 

Bu ayırımlara göre bazıları bugünkü Bush yönetimi altındaki ABD’nin konumunu hegemonya değil hakimiyet olarak tanımlamaktadır. Bu tanımlamanın gerekçesi ise ABD’nin öncelikle sert güce başvurması ve Amerikan istisnacılığıdır. Amerikan istisnacılığı; Avrupa’nın aksine geleneksel ve tam bir ABD devlet egemenliğini, uluslararası hukuk ve kuruluşların göz ardı edilebilmesini, kendi vizyonunun ayrıcalığını ve tek taraflı veya kuvvetli olmayan çok taraflılığı ifade etmektedir. ABD’nin tek taraflı politikalar uygulaması hegemonya değil bir hakimiyet göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Bazı yorumcular ise ABD’yi emperyal niyetleri olan hakim bir güç olarak tanımlamaktadır. 

Başka bir tanımlama ile hegemonya, uluslararası sistemin kuralları ve normlarını kendi motivasyon ve isteklerine göre değiştirme yeteneğine ve gücüne sahip olma konumudur . Eğer küresel olayları bir yol haritasına göre etkileme gücünüz yoksa bu tehlikeli bir illüzyon olacaktır. Susan Strange’e göre hegemonya iki tip kuvvetlilik gerektirir; ilişkisel ve yapısal . İlişkisel güç hegemonun uluslararası sistemde diğer aktörler ile bire bir veya gruplar içinde ikna ve zorlama gücüne sahip olmasıdır. Yapısal güç ise uluslararası sistemde istediği kural, norm ve operasyonları gerçekleştirmesi için gerekli kapasitedir. Hegemon gelecekte işbirliği için kritik rejimleri yaratır veya muhafaza eder, diğer devletler kendi çıkarları peşinde koşarken belirsizliği azaltır. 

Hegemonya ve güç ilişkileri küresel ekonomik-politik düzen ile yakından ilgilidir. Ekonomik politik düzene ilişkin görüşler ise iki grupta toplanmaktadır. Birinci gruptaki gelenekselci yaklaşımlar; Liberal, Merkantilist ve Marksist görüşleri içermektedir. Liberallere göre yeni dünya ekonomik düzeni; sınırların olmadığı küresel Pazar içerisinde, serbest ticaret ve sermayenin hareketinin hükümetler ve ekonomik aktörlerin politikalarına yön verdiği bir potansiyele sahipti. Düzen global pazarda görünmez elin rekabeti ile sağlanacaktı. Merkantilistlere göre dünya ekonomik arenası zenginlik ve bağımsızlığını maksimize etmeyen çalışan ülkelerin rekabet alanı idi. Düzen hegemonya veya güç dengesi ile kurulacaktı. Marksistler ise dünya ekonomisini sınıflar ve sosyal grupların çatışma içerisinde olduğu kapitalist rekabet alanı olarak görmekteydi.

İkinci gruptaki yeni yaklaşımları ise kurumcu, politik ekonomici ve neo-gramscian görüşler olmak üzere üç grupta toplayabiliriz. Kurumculara göre dünya ekonomik düzeni ülkeler arası bir rekabet alanıdır ve temel aktörleri ise hükümetler ve kurumlardır. Uluslararası kurumların varlığı işbirliği için anahtar roldedir. Politik ekonomici görüş dünya ekonomik düzenindeki rekabeti kendi çıkarları peşinde koşan devletler ve iç ekonomideki çıkar gruplarına bağlamaktadır. Rekabetin sürmesinde makul seçeneği belirleyen çeşitli iç grupların etkinlik seviyesidir. Neo-gramscian görüş ise bu düzendeki aktörlerin çıkarlarını hegemonik güçlerin kendi düşüncelerine, kültürlerine ve bilgilerine dayandırarak kendilerinin tanımladığını ve izlediğini ifade etmektedir .

1.2.2. Hegemonya ve Güç İlişkilerinin Kısa Tarihçesi:

Dünya tarihinin hemen her devrinde tüm uluslararası sistemi ve güç dengelerini kendi değerlerine göre yeniden biçimlendirecek kuvvet, irade ve moral güce sahip olan aktör(ler) ve ilkeler ortaya çıkmıştır. Belirli kurallara göre hareket eden ve aralarında düzenli ilişkiler bulunan devletlerin oluşturduğu bugün anladığımız anlamda ilk uluslararası sistem, Westphalia ile doğmuş sayılabilir . 1648 yılından önce, Avrupa için kilit örgütlenme kavramı Hıristiyan dünyasının birliğiydi. Avrupa teriminin 17’ nci Yüzyıl sonlarına kadar güçlükle kabul gördüğü 1648 tarihli Westphalia Barışı’ndan sonra, gücün dengesi esas kriter oldu. 1648’den önce Avrupa düzeni ve bu düzene hakim olan politikalara; ‘Avrupa İttifakı’, ’Toplu Güvenlik’, ’Sınırlama’ gibi çeşitli isimler verildi. Bunların her biri aslında ulusal devlete ve güç dengesinin çeşitliliğine verilen isimlerdi .

17’ nci Yüzyılda Richelieu yönetimindeki Fransa; uluslararası ilişkilere, ulus-devlet kavramına dayanan ve nihai amaç olarak ulusal çıkardan güç alan modern yaklaşımı getirmiştir. 18’ nci Yüzyılda, bu kez İngiltere; sonraki 200 yüzyıl boyunca Avrupa diplomasisine egemen olan “güç dengesi” kavramını geliştirmiştir. 19’ ncu Yüzyılda Metternich Avusturyası; Avrupa Anlaşmasını yeniden kurmuş ve Bismarck Almanyası da; Avrupa diplomasisini soğukkanlı güç politikası oyununa dönüştürerek bu anlaşmayı yıkmıştır. 1870’lerde başlayan Almanya ve ABD arasındaki küresel rekabet ise ancak İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın yenilmesi ile sona erdi. 

     A. II nci Dünya Savaşı Sonuna Kadar Olan Dönem:

Tarihsel olarak iki hegemon gücün (ABD ve İngiltere) temel olarak kullandığı düşünce “serbest ticaret” idi. Serbest ticaret ise hegemona diğer çevrelere ve pazarlara nüfuz etmek için gerekli yolu açacaktı. ABD, bu anlayış çerçevesinde neo-liberalizm ile hegemonya üretmeye devam etmektedir. Hegemonya ile ilgili bir çözümleme için tarihsel süreç içinde dünya ekonomik sisteminin gelişimine bakmak zorundayız. Sistemin başlangıcı olarak kabul edilen 14 ve 15’ nci Yüzyıllardaki Venedik-Ceneviz döneminde Kızıldeniz’den Hindistan’a ve Çin’e giden Venedikliler Akdeniz ticareti ve dünya ticaret yollarının kontrolünde egemen güç olmuşlardı. Ancak bu henüz bir hegemonya değil merkez ve çevre arasındaki değer aktarımlarının kontrol üstünlüğü idi. 

Şekil 1: 1914 Öncesi Güç Hareketleri 

     Nitekim Yavuz’un İran ve Mısır’ı fethi ile Venediklilerin yolunu kesmesi bu üstünlüğü kaldırdı. Ancak bu önderliği Osmanlılar geri almamış, bu sefer Ümit Burnu’nu dolaşarak Hindistan, Çin ve Japonya ile ticaret yapan Hollanda’nın dönemi başlamıştı. Dünya tarihine bakıldığında 15’ nci Yüzyıldan itibaren deniz güçlerinin dünya ticaretinden aldığı pay ile orantılı olarak güç dengesinde öne çıktığı görülmektedir. 15’ nci Yüzyılda Portekiz, 16’ ncı Yüzyılda İspanya, 17’ nci Yüzyılda Hollanda bu kategoride sayılabilir. Uzak Doğu’dan dönen gemiler Hindistan’dan baharat, Çin’den ipek getiriyordu.

Ancak demirin bulunması ile birlikte demir-çelik endüstrisine hakim olan İngiltere’nin dönemi başladı . Modern dünya sisteminin ilk hegemonik gücü İngiltere idi. 18’ nci Yüzyılda Fransa ile birlikte öne çıkan İngiltere hegemon güç konumunu 1945’lere kadar sürdürmüştür. ABD ise ancak 1898 yılındaki İspanya Savaşı sonrasında büyük güç konumuna gelerek hegemonya için yarışa dahil olmuştur . ABD’nin yükselerek küresel hegemonyayı ele geçirmesi 1873’ten itibaren İngilizlerin hegemonya yarışında gerilemesi ile başlayan uzun bir süreç sonunda oldu. ABD iç savaşını sona erdirerek, Almanya ise ulusal birliğini sağlayıp Sedan’da Fransa’yı yenerek istikrarlı bir siyasi yapı oluşturmuşlardı. 1914 yılına kadar olan dönemde ABD çelik ve otomobil, Almanya ise kimya sektöründe başlıca üretici konumuna gelmişti . 

Almanya’nın küresel imparatorluk arayışı 1933’de ideolojik bir alt yapı kazanırken, ABD ise dünya liberalizmini savunmaktaydı. ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt’in açıkladığı; ifade, ibadet, muhtaç olmama ve korku duymama şeklindeki dört özgürlük ABD liberalizminin sembolü oldu. Sonuçta, 1870’lerden itibaren İngiliz hegemonyası inişe geçerken onun halefi olabilmek için yarışan ABD ve Almanya arasındaki mücadeleyi II nci Dünya Savaşı’nın sonunda ABD kazandı. Bununla beraber, II nci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın yenilmesi Sovyetler ile girilen stratejik ittifakın sonunda mümkün oldu. 

    B. Soğuk Savaş Dönemi:

II nci Dünya Savaşı’nın ardından yeniden şekillenen dünya; ideolojik ve stratejik anlamda süper güç olarak nitelendirilen Sovyetler Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri arasında “Soğuk Savaş” diye adlandırılan bir döneme girmiştir. Bu dönemde Avrupa II nci Dünya Savaşı’nın tahribatını gidermeye çalışırken, Sovyetler Birliği kendi ideolojisini yaymak için çaba harcamış, ABD ise buna engel olmak için uğraş vermiştir. Bu dönemde uluslararası politikanın yapısında da değişiklikler meydana gelmiş ve ikili bir yapı ortaya çıkmıştır. II nci Dünya Savaşı sonrası dünya düzeni Batılı analizciler tarafından “iki kutuplu” olarak tanımlanmıştır. 

II nci Dünya Savaşı sonrası dünya düzeninde; Sovyetler Birliği, ABD’ye yakın askeri gücü ve ideolojik formasyonu ile ABD karşısındaki diğer blok veya etki alanını oluşturdu. ABD bu tarihten sonra uyguladığı güvenlik politikaları ile uluslararası sistemde yeni bir yapı oluşturulmasında genellikle inisiyatifi elinde tutan taraf idi. 

Yalta Konferansı Şubat 1945’de iki bloğun oluşumunu resmileştirdi. Yalta Konferansı ile birlikte iki süper güç SSCB ve ABD kendi bloğunu sağlamlaştırma politikasına yöneldi. II nci Dünya Savaşı’nın ardından ortaya çıkan bu yeni süreçte sömürgecilik kalkmış ve sömürge olarak bulunan ülkelerin bağımsızlıklarını kazanmaları ile birçok ülke dünya siyasetindeki yerini almıştır. Bu yeni ülkelere genel olarak Üçüncü Dünya veya Bağlantısızlar Bloğu adı verilmiştir .

       B.1. Soğuk Savaşın İlk Dönemi (1945-1953):

  İngiltere, II nci Dünya Savaşı’ndan galip çıkmakla beraber büyük güç kaybına uğramıştı. Sovyet tehdidine karşı ABD’yi Avrupa’ya davet etmesi ile ABD merkezli dünya gücü ortaya çıktı. ABD, öncelikle Truman Doktrini ve Marshall Planı ile Avrupa’ya yardım etme yolunu seçti. Doğu ve Batı Blokları karşılıklı olarak çevreleme ve dengeleme politikaları ile şekillenmeye başladı. Orta Doğu’da ise İngiliz ve Fransızların sömürgecilik döneminden kalma politikalara devam isteği bir yandan bölge ülkelerinin Batıya düşmanlığının ve ABD’nin inisiyatifi almasının diğer yandan Sovyetlerin bölgeye girişinin önünü açtı.

II nci Dünya Savaşı sona ererken Doğu ile Batı arasında nükleer silahlara sahip olma rekabeti yaşanmaktaydı. Nükleer silahların geliştirilmesi, özellikle Albert Einstein’in çalışmalarının ardından Nazi baskısından kaçan Alman asıllı nükleer fizikçileri bir araya getiren Manhattan Projesi ile başladı. Bu projeye sızmayı başaran Sovyetler de kendi nükleer silahlarını geliştirmenin peşindeydi. ABD’nin 1945’de Japonya üzerinde atom bombası kullanması ile başlayan nükleer dönem ABD’nin nükleer tekelini temsil ediyordu. Ancak 1949’daki Sovyet denemelerinin başarılı olması ile bu tekel kaybedildi. İki ülke arasında başlayan silahlanma yarışı Soğuk Savaş’a damgasını vurdu. 

Amerikan güvenlik politikasının önceliği, silahlanma yarışında karşı koyabilme yeteneğine sahip nükleer silahlara sahip olma ve kendisini bir nükleer savaşa hazırlamasındaydı. Savaşı önlemek için caydırıcılık esas prensipti. Avrasya’nın Batılı ve Uzakdoğulu düşman ülkeler tarafından kontrolünü önlemek için bulunan formül; rakipleri savaşa katılmadan önce siyasi yollarla etkisizleştirme idi . Soğuk Savaşın başlaması ile birlikte ABD güvenlik politikalarında Roosevelt’in tek dünyalı evrenselciliğinin yerini Truman ile birlikte uluslararası ilişkilerin askerileştirilmesi izledi . 

Soğuk Savaş’ın kırk yılı boyunca Amerika’nın karşılaştığı jeo-stratejik tehdit, Avrasya kıtasının üçte ikisini kontrol eden totaliter Sovyet rejiminin, geri kalan kısma karşı üstünlük sağlama ihtimali idi. Avrasya üstünlük mücadelesinin merkezindeydi ve son derece yıkıcı ve ölümcül bir nükleer savaş tehlikesi bulunmaktaydı. Truman’ın Sovyet Yayılmasını Önleme Doktrini, 1949’da ABD Dışişleri Bakanı Dean Acheson’un rehberliğinde hazırlanan “Büyük Hilal” projesinin doğuşuna neden olmuştu. Dean Acheson ve yardımcısı Paul Nitze, 1950’li yıllarda ekonomi ve güvenlik sorunlarına uzun vadeli bir çözüm olarak ‘silahlanma’yı keşfettiler. Çokuluslu şirketleri ve denizaşırı ticaretle ilgilenenleri temsil eden ve ‘uluslararasıcı’ olarak tanımlanan bu akımın öncüleri güvenlik çatısı altında askeri ve ekonomik ilişkilerin gelişmesini sağlayan ‘Açık Kapı Politikası’nın mimarları oldular. 

ABD stratejisinin birbiri ile iç içe iki unsuru güvenlik ve ekonomi idi. Japon İmparatorluğu’nun sona ermesi ve Orta Doğu ve Asya’da İngiliz ve Fransız etkisinin azalması ile ortaya çıkan güç boşluklarını ABD doldurdu. Truman doktrini kullanılarak başlangıçta Türkiye ve Yunanistan üzerinde, daha sonra Kuzey Doğu ve Güney Doğu Asya’da inisiyatif ele alındı. 1949 yılında NATO’nun kurulması ve Türkiye, Yunanistan ve Federal Almanya’nın katılımı ile Batıdaki ABD bloğu belirginleşmeye başladı. Marshall Planına karşı COMECON’un, NATO’ya karşı Varşova Paktı’nın kurulması ile Soğuk Savaş kurumsallaşmış oldu. Kore Savaşı ise iki blok arasındaki çizginin belirlenmesini sağladı. 

ABD stratejisinin hedefi başta Orta Doğu olmak üzere söz konusu coğrafyada petrol ve ekonomi üzerinde denetim sağlayarak kendine bağımlı ilişkiler geliştirmekti. Stratejinin ikinci unsuru ise İkinci Dünya Savaşı sonrası çöken ekonomileri düzeltmek ve sömürgeciliğe son vermek amacı ile çok taraflı ticaretin önündeki engellerin kaldırılması idi. ABD, Japonya ve Federal Almanya’yı Asya ve Avrupa’nın bölgesel atölyeleri haline getirerek ve kendi çevre bölgeleriyle entegrasyonlarını sağlayarak çok taraflı ekonomik entegrasyonun ve liberal ekonomiler arası işbirliğinin önkoşullarını oluşturdu . 

Böylece sanayileşmiş üreticiler olarak yeniden inşa edilen bu ülkeler diğer ülkeler ile geliştirdikleri ticaret bağları sayesinde bu dönem için ABD’ye bağımlı olmaktan kurtulacaklardı. Bretton ve Woods kurumları (IMF ve IRDB ) ödemeler dengesi sorunlarını çözmek ve para konvertibilitesini sağlamak için yeterli değildi. Marshall Planı dolar darlığı ile başa çıkmak için geçici bir çözüm oldu ve Avrupa ekonomilerini çok taraflı ticarete zorlamak için başlangıç oluşturdu . Kore Savaşı, açık deniz tedariki ve askeri programlar sayesinde ABD ve Avrupalı müttefikleri için önemli bir askeri malzeme trafiği yaratmıştı. 

    B.2. Çatışma, Cepheleşme Ve Uzlaşma Dönemi (1953-1979):

1950’lerin sonunda Avrupa ve Japonya artık kendi ayakları üzerinde durmaya başlamıştı. Asya için hazırlanan güvenlik projesi Kuzeydoğu ve Güneydoğu Asya’yı içine alan Japonya merkezli ekonomik entegrasyon programını öngörüyordu. Kore Savaşı ile artan ana mal fiyatları Japonya ve Avrupa’nın çevre bölgeler ile yaptıkları ticaretten dolar kazançlarını artırdı. Diğer yandan düzenli ABD yardımları devam etti. 1960’lardan itibaren ABD askeri ve ekonomik yardımlarının çoğu ABD yanlısı Üçüncü Dünya Ülkelerine yönlendirildi. ABD ve SSCB değişik politikalar yolu ile blok ve güvenlik ilişkileri oluşturdular ve kendi bloklarını güçlü tutmaya çalıştılar. 1970’e gelindiğinde ABD’nin Japonya’ya yardımı yılda ortalama 500 milyon dolar ile 20 yılda yaklaşık 10 milyar dolara ulaşmıştı .

1950’lerden sonra en önemli stratejik soru; Sovyet Rusya ile siyasi çatışmanın genel bir savaşa dönüşüp dönüşmeyeceği idi. Teknolojik üstünlüğü elde bulunduran Amerika’nın ve onun liderliğindeki NATO’nun başlangıçta izlediği strateji ‘topyekun karşı koyma’ stratejisi idi. Yani Sovyetler konvansiyonel kuvvetler ile saldırsa bile nükleer silahlar ile cevap verilecekti. Ancak Sovyetlerin de nükleer silahlara sahip olması ile dengeler (buna “dehşet dengesi” adı verildi) ve strateji değişti. 1961 yılında ABD Başkanı John F. Kennedy tarafından açıklanan ‘esnek mukabele’ stratejisi kabul edildi . Bu stratejiye göre konvansiyonel bir saldırıya önce konvansiyonel silahlar, burada başarılı olunamazsa nükleer silahlar ile cevap verilecekti.

ABD’nin karşısında saldırgan ideolojili, stratejik bir düşman vardı. Sonuç olarak bunu takip eden kırk yılda, Amerikan küresel müdahalesinin tek bir amacı oldu; Sovyetler Birliği’nin silahlı yollarla genişlemesini engellemek ve onun ideolojik yapısını yenmek. Politikanın kapsamı küreseldi ancak odağı bölgeseldi. Strateji geniş kapsamlıydı, siyasi ve askeri boyutları dengeliyordu. Demokrasilerin arasında siyasi birliği ve düşmanın engellenmesini vurguluyordu. Özgürlüğü (ve hatta bir süre için bağımsızlığı) anahtar kavram olarak vurguluyor, insan haklarının komünist rakibi içeriden çökertmek için adım adım güçlü bir araç olmasını savunuyordu .

1960’ların sonuna kadar devam eden Açık Kapı Politikası ABD müdahalelerine de yol açtı. Çokuluslu şirket imtiyazları için yapılan müdahale 1953’de İran’da Şah’ın geri getirilmesine yardım etti. 1954’deki Guatemala müdahalesi de benzer amaca hizmet ediyordu. Küresel ekonomik entegrasyonu geliştirmek isteyen ABD Üçüncü Dünya’da bağımsız ülkeler kurulmasından yanaydı. 1956’daki Süveyş krizi ise ABD’nin sömürgecileri tasfiye politikasının bir örneği idi.

Soğuk Savaş’ın kızıştığı 1960’lı yıllarda Sovyetler Üçüncü Dünyada hedeflediği ülkelerde ‘ulusal bağımsızlık savaşlarını destekleme yoluyla’ yayılma stratejisini seçmişti. Kennedy ise komünizme karşı bir alternatif olarak bu ülkelerde ulusal yapılanmanın ve ekonomik kalkınmanın desteklenmesi tedbirini geliştirdi. Kennedy’nin “Kalkınma İçin İttifak Programı” karşı-ayaklanma harekâtını da içeriyor  ve Üçüncü Dünya Ülkelerini safına çekebilmek için örtülü operasyonlara girişilmesini öngörüyordu. Afrika, Asya ve Latin Amerika’da (Brezilya-1964, Kongo-1964, Endonezya-1965 gibi) girişilen operasyonlar CIA’nın yoğun olarak kullanıldığı örnekleri teşkil etti.  

Soğuk Savaş’ın başlaması ile Amerikalıların çoğu tekeline sahip oldukları modern teknolojinin en ileri silahını temsil eden atom bombasının kendilerini koruyacağını düşünüyordu. Stratejik Hava Komutanlığı, iki okyanusta savaşma kapasitesine sahip deniz kuvvetleri ve nihayet Almanya ve Japonya’daki Amerikan birlikleri tehlikeyi Amerikan topraklarından uzak tutacak bir güvenlik battaniyesi sağlıyordu. Amerikanın, modern teknolojinin sağladığı bu dokunulmazlık düşüncesinden sıyrılması ancak Küba Krizi ile birlikte oldu.

1960’lar boyunca ‘nükleer caydırma’ dengesinin yarattığı riskler temel endişe kaynağı idi. Yanlışlıkla meydana gelebilecek nükleer ateşleme riskine karşı stratejler anti-balistik füzeler gibi uzaya dayalı savunma sistemleri teknolojisini başlattılar. ABD ve Sovyetler arasındaki füze yarışı istikrarlı bir caydırıcılığın ancak karşılıklı sınırlamalar yani ‘silahsızlanma’ ile sağlanabileceği fikrini ortaya çıkardı. 1970’lerdeki ABM, daha sonra SALT ve 1980’lerdeki START Antlaşmaları bu fikrin ürünü idi.

Vietnam Savaşı, 1968 yılından itibaren ABD politikalarında önemli bir dönüşüm başlattı. Bu arada SSCB’de 1968’deki Çekoslovakya işgali ve Çin ile büyüyen ayrılık ile birlikte kendi bloğunda güç kaybediyordu. Batı Avrupa devletleri ve Japonya 1960’ların sonuna doğru ABD’ye daha az bağımlı geldiler. Ancak ABD askeri gücüne olan hayati ihtiyaç nedeni ile ABD’den bağımsız politika izlemeleri mümkün değildi. Batı Almanlar 1960’ların sonlarında Doğu Avrupa’yla Ost-politik süreciyle ilişkiler kurmaya başladılar. Bu Doğu-Batı ilişkilerinde değişimi ve “gerginliğin yumuşamasını (detant)” zorlayan bir itici güç oldu. 

İki süper gücün diğer devletler üzerinde güç dengelerini kontrol etmesiyle ortaya çıkan iki kutuplu düzen 1950 ve 1960’lı yıllarda aşınmaktaydı. Böylece, iki süper gücün hegemonyasına karşı çıkan birkaç devlet ile birlikte ‘güç dengesi (balance of power)’ olarak tanımlanan bir döneme girildi. Güç dengesi düzeni bir dünya düzeni olmaktan ziyade Yugoslavya ve Fransa örneğinde olduğu gibi, Avrupa’da iki süper güçten bağımsız bazı yeni oyuncuların ortaya çıkışı ile tanımlanmaktaydı.

Sovyetler bir yandan Doğu Avrupa üzerindeki baskısını azaltırken Batıyla ekonomik ilişkilerini artırdı . Batı Almanya ve Japonya’nın ABD gücünün sınırlarını zorladığının anlaşılması ise Nixon doktrini ile ABD’nin küresel yayılmayı önlemede her zaman önde olma politikasına son vermesine neden oldu. Kissinger’a göre ABD artık müttefiki olan bölgesel alt-hegemonik güçlerden istifade edecekti. SSCB ile yumuşama dönemi yaşanırken ABD, Sovyet-Çin ilişkilerindeki soğumadan yararlanarak Çin’e yöneldi ve güç dengesinde kendi lehine değişim sağladı.

1970’lerde OPEC’in petrol fiyatlarını artırması ile yaşanan şok ABD petrol maliyetlerini artırırken dolara bağlı petrol fiyatları nedeni ile Avrupa ve Japonya’nın dışarıdan topladığı paralar silah satışları ile ABD’ye döndü. Bu aynı zamanda Kissinger’ın dünya güvenliği konusunda alt-hegemonik güçlerden istifade etme stratejisine destek oldu  ve ABD hegemonyası için petrol ve silahın önemi ortaya çıktı. ABD’ye gelen dolarlar Batı bankaları aracılığıyla her iki bloktan ülkelere borç olarak verilmeye başlandı. Zaman içinde bu borçlar alacaklı güçlü devletlerin, IMF ve Dünya Bankası’nı kullanarak güç ve kontrolüne vasıta oldu. Borçların pek çoğu gene silaha yatırıldı. 1960-1987 yılları arasında Avrupa ve Kuzey Amerika’dan ithal edilen silah tutarı 400 milyar doları buldu . 

     B.3. İkinci Soğuk Savaş (1979-1986):

1970’lerin başında başlayan yumuşama 1980’lere doğru pek çok ülkede başlayan huzursuzluklar ve Sovyetlerin yayılmacı emellerinin tekrar ortaya çıkması ile son buldu. İran devrimi ve peşinden gelen Sovyetlerin Afganistan işgali ABD’nin Nixon ile başlayan göze batmama ve alt-hegemonik güçlere işi bırakma stratejisinin değişmesine neden oldu. ABD tekrar inisiyatifi ele alarak Sovyet müdahalelerine karşılık verebilmek için askeri harcamalarını ve hazırlığını artırmaya başladı. Hızlı Müdahale Gücü Programı ile ABD dünyanın her bölgesine doğrudan müdahale etme kabiliyetini artırdı. 1980’lerin ortasına gelindiğinde ABD askeri bütçesi yıllık 300 milyar dolara ulaşmıştı. ABD, hegemonyasını askeri üstünlük ile sürdürecekti. 1980’ler sadece iki kutup arasında değil küresel düzeyde de silahlanma yarışının artarak devam ettiği bir dönem oldu. 

Soğuk Savaşı sona erdiren Sovyetler Birliği’nin çöküşü idi. Sovyetlerin dağılma nedenlerini ekonomik ve psikolojik olmak üzere iki grupta toplayabiliriz ; (1) Doğu Bloku’nun tüm yükünün Sovyetler tarafından yüklenilmiş olması, aşırı merkeziyetçilik nedeni ile özel mülkiyet, girişimcilik ve rekabetin dışlanması, sisteme dahil kaynakların rasyonel olarak değerlendirilememesi; üretimde Batı ile rekabet edecek kalite sağlanamazken ciddi Pazar sorunu ülkelerin içine kapanmasına ve giderek ağırlaşan ekonomik sorunlara neden olmuştur. Öte yandan ciddi enerji kaynakları bir avantaj olarak kullanılamamış, Batı Bloku ise enerji için Orta Doğu’da kalıcı olmayı seçmiştir. (2) Küba Krizinden başlayarak Doğu Bloku kamuoyunda Batının üstün olduğu imajı yerleşmeye başlamış, bu psikoloji dağılmanın da hazırlayıcısı olmuştur. Batının bilim ve teknikte gösterdiği gelişme özellikle uçak ve füze teknolojisindeki gelişmeler dengeyi Batı lehine etkilemiş, kendini güvenlikte görmeyen Doğu Bloku ülkelerinin özellikle 1970’li yıllarda AKKA ve AGİT gibi bloklar arası yakınlaşmaları Doğu’nun güç zafiyetini iyice belirginleştirmiştir. Nitekim Stratejik Savunma Girişimi ya da diğer adı ile Yıldız Savaşları Projesi’nin ortaya çıkışı nihai bir darbe olarak Doğu Bloku’nun mücadeleyi bırakmasına neden olmuştur.

    C. Soğuk Savaş Sonrası Dönem:

Sovyetlerin çöküşü ve Varşova Paktı’nın dağılması özellikle Avrupa güvenliği konusunda önemli değişikliklerin kısa sürede oluşmasına neden oldu. Bunlar arasında; Almanya’nın birleşmesi, Doğu Avrupa’da daha önce Sovyet uydusu olan devletlerin Barış İçin Ortaklık programı altında Batıya entegre edilmesi, Eski Sovyet Cumhuriyetlerinde yeni devletler kurulması, NATO’nun genişlemesi ve stratejisini değiştirmesi, Avrupa Birliği’nin hayata geçirilmesi ve AB üyeliğinin pek çok ülke için ideal teşkil etmesi sayılabilir. 1990’lı yıllara damgasını vuran diğer gelişmeler ise teknolojik alanda yaşandı. Cep telefonları ve internet ile birlikte iletişim alanında yaşanan gelişmeler küreselleşme ve güvenlik alanına önemli etkiler yaptı. Genel güvenliğin artması, sınırların ortadan kalkması, çokuluslu teşkiller ve ticaretin yaygınlaşması ile birlikte “küreselleşme” 21’ nci Yüzyılın en önemli olgusu olarak belirdi. 

Soğuk Savaş sonrası dönemin başında yaşanan iyimserlik ve olumlu güvenlik ortamı kısa sürdü. Irak ve Eski Yugoslavya gibi ülkelerde bölgesel hegemonik heveslerin, etnik ve milliyetçi akımların ortaya çıkışı ile tekrar küresel etkileri olan güvenlik problemlerine dönüldü. Nükleer silahların yayılması tehdidi ve uluslararası terörizm gibi tehditler genel güvenlik problemleri arasında önemli bir yer işgal etmeye başladı. Soğuk Savaş yıllarında rastlanılmayan nitelikte etnik, dinsel veya kabile ölçekli çatışmalar küreselleşme döneminin başlangıç yıllarına damgasını vurmuştur. Buna paralel olarak, güvenlik yapılanmalarını esasen düşman addettikleri ülkelerin askeri nitelikli tehditlerine göre yapılandıran devletlerin önemsemediği ya da göz ardı ettiği yeni tehdit biçimleri, yeni aktörlerle birlikte sahneye çıkmıştır. Terörizm ve örgütlü suçlar başta olmak üzere devlet dışı birimlerce yürütülen ve kimi zaman bazı devletlerin çıkarları doğrultusunda destek verdikleri faaliyetler, küreselleşme döneminin uluslararası güvenlik sisteminin öncelikli sorunları haline geldi .

Bu dönemde Amerikan askeri gücünün teknolojik olarak ezici konumu, Amerikan Askeri Devrimi (RMA ) ve 1991-2003 yılları arasında Irak, Bosna, Kosova vb. ülkelerde girişilen operasyonlar ile yeni silahlar ve taktiklerin geliştirilmesi; baskın faktör olarak küresel askeri üstünlüğe dayanan yeni bir Amerikan hegemonya kurgusu için uygun ortamın oluşmasına yardım etti. Amerikan üstünlüğü; karşı konulmazlığı ve ceza almazlığı ile öne çıkarken, gücünün nüfuz kabiliyetinde; bilimsel yeniliklerle geliştirilmekte olan deneysel birikimin sonucu olarak, gücün “sivil” ve “yumuşak” boyutlarının kullanımında kavramsal ve pratik pek çok gelişme sağlandı . 

Yeni süreç bir kavramı daha literatüre sokmuş bulunmaktadır. Bu kavram “asimetrik tehdit”tir. Asimetrik tehdit dünyada oluşturulan hukuksal alt yapı çerçevesini zorlayarak; güçsüz, küçük ve imkanları az olan devlet veya devlet dışı (terörist) grupların, daha güçlü bir ülkenin imkan ve kabiliyetlerinden sakınacak şekilde, ülkenin zayıf taraflarına umulmadık bir şekilde, örneği olmayan yöntemlerle taarruz etmesi, teknolojik ve ele geçirdikleri güçlü saldırı imkanlarıyla saldırabilmeleri, tedirginlik, korku ve terör yaratan tehdit oluşturmalarıdır. Bu bağlama dünyadaki terörist grupları destekleyen ya da uluslararası hukuk normlarının çerçevesinde hareket etmeyen ve “terörist devlet” tanımı içinde değerlendirilen ülkeler “asimetrik tehdit” olarak tanımlanmaktadır .

Soğuk Savaş sonrası dönemi tanımlamak için güç dengesi ve iki kutuplu düzen tanımlamalarını beğenmeyenler bugünkü ‘çok kutuplu (multipolar)’ güç dengesinin ilk tanımını yaptılar. Bu görüşe göre, güç dengesi içinde bazı devletler öyle güçlüdür ki ittifaklara dayanmadan, genel bir dünya savaşına veya kitlesel imhaya yol açmadan kendi ulusal çıkarları peşinde koşmaktadır . Charles Krauthammer ise bugünkü sistemin ‘tek kutuplu (unipolar)’ bir hegemonya olduğunu iddia etti . Bu düzende hegemonyanın en üst düzeydeki gücü ve lideri doğal olarak ABD idi.  

Joseph Nye, yeni düzeni ‘çok seviyeli karşılıklı bağımlılık (multilevel interdependence)’ adını verdiği daha karışık bir uluslararası sistem olarak tanımladı . Nye’e göre uluslararası sistemde güç dağılımı birçok tabakadan meydana gelmektedir. En üst tabaka büyük ölçüde Krauthammer’in ABD’nin askeri gücüne rakip bulunmayan “tek kutbu”nu temsil etmektedir. Orta tabaka ise ABD, Japonya ve AB’nin aktör olduğu ekonomik “üçlü kutup”u oluşturmaktadır. Sınır aşan karşılıklı bağımlılığın yaşandığı en alt tabaka da ise güç bölünmeleri bulunmaktadır. 

Amerikan Stratejik Araştırmalar Enstitüsünün yaptığı başka bir güç dengesi tanımı ‘asimetrik güç dengesi’ni ortaya koydu . Buna göre ABD, tek süper güç olarak yeni düzende güç prizmasının en üstünde yerini alırken, onu “büyük güçler (major powers)” olarak adlandırılan Rusya Federasyonu, Çin, Japonya ve AB izlemekteydi. AB’nin bir bütün olarak büyük güç olarak tanımlanması dikkat çekicidir. Büyük güçlerin altında ise bölgesel güç olma yarışında olan Hindistan ve Brezilya gibi ülkeler başka bir kategoriyi oluşturmaktadır.

Soğuk Savaş sonrası güvenlik ortamını nasıl okumamız gerektiği ile ilgili pek çok çalışma bulunmaktadır. 1990’dan beri yalnızca on yıllık bir sürede, ABD’nin önce ‘yeni dünya düzeni’ daha sonra ‘küreselleşme’yi merkeze alan değerlendirmeleri 11 Eylül 2001 ile kayboldu. Buzan’a göre ise Soğuk Savaş sonrası güvenlik ortamında üç teorik perspektif öne çıkmaktadır; neo-realist, küreselci ve bölgeselci . Neo-realist yaklaşım realizmin önerdiği gibi hala devlet merkezlidir ve uluslararası düzende güç dağılımı yani güç dengesinin tek kutuplu ile çok kutuplu olmak arasında sıkıştığını öngörmektedir.  

Küreselci yaklaşım ise neo-realizmin anti tezi olarak kültürel, ulusaşan ve uluslararası politik ekonomi yaklaşımlarını da birleştirerek devlet dışı aktörlerin (şirketler, NGO’lar, hükümetlerarası ve sivil toplum kuruluşları) küresel sistemdeki yapısal rolüne odaklanmakta, bu aktörlerin sermaye-teknoloji-bilgi ve örgütleri kontrol ettiğini, devletin bu küresel ağın bir oyuncusu olduğunu ifade etmektedir. Bölgeselci yaklaşım ise iki kutupluluğun kalkması ile dikkatlerin global konulardan çok bölgesel konulara yöneldiğini, süper güç karşısındaki zayıf güçlerin kendi iç sorunları ve yakın çevrelerine öncelik vermelerinin bölgeselci yaklaşımları artırdığını savunmaktadır.  

Soğuk Savaş sonrası dönemde yeniden yapılanma süreci devam etmektedir. Gidiş çok kutupluluğa doğrudur ve uluslararası ortam daha kaotik bir hal almaktadır. Bunun nedenleri şu şekilde sıralanabilir ; (1) Denetleyici ve düzenleyici güçlerin etkisiz ve yetersizliği, (2) Küresel ısınma gibi çevre sorunları gittikçe felakete yakın konular ile gündeme gelirken su, petrol ve doğal gaz gibi kaynaklar gibi stratejik kaynaklar birer politik ve güvenlik sorununa dönüşmektedir. (3) Süper ve büyük güç olmanın yolu enerji sorunun çözülmesinden geçecektir. (4) Etnik ve kültürel konular, demokrasi, insan hakları, terör gibi konular gittikçe daha fazla istismar edilmektedir. (5) Küreselleşme ülkeler ve bölgeler arasında dengesizliği beslemektedir.

     D.  11 Eylül 2001 Sonrası Dönem:

11 Eylül 2001 saldırıları, güç politikaları tarihi için gelecekteki oluşumları etkileyen önemli bir olaydı. Terör, asimetrik güç dengesi içerisinde bir yandan zayıf olanın güç kullanma yöntemi olarak ortaya çıkarken Amerikan dış politikasını tekrar askerileştirdi. Bu dönem Rusya’nın Batıya yönelişini hızlandırdı ve diğer yandan Amerika ile Avrupa arasındaki çatlakları artırdı. George W.Bush, ABD dış politikası için yeni bir kavram tanımladı; ‘terörizmle savaş sırasında küresel hegemonya’. 2002 yılında ABD Ulusal Güvenlik Konseyi tarafından açıklanan güvenlik politikası; hem Amerika’nın herhangi diğer bir güç üzerindeki askeri üstünlüğünü sürdürmekteki kararlığını hem de askeri faaliyetlerle tehditleri ortadan kaldırma konusundaki özel hak iddiasını ifade etmekteydi. 

 Soğuk Savaş sonrasından bugüne kadar geçen süreçte güvenlik ortamının geçirdiği devrimsel değişimler; stratejik dengenin değişimi, stratejik sistemin değişimi ve askeri teknolojide yaşanan değişimler olmak üzere üç başlık altında toplanmaktadır. Jeo-stratejik devrim niteliğindeki stratejik yeni denge ABD üstünlüğüne dayalı tek kutuplu dünya düzenin ortaya çıkışı ile tanımlanmaktadır. Yeni güvenlik ortamının ikinci önemli özelliği ise stratejik sistem değişimlerinin getirdiği post-modern çatışma şekillerinin ortaya çıkmasıdır. Post-modern çatışma ise ; (1) Güvenliğin ulusaşan boyutunun daha önemli hale gelmesi ve ulus-devlet yapılarına nüfuz eden sosyal hareketler şeklinde görülen devlet dışı aktörlerin sistemde etkin rol edinmesi, (2) Uzayın ve siber savaşın  çatışmaların gittikçe daha önemli kuvvet çarpanı haline gelmesi ile tanımlanmaktadır. 

Yeni yüzyılı geride bıraktığımız yüzyılla karşılaştırdığımızda "savaş"ın anlamında derin bir değişim ve dönüşüm göze çarpmaktadır. Söz konusu bu değişim ve dönüşüm; "savaş"ın bütün vahşet ve yok ediciliğinin ince ayarlı ve sözde bir estetikle perdelendiği "bilinmeyenlerin" topyekün bileşiminden meydana gelen "terör" ile ifade edilmektedir. Özünde çatışma ve güvenlik endişesi bulunan uluslararası ilişkiler perspektifinden bakıldığında ise aslında her zaman var olan ancak 11 Eylül ile dalga dalga tüm dünyaya yayılan "terör"ün; halihazırda "modern dünya"yı neyin ne olduğunun belli olmadığı postmodern bir süreçte, komplo teorileri ile beslenen paranoyalara sürüklemektedir. Bu yeni sistemde parçalanmışlık, belirsizlik, her şeye kuşku ile bakma ve korku hakim olmaya başlamıştır. 

Tablo 1: Güvenlik Ortamının Değişimi


Özet olarak, 21’ nci Yüzyılın ilk yıllarındaki küresel güvenlik ikilemleri 20’ nci Yüzyıla göre niteliksel olarak farklıdır. Ulusal egemenlik ve ulusal güvenlik arasındaki geleneksel bağ zayıflamıştır. Savaşın, resmi olarak ilan edilmiş bir devlet meselesi olduğu zamanlar artık geride kalmıştır. Çok ender ve genellikle gelişmiş ülkelerin az gelişmiş ülkeler ile yapacağı savaşlar artık hassas silahlarla gerçekleşecek, rakibi silahsızlandırmak ve kontrol altına almak için kullanılacaktır. Küreselleşme çağında savaş; resmi olmayan, yayılmış ve çoğu zaman isimsiz çatışmalar şeklinde küresel bir istihbarat ağına dayalı, özel ve vekilli savaşlar, örtülü operasyonlar ve propaganda mücadeleleri ile yürütülmektedir. 

3. BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..

***


11 Ocak 2019 Cuma

1946-1950 YILLARI ARASINDA AYDIN’DA SİYASAL YAŞAM BÖLÜM 35

1946-1950 YILLARI ARASINDA AYDIN’DA SİYASAL YAŞAM BÖLÜM 35



4.6. 1948 YILI ARA SEÇİMLERİ

4.6.1. Yeni Seçim Kanunu Çalısmaları,

Çesitli sebeplerden dolayı Meclis’te bosalan milletvekillikleri için 1948 yılında 
bir ara seçim yapılması gerektigi ortaya çıkmıstır. Söz konusu seçimler Ekim ayının ikinci pazar günü gerçeklestirilmistir. Bu seçimler öncesinde DP, seçim kanununun degismesini bir kez daha istemistir. 21 Temmuz 1946 genel seçimleri tecrübesi nedeniyle DP bu konuyla ilgili ısrarcı olmustur. Bu asamada, iktidar partisi, seçim kanununun yeniden düzenlenmesi gerektigini kabul etmistir. Ancak düzenlemenin 1950 yılında yapılacak olan genel seçimler öncesi yapılacagını duyurmustur.939 Demokrat Parti ise bu durumu kabul edilemez bulmustur. Yapılan tartısmalar neticesinde açık oygizli tasnif ilkesi, gizli oy-açık tasnif seklinde degistirilerek 8 Temmuz 1948 tarihinde seçim kanunda degisiklige gidilmistir. Muhalefet bu durumu tek basına yeterli görmemis ve seçimlerin adli teminat altına alınmasını istemistir.940 Demokrat Parti, 
önerisinin yerine getirilmemesi sonucunda seçimlere katılmayacagını duyurmustur. 

4.6.2. Demokrat Parti’nin Seçimleri Boykot Etmesi, 

Aydın Demokratları 1948 yılı ara seçimleri yaklasırken bir beyanname 
yayınlamıstır. Bu beyannamede DP’nin ara seçimlere girmeme nedeni ve yeni seçim kanuna karsı görüsü dile getirilmistir. 

“Aziz Yurttaslar, 

Memlekette DP’nin kurulusu ile baslayan çok partili usulden milli iradenin 
tecellisini ve buradan da devlet idaresinde halk hâkimiyetini dogmasını beklemekteyiz. 
Millet idaresi ancak serbest ve emniyetli bir seçimle tahakkuk edebileceginden DP bütün gayretini bu noktada toplanmıstır. DP, 21 Temmuz seçimlerinde iktidar tarafından vatandasın oy kullanma hakkına yapılan çesitli müdahaleleri ve birçok yerde rey sandıklarına ve mazbatalarına nasıl el uzatıldıgını göz önünde tutarak, milletin arzu ve iradesine uygun bir seçim kanunu çıkartmak için açtıgı mücadeleyi sonuna kadar yürütmeyi basta gelen milli vazife saymıstır. Fakat Büyük Millet Meclisi’nde çogunlugu elinde bulunduran CHP, milletin bütün arzusuna ve çalısmasına ragmen seçim kanununa milli iradeyi saglayacak hükümler koymamakla inat etmis, seçim kanunda yer alan sandık baslarındaki komisyonlara parti temsilcilerini kabul etmemek, tasnif biter bitmez rey pusulularını yakmak gibi hileli yollara basvuran hükümleri degistirmemistir. 

Böylece, CHP tek gayenin her pahasına olursa olsun seçimleri kazanmak ve iktidara sıkı sıkı sarılmak oldugunu bir kez daha ortaya koymustur. Bu durum karsısında Demokrat Parti milli iradeyi tam manasıyla tecellisine mani olan bir seçim kanununu ile seçimlere girmemeyi ve herhangi bir adayı desteklememeyi prensip kararı olarak kabul etmistir. CHP’nin önümüzdeki seçimleri kazanmak için bilhassa köylere giderek hileli yollarla bir takım propagandalar yaptırmakta oldugu görülmektedir. Ezcümle partimiz mensupları ve diger yurttaslara seçimler konusunda çesitli baskılar ve tehditler tatbik edilecegi, seçim günü yurttasların sandık basına zabıta marifetiyle davet edilecegi, bahçelerden insanların göç ettirilecegi, oylarını kullanmayanların isimlerinin Ankara’ya bildirilecegi ve cezaya çarpılacagı tarzındaki sözler, kanun bakımından hiçbir tatbik kabiliyeti olmayan siyasi ürkütmelerden ibarettir. Yurttasların reyini  kullanması veya kullanmaması tamamıyla kendi düsünce ve kanaatine göre taalluk eder. Bir vatandasın reyini kullanmayı zorlayacak kanun hükmü olmadıgı gibi, vatandas üzerinde herhangi bir sekil ve surette zor kullanmaya da kimsenin hakkı ve salahiyeti yoktur. Bu hareketlerin kanun dısı zorlamalar oldugunu bütün yurttasların bilmesi lüzumuna kani olan idare kurulumuz, önümüzdeki ara seçimlerde vatandas hak ve hürriyetinin herhangi baskı ve tehdidin tesirinden uzak kalması ümidiyle bu 
beyannameyi Aydın ili halkına nesretmeyi vazife saydı. Saygılarımızla Demokrat Parti Aydın İdare Kurulu.”941 

Aydın DP İl İdare Kurulu 1948 yılı ara seçimleriyle ilgili beyannameler 
yayımlarken aynı zamanda DP tarafından Aydın’da çok büyük bir miting tertip 
edilecegini duyurmustur. Mitinge özel bir önem veren DP, miting hazırlıklarını Ekim ayı basından itibaren baslamıstır. DP, ara seçimlerin arifesinde yapılacak olan bu mitingin memleket politikasında önemli bir yer teskil edecegine inanıyordu. Bu mitinge DP Genel dare Kurul üyelerinin de katılacagı halka önceden duyurulmustur.942 Miting hazırlıkları büyük bir hızla tamamlanmıstır. DP Genel Baskanı Celal Bayar bu mitinge katılmak için 13 Ekim 1948 tarihinde İzmir’e gelmis, buradan otomobille Aydın’a geçmistir. Mitinge Adnan Menderes ve Refik Koraltan da istirak etmistir. Bu gruba İzmir DP İdare Heyeti’nden Fevzi Lütfi Karaosmanoglu ile Refik Sevket nce de katılmıstır. Mitingin bayramın üçüncü gününe tesadüf eden 15 Ekim 1948 Cuma günü(*), saat 13.00’te Hükümet Meydanı’nda yapılacagı ve mitingde ara seçimler hakkında DP’nin görüsünün bir kez daha dile getirilecegi duyurulmustur.943 DP Aydın İl İdare Kurulu vilayet makamından gerekli izni aldıktan sonra944 miting ilan edildigi tarih ve saatte toplanmıstır. Demokrat zmir gazetesinin bütün ayrıntılarını okuyucusuna aktardıgı miting sırasında elektrikler kesilmis, bu yüzden ses 
sistemi arızalanmıstır. Elektrik kesilmesiyle ilgili DP’liler Aydın Belediye Baskanı’nın bunu kasten yaptıgını düsünmüstür. Konusmalar, bir gurup tarafından gürültü çıkarılarak engellenmeye çalısılmıstır. DP’lilere göre gürültü yapan bu gurup üç-bes kurus parayla tutulmus insanlardır. Yine bu gruptaki bazı kimseler is vaadiyle sehirdeki CHP temsilcileri tarafından kandırılmıstır. Mitinge neredeyse DP’nin tüm kurmayları katılmıstır. Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan, Sevket nce, Fevzi Lütfü Karaosmanoglu, Etem Menderes mitingde birer konusma yapmıstır. Mitingde DP’nin seçimler ve Seçim Kanunu hakkında görüsü ilan edilmistir. Demokrat İzmir gazetesi mitinge yaklasık 35.000 kisinin katıldıgını iddia etmistir. Mitinge İzmir, Mugla, Denizli 
illeriyle bu illere baglı pek çok köy ve ilçeden vatandas katılmıstır. Yine Aydın’a baglı Nazilli, Bozdogan, Yenipazar gibi yerlesim yerlerinden toplam 5.000 kisi mitinge katılmıstır. Miting bandonun çaldıgı stiklal Marsı’yla baslamıstır. Mitinge katılanlar sık sık “hürriyet istiyoruz, refah istiyoruz, milli hâkimiyet ve namuslu seçim istiyoruz” diye haykırmıstır.945 Anadolu gazetesine göre DP’liler Aydın mitingini seçimlere olumsuz etki yapmak ve hükümeti baskı altına almak için düzenlemistir. Aynı gazetenin iddiasına göre, DP yanlısı gazetelerin mitinge 30-40 bin kisinin katıldıgı haberi dogru degildir. Miting bitiminde CHP hoparlörleri “Vatandaslar yalana dolana kulak asma, sandık basına git!” seklinde anonslar yapmıstır. İktidar partisine göre, DP bu mitingle amacına ulasamamıstır. CHP’liler mitingi, DP’nin ihtiras ruhunun bir ifadesi olarak degerlendirmistir. DP program üretmekten daha ziyade lafebeligi yapmaktadır.946 Yine Anadolu gazetesinin iddiasına göre Demokratların Aydın mitingi sırasında Püskülsüz 

(*)Bu tarih ara seçimlerden iki gün öncesidir. 

Ahmet adlı vatandas 10–15 kisi tarafından yerlerde sürüklenmis ve dövülmüstür. 
Magdur kisiye doktorlar uzun süre is göremez raporu vermistir. Söz konusu kisi davacı olmus, DP’lilerin hısmından korktugu için daha sonra davasından vazgeçmistir.947 
Mitingde Celal Bayar, Muhittin Erener, Fikret Basaran, Etem Menderes, Refik 
Koraltan, Fevzi Lütfi Karaosmanoglu birer konusma yapmıslardır. Celal Bayar 
konusmasında su konular üzerinde durmustur: “Birbirini yalanlayan perakende ve perisan kararlarla saadet yoluna girilemez. Umumi seçimlerin de tam bir emniyet içinde biran evvel icrasını istemekteyiz. Memleketin öncelikli davası emniyetli seçimi gerçeklestirmektir. Milli iradenin hâkim olmasıyla diger bütün meseleler hal yoluna girecektir. 21 Temmuz faciasını tüm yurtta oldugu gibi özellikle Aydın’da tüm siddetiyle gördük. Resmi makam sahipleri politikacılarla birleserek milli iradeyi hiçe sayan hiçbir hareketten çekinmemislerdir. 21 Temmuz faciasını meclis kürsüsünden haykırdıgımız zaman hiçbir kimse bunların tevkifi gerekir deme cesaretini gösterememistir. DP seçim emniyeti üzerinde ısrarla duruyor, çünkü seçim milli hâkimiyetin temelidir. Böyle hayati bir konuda asla pazarlıga girismeyecegiz. Eldeki seçim kanunu Türk milletinin ana 
haklarını koruyan bir kanun seklinde çıkacaga yere iktidar partisinin hodkâmlıgının bir vesikası olarak çıkmıstır. Böyle bir kanunla ara seçimlere girmeme azmindeyiz. Bu pazar sizler için bir imtihan günü olacaktır. Seçim kanununu asla kabul etmediginizi, 21 Temmuz faciasının tekrarını asla izin vermeyeceginizi, iktidarın hodkâm zihniyetinin degistigine inanmadıgınızı seçim sandıklarının basına gitmemekle bütün yurda ve dünyaya ilan etmis olacaksınız. Türk milleti kendi mukadderatını kendi eline almaya layık bir millettir. Böyle oldugu halde memleketi bizden daha iyi idare edecek kimse yoktur iddiasıyla bir zümrenin ısrar ve temerrütle devam etmesi cidden hazindir. Bu iddia kendilerinin münevver, milletin ise cahil oldugu esasına dayanır. Zaten memleketi münevverler idare etmelidir derlerken kendilerini kastetmektedirler. Öyleyse kendilerinin münevver, memleketi idare etmeye ehil oldukları hükmünü kim verecektir. 

Buna bir kisi hüküm verirse bu istibdattır. Eger bir parti ya da gurup bununla ilgili hükmü verirse kendi görüsleri dogrultusunda karar vereceklerdir. stibdat ve tahakkümden kaçınmak için hükmün milletin vermesi lazımdır. Bize memleket meseleleriyle ilgili yol göstermedigimizden söz edenler bize iftira etmektedir. Bunlar meclis tutanaklarına baktıklarında iktisadi, zirai, ticari ıstıraplarımız ve dertlerimiz üzerine düsüncelerimizi çok vazıh bir sekilde ortaya koydugumuzu göreceklerdir. DP içinde bulundugumuz harici agır sartlar altında muhalefet vazifesini büyük bir vatanperverlik ve feragatle oldugu kadar vukuf ve ehliyetle yerine getirmektedir. Ne istiyorlar, bizden proje, teferruatlı program mı istiyorlar, baksınlar vekâletlerin mahzenlerine. Orada ecnebi uzmanların hazırladıgı onlarca rapor ve proje göreceklerdir. Sadece raporlar ve projeler ise yarasaydı bu memleketin simdi birçok ıstırabından kurtulması gerekirdi. Hasan Saka hükümetinin hayatı ucuzlatma projesi vardı. Ne oldu? Rapor, tenkit, proje baskadır tatbik baskadır.” 

Muhittin Erener: “Seçime katılımın düsük olacagından endiselen iktidar partisi, 
muharrirleri aracılıgıyla partimize karsı bir karalama kampanyası baslatmıstır. Seçim mevzuu bu memleketin en hayati davasıdır. Bu mevzuda partimiz hiçbir laubalilige, ihmale ve oyuna tahammül gösteremez. Seçim emniyetini saglayacak kanun getirilmemesine karsı bu seçime katılmıyoruz. DP’nin katılmadıgı seçimlere tek basına giren iktidar partisi memleketteki itibarını acı bir sekilde görecektir. Bunu bilen iktidar partisi onun içinde meczupça davranmakta dır. Vatandas olarak seçimlerin cereyan seklini kontrol edecegiz. Karsı taraf eger bilinen marifetlerini kullanarak seçime katılma nispetini yüksek göstermeye kalkarsa onu kendi vicdanının cenderesinde ezilmis bir hale düsürecegiz. Bir parti, vatandastan oy isteyebilmesi için geçmisteki parlak icraatlarına veya gelecek için kendisine baglanan ümitlere dayanabilir. İktidar partisi, anayasa ve millet haklarının üzerine oturmak ve iktidarı sahıslar için bir nimet haline  getirmek kabahatlerinden baska ne yapmıstır. Her sene birkaç yüz milyon artan bütçeler ve canavar gibi halkı kasıp kavuran hayat pahalılıgı bu iktidarın liyakat ve kabiliyetini göstermege kâfidir. İçerisindeki malum zihniyet ve insan malzemesiyle istikbal için bu partiye ne kadar ümit baglayabiliriz. Simdi ktidar partisinin iktidarını muhafaza hususunda her zaman dile getirdigi milli birlik mevzuuna temas edecegim. Dünya suanda tehlikeli ve zor bir dönemden geçmektedir. Milletimizin tam birlik halinde bulunması ve bu birliktelikle dogacak olan kudret ve kuvvetle acele kalkınması bekamızın baslıca sartını teskil eder. Ancak bu milli birlik, millet iradesine tam dayanan iktidarın sevk ve idaresiyle saglayabilir.”

Fikret Basaran (DP Nazilli İlçe Baskanı): “Tarihini kanıyla yazan, büyük milli 
inkılâplarını yine kan ve can vererek hazırlayan ve dünya çapında mertligin, 
kahramanlıgın sembolü olan Türk milletinden insan hak ve hürriyetlerini esirgeyen iktidar partisi tarih karsısında mesuldür. 

Millet çogunlugu iktidara karsı üç yıldan beri, yeter artık! 25 yıldır tecrübe edildin, isledigin hatalardan vicdan azabı bile duymadıgına bu millet sahit oldu. Artık sana güvenimiz kalmadı. 

Artık hamleci, basarılı, dinamik, enerjik, ileri görüslü bir iktidarın hasretini çekiyoruz. Sana yakısan en serefli hareket derhal çekilmek, yerini millete ve onun iradesine bırakmaktır tavsiyesinde bulunuyor. Bu milletin çelik iradesi karsısında granit setlerin yıkılacagına, siyasi hakları çemberleyen zincirlerin kırılacagına hala inanmayanlar, milli vicdanın sesini duymak istemeyenler, gaflet uykusundan uyanarak su millet toplulugunun dehset saçan manası karsısında irkilmeli ve korkmalıdırlar. htiyar iktidar, titrek dizlerinin üstünde, çok agır bir yükün altında bocalamaktadır. Tedrici çökmek üzere oldugunun bile farkına varmadan hala milli heyecan ve istekler karsısında lakayt bulunuyor. İktidar zihniyetinde zerre kadar degisiklik yapmamıstır. Bir taraftan memleket ucuzluga kavusturulacak, vergiler hafifletilecek teraneleri yükseliyor. Diger yandan vergiler artıyor, gıda maddelerinin fiyatları fahis oluyor. Bugün memleket ve millet idaresinde bir beceriksizlik, iktidarsızlık, iktidara karsı bir hosnutsuzluk varsa bunun sebebini seçim emniyetsizliginde aramak lazımdır.” 

Etem Menderes: “DP, bütün çalısmalarını kanununa dayanarak yapmaktadır. 
Bu mitingi de 40 sene evvel Mesrutiyet devrinin hürriyetperver zihniyetinin bıraktıgı kanuna dayanarak yapmaktayız. Ancak kanuni haklarımızı engellemek isteyenler var. 
Onlar, bu toplantıları engellemek için çesitli tertiplere basvurmaktadırlar.” 
Refik Koraltan: “Ulus gazetesinde yer alan DP’liler için sarı çizmeliler, cahiller 
seklindeki söylem, bu millete yapılmıs büyük bir hakarettir. Yine gazetede seçimlerde iktidar partisi yanlısı tutum sergileyen idarecilere zaferin mübarek olsun denmektedir. 

Bu milletin siyasi tarihindeki sekavettin adına zafer mi denecek? Hakikat sudur ki gerek iç durum gerek dünyanın içinde bulundugu sartlar bakımından içinde bulundugumuz tehlikelerden kurtulmak için gidilecek tek bir yol kalmıstır. O da milletin rey ve iradesine dayanan ve milletin çogunlugu tarafından istenilen ve tutulan bir iktidarın kurulmasıdır.” 

Fevzi Lütfü Karaosmanoglu: “Bu Pazar Türkiye’nin 13 vilayetinde bir oyun var. 
Belki de 21 Temmuz faciasının baska bir perdesi açılmıs olacak.” diyerek DP’nin 
girmedigi bu seçimlerin sonuçlarının Türk demokrasisini tahrip edecegini 
belirtmislerdir. DP’liler özetle bu mitingde “ seçimlerin yargı gözetiminde yapılmasını, parti temsilcilerinin seçim komisyonlarında yer almalarını, oy pusulalarının seçimden hemen sonra yakılmayıp bir müddet muhafaza edilmesini” istemislerdir. 

Mitingin yapıldıgı tarihte Ticaret Bakanı Cemil Sait Barlas Aydın ilini ziyaret 
etmistir. Bakan Aydın Halkevi’nde çogu talebelerden olusan 80 kisilik topluluga 
konusurken dısarıdan Celal Bayar’ın geçisi sırasında Bayar’a yapılan alkıslarla sözü sık sık kesilmistir. Bakan burada halkın dertlerini dinlemis ve bunları not etmistir. Artırılan vergileri müdafaa etmis ve 120 bin memurun isten çıkarılmasının ülke ekonomisinin selameti için gerekebilecegini söylemistir.948 

Aydın mitinginden sonra Celal Bayar ve beraberindeki heyet Denizli’ye gitmek 
için hareket etmistir. Heyet yol üzerindeki Nazilli ilçesine de ugramıstır.949 Bunun üzerine Nazillili DP’liler hoparlörlü bir aracı kent sokaklarında dolastırarak miting yapacaklarını duyurmustur. DP binası önünde böylece izin alınmadan bir toplantı düzenlenmistir. Celal Bayar’ın konusması hoparlörle yayımlanmıstır. Bu arada 200 
metre uzaklıkta Halkevi hoparlörü de Ankara radyo nesriyatını yayımlamıstır. DP’liler buna kızmıs, Polis merkezine giderek yayının durdurulmasını istemislerdi. Polis bir girisimde bulunmayınca Halkevi’ne gidilmis, burada Halkevi Baskanı Rıfat Tuncer’le konusulmustur. Bunun üzerine radyo yayını kesilmistir. Ancak çeyrek saat geçmeden radyo yayını tekrar baslamıstır. Refik Koraltan sinirlenerek “Bu ne haddini bilmezlik, bu ne saygısızlık, burada Celal Bayar konusuyor, baska zaman yayın yapabilirler.” demistir. Sevki Hasırcı yanına 10–15 kisi alarak Halkevi’ne gitmis, burada çıkan arbedede halkevinin camları kırılmıstır. Anadolu gazetesinin iddiasına göre DP’li gurup Halkevi’nin kapısını kırıp hoparlör ve radyonun kabloları kopartmıstır. Küfürler savurarak orada bulunan iki kisiyi de dövmüstür. Bekçi vukuatı silah çekerek durdurabilmistir. Dayak yiyenlere doktor 10 gün is yapamaz raporu vermistir. Daha sonra olaya karısanlar mahkemeye sevk edilmistir. Sevki Hasırcı, Celal Bayar’la Denizli’ye gittiginden mahkeme bu kisinin zor kullanılarak mahkemeye getirilmesine karar vermistir.950 Sevki Hasırcı ve diger kisiler aleyhinde Nazilli’de dava açılmıstır. 

Mahkeme, CHP binasına zarar verdikleri ve orada bulunan Mahmut Kırpar ve Fahri Türksoy’u darp ve tahkir ettikleri iddiasıyla yargılanan Nazilli DP İlçe Baskanı Sevki Hasırcı ve arkadaslarının suçlarını sabit görerek Sevki Hasırcı’nın otuz sekiz gün hapis, magdurların her birine otuzar lira tazminat ödeme cezasına çarptırmıstır. Mahkeme sanıklardan Sabri Becerik ve Ali Aksoy’un üçer gün hapsine karar vermistir. Diger sanıklar ise berat etmistir.951 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

939 Demokrat İzmir, 9 Agustos 1948. 
940 Rıfkı Salim Burçak, age., s.161. 
941 Demokrat İzmir, 9 Ekim 1948. 
942 Demokrat İzmir, 07 Ekim 1948. 
943 Demokrat İzmir, 10 Ekim 1948. İzmir, Manisa, Balıkesir ve Mugla’dan yapılacak olan bu mitinge kafileler halinde katılımcı beklenmistir. 
944 Demokrat İzmir, 8 Ekim 1948. 
945 Demokrat İzmir, 17 Ekim 1948. 
946 Anadolu, 17 Ekim 1948. 
947 Anadolu, 18 Ekim 1948. 
948 Demokrat İzmir, 17 Ekim 1948. 
949 Anadolu, 17 Ekim 1948. 
950 Anadolu, 18 Ekim 1948. Demokrat İzmir, 18 Ekim 1948. 
951 Anadolu, 27 Ekim 1948. 


36 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

1946-1950 YILLARI ARASINDA AYDIN’DA SİYASAL YAŞAM BÖLÜM 24

1946-1950 YILLARI ARASINDA AYDIN’DA SİYASAL YAŞAM BÖLÜM 24


3.1.3. 1948 YILI KONGRELER,

Kösk Bucak Kongresi: 

CHP Kösk Bucak Kongresi 19 Aralık 1948 tarihinde Aydın CHP il idare Kurulu’ndan Bayan ikbal Germen’in baskanlıgında toplanmıstır. 

Yeni seçilen İdare Kurulu su isimlerden olusmustur: Yusuf Sökeli (Baskan), 
Fuat Çimen, İsmail Tekeli, Alim Agaç, Mahir Vural, Ahmet Yüksel, Hamit Evgin, Halit Sezer, Hamza Toker.754 

Ortaklar Kongreleri 

Ortaklar CHP köy kongreleri Kasım sonu itibariyle bitirilmistir. Kongrede 
ortaya konan dilekler sunlardır: 
- Camii ve suyollarına ait vakıf gelirlerinin köy idarelerine bırakılması saglanmalıdır. 
- Baska köy sınırlarında arazisi bulunanlardan yalnızca koruma vergisi alınmalıdır. 
- Germencik-Ortaklar yolu üzerindeki tahta köprüler ıslah edilmeli ya da yeniden insa edilmelidir. 
- Germencik’e Ziraat Bankası’nın bir subesi açılmalıdır. 
- Moralı-Germencik arasında kalan demiryolu sarampollerinin demiryolu idaresince temizletilmesi saglanmalıdır. 
- Bölgenin merkezi olan Ortaklar’da bölge köyleri istirak ettirilerek bir telefon santrali merkezinin kurulması saglanmalıdır. 
- Köy salmalarının adaletli olması, fakir olandan az; zengin olandan çok alınması 
istenmistir. Kongrelerde yapılan seçimler sonucunda idare kurullarına su isimlerden olusmustur: 

Dereköy: Adem Özen, Durmus Ali Özgen, Ali Yesilkaya, Kerim Sarı, Mehmet 
Pasalıoglu, Salih Özer, Ahmet Arıkan. 
Balatçık Köyü: Abdül Küçükkaya, Ali Dogan, Hasan Arıkan, Ali Acar, Alettin Yılmaz, Ali Yıldırım, Kamil Efe. 
Kızılcapınar Köyü: Mehmet Dursun, brahim Serin, Ahmet Metin, Sükrü Kırbas. 
Abdurrahmanlar Köyü: Ahmet Sahan, smail Sarı, Arif Bircan.755 
Gümüsköy: Durmus Kurnaz, Mehmet Bas, Yusuf Aktas. 

Gümüsyeniköy: Hasan Kılcı, Mustafa Ali Püsküllü, Sabri Çakal. 
Tekin Köyü: Emin Balyan, Emin Yılmaz, Zülfikar Eser.756 

Nesetiye Köyü Kongresi 

Kongre Dilekleri: 

- Köy camisinin her üç yılda bir Vakıflar daresince bakımının yapılması, ya da bunun için Vakıf daresi’nin köy içindeki gelirlerinin köy idaresine devredilmesi 
saglanmalıdır. 

- Köydeki çesmelerin ve çürük boruların degistirilmesi için boru temin edilmeli ve bunun bedeli köylülerce karsılanmalıdır. 
- Topraksız çiftçilere yakın bölgelerden toprak verilmelidir. 
- Oliver tipi B8 yarım demirli pulluklarının yedek parçaları ve uç demirleri satıs 
kooperatiflerince fazlaca bulundurulmalıdır. 
- Orman ve Tapulama kanunları köylü yararına tadil edilmelidir. 
- Ortaklar-Germencik sosesi Nesetiye duragından geçirilmelidir. 
- Nesetiye duragına yagmurlu günlerde tren bekleyen yolcuların sıgınacagı bir bekleme salonu yaptırılmalıdır. 
- Yirmi gündür halkı kibritsiz bırakan nhisar daresi piyasaya daha fazla kibrit 
sürmelidir. Kongrede İdare Kurulu’na: Hakkı Üstün, Ahmet Akkas, Halil Coskun, Adem Çırpan, Mehmet Yavuz, Mehmet Çetindag, Halil brahim Katırcı seçilmislerdir.757 
Ortaklar Bucak Kongresi 
15 Kasım 1948 tarihinde Ortaklar CHP Kongresi toplanmıstır. Kongre 
baskanlıgı’na A. Hamdi Öztürk, ikinci baskanlıga Hasan Arıkan, kâtipliklere Hüseyin Safak ve smail Giratay seçilmistir. Kongre dilek ve temenniler bölümünde partililer; Orman Koruma ve Köy kanunlarında halk yararına degisiklik yapılması, imar ve ihya edilmek üzere halka dagıtılan delicelik (Yabani ya da asılanmamıs zeytin) sahalarının açma müddetlerinin asgari bes yıla çıkarılması, Ortaklar Köy Enstitüsü içerisinde kalan henüz bina insa edilmemis incir bahçelerinin istimlâk edilmesinden kaçınılıp sahiplerine iade edilmesi, Köy Enstitüsü’nün elindeki fazla arazinin köylüye dagıtılması, köylüye motor ve yedek parça, ziraat aletleri temininin hızlandırılması,Ortaklar-Çamlık, 
Ortaklar-Aydın arasındaki mesafeyi aza indirecek yol çalısmalarının öne alınması, köy içerisinde yer alan cami gibi tasınmazların Vakıflar daresince onarılması ya da köy sınırları içerisinde bulunan vakıf mülk gelirlerinin bu isler için köy idarelerine bırakılması, Germencik’te Ziraat Bankası’nın bir subesi açılması, köy islerinin belli bir plan ve bütçeye baglı olarak yürütülmesi gibi taleplerde bulunmuslardır. Gizli oylama sonucu yapılan yeni dare Kurulu su isimlerden olusmustur: Orhan Taslı, Muharrem Pazarkuran, Ali Küçükkaya, Ahmet Kertmen, İsmail Demir, Ali Rıza Karabudak, Nazmi Tugrul.758 

Bozdogan İnebolu Kongresi 

22 Aralık 1948’de toplanan CHP İnebolu Kongresi’nde gizli oyla seçilen yeni 
İdare Kurulu su isimlerden meydana gelmistir: İskender Danyal, Baki Özkan, Hamdi Güner, Mehmet Eltimur, Fehmi Orhan, Süleyman Özdemir.759 
İncirliova Bucak Kongresi 

25 Nisan 1949’da yapılan CHP İncirliova Bucak Kongresi’ne Aydın Milletvekili 
Dr. Sabri Akın da katılmıstır. Kongre baskanlıgına Ekrem Çiftçi seçilmistir. 
Kongrede yeni seçilen İdare Kurulu’nda: Mahmut Oral, İzzet Ergün, Ali 
Akdogan, Abdül Kurt, Fevzi Çetin, Rıfat Balkan, Zülfikar Gündüz isimli kisiler yer 
almıslardır.760 

Umurlu Bucagı Kongresi 

CHP Umurlu Bucagı Kongresi, 4 Ocak 1949 tarihinde toplanmıstır. İdare 
Kurulu’na su isimler seçilmislerdir: Mustafa Solak, Mehmet Yalçın, Mehmet Coskun, Mahmut Posacı, Ahmet Gündogan, Rasit Çokasar, Hasan Tors, Halit Yagcı.761 

Koçarlı CHP Kongresi 

CHP Kongresi 11 Ocak 1949 tarihinde Koçarlı Halkevi’nde yapılmıstır. 
Kongrede Kaymakam, Belediye baskanı, DP Baskanı, Nüfus Müdürü, Ziraat ve Pamuk Memuru, Bıyıklı okulu ögretmenleri hazır bulunmuslardır. Kongreye Aydın’dan gelen Ekrem Çiftçi, Hüsnü Cihanoglu, Av. Osman Akçasu da katılmıstır. Kongrede dare Heyeti’nin çalısma raporu okunmustur. Hüsnü Cihanoglu konusmasında CHP’yi Atatürk’ün kurmus olduguna vurgu yapmıstır. İdare Heyeti seçiminden sonra kongre samimi bir hava içinde dagılmıstır.762 İdare Heyeti’ne kimlerin seçildigine dair herhangi bir bilgiye rastlanılmamıstır. 

Nazilli CHP Kongreleri 

Nazilli CHP mahalle kongreleri lçe dare Kurulu üyelerinin katılımıyla 
yapılmıstır. Karaçay Mahalle Kongresi 3 Aralık 1948 aksamı toplanmıstır. Kongre’nin açılısında bir konusma yapan CHP Nazilli lçe Baskanı Hulusi Çogullu sunları vurgulamıstır: “Partimizin sahdamarı ocaklarımızdır. Ocaklar çalısırsa partimiz ebediyen payidar olur. Biz, kudret ve kuvveti önce Ata’mızın yüksek manevi varlıgından sonra da ocaklarımızın çalısmalarından alırız. Bunu temin içinde ocak idare kurullarına seçilecek arkadaslarımızın çok çalısması lazımdır. Bugün iktidardayız ama karsımızda 18 tane muhalefet partisi var. Bunların kimilerinin de iddialı olduklarını göz önünde bulundurarak idare kurullarına seçilecek arkadaslarımızın manen ve madden çalısmayı ülkü edinecek insanlar olmasını istiyoruz. Sizler ne kadar çalısırsanız ve ne kadar muvaffak olursanız bizler de kendimizi o kadar muvaffak olmus sayacagız. 
Bize Atatürk’ten armagan olan bu eser ebediyen var olacak ve hiçbir tesebbüs ona gölge bile olamayacaktır. Kesinlikle olumsuz etkilere kapılmadan feragatle çalısmalıyız ve idealimizin muhafazası ugrunda gecenin ve gündüzün bizce farkı yoktur. Biz daima çalısacagız. Yasasın Cumhuriyet Halk Partisi…” 

Anadolu gazetesi kongrelerin bayram havası içerisinde geçtigi ifade etmistir.763 
Nazilli CHP Sümer Ocagı, Basma Fabrikası’nın varlıgı nedeniyle oldukça 
önemli idi. Bu ocagın kongresine Manisa, Aydın, Mugla, Denizli, İzmir’den gelen pek çok kisi katılmıstır. Kongre baskanlıgı’na Nazilli Belediye Baskanı Rıfat Tuncer, ikinci baskanlıga Ahmet Dikmen seçilmistir. Kongre Yeni Sinema Salonu’nda toplanmıstır. 
Daha önce yapılan DP Sümer Ocagı kongresinde CHP aleyhinde ileri sürülen 
suçlamalara kongrede cevap verilmistir.764 

Bozdoğan İlçe Kongresi 

Bozdogan CHP İlçe Kongresi 5 Ocak 1949 tarihinde toplanmıstır. Bozdogan’ın 
köylerinden, Aydın ve Nazilli’den gelenlerle 1000’e yakın vatandas kongreye istirak etmistir. Kongre baskanlıgına CHP Bölge Müfettisi Dr. Hulki Cura, ikinci baskanlıgı da Ekrem Çiftçi, kâtipliklere Nazilli CHP Baskanı Hulusi Çogullu ve Yenipazar CHP Baskanı Remzi Gürsoy seçilmistir. Kongreye sunulan CHP lçe İdare Kurulu faaliyet raporunda; 1947 yılında Bozdogan’da CHP’ye toplam 439 yeni üye kaydoldugu söylenmistir. Bir hafta önce Bozdogan’da yapılan DP lçe Kongresi’nde CHP’ye karsı söylenen agır sözlere karsı CHP İlçe Kongresi’nde su bildirinin yayımlanmasına karar verilmistir: “Haysiyet kırıcı ve kindar hareketlerden uzaklasarak millet ve memleket yararına yapılacak her türlü muhalefeti takdirle karısılacagımızdan asla süphe edilmemelidir.” 

Bozdogan DP Kongresi’nde CHP’ye karsı yapılan agır ithamlara verdigi yanıtta 
Hulki Cura: “Geçen hafta yapılan Bozdogan DP kongresinde memlekete ve CHP 
üyelerine karsı ithamda bulunulmustur. Bunu hiçbir vakit milli olgunluk ve siyasi 
terbiyemizle yorumlayamıyoruz. Biz CHP’liler memleket islerinde hiçbir vakit, hiçbir kimseyi kendimizden ayrı görmedik. Bu sebeple bu konusulanları, konusanların kendi siarlarının tebarüzü sayıyoruz. Böyle konusan arkadaslarımız kendilerini iktidar sevdasına kaptırmıstır. Böyle kötü sözler söyleyerek, toplantılar yaparak iktidara ulasamazlar. Eminim ki Türk milletin suuru ve izanı vardır. Çok agır sartlar altında memleketi canıyla, kanıyla kurtarmıs olan bu millet sırası geldiginde yine o dava ugrunda kanını akıtmaktan, canını vermekten çekinmeyecektir. Bu memlekete demokrasiyi getiren partimiz milletin itimadına mazhar oldukça yeni hizmetler yapmaya devam edecektir. Su nokta iyi bilinmelidir ki Türkiye Cumhuriyeti anarsi ocagı degildir. 
Burada canla, kanla iktidar alınmaz.”765 demistir. 

Demokrat İzmir gazetesi Bozdogan İlçe CHP Kongresi’nde 23 kisi bulundugunu 
söylemistir. Yine Bozdogan CHP İdare Kurulu’nun seçimle degil atamayla is basına geldigini iddia etmistir.766 

Yapılan seçimler sonunda: Mustafa Agaoglu, Ahmet Sahin, Nurettin Karakas, 
Tevfik Toker, Nazmi Aysan, Mustafa Karaçay, Hasan Özdemir, Mehmet Özbay, Cemal Taygan yeni İdare Kurulunu oluşturmuştur.”767 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

754 Anadolu, 21Aralık 1948. 
755 Anadolu, 24 Kasım 1948. 
756 Anadolu, 15 Aralık 1948. 
757 Anadolu 17 Kasım 1948. 
758 Anadolu 7 Ocak 1949. 
759 Anadolu 24 Aralık 1948. 
760 Anadolu 27 Nisan 1949. 
761 Anadolu 06 Ocak 1949. 
762 Demokrat İzmir, 13 Ocak 1948. 
763 Anadolu, 8 Aralık 1948. 
764 Anadolu, 17 Ocak 1949.
765 Anadolu, 10 Ocak 1949. 
766 Demokrat İzmir, 7 Ocak 1949. 
767 Anadolu, 10 Ocak 1949. 

25 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

1946-1950 YILLARI ARASINDA AYDIN’DA SİYASAL YAŞAM BÖLÜM 23

1946-1950 YILLARI ARASINDA AYDIN’DA SİYASAL YAŞAM BÖLÜM 23



3.1.2. 1947 YILI KONGRELERİ 

VII. Kurultayı 

CHP’nin Aydın kongrelerine geçmeden önce önemli sonuçları olan ve CHP’de 
degisime yol açacak olan CHP VII. Kurultay’ı hakkında kısaca bilgi vermek 
gerekmektedir. “Kurultay 17 Kasım 1947 tarihinde toplanmıs ve on dokuz gün 
sürmüstür. Burada oldukça önemli kararlar alınmıstır. Kurultayda Genel Baskanlık Divanı kaldırılarak yerine kurultayca seçilen 40 üyeli "Parti Divanı" getirilmistir. 12 kisilik Genel İdare Kurulu'nun, Parti Divanı arasından seçilmesi esas olarak belirlenmistir. Cumhurbaskanlıgı ile CHP Genel Baskanlıgı'nın aynı kiside birlesmesi uygulamasına yeni bir biçim verilmis; parti genel baskanı Cumhurbaskanı kaldıgı sürece, baskan olarak bütün yetkileri kurultay tarafından seçilen genel baskan vekiline devretmesi hükmü tüzüge konulmustur. Böylece Genel Baskan Vekilligi parti içinde çok önemli bir konuma gelmistir. Yapılan baskan vekilligi seçimde nönü'nün adayı Hilmi Uran 646 delegeden 328'inin oyunu almıstır. Recep Peker ise 159 oy alabilmistir. Kurultayda ayrıca, yıllarca uygulanan merkezden atama yönteminden vazgeçilerek tüm parti örgütlerinin seçimle isbasına gelmesi ilkesi benimsenmistir. Partinin milletvekili adaylarının yüzde 70'inin yerel örgütlerce belirlenmesi ilkesi getirilmistir. Partiye girme 
yası 22'den 18'e indirilmistir. Kurultayda, Altı Ok yeniden ele alınmıs ve Devletçilik ilkesi yeniden tanımlanırken, özel girisime önem veren bir anlayıs benimsenmistir. Bu kurultayda nönü ilk kez "oybirligi" olmaksızın genel baskan seçilmistir. nönü, 645 delegeden 595'inin oyunu almıstır. Seçimde, resmen aday olmamasına ragmen Recep Peker'e 25 oy çıkmıstır. 40 kisilik Parti Divanı seçimleri gizli oy usulüyle yapılmıstır.” 

Seçimlere 18 liste ile gidilmistir. Belirlenen Parti Divanı, CHP Genel Sekreterligi’ne Tevfik Fikret Sılay'ı getirmistir. Gazeteci-Yazar Hikmet Bila'ya göre; CHP VII. Kurultayı'nda, yeni tüzügüyle ‘demokratiklesmis’, yeni programıyla ‘demokrat’lasmıstır.738 

Ortaklar ve Baglı Köy Kongreleri 

1 Ekim 1947’de toplanan Ortaklar Kongresi’nde üreticiyi koruyan 7 Eylül 
kararlarının alınmasından duyulan memnuniyet ifade edilmistir. Kongre’nin dilekler ve temenniler bölümünde su konular dile getirilmistir: 
- Nebati yaglardan alınan muamele vergisi kaldırılmalıdır. 
- Köy ögretmenlerinin ücretleri iyilestirilmeli ve terfi isleri düzenlenmelidir. 
- Köy ögretmenleri ve saglık memurları için köy ortak mallarından yapılan istimlâk bedelleri ödenmelidir. 
Kongrede dare Kurulu üyeliklerine: İsmail Girantay, Hasan Karan, Osman Demiral seçilmislerdir. 739 

Aydın Merkez Köy Kongreleri 

1947 yılı Ekim ayının ilk haftası yapılan Aydın CHP köy ocak kongrelerine 
CHP’li milletvekilleri de katılmıstır. Aydın Merkez mahalle kongreleri ise CHP Bölge Müfettisi, Bursa Milletvekili Dr. Talat Simer ve diger milletvekillerinin ve de Belediye baskanlarının istirakiyle yapılmıstır. Kongrelerde İsmet İnönü’yü baglılık ifade eden sloganlar atılmıstır.740 

Nazilli Kongresi 

28 Aralık 1947 tarihinde binlerce kisinin katılımıyla Nazilli CHP lçe Kongresi 
yapılmıstır. Yeni seçilen CHP dare Kurulu, 31 Aralık 1947 tarihinde toplanarak kendi arasında isbölümünü gerçeklestirmistir. Nazilli CHP Kongresi’nde parti delegelerinden Mustafa Dövez imzasıyla bir takım dilek ve talepler sunulmustur. Kongrede bu talepler üzerinde görüsmeler ve konusmalar olmustur: 

“ Hukuk işleri,

En basit davanın aylarca hatta yıllarca devam etmesi adaletin tam manasıyla 
tecellisini engellemektedir. Dava uzadıkça taraflar yeni delil ya da sahitlerle davanın konusunu ya da seyrini degistirmektedir. Bu durum yargıçlarımızın isabetli karar vermesini engellemektedir. Haklının hakkını adalet yoluyla alabilmesi böyle uzun ve külfetli olunca bilhassa ihtiyacını günlük kazancıyla temine mecbur olan köylü ve fakir vatandaslar günlerce mahkeme kapılarında bekleyip is güçlerinden kalmaktansa davayı yarıda terk edip, mahkemeye gitmeyi bırakmaktadır. 

Orman ve Kereste isleri, 

Yüzyıllardan beri harp içinde bulunmamızdan harap bir memleket miras aldık. 
Yunan isgalinde pek çok sehir ve köyümüz yanmıstır. Bu yüzden yurdumuzun her yerinde bina buhranı vardır. Yine mübadeleyle baska ülkelerden gelen insanlarımızla birlikte bina ihtiyacı gittikçe artmaktadır. Ancak milletimiz bugünkü Orman Kanunu ve ifade edilen güçlükler nedeniyle kereste fiyatları çok yüksektir. Bu durum ülkemizde imar çabalarını sekteye ugratmaktadır. Özellikle fakir köy halkı bu nedenle ev yapmamakta, magaraya benzer izbelerde yasamaya mecbur kalmaktadır. Devlet kereste fiyatlarını bu denli artırarak ormanları korumak istiyorsa, ormandan evvel insanı korumalıdır. 

Kimsesiz Çocuklar, 

Annesiz babasız ya da sokaga terkedilmis çocukların bakılması, barındırılması, 
egitimlerin saglanması, ihtiyaç duydukları sefkat ve sevginin gösterilmesi devletin görevidir. Buna benzer çocuklar için evvelce açılmıs daha sonra kapatılmıs olan yatılı ve sanat kısmı da bulunan Darüleytamlar yani yetim mektepleri yeniden her vilayette açılmalı ve bu çocuklar devletin himayesine alınarak tahsil ve terbiye görmüs, sanat sahibi insanlar olarak yetistirilmelidir. 

Tıbbi İlaç Temininde Yasanan Sorunlar, 

İlaçlar çok pahalıdır. Tedavisi uzun süren ve devamlı ilaç kullanmak zorunda 
kalan fakir vatandaslar ilaç parası temin etmek için ev esyalarını satmaga mecbur kalmaktadır. Yine ilaçlar eczanelerde kolayca bulunamamaktadır. thal yoluyla gelen ilaçlar adaletli ve dengeli sekilde ülke içine dagıtılamadıgından kimi yerlerde ciddi ilaç sıkıntısı yasanmaktadır. Yine ilaç temininde karaborsacılık yapan eczaneler hakkında gerekli kanuni yaptırımlar uygulanmalıdır.”741 

Kongrede yapılan seçimlerle CHP Nazilli İlçe İdare Kurulu su üyelerden 
oluşmustur: Avukat Hulusi Çogullu (Baskan), Âlim Mumcu (Muhasip-Kooperatif 
Müdürü), Nedim Yıldırım (Sekreter-Tüccar), Rıfat Tuncer (Murakıp-Belediye Baskanı), Sevki Yıldız (Murakıp-Operatör Dr.), Futuhat Toker (Üye- Nazilli Basma Fabrikası Müdürü’nün esi), Cengiz Özkavruk (Üye- Doktor), Nuri Sarıkahya (Üye-Tüccar), Haydar Bilgin (Üye-Tüccar). 

Kadınların 1930’lu yılların baslarında almıs oldukları seçme ve seçilme haklarını 
kullanma konusundaki ürkekligi 1947 yılından itibaren üzerlerinden atmaya 
basladıklarını görmekteyiz. Nitekim Nazilli’de ilk defa idare kuruluna bir bayan 
seçilmistir. Bu bayan, Nazilli Yardım Sevenler Dernegi ve Sümer Kızılay Subesi İdare Kurulu üyesi olan Fütuhat Toker hanımdır.742 

Aydın Merkez İlçe Kongresi 

Kongre, Atatürk’ün manevi huzurunda yapılan saygı durusuyla açılmıstır. 
Kongre Baskanlıgı’na Ekrem Çiftçi seçilmistir. Kongrede İdare Kurulu’nun faaliyet raporu okunmus ve kabul edilmistir. Kongre dilek ve temenniler kısmında su baslıklar altında konusmalar yapılmıstır: 

- İktisadi sura derhal toplanmalıdır. 
- Orman Kanunu yenilenmelidir. 
- Zeytinyagı isleri yeniden düzenlenmelidir. 
- Aydın’da bir lise açılmalıdır. 
- Kız Enstitüsü binası yapılmalıdır. 

Kongrede dare Kurulu’na: Cihan Orhan Çiftçi, Naim Türköz, Kazım Aydınel, 
Rüstü Baskoru, Mahmut Oral, Mahmut Posacı, Mahmut Sökeli seçilmislerdir. 
CHP Genel Kurultayı’na Aydın CHP namına katılan delegeler, kurultaydaki 
havayı kongrede yapmıs oldukları konusmalarla aktarmıslardır. Kongreden sonra bir heyet, kongre adına yasamını yitiren Milletvekili Emin Arkayın’ın ailesine taziyelerini sunmustur.743 

Kuşadası Kongresi 

CHP Kusadası Kongresi, 09 Ocak 1948 tarihinde ögleden sonra toplanmıstır. 
Kongereye büyük bir halk kitlesi ile Kusadası Kaymakamı, CHP Divan Üyesi Mehmet Orhon, CHP zmir İl İdare Kurulu Baskanı Av. Nazif Çagatay, İzmir İl İdare Kurulu üyelerinden General Fevzi Akarçay, Safa Kasapoglu, Av. Necdet Öktem de katılmıstır. 
Kongre baskanlıgına Mehmet Orhon seçilmistir. Kongrede faaliyet raporu okunmus ve kabul edilmistir. Geçmis dönemin hesapları incelenerek onaylanmıstır. Kongre’de dilek ve temenniler bölümünde de su konular konusulmustur: 

—Tütüncülerden kesilen % 5’lik paralarla tütüncülerin menfaatlerini koruyacak 
müessesler tesis edilmelidir. 
—Kusadası’nda içme suyu sorunu bir an önce çözülmelidir. 
—Tütün ekimine izin verilecek tarlalar biran evvel tespit edilmelidir. 
—Tohumluk temininde çiftçiye yardımcı olunmalıdır. 
—Kusadası-Selçuk arası sose yol bakılmalıdır ve bu yoldaki köprüler acilen tamir 
edilmelidir. 
—Kusadası’nda yeni bir Halkevi binası yapılmalıdır. 
—Hükümet dairelerinde islerin hızla görülmesi saglanmalıdır. 
İlçe Kaymakamı dile getirilen sorunlar üzerine bir konusma yapmıstır. 
Kongre’den sonra CHP Genel Sekreterligi ve Cumhurbaskanı’na baglılık telgrafı 
çekilmistir. 

Kongre sonunda İdare Kurulu asil üyeliklerine: Ali Denizel, Sükrü Aksoy, Sükrü 
Ok, Hasmet Akdogan, Mustafa Berberoglu, Ali Sarıoglu, Mustafa Duyar; 
İdare Kurulu yedek üyeliklerine: Esat Ekmekçi, Ahmet Güntürkün, Hüseyin Bilgin, Yusuf Gökse, İbrahim Onur, Musa Demir, Ali Soysal, Azmi Güvenç, Hasan Kaptanoglu;

İl Kongresi asil delegeliklerine: Ali Denizel, Hasmet Akdogan, Rıfat Baran, Sükrü 
Aksoy, Naci Akdogan, Ahmet Sabri, Ali Sarıoglu, Mustafa Berberoglu; 

Yedek delegeliklere de: Faruk Alp, Sükrü Ok, Hüseyin Bilgin, Asım Öner, Hasan 
İzmirli, Ali Sosyal, Sıtkı Özgür, Ali Taskıncay seçilmislerdir.744 

Koçarlı Kongresi 

12 Ocak 1948 tarihinde toplanan CHP Koçarlı Kongresi’ne 77 delegenin tamamı 
istirak etmistir. Aydın ve çevreden gelen onlarca misafir de kongreyi izlemistir. 
Kongrede Atatürk’ün manevi huzurunda saygı durusu yapılmıs, smet nönü’ye baglılık dile getirilmistir. DP tarafından yapılan “Memleketin % 90’ı Demokrattır.” açıklamaları yalanlanmıstır. Durumun bunun tersi oldugu ifade edilmistir. Kongre’de “köylerin okul, köprü, yol ihtiyaçlarının giderilmesi için köylülerin üzerine haddinden fazla salma salındıgı ifade edilmis, salmaların makul çizgiye çekilmesi ifade edilmistir. Kongre baskanlıgına Ekrem Çiftçi yapmıs ve kongre’de yaptıgı konusmada CHP’nin ekonomi politikaları ve Halkçılık düsüncesi üzerinde durmustur. 

Kongre sonunda İlçe İdare Kurulu’na: Zeki Yunus, Hamit Pehlivan, Halil Sahin, Hakkı Urgan, Arif Sahinci, Vecihi Zer, Galip Sahinci, Mustafa Cihanoglu, Mehmet Çoban seçilmislerdir.745 

Çine Kongresi 

15 Ocak 1948 tarihinde baslayan Çine CHP Kongre baskanlıgına Ekrem Çiftçi 
seçilmistir. Kongreye CHP Merkez lçe Baskanı Hüsnü Cihan, CHP Müfettisi Cemal Karamugla, Aydın Halkevi Baskanı Ziya Eren ve çevre köylerden gelen yüzlerce kisi katılmıs ve kongrede 40 delege hazır bulunmustur. 

Kongre dilek ve temenniler bölümünde yapılan konusmalarda; gazyagı satısının 
serbest bırakılması, köy salma ve koruma paralarının uygun seviyeye çekilmesi, köylü üzerinden yol, köprü, okul insa etme yükümlülüklerinin kaldırılması istenmistir.” Ziya Evren Kongre’de yaptıgı konusmada CHP’nin Çine’de zayıfladıgı iddiaların reddetmis, bu iddialar karsısında CHP’lilerin daha çok çalısması gerektigini belirtmistir. 

Kongre’de yeni seçilen İlçe İdare Kurulu: Nuri Güngör, Osman Balaban, Kamil 
Uzun, Ahmet Gedikoglu, Ekrem Eroglu, Hüseyin Kenar, Hidayet Yavasoglu, ismail Çelik, Osman Gültekin, Mustafa Ambarcı isimlerinden olusmustur.746 

Germencik Kongresi 

CHP Germencik Kongresi, 6 Mart 1948 tarihinde İl İdare Kurulu müsahitleri 
Av. Süleyman Eraydın ve Mustafa Güven huzurunda toplanmıstır. Kongrede yapılan konusmalarda halkın bayındır bir yurt, müreffeh bir millet istedigi; bunu, millete istiklal kazandıran ve ülkeye demokrasi ve cumhuriyet getiren CHP’nin getirebilecegi vurgulanmıs ve 25 yıllık maziye sahip CHP’nin milletin ümit kaynagı oldugu ifade edilmistir. Kongre’de ilçeye alınacak elektrik motorları için hükümetçe dövizle is yapma müsaadesinin verildiginin açıklanması ilçede büyük sevinçle karsılanmıstır. 

Kongre’de İlçe İdare Kurulu’na: 
Ahmet Özaydın, Neset Zincirci, Nuri Zincirci, İsmail Pekcan, Hilmi Özkan, Mehmet Peynirci, Yasar Adalı, Hamdi Kızılcık, Ahmet Oguz seçilmislerdir.747 

Aydın İl Kongresi 

3 Nisan 1948 tarihinde yapılan Aydın CHP l Kongresi’ne, CHP Genel Baskan 
Vekili Hilmi Uran da davet edilmistir.748 Ancak Hilmi Uran kongreye istirak 
edememistir. Kongre 74 delegenin tam istirakiyle toplanmıstır. Kongreye Aydın 
milletvekilleri ile CHP Mugla teskilatından bir heyet istirak etmistir. Kongrenin 
yapılacagı gün 1000 kisilik toplantı salonu tamamen dolmustu. Kongre, okunan İstiklal Marsı’nın ardından CHP l dare Kurulu üyesi Ekrem Çiftçi’nin konusmasıyla açılmıstır. Kongre baskanlıgı’na Bursa Milletvekili Talat Seçer, ikinci baskanlıga Hulusi Çogullu, kâtipliklere Adil Azbazdar ve Rıza Ugur seçilmistir. Okunan çalısma raporunda geçen son yılda CHP’ye 3.160 yeni üye kaydı yapıldıgı; 1948 yılı Nisan ayı itibariyle Aydın CHP’ye 43.083 üyenin kayıtlı oldugu belirtilmistir. Kongre üyeleri tarafından daha sonra sehitler abidesine çelenk konulmus, delegeler serefine kongrenin yapıldıgı aksam sehir gazinosunda 300 kisilik ziyafet verilmistir. 

Kongre’de Parti’den 

- Aydın ilinde mutlaka bir lise açılmalısı, 
- Aydın ilinde yeni bir parti binası yapılması, 
- Toprak Kanunu’nun biran önce uygulanması, 
- Orman ve Evkaf islerinin düzene konması, 
- Zeytinyagı ihracatının serbest bırakılması,749 
- Halkın saglıgıyla ilgili olarak sabun fiyatlarının ucuzlaması için kostik temini ve bunun satısın en azından zeytin bölgesi olan Aydın ilinde serbest bırakılması gibi talepler bulunulmustur.750 

Kongre Baskanı Seçer: “İktidar partisi olarak iktidarı bırakmamak için çok 
çalısmalıyız. Demokrat Partili arkadaslarımızın tahriki bizi daha çok çalısmaya sevk etmistir. Onların bizlerden iktidarı almak için çalısması haklarıdır. Bizim de vermemek vazifemizdir.” seklinde konusmustur. Bu sözler salonda bulunan DP’lilerce de alkıslanmıstır. Kongrede davetli olarak bulunan DP İl İdare Kurulu Baskanı Etem Menderes, Dr. Seçer’i konusmasından sonra elini sıkarak tebrik etmistir.751 Kongrede seçilen Yeni idare Kurulu su isimlerden olusmustur: Ekrem Çiftçi, Abdurrahman Akkor, Dr. Sabri Akın, Avukat Osman Akçasu, Av. ihsan Uzman, Ziya Evren, Mustafa Gören, Bayan kbal Germen, Nuri Arıkan, Rıza Öztürk.752 CHP Aydın l dare Kurulu kendi arasında yaptıgı is bölümü sonrası: Ekrem Çiftçi baskanlıga, Abdurahman Akkum saymanlıga, Mustafa Güven kâtip lige, Ziya Evren Aydın Halkevi baskanlıgına getirilmistir.753 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;


738 Bila, H. CHP (1919-1999), s.128. 
739 Anadolu, 1 Ekim 1947. 
740 Anadolu, 5 Ekim 1947. 
741 Anadolu, 9 Ocak 1948. 
742 Anadolu, 4 Ocak 1948. 
743 Anadolu, 6 Ocak 1948. 
744 Anadolu, 11 Ocak 1948. 
745 Anadolu, 14 Ocak 1948. 
746 Anadolu, 17 Ocak 1948. 
747 Anadolu, 8 Mart 1948. 
748 Anadolu, 24 Mart 1948. 
749 Anadolu, 5 Nisan 1948. 
750 CHP Aydın il Kongresi(3.04.1948), ilçe Kongrelerinden Gelen Dileklerin Özeti, s.4. 
751 Anadolu, 5 Nisan 1948. 
752 Anadolu, 4 Nisan 1948. 
753 Anadolu, 11 Nisan 1948. 

24 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

1946-1950 YILLARI ARASINDA AYDIN’DA SİYASAL YAŞAM BÖLÜM 22

1946-1950 YILLARI ARASINDA AYDIN’DA SİYASAL YAŞAM BÖLÜM 22



III. BÖLÜM: ÇOK PARTİLİ YAŞAMA GEÇİŞ SÜRECİNDE SİYASİ PARTİLERİN AYDIN İL ve İLÇE KONGRELERİ 

3.1. CHP KONGRELERİ

3.1.1. 1946 YILI KONGRELERİ 

CHP il kongrelerini iki yılda yapmıstır. Aydın’da CHP çok partili yasama 1944 
yılı kongrelerinde olusmus kadrolarıyla girmistir. Çok partili yasama geçisle birlikte CHP Aydın il teskilatı ilk kongrelerini 1946 yılında yapmıstır. 1948 senesinden itibaren kongreler çok partili yasama geçisin etkisiyle her yıl yapılmaya baslanmıstır. Ocak kongrelerinden seçilen delegeler bucak kongresini, bucak kongrelerinden seçilen delegeler ilçe kongresini, ilçe kongrelerinden seçilen delegeler il kongresini, il kongrelerinden seçilen delegeler, parti büyük kongresini olusturmuslardır. Çok Partili yasama geçis sürecinde CHP, 1946 yılı büyük kongresini, il kongrelerinin yapılmasını beklemeden gerçeklestirmistir. Bu kongre, CHP’nin II. Olaganüstü Kurultayını olusturmus ve 10 Mayıs 1946 tarihinde toplanmıstır. Parti Genel Baskanı ve Cumhurbaskanı İsmet İnönü, kurultay konusmasında, yeni seçim kanununun yasalasmasından sonra seçimlere gidilecegini açıklamıs ve “serbest seçim hedefimizdir” demistir. Olaganüstü kurultayda, tüzük degisikligine gidilmistir. ‘Degismez genel baskan’ ifadesi, ‘genel baskan’ olarak yeniden düzenlenmis; genel baskanın dört yıl süre için parti milletvekilleri arasından seçilme ilkesi getirilmistir. Bu çerçevede yapılan genel baskanlık seçiminde, İnönü, 708 oy alarak tekrar genel baskan 
olmustur. CHP’nin V. Kurultay’ında olusturulan ‘Müstakil Grup’ da çok partili 
yasamda birlikte islevini yitirdigi gerekçesiyle kaldırılmıstır. 

Ocak Kongreleri 

CHP’nin mahalle ve köy teskilatları ocakları olusturmustur. Bu teskilatların 
kongreleri güz ayları içerisinde yapılıp bitirilmistir. CHP kongrelerinde, vatandaslara serbestçe ve her konuda konusabilme imkânı tanınmıstır. Bu yönüyle kongrelerin oldukça demokratik bir ortamda gerçeklestigi söylenebilir. Kongre seçimleri yine aynı serbestlik içerisinde yapılmıstır. Partinin 1946 yılı köy kongrelerinde kürsüye gelen köylüler su isteklerde bulunmustur: 

- Köy İhtiyar Kurulları tarafından köylüden alınan fazla salmalar makul seviyeye çekilmelidir. 
- Orman Kanunu’nda düzeltme yapılmalı; ormana yakın köylerin de yakacak temin etme amaçlı ormandan yararlanması saglanmalıdır. 
- Tapusuz arazi ve mülklerin tapulandırılması için gerekli çalısmalar hızlandırılmalıdır. 
- Vakıflar İdaresi’nin sorumlulugundaki cami, köprü ve suyollarını onarması saglanmalıdır. 
- Köy okullarına yapılan tahsisat artırılmalıdır. 
- Çay taskınlarının ekim ve yerlesim alanlarına verdigi zararlar önlenmelidir. 
- Sıtma ile savas memurları yavas çalısmakta ve sıtmalı hastaların tedavisine hemen baslanmamaktadır. 

Baslanan tedavilerde ise önemsenmeyerek agır yapılmaktadır. 
Bu hususta gerekli tedbirler alınmalıdır.723 

Aydın Merkez lçe mahalle ocak kongrelerine, CHP Bölge Müfettisi, il ve ilçe 
CHP idare kurulları ve Belediye Baskanı da istirak etmistir. Kongrelerde devrimci Halk Partisi’ne, Milli Sef’e ve Cumhuriyet hükümetine baglılık ifade edilmistir. Anadolu gazetesi 1946 yılı ocak kongrelerinin diger yıllara göre daha çok kalabalık geçtigini belirtmistir. Bu kongrelerde genelde Aydın kent merkeziyle çogunlugu egitim sorunlarıyla ilgili dilekler ön plana çıkmıstır: 
- Aydın’da lise açılmalıdır. 
- Kız Sanat Enstitüsü’nün binası biran önce yapılmalıdır. 
- Kent merkezindeki ilkokul sorunu çözülmedir.724 
Nazilli CHP’nin kimi mahalle kongrelerine, Aydın Milletvekili Emin Bilgen, 
İlçe Kaymakamı, Askerlik Subesi Baskanı, neredeyse mülki erkânının tamamına yakını ve Demokrat Parti İlçe Mütesebbis Heyeti de katılmıstır.725 Kasım sonu itibariyle Nazilli bucak ve köy CHP kongreleri bitirilmistir.726 

İlçe Kongreleri,

 Karacasu Kongresi 

CHP Karacasu kongresi Aydın Bölge Müfettisi ve İzmir Milletvekili Hulki Cura 
baskanlıgında, Milletvekili Emin Bilgen ve Aydın CHP İl İdare Kurulu ve Karacasu 
Kaymakamı’nın katılımıyla 1 Aralık 1946 tarihinde toplanmıstır. Anadolu gazetesinin anlatımına göre ilçenin 25 köy ocagından gelen delegelerden baska misafirlerle kongrenin yapıldıgı salon dolmus, kalabalık dısarı tasmıstır. Kongreye katılanlar, CHP’ye baglılıklarını dile getirmistir.727 

Bozdogan Kongresi 

Kongre, Hüseyin Hulki Cura, Emin Bilgen ve CHP Aydın il idare kurulu üyesi 
Mustafa Güven’in nezaretinde 4 Aralık 1946’da toplanmıstır. Kongre Atatürk aziz ruhu için yapılan saygı durusuyla baslamıstır. Kongrede ilçe idare kurulunun çalısma raporu okunmus ve kabul edilmistir. Hesaplar tetkik edilerek kabul edilmistir. Köylünün mahsulünün para etmesi ve yavas yavas borçtan kurtulmaya baslamasından dolayı kongrede Recep Peker hükümetine tesekkür edilmistir.(*) 
(*) Bu hükümet, döneminde Akçay üzerine setler yapılmak suretiyle bu derenin taskın zamanlarında tarım alanlarına zarar vermesi önlenmistir. 

Kongreden Milli Sef’e baglılık telgrafı çekilmistir. İlçe İdare Kurulu’na seçilenler sunlardır: İsmail Hakkı Tarhan, Kazım Selçuk, Ahmet Purin, Nurettin Karatas, Tevfik Sener, Kemal Tugrul, Halil Çetinkaya.728 

Çine Kongresi 

Çine Kongresi, CHP Bölge Müfettisi Dr. Hüseyin Hulki Cura’nın baskanlıgında 
5 Aralık 1946 tarihinde toplanmıstır. Kongre, Ebedi Sef’in huzurunda saygı durusuyla açılmıstır. Kongrede CHP lehinde sık sık tezahüratta bulunulmus ve Milli Sef’e baglılık sloganları atılmıstır. Katılımcılar, zeytinyagından alınan muamele vergisinin derhal kaldırılması istenmistir.729 Kongrede seçilen yeni idare heyeti su isimlerden olusmustur: Av. Sadık Karacaoglu, Osman Balaban, Nuri Güngör, Hidayet Yavasoglu, Kazım Akın, Hüseyin Kenar, Süleyman Yılmaz.730 

Nazilli Kongresi

CHP Nazilli Kongresi, Hüseyin Hulki Cura baskanlıgında 6 Aralık 1946’da 
toplanmıstır. Kongreye Aydın Milletvekili Emin Bilgen, CHP l dare Kurulu Baskanı Abdurrahman Akkum ve dare Kurulu üyelerinden Ekrem Çiftçi ile ilçe kaymakamı da katılmıstır. Dilekler kısmında kongrede atesli tartısmalar olmustur. CHP Horsunlu Delegesi Kemal Arsenal’in yaptıgı konusma takdir toplamıstır. Kongrede, çiftçileri borçtan kurtaran 7 Eylül kararlarından dolayı Milli Sef ve Basbakan Recep Peker’e tesekkür telgrafı çekilmesine karar verilmistir.731 lçe dare Kurulu’na seçilenler söyledir: Haydar Bilgen, Rıfat Tuncer, Nedim Yıldırım, Âlim Mumcu, Ragıp Tapucu, Dr. Ragıp Alptuna, Ahmet Sosyal.732 

Söke Kongresi 

Söke CHP Kongresi, Kazım Göktepe’nin baskanlıgında 6 Aralık 1946’da 
toplanmıstır. Kongreye Hüseyin Hulki Cura, Aydın Milletvekili Nuri Göktepe, CHP İl İdare Kurulu üyeleri, lçe Kaymakamı ve daire müdürleri de katılmıstır. Kongrede Ebedi Sef için saygı durusunda bulunulmus, Milli Sef’e baglılık tezahüratları yapılmıstır. Söke Halkevi Baskanı Pertev Börtçene Halkevi’nin 1 yıllık faaliyetlerini anlatmıs ve Söke’ye derhal bir halkevi binası yapılması gerektigini söylemistir. Kongrede kimi köylü çocuklar beklenti ve hayalleriyle ilgili konusmalar yapmıstır. 

Seçimler sonrasında dare Kurulu su sekilde olusmustur: Eyüp Özbas, Kazım Göktepe, Adil Azbazdar, Osman Düle, Hilmi Pastacı, Hilmi Altındag, Hilmi Fırat.733 

Aydın Merkez İlçe Kongresi 

CHP Aydın Merkez İlçe Kongresi 10 Aralık 1946 tarihinde toplanmıs ve samimi 
bir hava içerisinde geçmistir. Dr Sabri Akın, kongrede yaptıgı konusmada zeytinliklerin Orman Kanunu’ndan ayrı hükme baglanması gerektigini vurgulamıs ve bu yapıldıgı ve köylüye kredi saglandıgı takdirde yıllık 7–8 bin ton olan zeytinyagı üretiminin 20–25 bin tona çıkabilecegi belirtmistir. Kongrede 7 Eylül kararlarının alınmasından dolayı olusan memnuniyet dile getirilmistir.734 

Aydın İl Kongresi 

CHP Aydın İl Kongresi, 27 Aralık 1946 tarihinde toplanmıs ve kongreye 
Hüseyin Hulki Cura, Aydın Milletvekili Avukat Neset Akkor, ilin daire amirleri ve ilin degisik yerlerinden gelen partililer katılmıstır. Kongreyi CHP l Baskanı Abdurrahman Akkum açmıs ve kongre Atatürk’ün aziz hatırası için saygı durusuyla baslamıstır. Kongre baskanlıgına Dr. Sabri Akın, ikinci baskanlıga Fuat Duruk, kâtipliklere Ali Rıza ve Kemal Tugrul seçilmistir. İl İdare Kurulu faaliyet raporunda: “CHP’yi milletin en ümitsiz günlerinde Atatürk kurmustur. nönü ise inkılâpçıdır ve bu partimizi dipdiri ayakta tutmustur. Partimize karsı duydukları vefa ve kadirsinaslıgı Aydınlılar son üç seçimde belli etmistir. Kuruldugu günden bu yana memlekette demokrasi hareketlerinin gelisme ve ilerlemesi için çabalayan partimizin samimiyetine Milli Sef’imizin yakın geçmiste vermis oldugu Hatay nutku belig bir örnektir.” denmistir.735 Yine raporda II. Dünya Savası’nın altı yıl sürmesi, savas bittikten sonra kimi yerlerde çatısma risklerinin 
devam etmesi ve mahallî çatısmaların baslaması ve ülkemiz toprakları üzerinde kimi yersiz isteklerin dile getirilmesine ragmen ülkemizde sükûnet ve emniyetin devam ettigi belirtilmistir. Raporda devamla “Dünyada her gün bir baska türlüsü tecelli eden ve artan ihtiras selleri önünde, varlıgımızı korumak için en büyük güven kaynagımız olan his ve karar birligine inanıyor, milli istiklal ve toprak bütünlügümüzün bekçisi olan kahraman Türk orduna güveniyoruz.” denmistir. CHP’nin Anadolu ve Rumeli Müdafaa-ı Hukuk Cemiyetine dayandıgı, vatanın kurtulusunda görev aldıgı, inkılâpların banisi oldugu raporda belirtilen diger bir noktaydı. “CHP sadece geçmisiyle övünen parti degildir. Yurdu en ücra köylerine kadar, dünyanın en mamur ve medeni memleketleri seviyesine çıkarmak azmindedir.” Faaliyet raporunda CHP’den istifa edip DP’ye geçtigi söylenen kisilerin çogunun, CHP’de kaydının olmadıgı ve DP’nin kurulmasına ragmen CHP üye kayıtlarının artarak devam ettigi vurgulanmıstır.736 

Kongrede Milli Sef’e, TBMM’ye ve CHP hükümetine ve parti büyüklerine baglılık ve güven arz edilmistir. 7 Eylül kararlarının köylüye ve müstahsile ferahlık getirdigi bildirilmistir. 

Kongrede parti temsilcilerinin dilekleri su baslıklar altında toplanmıştır: 

- Aydın’a bir lise sarttır. 1947 senesine kadar bu lise açılmalıdır. 
- Köy salmaları arazi nispetine göre alınmalıdır.
- Toprak Kanunu bir an önce uygulanmalıdır. 
Kongre sonunda İl İdare Kurulu’na seçilenler su isimlerden olusmustur: 
Abdurrahman Akkum, Mustafa Gürsel, Hikmet Sölen, Ekrem Çiftçi, Süleyman Eraydın, Halim Aysun, Dr. Sabri Akın, Raif Günaydın, Hilmi Özerdem.737 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

723 Anadolu, 23 Ekim 1946. 
724 Anadolu, 20 Kasım 1946. 
725 Anadolu, 21 Kasım 1946. 
726 Anadolu, 1 Aralık 1946. 
727 Anadolu, 3 Aralık 1946. 
728 Anadolu, 6 Aralık 1946. 
729 Anadolu, 7 Aralık 1946. 
730 Anadolu, 11 Aralık 1946. 
731 Anadolu, 8 Aralık 1946. 
732 Anadolu, 11 Aralık 1946. 
733 Anadolu, 8 Aralık 1946. 
734 Anadolu, 10 Aralık 1946. 
735 Anadolu, 29 Aralık 1946 
736 BCA, 490.01/233.918.2 
737 Anadolu, 29 Aralık 1946.

23 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***