Bebek Katili etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bebek Katili etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Aralık 2020 Cuma

Akil İnsanlar ve Toplumsal Algı

 Akil İnsanlar ve Toplumsal Algı 

Akil İnsanlar, Toplumsal Algı, Özcan Yeniçeri, İmralı, Bebek Katili, Bülent Arınç ,

Yazar: Özcan Yeniçeri 
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü 


Akil insan konusunu ilk ortaya atan İmralı’daki teröristbaşıdır. İmralı’ya yapılan ziyaretler sırasında Öcalan avukatları vasıtasıyla, Hakikatleri Araştırma ve Akil Adamlar Komisyonu kurulmalı demişti. 
Süreç içinde AKP’nin kapısını çalan Kılıçdaroğlu da Akil Adam Komisyonu’nun kurulmasını önermişti. 
Gelinen aşamada Başbakan Erdoğan’ın, Öcalan’ın Akil adam görüşünü benimseyip uygulamaya geçirdiği görülmektedir. 
Başbakan Erdoğan, bu komisyonun görevini katıldığı bir televizyon programında şöyle ifade etmiştir: “Toplumsal algıyı oluşturmak, geliştirmek için toplumda karşılığı olan kişilerden akil insanlar kadrosu kurulacaktır. Yani akil insanların görevi, toplumsal algıyı yönetmektir.” Hükümet, akil insanları kullanarak “barış süreci” adını verdiği, İmralı canisi Öcalan ile AKP iktidarı arasında süren görüşmelere halk nezdinde karşılık bulmaya çalışmaktadır. Demokrasilerde bir hükümetin, halkın toplumsal algısını yönetmek üzere komisyon kurması ve bunu ilan etmesi düşünülemez. Halka senin algını yönetmek için komisyon kuruyoruz demek, halka hakarettir. Bu tavır halkı; bir şey bilmez, algılamaz, anlamaz kuru kalabalık yerine koymaktır. Halkın algısını halka rağmen yönetmeye kalkmak totaliter iktidarların işidir. 

Başbakan Erdoğan’ın bu tavrı AKP iktidarının içine düştü açmazı göstermektedir. 
Akil insan; Öcalan ile yürütülen görüşmelere kayıtsız şartsız destek veren edebiyatçı, şarkıcı, televizyoncu, sanatçı, artist, köşe yazarı, siyasetçi ve benzerlerine AKP ile Öcalan’ın uygun gördüğü addır. Akil insanlar, tek yanlı, devlet destekli, sonsuz imkânlı yönlendirme faaliyetinde bulunacaklardır. Hükümetin adımlarını, hükümetin adamları olarak yerine getireceklerdir. 

Esasen toplum tarafından bilinmeyen hiçbir görüşleri olmayan akil insanlar, PKK ile iktidarın başlattığı görüşmelere karşı çıkanları ikna etmeye daha doğrusu yönlendirmeye çalışacaklardır. Akil insanların ilk hedefi şehit ve gazi yakınları ve İmralı canisi Öcalan’ın meşru muhatap alınmasına karşı çıkanlar olacaktır. 

Akil İnsanlar, AKP’nin Öcalan ile devleti muhatap etmesinin yararlarını geniş imkanlardan yararlanarak halka anlatacaklardır. 

Akil İnsanlar; Arınç’ın “ Dağdaki PKK’lılar için ağlamayan insan değildir ”, “ PKK’lılara yapılan bana da yapılsa ben de dağa çıkardım ”, “ Öcalan geçmişte beş vakit namazını kılardı ” söylemleri bağlamında terör örgütünün ve liderinin imajını değiştirmeye çalışacaklardır. İşin daha da özeti, akil insanların görevi Bülent Arınç’ın üzerindeki yükü hafifletmektir. Hükümet İmralı’daki bebek katiline 
verdiği sözün gereğini yerine getirmiş BDP ile birlikte akil insan tespitini büyük ölçüde tamamlamıştır. 

Akil İnsanlar; halka, terörün döktüğü kanın durması için Öcalan ile Tayyip Erdoğan ikilisinin başlattığı görüşmelerin dışında bir yol olmadığını anlatacaklardır. Terörle mücadelenin terörü önlemeye yetmediğini, her yolun denendiğini ve sonuç alınamadığını artık denenmeyeni deneyerek sonuç almak gerektiğini, iktidarın da bunu yaptığını söyleyeceklerdir. 

Halkı, PKK’nın terör örgütü değil, “ Yasal olmayan örgüt” olduğu yolunda ikna etmeye çalışacaklardır. PKK’nın yaptığının terör değil, isyan olduğunu, bundan da “asimilasyoncu” ve “inkârcı” politikalarının sorumlu olduğunu vurgulayacaklardır. İmralı canisi Öcalan’ın “ Bebek Katili” imajını değiştirerek onu ’barış havarisi’olarak halka takdim edeceklerdir. 

İmralı canisi Öcalan’ın Diyarbakır meydanında halka okunan sözlerinin, barış için terörden kurtuluşun tek çıkar yol olduğunu ilan edeceklerdir. İmralı canisiyle görüşmelere karşı çıkanların Kandan Beslenenler ” ve “ terörün bitmesini istemeyenler” olduğunu anlatacaklardır. 

İmralı canisiyle iktidarın görüşmeleri sürerken hükümetin hiçbir taviz vermediğini, bir televizyon bir de jimnastik imkânı dışında terör örgütü liderine imkân sağlamadığını söyleyeceklerdir. Terörün bitmesiyle Türkiye’nin şaha kalkacağı, ekonominin tavan yapacağı kehanetlerinde bulunacaklardır. Türkiye’deki terörden PKK terör örgütü ve İmralı canisi Öcalan’ın değil Ergenekon” adlı derin devlet yapılanmasının sorumlu olduğunu iddia edeceklerdir. 

http://www.21yyte.org/ adresinden 05.04.2013 11:09 tarihinde indirilmiştir


***

2 Aralık 2015 Çarşamba

Apo, Yunanistan’dan para istiyor





Apo, Yunanistan’dan para istiyor

apo-yunanistandan-para-istiyor



Bebek katili Apo, şuan İmralı’da cezasını çekiyor. Gerçi ceza mı çekiyor, örgüt yöneticiliğine devam mı ediyor açıkçası çok belli değil. Ceza çekmesi gereken adam hiç boş durmuyor. İmralı’dan, PKK’yı, AKP’yi yönlendiriyor. AKP-PKK arsında arabuluculuk yapıyor. Kitaplar yazıyor.
Basına yansıyan son icraatı ise hayli ilginç ve düşündürücü. Bölücübaşı Apo, Yunanistan aleyhine, 9 Aralık 2008 tarihinde 20 bin 100 Avroluk tazminat davası açmış. Bir terör örgütü lideri, bir devlete nasıl ve niye dava açar? Bu dava, dünya tarihinde ilk olsa gerek.
Apo, Yunanistan’ın kendisini sattığını ima ediyor. Yakalanmasından Yunanistan’ı sorumlu tutuyor ve sorumlu tuttuğu Yunanistan aleyhine, Atina İdari Mahkemesi’nde tazminat davası açıyor. Davanın ilk duruşması yapıldı. İkicisi, dava dosyasındaki eksik belgelerin tamamlanması için 22 Şubat 2016 tarihine ertelendi.

Yunanistan, Bebek Katili Apo’yu satmış

apo_nun_tazminat_davasi_bugun_basliyor_h1883








Bölücübaşı Apo, dava dilekçesinde, Suriye’den kaçtıktan sonra yakalanıncaya kadar olan süreci anlatıyor; “Yunan devletinin, kendisini koruyacağını, siyasi iltica hakkı tanıyacağını, Roma’da bulunduğu sırada dönemin Yunanistan Dışişleri Bakanı Pangalos’un, bazı milletvekilleri aracılığıyla kendisine yardımcı olacağını ilettiğini, EYP (Yunan Gizli Servisi) Başkanı Stavrakakis’in, güvenli bir şekilde Güney Afrika’ya götürecekleri yönünde söz verdiklerini; sözlerin yerine getirilmemesinin, yasadışı muamele yapmak ve temel insan haklarını ihlal etmek” olacağını söylüyor.
Yunanistan, Apo’yu, koruyacağına ve ona iltica hakkı vereceğine dair söz veriyor, bütün kanalları zorluyor ama yapmak istediğini beceremiyor. Yunan istihbaratı, Güney Afrika’ya götüreceğini söyleyerek, Kenya’ya götürüyor. 15 Şubat 1999’da Kenya’daki Yunan elçiliğinde yakalanarak, Türkiye’ye getiriliyor. Apo, bu süreçte Kıbrıs Rum pasaportu taşıyor ve Mavros sahte ismini kullanıyor.
Hatırlanacağı gibi bebek katili Apo, Suriye’de ikamet ediyor ve PKK’lı teröristlerini buradan idare ediyordu. 1998 yılında dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş, Suriye sınırında, Suriye devletine çok sert bir çıkış yaptı. Apo’yu besleyen, Suriye’yi tehdit etti.Apo’yu ülkesinden çıkartmazsa Suriye’ye savaş ilan edileceğini söyledi. Dönemin Cumhurbaşkanı, Hükümeti, Genelkurmay Başkanı da aynı yönde açıklamalarda bulundu. Bu açıklamaların ardından Türkiye, Suriye ile savaş hazırlıklarına başladı. Suriye, Türkiye’nin kararlı oluşundan dolayı savaşı göze alamadı ve Apo’yu ülkesinden kovdu.
Yunanlılar (Grekler) hırsız ve hilekardır
Yunanistan, yüzlerce yıl Osmanlı egemenliğinde kalmış, Batılı ülkelerin desteği ile bağımsızlığını kazanmış bir ülkedir. Aslında dünya tarihinde, Yunan adında bir devlet yoktur. Yunanlıların aslı Grek’tir. Persler, Ege’deki düşmanlarına “Yauna” adını vermişler ve bu ad zamanla genelleşmiş. Bizler, Yunan adını, yıllardır yanlış bir şekilde kullanıyoruz. Doğrusu Grek’tir.
Batılı ülkeler, Yunanlılara genellikle “Grek” demektedir. Yunanistan bu adından dolayı rahatsızdır. Bu adın kullanılmaması için Birleşmiş Milletler’e başvurmuş, şikayetçi olmuşlardır. Çünkü Grek “hırsız”, “hilekar” demektir.
Yunanlılar yani Grekler, gerçekten de hırsız ve hilekardır. Emperyalistlere sırtını dayan Grekler, Türkler aleyhine topraklarını büyüttüler ve bununla da hiç yetinmeyerek, Anadolu içlerine kadar geldiler. Atatürk’ün önderliğinde, Türk Milletinin tokadını yiyerek geri döndüler. Son olarak Kıbrıs’ı ele geçirmek istediler ve yine Türklerin tokadını yiyerek amaçlarına ulaşamadılar.
PKK, maşanın maşasıdır
Emperyalist ülkeler, kendi çıkarları için Yunanistan’ı kullanmışlar ve hâlâ da kullanmaktalar. Yunanlılar da bunun karşılığında, Avrupa’nın şımarık çocuğu rolünü oyna maktadır. Bütün amaçları, Türkleri Anadolu’dan atmaktır. PKK’yı desteklemelerinin nedeni de budur. Kendilerinin başaramadığını, PKK’ya yaptırmaya kalkmışlar, kendileri maşa durumundayken PKK’yı, taşeron olarak tutmuşlardır. PKK, maşanın maşası olmuştur.
Yunanistan, daha önce de Ermeni ASALA örgütünü desteklemiş, Avrupa’da görev yapan birçok büyükelçimizin şehit edilmesine neden olmuştu. Daha sonra Ermeni ASALA örgütünün eylemleri bıçak gibi kesildi. ASALA terörü bitti ama hemen arkasından PKK terörü başladı. Emperyalizmin desteğini alan Yunanistan, ASALA-PKK birleşmesine öncülük etti.
Yunanistan, emperyalizmin maşasıdır. Maşa olan Yunanistan, Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak, zayıflatmak için PKK’yı maşa olarak kullanmış, bu politikasında başarılı olmuştur. PKK terörü, binlerce insanın ölümüne, binlerce güvenlik görevlisinin şehit edilmesine ve milyarlarca dolar para harcamasına yol açmıştır.
Apo, desteğin sürmesi için emperyalistleri tehdit ediyor
Apo’nun açtığı dava, Yunanistan’ın, PKK terör örgütünü, açık bir şekilde desteklediğini gösteriyor.
Yunanistan, PKK gibi terör saçan, uyuşturucu kaçakçısı bir örgütü, tek başına ve kendi iradesi ile destekleyemez. Sonuçta, Yunanistan AB üyesi bir ülke. AB yasalarına bağlı. Yunanistan’ın yaptıkları ve yapacakları aynı zamanda AB’yi de bağlar. Yunanistan, yıllardır ekonomik sıkıntı içerisindeyken, PKK’yı desteklemesi düşünülemez. Yunanistan, aracıdır. Emperyalist ülkelerin desteğini, PKK’ya aktarmaktadır.
Bölücübaşı Apo, Suriye’den kaçarken Rusya, Yunanistan ve İtalya rotasını izledi. Belirli süre bu ülkelerde kaldı. Aslında bu ülkelere baktığımız da PKK’yı destekleyen ülkeleri de görmemiz mümkündür. PKK, Rus silahı, İtalyan mayını kullanır. Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesiminde bombalama eğitimleri alır. ABD ve Avrupa’nın diğer ülkeleri stratejisini çizer.
Şimdi düşünün, bir terör örgütü lideri, Avrupa Birliği üyesi bir devleti, kendisini sattığı için dava ediyor ve mahkeme davayı kabul ediyor. Mahkeme, normal şartlarda böyle bir davayı asla kabul etmez. Ederse, terör örgütü lideri ile bir devleti karşı karşıya getirmiş ve eşitlemiş olur. Öyleyse niye kabul ediyor?
Atina Mahkemesi, bu davayı kabul etmese, bu dava büyük olasılıkla Avrupa mahkemelerine taşınacak. Yunanistan’ın suçlu bulunmasından başka, teröristlere işbirliği içerisinde olduğu ortaya çıkacak. Yunanistan’ın suçlu bulunması, Avrupa Birliği’nin de suçlu bulunmasına yol açacak. AB ülkeleri, bu davanın Yunanistan’da kapatılmasını istiyor.
Apo’nun dava açmasının nedeni, Yunanistan’dan alacağı 20 bin Avro değildir. PKK, uyuşturucu kaçakçılığından ve topladığı haraçlardan milyarlarca dolar kazanıyor. Bu talep, şantaj kokmaktadır. Apo, Yunanistan nezdinde, bütün destekçilerini tehdit etmekte, emperyalist desteğinin devamını istemektedir.
Apo, Çöpe atılmış Mendildir
Bilirsiniz ki devletler, karanlık ve pis işler yaptırmak için bazı adamları görevlendirir. Bütün pis işleri bu adamlara yaptırırlar. Bu adamlara hiçbir devlet güvencesi vermezler. Üstelik, yakalandığınız zaman sizi tanımayız derler. Bu kirli adamlara, sadece örtülü ödenekten para verip gönderirler. Yunanistan, kendi ve emperyalistler çıkarına, Apo’yu bir mendil gibi kullanmış sonrada kaldırıp çöpe atmıştır.
PKK’yı, devrimci gerillalara benzetenler, bu ilişkileri de görmelidir. PKK, bir özgürlük hareketi değil, bir mendildir. PKK, emperyalist uşağı, bölücü, uyuşturucu kaçakçısı, pis bir terör örgütüdür. PKK, emperyalizmin uşağı ağaların, silahlı marabasıdır.
Buradaki sorun, Türk devletinin tutumudur. PKK’yı destekleyen Suriye ile savaşı göze alan Türkiye, Yunanistan’a karşı bu yöntemi kullanmamıştır. PKK’ya yardım eden ülkelerin başında AB ülkeleri, ABD, Rusya bulunurken bu ülkelere karşı caydırıcı politikalar üretememiştir.
Özellikle AKP hükümeti, PKK’ya ve destekçilerine karşı tam bir teslimiyetçilik örneği sergilemiş, PKK’lı teröristleri şehirlere yerleştirmiş, kurtarılmış bölgeler ilan edilmesine yol açmıştır. Yunanistan’ı şımartan, PKK’yı destekleyen ülkeler, aynı zamanda iç politikamıza müdahale ederek, Türklüğe, Türk devletine karşı olan adamları, partileri iktidara taşımışlar ve Türkiye’nin geleceğini karartmışlardır. Bu hainler, bütün kalelere girmişler ve memleketi işgal etmişlerdir.
Türk Milleti, kendi kurtuluşuna, kendisi karar verecektir. Ya emperyalist uşağı hainlerin tutsağı olacak ya da Atatürk’ün söylediği gibi “Ya istiklal, ya ölüm diyecek”. Kurtuluşun reçetesi budur.