29 Ağustos 2018 Çarşamba

“ YENİ ANAYASANIN '' ŞİFRELERİ BÖLÜM 1

“ YENİ ANAYASANIN '' ŞİFRELERİ  BÖLÜM 1


Yapay Gündeme Yapay Başlık: 

Yeni Anayasa 
Prof. Dr. Meltem CANİKOĞLU 


Türk Millî Egemenliği sona ererken: Onlar Millet, biz değiliz 

Prof. Dr. İskender ÖKSÜZ 

Milli Egemenliğimiz ve “ Yeni ” Anayasa 

Açıklama: mdmlogo.png

Kasım 2011, Ankara 
Açıklama: mdmlogo.png

Sadi SOMUNCUOĞLU 

Milli Düşünce Merkezi Başkanı
GMK Bulvarı Özveren Sokak Nu:2/2 
Demirtepe Durağı Kızılay/ANKARA 
Tel: 0 (312) 231 31 94 – 95 Belgeç: 0 (312) 231 31 22 

www.millidusunce.org 

e-posta: bilgi@millidusunce.org 
Yayın Numarası: 3 

-------


Baskı 

Matsa Basımevi: 0 (312) 395 20 54 
BA: 2.000 BT: Kasım 2011 

 SUNUM ;


Yıllardır anayasayı tartışıyoruz. Buna asırlardır da diyebiliriz. Tartışma 1808 Sened-i İttifak’la başlamış. 

Çözüm bekleyen meselelerimiz dağlar gibi yığılırken, bunlara çözüm arayıp bulmak yerine, çareyi devleti ve milleti biçimlendirmede aramışız. Bunun için de tılsımlı misyonlar yüklediğimiz büyülü bir anayasa sevdasının peşine düşmüşüz. 

Ah bu anayasa bir gelse, dost düşman neler yapacağımızı görecek, dünyanın en büyük gücü olacağız cinsinden nutuklarla ömür tüketilmiş. Adeta bir şiir yazmadığımız, ağıt yakmadığımız kalmış. 


Acıdır ki hala ders alıp akıllanamadık. Asıl engel biziz deme basiretini ve faziletini gösteremedik. Son yıllardaki tartışmalar da böyle. 1982 Anayasasının maddeleri son 30 yılda tam 136 defa değiştirildi, doymadık. Sanki tarih tekerrür ediyor. Üstelik bu defa “anayasanın ruhu“ dedikleri Türk Milletinin ve Devletinin kimliği hedef alınıyor. Kısaca Türkün egemenliğine tasallut var. 


Bu konuda 4 ayrı görüş tartışılıyor: 


1) Anayasaya “Kürt” kimliği girmeli. 

2) Anayasadan Türk kimliği çıkmalı ve bütün etnik gruplar aynı konumda olmalı. 
3) Türk kimliğine dokunulmamalı, yargı bağımsızlığı gibi konularda düzenlemeler yapılmalı. 
4) Bu Anayasaya dokunulmamalı. 

Bir de kavram uyuşmazlığı var. Bu da: Demokrasi, özgürlük, eşitlik gibi, bireyle ilgili kavramların; milletin parçaları olan etnik/ırk, dil, din, mezhep gibi gruplara aitmiş gibi gösterilmesidir. Millet egemenliğinin bölüşülmesi için başvurulan bu saptırma, uzlaşmayı daha işin başında imkânsız hale getiriyor. 


Yine devlet-birey ilişkisinin doğru kurulması, bir diğer önemli meseledir. Toplum hayatında birey kendi hak, görev ve sorumluluklarının sınırlarını belirleyemez. 


Kişilerin millet bütünlüğü içinde birbiriyle, toplumla ve devletle ilişkilerinin kurallarını belirleyecek, denetleyecek ve müeyyide koyacak üstün bir otoriteye ihtiyaç vardır. O da Devlettir. 


Millet egemenliğinin maddi ve manevi teşkilatı olan devletin temelleri ise, millete göre şekillenir. Milletin bir parçası olan etnisitelerin ortaklığına dayanan bir devlet kurulamaz, zorla kurulmuşsa da yaşatılamaz. Irak bunun son örneğidir. 


Nihayet, eğer bir egemenlik “adalet mülkün temelidir” esası üzerine bina edilmemişse, demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi değerlerin hiçbir anlamı kalmaz, sadece bir istismar aracı olur. 


<  İnsan fıtratının ruhu olan adaleti ve güvenliği esas almayan devlet yapısı da, aciz kalmaya mahkûmdur. >


 Sadi SOMUNCUOĞLU 

Milli Düşünce Merkezi Başkanı 


***



Yapay Gündeme Yapay Başlık: Yeni Anayasa 

Prof. Dr. Meltem CANİKOĞLU  1 

1 İzmir Ekonomi Üniversitesi, Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve 21.yy Türkiye Enstitüsü Anayasal Düzen, Hukuk, Adalet Araştırmaları Merkezi Bilimsel Danışmanı, 


ÖZET 


Bir anayasanın meşru bir anayasal yönetimin rehberi sayılabilmesi için taşıması gereken özellikler vardır. Türkiye için istenen anayasal çatının duvarları 2007 yılından beri adım adım örülüyor. Şu ana kadar yapılabilenler ve istenip de henüz yapılamayanlara baktığımızda yeni anayasa hamlemizin ardına saklı 

niyetleri okumak çok da zor olmamaktadır. 

Mevcut hukuku yok sayarak ülkenin emniyet ve yargıdaki kadroları eliyle yaratılan hukuki güvensizlik ortamı, suç ve suçluyu algılayış ve takipte yaratılan çifte standart, kişi güvenliği ilkesine aykırı uygulamalardaki cesaret ve keyfilik demokratik bir hukuk devletinde yaşadığımız konusunda haklı şüpheler doğurmaktadır. Yaşanan tüm bu olumsuzluklara paralel olarak, bu ülkede yüzde on gibi bir seçim barajının her şeye rağmen muhafazası için direnen ve bunu bir demokrasi sorunu olarak görmediğini ilân eden siyasi gücün yeni bir anayasa yapma heyecanını paylaşmak mümkün değildir. 



Bugün biz Türkiye’de adı “Kürt sorunu” olarak konulan sorunun çözümü için yeni devleti, yeni anayasayı, yeni anayasa ile inşa edeceğimiz yeni hukuk düzenini, bu hukuk düzeni içinde sorunu çözmesini beklediğimiz haklar ve özgürlükler reformunu konuşuyoruz. Yani bir yurttaşlar toplumunun değil, bir yurttaşlar kesiminin dayattığı gündem üzerindeyiz. Eğer bir anayasa için toplumsal uzlaşma aranacaksa, bu toplumsal uzlaşmanın dinamiği terör ve şiddet olamaz. 

Toplum korkutulmuştur, geleceği konusunda endişe taşımaktadır. İkrah ve gabin hukukta iradeyi sakatlayan etkenlerdir. Türk toplumunun iradesinin 

sakatlandığı ve bu ortamda yapılacak bir anayasanın hiçbir şekilde toplumsal onay görmeyeceği, bu anayasa ile getirilen yeni düzenin de Türkiye’nin demokrasi sorununu çözemeyeceği apaçık bir gerçekliktir. 

GİRİŞ 


Türkiye, siyasi iktidarın tazyik ve tahrik ettiği sorunlar gölgesinde, bu sorunların çözümü için tek çare olarak gösterilen yeni bir anayasayı konuşuyor. Daha doğru bir ifadeyle üretilen yapay bir gündem üzerinde enerji tüketiyoruz. 


İşlevi devletin temel yapısını belirlemek, hak ve özgürlükleri güvence altına almak olan anayasalar, savaş ve darbe gibi olağanüstü dönemler dışında yenisiyle değiştirilmek üzere hedefe oturtuluyorsa aklımıza şu soru geliyor: Daha güvenceli bir hukuk sistemi oluşturabilmek ve demokratik parlamenter 

rejimi tahkim etmek için mi yeni bir anayasa istiyoruz, yoksa farklı bir zihniyetin kuşatacağı yeni bir rejimin hukukunu ve bu hukuka göre örgütlenecek yeni bir devlet ve toplum modelini yaratmak için mi yeni anayasayı konuşuyoruz? Daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha iyi yönetilen bir siyasal sistem, 
daha fazla refah, iyi işleyen bir ekonomi ve bunların kurumsal güvenceleri, toplumlar için meşru ve makul taleplerdir. Ama bunlar, mükemmel bir anayasa ile karşılanabilecek talepler veya ulaşılacak hedefler değildir. Bunlar ancak siyasal toplumun hedefi olabilir ve anayasalar da bu hedefin niyet belgesi olabilirler. 
Bunun için de öncelikle anayasacılık ilke ve hedeflerine uygun bir güçler ve kurumlar dengesinin bir anayasa ile nasıl kurulabileceğini konuşmalıyız. 

Türkiye için ne isteniyor? Anayasaya ve yasalara rağmen hapis tutulan üç milletvekili ile Anayasa ve yasalara rağmen milletvekili yapılmak istenen bir kişi üzerinden yaratılıp palazlandırılan bir sorunu çözmek bahanesiyle, önce mevcut anayasal yapı sökülecek sonra yeni devlet ve toplum yapısına hukuksal çerçeve 

oluşturacak yeni bir anayasa bu ülkeye giydirilecektir. Eşzamanlı olarak başkanlık hükümetinin, sözde Kürt sorununun çözümü için hazırlanan yeni raporun konuşuluyor olması tesadüf değildir. Dünyada başka hiçbir örneğini göremeyeceğimiz şekilde bu ülkede, yargılanıp mahkûm olmuş ve cezası infaz edilmekte olan bir terör örgütü liderinin mesajları üzerinden siyasi gündem oluşturulmaktadır. Yeni anayasa bu gündemin ilk ve en temel konusudur. İktidar çevreleri, mevcut hukukun yetersizliği, sistemi tıkayan krizlerin aşılabilmesi için Anayasa’daki bazı maddelerin ayıklanması gereğini, Anayasanın değişmez hükümleri üzerinden yaratılan çekişme ve anlaşmazlıkların acilen yeni bir anayasa yapmayı zorunlu kıldığını iddia ediyorlar. Bu iddialarını meşrulaştırmak için de toplumu gerecek her türlü malzemeyi ustaca kullanıyor ve kullandırtıyor lar. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,


***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder