9 Ağustos 2018 Perşembe

KARŞILAŞTIRMALI HÜKUMET SİSTEMLERİ, BAŞKANLIK SİSTEMİ, ARAŞTIRMA HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI BÖLÜM 11



KARŞILAŞTIRMALI HÜKUMET SİSTEMLERİ, BAŞKANLIK SİSTEMİ, ARAŞTIRMA HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI BÖLÜM 11


5. ANAYASAL ORGANLAR ARASI İLİŞKİLER


5.1. Kongrenin Yetkileri, Gücü ve Diğer Organlarla İlişkileri

Anayasa’da Kongrenin önemi vurgulanmış ve yukarıda belirtildiği üzere
kendisine, parlamentolara yüklenen klasik sorumluluklar yüklenmiştir.
Zorunlu oy uygulaması, milletvekillerinin seçiminin nispi temsil (d’Hondt)
sistemi ile yapılması, başkanın azınlık oyuyla da seçilebiliyor olması,
eyaletlerin merkeze karşı belli bir özerklik taşıması ve başkanın çıkaracağı
kanun hükmünde kararnamelerin Kongrenin onayına tabi olması gibi
hususiyetler, Arjantin parlamentosunu diğer Latin Amerika ülkelerinin
parlamentolarına göre daha güçlü göstermektedir.47
Kongre, hakkında gensoru önergesi vererek her iki meclisin
çoğunluğunun oyuyla başbakanı görevden alabilir. Başbakanın bu şekilde
görevden alınabilmesi parlamenter sistemi çağrıştırır.48 Ancak bu yapay
bir benzerliktir, çünkü gerçekte başbakanın konumu başkanlık sistemi
içerisinde bakanlar arasında koordinasyon sağlamaktan ibarettir ki buna
başkanlık sisteminin doğasını bozmadan başkanın kuvvetini sınırlamak
için ihtiyaç duyulmuştur. Neticede başbakan kendisini atayan ve görevden
alabilen başkana karşı sorumludur.49

Kongre, bütçe üzerindeki yetkileri ve başbakanla ilişkileri dolayısıyla
idare üzerinde bir tür denetime sahiptir. Bu işlevini yerine getirmede
Sayıştay (Auditoría General de la Nación) anayasal kurum olarak Kongreye
yardımcı olur. Sayıştay başkanının muhalefet partisinin önerisiyle
Kongrenin çoğunluğu tarafından seçilmesi özellik arz eder (Any. m. 85).
Senato anayasal düzlemde belirlenmiş yetkileri bakımından güçlü
bir kurum görünümü vermektedir. Kanun yapmak, başkana savaş ve
sıkıyönetim ilanı yetkisi vermek, Temsilciler Meclisinin suçlandırdığı
başkan dâhil üst düzey kamu görevlilerini yargılamak, başkanın yaptığı
Yüksek Mahkeme üyeleri, federal hâkimler, büyükelçiler ve üst düzey
askeri bürokratlar dâhil bazı kamu görevlilerinin atamasını onaylamak gibi
önemli yetkilere sahiptir. Bunun yanında 1994’te yapılan düzenlemeyle
Senato federal sistem için önem taşıyan iki konuda kanun teklif etme
yetkisine münhasıran sahip olmuştur: Bunlar, Anayasa’nın 75’inci
maddesinde geçen vergilerin paylaşımı ve eyaletler arasında kalkınma
dengesini sağlamaya yönelik kanunlardır.50 Bu düzenlemelerle Senatoya




Temsilciler Meclisi Genel Kurulu

eyaletlerin temsilinde ve eyaletlerle ilgili önemli konularda güçlü bir
konum sağlama amacı güdülmüştür. Ne var ki vergi paylaşımı konusunda
objektif ve şeffaf bir sistem getirecek ve Anayasa’ya göre 1996’ya kadar
yapılmak zorunda olan kanuni düzenleme yapılmamış olduğundan, Senato
bu fonksiyonu yerine getirememektedir. Dolayısıyla bu konudaki kararlar,
Senatoda yapılacak aleni müzakereler yerine başkanın eyalet valileriyle
yaptığı özel görüşmelerle ve pazarlıklarla verilmekte, eyalet valilerini
başkana bağımlı hale getirmekte ve federalizmi zayıflatmaktadır.51
Gerek Senato gerekse Temsilciler Meclisi, güçlü başkan karşısında
yeterince etkili olamamakta, devlet otoritesinin odak noktasını yürütme
oluşturmaktadır.52 Bu durum tarihsel, sosyal, siyasal ve ekonomik
faktörlerin birleşimine bağlanmaktadır: 1930, 1943, 1955, 1966
ve 1976’da gerçekleşen askeri müdahalelerde yürütme gücü lider
konumuna geçtiği gibi, olağan dönemlerde bile yaşanan siyasi, ekonomik
ve sosyal krizler, devlet gücünün Kongrenin aleyhine yürütme erkinde
toplanmasına yol açmıştır.53

1983-2001 arasında Kongre üyelerinin kanun önerileri, başkanın 10
katı oranında olmakla birlikte başkanın önerilerinin %51’i kanunlaşırken
Kongre üyelerinin önerilerinden sadece %5’i kanunlaşmıştır.54 Ancak
toplamda çıkan kanunlarda Kongre üyelerinin önerdikleri daha fazladır.
Yine de bu oran, başkanın kanun teklifinde bulunamadığı ABD örneği
düşünüldüğünde, önemli sayılmaz. Ayrıca Kongrenin ürettiği kanunların
da esas olarak başkanın partisi tarafından üretildiği ve bu kanunların
başkanın önerilerine göre daha dar alanları düzenlediği de hatırda
tutulmalıdır.55

Parlamentonun bütçe üzerindeki denetim yetkileri zayıf kalmaktadır.
Bir önceki yılın bütçe uygulamasını gösteren ve kesin hesap kanunu
niteliğindeki “investment account”lar 90’lı yıllar boyunca ertesi yıl
görüşülmesi gerekirken ancak üzerlerinden üç dört yıl geçtikten sonra
görüşülebilmiştir. Parlamentonun bütçe uygulamalarını takibine yardımcı
olması gereken Sayıştay bu denetim ve gözetimi yapmak için gerekli
kurumsal güce ve özerkliğe ulaşamamıştır.56

Politika yapımında proaktiflik ve kapasite açısından parlamentoların
gücünü yansıtan göstergelerde Arjantin, Dominik Cumhuriyeti ile birlikte
Latin Amerika ülkelerinin en sonunda yer almaktadır.57

5.1.1. Kongre-Eyalet Valileri-Başkan İlişkisi

Milletvekillerinin liste usulü nispi temsil sistemine göre seçiliyor
olması, siyasi partilerin, adayların belirlenmesindeki rolünü
güçlendirmektedir. Bu listeler ise eyalet valileri tarafından belirlendiği
için valilerin Temsilciler Meclisindeki oylamalarda milletvekilleri
üzerinde geniş nüfuzu bulunmaktadır. Eyalet valileri ise vergi paylaşımı
konusundaki düzenlemeler dolayısıyla merkez yönetimine bağımlı
durumda olduklarından, oylamalar üzerindeki nüfuzun kaynağı yine
başkan olmaktadır. Başkanın bu pozisyonu bir yandan Kongrenin başkana
tabi hale gelmesi, diğer yandan eyaletlerin merkeze tabi olmasına yol
açmakta, böylece hem kuvvetler ayrılığını hem de federalizmi zayıf hale
getirmektedir.58

5.1.2. Siyasi Partiler ve Kongre

Arjantin’de Peronizmden önce 1912-1946 arasında üç önemli siyasi
parti mevcuttu. Bunlardan Muhafazakâr Parti zengin-elit tabakanın,
Radikal Parti orta gelirli kesimin, Sosyalist Parti işçi-yoksul kesimin
temsilcisi görünümü vermiştir.59 1946 sonrasında (Peron’un başa geldiği
tarih) Arjantin’de siyasi parti sistemi daha belirgin biçimde sınıf temelinde
şekillenmeye başlamıştır. Buna göre orta ve üst sınıf Radikal Parti’nin
tabanını oluştururken, işçi ve yoksullardan oluşan sınıf Peronist partinin 
tabanı haline gelmiştir. Peron içinden çıktığı İşçi Partisi'ni lağvetmiş ve
yerine Peronist Adalet Partisi’ni (Partido Justicialista/PJ) ikame etmiştir.
İşçi sendikalarını da partiye bağlayan Peron halkçı otoriter bir rol benimsemiştir.60 

Peron’dan sonra bu genel ayrım netliğini kaybetse de 1983 sonrası yine benzeri bir parti-sınıf ilişkisi oluşmuştur.61
1983’te demokrasiye geçişten sonra Arjantin’de iki büyük parti öne
çıkmıştır: Peronist Adalet Partisi ve Radikal Yurttaş Birliği (Union Civica
Radical/UCR). Bunlardan ilki (PJ) 1947’de Juan Domingo Peron tarafından
kurulmuştur ve “Peronist” olarak da adlandırılmaktadır.62 Bu partinin
gücünden dolayı 1946’dan bu yana siyasi rekabetin tarafları olarak
Peronist ve anti-Peronist bloklar öne çıkmıştır.631983’ten 2014’e kadarki
30 yıllık süre içinde sadece bu iki blok başkan çıkarabilmiştir. Bunlardan
Raul Alfonsin (1983-1989) ile Fernando de la Rua (1999-2001) UCR
merkezli koalisyona mensuptu. Diğer dönemlerde başa gelen başkanlar
ise Peronistler olmuştur.

Kongredeki çoğunluk da bu ikisi arasında el değiştirmiş ancak 30 yıllık
demokratik dönemin ezici çoğunluğunda Peronist Parti’nin çoğunluğu
görülmüştür. Bu çoğunluklara başkanlarla birlikte bakılırsa, UCR’nin
lideri Raul Alfonsin döneminde UCR ilk dört yıl Temsilciler Meclisinde
çoğunluğa sahip olmuş, son iki yıl en büyük parti olmuştur. Senatoda ise
bütün dönem boyunca rakip PJ en büyük parti olmuştur.64 PJ’li Menem’in
her iki dönemi boyunca Senatoda çoğunluk PJ’de olmuştur. 
Aynı dönemlerde Temsilciler Meclisinde PJ yaklaşık 6 yıl en büyük parti, dört
yıl ise çoğunluk partisi olmuştur.

De la Rua’nın UCR’si ise onun iki yıllık başkanlığı boyunca her iki
mecliste de azınlık partisi olmuştur. (Merkez-sağ Ülke Dayanışması
Cephesi ile koalisyon kurmuştur.65 Nestor Kirchner’in, 2003’te kurduğu
yeni Peronist parti (Frente para la Victoria-VF) onun döneminde Kongrede
çoğunluğu sağlamamış olsa da en büyük parti olmuştur. Christina

Kirchner’in partisi Peronist VF ve müttefikleri ise 2007’den 2014’e
kadar sadece 2009-2011 arasında Kongre çoğunluğunu kaybetmiştir.66
2015’in sonlarında yapılan seçimlerden sonra çoğunluğu yine kaybetmiş
ancak hala en büyük koalisyon olarak kalmaya devam etmiştir. 72 üyeli
Senato’da ise çoğunluğunu korumuştur. Yeni başkan Maurici Macri’nin
etrafında birleşen ve üç partiden oluşan merkez sağ koalisyon Cambiemos
(Değişim) ise 2015 seçimleriyle parlamentoda ikinci etkin güç olarak
yerini almıştır. Sergio Massa’nın liderliğindeki Yeni Bir Alternatif Birliği
Partisi (UNA), son seçimler itibariyle üçüncü etkin gücü temsil etmektedir.
Peronist-Anti Peronist biçimindeki makro ayrımın yanı sıra Peronist
partinin kendi iç rekabeti ülkedeki siyasi rekabetin önemli bir boyutunu
teşkil etmektedir. Sağ ya da sol anlamında ideolojik duruşu olmayan, farklı
siyasi görüşlerdeki insanları bünyesinde toplayabilen bu yapı daha çok
“siyasi kulüp” görünümü vermektedir.67 2003’te Nestor Kirchner diğer
Peronistlerden ayrılarak Frente para la Victoria/VF partisini kurmuştur.68
Bu tarihten itibaren Kongrede iki önemli Peronist grup meydana
gelmiştir.69 Buna karşılık son yıllarda anti-Peronist cepheden valiler
Kirchner yönetimi ile ittifak kurabilmişlerdir.
Muhalefette bulunan hem sağ hem sol partiler bölünmüş
durumdadır. UCR’nin gerilemesinin ardından, uzun bir süre, ulusal
çapta güçlü bir muhalif parti oluşamamıştır. Örneğin merkez sağ
partilerinden Propuesta Republicana (PRO), ve sol eğilimli Afirmación
para una República Igualitaria (ARI) ancak belli eyaletlerde varlık
gösterebilmektedir. Bu iki parti dışındaki üçüncü partiler etkin bir parti
organizasyonu oluşturamamış ve bir liderin etrafında kümelenmiş siyasi
hareket görüntüsü vermektedir.70

Genellikle başkanlık seçimlerine yönelik olarak yeni oluşum ve
birleşim içine girebilen partiler, son olarak 2015 seçimleri öncesinde
yeni koalisyonlar kurmuşlardır. Frente para la Victoria-(VF), Cambiemos
(Değişim) ve Unidos por una Nueva Alternativa (UNA) söz konusu
koalisyonların önde gelenleri olarak başkanlık ve parlamento seçimlerine
gitmişlerdir. Bunlardan Cambiemos’un (Değişim) başkan adayı Mauricio
Macri seçimin ikinci turunda Başkan seçilmiştir. 71
Parti sisteminde yaşanan hareketlilik nedeniyle Kongrede çok sayıda
küçük partinin sandalyesi bulunmaktadır. 2014 itibariyle, 257 üyeli
Temsilciler Meclisinde 37 parti temsil edilmektedir. Bunlardan 18 partinin
birer üyesi, üç partinin ikişer üyesi, beş partinin üçer üyesi bulunmaktadır.72

5.1.3. Kongrenin Zayıflığının Nedenleri

Literatürde zayıf olduğu yönünde hâkim kanaat bulunan Arjantin
Kongresinin bu zayıflığını açıklayan çeşitli etkenlerden söz edilmektedir.
Bunlar şöyle özetlenebilir:
Sık yaşanan askeri darbeler: 20. yüzyılda sık yaşanan askeri darbelerle
yasama organının defalarca dağıtılmış olması bu organın kurumsal
gelişimini önlemiştir.73

Başkanın yasama fonksiyonuna ortak olması: Yasama yetkisinin
yürütmeye devredilemeyeceğine dair anayasal ilkeye rağmen, yine
Anayasa’nın 76’ncı maddesinde belli şartlar altında istisnaya yer
verilmiştir. Bu istisnalar başkanın yasama fonksiyonunun ortağı edilmesi
anlamına gelmektedir. Başkanın bu istisnayı kendi tanımladığı koşullarda
kullanması istisnanın istismarına yol açmakta ve başkanı yasama
fonksiyonunun aktif kullanıcısı haline getirmektedir. 74
Tecrübeli siyasetçi azlığı: Kongrede liderlik vasfını haiz veya profesyonel
siyasetçi yetişememektedir. Kongredeki siyasetçilerin ortalama üyelik
süresi 2,9 yıldır ki bu süre Brezilya’da 5,5; Şili’de ve Uruguay’da ise 9
yıldır.75 

  Temsilciler Meclisine tekrar seçilme oranı OECD ülkelerinde%67, 
  Latin Amerika ülkelerinde ortalama %35 iken Arjantin’de bu oran %16 civarındadır. 

Yeniden seçilme oranı Arjantin’den daha düşük olan tek Latin Amerika ülkesi Meksika’dır.76 
Yeniden seçilme oranının düşük olmasının en önemli sebebi, parti listelerinin yerel siyasi liderler ve valiler tarafından belirlenmesidir. Yerel siyasi liderler seçilen parlamenterlerin güç toplamasını, bağımsız hale gelmesini istemediklerinden bunların yeniden seçilmelerini istememektedirler. Bu durum amatör ve tecrübesiz parlamenterlerin çoğalmasına yol açmaktadır.77

Komisyonların zayıflığı: Kongrenin 50’ye yakın komisyonu mevcuttur
ve her komisyonda en az 15, en fazla 25 temsilci görev yapmaktadır.
Komisyon sayısı fazla olduğundan Kongredeki bir temsilci ortalama 4,5
komisyonda görev yapmaktadır. Bir temsilcinin görev yaptığı komisyon
sayısı arttıkça verimliliğinin düşeceğinden hareketle komisyonların
çalışma performansının iyi olmadığı kabul edilmektedir. Teknik
uzmanlık, komisyonların gücü ve parlamenterlerin profesyonelliği
açısından oluşturulan Kongre Kapasite Endeksine göre yukarıda sayılan
ülkeler “yüksek” olarak tanımlanırken Arjantin Kongresi “düşük” olarak
tanımlanmıştır.78

Başkanın Kongre ile ilişkisinin mahiyeti: Başkan yasama yılının başında
Kongrenin açılışında ulusal durum hakkında bilgi vermek üzere konuşur.
Başkan Kongrenin çalışma süresini uzatabilir ve olağanüstü toplantı
çağrısında bulunabilir. Bu tür yetkiler başkanın yasama fonksiyonunun
gerçekleşmesi sürecine müdahil olması anlamına gelmektedir.79
Parlamenterlerin siyasi parti lideri olarak başkana bağlılıkları: Arjantin’de
başkanlar partilerinin tartışmasız liderliğini de yürütmektedir.
Ülkede siyasi sadakatin kurumsal görevlerin üzerinde tutulması parlamenterlerin
başkana itaatkâr bir tutum içine girmesine yol açmaktadır.80
Parti disiplini özellikle partinin iktidarda olduğu zamanlar güçlenmekte
ve başında başkanın bulunduğu parti kurmaylarının etrafında güç temerküzü 
meydana gelmektedir. Aynı neden milletvekillerinin seçmenle ilişkisinin 
kısıtlanmasına ve parlamentodaki rolünün zayıflamasına da yol açmaktadır.81


12 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder