Fatih Türkcan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fatih Türkcan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Aralık 2017 Cuma

TÜRKİYEDEKİ IRAK TÜRKMENLERİ, SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI BAŞKANLARI ORSAM SÖYLEŞİLERİ, BÖLÜM 3


TÜRKİYEDEKİ IRAK TÜRKMENLERİ, SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI  BAŞKANLARI ORSAM SÖYLEŞİLERİ, BÖLÜM 3


              Fuat Tigin*6 
*6. Türkmeneli Aydınlar Derneği Başkanı 
05 Nisan 2010


ORSAM: Fuat Bey öncelikle kendinizden biraz bahsedebilir misiniz? Buraya hangi yılda ve ne amaçla geldiniz? 

*Fuat Tigin: Eğitim almak amacıyla 1976’da Türkiye’ye geldim. Eğitimimi Kayseri Erciyes Üniversitesi Devlet Mimarlık ve Mühendislik fakültesinde tamamladım. 
1982 yılında okulumu bitirdim ve o zamanki savaş şartlarına ek olarak, 1980 yılında Suriye’de Türkmen hareketi kabul ettiğimiz bir siyasi örgüte katıldım. Dolayısıyla Irak’a dönme fırsatım kalmadı. 

Neydi bu örgütün ismi? 

Demokratik Türkmen Hareketi. 12 kişinin hareketi olarak geçiyordu, ama başarıya ulaştı diyemem. Sadece bir başlangıçtı, başlangıç itibari ile Suriye gibi bir ülkede olduğu için rağbet görmedi. Görülmemesinin sebebi de Suriye’ye bir güven yoktu. Nasıl bugün Türkiye’nin güveni yoksa o zaman da Araplara bir güven yoktu. 
Herkes bu hareketi Türkiye Cumhuriyetinden bekliyordu. Türkiye Cumhuriyeti de böyle bir şey yapmadığı için insanlarda soru işareti kalıyordu. 

Suriye ile ilgilimiydi? 

Hayır. Tamamen Irak’ın muhalif gruplarını toplayan bir ekibin bir arada olmasıydı. Kürt, Arap, Türkmen’den vardı, komünist ve sosyalist partiden vardı. 

İngiltere destekliydi. Tabi o zaman İngiltere Irak’ın içine girdiği zaman orada kullanılması için askeri elemanlarını yetiştirmek amacıyla Süryani topraklarında birkaç tane kamp kiralamıştı. Bunu diğer bir kolu dirsek temasında olduğu tabi İran var. İran’da da o zaman savaş başlamıştı. 
Bizim hedefimiz şuydu, nasılsa Saddam bizim Türkmenleri tasfiye etmeye başlayacak, her halükârda İran’da aynı şeyi düşünüyordu o zamanın şartlarıyla, 
bizim düşüncemiz kaç kişiyi kurtarabilirsek İran’a teslim olsun esir düştükten sonra alıp kendi kampımızı kurup hazır bir güç oluşsun. 
Biz Türkmenler o savaşta 50.000 şehit verdik, en azından 25.000’ini kurtarabilseydik, bizim 25.000 kişilik bir ordumuz olurdu. 

Kimler vardı sizle beraber? 

Hasan Özmen, Kasım Ömer, onun dışında rahmetli Mahir Oktay, Mehmet Reşit, Yavuz Ömer, Hakkı Selam,Necat Fehmi Arap gibi isimlerden oluşan on iki kişilik bir ekiptik. Bunun önce anlaşmalarını bizim İzzeddin Kocova yapmıştı. 

İzzeddin Kocova eskiden beri molla Mustafa Barzani’nin yanında yer almış bir Türkmen iş adamıydı, 1970’li yıllarda Türkmenleri örgütlemek istiyordu. 
Bu konuda dış devletlerin de desteği ile Türkmenlerin Türklerin yanına çekilmesi için bir organizasyon varmış. Bu ekip onun uzantısı oldu. Kürtler her ne kadar 
Türkmenler kendilerine kem gözle baksalar bile zehir edip yutuyorlardı. Her halükârda bir yerlerden bir direktif almışlardı. Bizim hareketimizde askeri 
eğitimden sonra İran’da üs kurmamız gerekirken son anda bir değişiklik yapıldı. Dendi ki Kuzey Irak’a gideceksiniz orada peşmergelerle beraber Saddam’a karşı 
mücadele edeceksiniz. 

Tabi Kürtlerin yeri kurtarılmış bölgedir, Türkmenlerin yeri ise Saddam’ın kontrolünde. Hepimizin ailelerinden birkaç kişi askerde. Yani böyle bir şey yapmamız söz konusu olamaz. 
Nihayetinde bir yol kestiğin zaman arabadan çıkacak on kişinin dört kişisi Türkmen olur. Biz bu işte yokuz dedik ve gruptan çekildik. Sonra Türkiye’ye geldik. 

Ne kadar kaldınız Suriye’de? 

Üç ay kaldık. Kaçak yollarla Türkiye’ye geldik. 

Okulu bitirdikten sonra gittiniz değil mi? 

Hayır, geldikten sonra okulu bitirdik. Okulumuzu bitirdikten sonra herkes kendi çapında çalışmaya başladı. 

Aslen Kerküklü müsünüz? 
Evet. 

Ne zaman vatandaşlığınızı aldınız? 

1987’de aldım. 

Oldukça geç almışsınız? 

1980’de vatandaşlığa müracaat ettim. Biraz geç aldım doğru. 

Peki siz şartları sağladınız mı yoksa o dönem bir kolaylık mı sağlandı? 

Yok, hiçbir kolaylık sağlanmadı, zaten o zaman askeri hükümet dönemiydi. 

Geçmişten bu güne kadar Türkmen kuruluşları içerisinde hangi görevlerde bulundunuz? 

Var olan kuruluşlarda elimizden geldiği kadar maddi, manevi, fiziki her türlü yardımda bulunmaya çalıştık. 1997 yılından beri de Irak Türkleri Yardımlaşma 
ve Kültür Derneği kapatılınca Türkmeneli Aydınları Derneği kuruldu. Bu derneğin kurucuları, zaten Riyaz Sarıkahya da vardır, tamamı cephenin kurucularıydı. 

Irak Türkleri Yardımlaşma ve Kültür Derneği mi kapatıldı? 

Evet. 

Ne zaman kapatıldı? 

1991’de. 

Sonra ne oldu? 

Sonra mazeretsiz tekrar açıldı. 

Siz bu derneği Türkmeneli Aydınları Derneğini ne zaman kurdunuz? 

1997’de. 

O zaman çok eski bu dernek. Eski tabi. Bugüne kadar da rahmetli Mustafa Kemal Yayçılı ile birlikte, iki sefer o başkanlık yaptı, ben üstlendim. Ama bizim dernek faaliyete geçtikten kısa bir süre sonra Irak Türkleri Yardımlaşma ve Kültür Derneği tekrar göreve başladığı için bizim dernek hep geri planda kaldı. Fakat her zaman için birlik beraberliğin önderliğini yaptık ve yapıyoruz. Bunun dışında her zaman alternatif bir dernek olarak kaldık. 

Herhangi bir düşünce farklılığı veya amaç farklılığı yoktur. Fakat bizim avantajımız vardır.Bu da tüzük olarak avantajdır, biz uluslararası faaliyetler 
yapabiliriz. Irak Türkleri haricinde Suriye Türklerini de bu camiaya kattık. Bu şekilde yürütmeye çalışıyoruz. 

Kuruluşunuzla ilgili biraz bilgi alabilir miyiz? Yönetimde kimler var? 

Şu anda başkan olarak ben varım, başkan yardımcısı olarak Zeki Türkmen var Suriye Türklerindendir, genel sekreter olarak Hasan Asker var Kerküklü. 

Hangi dönemde Türkiye’ye gelmişler ve ne iş yapıyorlar onları da söyleyebilir misiniz? 

Hasan Bey mimar, Zeki Bey hukuk fakültesini bitirdi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinde çalışıyor. Bunlar buraya benim dönemimde geldiler. Sadun Köprülü var, biliyorsunuz şimdi Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilcisi, sonra Kerkük Haber Ajansı Müdürü Ersan Sarıkahya var. Türkiye’de ne yaparsan yap hepsi paraya 
bağlıdır. Bazı kuruluşları ayakta tutabilmek için paraya ihtiyaç vardır. 

Dernek üyeniz kaç kişidir? 

66 üyemiz var. 

Peki bu üyelerinizin profili hakkında bilgi verebilir misiniz?

Hemen hemen %30’u devlet memurudur. Bunların içerisinde Suriyeli de var, Kayserili de var. Kerkük, Musul, Erbil elimizden geldiği kadar her yerden topladık. 
Tabi herkes farklı yerden geldiği için daha zengin bir kültür yapısı var. Günümüzün şartlarına göre ne kadar büyütsek ne kadar kârlı olur bilemiyorum, hangi sonuçları 
elde edebiliriz. 

Eğitim durumları genelde nedir? 

%70’in üzerinde yüksek okul. 

Bu güne kadar ne gibi çalışmalar yaptınız? Bir de üyelerinizden neler bekliyorsunuz?

 Ayrıca üye sayınız oldukça az. Seçilmiş kişiler gibi hepsi. Aslında az değil. Yani bir takımın içerisinde yer almak her şeyi göze almak demektir. Özellikle 
de bu günkü şartlarda. Çünkü her zaman göz önündesin. Kerkük bugün bir terör merkezi gibidir, adı bile birçok kişiyi ürkütüyordur. 

Dernek olarak amacınız nedir? 

Temel amacımız şu anda Türkmen haklarını uluslararası platforma taşımak. Bu konuda Danimarka ve Almanya’daki derneklerle temasımız var. 
Hollanda ile de sık sık görüşüyoruz. Ne yapılacaksa Türkiye dışından yapılacak ben buna inanıyorum. Çünkü Türkiye’nin bizim hakkımıza sahip çıkması için önce kendi hakkını alması lazım. 

Bu doğrultuda neler yaptınız o zaman biraz detay verebilir misiniz? 

Başta Kürtlerin yaptığı haksızlıkları elimizden geldiği kadar medyaya taşıdık. Almanya’da yayımlattığım üç tane rapor var. 2004 ve 2006’da yayımlandı. Ama yardım işleriyle ben hiç uğraşmadım. 

Özellikle parasal yardım işlerine bulaşmadım. Şaibe getirecek işlere elimizden geldiğince uzak durduk. Ancak yapanları da her zaman için destekledik. 
Kurban bayramı olsun, diğer bayramlar olsun bazı müesseselerin Kerkük’e katkıda bulunulması için aracı olmuşumdur. 

Dernek nasıl finanse oluyor? 

Finanse olmuyor. 

Üyelerden aidat falan alıyor musunuz? 

Yok almıyoruz. Türkmen kuruluşları ile ilişkiniz ne durumda? Yani ortak çalışmalar yapıyor musunuz? Irak’ta seçimler olduğu zaman görev paylaşımları 
yapıyoruz. Onun dışında Türkiye’de siyasi olarak yapabileceğimiz pek bir şey yok. O Türkmen Cephesinin mücadelesi ile olur. Onlara da elimizden geldiği kadar önlerini açmak için her türlü yardım olsun, fikir alışverişi olsun temaslarımız oluyor. Yapabileceklerimizi paylaşıyoruz. Bu bende varım diyen insanların önünü açmaktır. Birkaç sene önce Türkmen Cephesinde her hafta toplanmayı planlamıştık ve iki ay her cumartesi günü toplandık. Fakat daha sonra ne hikmetse rafa kaldırıldı. Bu günün şartlarıyla Türkmenlerin bir araya gelmesini istemeyen zihniyetler vardır. Çünkü herkes bir araya geldiği 
zaman yarasını döküyor, derdini anlatıyor, iki tanesini yazıya döküp de makamlara verdiğin zaman onlar zaten aciz kalıyor. Böyle bir şey istemeyen 
insanlar görevlendirdikleri kişileri belli bir makama oturtmuşlardır; ama faaliyette yaptırtmamışlardır. Maalesef bu sıkıntıyı yaşıyoruz. 
Ama şu anda bizim Irak Türkleri ve Yardımlaşma Derneğinin içinde her hafta cumartesi günü toplantımız vardır. Herkesi oraya kaydederiz. 
Bu benim dernek, senin dernek diye bir şey yoktur. Dediğim gibi ben onlara, derneğe sahip çıkıyorum onlar benimkine sahip çıkıyordur. Çok da çatıştırmaya 
uğraştılar ama beceremediler. 

Özellikle Ankara için Adalet Kardeşlik Deneği vardır. Şu anda üç tane resmi dernek vardır. Biz her zaman dirsek temasında olduğumuz için fikir alışverişi için akşam buluşalım dediğimiz zaman buluşuyoruz. Gördüğümüz kadarıyla Ankara’daki derneklerle iyi ilişkileriniz var yani. 
Sadece Ankara değil, Türkiye’deki bütün derneklerle iyi ilişkilerimiz var. İzmir, İstanbul, Antalya.


Bunlarla ortak çalışmalarınız var mı? Varsa nelerdir? 

Var tabi. En son Kerkük ortak bir seyahat yaptık. Kerkük, Telafer, Tuzhurmatu, Bostanlıya gittik. Yani elimizden geldiğince dokuz gün içinde yirminin 
üzerindeki kuruluşlarımızı gezdik. Orada da şunu vermek istedik, her ne kadar ayrı müesseseler olsak da yek vücuduz, hepimiz aynı davaya hizmet ediyoruz. Birimiz parmaksak, birimiz kulaksak, birimiz göz isek aynı davaya hizmet ediyoruz. Bunun için gezdik ve dolaştık. Herkesi sık sık bir araya getirmeye çalışıyoruz. Tabi herkesi bir araya getirmek de bir külfettir, İstanbul’dan buraya gidip gelmek hem zaman, hem maddi açıdan ayrı bir konudur. Bizim gitmemiz ayrı bir sıkıntıdır. Diyarbakır’daki, Antalya’daki gelmek istiyor. Mesela Diyarbakır’a gidip gelmek on sekiz saat, buraya geldikleri zaman toplantıda arkadaşlar uyuyorlar. Elimizden geldiği kadar bir şeyler yapıyoruz, telefon diplomasisini sıcak tutuyoruz, mail atıyoruz, herkes birbirini gece gündüz arayabiliyor. Bir cenaze nasıl kaldırılır diye şu anda o cenazenin etrafında 
toplanmış durumdayız. 

Sizi destekleyen sivil toplum örgütü var mı? Sivil toplum örgütlerini elimizden geldiği kadar Cepheye yönlendiriyoruz. Çünkü orada bu iş için görevli arkadaşlarımız var, maaş alan insanlar var, ağırlayacak yeri var. Orayı bir havuz olarak kabul ediyoruz. Kim hangi istekle ve ne için geliyorsa bir arşiv oluşsun herkes istifade etsin. Benim derneğe geldiği zaman benimle konuştuğu zaman artısıyla eksisiyle her şey kapalı kalıyor. Biz bunları yapmamaya çalışıyoruz. Biz ve diğer dernekler elimizden geldiği kadar orada toplanmaya çalışıyoruz. Fakat oranında zayıf noktaları var. Oranın tamamen bilgi işlem merkezi gibi çalışması lazım, orada beyin fırtınaları yapmamız lazım, orada geçmişteki yaşadığımız 
eksiklikleri görmemiz lazım, ona göre geleceğe bakmamız lazım. 
Bizim başarısızlıklarımızı da paylaşmamız lazım ki başarıyı yakalayalım. Hiç 
çekinmeden, utanmadan, sıkılmadan, yüzümüz kızarmadan paylaşmamız lazım. Bu bizim toplumun ayıbıdır. Böyle sıkıntılarımız var yok değil. 

Türkiye’deki Türkmenler sizi tanıyorlar mı? İletişiminiz ne düzeyde? Türkmenlerin sıkıntılarında yardımcı olabiliyor musunuz? 

Sıkıntısı olup bizimle paylaşanlara elimizden geldiği kadar yardımcı oluyoruz. Kendi adıma şuna inanıyorum. Kerkük’ten gelip bir insan buraya yerleşiyorsa hangi şehirde yaşıyorsa oradaki derneğe gidecek üye olacak. Gel kardeşim ne sıkıntın var diye ben aramam. 

Neden bu derneklerin görevi değil mi? 

Hayır, kendi üyelerime karşı bir görevim vardır. Fakat herkesin kapısına gidip hal hatır soracak olursak bunun üstesinden gelemeyiz. Çünkü on kişiye gidersin beş kişiyi unutursun ve o beş kişi “bizi adam yerine koymuyorlar” diye sana küsecek. Yerim, yurdum, telefonum bellidir, ben seni tanımıyorum diyecek hiçbir Türkmen yoktur. Herkes birbirini tanıyordur. Biz zaten sıkıntıları paylaşan 25 kişiyiz. Bu insanları da herkes tanır. 
Herkes birbirine bir alo diyecek kadar yakındır. Onun için ben özellikle diğer kardeşlerimi de uyarıyorum, insanlar gelip üye olacak, kendini tanıtacak, kendi imkânlarını paylaşacak bizde kendi imkânlarımızı onlarla paylaşacağız. Yoksa burası su içilmek için bir maşrapa derneği değil. 
Sen de insansın nihayetinde sen zamanını, nüfusunu, paranı harcıyorsan onun esenliği için, onun istikbali için, o da sana bir saatini harcamıyorsa demek ki bunu Türkmenler istemiyor. Böyle bir Türkmen’i yanında istemiyorlar. Böyle bir Türkmen’e de itibar edilmez. Köşesinde istediğini yapsın. Bu konuda ben böyle düşünüyorum. Nihayetinde sen bir tabiri caizse bu mazlum halkın sözcüsü olarak veya ferdi olarak veya bir atılımcısı olarak ölümü göze almışsan, her şeye varım diyorsan, diğer taraftaki insan tenezzül edip sana iki saatini vermiyorsa, yalan 
da olsa benim yanımda yer almıyorsa, onun kapısını çalmak bizce yanlıştır. Hatta daha ötesine gidiyim öyle Türkmenleri ben cezalandırırım. 
Yani bu benim görüşüm, ben böyle düşünüyorum.

Türkmen halkının sorumluluğu eline alması lazım diyorsunuz.

Tabi herkesin faydası önce kendine olacaktır, sonra ailesine olacaktır, sonra hısımına akrabasına olacaktır ki toplumuna faydası olabilsin. 

Irak’la ilişkileriniz ne düzeyde? 

Ortalama yılda üç kere giderim. 

Her bölgeye gidiyor musunuz? 

Her bölgeye giderim ama ağırlık Kerkük. 

Akrabalarınız var mı orada? 

Tabi, Kerkük olmasının avantajı şudur. Orada evim, orada akrabalarım var. Güvenlik açısından istediğim gibi hareket edebilirim. Diğer bölgeler için bu söz konusu değil. 
Diğer bölgelere gittiğim zaman yani Musul’a, Bağdat’a, Telafer’e, Erbil’e bir iki gün kalabiliyorum, yani on günlüğüne gittiğim zaman bunun yedi günü Kerkük’tür. 

Bölgeye yönelik çalışmalarınız var mı? Faaliyetleriniz oldu mu? 

Yoktur. 

Sanki var da yok gibi söylediniz. 

Yok diyelim. Herkesin elinden gelen bir şeyler vardır, yapmaya çalışıyordur ama başarana kadar yok diyelim. 

Söylenemeyecek şeyler mi? 

Orada yapılacaklar ve yapılmayacaklar da bellidir. Biz yapılanları ve yapılmayanları toplayıp yapılabileceklerde bir arpa boyu yol alabilirsek 
kârımızdır. Yapılamayanlar da zaten yapılamıyordur. Biraz da kurumun dışına çıkıp Türkiye’de yaşayan Türkmenler hakkında konuşalım. 
Türkmenlerin Türkiye’ye göçleri hangi dönemlerde olmuştur? Sebepleri nelerdir? Ağırlık dönemi zaten İran savaşıyla başladı. 
Akabinde Kuveyt Savaşı dönemlerine rast geliyordur. 35 senedir Saddam bugün gider yarın gider diye sabredenler vardı. Savaşlarda zulümlerde iki oğlumu verdim, bari diğerlerini kurtarayım diyenler vardı. Kuveyt Savaşından sonra uygulanan ambargolarda eşitlik uygulanmaması da bir sorundu. Bunlar zaten Kürt politikası, yıldırma politikasıydı. Bunlar hep programlıydı. Şimdi ben gidiyim de sonra geri dönerim diye Türkiye’ye gelenler oldu. Ağırlıkla bu dönemler ben çektim çocuklarım çekmesin, ben yaralandım bu yaralanmasın diyerek her şeyini bırakıp hayata yeniden başlamak isteyen insanlarımız vardı. 

Sizin bildiğiniz ailenizden ne kadar göç var? 

Yalnızca ben varım, geri kalanı orada.  

Gelirken göç yolunda, Türkiye’ye yerleşme 
konusunda ne sıkıntılar çektiniz? 
Bunu genel anlamda bilgi olarak verebilir misiniz? 

Ben pek sıkıntı yaşamadım. Buraya okumak için geldim ve kaldım. Burada gerçi bir müddet pasaport, oturma iznim sorun oldu. böyle biraz çalkantılı bir dönem geçirdim. Hep kampa falan gidip geldiğim için farklı gözle bakıldı, hatta terörist gözüyle bakıldı bize. Sen milli mücadele içinde adım atmışsın, canını ortaya koymuşsun, ama insanların bakış açısı farklıdır. 

Siz Türkiye’ye gelip Suriye’ye geçtiniz değil mi? 

Evet okurken daha önce değil. Bunun akabinde yerleşince de iki binli yıllara gelene kadar kimse Kerkük’ün ne olduğunu bilmiyordu. Siz Türkçeyi nereden öğrendiniz diyorlardı. “Ben doğduğumda Türkçe biliyordum, sonradan Arapçayı öğrendik” derdim, şaşırırlardı. “Kerkük nerede” diye sorarlardı. Biz anlatamadık bunları. Tabi bu geçmiş yönetimlerin, milli eğitimin, diğer Türk toplumlarını tam olarak anlatamamasından, habersiz yetiştirmesinden kaynaklanıyor. Bizim çektiğimiz cezanın en büyüğü de hiçbir zaman için Kerkük’ü biz Irak olarak kabul etmedik, hatta Iraklılığı hiç kabul etmedik. “Misakı Milli sınırları içerisinde Atatürk’ün çizdiği sınırlar içerisindedir eninde sonunda Türkiye burayı 
denetimine alacaktır”, diye düşündük. Bir savaş çıktığında ve çıkmıştır da o zaman kuzey tarafı kendine idrak edecek, denetimine alacaktır ve 
bizde esenlik içerisinde yaşamlarımıza devam edeceğiz zannediyorduk. 

Türkiye’ye adapte olurken mi sıkıntı yaşadınız? 
Yani size karşı ön yargı var mıydı? 
Çabuk uyum sağlayabildiniz mi? 

Sizler gönüllü olarak bu davaya hizmet ediyorsunuz fakat yeni gelenlerde bu pek görülmüyor. 
Size şöyle bir şey söyleyeyim orada biz ikinci plana itildik neden itildik? 

Türk olduğumuz için itildik. Fakat Türkiye’de Türkmen olup da ikinci plana itilmek, inanın çok acı verici bir şey. Biz bunları yaşadık, yaşıyoruz da. 

Bunun olduğuna inanıyor musunuz? 

Ben inanıyorum. 35 senedir buradayım yaşantımın uzantılarında bunu görüyorum. Hatta şunu söyleyeyim Türkiye’de şu anda Kürt olmak 
Türkmen olmaktan daha iyidir. Her türlü imkânlar seferber oluyor. Bizler ayakbağı olarak görülüyoruz. Ben niçin buradayım? Anavatan diye, çocuğum Türk yetişsin diye buradayım. Avrupa’ya, Amerika’ya gitmedim. Başka ülkelere gidip de daha iyi şartları düşünmeden, çocuklarımın Türkiye’de daha iyi olacağını düşünerek buraya deldim. Fakat her türlü zorlukla karşılaştık. Şimdi orayı yaşamak lazım. Size ne kadar Kerkük’ü anlatırsam anlatayım olmaz orayı yaşamak lazım. Havasını teneffüs etmeden, orada yaşamadan insan anlayamaz. Bu sizin benim için geçerli değil bütün dünya için geçerli. 

Orada yaşamanın zorluğunu, o zorluğa rağmen o toprağa bağımlılıklarını düşündüğünüz zaman onun cevabını orada bulabiliyorsun. 

Siz yılda üç kere gidiyorsunuz ama aklınızın bir ucunda hala belki oraya geri dönmek var. Aynen öyle. 

İşte aynı şeyi genç kesimde göremiyoruz. Genç kesim genellikle aklı bir karış havada oluyor. Daha iyisi, daha rahatı, daha paralı, daha forslu işi ister. Şimdi ben genç kafasıyla düşündüğüm zaman Amerika’ya, İngiltere’ye gitmeliydim, 
neden Türkiye’ye geldim derdim. Bugün gençler bunu düşünüyor. Burada yetişmiş 2. jenerasyon dediğimiz insanlarımızın ve 90’lardan sonra gelenler, maalesef bu davaya adım atan insanların hepsinin tabiri caizse zulme uğradığını, meşakkat çektiğini, iflas ettiğini, mesleğinde yükselmediğini, önüne engeller takıldığını, düşman sahibi olduğunu, ailesinden birkaç kişinin asıldığını veya içeri atıldığını bunun karşılığında hiç kimsenin desteklenmediğini veya kucaklamadığını görünce ister istemez korkuyor. 
Kardeşini şehit vermiş, babasını vermiş hapse hala diyor Türkiye’ye gitmiş en sefil durumda kimse elinden tutmuyor ve istenmeyen bir kişi olarak kabul ediliyor. Sonra kendi kendine soruyor “onun peşinden neden gideyim?”. Bizler 
onlar için kötü örnekleriz. Bakıyorlar bize, ne olmalıydılar, fakat nasıllar. Biz yerine göre tenkit görüyoruz. Biz de bu konuda kendimiz sorgulamaya başladık. Madem sen gurbeti seçtin, memleketinden göçtün, hem milli hem de siyasi mücadeleni adam gibi yaşayabileceğin doğru dürüst bir ülkeye gidip yapsaydın ya. Biz onların karşısında cevap veremiyoruz. Yani bir faaliyet yapmaya çalışıyorsunuz, ama konuşmayı cımbızla seçmeye çalışıyorsun, aman kimseye 
değmeyeyim, ölçülü konuşuyum, kimsenin husumetini üstüme çekmeyeyim. Halbuki demokratik ülkede yaşıyorsun, bunları düşünmemelisin. 

Bu demokrasimiz bizim o kadar esnek ki istediğin yerde çelikleşiyor, istediğin zaman lastikleşiyor. 1991’den bu yana Türkiye’de Türkmen politikası diye bir politika yok. Yani taban hiç durmuyor. Sağa yatmış, sola yatmış, duvara 
çarpmış, yere düşmüş, suya düşmüş ıslanmış böyle bir şey mi olur. Orada topluluk vardır, o topluluk buradan medet umuyordur, o topluluk buradaki toplumun uzantısıdır. Yani eğer Türk olmak bir suç ise orada onları keselim atalım. Kürt beni istemiyor, Kürt hiçbir şey yapamazsa kapımı çalıp benim çocuğumdan haraç istiyor. 

Ben gidip ondan bundan komşudan para toplayıp gidip çocuğumu kurtarıyorum. Bu ara sıra değil her gün oluyor. Buna rağmen benim mimarım, buna yol açan ve buranın yönetimidir, biz onların kurbanı olduk. Bizim maalesef doğrularımız dır, biz doğruları konuşamazsak maalesef mesafe alamayız. 

Türkiye üzerinden yurt dışına gidenlerde sıkıntılar var mı? 

Türkmenleri kabul etmiyorlar zaten. Bizim oraya gidenler hep kaçak gitmiştir. Resmi yolla gidenler de vardır. Onlara da bir dönem böyle tolerans tanıdılar. 
Bir buçuk senelik bir dönem vardı.

Hangi dönem bu? 

Zannedersem 2000- 2002 yıllarıydı. 

Son bir soru olarak Türkmen davasına ilişkin beklentiniz nedir? 

Türkmen davasıyla bu dava bir hukuk davası olmalı, bu dava bir dünya çapında bir ibret davası olmalı, bu davanın etrafında herkes bir katkıda bulunmalı. Bir insanı etnik kökenine göre nasıl dışlanır, nasıl tescil edilir, nasıl böyle perişan halde bırakılır, yerlerin yerine göre bir mal karşısında veya bir nüfus karşısında nasıl satılır bir ibret tablosu olarak bir dava oluşması lazım. Ve bu konuda dünyanın diğer bölgelerinde hiçbir insanın başına gelmemesi için özellikle büyük ülkelerin müdahil olması lazımdır. Biz bu Türkmen davasını son kırk yıl içinde yaşadıklarını her halde bir ciddi bir şekilde sayfa sayfa dökersek ölenlerin, çekilen eziyetlerin, düştükleri yollarda yıprandıklarının, ailelerin nasıl dağıldığını, 
nasıl perişan olduğunu, nasıl böyle bir pozitif düşünceden negatif düşünceye dönüştüğünü her halde bir 100 tane film çıkar gibi geliyor. 
Bu kadar büyük acılar vardır. Çok kişi böyle sıkıntıyı dile getirmemek için böyle bir ayıp kabul ettiği şeyler vardır. Yani hicret ettiğiniz zaman bir yerden oynadıktan sonra çocuğunu eğitmemişsen, okutmamışsan, bir şey sahibi etmemişsen o aile dağılmaya gidiyordur, dağılmıştır da. Biz bu bayrağın göndere çekilmesinde kan dökmüş insanlarız, dökmeye de devam ederiz, bu bayrağa tapan insanlarız. Ama şunu diyoruz, bu bayrağa tapanlarla bu bayrağa tükürenleri aynı seviyeye koysunlar ve öyle muamele etsinler. 

Biz bu bayrağa taptığımız için rezil duruma düşmemeliyiz, bu bayrağın hayranı olduğumuz için ikinci plana itilip de bunlar ayak bağıdır gözüyle bakılmamalıyız. Biz Türklüğümüzden gurur duyuyoruz. Hükümetlere gelince her zaman için dışarıdan etkisini çekmemek için bir takım ölçülü veya ölçüsüz davranışlarda bulunulabilir, ama milletten çok beklentimiz vardır. Biz bir milletiz. Biz kendi içimizde birbirimize sahip çıkmazsak, birbirimize kol kanat germezsek Gürcü’sü, Rus’u, İngiliz’i bize kol kanat geremez. Dolayıyla ben Türkmen davasını kendi adıma Türk milletiyle paylaştığımız zaman bir başarıya ulaşırız. Gerek Avrupa da gerek Amerika’da gerek başka ülkelerde. Ben özellikle Avrupa ve Amerika’daki Türklerin Türkiye’deki Türklerden çok çok daha duyarlı olduğunu görüyorum bize karşı. Adamlar adete bizimle beraber her günü takip ediyor. Erbil’de, Kerkük’te, Telafer’de ne oldu, ne olacak, ülkelerin görüşü nedir, oradaki petrolü nasıl paylaştılar, eldeki gelirler nereye gitti, hangi kontratları, hangi ülkeler aldı? Hiç kimsenin de gözünden bir şey kaçmıyor. Ama biz burada geçim derdine düşmüşüz, sıkıntıya düşmüşüz, kendimizi paralıyoruz. Ne yapacağız, ne edeceğiz, yok ergenekonmuş, yok silahlı kuvvetler böyle yaptı genelkurmay şöyle yaptı, hep hikâye. Hiç bizi ilgilendirmeyen konularla kafamızı meşgul edip duruyoruz. Oysa meşgul ettiğimiz dönem hayatımızın bir parçasıdır. Bu 
hayatımızın parçası dediğimiz dünyadaki en değerli şeylerimizdir. Boşuna oturmamamız lazım. Düşmanlarımız boş oturmuyor. Türk dünyasını boğmak için, sefil duruma sokmak için herkes timsah gibi ağzını açmış bekliyor. Kerkük’e, Kıbrıs’a, Azerbaycan’a karşı ne güç yetiştirdi düşmanlarımız. Kıbrıs Türkleriyle, Türkiye Türkleri birbirine düşman ilan edilmeye kalktı. Zaman zaman aklı evvellerde söylemiştir ya bizim ne işimiz var Kıbrıs’ta da, Kıbrıs bize ayak bağı oldu, bu kadar paraya mal oluyor. Oysa oradaki Türk’ün hayatına hiç kıymet vermeyen insanlardır. Kıbrıs’ın bizim için ne kadar değerli oysa ki. İşte Kerkük de Azerbaycan da böyle. İnşallah hayırlara vesile olur, inşallah neticesinde 
bizim korktuğumuz olaylar olmayacaktır, Türk birliği kurulacaktır, dünya küçülüyor. Gerçi bir takım ibretler, bir takım sıkıntılar yaşamalıyız. 
Biz Türkmen olarak da diyoruz ki eskiden çok rehavete çökmüşüz bize bu tokat lazımdı adam olmamız için. Bu tokadı yemeliydik. Kafamızı 
iki elimizin arasına alıp doğruları bulmak için başkalarından duymamamız lazım. Yapacaksak da kendi yanlışımızı yapmamız lazım. Dışarıdan 
birisi bize yanlış yaptırmasın. Çünkü kendi yanlışını yaparsan bir sefer yaparsın, ikinci sefere doğrusunu bulup yoluna devam edersin. Ama 
başka birinin yanlışını yaparsan ikinci yanlış, üçüncü yanlış, dördüncü yanlış seni yok edene kadar yanlış yaptıracaktır. Dolayıyla biz kendi 
insanlarımıza çok hoşgörülü olmamız lazım bir yanlışla bir insanı silip yok etmememiz lazım. Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. 


Ben teşekkür ederim. 

4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR



TÜRKİYEDEKİ IRAK TÜRKMENLERİ, SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI BAŞKANLARI ORSAM SÖYLEŞİLERİ, BÖLÜM 2


TÜRKİYEDEKİ IRAK TÜRKMENLERİ, SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI  BAŞKANLARI ORSAM SÖYLEŞİLERİ, BÖLÜM 2



           Mustafa Ziya,3* 
*Türkmeneli Kültür Merkezi Başkanı 6 Temmuz 2009


ORSAM: Tazehurmatu Katilamı, Kerkük’ü bir kez daha gündemin ön sıralarına taşıdı. Son aylarda Kerkük’ün statüsüyle ilgili gelişmeler ne yönde seyrediyordu? 

Mustafa Ziya: 

Mevcut süreç geçtiğimiz yıl İl Seçim Yasası’na eklenen 23. Madde ile şekillenmeye başlamıştı. Buna göre Kerkük’te otorite 3 grup arasında eşit biçimde paylaştırılmıştı. 
Hatta dördüncü grubun da yüzde 4’lük katılımı sağlanmıştı. Nüfus hareketlerindeki sorunun incelenmesi için nüfus ve tapu kayıtları gözden geçirilecek, ardından Kerkük için ayrı bir yasa çıkartılarak seçimlere gidilecekti. Madde 23’ün uygulanması için kurulan 7 kişilik Komisyon’un Ocak ayında başlayan çalışmalarını Mart ayında tamamlaması ve Irak Parlamentosu’na raporunu sunması planlanmıştı. Fakat Komisyon çalışmalarına başladıktan hemen sonra Kürt yöneticiler maddenin fıkralarında yorum farklılığına giderek otoritenin paylaşılması yerine devletin memurlarının bir an evvel paylaşılmasını istediler. Bu sorun aşılamadığı için 23. Madde Komisyonu hiçbir şey yapamadı. Ardından her grup Parlamento’ya kendi raporunu sundu. Süreç burada durdu. İkinci önemli konu, Irak ordusu ile Kürt güçlerinin burun buruna gelmiş olmasıdır. Hatırlanacağı üzere Bağdat yönetimi, 30 Haziran 2009’a kadar şehir merkezlerini boşaltacak ABD ordusunun çekilme sürecine paralel olarak Irak ordusunu yeni bölgelere kaydırmaya başlamıştı. İşte bu yeni durumla birlikte karşı karşıya gelen Irak ordusu ve Kürt güçleri arasında gergin bekleyiş devam ediyor. Şu an Kerkük’teki askerlerin çoğunluğu, Kürtlerden oluşan 4. Tümen’den. Kerkük’te Peşmerge güçleri, KDP ile KYB’nin asayiş güçleri ve Kürtlerden oluşan polis gücü var. Aslında Irak Anayasası Kürtlerin silahlı güçlerinin ancak kendi bölgelerinin sınırları dâhilinde bulunmasına veya özerk yönetimin sınırlarını korumasını imkân tanıyor. Dolayısıyla şu an Kürt bölgesi dışındaki durumları anayasaya aykırı. İhtilaflı bölgeler adı altında buraların kendilerine ait olduğu şeklinde bir fiili durum yaratıp statükoyu kabul ettirmeye 
çalışıyorlar. Son aylarda Kerkük’le ilgili yaşanan bir diğer gelişme, BM Özel Temsilcisi Staffan De Mistura’nun raporudur. 

Raporda; 

Kerkük’le ilgili öneriler özellikle bilhassa Kürt gruplar tarafından kabul görmedi. Diğer grupların da itirazı var. Kerkük için 4 alternatif vermiş ve her grup bir öneriye sarılıyor: Madde 140’ın düzeltilerek uygulanması, özerk statü tanınması, Kerkük’ün federe bölge ilan edilmesi, Kürt yönetimi- Merkezi yönetim arasında müşterek yönetime dönüştürülmesi. Rapor sonrasında da belirsizlik hâkim olmaya devam ettiği için tansiyon halen yüksek. Bundan en fazla Türkmenler endişe ediyor çünkü diğer grupların elinde kendi gündemlerini yürütecekleri bazı araçlar var. 

Katliamın olduğu Tazehurmatu’nun jeostratejik konumu hakkında neler söylenebilir? 

Tazehurmatu beldesi, Kerkük’ün Bağdat yolu üzerindeki giriş noktasıdır. Kendisine bağlı 18 köyü vardır ve toplam nüfusu 15-16 bin civarındadır. 
Nüfusunun tamamı Türkmen ve Şia’dır. Ön plana çıkmış olan kimliği ise Türkmenliktir. Türkmen milli hareketine büyük desteği vardır. 
Tazehurmatu aynı zamanda Türkmen kuşağının genişleme yönündedir. Tıpkı Kürtlerin Erbil-Süleymaniye hattı gibi. 2003’teki ABD işgalinden bu yana Kürt gruplar Tazehurmatu’yu kontrol etmeye çalışıyorlar ama başaramadılar. Büro açma girişimleri sırasında halkın protestosuna maruz kaldılar. Belde merkezinde takriben 8-9 bin kişinin olduğu düşünüldüğünde 100’e yakın kişinin ölmesi ve 200’den fazla kişinin yaralanması bütün beldede deprem etkisi yarattı. Ölü ve yaralı sayısının sonuçlarını nüfusa oranlayarak düşünmek gerekir. Pek tabii bu katliamın en temel hedeflerinden biri Kerkük’ün statüsüyle ilgili süreci etkilemektir. 

Tazehurmatu Katliamı’nın daha önceki Türkmen yerleşimlerinde meydana gelen büyük bombalama olaylarıyla da bir ilişkisi olabilir mi? 

Dikkat edilirse son dönemlerde Türkmenlerin büyük can kayıplarının olduğu olaylar “Tartışmalı Bölge” olarak tarif edilen şerit üzerinde yoğunlaştı. 
Telafer, Emirli, Yengice, Karatepe, Tazehurmatu gibi. Tüm bu “Tartışmalı Bölge” hattında fiili hâkimiyeti olan, buna karşılık nüfusu bulunmayan, yine de hak iddia etmeye devam edenler Kürt gruplardır. İddialarının kabul edilmesi ise ancak yerel sakinlerin sindirilmesiyle mümkün olabilecek. Ayrıca ne kadar fazla istikrarsızlık yaşanırsa Kürtlerin eli o kadar güçleniyor. Çünkü Amerikalıların çekilmesini istemiyorlar. 
İstikrarsızlık arttıkça kendilerinin haklı olduğunu göstermeye çalışıyorlar. İlaveten, istikrarsızlık yaratan olaylar, sözkonusu bölgedeki hâkimiyeti daha iyi sağlamak için gerekçe olabiliyor. Nitekim Kürt yöneticiler olaydan iki gün sonra, faillerin yakalanması için Kerkük’ün güvenliğinden sorumlu, Süleymaniye’de konuşlu ve tamamı Kürtlerden oluşan 4. Tümen’den takviye asker gönderildiğini açıkladı. Dördüncü gün Bağdat’tan Savunma Bakanlığı bu durumu yalanlamış olsa da sevkiyat gerçekleşti. 

Önümüzdeki günlerde benzer katliamlar olabilir mi? 

Bence bombalama olayları giderek artacak. Herkes ABD’nin çekileceği tarihin sonrasına hazırlık yapıyor. Şimdiden güç gösterileri yoluyla mesajlar veriliyor. 

Bu yeni istikrarsızlaşma dalgasının önüne geçmenin bir yolu var mı? 

En iyi çözüm, Uyanış Konseyleri örneğindeki uygulamanın genişletilmesi. Zaten ülkede federe bir yapı var. Yerel sakinlerin kendi güvenliklerini 
sağlamasına izin verilmeli. Kerkük’te buna büyük ihtiyaç var. Aslında Amerikalılar da bu çözümü kabul ediyor ve makul buluyor. 
Fakat Kürt grupların çok büyük itirazları var. Kerkük için Merkezin bir an önce asker takviyesi yapması elzemdir. Çünkü ABD askeri çekilince 
ortaya çıkan boşluğu şehirde mevcut olan Peşmerge gücü doldurmaya hazırdır. Bu durum şehri patlama noktasına getirebilir.


***




Abdurrahman Kızılay:4* 
*4. Türkmeneli İşbirli ği ve Kültür Vak fı Yönetim Kurulu Üyesi ve Sanat çı Abdurrahman Kızılay 21 Ağustos 2009


ORSAM: Irak Türkmenleri ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz? 


Irak Türkmenlerinin genel durumu şu anda maalesef iç açıcı değil. Her gün bombalar patlıyor, her gün şehitler veriliyor. Bu ne zaman bitecek belli 
değil. Sonumuz ne olacak belli değil. Sayım yapılacak mı, yapılmayacak mı, Erbil’deki mağlum seçim olacak mı olmayacak mı konuları belirsiz. 
Genel olarak konuşuyorum. Yalnız Kerkük için değil. Erbil de bizim canımız ciğerimiz. 

Oradaki seçimde ne olacak? 
Kaç oy alınacak? 
5 kişi mi 7 kişi mi seçilecek? Seçilince ne olacak? 

Bunların hepsi muğlâk. 

Önümüzdeki dönemde Irak’ta yeni bir siyaset şekilleniyor. Türkmenlerin yeni Irak siyasetindeki rolü ne olabilir, ABD’nin Irak’tan çekilme sürecinde neler olabilir? 

Genel olarak çok iyi olacağını hiç zannetmiyorum. Amerikalılar daha tam çekilmediği halde yaşananları görüyorsunuz. Kıyamet kopuyor her tarafta. Onun dışında Kürtler Musul’dan, Diyala’dan sadece arazileri değil, il ve ilçeleri bile kendi bölgelerine katma çabasında. Bu durumu hiç iyi görmüyorum. Amerikalılar çekilirse maalesef daha da kötü olacak. Çünkü Irak ordusu maalesef bu işe hazır değil. 
Kerkük’ün statüsüyle ilgili tartışmalar devam ediyor. Öteki taraftan Telafer’in il olma durumu da bu tartışmalara eklendi. Önümüzdeki dönemde bu tip tartışmalı bölgelerin nasıl neticelenmesini bekliyorsunuz? Her şeyden önce Telafer’deki mezhep kavgasının bitmesi gerekiyor. 
Çünkü en büyük problemimiz mezhep kavgası. Son zamanlardaki olayları biliyorsunuz. Ondan da yararlanan El Kaide grubu oluyor. 

Kerkük’ün statüsü için neler söyleyeceksiniz? 

Kerkük’te Türkmen nüfusunu %33 olarak söylüyorlar. Bizim siyasiler bunu kabul edecek mi bilmiyorum. Şahsen taraftar değilim. % 33 olunca Kerkük 1 milyonsa demek ki 300 bin tane Türkmen var. Diğer taraftan ne yapacağız? Başka çözüm mü var? 

Ne açıdan? 

Türkiye’nin öncelikle bu işi bastırması gerekir. Bize sahip çıkan yegâne devlet Türkiye’dir. Türkiye, eğer bu işi Kuzey Irak’taki yönetimle bu işi çözmezse maalesef sonu çok kötü olacak. %33 oranını kabul edecekler mi etmeyecekler mi? O da ayrı bir problem. 

Son olarak Irak Türkmenlerinin Türkiye’den beklentilerini alabilir miyiz? 

Irak Türkmenlerinin beklentisi Türkiye’nin sahip çıkması yanında olması, yalnız bırakmamasıdır. Sağ olsunlar bizim her şeyimize koşuyorlar; 
hastamıza, cenazemize. Maddi yönden yardım yapıyorlar. Ama bu yeterli değil. Irak’ın kuzeyindeki yönetimle masaya oturup Irak Türkmenlerinin durumunun ne olacağını tartışmalıdır. Bu % 33 konusunu Türk yönetimi kabul ediyor mu etmiyor mu bilmemiz gerekiyor. Evet diyorlarsa evet diyeceğiz. Başka ne yapalım, çünkü, bizim arkamızda Amerika gibi bir güç yok. Bizim arkamızdaki tek güç Türkiye’dir. 

***



5. Türkmeneli Öğrenci Gençler Birliği Başkanı ,



           Mardin Gökkaya5* 
*Türkmeneli Öğrenci Gençler Birliği Başkanı 
21 Ağustos 2009

ORSAM: Kerkük’ten geliyorsunuz. Irak’taki Türkmenlerle ilgili genel bir değerlendirme yapabilir misiniz? 

*Mardin Gökkaya: Irak’taki Türkmenler 1980’lerden bugüne kadar işkenceye veya zulme maruz kalmıştır. 

Önce 1980’lerde Irak-İran Savaşı yaşanmıştır. 1991’de Körfez Savaşı gerçekleşmiştir. 2003’te bir işgal var. İşgalden sonra Iraklılar özellikle Türkmenler özgürlüğe kavuşmak amacıyla yürüdü. Bugüne kadar Irak’taki bütün etnik grupların, bütün partilerin özgürlük konuşmaları vardı. Ama sadece Türkmenler bugüne kadar sıkıntı yaşadı, işkence gördü. 

Patlamalar da özellikle Türkmen bölgelerinde oluyor. Belki de 2003’ten bugüne kadar Irak’ta en fazla zarar gören, en fazla patlamalara maruz kalan millet Türkmenler olmuştur. Bunun da siyasi nedenleri olabilir. Bugüne kadar Türkmen yetkilileri ve parti yöneticileri Irak hükümetine veya parlamentosuna birkaç defa seslendi. Irak’taki Türkmenler için en azından bir sivil savunma ekibinin veya bir milli güvenlik konseyinin kurulmasını talep ettiler. Buna izin verilmemektedir. 

Buna izin verilmemesinin siyasi nedenleri olabilir. Türkmenlerin yaşadıkları bölgeler hassas bölgeler ve Kürtlerle çatışma içindeler. Türkmenlerin yaşadığı bölgelerde Kürtler hâkim. En fazla Kürt peşmergeleri hâkimiyet sürüyor, baskı yapıyor. Bir millet işkenceye, baskıya maruz kalırken bir millet de güçlü birisi olarak özgürce yaşamaktadır. Irak devletinin bir kanunu olmadığı için böyle işler meydana gelmiş olabilir. 

Önümüzdeki dönemde Türkmenlerin Irak’taki durumu ile ilgili neler söyleyeceksiniz? 

Irak’taki Türkmenler olarak bir şeyi iletmek istiyoruz yöneticilere. Yöneticilerimiz yeter ki bir araya gelsinler. Bir araya geldikten sonra söylem, bildiri yayınlasınlar. 
Milletimizi daha önemli günler bekliyor. Sayım var, parlamento seçimleri var. Irak’ın Kerkük bölgesinin hassas bir durumu var. Kuzey bölgesine bağlanma düşüncesi var. Merkeze bağlanma düşüncesi var. 

Türkmenlerin bir araya gelmeleri, söz birliğine sahip çıkmaları önemli. 

Gençler olarak nüfus sayımı ve parlamento seçimleri için çalışmalarınız var mı? 

Sayım ve seçim için Öğrenci Gençler Birliği olarak seçim propagandası ve seminerler yapılsın diye bütün Türkmeneli bürolarımızı, teşkilatlarımızı 
yönlendirdik. 
Çalışmalar ekip halinde yapılsın istiyoruz. 
Gençler içinde farklı bir anlayış yok. Sadece millete hizmet için çalışıyoruz. 

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.

***


TÜRKİYEDEKİ IRAK TÜRKMENLERİ SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI BAŞKANLARI ORSAM SÖYLEŞİLERİ, BÖLÜMÜ1

TÜRKİYEDEKİ IRAK TÜRKMENLERİ SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI BAŞKANLARI ORSAM SÖYLEŞİLERİ, BÖLÜMÜ1




ORSAM: Türkmeneli Kültür Merkezi’nin kuruluş amaçları hakkında bilgi verir misiniz? 


              Mustafa Ziya1*: 
1*. Türkmeneli Kültür Merkezi Başkanı Dr. Musta fa Ziya 9 Şubat 2009

Türkmeneli Kültür Merkezi, Irak’ın dışında üniversite öğrenimi gören Iraklı Türkmen öğrencilerin işlerini takip etmek, seçimlerini yapmak ve kendilerine 
destek olmak amacıyla kurulmuş bir merkezdir. Merkezimiz Şubat 2002’de kurulmuştur. Şubat 2002’den önce ise bu çalışmalar Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilciliği bünyesindeki Öğrenci İşleri birimi tarafından yürütülmekteydi. Merkezimiz kurulduktan sonra öğrenci ve kültür işleri gibi konular Temsilcilikten devralınmıştır. 
Merkezimiz, Irak’ta öğrencilerin seçimini yapmakta, Türkiye’ye getirilmelerini sağlayarak burada kendileri için gerekli kontenjanları talep etmektedir. Öğrencilerimizin TÖMER süreçleri takip edilmekte, ardından fakültelere dağılımları sağlanmaktadır. Öğrenim süreleri boyunca da, Merkezimiz ihtiyaç duydukları tüm işlemleri takip etmekte, kendilerine destek vermektedir. Büyük Öğrenci Projesi kapsamına alınan öğrencilere, Merkezimiz de ek maddi destek sağlamaktadır. 

Büyük Öğrenci Projesi’nin dışında yürütülmekte olan projeleriniz de var mı ? 

Bir diğer önemli projemiz de 1997’de başlamış ve sonradan Merkezimizin çalışmaları kapsamına girmiştir. Irak’taki resmi Türkmen okullarının, yani Türkçe eğitim veren okulların Türkçe öğretim müfredatını, okul kitaplarını hazırlamak, bu kitapların tercümesini, denetimini ve incelemesini yaparak baskıya hazır şekilde bölgeye göndermek Merkezin görev tanımı içindedir. 
Bu okullarda okutulan kitapların birçoğunun tercümesi yapılmakta, denetimden geçmektedir. Hatta bazılarının dizgisi de burada yapılmakta, bir bölümünün filmleri çıkartılıp baskı için bölgeye gönderilmektedir. Kültür Merkezi’nde her zaman yoğun bir ziyaretçi trafiği dikkat çekiyor. 

Öğrencilerin günlük meşgalelerine hitap eden imkânlarınız da var mı? 

Türkmen öğrencilerin sosyal yaşamlarını arzu ettikleri şekilde yönlendirebilmeleri için Merkezimizin binasının birinci katında bir öğrenci lokali açılmıştır. Ankara’daki öğrencilerimiz boş zamanlarını bu lokalde geçirmektedir. Lokalin bir kütüphanesi ve internet cafesi mevcuttur. 
Ayrıca çeşitli vesilelerle yaptıkları toplantılar için de burayı kullanmaktadırlar. Öğrenciler tarafından kurulan Türkmeneli Öğrenci Birliği, bir teşkilat yapısı çerçevesinde faaliyetlerini sürdürmektedir. Türkmeneli Kültür Merkezi, Türkiye’de tertiplenen Türk Dünyası aktivitelerine katılmak isteyen öğrencilerimize gerekli hazırlıkları yapabilmeleri için destek vermektedir. Türkmeneli Kültür Merkezi’nin yürüttüğü projelerin bölgede yaşayan Türkmenler için önemi nedir? 

Öncelikle Irak’ın şartlarını ve geçmişini titizlikle ele almak gerekmektedir. Irak genelinde 2003’e kadar Türkçe eğitim ve öğretim yoktu. Dolayısıyla 2003’ten sonra bir anayasal hak olarak açılan Türkçe okullara destek vermek çok önemlidir. Orada öyle bir eğitim olmadığı için, açılan okullarda öğretmen sıkıntısı yaşanmaktaydı. Ki bu sıkıntı halen devam etmektedir. Merkezin en büyük katkılarından biri bölgede öğretmen yetiştirmektir. 
Çocuklara Türkçe okutabilmek için Türkçe eğitim veren öğretmenler yetiştirmek gerekmektedir. Bu konuda 1992’den itibaren, önce güvenli bölgede yani Irak’ın kuzeyinde okullar açıldı. 2003’ten sonra, Irak’ın genelinde Türkçe eğitim veren okullar açıldı. Bunların eğitim elemanlarını yetiştirmek Merkezimizin misyonu oldu ve bugüne kadar yüzlerce eğitim görevlisi yetiştirildi. Pek tabii bölgede Türkçe eğitim tecrübesi yoktu; daha önce hiç böyle bir şey olmamıştı. O okulları ayakta tutmak, bilimsel ve teknik destek vermek, buradan öğretmenler gönderip oradaki öğretmenlere eğitim vermelerini sağlamak, Türkçe kurslar açmalarını 
sağlamak Merkezimizin başlıca uğraşları arasında. 
Bu hizmetlerin hayati önemi haizdir. Çünkü bir toplumun varlığını yeniden ortaya koyabilmesinin yolu eğitimden geçmektedir. 1992’den itibaren güvenli bölgede yani Irak’ın kuzeyinde, Türkçe eğitim veren 13 okulla işe başlandı. Orada lise mezunları verdik ve şu anda öğrenimlerini fakültede devam ettirmektedirler. 2003’ten sonra da Irak’ın diğer bölgelerinde bu okulların bütün müfredatları, programları ve malzemeleri Kültür Merkezi tarafından sağlanmaya başlamıştır. 
Oradaki eğitimi bu şekilde ayakta tutarak hedef gelecekte kendi imkânlarıyla Türkçe eğitim verebilecek kadrolar yetiştirmektedir. Bu hususları incelediğinizde, Kültür Merkezinin bölge için öneminin ne derece büyük olduğunu görebilmekteyiz. Yakın dönemde uygulamaya geçecek yeni projeleriniz var mı? 

2009 yılıyla birlikte başlayan birtakım projelerimiz var. Bunların en önemlisi, Türkiye’deki eğitim süreçlerini tamamlayan öğrencilerin bölgeye dönüşünün 
ve orada iş sahibi olmasının sağlanmasıdır. Bu konuyu Irak Türkmen Cephesi ile de görüştük. Bizlerin işi, mezun olduktan sonra öğrenci için yapacağımız şey orada iş imkânı sağlayarak işin başına geçmelerini temin etmek olacak. 
Bir diğer çalışmamız, bölgedeki eğitimi daha akademik ve daha bilimsel temellere oturtmak için bir vizyon belirlemek olacak. 

Amaçlar, yöntemler ve araçlar gibi hususları irdeleyeceğiz. 
Bölgeye yaptığım ziyaretlerde eğitim yetkilileriyle de görüşüyorum. Amacımız kurumlarımızdaki eğitim süreçlerini, Irak’ın milli eğitim süreciyle bütünleştirmek. 
Bunun hazırlığını yapmaya çalışıyoruz. Şu an orada okula giden bir çocuk okuma-yazma kitabını okuyor ama bunun dışında okuyabileceği Türkçe bir hikâye kitabı dahi yok. O yüzden, yardımcı kitaplar gibi farklı araç gereçler göndereceğiz. 

Her aşamada okuma hevesini artıracak araçlar oluşturacağız. Anaokulları için özel malzemeler olacak. Gerekli hazırlığı yaptık. Ayrıca, uzaktan eğitim sistemi uygulayacağız. Okul kitaplarını görsel hale getireceğiz. Bu büyük bir projedir ve başlatmış bulunuyoruz. İlaveten, bölgede bir öğretmen enstitüsü açmayı planlıyoruz. Böylece öğretmenleri daha hızlı bir şekilde yetiştirebileceğiz. 

Enstitü kurs değil, 2’şer yıllık eğitimler verecek. Daha kurumsal biçimde öğretmen yetiştirilecek. Yine, belli Türkmen bölgelerindeki kültür merkezlerine destek olacağız. Yeni kültür merkezleri açacağız. Mesela Kerkük’te bir milli kütüphane açmak için girişimde bulunan arkadaşlar var. Kendileriyle görüştük; gerekli desteği vereceğiz. Bu kütüphane için büyük miktarda kitap alımı yaptık. Musul’a bağlı Reşidiye kasabamızda bir kültür merkezi var. Onlara da aynı şekilde kitap ve internet desteği sağlamayı düşünüyoruz. Son olarak, 2009 yılından itibaren öğrenci seçiminde uygulanan yöntemlerde bazı yenilikler yapacağımızı belirtmek istiyorum. Bölgeden getirilecek öğrenciler belli bir süre 
gözlemlendikten sonra tespit edilecek. Başarı düzeyleri ve toplumlarına hizmet etme arzusu yüksek gençlerimize öncelik verilecek. 
Türkmeneli Kültür Merkezi’nin Türkmen toplumuna yaptığı değerli hizmetlerin artarak devam etmesini temenni ediyoruz. Çalışmalarınızda başarılar dileriz. 

Ben de ORSAM’a duyarlılığı için teşekkür ediyorum.


***


ORSAM: Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı’nın kuruluş amacı ve felsefesi hakkında bilgi verir misiniz? 


             Fatih Türkcan2*: 
2*. Türkmeneli İşbirli ği ve Kültür Vak fı Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Türkcan 5 Mart 2009


Vakfımızın temel amacı, yasal düzenlemeler dâhilinde; din, ırk, renk, siyasi görüş, inanç ve mezhep farklılığı gözetmeksizin, insani yardım, kültür, sanat, eğitim ve sağlık alanlarında hizmet vermektir. Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı (TİKV), insan hakları alanında, insani yardım ve sağlık alanlarında, kültür, sanat ve eğitim alanlarında faaliyet göstermektedir. Ayrıca, merkezi Berlin’de bulunan Iraklı Türkmenler İnsan Hakları Derneği ile merkezi Kerkük’te olan Irak Türkmen Cephesi, İnsan Hakları Merkezi, Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği, Türkmeneli Radyo Televizyon Kurumu ile işbirliği yaparak bu kuruluşların gerçekleştirdikleri faaliyet ve projelere hizmet gereği mali destek sağlamaktadır. Diğer Türkmen dernekleriyle de işbirliği içerisindeyiz, onların yaptıkları faaliyetleri desteklemekteyiz. Okurlarımızı, Vakfınızın faaliyet gösterdiği alanlar ve yürütmekte olduğu projeler hakkında aydınlatır mısınız ? 

Vakfımızın insan hakları alanında gösterdiği faaliyetlerin başlıca amacı, başta Irak olmak üzere Ortadoğu, Orta Asya ve Balkan ülkelerinde yaşayan 
Türkmen toplulukların ve diğer azınlıkların kültürel, eğitim ve diğer azınlık hakları için çalışmalarda bulunmaktır. Bu bağlamda, konuyu uluslararası platform ve mahfillere taşımak, buralarda destek aramaktır. Ayrıca bölgede ve dünyada insan hakları ile ilgili uygulamaları araştırmak, saptamak; tutuklu, 
hükümlü, gözetim altında bulunanların yaşam koşullarını iyileştirmek için çalışmalar yapmak, konu ile ilgili bilimsel araştırma ve inceleme yapmak ve yaptırmak, raporlar hazırlamak, raporları belgelerle tevsik etmek, rapor ve dokümanları ilgili uluslararası kurum ve kuruluşlara iletmek, yaymak, kamuoyu, hükümet ve parlamentoların bu yönde dikkatlerini çekmek, insan hakları ihlallerini önlemek için bölgede ve dünyada ilgili uluslararası organizasyon ve hükümetler nezdinde çaba harcamak, yaptırımlar uygulamaya ikna etmek, gerekli izinler alındıktan sonra konu ile ilgili sempozyum, panel, sergi, konferans, toplantı ve gösteri gibi etkinlikler tertip etmek veya yukarıda sıralanan amaçlara hizmet eden etkinliklere katılmak, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası insan hakları kuruluşları adına insan hakları gözlemciliğini yapmak da vakfımızın kuruluş misyonları arasında yer almaktadır. 

Irak gibi istikrarsız coğrafyalarda ortaya çıkabilecek insani problemleri gidermek de vakfımızın bir başka amacıdır. Bu çerçevede, mülteci, göçmen ve sığınmacıların barınmalarını sağlamak amacıyla kamp ve yurtlar kurmak, kurulmuş ve kurulacak olanlara destek olmak; sosyal, ekonomik ve kültürel ihtiyaçlarının giderilmesi için çalışmalar yapmak ve bu konuda çalışan kuruluşlarla işbirliğinde bulunmak, mültecilik ve sorunları ile ilgili çalışmalar yapmak, bu konuların daha iyi anlaşılabilmesi ve sorunlara çözüm üretilebilmesi amacıyla kitle iletişim araçlarını kullanarak kamuoyunu aydınlatmak ve desteğini sağlamak öncelikli faaliyetlerimiz arasında yer almaktadır. Ek olarak, demokrasi kültürünü yaymak, sosyal yaşam seviyesini yükseltmek, sosyal yapıyı geliştirmek amacıyla araştırmalar yapmak, anketler düzenlemek, geniş kitleleri ve kamuoyunu aydınlatmak gayesini gütmekteyiz. Tabii bu noktada, kitle iletişim araçlarından da yararlanmaktayız. 

Vakfımız insani yardım ve sağlık alanlarında yasal mevzuat çerçevesinde din, dil, ırk, renk, siyasi görüş, inanç ve mezhep farkı gözetmeksizin dünyanın her yerindeki olası afetlerde, kıtlık ve savaşlarda afetzedelere yardımda bulunmak; gerekli izin alındıktan sonra aynı amaçlarla yurt içinde veya yurt dışında ayni ve nakdi yardım kampanyaları tertip etmek; muhtaçlara sıhhi ve tıbbi yardımlarda bulunmak; sağlık ocağı, poliklinikler, bilumum tedavi kurum ve kuruluşları, kreşler, anaokulları ve bakımevleri açmak ve inşa edip idame, idare etmek; bunların araç gereçlerini ve donatımlarını sağlamak; bu sahalarda amme hizmetinde bulunan resmi ve özel müesseselere yardımda bulunmak; yurt içinde ve yurt dışında özellikle Türkmeneli bölgesinde yaşayan, güçsüz, dul, yetim, muhtaç ve fakirlere ayni ve nakdi yardımda bulunmak; bu amaca 
yönelik faaliyet gösteren kurumlarla işbirliği yapmak; bu gaye ile ilgili gerekli izni aldıktan sonra yurt içinde ve yurt dışında yardım kampanyaları tertip etmek gibi faaliyetlerde bulunmaktayız. Geri kalmışlıkla mücadele etmek için ise, Türkmeneli bölgelerinde yaşayan insanlara, yaşamlarını idame ettirebilmelerine katkı sağlayacak yardımlarda bulunmak ve bu amaçla ilgili fizibilite raporları ve projeler hazırlamak, uygulamaya koymak, gerekli finans kaynağı sağlamak şarttır. Bu noktada bölge insanlarının sanatsal eğitimi için beceri kursları, terzihane, konfeksiyon ve dokuma atölyeleri açmak veya açılmasına yardımcı olmak, katkı sağlamak ve aracı olmak: gerekli üretim araç ve gerecini temin etmek gibi faaliyet alanlarımız mevcuttur. Bölgenin tarımsal ve sınai kalkınmasını gerçekleştirmek gayesi ile araç gereç, ham ve mamul madde, gübre, tohum, ilaç v.s. temin etmek veya yardımında bulunmak zorundayız. Yol, su, elektrik ve kanalizasyon gibi alt yapı hizmetlerini gerçekleştirmek, 
bu alanda ihtiyaç duyulacak ekipman ve malzemeyi temin etmek veya temin edilmesi için aracı olmak; bölgesel kalkınmanın gerçekleşmesi için araştırmalar yapmak, istatistik ve etüt raporları hazırlamak ve tüm bu yukarıda anlatılan faaliyetlerle ilgili destek sağlanması ve yardımda bulunulması için kişi, kurum veya kuruluşlar nezdinde teşebbüste bulunmak veya aracı olmak vakfımızın faaliyetleri arasındadır. 

Kültür, sanat ve eğitim alanları ise vakfımızın hayati önem atfettiği bir başka konudur. Düşünce, kültür, dil ve resim-heykeltraş, tiyatro, müzik gibi sanatsal çalışmaların devamı, tekâmülü, korunması ve her türlü vasıta ile yaygınlaşması için teşebbüslerde bulunmak, bu yolda yurt içinde ve yurt dışında müesseseler kurmak, kurulmuş olanlara iştirak etmek veya yardımlarda bulunmak; dinlenme, spor, sanat, müzik, tiyatro, resim ve kültürün diğer sahaları ile ilgili ihtiyaçları karşılayacak kültür ve sanat merkezleri, kamp, sosyal tesis, misafirhane, spor, müzik ve konferans salonları ve sair bina ve tesisleri inşa ve idare etmek; aynı amaçlara hizmet eden yurt içinde ve yurt dışında hizmet veren kurum ve 
kuruluşlara yardım yapmak ve destek olmak; camiiler, örneğin Hüseyniye(Şii) Camisi ve her türlü tarihi yapı, bina, anıt eserlerini onarmak, donatımını ve tefrişini sağlamak; gençlerin görgü ve bilgilerini artırmaya veya sanatının gelişmesine yönelik yardım ve teşvik tedbirlerini almak; düşünce, kültür ve sanatla ilgili alanlarda yarışmalar düzenlemek, ödüller ihdas etmek, sergiler açmak, paneller, konferanslar ve kongreler tertiplemek, yurt içi ve yurt dışı turlar düzenlemek; aynı gaye için kitap çıkarmak ve her türlü yayını yapmak, basmak, yaymak ve satmak için gerekli her türlü tesis ve şirketi kurmak ve işletmek veya bunlara iştirak etmek; yurt içinde ve yurt dışında aynı gaye ile faaliyette bulunan müesseselere ayni ve nakdi yardımlar yapmak; veya yardım yapılması için yurt dışından veya yurt içinden yardım toplamak, aracı olmak gibi 
konular da vakfımızın ilgi sahasına girmektedir. 

Aynı zamanda, tahsilin her derecesindeki ihtiyacı karşılamak için; okul, yurt, öğrenci merkezi, kütüphane ve kurs binaları, dershaneler inşa ve tesis etmek ve bunları idare etmek; her derecedeki eğitim müessesesinde tahsil, ihtisas, doktora ve ilmi kariyer çalışması yapan; yurt dışına yüksek tahsil (lisans) ve lisansüstü eğitim ve lisan öğrenmek veya görgü ve bilgisini artırmak veya ilmi, fikri ve sanatla ilgili faaliyetlerde bulunmak için veya benzeri sebeplerle giden öğrencilere, her türlü nakdi ve ayni yardımlar yapmak, karşılıklı veya karşılıksız burs vermek ve öğrencilerin iskân, iaşe ve barınmalarına yardımcı olmak vakfımızın temel faaliyetlerindendir ve kuruluş felsefesinde önemli bir yer işgal etmektedir. 

Vakfımız öncelikli olarak Irak’ta ve Türkiye’de yaşayan Türkmenlerin eğitim ve sağlık ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda, Türkmen vatandaşlarımızın eğitimlerini sürdürmelerine yardımcı olmak maksadıyla doktora ve lisans dâhil şu ana kadar 1000’in üzerinde yüksek tahsil öğrencisine burs verilmiştir. Bunun yanı sıra, Irak’taki okullarda Türkçe eğitim gören orta öğrenim öğrencilerinin kitap ve kırtasiye gibi diğer ihtiyaçlarının karşılanması için mali destek sağlanmıştır. Okulu olmayan yörelere okul yaptırılması ve mevcut okulların onarımının yapılması desteklenmiştir. Türkmeneli bölgelerinde kütüphane yapımı ve okul kütüphanelerinin geliştirilmesi için kardeş vakıfların 
katkılarıyla özellikle Kerkük Vakfı ile işbirliği yapılarak 10.000’in üzerinde çeşitli kitap ve gerekli her türlü donanım, kitap, dergi, cd, bilgisayar vs sağlanmıştır. 

Tiyatro alanında büyük sanatçımız Sayın İsmet Hürmüzlü yönetiminde tiyatrocularımızı Türkiye’ye getirerek çeşitli eğitimlerin alınmasını ve sahnelendirilmeleri sağlanmış, Kerkük’te İsmet Hürmüzlü adına tiyatro salonu kurulmuş ve burada eğitimler verilmeye başlanmıştır. Müzik alanında Türkmeneli bölgesinden sanatçılarımız, Türkmeneli sanatının ve kültürünün sembol ismi Sayın Abdurrahman Kızılay ve Sayın Mehmet Özbek yönetiminde Türkiye’ye getirilerek çeşitli konserler yapılmış ve eğitimler verilmiştir. Ayrıca Sayın Hocamız İhsan Doğramacı’nın vakfı olan İhsan Doğramacı Vakfı ve Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yaparak Türkmenelin’den gelen insanlarımıza öğretmenlik, yöneticilik, medya ve gazetecilik alanlarında kurslar verilmiştir. Sağlık konularında ise, Irak’ta tedavisi mümkün olmayan yaklaşık olarak 2500 hasta Türkiye’ye getirilerek ameliyat dâhil tedavileri yaptırılmış, tedavi giderleri, ilaç ve tıbbi malzeme giderleri, ulaşım giderleri, yemek giderleri ve konaklama giderleri karşılanmıştır. Kerkük ve Kifri’de hastaların günlük tedavileri ve ilaçları karşılanmaktadır ve yaklaşık hergün 150 kişiye hizmet verilmektedir. Irak’ta faaliyet gösteren dispanserlerin tıbbi cihaz ve ilaç temini sağlanmış ayrıca mali yönden de desteklenmiştir. Eğitim ve sağlık hizmetlerinin dışında, Irak’ta suyu olmayan köylere su kuyusu açılarak halkın hizmetine sunulması gibi alt yapı hizmetlerinde bulunulmuştur. Kerkük civarında ise 400 köy evi yaptırılarak halkın kullanımına sunulmuş, Türkmenelindeki köylerde yapılacak tüm münasebetler için köy evi yani divanhane yapılmış, tefriş edilmiş ve sosyal olarak ihtiyaçlarının karşılanması amaçlanmıştır. 

Kültür, eğitim ve öğrenci işlerini ise Türkmeneli Kültür Merkezi aracılığıyla yürütmekteyiz. Vakfımız, stratejik ve bilimsel araştırma ve medya alanlarında da faaliyetlerini sürdürmektedir. Vakfımız bünyesinde Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi kurulmuş olup, bu merkez aracılığıyla “Ortadoğu Analiz” ve “Ortadoğu Etütleri” isimli dergilerin hazırlanması, yayınlanması ve dağıtımı gerçekleştirilmektedir. Ayrıca, merkez tarafından Türkmen hareketi öncelikli olarak, muhtelif konularda konferans, panel, çalıştay, sempozyum gibi etkinlikler düzenlenmektedir. Türkmeneli İşbirliği Kültür Vakfı bünyesinde ayrıca Avrasya bölgesinde (Balkanlar, Doğu Avrupa, Kafkaslar ve Asya ülkeleri) öncelikle 
Türkiye’yi ve Türkmenleri ilgilendiren konularda araştırmalarda bulunmak, bunları yazılı olarak veya digital ortamlarda yayınlamak, bu konularda toplantılar düzenlemek, toplantılara katılmak ve eğitim vermek amacıyla Avrasya İncelemeleri Merkezi “AVİM” kurulmuştur. 

Henüz kuruluş aşamasında olan merkezin ilk faaliyeti yukarıda değinilen ülkeler hakkında günlük gelişmeleri izleyen ve yorumlara yer veren Türkçe ve İngilizce bir bülten hazırlamak olmuşur bu bülten elektronik posta olarak her gün yaklaşık 4.000 kişiye yollanmaktadır. İleride bu sayı daha da artırılacaktır.

Vakfın medya alanında da faaliyetleri var mı? Doğru, tarafsız, hızlı habercilik yapmak, dünya medyasını sürekli Irak hakkında bilgilendirmek, Türkmen halkının ve siyasi kuruluşların sesinin Irak ve dünya kamuoyuna duyurulması, Türkmenleri ilgilendiren gelişmelerin sıcağı sıcağına kamuoyu ile paylaşılması, özellikle Arap basınının güvenilir haber kaynağı haline gelmek, Türk medyasının Irak’a olan uzaklığını giderip, başvuru kaynağı haline gelmek, verilecek kurslarla haberciliğe hâkim genç, dinamik ve en önemlisi cesur kadrolar oluşturmak, sürekli gelişerek bir marka haline gelmek, her türlü habercilik hizmetini doğru, tarafsız ve hızlı biçimde abonelere sunmak amacıyla görsel ve işitsel hizmet 
veren Kerkük Haber Ajansı mali yönden desteklenmektedir. Medya alanında gerçekleştirdiğimiz bir diğer faaliyet ise Türkmeneli TV’nin ve Türkmeneli 
Radyo’nun desteklenmesidir. Türkmeneli Radyo ve Televizyon Kurumu (TERT) Kerkük’te üç Ankara’da ise iki stüdyo ile yayın hayatına devam etmekte, Irak ve Türkiye’nin yanı sıra Avrupa, Orta Asya, Ortadoğu’da ve internet üzerinden dünyanın her yerinde izlenebilmektedir. 
Bahsettiğimiz tüm bu projeler daha kapsamlı bir şekilde geliştirilerek devam edecek ve yenileri yapılacaktır. Türkmeneli, Türkiye ve yurt dışında bulunan tüm kuruluşlarımızın ve kardeş kuruluşlarımızın ihtiyaçlarını yapacakları araştırmalar kapsamında karşılamaya devam edeceğiz. Yapılacak tüm projeler uygun bulunduğu takdirde desteklenecek veya vakfımız tarafından yapılacaktır. 

Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz. Ben de ORSAM’a Türkmen toplumunun meselelerine gösterdiği ilgi için şahşım, yönetim kurulu ve Türkmenler adına teşekkür ederim. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***