Emin ÇÖLAŞAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Emin ÇÖLAŞAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Mart 2020 Çarşamba

BANA YALAN SÖYLEYEN YILLAR., YAZI SERİSİ BÖLÜM 2

BANA YALAN SÖYLEYEN YILLAR., YAZI SERİSİ BÖLÜM 2



Gel Artık

Mustafa Mutlu

Bir yılın daha son günündeyiz, “özlem”im.
Ahmed Arif’in dediği gibi; bu yıl da aç kaldım, susuz kaldım.
Yine hayın, yine karanlıktı gece!
Can garip, can suskun, can paramparçaydı yine...
Ve ellerim hep kelepçedeydi.
Tütünsüz uykusuz kaldım, “özlem”im;
Yine de terk etmedi sevdan beni...

***
Bugün yılın son günü... Siz henüz bilmiyorsunuz ama ben her yılın son gününde sadece “özlem”imi yazarım!
İyiye, güzele, doğruya duyduğum özlemdir bu...
Ve sanırım ki yazınca özlemim bitecek...
Tecrübeyle sabit: 
Biten biz oluyoruz; özlem ise olduğu yerde duruyor!

***
“Özlem”, yaşanmışlıklara yönelik bir duygudur aslında...
Yaşamadığınız şeyi özleyemezsiniz çünkü!
Ama... Nasıl olduysa bu kurt, yıllar önce düştü içime; ben yaşamadıklarımı da özlüyorum artık!
İnsanların birbirlerini ciddiye aldıkları bir dünyayı özlüyorum örneğin!
“Açlık sınırları”nın bilinmediği...
Maden işçilerinin ekmek parası için kör kuyularda can vermediği...
Gencecik çocukların polis kurşunuyla katledilmediği  bir dünyayı...
Gazetecilerin, yazarların, akademisyenlerin, aydınların; sırf savundukları görüşler yüzünden yılbaşı gecelerini soğuk koğuşlarda hüzün içinde geçirmedikleri bir ülkeyi özlüyorum.
Terörle mücadele etmiş komutanların, yakaladıkları teröristlerin verdiği ifadelerle, “terör” suçundan içeri tıkılmadığı.. 
Dinin ve etnik kökenin siyasete ve ticarete alet edilmediği bir ülkeyi...
Yönetmenin; “bağırmak, hakaret etmek, dalga geçmek”, siyaset yapmanın ise “yalan söylemek” olmadığı bir ülkeyi...
İnsanların koltuk ve para için vücutlarını ve beyinlerini satmaya ihtiyaç duymadıkları...
Emeğin hakkının verildiği...
Çevrenin talan edilmediği...
Güçlülerin güçsüzleri ezmediği bir ülkeyi özlüyorum.

***
Kısacası... Değerleri olan bir ülkeyi özlüyorum.
Bizi biz yapan kavramların iğdiş edilmediği... 
Bu ülke için ölen atalarımızın ruhlarının yerlerde süründürülmediği...
Aşkların doyasıya yaşandığı...
Hakkını arayanların dövülmediği, işkenceden geçirilmediği; tam tersine, yüceltildiği bir ülkeyi...
Bölünmenin değil, birleşmenin kutsandığı...
Yoksulluk ve cehaletten beslenen siyasetin tarihe karıştığı...
“Kadınlara eşitlik” söyleminin bile, aslında kadınlara hakaret sayıldığı bir ülkeyi özlüyorum!
Ve bir yılı daha bu “özlem”lerle bitirirken, önümüzdeki yıl bugün yayınlanacak olan yazımda, özlemlerimin azaldığını göreceğime inanmak istiyorum.

***
Ben her yılın son gününde sadece “özlem”i yazarım!
İyiye, güzele, doğruya duyduğum özlemdir bu... Ve sanırım ki; yazınca özlemim bitecek...
Tecrübeyle sabit: 
Bitmiyor!
Mutlu yıllar...

OPERASYON! 

Nurhan Gül isimli bir ev kadını, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Akhisar mitingi sırasında, evinin balkonundan ayakkabı kutusu göstermiş!
Sen misin bunu yapan?
Bir yandan Başbakan’ın korumaları, diğer yandan Çevik Kuvvet polisleri azılı katil yakalar gibi Nurhan Hanım’ın evini basmış ve yaka paça karakola götürmüş!
Savcı, eline hırsızların listesini verecek; Başbakan’a yakınlar diye birini bile alıp adliyeye getiremeyeceksin ama... Sırf Başbakan’ı protesto ettiği için, bir kadının evine “operasyon” düzenleyeceksin!
İktidar tarafından, kendi halkına karşı “maşa” gibi kullanılan Türk polisi...
Seni, bu durumlara düşürenler utansın!

YILIN SORUSU

Yolculuk sırasında kalp krizi geçiren ve öleceğini anlayan bir kaptan, aralarında sizin de olduğunuz yolcularıyla birlikte gemisini batırmaya kalkışıyorsa... Ve onu bu kararından vazgeçiremiyorsanız... Sorum size:
Ne yaparsınız?
Allah aşkına... Bir kez de
oyları değil, ‘erdem’i sayın!
AKP Genel Sekreteri Haluk İpek, dün bir açıklama yapmış ve partilerine yönelik yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun, oylarını daha da artırdığını iddia etmiş...
İpek’e göre AKP’nin oy oranı bugün için yüzde 50’ymiş!

***
Haluk İpek’in verdiği oran doğru olabilir.
İyi de bu, Başbakan’ın, bakan çocuklarının, bakanların, bürokratların, siyasetçilerin, partiye yakın işadamlarının isimlerinin çok ciddi yolsuzluklara karıştığı gerçeğini değiştirir mi?

Haluk Bey’in partisine oy verenlerin bir bölümünün, “Başbakan’ın bilmem neresinin kılı” olduğunu biz söylemedik; kendileri meydanlarda itiraf ettiler...
Yetmedi; onun için öleceklerini bile söyler oldular.
Böyle bir “büyü” ortamında, oyların düşmemesini anlarım elbette...
Ancak Haluk Bey’in ve başta Başbakan olmak üzere AKP’nin diğer üst düzey yetkililerinin, “Biz asla yolsuzluk yapmadık” diyememelerini     anlayamam...

***
Kısacası Haluk Bey sizin için bir önemi olur mu bilmem ama...
 Önemli olan, oran değil; erdemdir!

YILIN İSYANI!

İsyanım, oğlunu “şüpheli” sıfatıyla ifade vermeye davet eden Cumhuriyet Savcısı’nı, “Dur bakalım, seninle daha işimiz var” diye tehdit eden Başbakan’a: Sen de dur bakalım; burası babanın çiftliği değil!



*********

2013’ü Çok Arayacak

Emin Çölaşan .,

“Oradaki bir savcı iş takip ediyor…”
“Fatih Belediye Başkanıma iftira atıyorlar…”
“Bu iftiraları atanlar vatana ihanet içindedir…”
“Yolsuzluğu babamın oğlu yapsa izin vermeyiz…”
“Bu savcı kimin savcısı? Bu nasıl savcı? Başsavcı ondan dosyayı istedi diye feryat ediyor beyefendi… Marjinal örgütlerin militanı gibi. Daha dur bakalım savcı efendi, senle işimiz var…”
“Gezi dediler, cam çerçeve indirdiler. Şimdi de yolsuzluk şu bu diyorlar, yine cam çerçeve indirmeye gayret ediyorlar…”
“Faiz lobisi…”
“Kimin kimle işbirliği içerisinde olduğunu da deşifre edeceğiz, ortaya koyacağız…”
“Ne zaman ki çıkarları zedelendi, bize saldırı düzenlediler…”

* * *

Bir haftayı geçti, aynı sözleri ezberlemiş, papağan gibi tekrar edip duruyor. Yeni hiçbir şey yok. Bir günde bindirilmiş kıtalarıyla bazen üç miting yapıyor, ezberlediği sözleri okuyor.
Üstelik yargıyı, yargı mensuplarını tehdit ediyor.
Savcı Muammer Akkaş bu sözlerinden sonra Tayyip’e her konuşması için bir tazminat davası açsa tazminat zengini olur ve köşeyi döner.
“Bunlar milleti hiçbir zaman adam yerine koymadılar” diye bağırıyor.
Dün ak dediğine bugün kara, dün kara dediğine bugün ak diyor.
Çelişkiler içinde bocalıyor, emrindeki devlet gücünü kullanıyor.
2013 yılında ruhsal durumu iyice bozuldu.
2014’te 2013 yılını çoook arayacak.
“Meğer ben ne mutluymuşum da değerini bilmemişim” diyecek.

Kutu kutu!

Cumartesi günü Tayyip Manisa, İzmir ve Akhisar gezisinde… Yine kürsüde, yine herkese saldırıyor, tehdit ediyor.
Sağlığı ve sinir sistemi iyice bozuldu ya, bağırıp çağırarak biraz olsun rahatlamayı, yandaşlarından aferin almayı umuyor.
Akhisar’da nutuk atarken, meydanın hemen yanıbaşında bir ev… Orta yaşlı bir kadın evinin balkonuna çıkmış, eline rüşvet paralarının simgesi olan ayakkabı kutusunu almış, sallamaya başlıyor.
En doğal demokratik hakkını kullanıyor, ayakkabı kutusuyla sessiz bir gösteri yapıyor.
Aradan 10 dakika ya geçiyor ya geçmiyor, polisler ve Tayyip’in koruma ordusu, Nurhan Gül’ün evini basıyor.
Önce ev araması yapılıyor, ayakkabı kutusundan başka suç unsuru (!) bulunamıyor.
Bu durumda polisler Nurhan Hanım’ı yaka paça karakola götürüyor. Karakolda ifade vermesi isteniyor. Şunları söylüyor: (İfade tutanağından aynen.)
“Meydanda Başbakan konuşuyordu. Ben kendi ikametimde terasta oturduğum sırada yanımda bulunan boş ayakkabı kutusunu salladım ve daha sonra indirdim. Herhangi bir kelime veya söz söylemedim.
Balkonda oturduğum sırada daire kapısının önüne polisler geldi ve bana ayakkabı kutusu sallayan kişinin kim olduğunu sordular. Ben kendilerine ben olduğumu söyledim.
Ayakkabı kutusunu sallamamdaki sebep, almış olduğum 690 TL emekli maaşımın düşük olmasından dolayıdır. Buna, yolsuzun ve hırsızın peşine düşülmektense savcının ve polisin peşine düşülmesinin sebep olduğunu düşündüğüm için protesto ettim. Benim söyleyeceklerim bundan ibarettir dedi. 29 Aralık 2013 saat 13.30.”
Emekli ev kadını Nurhan Gül şimdi savcılığa sevk edilecek, savcı eylemde suç görürse hakkında dava açılacak!
İşte size Türkiye’nin durumu.
Siz siz olun elinize ayakkabı kutusu almayın, alırsanız balkondan sallamayın, ama içinde 4.5 milyon dolar varsa çaktırmadan eve götürün!

* * *
Bir başka ayakkabı kutusu olayı İstanbul’da AKP’li Beykoz Belediyesinde geçti. Belediye Zabıta Müdürlüğü tarafından zabıta memuru Mehmet Özgül’e yapılan 28 Aralık 2013 tarihli tebligat:
“23 Aralık Pazartesi günü saat 11.45 ile 12.00 saatleri arasında elinizde şeffaf ve içi görülür poşet içinde ayakkabı kutusuyla Başkanlık giriş kapısından girerek memurlar odasına geldiğiniz ve çevrenizdeki görevlilere “Biz de artık alışverişimizi, aldıklarımızı ayakkabı kutusuna koyuyoruz. Günümüzde moda buymuş” gibi sözler sarf ettiğiniz görülmüştür.
Ülkemizin gündemi olan bir soruşturmada medya tarafından partilerin siyasi amaçla kullandıkları simgeleri (ayakkabı kutularını) kamu görevi esnasında kamu binasında yaptığınız anlaşılmaktadır. (Türkçeye bakın!)
Konu ile ilgili savunmanızı 7 gün içerisinde vermeniz rica olunur.”
Sayın zabıta kardeşim Mehmet Özgül, ilk bölümde yazdıklarım senin için de geçerlidir.
Almışsın eline ayakkabı kutusunu, girmişsin belediye binasına…
Ne işin var senin ayakkabı kutusuyla? Bundan sonra seni o AKP belediyesinde biraz zor tutarlar!

* * *
Dün iki tanışımız için iki çift yılbaşı hediyesi terlik almıştım. Mağazada terlikleri iki ayrı ayakkabı kutusuna koyduklarını görünce işkillendim…
“Kutuya koymayın onları, kağıda sarıp poşete koyun!”
“Niçin efendim?”
“Eve gidene kadar yakalanırsam başıma iş açılır. Biri ihbar eder, sonra iki kutu yüzünden karakol, savcılık, mahkeme, uğraş dur!..”
Para uğruna
Pazar akşamı oynanan Fenerbahçe-Kayserispor maçında on binlerce seyirci “Hırsız vaar” diye bağırıyor, hükümeti protesto ediyor, “Hükümet istifa” sloganları atıyordu.
Maçın hemen ardından eski futbolcu Rıdvan Dilmen’in NTV Spor’da programı var, maçı yorumlarken birdenbire işi siyasete döküyor:
“Sayın başbakanımızın protesto edilmesi çok ayıptır, kendisine karşı yapılan bir saygısızlıktır. Çok ciddi hizmetleri olan ülkenin başbakanına haksızlık yapılıyor. Bu haksızlığı kınıyorum…”
Maç yorumu programında bu kadarını Hakan Şükür bile söylememişti. O halde Rıdvan bu olaya niçin soyundu?
Kendiliğinden soyunmadı.
Patronu istedi…
“Uyar şu Fenerbahçe seyircisini de bundan sonra sayın başbakanımıza saygısızlık etmesinler” dedi!
NTV ve NTV Spor kanallarının sahibi Ferit Şahenk, Tayyip döneminin yükselen yıldızı! Türkiye’nin en büyük zenginlerinden biri, Tayyip’in en başta gelen yandaşı.
NTV’nin de Aydın Doğan’ın CNN-Türk’ü gibi iktidar yağcılığına nasıl soyunduğunu bilirdik de, spor kanalına bile yandaşlık sokacağını düşünmezdik.
Bunu da yaptılar, Rıdvan’ı kullandılar. Daha doğrusu, Rıdvan o kanaldan aldığı yüksek ücret nedeniyle kendini kullandırdı.
Yazık etti.


****************

2013’ün Son Rüyası

Orhan Bursalı.,

Yılın son günü ne yazılır? Aslında o kadar çok yazılacak şey var ki... 
Mesela Yargıtay’ın İmamı üzerine Mehmet Ali Şahin’in “karar vermek için Pensilvanya’ya gönderiyorlar davayı” açıklamasını mı? Başbakan’ın artık köfte olmuş yenip bitmiş, kendini durmadan yineleyen lakırdılarını mı? Şu sıralarda Cemaat-Başbakan arasındaki üç günlük ateşkesin, enerji biriktirmeye enerji/ cephane doldurmaya yönelik niteliğini mi? Seçimlere kadar neler olabilir üzerine birtakım spekülatif görüşlerimi mi? 

Yoksa Başbakan ve adamlarının Cemaat için hazırladıkları devlet içinde illegal yapılanmaya nereden başlayacakları ve başlamaları gerektiği üzerine nesnel olayları mı?

Evet bu sonuncu çok önemli... Bu illegal yapılanma konusunda delil bulmakta hiç zorlanmazlar... Eğer isterlerse... Odatv, Balyoz, Ergenekon ve benzeri davalar, devlet içinde, Emniyet-istihbarat-savcı-özel yetkili mahkemeler arasındaki yasadışı işler çevirmek, olmayan belgeler uydurarak insanları yıllarca içeri atmak, sahte CD’ler üretmek... konusunda yüzlerce delil bulurlar...
Bu davaların neden adil görülmediği konusuna bir girseler, oooo, devlet içinde yasadışı örgütlenme, anayasayı ortadan kaldırmak, yasaları hiçe saymak, keyfi yargılama yapmak konularında bir soruşturma açmaya kalkışsalar, yeri göğü inletirler ve devlet içindeki yapılanmayı, en alttan en tepeye kadar siler süpürürler... 
Evet, yeter ki istesinler... 
Büyük çatışmalar büyük oynamayı gerektirir... 
Yoksa büyük çatışmalar kazanılamaz... 
Ama ben bu konuda yazmayacağım, yılın son günü!
Ülkemizde milyonlarca insanın gördüğü kötü rüyalardan birini, bu ülkenin yaşadığı kâbuslardan birini yazacağım...

***
Rüya gerçek. Kızım gördü. Tarih, polisin son Taksim saldırısının gecesi... 
“Bir adaya gidiyoruz, tatil vs. gibi bir zaman. Ama adaya giden bizler beyaz adamlarız. Karşı adada ise çıldırmış gibi ayin yapan, öyle sandığımız ya da ne yapıyorlarsa işte, bir kabile var.. O kadar çoklar ki bizi görünce denize atlayıp bizi yakalamaya geliyorlar... Çok hızlı yüzüyorlar... 
‘Savages on strike’ (Vahşiler) filmi gibiydi.
T. de vardı rüyada; T, her şey iyi güzel olacak korkma, filan gibi şeyler söylüyor ama vahşiler çok hızlı ve saldırganlar.. Öldürmeye geliyorlar ve ama hepsi hiç düşünmeden bıçak kullanarak sürekli adam öldürüyorlar. 
Suyun içine saklanıyorum, ölü taklidi yapıyorum, ama bir tanesi suda beni görüyor, parmağını gözüme filan batırıyor, ama ben buna rağmen renk vermiyorum ölü taklidimi sürdürüyorum... 
Yanımda iki kişi daha var taklit yapan, nefeslerimizi tutmuşuz, gıdım hava almıyoruz. 
Tansu, saldırı bitti sanıp tekneyi suya indiriyor. 
Adamlar görür görmez yeniden atlıyorlar suya. 
Ben koşarak kaçıyorum.. Bir de B’yi görüyorum, yanımda. 
Sonra kendimi bir vahşinin evinde buluyorum ve ben saklanıyorum, saçlarım kahve sarı tonunda ve uzun...
Bir masanın altına gizlenmişim, B. bana siper olmuş, evin patronu ise bir zenci kadın ve B’yi koruyor.
Kadın beni fark etmiyor. 
Gözümün önünde kaç kişi gitti, öldü, geçti... nasıl kurtulduk anımsamıyorum şimdi... 
Bir de, bir köyden geçiyoruz bir araçla, kalabalığız... O köyde ise barışçıl zenciler var, bazıları giyimli... 
Bize dua ediyorlar, arkamızdan Sünniii Sünniii diye bağırıyorlar... 
Her şey çok acayipti... 
Çok korktum ya...”

***
Kızım bu rüyayı anlattıktan sonra bize, sabah olan bitenlere baktım internet sitelerinde... 
Şu vahşeti gördüm.. Polis, makineli tüfeğiyle plastik mermi sayıyor durmadan, yürüyerek hiçbir şeye aldırmadan ve doğrudan kitleleri hedef alarak... 
Yurttaşların, ne yapıyorsun sen, ikazlarına hiç aldırmadan.. 
Şu adresten bakın: 
www.cumhuriyet.com. tr/video/23461/Polis_kendini_kaybetti_.html 
Recep Tayyip Erdoğan, ülkeye kâbuslar yaşatan ve durmadan yeni kâbuslar yaratan Başbakan’ın adı. 
Mutlu yıllar mı demeliyim?
Evet, bilinmezlik içinde yürüyorsak da, bu yıl mutlu yıllar diyeceğim okurlara ve bu kâbuslarla uyanan milletime... 
Çünkü bu kâbusların eninde sonunda sonu gelecek..
Mutlu yıllar! 
Herkes kendine iyi baksın; sevgi, mücadele azmi, umut, geleceğe güven eksik olmasın kimseden... Bunlar yoksa biz de yokuz!


*****************

2015’E BİR KALA…

Şahap Osman ARAS (*)

Pek de hayırla anamayacağımız 2013 yılını geride bıraktık. Türk Silahlı Kuvvetlerine ve özelikle de Deniz Kuvvetlerimize büyük zararlar veren davalar vatandaşlarımızı derinden üzmekte iken, yıl sonunda ortaya çıkan vahim iddialar, iktidarı oldukça sarsmış bulunmaktadır. “İleri Demokrasi” söylemiyle yola çıkan Başbakan Erdoğan, ülkemizde adeta bir korku imparatorluğu yaratmıştır. Maalesef, herkes telefonunun dinlendiğinden kuşkulu, başına gelebilecek iftiralardan korkuludur. Ancak, bu kuşku ve korkulara sebebiyet verenler, şimdi kendileri çok daha büyük kuşku ve korku içindedirler. Beş yıl önce “Ergenekon” ve “Balyoz” operasyonlarına övgüler düzenleyen yandaş medya ve iktidar, şimdi tam tersini yaparak, sövgüler yağdırmaktadır.
2013 yılında dış politikamız fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Güney komşumuz Suriye’de ateş, kan ve gözyaşı sona ermiyor. 200 binden fazla Müslüman yaşamını yitirmiş; iki milyon Suriyeli vatanlarını terk etmek zorunda kalmıştır. Bu bahtsız insanlar, İzmir-İstanbul gibi büyük şehirlerimizde merhamet dilenerek, çetin kış koşullarında hayatta kalmaya çalışıyorlar. Onları gördükçe insanın yüreği parçalanıyor. “Erdoğan-Davutoğlu” ikilisinin yanlış politikası yüzünden, Suriye’de savaş tırmandıkça tırmanmış; bir çıkış yolu arayan Esad Yönetimi, tamanen Rusya’nın nüfuzu altına girmiştir. Ortadoğu’da Rus ve Çin varlığına tahammülü olmayan AB-D siyaseti, “Erdoğan-Davutoğlu” ikilisini terk ederek, Beşer Esad’la uzlaşma yollarını aramaktadır.

Kan ve gözyaşı sadece Suriye’de değil, ne yazık ki, tüm Ortadoğu’da dinmek bilmiyor. Irak’ta her gün bombalar patlıyor. Nice masum insanlar yaşamını yitiriyor veya yaralanıyor.  Mısır’da ve Libya’da kardeş kavgası sürüp gidiyor. Batılılar Ortadoğu’daki bu felakete “Arap Baharı” diyor. Bunun neresi Arap Baharı? Müslümanlar birbirini boğazlarken, emperyalizm, petrol ve doğalgazı hortumluyor. Halen uygulanmakta olan BOP senaryosunun Ortadoğu’daki halkları olabildiğince parçalanmaya götürdüğü; böylece, emperyalizmin bölgedeki etkinliğini artırdığı ve de İsrail’i güçlendirdiği apaçık görülüyor. Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz yatakları, ABD ve Rusya arasındaki fay hattını oluşturmaktadır. Her an tetiklenerek, küresel bir bunalıma dönüşebilir. İran krizine gelince…Suriye’de beklenen sonucun kısa zamanda alınamaması, ABD ve İsrail’in “İran” operasyonunu şimdilik ertelemiş bulunmaktadır.

GELELİM 2015 YILINA

2015, Ermeni “soykırım” iftirasının 100. Yılıdır. Ermenistan ve diaspora, dünyayı başımıza sarmak için, elinden geleni yapacaktır. Bizde ise, 2014 ve 2015 “seçim yılı” olduğu için, tüm dikkatlerin iç politikada yoğunlaşması, dış politikamızı zafiyete uğratabilecektir. Bu nedenle, ”soykırım” iftirasına karşı, muhalefet ve sivil toplum kuruluşlarının hükümetle uyum içinde olarak, milli bir strateji izlemesi yararlı olacaktır. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün önderliğinde kurulan ve 90 Yılı geride bırakan Türkiye Cumhuriyeti uluslararası antlaşmalarla kurulmuştur. Bu bağlamda, TBMM Hükümetinin imzaladığı ilk antlaşma, 2 Aralık 1920 tarihinde Ermenistan’la imzalanan Gümrü Antlaşmasıdır. Bunun ardından 16 Mart 1921’de Sovyet Rusya ile Moskova Antlaşması imzalanmıştır. Sakarya Zaferimizin ardından, Sovyetler Birliğinin önerisiyle Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan ile 13 Ekim 1921’de Kars Antlaşması imzalanarak; daha önce imzalanan Gümrü Antlaşması bir kez daha teyit edilmiştir. Cumhuriyetin ilanından 3 ay  önce ise, sorunlu olduğumuz bütün devletlerle 24 Temmuz 1923 günü Lozan Antlaşması imzalanmıştır. Önceki antlaşmalarla birlikte Lozan Barış Antlaşması, Çağdaş Türkiye Cumhuriyetinin küresel tapu senedidir.Yukarıda adı geçen bütün antlaşmalarda konu edilmeyip, 100 yıl sonra üzerimize yıkılmak istenen “soykırım” iddiası,  iftira değildir de nedir?

“Soykırım” kavramı ve bunun insanlığa karşı işlenen bir suç olduğu kararı Birleşmiş Milletlerde (BM) İkinci Dünya Savaşından sonra, 1948 yılında kabul edilmiştir. Yani,1915 yılındaki olaylar için, “soykırım” iddia etmenin Devletler Hukuku açısından bir dayanağı yoktur. İngiltere, ABD’nin Birinci Dünya Savaşına katılmasını sağlamak için, “Mavi Kitap (Blue Book)” adıyla bir propaganda dokümanı yayınlamıştı. Ermeni konusundaki iftiralar, ilk kez, bu dokümanda öne sürülmüştür. İtilaf Donanması 13 Kasım 1918 günü Osmanlı Başkentini denetimi altına aldıktan sonra, işgalciler kendilerine hizmet edecek ihanet mahkemeleri kurdurarak, Ermen Tehcirinden sorumlu gördüklerini tutuklattılar. Ancak, Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Beyin idamına İstanbul halkı büyük tepki gösterince; geri adım atarak, İttihat Terakki önderlerini Malta Adasına sürdüler. Ancak, orada da onları suçlayabilecek herhangi bir kanıt bulamadılar. İstanbul’daki ihanet mahkemesinde 17 Mayıs 1919 günü duruşmaya çıkarılan merhum Ziya Gökalp kendisini ve Aziz Milletimizi şu veciz ifadesiyle savunmuştur: “Milletime İftira etmeyiniz ! Türkiye’de bir Ermeni kırımı değil, Türk Ermeni vuruşması (mukatele) yaşanmıştır. Bizi arkadan vurdular, biz de onları vurduk!”

Ermenistan ve Ermenistan sınırları dışında ABD ve Fransa’da yoğunluklu olarak yaşayan Ermeni diasporası “Soykırım” konusunu, hak aramaktan ziyade bir kan davası ve  ticari kazanç kapısı olarak,  gündemde tutmaktadır. Emperyalizm ise, bu konuyu Türkiye üzerinde baskı aracı olarak kullanmaktadır.Ancak, onların bu çabalarına rağmen, sağduyulu kararlar alabilen bazı uluslararası kuruluşlar da vardır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) 17Aralık 2013 tarihli kararı, bunun bir örneğidir. AİHM; soykırım iddialarının emperyalist bir yalan olduğunu savunduğu için, Lozan Mahkemesince cezalandırılan Sayın Doğu Perinçek’in 2008 yılında yaptığı itirazı haklı bularak, 17 Aralık 2013 günü aldığı kararla, İsviçre’yi mahkum etmiştir. AİHM’nin bu kararı, yaklaşık 6 yıldır Silivri’de tutuklu olan Sayın Perinçek için olduğu kadar, Türkiye Cumhuriyeti için de büyük önem taşımaktadır. Çünkü AİHM; “soykırım iddiasının tarihçilere bırakılmasını” önermiştir. Böylece diplomasimiz, 2015 yılında tezgahlanacak haksız ve çirkin propagandaları göğüslemek için, yeni bir hukuki avantaj daha kazanmış bulunmaktadır.


3. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***

31 Ekim 2018 Çarşamba

Yeni Yılın İlk Gününde Türkiye

Yeni Yılın İlk Gününde Türkiye


Emin Çölaşan

Sevgili okuyucularım, 11 yılı aşkın bir süredir adına AKP denilen bir partinin baskı ve zulmüne, yolsuzluklarına tanık oluyoruz. Şimdi biraz belleğimizi tazeleyip, geride bıraktığımız şu bir yılı kısaca anımsayalım lütfen…
- Belli bir azınlık dışında, insanlarımız sabahları mutlu uyandı mı? Siz mutlu musunuz? Ayın sonunu rahatça getiriyor ve ailenizle birlikte insanca yaşayabiliyor musunuz?

- Evinizden dışarı çıktığınız zaman mutlu insanlar mı görüyorsunuz, yoksa herkes halinden şikayet mi ediyor?

- Durumunuz iyi mi? Memur, işçi, emekli, işveren, esnaf, çiftçi, ev kadını, öğrenci… Her gün bir sürü haksızlıkla mı boğuşuyorsunuz, yoksa her şey tıkırında mı?

- Ülkede torpil bitti mi? Yandaşlara, işbirlikçilere kıyak yapılıyor mu? Vatanın milletin malları eşe dosta, para babalarına peşkeş çekiliyor mu? – Emekliler ne durumda? En azından ayın sonunu getirmeleri mümkün oluyor mu?

- Çiftçi ne yapıyor? Emeğinin karşılığını alıyor mu? – Yolsuzluklar patladı mı, lağım sızıntı yaptı mı?

* * * 

Şimdi işin farklı boyutlarına bakalım. Dış politikada Türkiye’yi ve dünyayı uyutmaya kalkıştılar. Yanlış politikaları nedeniyle üç yeni düşman kazandık: Irak, İran ve Suriye. Türkiye’ye hiçbir zararı olmayan Suriye yönetimini ABD’den gelen emir doğrultusunda hedef aldılar ama avuçlarını yaladılar. Esad’a “Haydi defol” diye seslendi, cuma namazını Şam’da kılmaktan söz etti! Bu nasıl bir devlet yönetimidir, nasıl bir ağızdır?

* * * 

Ülkemizin her yerini yandaşlara satmayı sürdürdüler. Geçmiş iktidarlar döneminde yapılan tüm tesisler, fabrikalar, limanlar, madenler, köprüler, otoyollar, barajlar, elektrik santralları birer birer satıldı ve satılıyor. Yerli ve yabancı işbirlikçiler sıraya girmiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal varlıkları bunlara peşkeş çekiliyor. Bunu örtbas edebilmek için malum şahıs yıl boyunca düzmece toplu açılış törenleri düzenledi. 11 yıllık tesisleri, bitmemiş binaları açmış oldu! Kim kimi kandırdı? – Cari açık korkunç boyutlarda. Bunu önlemek için bazı karanlık işler dönüyor. Açığı örtmek için her yıl ülkemize Katar, Suudi Arabistan gibi Arap ülkelerinden kaynağı belirsiz, niçin geldiği belli olmayan milyarlarca dolar kara para girişi oluyor. İran’a altın satmışız da yine birkaç milyar dolar gelmiş gibi gösteriliyor.

* * * * 
- Bir yılın çoğunu Abdullah-Tayyip sürtüşmesiyle geçirdik. Önümüzdeki ağustos ayında hangisi cumhurbaşkanı seçilecek!.. Karıları çoktandır küstü, şimdi kocalarının arasına da kara kedi girmiş oldu!

- Türk Ordusu dahil bütün kurumlar ele geçirildi. Türk Ordusu kışlasına çekildi. Hepimizin güvendiği ordumuz artık yok!
- Polis devleti olanca hızıyla bastırıyor. – Telefonlar yine dinleniyor.
- Toplum üzerindeki baskı inanılmaz boyutlarda. AKP, toplumu bu yolla sindirip korkutmayı, tepkisizleştirmeyi başardı!

- Ama en kötüsü, yargının iktidar tarafından ele geçirilmesi. Bir düşünün bakalım, vatandaş olarak yargıya güveniyor musunuz? Acımasızca karara bağlanan Balyoz davasını, gerekçeli kararı henüz açıklanmayan Ergenekon davasını düşünmekle kalmayın. Cezaevlerinde tam 138 bin hükümlü ve tutuklu var. Onların pek çoğunun uğradığı haksızlıkları, şu anda çok sayıda cezaevi inşaatının sürdüğünü de aklınıza getirin!

* * * 

- 2013 yılı boyunca da fakir fukaraya nohut, bulgur, fasulye paketleri dağıtmayı sürdürdüler! Ya kendilerinin süperlüks yaşamları!.. Ya kutulardan fışkıran milyonlar!.. Emirlerinde özel uçaklar, altlarında dünyada eşi benzeri çok az olan son model makam araçları, koruma orduları.. İnanılmaz bir saltanat.
- Onları bir gün olsun halkın arasında gördünüz mü?.. Bir gün sokağa çıkıp korumasız yürüdüklerine, bir sinemaya gittiklerine, toplumun içine karıştıklarına tanık oldunuz mu? Olmadınız çünkü korkuyorlar. Sürekli olarak ölüm ve öldürülme korkusu yaşıyorlar. – Toplum sürekli olarak yalanlarla uyutuluyor. Her olaydan bir propaganda malzemesi çıkaran ustalar bunlar! Kafalar karıştırılıyor, beyinler yıkanıyor, insanlar korkutuluyor ve amaca böyle ulaştıklarını zannediyorlar.

- İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlerimizin belediyeleri 1994 yılından beri bu kafaların elinde. Ne değişti, hangi sorun çözüldü? İki santim kar yağınca bu kentlerde hayat duruyor, milyonlarca insana çile çektiriliyor.

- Medyanın çok büyük bölümü ellerinde. Bazı medya patronları zaten bunların adamı. Bazılarını ise korkutup dize getirdiler. Az sayıda gazete ve televizyon kanalı dışında medyadan bu yıl da ses, tavır ve eleştiri beklemeyin.
- Ellerindeki en güçlü silah din ticareti-din sömürüsü. Kendilerini topluma “Müslüman” diye yutturmayı başardılar. Fakat gelin görün ki, aralarında beklenmedik bir kavga çıktı. 
– Atatürk, tahammül edemedikleri en başta gelen varlık. Atatürk’ü belleklerden kazımak için ellerinden geleni yaptılar, siyaseti ve okul programlarını ona göre ayarladılar.

- Yolsuzluklar derseniz, en büyüğü yapılıyor. Kendi adamlarına, çocuklarına köşe döndürülüyor. Her yandaş, sıranın kendisine gelmesini sabırla bekliyor… Ve sabır gösterene sıra mutlaka geliyor!
 – Neyse ki son olaylar patlak verdi, milletin gözü biraz açıldı.
- Bunların döneminde demokrasi falan palavra. Tek adam yönetimi var. Tayyip ne derse o oluyor. İkinci bir adamları yok. Meclis emirlerinde, otomatik oy makineleri hızla çalışıp gece yarısı kanunlarıyla işi bitiriyor.
- İmralı’da Abdullah Öcalan’la Pazarlık masasına oturan yine bunlar. – Amaç, Öcalan’a af çıkarmak! 
   
   Onu salıvermek için Türk Ordusu’nun Balyoz davasında hapis cezası verilen subaylarını, Ergenekon’da yağdırılan cezaları kullanacaklar. Öcalan sayesinde belki onlar da kurtulmuş olacak.

- Yeni yıl zamları seçime kadar ertelendi. Bütçe açıkları ve cari açık dayanılmaz boyutlarda. Tek çareleri yeni vergiler getirmek, zamları birbiri ardına patlatmak.

* * * 

Bu iktidar yönetiminde bir yılı daha bitirdik, yenisine girdik. Ama şunu hiç kimse, özellikle umutsuzluğa kapılanlar asla unutmasın: Bu milletin yarıdan fazlası bunlara karşı. Dolayısıyla bunlar yakında gidici. Bugünden yarına olmasa bile gidecekler. Yalanlar, gerçek dışı beyanlar, kürsülerden atılan palavralar, tehditler, satılık yandaş medya gücünün çizdiği pembe tablolar, vurgun, yolsuzluk, hırsızlık, hepsi bir yere kadar. Suyu ısınan hiçbir iktidarın kalıcı olması mümkün değil. Üstelik 2014’te iki seçim var. Türkiye bunların yüzünden yine gerilecek, birbirine girecek. Bir ülkeyi Ankara’dan Tayyip, ABD’den Fethullah, İmralı’dan Apo yönetiyorsa, o ülke iflah olmaz. Bugün 2014’ün ilk günü. Bakalım başka neler olacak, hangi yolsuzluklar, hangi vurgunlar patlayacak, hangi yalanları söyleyecekler! 
Yeni yılınız kutlu olsun!

***

29 Ocak 2017 Pazar

LEYLA ZANA YEMİN KRİZİ.


LEYLA ZANA YEMİN KRİZİ.


Türkiye Milleti

Emin Çölaşan

SEVGİLİ okuyucularım, Adına Leyla Zana denilen hanım bundan yıllar önce SHP listesinden milletvekili seçilmiş ve Meclis’te olay yaratmıştı. Son olaya gelmeden önce şimdi geçmişe, 1991 yılına dönelim.
Seçim yapılmış, sıra Meclis’teki ant içme törenine gelmişti. Milletvekilleri tek tek kürsüye çıkıp anayasada öngörülen yemin metnini okuyordu.
Sıra Leyla ya geldi.

Kafasında PKK’nın sarı-yeşil-kırmızı ulusal renklerinden oluşan bir saç bandıyla kürsüye çıktı. Bunu özellikle yapıyor, daha il gün olay çıkarmaya yelteniyordu.
Kürsüde yerini aldı…
Ve yemin metnini okumaya başladı.
Birkaç saniye sonra Meclis kürsüsünde anlamsız sözler söylemeye başladı.
Kürtçenin bir lehçesiyle konuşuyordu.
Peki, O Kürtçe sözlerinde ne demişti? “Bu yemini Türk ve Kürt halklarının kardeşliği adına ediyorum!”
Ortalık kızıştı. Kavgalar çıktı. Sonrasında başka milletvekilleriyle birlikte Leyla‘nın da dokunulmazlığı kaldırıldı. Çeşitli mahkemelerde yargılandı ve uzun süre hapis yattı.


VİDEO GÖRÜNTÜLERİ;


***
Aradan 20 yıl geçti, bu şahıs bu kez Kürtçü BDP’den Diyarbakır milletvekili seçilip yeniden Meclise döndü. Partili arkadaşlarıyla birlikte geçtiğimiz cumartesi günü Meclis te yemin (!) etti.
Anayasada öngörülen yemin metni şöyle bitiyor:
“…Büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”
Hanımefendi ne olursa olsun olay çıkaracak ya!..
El çabukluğu değil ama dil çabukluğu ile o bölümü şöyle okudu:
“…Türkiye milleti önünde namus ve şerefim üzerine ant içerim!.. “
Böylece Türk milleti, tarihte ilk kez Türkiye milleti oluverdi!
Yemin böyle okununca itirazlar geldi. Yeminin tekrarlanması gerekiyordu ama özellikle kaynatıldı.
Gazeteciler kendisine sordular
“Niye böyle yemin ettiniz?”
Verdiği yanıt ilginçti:
“Yani bilinçli ve planlı değildi! O anda ağzımdan Türkiye milleti çıktı!”
Hay Allah, rastlantının böylesi!.. O anda ağzından bu çıkmış!
Utanmazlığın ancak bu kadarı olabilirdi.
Oturumu yönetmekte olan Meclis Başkanı Cemil Çiçek kendi ifadesine göre. o sözlerini duymamıştı!
Öyle ya, biz onların karşısında beş yaşında saf çocuklardık!.. Herkes yanlış duymuş, doğruyu (!) duyan yine onlar olmuştu.
Hemen ardından Cemil Çiçek’in talimatıyla TBMM Başkanlığı tarafından bir duyuru yayınlandı, şöyle diyordu;
“Leyla Zina’nın yemin ederken Türkiye milleti değil. Türk milleti ifadesini kullandığı tespit edilmiştir”
***
Şimdi şu işe bakınız, kadın diyor ki “Türkiye milleti dedim, o anda ağzımdan böyle çıktı.”
TBMM Başkanlığı ise diyor ki. “Yok, valla inanın ki Türk milleti dedi!’
Leyla böylece, TBMM Başkanlığı tarafından güya aklanmış oluyor.
Peki niçin?
Şunun için:
İktidar şimdi yeni bir anayasa değişikliği|www.emincolasan.info|daha gündeme getirdi ya, o konuda BDP’nin desteğine ihtiyacı var Ne kadar BDP’li milletvekili destek verirse. AKP Güneydoğudaki vatandaşlardan o kadar oy isteyecek.
Meclis’te gerekli kelle sayısına ulaşılmaz ve iş yine referanduma kalırsa onlara diyecekler ki “Bakın arkadaşlar, sizin partiniz olan BDP bile |vatansever.info|bu anayasa için kolları sıvadı, Meclis’te kabul verdi. Şimdi sıra sizde, Size özerklik verdik, Kürtçe eğitim getirdik, haydi bastırın evet oylarınızı!..”
Böylece, BDP’nin sırtından muhteşem bir siyaset ticareti ve oy avcılığı daha yapmış olup, kendi çıkarları doğrultusunda hazırladıkları anayasayı kabul ettirecekler!
O yüzden Leyla’ya tavır koymaları mümkün olmadı.
***
Sevgili okuyucularım, Leyla Zana’nın Meclis kürsüsünde kullandığı ve hiçbir kesimden tepki gelmediği sürece Türk milletine yutturulmak istenen “Türkiyeli” sözcüğü, Tayyip’in geçmişte sık sık kullandığı bir sözcüktür.
Şimdi Başbakan olduktan sonra kullanmıyor, ya da kullanamıyor.
Bunu kullananların amacı “Türk” kavramını belleklerden silmek, unutturmak ve en sonunda da yok etmek.
Ne acıdır ki, günümüzde bu uygulamayla sık sık karşılaşıyoruz.
Bugün ülkeyi yönetenlerin ağzından “Türk” sözcüğünü pek duyuyor musunuz?“Türk milleti” kavramını ağızlarına aldıklarına tanık oluyor musunuz?
Şu iktidar yalakası korkak, entel, liboş gazete ve televizyonlara bakıyorum, varsa yoksa Kürtlük, varsa yoksa Kürtçülük. Bunların iktidarı döneminde bunlar tartışılıyor, hem de sadece bu kavramların savunucuları tarafından.
Bütün ulusal kavramlarla birlikte Atatürk de yok edilmek isteniyor.
Siz bakmayın birilerinin ulusal bayram günlerinde Anıtkabir’e gidip içlerinden küfrederek göstermelik saygı duruşunda bulunduklarına!..
***
Tayyip geçmişte kendisini “Türkiyeli” olarak tanımlardı. Bunu defalarca yazdım, belgeledim. Hiçbir biçimde itiraz etmesi, yalanlaması mümkün olmadı.
Şimdi Çankaya’da oturmakta olan AKP‘li yine geçmişte şu sözleri ederdi:
“Mesela bunları açık söylemek zorundayım, ‘Ne mutlu Türküm diyene lafını tutup her yere yaza yaza özellikle bunu hiç olmayacak yerlere yaza yaza, Türkiye aslında İLKEL bir hale dönmüştür”
Mustafa Kemal Atatürk 1933 yılında. Cumhuriyet’in 10. Yıldönümü’nde yaptığı konuşmanın sonunda haykırıyordu:
“Ne mutlu Türküm diyene.”
Dikkat ediniz, “Ne mutlu Türk olana” deseydi. Irkçılık olurdu.“Ne mutlu kendini Türk olarak görene, hissedene” diyor. Asla ırkçılık, ayırımcılık yok.
İşte size bu iktidarın en üst düzey makamlarında bulunan iki kişinin kullandığı sözler!..
Atatürk’ün ağzından çıkıp tarihe geçen bu masum, ama çok anlamlı sözcükleri bile reddeden her şeyi İslam’da arayan kafalar şimdi bu ülkeyi yönetiyor…
Ve Kürtçü bir kadın daha üç gün önce Meclis kürsüsüne çıkıp “Türkiye milleti” diye açıkça zırvalarken, Meclis Başkanlığı açıklama yapıp “Valla billa öyle demedi, Türk milleti dedi” demek zorunda kalıyor!..
Ama kadın bunlardan daha yürekli, Hiç değilse zırvasını inkâr etmiyor da, başka türlü kıvırtıyor
“O anda ağzımdan Türkiye milleti çıktı (!)” diyor
Görüyorsunuz işte… İyi ki Japonya Milleti falan çıkmamış!
Yıllar önce Tayyip kendini ‘Türkiyeli’ olarak tanımlıyordu. Simdi aynı edebiyatı Leyla Zana yapıyor.
Tayyip’le Leyla’nın örtüşmesi, doğrusu pek hoş oluyor.
Onlar ermiş muradına, biz ” Türkiyeliler” de Türklüğümüzü bohçaya sarıp çıkalım kerevetine.

***

3 Aralık 2015 Perşembe

27 MAYIS DARBESİ VE TALAT AYDEMİR, Yassı ada duruşmaları ve Yazılamayanlar 6






27 MAYIS DARBESİ VE TALAT AYDEMİR,   
Yassı ada duruşmaları ve Yazılamayanlar 6





ONDÖRTLER


Ondörtler, 27 Mayıs Darbesinin (1960) ardından kurulan Milli Birlik Komitesi'nden (MBK) daha sonra ihraç edilen 14 subaya verilen addır.
Bu tasfiyeyle iktidarın seçimler yoluyla yeniden sivil yönetime devredilmesine karşı olan grup gücünü büyük oranda yitirirken, askeri yönetimin geçici olmasını savunan grup yönetimi kesin biçimde ele geçirmiş oldu.
27 Mayıs Darbesinden sonra iktidarı ele geçiren ve Milli Birlik Komitesi'ni oluşturan subay kadrosu arasında siyasi bir amaç birliği yoktu. MBK içinde zamanla başlıca iki siyasi görüş biçimlendi.Birinci görüşe göre, 27 Mayıs müdahalesinin amacı demokratik sistemi yeniden kurmak, bunun için gereken hukuksal yapıyı oluşturmak, en kısa zamanda seçimleri yaparak iktidarı seçimle gelecek olan sivil yönetime devretmekle sınırlıydı. İkinci görüşe göreyse Türkiye'nin siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarda yapısal sorunları vardı ve bunlar çözülmeden ülkede sağlıklı bir demokrasi kurulamazdı. Bu grup, iktidarın kısa sürede yapılacak seçimlerle yeniden sivillere bırakılmasını kabul etmiyor ve askeri yönetimin uzun süre daha devam etmesi gerektiğini öne sürüyordu.
Darbenin 14'ler ismiyle anılan bu grubun genel fikri eğilimleri ise: mevcut siyasi organizasyonlara, kendi ifadeleri ile "statükocu-muhafazakâr" olmaları nedeniyle ülkenin büyük sorunlarına köklü çözümler getiremeyeceği yönündedir. 14'lere göre, Türkiye'nin zaman kaybetmeye tahammülü yoktu ve bundan dolayı tarafsız ve güçlü bir Milli Birlik Komitesi iktidarı, sağlık hizmetlerinin sosyalizasyonundan başlayıp, toprak reformuna kadar uzanan bir dizi reform politikasını gerçekleştirene kadar yönetimde kalmalıydı. Bu reformu yürürlüğe geçirebilmek için ise "en az" dört yıllık iktidar dönemi öngörülüyordu.
Bu sırada ülkenin siyasi yaşamında önemli rol oynayan Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel başkanı İsmet İnönü askeri yönetimin bir an önce sona erdirilmesi ve en kısa zamanda seçimlerin yapılarak iktidarın sivil yönetime devredilmesi yönünde ağırlığını koydu. İnönü'nün bu tutumu, MBK içinde birinci görüş yanlılarının güçlenmesini sağladı. Komite içindeki anlaşmazlıkların siyasi bir bunalıma dönüşmesi üzerine, 13 Kasım 1960'ta MBK Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel bir bildiri yayımlayarak MBK'nin çalışmalarının ülkenin yüksek çıkarlarını tehlikeye düşürecek bir duruma geldiğini, bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetleri ile MBK üyelerinin talepleri üzerine MBK'yi feshettiğini açıkladı. Yeni oluşturulan MBK'de ise Fazıl Akkoyunlu, Rıfat Baykal, Ahmet Er, Orhan Erkanlı, Numan Esin, Orhan Kabibay, Mustafa Kaplan, Muzaffer Karan, Münir Köseoğlu, Muzaffer Özdağ, İrfan Solmazer, Şefik Soyuyüce, Dündar Taşer ve Alparslan Türkeş'e yer verilmiyordu.

MBK üyesi Korgeneral Cemal Madanoğlu'nun inisiyatifiyle gerçekleşen bu operasyonla söz konusu kişiler Türk Silahlı Kuvvetleri'nden de emekli edilerek çeşitli görevlerle yurtdışına sürgüne gönderildiler.14'ler, yurt dışında sürgünde bulundukları süre içerisinde mevcut fikirlerini geliştirmeye ve pratiğe geçirme yolları aramaya devam edecekti. Ancak bu arada ikiye ayrılacak ve Türkeş'in liderliğini kabul etmeyen Orhan Kabibay, Orhan Erkanlı, İrfan Solmazer üçlüsü Türkiye'ye döndükten sonra 1965'te CHP'den seçimlere katılacaktır. 

Muzaffer Karan her iki grubun da dışında kalarak TİP'ten meclise girecek ve Alparslan Türkeş, Rıfat Baykal, Numan Esin, Muzaffer Özdağ grubunun başını çektiği diğerleri ise CKMP'ye dâhil olacaktır.

Sürgün yıllarında ülke hakkındaki düşüncelerini pratiğe geçirmek için yeni bir darbe zemini arayan 14'ler, Türkiye'ye döndükten sonra güçlerini ölçmüş ve neticede bir darbe ile iktidarı ele geçirmenin müm kün olmadığını anlayarak, siyasal partiler yoluyla ikti dar mücadelesinin daha verimli olabileceği konusunda hemfikir olmuşlardır. 

Ondörtler [değiştir]


İsim                      Not; 
1 Alparslan Türkeş 13 Kasım 1960 tarihinde Yeni Delhi'ye sürgün edildi
2 Orhan Kabibay 13 Kasım 1960 tarihinde Brüksel'e sürgün edildi
3 Orhan Erkanlı 13 Kasım 1960 tarihinde Mexico City'ye sürgün edildi
4 Münir Köseoğlu 13 Kasım 1960 tarihinde Stokholm'a sürgün edildi
5 Mustafa Kaplan 13 Kasım 1960 tarihinde Lizbon'a sürgün edildi
6 Muzaffer Karan 13 Kasım 1960 tarihinde Oslo'ya sürgün edildi
7 Şefik Soyuyüce 13 Kasım 1960 tarihinde Kopenhag'a sürgün edildi
8 Fazıl Akkoyunlu 13 Kasım 1960 tarihinde Kabil'e sürgün edildi
9 Rıfat Baykal 13 Kasım 1960 tarihinde Tel-Aviv'e sürgün edildi
10 Dündar Taşer 13 Kasım 1960 tarihinde Rabat'a sürgün edildi
11 Numan Esin 13 Kasım 1960 tarihinde Madrid'e sürgün edildi
12 İrfan Solmazer 13 Kasım 1960 tarihinde Lahey'e sürgün edildi
13 Muzaffer Özdağ ( ÜMİT ÖZDAĞ Babasıdır ) 13 Kasım 1960 tarihinde Tokyo'ya sürgün edildi
14 Ahmet Er13 Kasım 1960 tarihinde Trablusgarp'a sürgün edildi


18 KASIM-113 sayılı Af Kanunu'nun bazı maddelerinin değiştirilmesi-ne ve bu kanuna bazı hükümler eklenmesine dair kanun kabul edildi. (ikinci Af)
22 KASIM-132 sayılı Türk Standartları Enstitüsü kuruluş kanunu kabul edildi.
29 KASIM- Basın Kanunu'nun bazı maddelerini değiştiren (143 sayılı) kanun kabul edildi. (İspat hakkını tanıyan kanun.)
4 ARALIK- Başkan Gürsel'in geçirmekte olduğu hastalık arttı. Amerika'dan gelen Harvard Üniversitesi profesörlerinden Raymond de Lacy, Türk hekimleriyle konsültasyon yaparak tedavi şeklim tespit ettiler.
6 ARALIK- Türkiye-Amerika Kredi Antlaşması imzalandı.
9 ARALIK- Türkiye-İngiltere Kredi Antlaşması imzalandı.
13 ARALIK-1924 tarih ve 941 sayılı Teşkilatı Esasiye Kanunu'nun bazı hükümlerinin kaldırılması ve bazı hükümlerinin değiştirilmesi hakkındaki 12 Haziran 1960 tarihli ve l sayılı kanuna ek 'Kurucu Meclis Teşkili' hakkında (157) sayılı kanun kabul edildi.
13 ARALIK- Temsilciler Meclisi Seçimi (No. 158) kanunu kabul edildi.
13 ARALIK- Devlet Personel Dairesi kurulması hakkında (No. 160) kanun kabul edildi.
14 ARALIK- İstanbul Boğazı'nda Peter Vereviz (Yugoslav) ile World Harmony (Yunan) adlı iki tanker çarpıştı. İstanbul büyük bir tehlike atlattı.
14 ARALIK- Türkiye ve 19 Batılı devlet arasında iktisadî iş birliği ve kalkınma teşkilatı sözleşmesi imzalandı.
19 ARALIK- İskenderun'da Atatürk Anıtı saldırıya uğradı. ,
26 ARALIK- Emekli Orgeneral Zeki Doğan'a vatanî hizmet tertibinden | aylık bağlanması hakkındaki (174 sayılı) kanun kabul edildi
27 ARALIK- Memurların tahsil müesseselerinde talebe olamayacaktan-1 na dair 4007 saydı kanun ile bu kanunun l. maddesinin değiştirilme^ si hakkındaki 4214 saydı kanunun yürürlükten kaldırılması hakkın] daki (183 sayılı) kanun kabul edildi, 
30 ARALIK- CHP, aralarında Parti Genel Başkanı İnönü de bulunmak| üzere 49 Kurucu Meclis üyesi seçti.

1961

2 OCAK- Kıbrıs'ta kuraklıktan zarar gören Türk çiftçisine yapılacak tohumluk buğday ve tohumluk arpa yardımı hakkındaki (199 sayılı) kanun kabul edildi.
2 OCAK- T.C. Millî Birlik Komitesi'nce Temsilciler Meclisi'ne 18 üyenin seçildiği hakkında Millî Birlik Komitesi karan (No. 35) yayınlandı:
Raif Aybar Yakup Kadri Karaosmanoğlu Adnan Başer Alp Kuran Remziye Batırbaygü Zekai Okan Fahri Belen Abdülkadir Okyay Nihat Reşat Belger Kagip Sanca Hakkı Kamil Beşe Necip San Rauf Gökçen Kemal Tamer Ferruh Güven Kemal Türkoğlu Münci Kapani Hıfzı Veldet Velidedeoğlu
3 OCAK- Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanunu (sayı: 205) kabul edildi. Aynı gün Basın İlan Kurumu kuruldu. Bağımsız bir "Kürt devleti" kurmayı istemekle suçlanan 
49 kişinin yargılanmasına Ankara'da başlandı.
4 OCAK- Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet (sayı: 211) Kanunu 'nü kabul edildi.
4 OCAK- Kabineyi kurma serbestisi için bütün bakanlar istifa ettiler.
5 OCAK- Gürsel, altı yeni bakan alarak yeni kabineyi kurdu.
5 OCAK- Dumlupmar Zafer Abidesi'nin inşası hakkında (220 saydı) kanun kabul edildi.
6 OCAK- Kurucu Meclis çalışmalara başladı. Aynı gün Milli Birlik Komitesi,147 öğretim üyesinin üniversiteye dönmesi ile ilgili tasarıyı gündeminden çıkardı.
14 OCAK- Memleketçi Cumhuriyet Partisi kuruldu.
21 OCAK- Türkiye-Amerika Kredi Antlaşması imzalandı.
7 ŞUBAT- Türkiye-Amerika uranyum Antlaşması imzalandı.
11 ŞUBAT- Adalet Partisi, Cumhuriyetçi Meslekî Islahat Partisi, Çalış¬ma Partisi, Memleketçi Parti, Mutedil Liberal Parti, Türkiye İşçi Partisi... kuruldu.
13 ŞUBAT- Yeni Türkiye ve Düstur Partileri kuruldu.
28 MART- Anayasanın halkoyuna sunulması hakkındaki (283 sayılı) kanun kabul edildi.
l NİSAN- Siyasî faaliyete izin verildi.
6 NİSAN- Temsilciler Meclisi'nde; subay ve astsubayların oy kullanmaları kabul edildi.
23 NİSAN- 23 Nisan 1920'de TBMM'nin açıldığı İttihat ve Terakki Fırkası için yapılmış olan binada. 'Türkiye Büyük Millet Meclisi Müze-si' açıldı.
26 NİSAN- Seçimlerin temel hükümleri ve seçmen kütükleri hakkındaki (298 sayılı) kanun kabul edildi.
27 NİSAN- Türkiye-Sovyetler Birliği Demiryolu Nakliyat Antlaşması imzalandı.
1 MAYIS- İzmit Kağıt Fabrikasi'nda yangın.
5 MAYIS- Türkiye-Amerika Kredi Antlaşması.
24 MAYIS- Cumhuriyet Senatosu üyelerinin seçimi hakkında (304 sayılı) kanun kabul edildi.
24 MAYIS- Ankara ve İstanbul vüayetlerine şamil olmak üzere ilan edilmiş bulunan Sıkıyönetimin uzatılması hakkındaki Kurucu Meclis kararı yürürlüğe girdi.
25 MAYIS- Milletvekili Seçimi Kanunu (sayı: 306) kabul edüdi.
27 MAYIS- T.C. Anayasası, Kurucu Meclis'te oylamaya katılan 262 üyenin 260 oyu ile kabul edildi.
6 HAZİRAN- Türkiye-Almanya Kredi Antlaşması imzalandı.
9 TEMMUZ- Anayasa'y a oy verme günü. Kurucu Meclis'in seçtiği 21 kişilik 

Anayasa Komisyonu tarahndan hazırlanıp 9.7.1961'de halkoyuna sunulan Anayasa; oylamaya katılan 10.238.968 kişiden 6.348.715 oyla kabul edilmiş, 3.935.000 kişi (hayır oyu kullanmıştır. Böylece katılma oranı yüzde: 75, Evet: 63'tür. 

Halkın yüzde 65'i 'Evet', 35'i 'Hayır' oyu verdi.

10 TEMMUZ- Millî Eğitim Bakanhğı'na bağlı olarak 'Din İşleri Genel Müdürlüğü' kuruldu.
17 TEMMUZ- AnıtKabir projesini hazırlayan iki mimardan Prof. Emin Onat (doğ. 1908) öldü.
21 TEMMUZ- Kurucu Meclis oybirliğiyle seçim tarihim 15 Ekim 1961 olarak tespit etti. (Karar No. 58)
11 AĞUSTOS- Yassıada duruşmaları sona erdi.
16 AĞUSTOS- Ankara ve İstanbul vilayetlerine şamil olmak üzere ilan edilmiş bulunan sıkıyönetimin uzatılması hakkında Kurucu Meclis'in (68 sayılı) kararı.
24 AĞUSTOS-15. CHP Kurultayı Ankara'da toplandı.
İnönü: '...Sabah erken kalkan babayiğitlerin Kurultayı basmalarım asla kabul etmiyorum,' dedi.
3 EYLÜL- Başkan Gürsel'in başkanlığında toplanan parti başkanları, yapılacak milletvekili seçimlerinde; 27 Mayıs'ı zedelememek, "Eminsu" konusunu deşmemek, 
DP'yi methetmemek konusunda bir antlaşma imzaladılar.
7 EYLÜL- Nedim Küçüközpulat'ın babası Abdülkerim Küçüközpulat ile annesi Fatma Adalet Küçüközpulat'a tazminat verilmesi hakkında (373 sayılı) kanun kabul edildi. 
(28 Nisan 1960 tarihinde İstanbul Üniversitesi nümayişleri sırasında hayatını kaybettiğinden).
15 EYLÜL- Yüksek Adalet Divanı'nca verilen ölüm cezalan hakkında Millî Birlik Komitesi Kararı.
No. 75, Yayın tarihi: 16.9.1961, sayı: 10908.
15 EYLÜL- Yassıada Yüksek Adalet Divanı kararlan açıklandı. Saat:
15.20. 5 saat 20 dakika süren celsede, 15 sanık idama, 31'i müebbet hapse, 408'i çeşitli hapis cezalarım mahkum oldular. 133 sanık da beraat etti.

1) Ölüm cezasına çarptırılanlar: Celal Bayar, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan.

Karar, Millî Birlik Komitesi'nin 15.9.1961 gün ve 75 sayılı kararıyla onaylanmıştır. Ancak, düşük Cumhurbaşkanı Celal Bayanın 65 yaşını bitirmiş olması dolayısıyla verilen ölüm cezası müebbet ağır hapse çevrilmiştir.
2) Ölüm cezasına mahkum edilen; Refik Koraltan, Agah Erozan, İbrahim Kirazoğlu, Ahmet Hamdi Sancar, Nusret Kirişçioğlu, Bahadır
Dülger, İman Kalafat, Baha Akşit, Osman Kıvrakoğlu, Zeki Erataman ve Rüştü Erdelhun'ün cezalan, 15.9.1961 gün ve 75 saydı kararla müebbet ağır hapse çevrilmiştir.
16 EYLÜL- Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan hakkında verilen ölüm cezası İmralı Adaşı'nda yerine getirildi.
17 EYLÜL- Adnan Menderes hakkında verilen ölüm cezası İmralı Adası'nda yerine getirildi.
19 EYLÜL- Eski başbakanlardan Prof. Şemsettin Günaltay (Doğ: 1883) öldü.
l EKİM- İktisadî İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı Türkiye Teknik İşbirliği Temsilciliği kuruldu.
15 EKİM- Genel seçimler. 27 Mayıs İhtilali'nden sonra ilk seçim; Türk Silahlı Kuvvetleri verdiği sözü tuttu. Katılma oranı yüzde 81.Türkiye Büyük Millet Meclisi 12. 
Yasama Dönemi için 450 milletvekili seçildi.


Seçim sonuçları

Parti          Genel başkanı            Oy Sayısı       Oy Oranı (%)      Milletvekili Sayısı
Cumhuriyet Halk Partisi İsmet İnönü 3,724,752        36.74                  173

Adalet Partisi  Ragıp Gümüşpala       3,527,435        34.79                  158

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Osman Bölükbaşı 1,415,390     13.96    54

Yeni Türkiye Partisi   Ekrem Alican    1,391,934        13.73                    65

Bağımsız                                           81,732          0.81                     0

Toplam                                       10,141,243       100.00                  450


25 EKİM- Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gerçekleştirdiği ihtilalden 17 ay sonra, 2. Cumhuriyetin ilk Meclisi, Orgeneral Cemal Gürsel tarafından açıldı.
26 EKİM- Orgeneral Cemal Gürsel; 607 oydan 434 oy ile Cumhurbaşkanı, Suat Hayri Ürgüplü, Senato; Fuat Sirmen, Meclis Başkanı seçildi¬ler.
10 KASIM- İnönü, Kabineyi kurmakla görevlendirildi. Gürsel: '...İçinde bulunduğumuz güç şartları çözümleyecek bir kişiye görev verdim,' dedi.
20 KASIM- İnönü; CHP-AP Koalisyon kabinesini kurdu.
2 ARALIK- Malatya Milletvekili İsmet İnönü'nün Başkanlığı altında kurulan kabine 4 red, 78 çekimsere karşı 269 oyla güven aldı.
23 ARALIK- Başbakan İnönü konuştu: '...Af, Hükümet programına alınmıştır. Bardağı taşıracak bir damla daha koyamayacağım. 
Bu durumda herkesin bana yardım etmesi lazımdır. Bardaklar doldurulmuştur. Taşıramam. Bir damla daha ilave edemem. 
Dün söylediklerime bugün ilave edecek tek cümle yoktur. Huzuru behemehal getireceğiz. Bütün sınıfların huzur içinde yaşaması lazımdır.'




26 Ekim 1961'de Cumhurbaşkanlığı Seçimi yapıldı. 638 milletvekilinin 607'si oylamaya katıldı. Milli Birlik Komitesi Başkanı Cemal Gürsel 1. turda 434 oyla 
Cumhurbaşkanlığa seçildi.

1962

1 OCAK- DP. Bayındırlık ve Müh" Eğitim Bakanlanndan Tevfik Heri (doğ: 1911) öldü. Cenaze töreninde olaylar çıktı.
7 OCAK- Fethiye'de büyük yangın.
18 OCAK- Komisyon 147'lerin üniversiteye dönmelerim kabul etti.
26 OCAK- General Sıtkı Ulay, tabiî senatörlükten çekildi.
1 ŞUBAT- İnönü: '...Açık konuşacağım. Bir yandan yann, bir ikinci ihtilalin olacağı rüzgarı, bir yandan 27 Mayıs'ın intikamı alınmaya çalışılıyor, havası estiriliyor. 
Herkes her sabah gazetesini açtığında yeni bir endişe ile karşılaşıyor. Bu yüzden vatandaşın siniri bozuluyor... Hükümet yanınızdadır. Hükümet kuvvetlidir ve sağlamdır. 
Türki¬ye'de hiçbir maceraya yer yoktur ve olmayacaktır.'
3 ŞUBAT- Eminsular 'Beyaz Kitap' yayınladı.
5 ŞUBAT- VII. Millî Eğitim şürası. Millî Eğitim Bakanı Hilmi İncesu-lu'nun konuşmasıyla Ankara'da açıldı.
8 ŞUBAT- Türkiye-Amerika Kredi Antlaşması imzalandı.
14 ŞUBAT- Bayar, tedavi için Kayseri Cezaevinden Ankara'ya getirilerek Ankara Tıp Fakültesi'ne yatırıldı. 17.2.1962'de tekrar geriye döndü.
18 ŞUBAT- İnönü'nün radyodan Türk Milleti'ne mesajı: '...Türk Silahlı Kuvvetleri'ne tecavüz mahiyetim taşıyan her davranışın kesin bir azimle karşısındayız... 
Hiç kimse, hızla gelişmeye muhtaç olan bir milletin kaderi ile oynamaya mezun değildir.'
22 ŞUBAT- Yirmi iki şubat Olayı. Ankara'da Harp Okulu Komutanı Albay Talat Aydemir ve arkadaştan,
Hükümet darbesine teşebbüs ettiler. Olay kısa saatler içinde bastırıldı. Katılan subaylar emekliye sevk edildi.
23 ŞUBAT- İnönü: '...Milletçe büyük bir badire atlattık... Bugün dünyaya karşı, milletiyle, ordusu ile dev kuvvetinde bir Türkiye vardır,' dedi.
5 MART- Anayasa Nizaminin millî güvenlik ve huzuru bozan bazı fiiller hakkında (38 sayılı) kanun kabul edildi.
25 MART- EOKA'cılar Kıbrıs'ta iki camiye bomba attılar. Bayraktar Camii minaresi harap oldu.
26 MART- Basın kartları yönetmeliğim yürürlüğe koyan (6/334) sayılı Bakanlar Kurulu karan yayınlandı.
12 NİSAN- Üniversite öğretim üyelerinden bazılarının diğer fakülte ve 1962 159yüksek okullara nakline dair 27.10.1960 tarihli ve 114 sayılı kanunun bazı maddelerinin kaldırılması ve yeni hükümler eklenmesi hakkın¬da (43 saydı) kanun kabul edildi. Bu suretle şurup giden ve 147'ler olarak adlandırılan konu halledildi.
22 NİSAN- Anayasa Mahkemesi'nin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkındaki (44 sayılı) kanun kabul edildi.
22 NİSAN- Yüksek Hakimler Kurulu Kanunu (sayı: 45) kabul edildi.
10 MAYIS- Asker kişiler tarafından 22-23 Şubat 1962 olayları dolayısıyla veya daha evvel bu olaylara esas teşkil edebilecek mahiyette işlenen fiil ve hareketler için ceza kovuşturulması yapılmaması hakkında (50 saydı) kanun kabul edildi. (Bu suretle Talat Aydemir ve arkadaşları bu kez affedildiler).
22 MAYIS- CHP ile AP arasındaki 'Af tartışmağı sertleşti. İlk kademenin, Ekim ayından önce çıkmasını isteyen AP Genel Başkanı Gümüş-pala'ya İnönü; '...
Hükümet tebliği muvafakatiniz alınarak yayınlandı. şimdi bundan haberiniz yokmuş gibi konuşuyorsunuz!...' dedi.
27 MAYIS- İstanbul'da Küçükçekmece'de atom reaktörü hizmete girdi.
30 MAYIS- İnönü; AP'nin af ile ilgili tutumu üzerine istifa etti. CHP-AP koalisyonu çekildi.
2 HAZİRAN- İnönü, yeniden kabineyi kurmakla görevlendirildi. Çok güç şartlar içinde koalisyon anlaşması imzalandı. İkinci koalisyon kabinesi, 25.6.1962'de 259 lehte, 
134 aleyhte, 4 çekimser oy ile güven aldı.
9 HAZİRAN- Türkiye-Sovyetler Birliği telli telefon antlaşması imzalandı.
15 HAZİRAN- Millet Partisi kuruldu. (Bir süre önce CKMP'den ayrılan Osman Bölükbaşı, kurdu. CKMP'den ayrılan 29 milletvekili ve senatör katıldı.
20 HAZİRAN- Türkiye-Almanya sermaye yatırımlarının karşılıklı olarak teşvik ve himayesi antlaşması imzalandı.
21 HAZİRAN- Türkiye'de ilk defa devlet eliyle kurulan ve 1882 tarihin-1 den itibaren 'Umumî Kütüphane', 'Beyazıt Umumî Kütüphanesi', 
S 'Kütüphane-i Umumî' adlarıyla hizmet gören İstanbul'da Beyazıt Umumî Kütüphanesi'nin adı. Komisyonun 21.6.1962 gün ve 420-637 saydı kararıyla 
'Devlet Kütüphanesi' olarak değiştirildi ve ihtiva ettiği koleksiyonları itibariyle 'Araştırma kütüphanesi' haline getirildi.
26 HAZİRAN- Devlet bakanlarından bir veya birkaçına 'Başbakan Yardımcdığı' verilebileceği hakkındaki (55 saydı) kanun kabul edildi.
160 19628 HAZİRAN- Gülhane Askerî Tıp Akademisi, Ankara Tıp Fakültesi'nden ayrıldı.
23 TEMMUZ- Türkiye-Amerika Kredi Antlaşması imzalandı.
24 TEMMUZ- Türkiye, Müşterek Pazar'a ortak üye kabul edildi.
6 AĞUSTOS- Birleşik Amerika Cumhurbaşkanı Yardımcısı Lindon B. Johnson Türkiye'yi ziyaret etti. (Bilahare Cumhurbaşkanı olmuştur.)
27 AĞUSTOS- Amerika Barış Gönüllüleri Türkiye Bürosu kuruldu.
3 EYLÜL- "Eminsular" Ankara'da miting yaptılar.
10 EYLÜL- Mecburî iskana tabi 55 Ağa'nın yerlerine dönmesi kabul edildi.
1 EKİM- DP eski Bolu milletvekili, müebbet hapis, Reşat Akşemsettinoğlu Yunanistan'a sığındı.
2 EKİM- Ankara'da nümayişler. Başbakan İnönü konuştu: '...Esef verici hadiseler olmuştur. Bunların büyük sorumluluğu hükümete aittir... 
Fakat bunlar hükümetin icraatı değildir. Görevimizi ifa etmeye mecburuz. Emniyeti temin edeceğinize güveniyoruz. Vatandaşlara ilan ediyorum ki, bu türlü tecavüzlerin hiçbir taydaşı yoktur. Olaylara hakimim, hiçbir şey olmayacaktır.'
11 EKİM- Müşterek beyanname yayınlandı. '...27 Mayıs Millî bir devrimdir.
Büyük Meclis'in mensupları olan bizler, bir bütün halinde bu meşru temele yönelecek her tecavüzü birlikte karşılamaya azimli ve kararlıyız.'
16 EKİM- Anayasi'yı ihlal suçundan Yüksek Adalet Divanı'nca mahkum edilenlerin cezalarının kısmen afhhakkındaki 78 sayılı kanun kabul edildi. (258 tutukludan 7'si şartlı olarak tahliye edildi. Kayseri Cezaevi'nde 57 Yassıada mahkumu kaldı.)
23 EKÎM- Amerika; Sovyetlerin, Küba'yı bir nükleer üs haline getirilme-sini engellemek için adayı abluka etti. Küba için konuşan Başbakan inönü; 'Buhranı Türkiye'ye sıçratmak için gayretler var...' dedi.
27 EKİM- İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi Ankara'ya. geldi.
1962 16129 EKİM- Ankara Şeker Fabrikası hizmete girdi.
21 KASIM- TBMM; beş yıllık plam 219 kabul, 43 çekimser, 93 ret oyu üe kabul etti.
22 KASIM- Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios Türkiye'yi resmen ziyaret etti.
2 ARALIK- Adalet Partisi'nin Büyük Kongresi (1.inci) Ankara'da toplandı. Genel başkan Ragip Gümüşpala yeniden Genel Başkan Seçildi.
3 ARALIK- Üst rütbeli 11 hava subayı görevinden alındı.
7 ARALIK- CHP'de kaynaşma. Gülek, Erim ve Avni Doğan partiden ihraç edildiler.
14 ARALIK-16. CHP Kurultayı Ankara'da toplandı. İsmet İnönü yeniden Genel Başkan seçildi.
19 ARALIK- Milli Güvenlik Kurulu kuruldu.

1963


3 OCAK- Kıbrıs'ta Türk belediyelerinin lağvı kararını, Ankara-Zürih-Londra antlaşmalanna aykırı bulan Hükümet, Makarios'a sert bir nota verdi.
6 OCAK- Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Siirt'te zengin bir petrol damarı buldu.
7 OCAK- Cibali Tütün Fabrikası'nda 3500 işçi yemek boykotu yaptı.
20 OCAK- istanbul'da Sarıyer'de tarihî Kefeliköy Oteli yandı.
24 OCAK- İstanbul'da yayınlanan Hürriyet gazetesinin 3 basın mensubu donarak görevleri basında öldüler. (Abidin Behpur, Yüksel Kasapbaşı. Yüksel Öztürk).
27 OCAK - Bakanlar Kurulu otomobil ve lüks eşya ithalini yasakladı.
1 ŞUBAT- Ankara semalarmda çarpışan iki uçak şehre düşerek 87 vatandaşın kaybına sebep oldu.
10 ŞUBAT- Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hürriyeti hakkındaki 171 sayılı kanun kabul edildi.
21 ŞUBAT- Türkiye-Amerika uzun süreli zirai maddeler antlaşması imzalandı.
23 ŞUBAT- Bazı suç ve cezaların affı hakkında (218 sayılı) kanun kabul edildi.
12 MART- Adalet Bakanlığı, Celal Bayatın sağlık durumu ile ilgili olarak bir bildiri yayınladı.
13 MART- İnönü'nün Bayar hakkındaki demeci: '...Bayar için. Hükümet olarak bir şey düşünmek, yetkimiz dışında. Mesele; sıhhî durumu, muayeneye arz edilmiş bir hükümlünün göreceği işlemdir.'
19 MART- İlk Ordu Pazarı hizmete girdi.
19 MART- İnönü'nün Ankara'da basın toplantısı. Kendisine önceden iletilen 56 soruyu cevaplandırdı. '...Hükümet zemin müsait olduğun162 1963da siyasi bir af çıkarmakta kararlıdır.'
22 MART- Celal Bayar; Kayseri Cezaevi'nden geçici olarak tahliye edildi. Basın mensuplarıyla konuştu.
24 MART- Ankara'da gösteriler. Gençler, 27 Mayıs'a karşı girişilen tahrikleri protesto ettiler.
25 MART- Ankara, İstanbul ve yurdun çeşitli bölgelerinde nümayişler, 27 Mayıs'a karşı tutum kınanıyor.
27 MART- Ankara'da Adalet Partisi Genel Merkezi tahrip edildi.
28 MART- Celal Bayar, tekrar tutuklandı.
6 NİSAN- Başbakan İnönü konuştu; '...Onbeş günlük olayların siyasf ha-yatımıza ne dersler öğrettiğini gelecekte göreceğiz, partilerin derlen¬me toplanmakta 
gayretlerinin ciddiyet derecesine bu devrede şahit olacağız.'
9 NİSAN- Türkiye-Almanya Teknik Yardım Antlaşması imzalandı.
11 NİSAN- Japon İmparatoru'nun kardeşi Prens Mikasa ve eşi Türkiye'ye geldi.
11 NİSAN- 26 Mayıs öğleden sonra başlamak ve 27 Mayıs günü devam etmek üzere 'Hürriyet ve Anayasa Bayramı' (sayı: 221) kabul edildi.
18 NİSAN- Denizaltı, dalgıç ve Kurbağa Adam tazminatı (223 saydı) kanun kabul edildi.
21 NİSAN- 'Genç Kemalistler Ordusu' adlı bir örgüte bağlı beş subay tutuklandı.
30 NİSAN- Türkiye Süt Endüstrisi Kanunu (sayı: 227) kabul edildi.
10 MAYIS- Ankara'da Türk Devrim Diyanet Sitesi'nin temeli atıldı.
20/21 MAYIS- Talat Aydemir'ın ikinci defa ihtilal teşebbüsü.
21 MAYIS- Ankara-İstanbul-İzmir'de sıkıyönetim. Başbakan İnönü Cumhuriyet Senatosu'nda 20/21 Mayıs gecesi olan olaylar hakkında açıklama yaptı: '...
Türk Silahlı Kuvvetleri, Anayasayı milletle beraber her türlü tecavüzden koruyacaktır...' dedi ve dakikalarca ayakta alkışlandı.
3 HAZİRAN- Ankara'da 3 mahkeme kuruldu.
7 HAZİRAN- İhtilal sanıklarının (103 kişi) Ankara-Mamak Askeri Mahkemesi'nde duruşmaları başladı.
11 HAZİRAN- Kabine'den CKMP'li üç bakan (A.Yörük, M.Ete, C.T.Ka-rasapan) çekildi.

Birinci Dünya ve İstiklal savaşlanna 4tirak eden Vecihi Hürkuş'a vatanî hizmet tertibinden aylık bağlanmasına dair (249 sayılı) kanun kabul edildi.
1963 163(Vecihi Hürkuş'un yurdumuzda sivil havacdığm kurulmasmda büyük emeği geçmiş, bir çok öğrenci yetiştirmiş» o yıllarda dahi çok basit kendi yapımı olan uçaklarla uçarak havacılık zevkini memlekete aşılamış bir pilottur.)
13 HAZİRAN- 1459 Harp Okulu öğrencisinin duruşması Ankara'da başladı.
25 HAZİRAN- Anayasa Mahkemesi, ilk duruşma ile görevine başladı.
28 HAZİRAN- Komünist eğilimli oldukları gerekçesiyle 12 kişi tutuklandı.
2 TEMMUZ- Turizm ve Tanıtma Bakanlığı Kanunu (sayı: 265) kabul edildi.
11 TEMMUZ- Prof.Dr. Tevfik Sağlam (doğ: 1882) öldü.
14 TEMMUZ- Fransız Başbakanı George Pompidou Türkiye'ye geldi.
15 TEMMUZ- Sendikalar Kanunu (sayı: 274) kabul edildi.
15 TEMMUZ- Grev ve Lokavt Kanunu (sayı: 275) kabul edildi.
17 TEMMUZ- Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu kurulması hakkında (278 saydı) kanun kabul edildi.
18 TEMMUZ- Türkiye-Rusya arasında Telli-Telefon irtibatı kurulmasına ve mevcut radyo-telgraf servisine dair antlaşma (sayı: 292) onaylandı.
23 AĞUSTOS- Türkiye-Almanya Malî Yardım Antlaşması imzalandı.
5 EYLÜL- 20/21 Mayıs ihtilaline katılanlar için Mamak Askerî Mahkemesi karar verdi. T.Aydemir, F.Gürcan, E. Dinçer, İ. Baş, C. Kırca, O. Deniz, A. Güçal ölüm cezasına; 29'u da müebbet hapse mahkum oldular .
11 EYLÜL- II. No'lu Sıkıyönetim Mahkemesi'nde; 1493 Harp Okulu öğrencisi suçsuz bulundu, 75 öğrenci mahkum oldu.
12 EYLÜL- Türkiye Ortak Pazar'a girdi.

ANKARA ANLAŞMASI


Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) arasında ortaklık yaratan anlaşma 12 Eylül 1963 tarihinde Ankara'da imzalandı. Bu anlaşma Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerin hukuki temelini oluşturmaktadır. 


Anlaşma ve Ekleri:

http://www.antimai.org/ab/aetankara.htm



14 EYLÜL- İsmet İnönü; yıllar boyu dargın bulundukları Atatürk'ün yaverierinden Kılıç Ali ile barıştı.
17 EYLÜL- Millî Mücadele kahramanlarından Telgrafçı Manastırlı Hamdi Efendi eşi Hasibe Martonaltı'ya vatanî hizmet tertibinden maaş bağlanması hakkında 
(330 sayılı) kanun kabul edildi. (Hamdi Efendi; İstanbul'un işgalini Atatürk'e ilk haber veren kişidir. Anadolu Kurtuluş Cephesi'ne büyük hizmetleri vardır.)
2 EKİM- Sivas Kongresi'ne seçilen Temsil Heyeti üyeleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin birinci döneminde bulunan üyelere vatanı hizmet tertibinden aylık 
bağlanması hakkındaki kanuna geçici bir madde eklenmesi hakkında (342 sayılı) kanun kabul edildi, (ilk kanun: 15.12.1948 gün ve 5269 sayılıdır.)
11 EKİM- Anayasa Mahkemesi, DP iktidarı zamanında çıkan CHP'ye ait malların hazineye intikali ile ilgili (6195 sayılı) kanunu iptal etti.
15 EKİM- Türkiye-Amerika Kredi Antlaşması imzalandı.
17 EKİM- Sıkıyönetim; 69'a karşı, 229 oyla İstanbul ve Ankara'da iki ay uzatıldı. (Karar: 86, RG. 11587).
26 EKİM- Askeri hakimler ve Askerî savcılar (Sayı: 357) kanunu kabul edildi.
31 EKİM- 7 ölüm cezasından 4'ü onaylandı.
17 KASIM- Mahallî seçimler yapıldı. 42 ilde AP, 23 ilde CHP kazandı.
23 KASIM- Birleşik Amerika Devlet Başkanı Kenndy öldürüldü.
24 KASIM- Başbakan İnönü, Başkan Kennedy'nin cenaze töreninde bulunmak üzere Amerika'ya gitti.
27 KASIM- Başbakan İnönü'nün Amerika'da bulunduğu sırada YTP. Müşterek Grubu çekilme karan alınca, 2. Koalisyon çöktü.
30 KASIM- Kıbrıs anayasasında değişiklik yapılması için Makarios Türk Hükümeti'ne muhtıra verdi.
2 ARALIK- Başbakan inönü döndü. Istifasını verdi. '...Koalisyonun dağıldığı hakkındaki haberi, Amerika'da herkesle beraber duydum. Durumu henüz etraflıca bilmiyorum. 
Demokratik rejimlerde böyle hadiseler olacak. Rejim, bu olayların içinden memleketi çıkarma ted¬birlerim bünyesinde taşır... Hükümet buhranın halledilmesine elbirliğiyle çalışılmasın! tavsiye ederim...'

2 ARALIK- Karadeniz Teknik Üniversitesi Trabzon'da açıldı.
2 ARALIK- Karadeniz Teknik Üniversitesi yeni binasının temeli atıldı
2 ARALIK- Türkiye-İsveç Kredi Antlaşması imzalandı.
10 ARALIK- Türkiye-Avusturya Kredi Antlaşması imzalandı.
11 ARALIK- Millî Güvenlik Kurulu kuruldu.
14 ARALIK- inönü; Hükümet kurmakla 3. defa yeniden görevlendirildi.
21 Aralık- Kıbrıs'ta Türk toplumuna karşı girişilen sistemli saldırılar raz daha arttı. Bu işi planlayanlar, Türkiye'deki her hükümet buhra mndan yararlanmakta 
gecikmiyorlar.
23 ARALIK- Kıbrıs'ta üç Türk şehit edildi. EOKA saldırışı devam yor.
24 ARALIK- Türk Hava Kuvvetleri'ne bağlı jet uçakları Kıbrıs semalarında göründüler ve ilk ihtarı yaptılar.
24 ARALIK- Başbakan İsmet İnönü, TBMM'inde Kıbrıs için konuştu:
"Bugün Türk uçaklar Kıbrıs'taki mücadele meydanlarına gitmişler, görünmüşler ve ilk ihtarı yapmışlardır.
Biz her meselede, iç hayatımızda olduğu gibi dış münasebetlerde de kanun nizamma bağlı olan bir devlet ve milletiz. Kanun nizamı haricinde bir muamele ve tecavüz yapmak isteyenlere karşı kuvvetimiz, İrademiz sarsılmaz bir surette tesiri gösterecektir.

Milletimiz programımızla, hadiselerin her safhasından haberdar olacak ve bize desteğim, yardımım esirgemeyecektir. Bu kanaatla vazifeye başlıyoruz.
Saygılanmia."

24 ARALIK- Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) kanunu kabul edildi.
25 ARALIK- İnönü, Bağımsızlarla yeni kabineyi kurdu.
27 ARALIK- Yurdun çeşitli yerlerinde Kıbrıs için mitingler. Ankara'da İnönü, gençlere seslendi:'Millî menfaatleri azim ve basiretle takip eden bir hükümet olduğum itimat ediniz, müsterih olunuz.'
28 ARALIK- Kıbrıs'tan aralarında 2 kadın ve üç çocuğun da bulunduğu 23 yaralı uçakla Ankara'ya getirildi.
29 ARALIK- İnönü; Kıbrıs'tan getirilen yaralı Türkleri hastanede ziyaret etti.
30 ARALIK- Kıbrıs buhranı bütün şiddetiyle sürdürülüyor. Başbakanla basın mensuptan arasında geçen konuşmalardan:
- 'Çizmenizi ne zaman giyeceksiniz?...
- Çizmem yok, aklım var!...

1964


4 Ocak 1964 : İnönü'nün 10. ve son kabinesi 175'e karşı 225 oyla güvenoyu aldı. Kabinede 3 Bağımsız Milletvekili bulunuyordu. Ferit Melen, Maliye Bakanlığı; Bülent Ecevit ise Çalışma Bakanlığı görevlerine getirildi. 

9 Ocak 1964 : Ünlü yazar Halide Edip Adıvar (Doğumu:1884) öldü. 

15 Ocak 1964 : Kıbrıs Konferansı Londra'da başladı. 

23 Ocak 1964 : Kıbrıs'ta Bayraktar Camii tekrar bombalandı. EOKA saldırıları bütün hızıyla devam ediyor. 

31 Ocak 1964 : Londra'da toplanan Kıbrıs Konferansı başarısızlıkla dağıldı. 

6 Şubat 1964 : Kurtuluş Savaşı Komutanlarından Albay Şefik Aker (Doğumu:1877) öldü. 

12 Şubat 1964 : Kıbrıs'ta Türklere yönelik kanlı saldırılar oldu. 

15 Şubat 1964 : Kıbrıs Konferansı'nın başarısız olması üzerine, İngiltere, Birleşmiş Milletlere başvurdu. 

21 Şubat 1964 : Başbakan İsmet İnönü'ye, Mesut Suna adlı bir kişi tarafından suikast teşebbüsünde bulunuldu. 

4 Mart 1964 : Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 'beşli planı' kabul etti. Kıbrıs'a üç ay için milletlerarası barış kuvveti gönderilmesine karar verildi. 

12 Mart 1964 : Kıbrıs'a müdahale için garantör devletlere 48 saat süre verdik. İnönü: "... Ültimatom verdim. Bir reaksiyon göstermezse çıkartma yapacağım... 
Sabrediyoruz." 

16 Mart 1964 : TBMM, Kıbrıs'a gerektiğinde müdahalede bulunmak için İnönü Hükümetine yetki verdi. Oylamaya katılan 495 üyeden, 4'ü çekimser, 6'sı red, 485'i olumlu oy kullandı. 

7 Nisan 1964 : Başbakan İnönü, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios'a mektup gönderdi. Türklere yönelik saldırılar devam ediyor. 

27 Nisan 1964 : Ankara'da 2. Çubuk Barajı hizmete açıldı. 

5 Mayıs 1964 : TBMM'de, Kıbrıs politikası üzerine yapılan genel görüşmede İnönü: "... Kıbrıs'taki Türkleri hür yaşatmak şeref görevimizdir... 
Aksi bir hal çaresine bizi razı etmeye kimsenin gücü yetmeyecektir." dedi. 

7 Mayıs 1964 : Türk Karasuları 6 deniz miline çıkartıldı. 

3 Haziran 1964 : Kurtuluş Savaşı Komutanlarından Orgeneral Kazım Orbay (Doğumu:1887) öldü. 

5 Haziran 1964 : Türk Hükümeti'nin Kıbrıs'a müdahale kararı üzerine ABD Başkanı Lindon B. Johnson'ın muhtemel Sovyet müdahalesine ve 
Amerikan yardımından alınan silahların kullanılmasının kabul edilemeyeceğine dair mektubu: (Bu mektup 13.01.1966 tarihli Senato kararıyla kamuoyuna açıklanmıştır.) 


5 Haziran 1964 : Adalet Partisi Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala (Doğumu:1897) öldü. 

7 Haziran 1964 : Senato kısmi seçimleri yapıldı. AP:31, CHP:19, Bağımsızlar:1 senatörlük kazandılar. 

9 Haziran 1964 : Başbakan İnönü, Başkan Johnson'ın mektubunu cevaplandırdı. (Bu mektup, 13.01.1966 tarihli Senato kararıyla kamuoyuna açıklanmıştır.) 

19 Haziran 1964 : Başkan Johnson'ın davetiyle Amerika'ya hareket etmeden önce Hükümetin Kıbrıs politikası ile ilgili olarak güvenoyu isteyen İnönü, 
194 aleyhte ve 2 çekimser oya karşın 200 lehte oy aldı. 

- Ankara ve İstanbul'da sıkıyönetim 1 ay daha uzatıldı. 

21 Haziran 1964 : Başbakan İnönü, ABD Başkanı Johnson'ın özel uçağı ile Amerika'ya hareket etti. 

23 Haziran 1964 : Talat Aydemir ve Fethi Gürcan haklarındaki ölüm cezalarının yerine getirilmesine, Osman Deniz ve Erol Dinçer haklarındaki ölüm cezalarının ise yerine getirilmemesine dair kanun kabul edildi. 

24 Haziran 1964 : İnönü, Washington'dan ayrılırken açıklama yaptı: "Meselenin güçlüklerini saklamak istemiyoruz. Fakat Amerikalılar ile birlikte dün vardığımız netice, bu güçlüklerin hallini kolaylaştıracaktır.... Savaş tehlikesi devam ediyor!.. Enosisi kabul ederiz, şu şartla ki Ada'nın bir kısmı Türkiye'ye bir kısmı Yunanistan'a verilsin." 

27 Haziran 1964 : Fethi Gürcan idam edildi. 

1 Temmuz 1964 : İnönü, Amerika dönüşü Fransa'ya da uğrayarak General de Gaulle ile görüştü. Türkiye'nin Kıbrıs politikasını anlattı. 

2 Temmuz 1964 : İnönü yurda döndü. Basın mensuplarına: "İyi bir netice ile yurda geldim..." dedi. 

5 Temmuz 1964 : 20 Mayıs darbe girişiminin başı Albay Talat Aydemir idam edildi. 

16 Temmuz 1964 : Kıbrıs'ta Rumlar, Girne (St. Hilarion) Kalesini zorlamaya başladılar. Kıbrıs yeniden kana bulandı. Türklere yönelik şiddetli saldırılar yapılıyor. 

- Hamidiye kahramanı, Cumhuriyet'in ilk Başbakanlarından Rauf Orbay (Doğumu:1881) öldü. 

7 Ağustos 1964 : Türk Hava Kuvvetlerine bağlı jetler, Kıbrıs üzerinde ihtar uçuşu yaptı. 

8 Ağustos 1964 : Kıbrıs'ta Rumlar saldırılarını ve katliamlarını artırınca, jetlerimiz Kıbrıs üzerinde uçmaya ve askeri hedefleri bombalamaya başladı. Bir uçağımız düştü, pilot Yüzbaşı Cengiz Topel şehit oldu. 

10 Ağustos 1964 : Sovyetler Birliği Başkanı Nikita Kruşçef, Başbakan İnönü'ye mesaj göndererek itidal tavsiye etti. 

27 Ağustos 1964 : Amerika'nın Kıbrıs konusunda Türkiye'yi sürekli fedakarlığa zorlaması nedeniyle, Ankara'da ilk kez Amerika aleyhtarı gösteri yapıldı. 

28 Ağustos 1964 : Ankara'da Amerika aleyhtarı ikinci miting yapıldı. 

29 Ağustos 1964 : Ankara, İstanbul ve İzmir'de Kıbrıs için mitingler yapıldı. 

30 Ağustos 1964 : Hükümet, mitingler dolayısıyla İzmir Fuarını süresiz kapattı. 

7 Eylül 1964 : Kıbrıs Erenköy'e helikopter ile yiyecek gönderildi. 

30 Eylül 1964 : SSCB ile Kıbrıs Cumhuriyeti arasında askeri yardım antlaşması imzalandı. 

5 Ekim 1964 : Hükümet, Kıbrıs'ta Rumların yarattığı tehlikeli durum dolayısıyla Birleşmiş Milletler'e başvurdu. 

25 Ekim 1964 : Tatvan-Muş demiryolu hizmete açıldı. 

30 Ekim 1964 : Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin, Sovyetlerin gönderdiği uçakla Moskova'ya gitti. 

8 Kasım 1964 : Celal Bayar 6 ay süre ile serbest bırakıldı. 

16 Kasım 1964 : Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Cevdet Sunay, bazı politikacıların konuşmaları üzerine parti liderlerine ikaz mektubu göndererek; 
1-Memleketin iki hasım kampa itilmek istenildiğini, 
2-Orduyu, halkın karşısında gibi gösterilmeye çalışıldığını, 
3-Komutan ve subayların bu durumdan hoşnutsuz bulunduklarını, belirterek, bunların kesin olarak önlenmesini istedi. 

22 Kasım 1964 : Cumhurbaşkanı Gürsel başkanlığında toplanan liderler, rejimin korunması konusunda anlaştılar. 

25 Kasım 1964 : Kurtuluş Savaşı Komutanlarından Korgeneral Naci Tınaz (Doğumu:1882) öldü. 

29 Kasım 1964 : AP 2. Büyük Kongresinde Süleyman Demirel 1072 (Bilgiç: 552, Arıburnu: 39) oy alarak genel başkan seçildi. 

3 Aralık 1964 : Genel kurmay Başkanı Cevdet Sunay'ın bazı basın sahipleri ve politikacıları suçlayan demeci 'Kim' dergisinde yayınlandı. 

9 Aralık 1964 : Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in, parti liderleriyle yaptığı toplantı ile ilgili bir bildiri yayınlandı: "... Tarihin hiç bir devrinde, hiç bir ülkede, siyasi partiler, kendilerine vücut veren anayasa rejiminin meşrutiyetinin istismar edilmesine müsaade etmedikleri gibi ve bundan daha vahim olarak, devletin beka ve güven müesseselerinin başında olan ordusuna dil uzatılmasını veya uzatılmış olduğu iddiasını müsamaha veya sükut ile karşılamamışlardır..." 

20 Aralık 1964 : Türkiye-Bulgaristan futbol maçı esnasında, Ali Sami Yen stadının parmaklıkları çöktü, 70 kişi yaralandı. 

1965


4 Ocak 1965 : Sovyetler Birliği Yüksek Şürası Heyeti Başkanı Podgorny başkanlığında bir heyet Türkiye'ye geldi. 
10 Ocak 1965 : 150 kişilik bir grup, İstanbul'da Türkiye İşçi Partisi (TİP) idarecilerinin toplantılarını bastı. 
22 Ocak 1965 : Birleşik oy pusulası ile ilgili seçim kanunu kabul edildi. 
13 Şubat 1965 : 1965 yılı bütçesi 197'ye karşı 225 oy ile reddedildi. İsmet İnönü istifa etti. 
16 Şubat 1965 : Kabineyi kurmakla Suat Hayri Ürgüplü görevlendirildi. 
4 Mart 1965 : Ürgüplü Kabinesi 200 red, 1 çekimser oya karşın 231 oy ile güvenoyu aldı. Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı olarak Kabineye girdi. 
12 Mart 1965 : Kozlu'da devam eden grevde, kanlı olaylar yaşandı. 
31 Mart 1965 : BM tarafından Kıbrıs'a arabulucu olarak gönderilen Plaza, Türk görüşü ve antlaşmalar aleyhindeki raporunu açıkladı. 
8 Nisan 1965 : Anayasa'yı ihlal suçundan Yüksek Adalet Divanı'nca mahkum edilenlerin cezalarının kısmen affı hakkındaki kanun kabul edildi. Bu kanunla Yassıada mahkumlarından bazıları affedildiler. 
1 Haziran 1965 : Atina'da Yunanistan ile ikili görüşmeler başladı. 
22 Haziran 1965 : Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri hakkındaki kanun kabul edildi. 
6 Temmuz 1965 : Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) kanunu kabul edildi. 
13 Temmuz 1965 : Siyasi Partiler kanunu kabul edildi. 
14 Temmuz 1965 : Türk Silahlı Kuvvetleri'nde piramidi korumak için, 40 general ve Amiral emekliye sevk edildi. 

9 Ağustos 1965 : Başbakan Ürgüplü Sovyetler Birliğine gitti. 
17 Ağustos 1965 : Ürgüplü, Sovyetler'den döndü. "Planımıza dahil olan bir çok tesislerimizi Rusya'dan sağlayacağız..." dedi. 
10 Ekim 1965 : Milletvekili seçimleri yapıldı. 
AP 240 Milletvekili 79 Senatör 
CHP 134 " 48 " 
CKMP 11 " 4 " 
YTP 19 " 8 " 
MP 31 " 2 " 
TİP 14 " - 
SDP - 1 " 

Bağımsız 1 " 40 " 




23 Ekim 1965 : Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel Kabineyi kurmakla görevlendirildi. 
24 Ekim 1965 : Genel nüfus sayımı yapıldı. Nüfusumuz: 31.351.421 
11 Kasım 1965 : 1. Demirel Kabinesi, 172 red, 10 çekimser oya karşın 252 oyla güvenoyu aldı. 

Başbakan Süleyman Demirel 

17 Aralık 1965 : Birleşmiş Milletler Siyasi Komisyonu'nda, Makarios'un Kıbrıs hakkındaki tezi, 51 çekimser, 6 red oya karşın 47 lehte oy ile kabul edildi. Türkiye lehinde oy verenler: ABD, Arnavutluk, Pakistan, İran ve Libya. SSCB çekimser oy kullandı. BM'deki delegelerimiz aleyhimizdeki karar üzerine salonu terk ettiler. 

Karar: 

1-BM Teşkilatı'nın eşit haklara sahip üyesi sıfatıyla Kıbrıs Cumhuriyeti, BM Yasasına göre, hükümran ve bağımsız bir ülkedir ve bu ülkeye yabancı müdahalesi kabul edilemez. 
2-Bütün devletler, BM Yasası ve özellikle bu yasanın 2. maddesinin 1. ve 4. paragraflarına uyarak Kıbrıs Cumhuriyeti'nin hükümranlık, birlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne saygı göstermeye ve bu ülkeye herhangi bir müdahalede bulunmaktan imtina göstermeye davet edilir. 
3-Güvenlik Konseyi'nin 4 Mart 1964 tarihinde alınan karar gereğince bu ülkede arabuluculuk görevinin devam ettirilmesi tavsiye edilir. 

18 Aralık 1965 : Türkiye, BM'in Kıbrıs'a müdahalede bulunulmayacağına dair kararını kabul etmeyeceğini, Londra ve Zürih Antlaşmalarının uygulanacağını kesin olarak ilan etti. 
19 Aralık 1965 : Muhalefet Lideri İnönü, Kıbrıs hakkındaki BM kararını: "... Bu büyük bir siyasi basiretsizliktir..." diye niteledi. 
20 Aralık 1965 : BM'in Kıbrıs konusundaki kararı üzerine, yurdun çeşitli yerlerinde protesto gösterileri yapıldı. Vatandaşlar Ankara'da Genel Kurmay'ın önünde; 

"Ordu Kıbrıs'a..." diye bağırdı. 

29 Aralık 1965 : TBMM'de Kıbrıs hakkında açılan genel görüşme sona erdi. 
Nihat Erim: "Amerika, komünizmi önleyeceği zannıyla bu 15.000 Yunan askerinin Ada'ya gitmesine, NATO silahlarının girmesine göz yummuştur. Şubat, Mart ve Haziran 1964'de yapılan üç çıkarma teşebbüsü ciddi teşebbüslerdi ve üç teşebbüsünde karşısına Amerika bütün gücüyle çıkmıştır..." 
Alparslan Türkeş, eski ve yeni hükümetleri suçlayarak derhal Kıbrıs'a çıkarma yapılmasını istedi. 
İ. Sabri Çağlayangil: "Geçmişi unutmak ve muhasebeyi, davayı çözümledikten sonraya bırakmak gerekir." 
30 Aralık 1965 : Kıbrıs'taki BM arabulucusu görevinden istifa etti.