CIA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
CIA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Ocak 2021 Salı

İşte Çılgınlıklarının Nedeni., 15 TEMMUZ SENARYOSU

 İşte Çılgınlıklarının Nedeni., 
15 TEMMUZ SENARYOSU

Çılgınlıklarının Nedeni,MOSSAD, CIA, FTÖ,Paralel yapı,yüksek yargı,amir, memur, hakim, savcı, asker, general, vali, müsteşar, esnaf, talebe, Mavi Marmara,Fetullah Gülen,Abdullah Harun,

Abdullah Harun,
kontrgerilla.com
17.07.2016 14:13 

TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi 'Çılgınca' ve 'Gözü dönmüş' olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. 
Örneğin Meclis'in bombalanması.. 
Örneğin TRT'yi ele geçirirken diğer kanallara ise saatler sonra el koymaya çalışmaları.. 
Herkesin ayakta olduğu bir saatte harekete geçmeleri.. 
Bunun bir nedeni olarak, deşifre olduklarını düşünen darbecilerin paniğe kapılarak gece yarısı yerine daha erken saatte harekete geçmek zorunda kalmış 
olmaları dile getiriliyor. Ancak bunların hiçbiri Meclis'in bombalanmasını açıklayamıyor. Oysa bu çılgınlığı açıklayan bir kaç somut bulgu çok önce ortaya 
çıkmıştı. 
15 Şubat 2014 tarihinde haberleştirdiğimiz bir ses kaydında şok ifadeler yer alıyordu.
TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. 
Örneğin Meclis'in bombalanması.. 
Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbenin dakika dakika tüm gelişmelerini canlı yayında veren diğer kanallara ki - onlardan da bazılarına - saatler sonra el koymaya çalışmaları.. Örneğin herkesin ayakta olduğu bir saatte harekete geçmeleri..
Acemi, tuhaf ve çılgınca bu girişimlerin bir nedeni olarak, deşifre olduklarını düşünen darbecilerin paniğe kapılarak gece yarısı yerine daha erken saatte 
harekete geçmek zorunda kalmış olmaları dile getiriliyor.

Ancak bu ya da benzer değerlendirmelerin hiçbiri Meclis'in bombalanmasını açıklayamıyor. Oysa, tüm parti mensuplarının içinde bulunduğu sırada yapılan 
bu çılgınlığı açıklayan bir kaç somut bulgu çok önce ortaya çıkmıştı. 

15 Şubat 2014 tarihinde haberleştirdiğimiz bir ses kaydında şok ifadeler yer alıyordu.

ŞOK SES KAYDI: TÜRKİYE FEDA EDİLEBİLİR, GÜÇLÜ OLAN ABD'NİN YANINDA YER ALINMALI!

Paralel yapının yüksek yargı üyesi hakim ve savcılara yönelik talimatlarını içerdiği öne sürülen ve Ankara'daki hakim ve savcılara dinletildiği ileri sürülen 
kayıtta şu ifadeler yer alıyordu:

"150 devlet içinde hizmet hareketimiz ve müesseselerimiz var. MOSSAD, CIA ve diğerleri Uzun'u götürmek istiyor. Bize de onun akılsız davranışları yüzünden 
'159 ülkedeki okullarınızı kapatırız ya da RTE'yi götürürsünüz' diyorlar. Hizmetimizin selameti için 1 kişi veya ülke gitse ne olur. 
Bu hizmetin bekası için gerekirse Türkiye feda edilir. 
Türkiye'deki mücadelede ABD'nin yanında yer alırsak güçlü çıkarız. Ok yaydan çıktı bir kere. 
Bu safhadan sonra geri dönüş 'yok olmamız' anlamına gelir. Onun için tüm imkanlar kullanılarak taarruz tek yoldur. Önümüze kim çıkarsa ezip geçeceğiz. 
Seçimlerde yüzde 65 ile bile gelseler, dosyalarla götürmek zorundayız. 44 yılda ördüğümüz hırkayı 'buyrun siz giyin' diyecek değiliz. 
Büyük bir fayda için küçük kötülük yapılabilir."

Seçimlerden galip çıksa bile,

Kayıtta, AK Parti’nin seçimlerden galip gelmesi halinde yargı darbeleriyle götürülmesinin hedeflendiği şöyle dile getiriliyor: “Ok yaydan çıktı bir kere. 
Bu safhadan sonra geri dönüş ‘yok olmamız’ anlamına gelir. Onun için tüm imkanlar kullanılarak taarruz tek yoldur. Önümüze kim çıkarsa ezip geçeceğiz. 
Seçimlerde yüzde 65 ile bile gelseler, dosyalarla götürmek zorundayız. 44 yılda ördüğümüz hırkayı ‘buyrun siz giyin’ diyecek değiliz.” Kayıtta, istenilen 
sonucun alınması için “Komünist, faşist, Alevi ve CHP’li farketmez herkesle ittifak edin” talimatı veriliyor.

Gerekirse Türkiye feda edilir,

Yüksek yargı mensuplarına yağdırılan telkinler bunlarla sınır değil. ‘Hayrı kesir için şerri galil irtikap edilir’ (Büyük bir fayda için küçük kötülük yapılabilir) 
denilerek örgütün çalışma prensipleri belirtililiyor. “150 devlet içinde hizmet hareketimiz ve müesseselerimiz var” ifadesiyle başlayan kayıtta 

“Bu hizmetin bekaası için gerekirse Türkiye feda edilir. 5 bin savcı o kadar hakim, onbinlerce polis ve asker şehit olmaya hazır. 
Kayıplar önemli değil. Türkiye’deki mücadelede ABD’nin yanında yer alırsak güçlü çıkarız” ifadeleri yer alıyor.

Yıpratmak için her yolu kullan,

Şok kayıtta, hükümeti yıpratmak için her türlü yolun kullanılması gerektiği dile getirilerek şu talimatlar veriliyor: “Tedbir, inkar ve takiyye ile her yolu 
kullanarak mücadele edeceksiniz. 93’ten sonra mütevelli olanlara yetki verilecek. 93’lü yıllarda hizmete girenler bugün yapılıp söylenenleri geçmişle 
mukayese edip sorguluyorlar. Bunlarla bir sonuca varmamız mümkün değil. İstişareye tabi olunacak. Orada tebliğ edilenlere mutlak itaat edilecek. 
Başbakan bu gücü tahmin edemediği için baş edeceğini düşünüyor.”
Herkesi zaaflarıyla baskı altına alın Fişlemelerle birçok kişinin bilgilerinin ellerinde olduğunu ve gerekirse bunların kullanılacağının belirtildiği kayıtta şöyle deniliyor: “Bütün bilgiler her alanda amir, memur, hakim, savcı, asker, general, vali, müsteşar, esnaf ve talebe sayı ve özellikleriyle masamızda. Herkesi her an ‘hain ilan ediliriz’ endişe ve baskısı altında tutun. Gerekirse zaaflarını açıklamakla tehdit edin. Hizmetimizi muhafaza için güçlü olandan yana olmak esas düsturumuz olmalı. 
Türkiye’deki mücadelede ABD’nin yanında yer alırsak güçlü çıkarız.”
Uzun’un gitmesi için halisane dua edin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan kayıtta, Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın da açıkladığı “Uzun adamın ölmesini bekliyorlar” sözünü doğrular ifadeler yer aldı. Kaydın o bölümü ise şu ifadeleri içeriyor: “ Üç yıldır Uzun’un ölümü için dua ediliyor. Hala ayakta. Demek ki halisane dua etmiyorsunuz. 
MOSSAD, CIA ve diğerleri Uzun’u götürmek istiyor. Bize de onun akılsız davranış ları yüzünden ‘159 ülkedeki okullarınızı kapatırız ya da RTE’yi götürüsünüz’  diyorlar. Hizmetimizin selameti için 1 kişi veya ülke gitse ne olur.”

DİĞER BULGULAR

İşte ses kaydında da görüldüğü gibi, ifadeler ne kadar açık. O tarihten bugüne kadar yaşananlar ses kaydındaki ifadelerle örtüşüyor. 
Başka bulgular da bu ses kaydının ve içindeki ifadelerin doğru olduğunu gösteriyor.
Türkiye'de açılan Fetullah Gülen davasından kısa süre önce 1999'da tedavi olmak bahanesiyle ABD'ye kaçan Fetullah Gülen'in ABD ile yakınlığı daha 
önce de hep gündeme gelmişti. Irak Körfez savaşında Irak toprakları bombalanıp, Iraklı çocuklar bombardımanda hayatını kaybederken ses çıkarmayan 
Gülen'in Irak, Suudi Arabistan'daki ABD üsleri ile İsrail'e füzeler fırlattığında "ölen masum İsrailli çocuklar için üzüldüğünü" dile getirdiği sohbeti kamuoyunu 
sarsmıştı. Yine Gülen, İsrail'in Gazze'deki Ambargosunu kırmaya giden Mavi Marmara gemisine baskın yapılıp 9 Türk vatandaşı öldürüldüğünde şaşırtıcı 
şekilde gemidekileri suçlamış, "Hata ettiler, İsrailli otoritelerden izin almalıydılar" demiş, kamuoyundan büyük tepki görmüştü.
ABD'ye sığınması ve vaazlarında kullandığı ifadelerin doğurduğu ABD ile derin bağlantı şüphesi son bir kaç yılda şüphe olmaktan çıktı. Bunu gösteren 
somut gelişmeler yaşandı.
Örneğin konuyla ilgili bir FBI görevlisi çarpıcı açıklamalar yaptı. Örgüt lideri Fetullah Gülen'in 1999'da kaçtığı ABD'den sürekli oturum almasında, araya 
giren ABD istihbarat teşkilatı CIA mensubu bazı görevlilerinin etkili olduğu, Gülen'e ret kararı vermek üzere olan mahkemenin bu müdahale sonrası 
"Gülen ABD menfaatlerine faydalıdır" hükmüne vararak oturum hakkı verdiği açığa çıktı.
Rusya ve Özbekistan'daki Gülen cemaatine mensup okullar ABD istihbaratıyla bağlantı şüphesiyle kapatıldı. Hatta Özbekistan'da gözaltılar yaşandı. 
Özbekistan, ABD istihbaratçılarının Gülen okullarında öğretmen kılıfı altında çalıştırıldığı suçlamasıyla tutuklamalar yaptı.
Bir başka bulgu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın defalarca açıkça talepte bulunmasına karşın ABD yetkililerinin Gülen'i iade etmeyi kabul etmemesi gösteriliyor.
Paralel yapı davalarında sanık durumunda olan onlarca şüphelinin ABD'ye kaçmış olduğu da bir başka bulgu olarak hatırlatılıyor.
Geçtiğimiz günlerde örgüte yönelik en büyük soruşturmayı tamamlayan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da iddianamesinde bu ilişkiyi açıkça dile getirdi. 
Gülen'in ABD ajanı olduğunun çok açık olduğunu belirtti.
Sonuç olarak; bu adamlar Türkiye'yi değil ABD'yi kendilerine ana vatan seçmiş. Bu çok açık. Liderleri yıllar önce oraya zaten kaçmış. Bir çok üst düzey örgüt 
liderinin de oraya kaçtığı biliniyor. Öyleyse Meclis'i bombalamalarının başka bir anlamı var mı. Çünkü bu ülke anavatanları değil. Seçimlerden fayda da 
ummuyorlar. Hatta bu ülkeden nefret ettikleri bile söylenebilir. Hiç bir zaman delikanlı olmadılar. Hep sinsice hareket ettiler. Kendilerini gizlemek için 
sürekli yöntemler geliştirdiler. O kadar ki adeta bir istihbarat teşkilatı gibi, yani bir ajan gibi çalıştılar. Şimdi ise bu ajanlıklarını açığa vurdular. 
"Son umutları darbe" demiştik 6 Mart'taki haberimizde. Somut bulguları da sıralamıştık. 
Bazılarının abartı ve paranoya diyerek geçiştirdiği bu son umudun, örgüt tarafından şimdi nasıl devreye sokulduğunu hayret ve dehşetle izliyoruz. 
(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
Paralel Yapı-15 Temmuz (2016) 'TSK'daki Fetö'cülerin askeri darbe girişimi' soruşturması manşetlerimiz Paralel yargıdan şok ses kaydı: Direneceğiz!
(17 Temmuz 2016, 14:13)

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=8218

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=8218#.X-8Sy2NxcdU


***

28 Ekim 2018 Pazar

Kürt Nüfusu, Demografik Savaş ve CIA

Kürt Nüfusu, Demografik Savaş ve CIA 


Ümit Özdağ
24.09.2013


PKK ile Müzakere-mütareke ve kirli barış süreci çerçevesinde Kürtler’in anayasal statüsü, eyalet modeli konuları AKP Hükümeti ve müzakere ortağı PKK tarafından gündeme getirilirken kaçınılmaz olarak tartışma konusu olan hususlardan birisi de Kürtler’in Türkiye’de nüfus içindeki oranıdır.

Esasen bu konunun stratejik ve sonuç alıcı boyutunu, A.Öcalan’ın İmralı Tutanakları’ndan çıkarılan konuşmalarında “2030’da Kürt nüfusu Türk nüfusunu geçecek. O zaman herşey kendiliğinden hallolacak” dediği, Tutanakların açıklanmayan bu bölümünü ele geçiren Prof.Dr.Özcan Yeniçeri tarafından açıklanmıştır.


Abdullah Öcalan ve PKK tarafından sürdürülen “demografik savaş” diyebileceğimiz bu strateji yeni değildir.
Nitekim Abdullah Öcalan 1989’da şöyle demektedir: 
“Kürt nüfusu ikiye katlanırken Türkler yerinde sayıyor ve önümüzdeki 2000’li yıllara doğru Kürt nüfusunun Türk nüfusunu aşması işten bile değil.

Bu çok önemli.

Nasıl bir dönem Türkler doğudan Rum asıllı Anadolu’ya doğru akıp halkı Rum olan devlet içinde yer aldılarsa, hem de saldırı ruhuyla bu topraklarda kendilerine yer açtılarsa, biraz daha değişik olsa da benzer bir tarzda Kürtler’in akışı var.
Gene doğudan batıya. Şimdiden İstanbulları biliyorsunuz. İzmirler, Adanalar milyonlarca Kürt’e sahip. Hem de en aktif en dinamik kesimler…Türkler ise biraz rehavette!
Şehir yaşamı, tüketim toplumu, gevşekliğe, tembelliğe ve savaş kabiliyetinin zayıflamasına yol açmakta.”

[1] Nüfus artışının doğal sürecin dışına taşarak etnik bir silah olarak kullanılması hususu örgüt etkisine girmiş vatandaşlar arasında konuşulmanın ötesinde basına dahi açıklanan bir olgu hâline gelmiştir.

The Economist dergisine açıklama yapan Diyarbakır ili Sarıdal köyü muhtarı iki eşli 13 çocuklu Abdülkadir Sümer “ Görevim, Kürt nüfusunu artırmaktır” demiştir.

[2] Öcalan’ın “ya silaha ya da karına sarıl” şeklinde ifade ettiği Türkiye’yi işgal edilecek bir coğrafya olarak gören ve demografik savaş açan bu açıklamasını sadece PKK ile sınırlı görmek de yanlıştır.
Molla Barzani’den başlayarak Irak’taki Kürtçü hareketin de ikinci hedefi Türkiye olmuştur.
Molla Barzani’nin 26 Eylül 1966’da Yeni İstanbul gazetesinde manşetten verilen söyleşisinde şöyle denmektedir: 
“Barzani: ‘İkinci hedefimiz Türkiye’dir’dedi”
2011’de Türkiye’yi ziyaret eden K.Iraklı resmi bir grup Ankara’da bir düşünce kuruluşunda yaptığı toplantıda “Eskiden Mersin üzerinde denize açılan bir Kürdistan istiyorduk artık vazgeçtik.Çünkü siz Türkler Anadolu’yu 1000 senede Türkleştirdiniz, Biz 100 senede Kürtleştirebiliriz” açıklaması demografik savaş anlayışının Barzani çizgisinde de hakim olduğunu göstermektedir.

Bir süreden buyana PKK’da “İstanbul’u, İzmir’i size bırakmayız.
Diyarbakır’ı biz yöneteceğiz, geri kalan bölümü ise birlikte yöneteceğiz”
demektedir.

Öte yandan uzun bir süreden buyana Türkiye’de Kürt nufusunun Türk nüfusundan daha fazla arttığına dair yaygın bir söylem vardır.
Kürtçü çevreler ve bazı batılı destekçileri Kürt nüfusunu akıl dışı ölçüler içinde tırmandırırken, bazı çevreler ise Kürt nüfusunu olduğundan az göstermektedir ler. Türkiye’de Kürt nüfus oranı ile ilgili son tartışma Tarhan Erdem ile Hasan Celal Güzel arasındaki tartışma olmuştur.

Tarhan Erdem, Türkiye’de Kürt nüfusunun genel nüfusun yüzde 17.7’sini oluşturduğunu ve 13 milyon 400 bin Kürtün yaşadığını ileri sürmüştür.

[3] Tarhan Erdem’e göre 18 yaş üzerindeki Kürt nüfusu ise yüzde 10.3’dür ve 7 milyon 770 bindir.

Hasan Celal Güzel ise bu makaleye verdiği cevapta, Kürt nüfusunun 1965’te dil üzerinden genel nüfusun yüzde 7. 07’sini oluşturduğunu ve 

Kürt nüfusundan yüzde 50 daha fazla arttığı göz önünde tutulsa dahi ancak 2013’de yüzde 8 ile 11 arasında olabileceğini, bununda 6 ile 9 

milyon arasında bir nüfusu oluşturacağına dikkat çekmektedir.

[4] Türkiye’deki Kürt nufusu sadece Kürtçü çevreler ve Türkiye’de izlenmemektedir.
Bütün dünyada araştırmacıların ülke araştırmalarında ilk başvurdukları kaynaklardan birisi olan CIA World Factbook’ta da Türkiye’de Kürtler’in nüfus içindeki oranı yıllar içinde değişen bir grafik ile izlenmiştir.
Bu çalışmanın konusu, Türkiye’deki Kürt nüfus oranına değişik açılardan gerçekleşen bakışların analizini yapıp, bu gelişmelerin çevre coğrafyalardaki yeni jeopolitik durumlar ve Türkiye’de gerçekleşen PKK açılımı ile birlikte ele alındığında hangi sonucu doğuracağını tahlil etmektir.

CIA Kaynaklarında Kürt Nüfusun Evrimi CIA her yıl World Factbook isimli bir kitap yayımlayarak bütün ülkeler hakkında temel gösterge bilgileri vermektedir.
Bu bilgiler arasında ülkelerdeki etnisite oranları da vardır.
Her yıl güncellenen bu yayın, son yıllarda dijital ortamda birkaç ayda bir yenilenir hâle gelmiştir.
Yıl bittiğinde ise o yılın son verileri ile o yılki kitap kalıcı olarak arşivlenmektedir.

1982-1989 kitapları http://www.geographic.org/ sitesinden, 1990-2010 kitapları bir açık arşiv olan http://www.gutenberg.orgsitesinden/ 
erişilebilir.

Ayrıca CIA’nın kendi sitesinden de 2000 yılından bu yana olan kitapları indirmek mümkündür.( https://www.cia.gov/library/publications/download/index.html).

Sadece 1983 ve 1988 kitaplarına erişilememiştir.

1982-2008 arasında Türkiye’de Kürt nüfusunun artışı rakamsal olarak Amerikan istihbarat örgütü CIA tarafından şu şekilde kaydedilmiştir.
2009 sonrasında ise nüfus miktarları CIA’nın verdiği oranlar üzerinden alt ve üst sınırlar çerçevesinde aşağıdaki gibi değerlendirilmiştir.

WORLD FACTBOOK’un Oranlarında Kırılma Noktaları.,



Şimdi bu Rakamlardan hareket ederek, oranlar üzerinden CIA verilerindeki kırılma noktalarını inceleyebiliriz.


Bu Kırılma Noktalarına göre:

1)1991’de Türk nüfusundan Kürt nüfusuna kaydığı görülen5 puanın nüfus karşılığı 2.929.050 kişidir.

2)1993’te diğer başlıklı nüfustan Kürt nüfusuna aktarılan veya hediye edilen3 puanın nüfus karşılığı 1.826.935 kişidir.

3)Buna göre 1990-1993 arasındaki üç yılda oran oynamalarıyla Kürt nüfusa aktarılan nüfus 4.755.985 kişidir.

4)2009’da Türk nüfusundan yüzde 5-10 puan ve Kürt nüfusundan yüzde 2 puan diğer başlıklı nüfusa aktarılmıştır.

Böylece bir yıl içinde diğer başlıklı nüfus 5.376.387 - 9.216.663 rakamları arasında kişi sayısı hâline gelmiştir.

Bu arada yine bu yıl toplam nüfustaki beş milyona yakın artış dikkat çekicidir.

5)Bugün 1990 oranları kullanıldığında Türkler 68.590.312, Kürtler 9.683.338 ve diğer nüfus da 2.420.835 kişi çıkmaktadır.

Oranlardaki Kırılmalar Nasıl Yorumlanabilir?

1991’e kadar Türkiye Soğuk Savaş’ın ileri cephesidir.
Türkiye’nin başını manipülasyonlarla ağrıtmamak gerekmektedir.
Üstelik PKK marksist-leninist bir örgüttür.
Bu sebeple etnik nüfus daha makul ve daha gerçekçi oranlarda gösterilmektedir.

1991 Kırılması yaşanırken, SSCB çökmüş, Basra Körfezi Savaşı, Kürtleri ve PKK’yı ABD açısından Orta Doğu’daki kartlardan biri haline getirmiştir.

Ve Türklerden 5 puan Kürtlere aktarılmıştır.

1993 Kırılması’ndan ABD’nin, Kürt kartını daha esaslı kullanmaya karar verdiği anlaşılmaktadır.

PKK, Kuzey Irak’ta doğan boşluğu etkili bir şekilde değerlendirmekte ve Türkiye’deterörü tırmandırmaktadır.

“Diğerleri” olarak belirtilen yüzde 3, “Biz en iyisi bütün gücümüzle Kürt kartına yüklenelim” mantığı ile Kürt oranına devredilmiştir.

2009 Kırılması ile 1993-2208 arasında “0” olan diğerleri yüzde 7-12 arasına tırmanırken, yüzde 20 olan Kürt nüfusu yüzde 18’e inerken, yüzde 80 olan Türk nüfusu ile yüzde 70-75 aralığına gerilemiştir.

ABD, “Kürt kartını yeterli ölçülerde oynandığını ”Sessiz sedasız yürütülen hristiyan azınlıklara vakıf mallarının iadesi politikasının sujesini oluşturan azınlıklara “diğerleri” başlığı altında bir oran oluşturma stratejisinin yürürlüğe konulduğu anlaşılmaktadır.
Bu aşamada “Türklerden de şimdi bir anda 10 puan almak olmaz, alıştıra alıştıra alalım” yaklaşımı sergilenmiştir.

Bu sebeple bugüne kadar 70-75 bandında bir oran kullanılmaktadır.

Önümüzdeki yıllarda bu bandı kaldırıp Türkler için yüzde 70, diğer için de yüzde 12 oranı verilmesi büyük bir ihtimaldir.

Sonuç Özetle, 

Türkiye’nin demografik yapısının etnik niteliği önümüzdeki yıllarda birçok spekülasyona ve uluslar arası müdahalelere neden olacaktır.
Oysa etnik kimlik ve milli kimlik muhakkak birbirleri ile çatışan kimlikler değildir.

Değişik etnik kökenlerden gelmekle birlikte kendilerini Türk milli kimliğinin ayrılmaz bir parçası olarak görenlerin oranı hiçte küçümsenecek gibi değildir.

Oysa etnik ırkçı zihniyet, “Ne mutlu Türküm diyene” şeklindeki demokratik ve milli kimlik anlayışını, “Bu Türk olmayanlara dayatmadır” diyerek reddederken, “Benim etnik kökenim Zaza, Kürt, Kuzey Kafkasyalı, Boşnak olabilir ancak ben Türküm” diyenlerin yaklaşımını ise “Hayır siz milli kimliğinizi seçemezsiniz, etnik kimliğiniz daha önemlidir” diyerek, Hitlerçi-ırkçı yapısını ortaya koymaktadır.

[1] İki Bine Doğru, 22.10.1989
[2] The Economist, 14-21 Mart 2006
[3] Radikal, 18 Nisan 2013, Tarhan Erdem, “ Türkiye’de Kürt nüfusu”
[4] Sabah, 23 Nisan 2013, Hasan Celal Güzel, “Türkiye’de Kürt Nüfusu-2”

* Buradaki nüfus ve nüfus artış hızında yeni bir veri yerine 2006 verisi aynen kullanılmış ve güncelleme yapılmamış.

http://www.21yyte.org/ adresinden 17.07.2013 00:09 tarihinde indirilmiştir

http://www.21yyte.org/arastirma/milli-guvenlik-ve-dis-politika-arastirmalari-merkezi/2013/05/20/7008/kurt-nufusu-demografik-savas-ve-cia

 Molla Barzani’nin 26 Eylül 1966’da Yeni İstanbul gazetesinde manşetten verilen söyleşisinde şöyle denmektedir: 

“Barzani: ‘İkinci hedefimiz Türkiye’dir’dedi”

2011’de Türkiye’yi ziyaret eden K.Iraklı resmi bir grup Ankara’da bir düşünce kuruluşunda yaptığı toplantıda  “Eskiden Mersin üzerinde denize açılan bir Kürdistan istiyorduk artık vazgeçtik. Çünkü siz Türkler Anadolu’yu 1000 senede Türkleştirdiniz, Biz 100 senede Kürtleştirebiliriz”


http://acikistihbarat.com/HaberGoruntule.aspx?id=10417

http://www.21yyte.org/arastirma/milli-guvenlik-ve-dis-politika-arastirmalari-merkezi/2013/05/20/7008/kurt-nufusu-demografik-savas-ve-cia


***

10 Eylül 2015 Perşembe

SİBEL EDMOND, CIA'NIN ERDOĞAN'I NASIL ÇÖZDÜĞÜNÜ ANLATIYOR.




SİBEL EDMOND, CIA'NIN ERDOĞAN'I NASIL ÇÖZDÜĞÜNÜ ANLATIYOR.




01 Nisan 2014 Salı 14:34