16 Mayıs 2017 Salı

DEMOKRATİK ÖZERKLİK.


Demokratik Özerklik 


Osman ARARAT* 
* (E) Top.Kur.Alb., 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Terörizm ve Terörizmle Mücadele Araştırma Merkezi 






   1 Kasım 2015 genel seçimlerinden sonra ülke güvenliğinden sorumlu siyasi iradenin “ Açılımda Yeni Yol Haritası ” başlığıyla, terör sorununun çözümünde artık “sonuç alma dönemine girildiği” açıklaması hafızalarda tazeliğini korurken geçtiğimiz ay sonunda Diyarbakır’da toplanan sözde Demokratik Toplum Kongresi (DTK) “ Ülke genelinde kültürel, ekonomik, coğrafi yakınlıkları dikkate alınarak bir veya birkaç komşu şehri kapsayacak biçimde demokratik özerk bölgelerin oluşturulması” ifadesiyle başlayan 14 maddelik bir bildirge yayınladı. 

“Açılımda Yeni Yol Haritası”na ilişkin eylem planları halen yoğun olarak devam eden terör ve şiddet nedeniyle tam manasıyla yürürlüğe girmeden, HDP 
tarafından ortaya konulan 14 maddelik bildirge, Kürt tarafının mesele ile ilgili ne derece uzlaşmaz, çelişkili ve samimiyetsiz olduğunun bariz göstergesidir. 

Mevcut sorunun diyalog ve demokratikleşme yoluyla çözülmesi yaklaşımı “ Demokratik Açılım ” ve ardından “ Oslo Süreci ”ni getirmiş, ancak her 
iki süreç de PKK’nın sabote etmesi nedeniyle sonuca ulaşamamıştır. 

Türkiye’de terör sorununa çözüm bulma maksadıyla Oslo sürecinin ardından, sözde çatışmasızlık ortamının yürürlüğe girdiği Mart 2013’e gelene kadar, hükümet tarafının terörist başı ile İmralı’da yaptığı bir dizi görüşme ve müzakereler sonucunda ortaya üç aşamalı bir plan çıkarılmıştı. 
Birinci aşamada PKK’lı militanların tamamının yurt dışına çekilmesi, ikinci aşamada soruna ilişkin gerekli yasal düzenlemelerin yapılması, üçüncü ve son aşamada ise silahların tamamen bırakılarak siyasete katılmalarının sağlanması öngörülmüştü. 

Ne var ki, Kürt tarafı yukarda varılan mutabakat gereği ortaya konulan aşamaların hiçbirine başından beri uymamış, süreci sürekli olarak sabote 
ederek uzlaşmaz bir tutum izlemiş ve bugün gelinen nokta da yapılan anlaşma ve görüşmelerin fiyasko ile sonuçlanmasına sebep olmuştur. 

DTK Bildirgesinde ilan edilen “Demokratik Özerklik” kavramı, esas itibariyle KCK Sözleşmesinde öngörülen totaliter yapıya dayanmaktadır. 

KCK Sözleşmesi, bölgede uygulanmaya başlanmış bir Anayasa taslağıdır ve “Demokratik Özerklik” bu metne göre inşa edilecektir. Sınırları değiştirmeden 
dört ülkede yaşayan Kürtleri kapsayan bir “Pan-Kürdizm” projesidir. [1] 

Kürt Tarafını 14 Maddelik Bildirgeye İten Nedenler 

HDP tarafının, 7 Haziran 2015 genel seçimlerinden sonra başlayan terör ve şiddet ortamından yararlanarak, mevcut siyasi irade ve Türk toplumu tarafından reddedileceği bilinmesine rağmen, gerçekçi olmayan hedeflerin peşinde koştuğu görülmektedir. Böyle bir talebin arkasında, halen ülkede yaşanan Anayasa ve Başkanlık tartışmalarının katkısı büyüktür. Zira Türkiye’de yeni bir Anayasa değişikliğine gidilerek Başkanlık sistemi kurulduğu takdirde, özerk bölge kurulması ve eyalet yapısına benzer bir yapıya geçişte sakınca olmayacağı düşünülmektedir. 





“Demokratik Özerklik” talebinin arkasındaki etkenlerden biri de ABD menşeli BOP’tur. Bölgede çok ciddi sonuçlar doğuran ve köklü değişim ve dönüşümlere neden olan BOP’un bölgeye “demokrasi getirme” kandırmacasının bir neticesidir. 

Diğer yandan, devletin Suriye ve Irak’a karşı izlediği hatalı politikalar, yaklaşımlar ve dış politikadaki istikrarsız tutumu, “Demokratik Özerklik” 
talebini tetikleyen unsurlardan bir başkasıdır. IŞİD isimli terör örgütünün Suriye’nin Kürt Bölgesinde ve özellikle de Kobani’de bilinçli ve planlı 
bir şekilde kullanılması, PKK’yı harekelendirmiş ve elini güçlendirmiştir. Suriye’nin Kürt Bölgesinde PYD ve dolayısıyla PKK’nın kontrolündeki 
özerk bölgeler oluşturma çabaları, DTK’yı özerklik bildirgesi yayınlama konusunda cesaretlendirmiştir. 

Çözüm süreci Döneminde, Devlet eliyle bölgede meydana gelen güvenlik zafiyeti sonucu kamu düzeninin kökten bozulması, söz konusu talebin kapısını açan bir diğer etkendir. Bununla birlikte, çözüm sürecinde PKK’ya gösterilen tolerans ve verilen tavizler, PKK tarafından istismar edilerek devletin acziyeti olarak değerlendirilmiştir. PKK’nın, ne pahasına olursa olsun devletin sürece mahkum ve mecbur olduğu şeklindeki ön yargısı ve “T.C. nasıl olsa her isteğimizi yerine getiriyor, hatta getirmek zorunda” algısının oluşması, “Demokratik Özerklik” isteğini alevlendirmiş, tetiklemiş ve güçlendirmiştir. 

Bunun yanında, HDP’nin 2015 genel seçimlerinden önce, İmralı’da gündeme getirtilen “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı” ve daha önce Büyük Şehirler Belediye Kanununda yapılan değişikliklere dayanarak bölge halkına özerklik vaadinde bulunması, söz konusu talebin amillerinden bir diğeridir. 

Tüm bu gelişmelerle birlikte, süreci yönetenlerce dışarıdan yapılan eleştirilere, uyarı ve ikazlara kulak tıkanması, söz konusu uyarı ve yaklaşımların “güvenlikçi ve demode olduğu” şeklinde algılanması, çözüm sürecinin sabote edildiği varsayımı, oy kaybetme kaygısı, sürecin ehil ve uzman kişilerden ziyade gelecekle ilgili beklentileri olan kişiler tarafından yönetilmesi, meselenin bu noktaya gelmesinde sayılması gereken önemli faktörler arasındadır. 

PKK’nın Yeni Stratejisinin Etkisi

<  KCK Sözleşmesi, bölgede uygulanmaya başlanmış bir Anayasa taslağıdır ve “Demokratik Özerklik” bu metne göre inşa edilecektir.
Sınırları değiştirmeden dört ülkede yaşayan Kürtleri kapsayan bir “Pan-Kürdizm” projesidir. >

Demokratik özerklik demek, yoğun bir ideolojik mücadele, eğitim, propaganda, kapsamlı toplumsal örgütlenme, ekonomi, siyaset, kültürvb. her alanda demokratik bilinç ve örgütlülüğün geliştirilmesi, özsavunmanın oluşturulup kendi güvenliğini sağlayabilir hale gelmesi, ulus devletçiyapıya karşı çok yönlü ve etkili bir siyasi mücadelenin yürütülerek devletin geriletilmesi ve sınırlandırılması demektir.

Demokratik özerklik aktif ve etkin bir mücadeleyi gerektirmektedir. PKK başlangıçta benimsediği “ Uzun Süreli Halk Savaşı ” stratejinde başarılı
olamamış ve örgüt defalarca mağlup olmuştur. Bu nedenle strateji değişikliğine giderek “ Meşru Savunma Stratejisi ” adı altında silahlı gücünü, dağ kadrosunun himayesinde, yeni bir kitle stratejisi ortaya koymuştur. Söz konusu strateji, bir özgürlük ve zafer stratejisidir.
Örgüt bu stratejisinin gereği olarak eylemlerini kırsaldan şehirlere kaydırmıştır. 

“Meşru Savunma Stratejisi” öncelikli olarak, halkın belirlenen hedef istikametinde bilinçlendirilmesini sağlayacak eğitim, örgütlendirme ve propaganda faaliyetlerinin yoğun bir şekilde sürdürecek veeğer devlet özerklik vermezse kitle hareketlerine ( serhildan ) ve silahlı mücadeleye başvuracaktır.[2]





< 14 Temmuz 2011’de de sözde Demokratik Toplum Kongresi, o dönemdeki DTK Genel Başkanı Ahmet Türk Başkanlığında, yine o dönemdekiismiyle BDP Milletvekilleri, Belediye Başkanları ve bir kısım kongre üyelerinin katılımıyla Diyarbakır’da toplanmış “Demokratik Özerklik” ilan etmiş,ancak bundan hiçbir sonuç çıkmamış ve sonu hüsranla bitmiştir.  >

Nitekim PKK’nın önde gelen teröristlerinden Duran Kalkan tarafından üç yıl önce “Kıra Dayalı Şehir Gerillacığı” isimli bir doküman yazılarak örgütün meskun
mahallerde uygulayacağı taktik konsept geliştirilmiştir.
Örgüt bu yeni konsepte uygun olarak suikast timleri adı altında yeni birimler kurmuş ve teşkilat yapısında değişikliğe gitmiştir. Ülkeningüvenliğinden sorumlu makamlar ise bu safhada, örgütün bu hamlesine kayıtsız ve ilgisiz kalmış, mevcut süreci ve durumu nasıl etkileyeceği hususunudoğru okuyamamış ve umursamaz bir tavır sergilemiştir.

Değerlendirme ve Sonuç

Devlet terör sorununun çözümüne yönelik, temel hak ve özgürlükler alanındaki beklentileri karşılayacak şekilde adımlar atarak 30 yıldır süregelen terörün sonlandırılmasını içeren süreç başlatmıştır.

Bu kapsamda yürütülen çalışmalar, Temmuz 2009’da başlangıçta “Kürt Açılımı”, bilahare “Demokratik Açılım”, son olarak da “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” adıyla kamuoyuna yansımıştır. Ne var ki, söz konusu süreç, amacına ve hedefine uygun olarak yönetilmemiştir. Sürecin kamuoyundan gizlenmesi, yapılan görüşmelere üçüncü taraf durumundaki yabancı ülkelerin müdahil olması nedeniyle sabotajlara açık olması, PKK’nın süreci yürütenler tarafından gerçek yönleriyle değerlendirilememesi ve zaman zaman PKK kaynaklı propagandaların etkisinde kalması, görüşmelerde müzakere tekniği bakımından yapılan yanlışlık lar, çözümün uzun zaman alacağı bilinmesine rağmen kamuoyunda kısa süreli beklentiler oluşması, PKK’yı yöneten KCK’nın ne olduğu, ideolojisi, “Demokratik Özerklik” denilen totaliter yapısının iyi incelenmemesi ve bilinmemesi,
oy kaybetme kaygısıyla siyasi anlamda risk taşımayan bir tutum içine girilmesi, sürecin başarısız olarak sonuçlanmasında etkili olmuştur. Sürecin
sonunda devletin elindeki insiyatif büyük ölçüde PKK ve HDP eksenine kaymış, Kürt vatandaşlarda beklentiler artarak çıta daha da yükselmiş, buna mukabil Türk toplumunda ki tepkiler giderek artmış ve nihayet bugünlere gelinmiştir.[3]

DTK’nın sözde “ Demokratik Özerklik ” talebi aslında yeni bir şey değildir. Daha önce 14 Temmuz 2011’de de sözde Demokratik Toplum Kongresi, o dönemdeki DTK Genel Başkanı Ahmet Türk Başkanlığında, yine o dönemdeki ismiyle BDP Milletvekilleri, Belediye Başkanları ve bir kısım kongre üyelerinin katılımıyla Diyarbakır’da toplanmış “Demokratik Özerklik” ilan etmiş, [4] ancak bundan hiçbir sonuç çıkmamış ve sonu hüsranla bitmiştir. 

Anılan tarihte ilan edilen “1.Demokratik Özerklik” talebi sonrasında 2012 yılını final yılı ilan eden PKK, Arap Baharı’ndan da aldığı cesaretle,  Hakkari’de özellikle seçtiği Şemdinli ve Çukurca İlçelerinde “Kurtarılmış Bölge” tesis etme denemesine girmiş, ancak güvenlik güçlerinin üstün çaba ve  gayreti sonunda örgüt aldığı ağır darbelerle hüsrana uğratılmıştır. Söz konusu dönemde yoğun istihbarata dayalı kara ve hava birlikleriyle koordineli nokta  operasyonları şeklinde icra edilen “ İzle-Gör-Yok Et ” taktiğinin uygulandığı toplam on gün süren başarılı operasyonlar sonunda örgüt gücünün yüzde 60’nı 
kaybetmiştir.[5]

Yeni ilan edilen “ 2. Demokratik Özerlik” talebinin de aynı akıbete uğrayacağın dan hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır.


Dipnotlar 

[1] Taha Akyol, KCK Nedir? Hürriyet Gazetesi, 21 Ekim 2011 [4] Radikal Gazetesi,14 Temmuz 2011 

[2] M.Sadi Bilgiç, Dünden Bugüne Kürt sorunu ve PKK, Bilgesam Yayınları-2014 

[3] A.g.e S.109

[4] Radikal Gazetesi,14 Temmuz 2011

[5] M.Sadi Bilgiç, Dünden Bugüne Kürt sorunu ve PKK, Bilgesam Yayınları-2014


**************

ÖZEL NOTUM;
AŞAĞIDAKİ HABER BAŞLIGI VE ARAŞTIRMALARI DA OKUMANIZI VE BİLGİ EDİNME AMAÇLI BİLMEYENLERİNDE ÖĞRENMESİ İÇİN PAYLAŞINIZ..
SAYGIYLA..

• Terörizmle Mücadelede Kırılma Noktaları ve Strateji Değişikliğinin    Zamanlaması       

• Konvansiyonel Savaş Devri Geride mi Kaldı? 
• Çanakkale Muharebeleri’nin ve Komuta Kadrosunun Türk Kurtuluş Savaşı'na Etkileri
• Siber Terörizmi Anlamak 
• Etki Odaklı Harekâtlara Grup Dinamikleri Bağlamında Yaklaşım:Terörizmle Mücadele Önlemlerinin Sistematikleştirilmesi 
• Taarruz Helikopterleri Millî Güvenlik ve Askerî BilimlerCilt: 2 Sayı: 6 
• İlkbahar / Spring 2015 
• Vol: 2 No: 6 Çankaya, ANKARA(+90) (312) 489 18 0221yyte.org İlkbahar 2015 Cilt: 2 Sayı: 6 
• Spring 2015 Vol: 2 No: 6 
• Fiyatı: 15 TL. Üç Aylık Akademik Dergi Journal of National Security and Military    Sciences Terörizmle Mücadelede Kırılma Noktaları ve Strateji Değişikliğinin 
   Zamanlaması 
• Konvansiyonel Savaş DevriGeride mi Kaldı? 
• Çanakkale Muharebeleri’nin ve Komuta Kadrosunun Türk Kurtuluş Savaşı'na        Etkileri
• Siber Terörizmi Anlamak • Etki Odaklı Harekâtlara Grup Dinamikleri Bağlamında Yaklaşım:Terörizmle Mücadele Önlemlerinin Sistematikleştirilmesi 
• Taarruz Helikopterleri Millî Güvenlik ve Askerî BilimlerCilt: 2 Sayı: 6 
• İlkbahar / Spring 2015 
• Vol: 2 No: 6 Çankaya, ANKARA(+90) (312) 489 18 0221yyte.org Millî Güvenlik    ve Askerî Bilimler Journal of National Security and Military Sciences 

21 YY AÇIK ADRESİ;
Ahlatlıbel Mah. 106. Sokak No: 60 
İncek / Çankaya - ANKARA 
Tel : +90 312 489 18 01 - 0312 489 18 02 
Faks : +90 312 489 18 01 
E-posta : bilgi@21yyte.org 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder