28 Haziran 2016 Salı

Başkanlık Sistemi ve Türkiye’de Uygulanabilirliği Üzerine Siyasal Tartışmalar


Başkanlık Sistemi ve Türkiye’de Uygulanabilirliği Üzerine Siyasal Tartışmalar
Halil İbrahim EKİZCE













GİRİŞ


Sosyal bir varlık olan insan, doğduğu andan başlayarak ölene kadar bir toplum içinde yaşamak zorundadır. İnsanoğlu günümüze dek, toplumun yapısı ve çeşitli sorunlarıyla ilgilenmiş, bunlar üzerine düşünerek çözümler getirmeye çalışmıştır. İnsanlar için toplum düzeni gerekli midir, nasıl olmalıdır, devlet doğal bir organizma mıdır yoksa insanların inşa ettiği bir siyasal yapı mıdır, devletin birey ya da vatandaş üzerindeki meşruluğu sınırsız mıdır, en iyi yönetim şekli hangisidir gibi sorular üzerinde durmuş ve bu soruların her birinin ortaya çıkarttığı değişik ve çeşitli sorunlara çözümler aramıştır.

İnsanoğlu, siyaset felsefesi literatürünün temelini oluşturan sorulara cevap arayadursun; şüphesiz ki bu makalemizin konusunu; ‘’Başkanlık Sistemleri’’ kısa tanımı ve özellikle de ‘’Türkiye’de Başkanlık Sistemi’’ özelindeki tartışmalar oluşturacaktır.
1. Parlamenter Sistem ve Başkanlık Sistemi Nedir?

Parlamenter sistemlerde hükümet, parlamento içinden seçilir ve parlamentoya karşı sorumludur. Hükümetin göreve başlaması için güvenoyu alması gereklidir. Yürütme, cumhurbaşkanı ve başbakanın liderliğinden oluşur. Hükümetin başkanı, başbakandır ve genellikle parlamentoda en fazla koltuk sayısını elde eden partinin de lideridir. Cumhurbaşkanı ise, partiler üstü tarafsız bir kurumdur.Parlamenter sistemlerde her ne kadar kanun yapma yetkisi parlamentoya ait olmakla birlikte kanun yapımında yürütmenin ağırlığı daha fazladır. Bu ağırlığı kanunlaşan tekliflerin büyük bir çoğunluğunun kanun tasarısı olmasında da görmekteyiz.

Başkanlık sistemlerinde, devlet başkanı ve parlamento halk tarafından ayrı seçimlerde seçilerek göreve gelir. Hükümetin başkanı, devlet başkanıdır. Hükümet, devlet başkanının seçtiği üyelerden oluşur. Başkanlık sistemlerinde yürütme ve yasama arasında katı bir güçler ayrılığı vardır.

3. Türkiye’de Yeniden Başkanlık Tartışmaları ve Erdoğan

Türkiye yakın tarihinde hükümet istikrarsızlıklarının yol açtığı tıkanıklığı çözmek adına rejimin niteliğinin değiştirilmesi argümanları tartışılmıştır. İlk tohumlarını Doğru Yol Partisi ve Refah Partisi’nin ortaya attığı bu fikirler özellikle Süleyman Demirel ve Turgut Özal zamanlarında tekrar gündeme gelmiştir. 10.Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Demirel’den sonra makamı doldurmasıyla ise bu tartışmalar ileri bir tarihe ertelenmiştir.

1969 yılında Necmettin Erbakan’ın başlattığı ‘’Milli Görüş’’ içerisinden gelen ve kendilerini yenilikçi atfederek ayrılıp Bülent Arınç ve Abdullah Gül ile beraber AKP’yi kuran Recep Tayyip Erdoğan, ‘’2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’’nde  sandıktan çıkmış ve akabinde 2002’den bu yana sürdürdüğü Başbakanlık görevinden istifa etmiştir. Bu siyasal değişim ise ülke gündemini, iktidarı daha fazla kontrol altına almak ve gücü maksimize etmek güdüsü ve amacıyla yeniden Başkanlık Sistemi tartışmalarına taşımıştır.

                12.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başkanlık sistemi konusunda en kapsamlı ve en açık konuşmasını 29 Ocak 2015 tarihinde Trt’de yapmıştır: ‘’…Parlamenter sistem tamamen yok farz edilmiyor ki. Amerika’da mesela Temsilciler Meclisi ve Senato var. Türkiye illa onu yapacak değil. Parlamento ve milletvekilleri olarak bunu alır ve süreci işletir. Tabi ki denetim esaslı olacak. Parlamento denetleyecek. Meclisin vermediği izni siz kullanamazsınız. Belirlenmiş bir yetki alanı var…Yargı engelliyor mesela. Halk, sorumlu olarak siyasiyi suçluyor. Yargı ile sürtüşüyorsunuz. Bunların düzeltilmesi lazım…’’

                Bu konuşma açıkça şunları ortaya koymaktadır;
-ABD sistemini -iki meclisli kongre denetimini- reddediyor.
-Denetimi sadece milletvekilleri ve parlamentoya bırakıyor. Unutulmamalıdır ki; ‘’Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu’’ şüphelileri olan dört bakanı, yargıya yollamaya gerek görmeyen; vicdani, ahlaki ve etik gibi değerlerin parti çıkarları altında ezildiği, salt pragmatist ve hatta Machievellist partililerden oluşan çoğunluğun hüküm sürdüğü bir meclis olması bakımından önem arz ediyor.
-Cemaat-Akp ayrışmasından önce; KPSS, YGS, LYS gibi sınavlarda kopya çekildiğinin ayyuka çıkması, önemli devlet kademelerinde, emniyette, yargıda, milletvekilliklerinde kadrolaşma gibi daha fazla güç uğruna ahlaksız pazarlıkların, çıkar çatışması sonucuyla çatırdaması ile Akp’nin cemaati paralelci olarak nitelendirdiği -yakın geçmişte çıkar ortağı olmamış gibi algı yönetimine rağmen- hakimlerden çekinerek yargıyı devre dışı bırakma isteği üstteki konuşmadan rahatlıkla çıkarılabilir.
                 
Türkiye’nin Hizipleştirilen ve Kutuplaştırılan Kültürü Başkanlık Sistemi’ne Uygun mu?

Bir siyasi sistem veyahut kanunlar oluşturulurken evrensel işleyişin yanında o ülkenin içinde bulunduğu politik durum, gelenekler, örfler, yaşayış biçimleri temel alınır. Bu bağlamda, Batı demokrasisinin gelişmesinde büyük etkisi olduğuna inandığımız yönetim biçimine baktığımızda, parlamenter sistemi görmekteyiz ki, bu sistemin özellikle İngiltere’de yüzyıllardır toplumsal koşullar içerisinde geleneklerle oluşarak kurumsallaşmış olması oldukça dikkat çekicidir. Keza ABD’nin 1776 Bağımsızlık Bildirgesi’nden bu yana aynı sistemle yoluna devam ediyor olması, siyasal sistemde kültürün önemini gözler önüne sermektedir. Türkiye’nin ise Başkanlık Sistemi’ne ihtiyaç duyacak hangi siyasi süreçlerden geçtiği önemli bir sorudur. Başkanlık sistemi bu rejimin tarihi özelliklerinden dolayı yalnız ABD’de başarıyla uygulanabilmektedir. Latin Amerika ülkeleri bu sisteme özendikleri bir dönemde askeri darbelerden başlarını alamamışlardır.

Sıfır Toplam Oyunu: 

Başkanlık sistemi, kazananın her şeyi aldığı, kaybedeninse her şeyi kaybettiği bir ‘’Sıfır Toplam Oyunu’’ olarak uzlaşıyı değil, kutuplaşma eğilimlerini teşvik eder. Parlamenter sistemde kaybeden partilere oy verenler mecliste muhalefet partileri tarafından temsil edilir. Başkanlık sisteminde ise kaybeden adaya oy verenlerin bu makamda temsil edilme olanağı yoktur. Parlamenter sistemde seçimi kaybeden partinin lideri muhalefet lideridir. Başkanlık sisteminde ise seçimi kaybeden aday hiçbir şey değildir. Siyaset dışı kalmıştır.

Üniter-Fedaratif Yapı Ayrımı: 

Türkiye’de Başkanlık Sistemi’nin uygulanması konusunda bir diğer boşluk ise, Türkiye Cumhuriyeti’nin Ankara merkezli üniter yapısı devam edecek mi yoksa dünyadaki hemen hemen bütün başkanlık rejimlerinde görülen federasyon ya da konfederasyon mu söz konusu olacağı sorusudur. G-20 ülkelerine baktığımızda, bu ülkelerin yarısının çeşitli türlerdefederal yapıda olduğunu görürüz. ABD, Kanada, Almanya, Britanya, Brezilya, Arjantin, Meksika, Hindistan, Avustralya, Rusya örnek olarak verilebilir. Ayrıca İtalya’da da “özerk bölgeler” bulunmaktadır.

Başkanlık sisteminin mutlaka diktatörlüğe, parlamenter sistemin de mutlaka demokrasiye yol açacağı gibi bir varsayım elbette doğru değil. Yönetim sistemi ile demokrasi arasında bir ilişki olsa bile, tek etken bu değil. Demokrasinin kurumlarının işleyip işlememesi, demokrasi kültürünün yerleşmesi, ekonomik gelişme düzeyi gibi bir dizi başka etken demokrasiyi etkiliyor. Ancak yapılan araştırmalar parlamenter sistemle yönetilen ülkelerin demokrasi ile sonuçlanması olasılığının daha yüksek olduğunu gösteriyor. Örneğin, Juan Linz’in 53 ülkede yaptığı araştırmada, parlamenter sistem uygulayan 28 ülkeden 17’sinin demokrasi ile yönetildiğini (%61), buna karşılık başkanlık sistemi uygulayan, 25 ülkeden 5’inin demokrasi olduğunu (%20) ortaya koymuştur. Sonradan yapılan ve seçim sistemi, siyasal partiler gibi unsurları dikkate alan araştırmalar da bu bulguları doğrulamıştır.

               Dikta rejimi kurulabilir

           Demokrasi geleneğimiz başkanlık sistemini kaldıracak nitelikte değildir. Bu sistem demokratik gelişmesini henüz tamamlamamış ülkemizde yürütme ile yasamanın birbirine karışmasına ve böylece yürütmenin fiilen üstünlüğüne sebep olacaktır. Etkili kontrol ve dengeler mekanizmalarının bulunmadığı bir başkanlık sistemi kolaylıkla diktatörlüğe kayabilir. Türk toplumunda ve siyasetinde otoriter eğilimlerin ne denli egemen olduğu göz önünde tutulacak olursa, kontrol ve denge mekanizmalarının etkisiz kalması olasılığı yüksek. AKP’nin başkanlık sistemini ortaya atmasının nedeni, mevcut sistemdeki denetim mekanizmaları yüzünden, sistemin etkili çalışmadığı yolundaki inancı. O zaman, başkanlık rejimindeki çok daha sert denetim mekanizmalarını nasıl kabul edecek?

               Parti disiplininin olduğu ülkelerde başkanlık sistemi çalışmaz: 

      Kıta Avrupası ve Türkiye gibi ülkelerden farklı olarak, ABD’de Demokrat ve Cumhuriyetçi partiler, disiplinli bir yapıda değildirler. Hatta bir anlamda “no party system” ABD siyasi sisteminin belirleyici özelliğidir. Kıta Avrupası’ndaki tüm parti sistemlerinden farklı olarak, ABD partileri arasında ideolojik ayrılık yoktur, tek bir liberal partinin içindeki eğilimler olarak nitelendirilebilir. Bu ülkede partili parlamenter parti grup kararları ile bağlı olmadıkları için, başkanlar ve kongre çoğunluğu farklı partilerden olsalar da yasama-yürütme arasında işbirliği sağlanabilmektedir. Bu da iki güç arasında denge kurulmasını kolaylaştırmaktadır. Onun içindir ki, disiplinli partilere dayalı bir siyasi hayatta, ABD tipi Başkanlık rejiminin uygulanması daima askeri darbelere yol açmıştır. Türkiye’deki particilik anlayışı düşünüldüğünde, milletvekillerinin parti argümanları dışına çıkamadığı, çıksa bile partiden ihraca kadar gidilebildiği bir politik ortamda bu sistemin işleyebilmesi önünde önemli engeller vardır.

                Kohabitasyon (Çifte Meşruiyet) Sorunu: 
     
       Başkan’la Meclis’teki çoğunluğun aynı partiden olmaması durumunda, sistemin tıkanması olasılığıdır. Türkiye gibi, uzlaşı kültürünün düşük olduğu bir ülkede, bu riski yabana atmamak gerekmektedir. 10.Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve AKP’nin ilk dönemine rastlayan zamanda statükonun parlamenter sistem olmasına rağmen onlarca yasa teklifinin veto edildiğini fakat cumhurbaşkanı yetkilerinin başkanlık sistemindeki devlet başkanından çok daha az olması sebebiyle sistem kendini sürdürebildiğini iyi okumak gerekmektedir.

SONUÇ:

              Demokrasiyi yeterince özümseyememiş güçlü sivil toplum kuruluşlarının olmayışı, siyasal bölünmüşlükler ve zayıf yargı yapısı ile Türkiye bu sistemi taşıyamayacaktır. Şüphesiz ki; 07 Haziran 2015 Genel Seçimi’nde parlamenter sistem içinde oy kullanacak olmamıza rağmen aslında başkanlık sistemi için bir ön referandum yaptığımızın farkında olmamız gerekir. 08 Haziran sabahına uyandığımızda geceden sabaha ne değişir bilinmez ama daha eşit ve daha adil bir yaşam için umutlarımızın baki kalacağı kesin.
 Saygılarımla…
Halil İbrahim Ekizce

YARARLANILAN KAYNAKLAR:

-Acemoğlu, D. Ve S.Robinson, Economic Origins of Dictatorship and Democracy, Cambridge University Press, Cambridge,2006.

-Ayan, Musil. F.2013. ‘’Hükümet Sistemleri: Başkanlık Sistemi ve Parlamenter Sistem’’ Karşılaştırmalı Siyaset: Temel Konular ve Yaklaşımlar. S.Sayari ve H.Dikici Bilgin (editörler). İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, ss. 189-208.

-Kongar, E. (2015, Şubat). Başkanlık ve Federasyon. Cumhuriyet. 2013.

-Kongar, E.(2015, Şubat). Başkanlık mı Diktatörlük mü? Cumhuriyet. 2006
.

-Beceren, E./ Kalağan, G. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:6 Sayı:11 Bahar 2007/2 s.163-181

– TEZİÇ Erdoğan, Anayasa Hukuku, Beta Yayınları, 1991- İstanbul.


Çandar, Cengiz. (2015, 31 Ocak) “Başkanlık Sistemi” değil “Tek Adam yönetimi”…



-Feyzioğlu, Metin. (2015, 29 Nisan) ‘’Bu Sistem Erdoğan Ceza Hukuku’dur’’














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder