29 Kasım 2014 Cumartesi

Apo, Tayyip, Perinçek KUMPAS ÜÇGENİ




Apo, Tayyip, Perinçek KUMPAS ÜÇGENİ

 

Türkiye paralel devleti tartışırken gözlerden kaçan kirli bir ittifak var, bu bir kumpas üçgeni. Üçgenin üç köşesi var, bir köşede Tayyip Erdoğan, diğerinde Apo, öteki köşede ise Doğu Perinçek var.





Paralel ve Üçgen
Türkiye paralel devleti tartışırken gözlerden kaçan kirli bir ittifak var, bu bir kumpas üçgeni.
Üçgenin üç köşesi var, bir köşede Tayyip Erdoğan, diğerinde Apo, öteki köşede ise Doğu Perinçek var.
Bugüne kadar birbirlerini eleştirir, hatta kavga eder görünseler bile, son dönemde nasıl da ittifak halinde olduklarını tüm Türkiye görüyor.
Bu kirli ittifakı deşifre etmenin zamanıdır.
Herkes kumpastan bahsediyor ama kumpasın hası bu üçgen tarafından yapılıyor.
Gezi’deki PKK-AKP ittifakı
Gezi olayları başladığı andan itibaren Tayyip Erdoğan iktidarı zor duruma düştü. Çünkü halkın artık onu istemediği ortaya çıkmıştı. Milyonlarca insan sokakta, milyonlarcası ise evinde tencere-tava çalarak, “Çek git Tayyip” diyordu.
Gezi olayları başladığında AKP içinde ilk çatlak başlamıştı. Abdullah Gül, çok açıkça ılımlı bir tavır gösterdi. Bülent Arınç aynı ılımlı tavrı sürdürdü.
Tam o dönemde Fethullah Gülen, Tayyip Erdoğan’ın Gezicilere “çapulcu” denmesini doğru bulmadığını, hatta bu insanların içinden nice kahramanlar çıkabileceğini söyledi.
Bu kritik dönem, AKP içindeki çatlağın bir parçalanmaya dönüşebileceği dönemdi. Ancak Tayyip Erdoğan’a destek veren iki güç devreye girdi.
Birincisi PKK’ydı. PKK, Gezi Parkı’nda bir çadırı ve Apo itinin bir de resmi ile sözde bulunuyordu. Yani sanki onlar da Geziciydi!
Ama bizim daha o dönemde yaptığımız bir uyarı vardı. PKK Gezi Parkı’na bizzat Tayyip Erdoğan’ın emri ile sokulmuş bir ajan gruptu. Amaçları Gezi’deki ulusalcı ittifakı parçalamak, sol güçlerle ulusalcılar arasında doğabilecek işbirliğini önlemekti. Ancak bu oyunları tutmadı çünkü ulusalcı güçler de sol güçler de bu tuzağa düşmediler.
Şu anda Apo’nun açıklamalarından anlıyoruz ki, Gezi döneminde Apo ile Tayyip Erdoğan arasında bir ittifak varmış ve Apo’nun deyimiyle yıkılabilecek AKP iktidarını ayakta tutma işini de Apo üstlenmiş.
O günden bu yana PKK ile AKP arasında adeta bir barikat kardeşliğinin sürdüğünü görebiliyoruz. Apo, bugün de Tayyip’i yedirmem diyor!
Gezi’deki yabancı unsur
Gezi olayları sırasında tıpkı PKK gibi Gezi’de bulunan ama göstermelik bulunan bir grup daha vardı: Doğu Perinçek’in İP’i.
İşçi Partisi ve onların gençlik örgütü olan TGB, eylemlerin içinde bir gözüküp bir kayboldular. Hatta şaşırtıcı bir şekilde, bir önceki 29 Ekim ve 10 Kasım’daki, Silivri’deki çatışmacı tavırlarına ve çağrılarına karşın, Gezi süreci boyunca etkin olmadılar, ön plana çıkmadılar.
Daha o zaman tespit etmiştik; İP’in ve TGB’nin yönetici kadrosu eylemlerde yoktu. Belli ki başka bir pazarlığın içinde yönetim kademesini sokaktan çekmişlerdi.
Ve tam o dönemde Aydınlık gazetesi, ulusalcı kesim içinde yeni bir düşman cephe tanımlamaya başladı. Onlara göre hedef artık Tayyip Erdoğan değildi, hedef Gül, Gülen ve CHP’ydi. Kulağa hoş gelebilirdi, hatta Tayyip Erdoğan’dan sonra böyle bir iktidar bloğu kurulabilirdi de.
Ama ortada başka bir gerçek vardı: Tayyip Erdoğan hâlâ iktidardaydı ve o iktidardan düşmeden bu blok başa geçemezdi.
Üstelik bu propaganda, hem AKP muhaliflerini zayıflatır hem de muhalif CHP’yi yıpratırdı. Güçlendirebileceği tek kesim ise elbette Tayyip Erdoğan’dı.
Doğu Perinçek hem yönetim kadrosunu alandan çekerek, hem Tayyip Erdoğan’ın iç rakiplerine savaş açarak, hem de muhalif CHP’yi yıpratma kampanyası yürüterek, Tayyip Erdoğan’a destek vermiş oluyordu.
TSK’ya tuzak kuran kimdi?
Kısacası İmralı’da Kürtçülükten yatan Apo da, Silivri’de sözde ulusalcılıktan yatan Doğu Perinçek de Ankara’daki Tayyip Erdoğan’la birlikte hareket ediyordu.
Elbette bu desteğin dışarı çıkmak gibi bir karşılığının da olması gerekirdi…
Aslında bu tür bir kirli oyuna daha Ergenekon sürecinin en başında dikkat çekmiştik. Ergenekon’da verilecek cezaların kaldırılmasının tek yolu PKK’lılara da af çıkmasıydı. Yani toplum katil PKK’lıların dışarı çıkmasını ancak (ve de belki) mağdur olan komutanlarının dışarı çıkmasını sağlayarak hazmedebilirdi. Hem Ergenekonculara hem PKK’ya af, o daha o günlerde bile düşünülmüş bir formüldü.
Aslında Ergenekon denilen tertibin de ana hedefi Kürdistan’ı kurmaktı. Bu ise elbette PKK’yı dışarı çıkartarak olabilirdi. PKK’yı dışarı çıkartmanın formülü ise TSK’nın komutanlarını içeri almaktı.
İyi de TSK’nın komutanlarını kim içeri alabilirdi?
Bu iş için gerçekten de maharetli bir tezgah gerekiyordu. TSK ile ilişki kurmaya çalışan ve ulusalcı görünen birileri vasıtasıyla TSK sanki bir darbe planının parçasıymış gibi gösterilebilirdi.
Biliyoruz ki Doğu Perinçek’e bir şekilde selam veren ve elini uzatan komutanlar bugün içerdeler…
Ve yine biliyoruz ki Ergenekon tezgahının ilk sözde suç delilleri de İP’ten ve Doğu Perinçek’in evindeki bilgisayardan çıktı…
Perinçek’e verilen imkan
Aslında Silivri, Doğu Perinçek ve grubu için iyi bir büyüme yeriydi. Sonuçta tüm Ergenekon sanıkları Silivri’de olacaktı ve o güne kadar dışarda görüşme imkanı olmayan kişilerle de Perinçek ilişki kurabilecek ve onları örgütleyebilecekti.
Nitekim böyle de oldu. Perinçek, tam da Tayyip Erdoğan’ın istediği gibi TSK mensupları ile rahat bir ilişki kurabildi. Çünkü ona bu imkan verilmişti.
İmralı’da Apo’ya sunulan imkanını aynısını Silivri’de Perinçek’e sunmuşlardı!
Sonuçta Apo ile Perinçek arasındaki eski ilişki biliniyordu. Perinçek, daha önce partisi Anayasa Mahkemesi tarafından Kürtçülükten kapatılmış birisiydi. Apo ile güllü fotoğrafları ortalıktaydı.
Sonuç olarak Apo ve Doğu Perinçek, kontrol altında tutulan ve yönlendirilen isimlerdi.
 

İmralı’da Apo’ya sunulan imkanını aynısını Silivri’de Perinçek’e sunmuşlardı!
Sonuçta Apo ile Perinçek arasındaki eski ilişki biliniyordu. Perinçek, daha önce partisi Anayasa Mahkemesi tarafından Kürtçülükten kapatılmış birisiydi. Apo ile güllü fotoğrafları ortalıktaydı.
Apo ve Perinçek dışarı
Ve gün geldi, Tayyip zor duruma düştü.
Artık kendi partisi içinde bile iktidarı yok…
Fethullah Gülen, açıktan karşı tarafa geçmiş durumda…
Muhalefet ilk defa İstanbul ve Ankara’da belediyeleri alabilecek güçte adaylar belirledi…
Tam da bu dönemde “üçgen” panik halinde yeni planlarla kamuoyunu AKP’yi sandıkta yıkma rotasının dışına çekmeye çalışıyor.
Birinci tezgah, PKK ve TSK’ya aynı anda çıkartılacak bir yeniden yargılama yasasıdır. Aslında “af” denilemiyor ama bu bal gibi de “af” demek. Yani TSK’nın şerefli komutanlarını PKK’lı adi katillerle aynı seviyeye düşürüp aynı anda iki tarafı da yeniden yargılamak.
Tabii bu süre içinde yargılamanın tutuksuz yapılmasını temin etmek. Yani adı af olmayan bir afla, şartla salıvermek dışarıya!
Bugün bu tezgaha düşenler, yarın aynı yasa Apo için de uygulanınca sakın şaşırmasın, sonuçta Apo’nun içeride tutulup Tayyip ve Perinçek’in dışarıda kalması, ittifakın doğasına aykırıdır. Bilin ki, Apo’yu da dışarı çıkartacaklardır.
İkinci tezgah, CHP’yi bölecek bir planlama yapmaktır. Sonuç olarak CHP’yi Gül’cü veya Gülen’ci göstererek, CHP’den yüzde bir iki oy bile kaçırmak demek, seçimleri Tayyip Erdoğan’a hediye etmek demektir.
Bunun için, yani oyları CHP’den kaçırtmak ve bölmek için Apo, adayı olarak Sırrı Süreyya’yı aday çıkartmıştır.
Bakalım Doğu Perinçek, CHP adayının karşısına ama Sırrı’nın yanında kimi aday gösterecek?
Mustafa Kemal’in değil Tayyip’in askerlerisiniz!
Büyük kumpas ise, Apo’nun ve Doğu Perinçek’in de dışarı çıkartılacağı bir Türkiye’de, son on yılın tüm günahının kimin üzerine yıkılacağıdır.
Asıl hedef şu anda Cemaat gibi durmaktadır. Paralel devlet diye tüm hukuki ve bürokratik mesuliyet Cemaat’e yıkılmak istenmektedir.
Şu anda Tayyip Erdoğan’ın paralel devletini ortaya koymadan Cemaat’e paralel devlet diye saldıran tüm kesimler, kesinlikle ve kesinlikle, Tayyip Erdoğan’ı ve onun on yıllık bu kanlı zulüm dönemini aklamaya çalışmaktadır.
Ergenekon dahil tüm kumpasların içinde Tayyip Erdoğan bulunmaktadır. Bu işi Cemaat’in altyapısı ile birlikte yapmıştır. Ve her iki kesimin de hesap vermesi gerekmektedir.
(Tam da bu nedenle biz hem Fethullah Gülen’le hem de Tayyip Erdoğan’la davalığız!)
Ama görüyoruz ki, Perinçek grubu başta olmak üzere, sözde ulusalcı yayın yapanlar, bir şekilde Silivri’den dışarı çıkmayı başarmış gazeteciler, ısrarla yandaş medyanın gazete ve televizyonlarında boy gösterip, Cemaat’e bindiriyor ama Tayyip Erdoğan’ın da kandırıldığını ifade ediyorlar.
Vah vah, ne kadar da saf ve kandırılmış bir adammış Tayyip Erdoğan değil mi?
Yediniz mi!
Yazık diyoruz, Tayyip Erdoğan’a verilen bu iğrenç destek, bilin ki sizi kurtaramaz.
Düne kadar can ciğer kuzu sarması dostlarını, tarikatları bile gözünü kırpmadan harcayan Tayyip Erdoğan’a mı güveniyorsunuz?
(Bu durumda tek düzgün tavrı alan Aziz Yıldırım’ı tebrik etmek gerekir. Tüm tezgahın başındaki asıl adam olan, asıl suçlu olan Tayyip Erdoğan’ı aklayacak bir açıklamayı yapmadı.)
Türk Solu’na kumpas
Büyük kumpas’ın ikinci boyutu ise yavaş yavaş şekilleniyor.
Cemaat’in dışında hedef alınacak ikinci kesim Türk Solu’dur.
Türk Solu, hem PKK’ya karşıdır, hem Perinçek gibi sahte ulusalcılara karşıdır, hem de Tayyip Erdoğan’a karşıdır.
Yani üçgenin üç köşesi de ittifak halinde Türk Solu’nun karşısındadır.
Çünkü bu üçgen T.C.’ye karşıdır, biz T.C.’den yanayız!
Bu üçgen Kürtçüdür, biz ise Türkçüyüz!
Bu üçgen enternasyonalisttir biz ise milliyetçiyiz!
Şimdi bu üçgenin tespit ettiği önemli bir husus var. Son on yıl içinde Türkiye’de ulusalcılık yükseliyor. Ulusalcılığın yükselişi ile birlikte, ülkenin bölünmez bütünlüğüne sahip çıkacak, bu ülkeyi PKK’nın bölmesine karşı çıkacak bir bilinç ve dinamik bir kuvvet oluşuyor.
Yani Tayyip Erdoğan hangi pazarlığı yaparsa yapsın o planları ayağının altında çiğneyecek ve bu ülkeyi böldürtmeyecek bir ulusalcı dalga geliyor.
Gezi’de şahlanan tam olarak bu ruhtu ve Apo bunu görünce gerçekten çok korkmuştu.
Türkiye’de bu görevi omuzlama cesaretindeki tek gücün Türk Solu olduğunu tespit eden üçgen, Türk Solu’na operasyon yapılması için anlaştı.
Apo’nun ifade ettiği gibi Gezi’deki ulusalcılık aşılmalı!
Bu karanlık yapının, kirli üçgenin hedefi bellidir, Apo’nun dışarı çıkartıldığı Türkiye’de, Perinçek’in ve Tayyip Erdoğan’ın savunduğu Türk-Kürt Federal devleti ilan edilecektir.
Bu planı bozacak tek güç olan Türk Solu, bu nedenle içeri alınmalıdır.
Hatta iktidarın 17 Aralık’ta başlayan operasyonun arkasında aslında Çözüm Süreci’ni sabote etmek olduğu açıklamaları son derece önemlidir. Yani mesele Cemaat-AKP kavgasının ötesindedir, Türkiye’yi bölmek isteyenlerle bölmeye karşı çıkan güçlerin savaşıdır bu!
Türk ruhu çoktan uyandı!
Plan bu kadar net ve ama sefilce.
Mustafa Kemal’in güzel bir sözü vardır: Bandırma Vapuru’nu arayan İngilizler’in vapurda kelle sayısını saydıklarını oysa kendilerinin Anadolu’ya bir ruh taşıdığını söyler.
Bizimki de o misal, Türk Solu’nu içeri alsanız da, Türk Ruhu çoktan harekete geçmiştir!

Ey Tayyip, Ey Apo, Ey Doğu:
Size o Kürdistan’ı Kurdurtmayız!


 http://adkf.org/ts/434/gokce-firat/apo-tayyip-perincek-kumpas-ucgeni/#sthash.y1kPdjCr.dpuf

a

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder