YENİ KAŞARDAN TOST,
ESKİ KAŞARDAN DOST OLMAZ..,
Bakın benim sevgili Kürt kardeşlerim nasıl da korunup kollanmakta, Türkler ise sistematik olarak yok edilmekte…
Garb, dünyânın “öteki” kısmına hep düşman olmuştur, öyle de kalacaktır.
Bizleri Alevî, Şiî, Sünnî, Kürt, Türk diye birbirimize gırtlaklatırlar. İşleri bitince de “demokrasi getirmek” bahânesiyle hem yeni silâhlarını dener (düşük yoğunluklu Uranyum bombaları filân) hem de öncelikle onlara hizmetkârlık, uşaklık edenleri rezil kepâze edip bir de güzel asarlar.
"Gelin el ele verelim, yoksa yarın işleri bittiğinde sizi çok kötü günler bekler" dediğim için “Kürt Düşmanı” ilân edildiğim yazı ve haberleri bir hatırlayın.
Şu anda hedef Türk’lerin küre-i arzdan temizlenmesidir.
Çünkü binlerce senelik devlet geleneği olan ve tek lâik demokratik, nüfusunun ekseriyeti Müslüman olan devlet biziz. Türkiye’yi bölmek, kalanını da Kürdiyeleştirmek için bütün satılmış kalemşorlar, medya ve Avro-Dolarlar çalışmakta.
Sanıyorlar ki bu toprakları ve altındaki serveti (petrolü ve bor’u), üstündeki pırlantayı (su) size bırakırlar. 10 sene zarfında küresel ısınmanın hazin bedelleri ödenmeye başlandığında, yerkürenin yaşanabilir pek az bölgelerinden biri hâlini alacak bu topraklara Evanjelistler ve Üstün Hristiyan Beyaz Adam gelmeye karar verdiğinde ne Barzanî ne de Talabani kalır. Bu gün bize yöneltilen silâhlar, daha da tekâmül etmiş bir şekilde size teveccüh edilir.
Türkiye’yi parçalamak için kullandıkları Öcalan’dan ise öyle bir öç alınır ki, havsalalara sığmaz!
Haydi, el ele verelim, gelmeyelim bu vahşi, soykırımcı, hâin insanımsıların oyunlarına.
Hele Türk olup da entellik uğruna bu kardeş hârbine çanak tutan…
Bana “kafatasçı faşist Atatürkçü” diye milletin içerisinde lâf eden profesörcüğü ve benzerlerini asla anlamıyorum.
Saddam’ın sonu hepimize, Batı’nın kucağını seven herkese ibret olmalıdır.
***
Bunun bir devamı olarak, biraz da Doğu Perinçek’ten ve bugünlere olan seyahatinden bahsetmek istiyorum.
Google’dan pastalayarak hayatını özetleyelim:
Yargıtay Başsavcı Yardımcılığı görevinde bulunan ve dört dönem Adalet Partisi’nden Erzincan milletvekili seçilen, Erzincan Kemaliyeli Sâdık Perinçek ve Malatya Darendeli Lebibe Perinçek'in oğlu olan Doğu Perinçek, babası yedeksubaylık görevini yaptığı sırada Gaziantep'te doğar. İlk ve ortaöğrenimini Ankara Sarar İlkokulu, Atatürk Lisesi ve Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi'nde yapar. Ardından yükseköğrenimini yapmak üzere Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girer, o dönemde bir süre Almanya'ya giderek çalışır.
1962 ve 1963’te toplam 10 ay bulunduğu Almanya’da işçilik yapar; Almanca öğrenir. Bu sâyede ayna nöronları iyice çalışarak, belli ki işçi yoldaşlarıyla hiperempati kurmuş olur!
Haziran 1964'te lisans tahsilini tamamlar, aynı fakültenin Kamu Hukuku (Devlet Teorisi ve Kamu Hürriyetleri) kürsüsüne asistan olarak girer. Aynı yıl siyasî görüş olarak Bilimsel Sosyalizmi benimser (MKD: Bunun Diyalektik Materyalizm’den hiçbir farkı yoktur; kelime oyunları). Dört yıl Siyasî İlimler Derneği Türkiye Bölümü yöneticiliği, dört yıl Türk Hukuk Kurumu yöneticiliği yapar.
İyi derecede Almanca ve orta derecede İngilizce bilmektedir, evli ve dört evlât sâhibidir.
Mart 1968'de tamamladığı “Türkiye’de Siyasî Partilerin İç Düzeni ve Yasaklanması Rejimi” adlı doktora teziyle, hukuk doktoru olur. Yine aynı zamanlarda Fikir Kulüpleri Federasyonu (Dev-Genç) Genel Başkanlığı görevini üstlenir ve 1968’de gerçekleşen kitlesel gençlik eylemlerinin önderlerinden olur.
1968 Kasım’ında arkadaşlarıyla birlikte Aydınlık dergisini kurar. Millî Demokratik Devrim tezlerini savunur, 1969'da yasadışı Türkiye İhtilâlci İşçi Köylü Partisi (TİİKP) örgütünü kurar. 12 Mart 1971 Muhtırası'nın ardından tutuklanır ve TİİKP davasında, Türk Ceza Kanunu’nun 141. maddesi uyarınca 20 yıl hapse mahkûm edilir. İki buçuk yıl kadar hapis yatmasının ardından, 1974 Temmuz’unda genel afla serbest kalır (20’ye karşı 2.5 sene). Bu dönemde kendisine orduya sızma suçlaması da yöneltilir. Perinçek’le bağlantısı olduğu öne sürülen devrimci subaylar, 12 Mart dönemindeki “Kara Kuvvetleri Devrimci Subaylar Örgütü” ve “Şafak Subaylar grubu” davalarından yargılanır. 28 Ocak 1978’de Türkiye İşçi Köylü Partisi'ni kurar; aynı yılın 20 Mart’ında Aydınlık’ın günlük gazete biçiminde yayımlanmasına öncülük eder. Aydınlık gazetesinin bu dönemde yayınladığı “Bilinmeyen Sol” yazı dizisi büyük ses getirir.
12 Eylül 1980 Darbesi’nin ardından tutuklanır. 8 yıl hapse mahkûm edilir, Mart 1985’te serbest kalır (8 yerine 5 sene). Ocak 1987’de haftalık 2000’e Doğru dergisinin genel yayın yönetmenliği ve başyazarlığına gelir. 2000’e Doğru dergisinin, 1987’de Mehmet Eymür'ün kaleme aldığı MİT Raporunu açıklaması büyük ses getirir. 10 Nisan 1990’da "Sansür Sürgün Kararnâmesi’nin" çıkarılmasının ardından Diyarbakır Cezaevi'nde üç ay tutuklu kalır.
1991 yılında 2000’e Doğru dergisi genel yayın yönetmeni iken, Suriye’ye giderek Bekaa Vâdisi'nde PKK lideri Abdullah Öcalan'la görüşür. Görüşmeler önce dergide neşredilir, ardından kitap olarak basılır.
Âşıkâne ve sımsıcak fotoğrafları gözleri yakar!
Sevgi sınır tanır mı?
Bu muhabbete kim taş koyabilir?
Şirin mi şirin...
İşte bu kadar!
DGM'de beraat eder. Sohbetlerinde, Abdullah Öcalan ile görüşen diğer gazetecilerden farklı olarak, Körfez Savaşı sonrası PKK’nın “Batılılaştırılması” tehtidine dikkat çeker; Kürt sorununda emperyalist inisiyatifi dışarıda bırakan, Ortadoğulu bir çözümü savunur.
Buradaki iyi niyetliymiş gibi gözüken bu çıkışın altında, içinde, kenarında ve her tarafında İsrail’in, bütün Arap ve Kürt âleminin de olduğu coğrafyada herkesin birbirine girip, ortada Türk kalmamasının hesabı vardır. Aksini tasavvur etmek mümkün mü?
Arkasına bütün Batı’yı ve ABG’yi almış İsrail, Suudîler, Kürtler ve ayrılmaya teşvik edilen diğer bütün etnik gruplar arasında Türkler “vurmazsan ahmaksın” şeklinde bir ortak hedef olarak kalacaktır.
Doğu Perinçek, 1991’de Türk Ceza Kanunu’un 141. maddesinin kaldırılmasıyla siyasî haklarına kavuşur ve aynı yılın Temmuz ayında Sosyalist Parti 2. Büyük Kongresi’nde genel başkan seçilir. Sosyalist Parti’nin bölücülük suçlamasıyla Anayasa Mahkemesi’nce kapatılması üzerine kurulan İşçi Partisi’ne 10 Temmuz 1992'da genel başkan olur. 28 Şubat sürecindeki aktif tutumuyla öne çıkarak, bu dönemde “Cumhuriyet Devrimi Kanunları Uygulansın” kampanyasını başlatır, “ordumuz tankları resmî geçit için almadı”, “TSK, Cumhuriyet devriminin mevzilerine girmiştir” sözleriyle dikkat çeker!
Arkadaşımız, darbeci olmuştur bu sefer…
2005 yılında İsviçre’deyken Ermeni’lere 1915 yılında soykırım yapılmadığını iddia eden bir konuşması nedeniyle gözaltına alınır. İsviçre yargısı kendisine “Ermeni Soykırımı’nı inkâr" gerekçesiyle 90 gün tecilli hapis ve 16.873 İsviçre Frangı para cezası verir.
Arkadaşımız, Türkçü olmuştur bu sefer…
Ergenekon örgütü soruşturması kapasamında 21 Mart 2008 günü 04:30 sularında evine baskın yapılmak suretiyle, Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sâhibi ve baş yazarı gazeteci İlhan Selçuk, İstanbul Üniversitesi eski rektörü Kemal Alemdaroğlu ve pek çok İşçi Partili’nin de aralarında bulunduğu isimlerle birlikte gözaltına alınır. Yapılan sorgunun ardından tutuklanır. Hâlen Silivri Cezaevi'nde tutuklu olan Perinçek, silâhlı terör örgütü kurma, yönetme, zorla hükûmeti ıskata teşebbüs, TC hükûmetine karşı silahlı isyana tahrik, açıklanması yasak belgeleri temin etme suçlamasıyla İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmaktadır.
Tahminim odur ki, ilk “çıkacaklardan” birisi de gene kendisi olacaktır.
***
Ne CV Değil mi?
Girip çıkmadığı hiçbir yer ve ortam olmayan, tutarlı bir şekilde tutarsız davranarak sürekli olarak kendini hapse attıran (hani, “dışarıda rahat edemeyen”) ve kökten inançlı bir Komünist.
Bir Komünist'in milliyetçiliği/ulusalcılığı ancak bu dünyâda vehmettiği müstakbel cennete kavuşurken millî oluşumları da araç olarak kullanırlar (tıpkı Lenin'in düşüncelerinde olduğu gibi)...
Maocu takılmıştır hep.
Defalarca baskına uğramasına ve elemanlarının gözaltına alınmasına vs. rağmen, bu TV kanalı neşriyatına bildiği gibi devam etmektedir.
Orada program yapanların da hepsi “ulusalcı” geçinen agresif Diyalektik Materyalist’lerdir.
Muhtemelen pek farklı kaynaklardan “beslenen” bu kanala bir dönemler ben de çıkmıştım birkaç kere; artık uzak duruyorum.
Baksanıza, adam kaç kere girmiş, kaç kere hemencecik çıkıvermiş.
Biz bir girersek, daha çıkamayız; çıkarmazlar!
Çünkü tam olarak neyin peşindeler, ne yapmak istiyorlar, artık görebiliyorum:
Diğer dinbazlar onu unutturmaya ve din düşmanı olarak gösterip berhava etmeye çalışırlarken, bunlar da Komünist, Ateist bir Atatürk imagosu enjekte ederek halkın afyonlanmasına hizmet ediyorlar.
Yâni aralarındaki fark büyükmüş gibi olsa da, aslında yok…
Mehmet Kerem Doksat – Nişantaşı – 06 Ocak 2007 Cumartesi
Mehmet Kerem Doksat – Tarabya – 14 Ekim 2012 Pazar
Güncelleme:
Bana sürekli olarak tenkitler yollayan bir takipçiyle aramızda cereyan eden muhavereyi nakletmek istiyorum (şimdilik yorumsuz):
Cengiz Çetiner: Bu sefer olmadı Hocam... Siz Sayın Perinçek'in şahsında, cumhuriyetin günümüzde tek savunucusu olan büyük bir kitleye de hakaret ettiniz...
20 saat önce
Mehmet Kerem Doksat: Sayın Cengiz Bey, normâl şartlar altında böylesine fevrîce tepkilere cevap vermem ama bâri baştan örnek teşkil etsin diye bir mesaj vermek istemiyorum. Makalemdekilerin yalan, iftira, misenformasyon veya dezenformasyon olduğuna dâir itirazınız varsa, onu belirterek tenkit edin. Size de "Cumhuriyet'in TEK savunucusu olan büyük bir kitle" demekle, Komünist-milliyetçi(!) olan bu gruptan başka gruplara, kişilere hakaret ettiniz desem cevabınız var mı? Yok! Rasyonaliteden uzak kalmadan, duygulara kapılmadan, iyi düşünerek tepki veriniz. Yazdıklarımda ve koyduğum fotoğraflarda hata varsa kızınız. Saygılar...
19 saat önce
Cengiz Çetiner: İşçi Partisi homojen bir kitle değildir....Müşterek yanları Millî Demokratik Devrim'dir..Cumhuriyetçi ve Devrimcidirler ...Komünist bir parti hiç değildir,ama parti içinde marksistler de vardır.İki de bir de Onun Apo denen katille konuşmasını dile getirirler..O konuşmanın tutanakları mevcuttur..Emperyalizmle birlik olma diyor..MAli Birand bunu söyledimi kendisine?Siz ise sevdiğimiz bir kişiye Kaşar diyorsunuz...Sonra da fevri olduğumuzu dile getiriyorsunuz..Attila İlhan'a gitmeden önce bunları yazsaydınız su kaldırırdı..Şimdi ise belli bir öfkeniz var..Yani bizi fevrilikle suçlayacağınıza,biraz söylediğimiz sözlerin bilincinde olalım...İşçi Partisi hakkında biraz etüt yaparsanız söylediklerinizle hiçbir münasebetin olmadığını anlarsınız...Bu insanlar niye bu kadar seviliyor..Bunu araştırsanız kâfidir..Ayrıca siz de önümüzdeki koyu karanlığa karşı çıkan insanları yıpratmaktan vazgeçin.....
19 saat önce
Mehmet Kerem Doksat: Gene mugalâta, gene lâf kalabalığı. Benim efendice cevabıma verdiğiniz emir kipli cevap da daniskası. "Etüd yapmadan" hiç bir şey yazmam ben. Doğu Perinçek, ayrılıkçıbaşı kaatil herife "emperyalizmle birlik olma" diyecek, öpüp okşayacak. O da "valla haklısın Doğucuğum" diyerek doğru yola gelecek, öyle mi? Komik yâhu. Allah'tan sözünü dinlemiş ki, Türkiye bölünmenin ve iç hârbin sınırına geldi. Acep dinlemese ne olacaktı? Bahsettiğiniz Millî Demokratik Devrim de ne ola acep? Bu yazışmalardan iyi mâlzeme çıkıyor, teşekkürler...
http://www.keremdoksat.com/index.php/entry/yeni-kasardan-tost-eski-kasardan-dost-olmaz
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder