6 Aralık 2014 Cumartesi

POLİTİK “ŞEYTAN”LIK


POLİTİK “ŞEYTAN”LIK





Naim PINAR
naimpinar@gmail.com

 Politika ve Şeytan, her ikisi de yüzyıllardır insanlığı korkutan kavramlar. İkisi de insan evladının belleğinde “kötü ve yalan” sözcükleriyle eş anlamı olarak tezahür etmektedir. Şeytan kavramının tek tanrı inancı ile paralel olarak ortaya çıktığını görüyoruz. İlk kez olarak İsa’nın doğumundan 3000 yıl kadar önce güney Rusya steplerinden İran’a yönelen Hint-Avrupa kökenli göçebeler savaşların hâkim olduğu bu bölgede çetin bir mücadele içerisinde ilerlerken yaşam şekillerine ters gelen, çok emek isteyen tapınaklar inşa etmek yerine dikdörtgen biçimindeki bir toprak parçasının çevresine siper kazıverdiler. Bu alanın tam ortasında yer alan ateşin başındaki rahipse kurban törenlerini yönetti. Hareket halindeki bir toplum ağır eşyalara sahip olmaktan kaçındığı için “kutsal nesneler” edinmediler. Kurban töreninde kullanılan aletler, kullanıldıktan sonra ayin eşliğinde suyla temizleniyor, böylece sıradan insanlar tarafından dokunulabilecek ve paketlenip taşınabilecek hale getiriliyordu. Önceleri Hint-Avrupa kökenli bu kabileler uzman rahiplerin yönettiği çapraşık bir hayvan ve bitki kurban etme sistemi kullanarak bir dizi Tanrıya tapıyordu. Doğanın öğelerine, suya ve ateşe, gökyüzüne, aya ve rüzgâra tapıyorlardı.1 Bu ayinleri yöneten rahiplerden biri olan Zerdüşt, bronz çağında yeni bir amentü2 oluşmasına öncü oluyordu. Bu amentü, kişisel sorumluluğu, eşitliği ve tek bir tanrının egemenliğini ilan ediyordu. Zerdüşt’ün üyesi olduğu Hint-Avrupa kökenli bu insanlar her savaşçı halk gibi belli ahlak kuralları geliştirmişti. Asha adını verdikleri temel yasalar, dürüstlük ve terbiyenin, tıpkı güneşin doğuşu batışı ve mevsimlerin değişimi kadar doğal olduğunu söylüyordu. Anlaşma veya yeminini bozan kişileri cezalandıran bir sistem kurulmuştu. Örneğin; su çilesi denilen sınamada, tanrı Varuna’nın huzurunda yalan söylemediğini veya anlaşmayı bozmadığını söylemesi gereken kişi önce yalan söylemediğini söyleyip kendini suya batırıyordu. Bu esnada bir okçu okunu atıyor, kabilenin en hızlı sprinteri de oku geri getirmek için fırlıyordu. Suyun altındaki zanlı eğer ki oku getirene kadar geçen zamanda hala hayattaysa masum ilan ediliyordu. Kişinin yalan söylediği şüphesi ağırlık kazandığı zamanlarda suya batan zanlının göğsüne bakır eriyiği dökülüyordu. Hala kişi sağ kalırsa, bu konuda tanrı Mitra’nın kızgın olmadığına inanılıyor ve kişi suçsuz kabul ediliyordu. Tüm bu amentü içerisinde Zerdüşt’ün bilgelik tanrısı Ahura Mazda tek tanrı olma yolunda diğer tanrıları geride bırakarak egemenliğini Zerdüşt’ün eliyle ilan edecektir.
***
Hint-Avrupa kökenli savaşçı bir halk olan ve İran topraklarına yerleşen bu insanların bölgeye gelişi ve din alanına katkıları için “Şeytanın Genel Tarihi” adlı kitabında Gerald Messadie şöyle diyor: “Bu savaşçı ve “Kurgan insanları” (“tümsek” anlamına gelen Rusça sözcükten gelir) denen çoban göçmenler, gerçekten de, dünyada tek bir Tanrı’nın karşısına tek bir Şeytan’ı çıkaran ilk dini kurmaya gidiyorlardı.”3 Tarihçilerin genel kabulü bu topraklarda gelişen eski dinlerin Hint-Avrupa etkisinde olduğu yönündedir. Bugün Yahudi, Müslüman ve Hıristiyanların melek ve baş melekleri yanı sıra Şeytan’ında burada doğduğunu biliyoruz. İslam’ın cennet kavramı, Zerdüştçülüğün kutsal metinleri olan Avesta’larda yazılmıştı. “Zerdüşt’ün açık seçik tanımlanmış sosyal bir amacı vardı. O, iyi ve kötü güçlerin ileride ne olacaklarını daha varoluşlarının başlangıcında seçmiş olduklarını düşünüyordu ve tüm insanlar buna benzer bir seçim yapıyordu. Bu düşünce, kökten faklı yeni bir ölümden sonra yaşam görüşü doğurdu. Cennet, diyordu Zerdüşt, tüm cinsiyet ve sınıflara açıktır; oraya girmek kesinkes insanın ömrü boyunca biriktirdiği iyi düşünce, söz ve davranışların miktarına bağlıdır. Urvan yani ruh –bu da yeni bir kavramdı- ölümden sonra, sözcüğün tam anlamıyla, tartılıyordu. Eğer ruhun sahibi yeteri kadar iyilik biriktirdiyse –kişinin kendi erdeminin yansıması olan- güzel bir bakire geliyor ve o kişiyi sonsuz büyük mutluluğa uzanan efsanevi Şinvat Köprüsü’nden geçiriyordu. Eğer ruhun kötülükleri ağır basarsa, köprü daralıp jilet kadar inceliyor ve ruhun sahibi, güzel bakirenin yerini alan gülünç denecek kadar çirkin bir yaşlı kadın tarafından cehennemin dibine yollanıyordu.”4Burada açıkça görüldüğü üzere İslam inancındaki cennet dizaynının temelleri Zerdüşt’ün Avesta’larından direkt olarak kopya edilmiş gibidir.  
***
Zerdüşt’ün ortaya çıkıp kendinden önceki Vedacılığın kutsal yazıları olan Rigvedalar’ın etkisindeki kabilelerin inançlarını kökten sarstığı M.Ö 600 yılından önce bölge halkı tarafından Veda dininin doğaüstü iki büyük güç grubunun hükmü altında yaşadığını biliyoruz. Bunlar, üst tanrılar olarak adlandırılan Ahuralar ve alt tanrılar olarak tanımlanan Daevalardır.  Güneş’in Ay’ın ve yıldızların seyrini yöneten iki temel tanrı Ahura Mazda ve Mitra tarafından yönetilen Ahuralar ve Daevalar dışında bu dönemde Şeytan’la kıyaslanabilecek önemli bir karşı-tanrı ya da cin bilinmemektedir.5 Fakat İran topraklarında Vedacılık döneminde dinler tarihi açısından önemli ve tamamen yeni bir kavram olan “Ahiret Mutluluğu” bu dönemde ortaya çıkmıştır. İran dininin bireysel ve kolektif ahiret mutluluğu Zerdüşt reformundan önce varlığını sürdürdüğünden bizim Şeytan kavramının ortaya çıkmasına uygun bir zemin hazırlamıştır. Gerald Messadie ahiret mutluluğu ve şeytanın ortaya çıkışı ile ilgili şöyle bir tespitte bulunur: “…Ahiret mutluluğundan kim söz ederse “Cehennem Azabı”ndan da söz eder ve her kim ki “Cehennem Azabı”ndan söz eder “Şeytan”dan da söz etmiş olur.”Zerdüştçülüğün ilahileri olarak adlandırılan Gathalar, dünyanın yaratılışından itibaren özgür seçim yapabilen iki ruhun karşılaştıklarını ve çatıştıklarını öğretir. Burada doğru tercihi yapan Ahura Mazda bugün tek tanrı inancındaki yaratıcı iyi tanrının öncüsü olan Bilge Tanrı’dır. Kötü tercihi yapmış olan Ahriman, Angra Manyu’dur. Onun takipçileri yalanın ve kötülüğün yoldan çıkardıklarıdır. Bronz çağının reformisti Zerdüşt’ün geliştirdiği amentü Şeytan’ın ilk kez olarak tasvir edildiği İran topraklarında hayat bulmasını sağlamıştır.
Rahip ve müneccim Zerdüşt’ün dini reformu kendi kastı için siyasi liderliği de ele geçirmenin yegâne yoluydu. Ondan önceki rahiplerin yaptığı cin çıkarma, büyü ve kehanette bulunma onun gözünde tam anlamıyla bir şaklabanlıktan ibaretti. Hükümdarların kanmış gibi yapsalar da bunların faydasız şeyler olduğunun farkında olmaları, Zerdüşt’ün dini sarsılmaz temellere, yani iyinin ve kötünün aşkın tanımına dayandırması gerekliğini ortaya koyması ile mümkün olabilirdi. Siyasi olarak iktidara sahip olmanın sırrı, iyi ve kötünün yeryüzündeki yöneticisinin sadece ve sadece din adamları olduğu kabul görürse mümkün olacaktı. Rahipler iktidarı ancak bu yolla ele geçirebilirdi. Müneccimlerin iktidarı, dinin halkın dini olduğu ve ancak halkın uyrukluğuyla değer kazanacağı ileri sürülerek sağlamlaştırılırdı. Bu demagojinin başlıca değeri, din adamlarının iktidarını yalnızca tinsellik, yani iyi ile kötüyü niteleme gücü üzerine değil, politika üzerine, yani halkın iradesi üzerine dayandırmasıydı.7 Pers imparatorluğunu kuran Keyhüsrev ve generallerinin eşi benzeri görülmemiş iktidarı karşısında güç kaybeden ve kendilerini tehdit altında hisseden rahip-müneccimler için Zerdüşt reformu dünyevi iktidarın ötesinde bir meşruiyet veriyordu. Rahiplerin bu meşruiyeti fazla ciddiye aldıklarını yazan Gerald Messadie “ilk Politik Şeytanlığın” hikâyesini şöyle aktarmaktadır: “İ.Ö. 522’de, Pers kralı Kambyses Nübye’de (bir Yahudi kiralık asker alayıyla birlikte) fazla başarı kazanamadan savaşırken ülke ona karşı isyan etti. Kendini, kralın öz kardeşi Bardiya yerine koyan bir sahtekâr, ülkede olmayan hükümdara, ama aslında Akamanış iktidarına karşı bölgeleri ayaklandırdı. Müneccimler onun tarafını tuttular (Bardiya-eski bir hileye başvurarak- vergileri düşüreceğini vaat etmişti.) Tahta çıkmasında katkıda bulundukları bir kralın kendilerine daha saygılı davranacağı umuduyla Akamanış hanedanına da kuşkusuz ihanet ettiler; yani eylemleri güdüleyen temelde politik ihtirastı. Hanedan için bir talihsizlik daha gerçekleşti; Kambyses tam bu anda öldü. Dolayısıyla iktidar bir sahtekârın eline geçmek üzeredir. Tahtı kurtaran, iktidarı alan, sahtekârı öldüren ve müneccimleri yere seren bir Chorasmie prensi oldu ki bu, daha sonra, I. Darius adı altında tanınacaktır(… )Sahtekârın adı aslında Gautama idi ve aslında bir müneccimdi. Çağımızdaki Ayetullahların Şah’a karşı yaptıkları gibi müneccimler bir tür dalavere ortağıyla dünyadaki ilk teokrasiyi yerleştirebilirlerdi; kısmen de başardılar. Bu, XX. yüzyılın moda jargonunu kullanırsak, bir “popüler teokrasi” olacaktı, çünkü Zerdüştçü olduğu sanılan Gautama, başka densizlikleri yanı sıra, soylulara tahsis edilmiş sunakları da yıktırdı, yani soyluların dinsel imtiyazlarını ortadan kaldırdı, gördüğümüz gibi Zerdüştçülük halkın bağlılığına dayanıyor ve Pers’te alışılmamış bir demokrasi uyguluyordu. Büyük yanlış; çünkü birçok satrap (eyalet NP) sahtekârdan yana tavır almış olsalar da, aristokrasi imtiyazlarını koruyordu ve hanedanlık kendini muzafferane bir şekilde savunuyordu. Darius, ayrıca hanedanlığa dayanıyordu ve hanedanlığın altı prensinin yardımıyla birlikte sahte Bardiya’nın göğsünü kendi mızrağıyla delip geçti, kellesini kesti ve halkın önünde sergiledi. 8
***
Zerdüşt’ün rahipleri her zaman yasama gücünü ellerinde tutmak istiyordu. Zerdüşt’ün yazdığı Avesta’ların beş kitabından biri olan Videvdad’lar bu bağlamda ele alındığında burada sadece dinsel yasayı değil, ayni zamanda medeni yasayı da ortaya koyma iddiasında olduklarını görürüz. Messadie’ye göre eğer ki müneccimler darbelerinde başarılı olmuş olsalardı, Şeytan Ahriman’a dünyada ilk medeni hal kâğıdını vermiş olacaklardı. Dinsel hiyerarşide yer alanların eski düşü olan, dinsel yasadaki her kusurun din dışı otoriteler tarafından cezalandırılması gerçekleşecekti. Bir tek Tanrı’nın ve bir Şeytan’ın belirtilmesiyle başlamış olan Zerdüşt macerası dolayısıyla politika arenasında tamamlanacaktı. Bu ancak ertelenmiş karşılaşmaydı, çünkü teokrasi yine de, inancın “koruyucusu” imparator Constantinus’un yükselişiyle birlikte, yaklaşık sekiz yüzyıl sonra tekrar gün ışığına çıkacaktır. Her durumda, Şeytan’ı doğurmuş olan politikaydı ve demek ki Şeytan politik bir icattır.”Zerdüşt zamanından İsa’nın doğumuna kadar geçen sürede varlıklarını ve prestijlerini korumayı başaran temsilcileri Şeytan’ı keşfeden müneccimlerin Yeni Ahit’e kadar ayakta kalıp İsa’nın doğumunda bizzat bulunmaları da şaşırtıcıdır. Herodot’a göre Med olmalıydılar yani İran’daki müneccimlerin soyundan geliyor olmalıydılar. Zira babadan oğla geçen bir rahipler kastının varlığı bilinmekteydi. İran topraklarından dünyaya yayılan “Politik Şeytan”lık dünya siyasi tarihini yönlendiren üç tek tanrılı dinin iktidarını bina ettiği yaratıcının amansız rakibi gibi gösterilmiştir. Şeytan’ın icadı ne kadar politikse bu kavramı kullananlarında hep düşman ilan ettikleri nedense Şeytan olarak adlandırılmaktadır. 1980’li yılların ortasında astrolojiye pek meraklı olan ABD başkanı Ronald Reagan SSCB’yi “Kötülük İmparatorluğu” ilan ettiğinde bu böyleydi, İran İslam Devrimi sonrası Ayetullah Humeyni ABD’yi “Küçük Şeytan” olarak tanıttığında da bu durum yine ayniydi. Hitlerin ortaya çıkışı da, Musolini’nin varlığı da, Stalin’in yöntemi de Politik şeytanlık içermekteydi. Her biri kendisini iyiliğin temsilcisi rakiplerini de Şeytan’ın ta kendisi ilan etmekteydi. Tümü de halk kitlelerinden destekle ortak bellekteki ezeli düşmanın figürünü Politik amaçla kullanmaktaydı. Kısaca Şeytan politikti ve Politik Şeytanlık kaçınılmazdı.



Dipnotlar
1Winston, Robert, Tanrının Öyküsü, Say Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 2010, S:140-141
2Amentü: Bir oluş, düşünce veya ideolojinin temelini oluşturan değer yargıları.
3Messadie, Gerald, Şeytanın Genel Tarihi, Kabalcı Yayınevi, Birinci Baskı, İstanbul, Mart 1998, S:122
4Winston, Robert, Tanrının Öyküsü, Say Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 2010, S:143-144
5Messadie, Gerald, Şeytanın Genel Tarihi, Kabalcı Yayınevi, Birinci Baskı, İstanbul, Mart 1998, S:130
6AGE, S:130
7AGE, S:145
8AGE, S:145-147
9AGE, S:148-149

http://pinarnaim.blogspot.com.tr/2014_01_01_archive.html

.

5 Aralık 2014 Cuma

ŞEHİT BABASINI VE GAZİYİ MAHKEMEYE VEREN KAFA, MİLLETE HESAP VERECEK



ŞEHİT BABASINI VE GAZİYİ MAHKEMEYE VEREN KAFA, 

MİLLETE HESAP VERECEK





OYUM HEPAR'A ! Tam vaktidir Türkiye!


HAK VE EŞİTLİK PARTİSİ (HEPAR) EKONOMİ PROGRAM  VE HEDEFLERİ  (BEYAZ KİTAP)  ,

HAK VE EŞİTLİK PARTİSİ (HEPAR) SİYASAL VE TOPLUMSAL İLKELERİ (KIRMIZI KİTAP)  ,

HAK VE EŞİTLİK PARTİSİ (HEPAR)  PARTİ REHBERİ  ,

HAK VE EŞİTLİK PARTİSİ (HEPAR) PARTİ TÜZÜĞÜ ,

HAK VE EŞİTLİK PARTİSİ (HEPAR)  yurt ici parti orgutleri ,

HAK VE EŞİTLİK PARTİSİ (HEPAR) yurt dışı parti orgutleri  ,
BAĞLANTILARI  VE HEPAR HAKKINDA
DETAYLI BİLGİYE ULAŞABİLMEK İÇİN
LÜTFEN  HAK VE EŞİTLİK PATİSİ (HEPAR)
RESMİ SİTEMİZİ ZİYARET EDİNİZ .. 
   
HAK VE EŞİTLİK PARTİSİ (HEPAR)  RESMİ SİTE  BAĞLANTISI     
http://www.hepar.org.tr/


HALK'ÇIYIZ ,MİLLİYET'ÇİYİZ ,SOSYAL ADALET'ÇİYİZ

DÜNYA TARİHİNDE CESUR İNSANLARIN EYLEMLERİNE İLİŞKİN 
BİLGİNİN DIŞINDA DEĞERLİ HİÇBİRŞEY YOKTUR
OSMAN PAMUKOĞLU 

BU ÜLKEDE ENÇOK YENEN VE ÇİĞNENEN ŞEY 'HAK' 
HİÇ OLMAYAN ŞEY DE EŞİTLİK OLDUĞU İÇİN...

YURTDAŞLARIMIZIN BİR LOKMA YİYECEK UĞRUNA 
YAŞAMLARINI TÜKETMEDEN,
İNSAN ONURUNA YAKIŞIR BİR ŞEKİLDE YAŞAMALARI İÇİN...

ÜLKENİN BÜTÜNLÜĞÜNÜ,ULUSAL BİRLİĞİNİ,
GÜVENLİĞİNİ KORUMAK VE GÜÇLENDİRMEK İÇİN...

YEPYENİ ADİL VE SAĞLAM BİR DEVLET YÖNETİMİ OLUŞTURARAK,
KÖHNEMİŞ SİYASİ DÜZENİ TASFİYE ETMEK İÇİN...

DEMOKRATİK BİR TOLUM OLUŞTURARAK,
HALKIN KENDİ GÜCÜNÜN VE OLANAKLARININ 
FARKINA VARMASI İÇİN..

BAĞIMSIZLIK VE ULUSAL EGEMENLİĞİ TÜM FALİYETLERİN ESASI YAPMAK İÇİN...

İTİBARLI,GÜÇLÜ ,BAĞIMSIZ TÜRKİYENİN 
HERŞEYDEN DAHA KIYMETLİ OLDUĞUNU KANITLAMAK İÇİN...

ÜLKENİN ULUSAL BANKALARI,İLETİŞİM KURUMLARI SATILDIĞI,
TOPRAKLARIMIZ YABANCI İPOTEĞİ ALTINA GİRDİĞİ İÇİN...

HALK AŞIRI ZENGİN VE AŞIRI FAKİR OLARAK 
HIZLA İKİ SINIFA BÖLÜNMEYE BAŞLADIĞI,
KISA SÜRE SONRADA ORTA SINIF YOK EDİLEREK 
BÜYÜK KISMI DİLENCİ DURUMUNA DÜŞÜRÜLECEĞİ İÇİN...

YURT İÇİ VE YURT DIŞINDA 
HERZAMAN VE HERYERDE
'HAK VE EŞİTLİĞİ' SAĞLAMAK İÇİN...

GÜÇLÜ OLANLARIN DEĞİL
HALKIN İKTİDARINI GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN...

PAROLAMIZ:
'SİYASET VE EKONOMİDE TAM BAĞIMSIZLIKTIR'

HAK VE EŞİTLİK PARTİSİ HALK ATEŞİDİR .

MİLLET KENDİSİNİ BUNALTAN 
HERŞEYDEN KURTULACAKTIR.

'BİR ÜLKEDEKİ KÖTÜ GİDİŞİN BEDELİ ÖDENİR,
GÜÇLÜLERDE ,ZAYIFLARDA,
AKILLILARDA,ALIKLARDA ÖDER 
FARK:ZAYIFLAR VE ALIKLAR 
BİRAZ DAHA ÖNCE ,ERKEN ÖDER ,
DİĞERLERİ BİRAZ DAHA GEÇ'

"Kararlılık insan iradesini uyandırma zilidir ve cesaretin temelidir. 
Sizi heyecanlandırır ve eyleme geçirir. 
İnsan neyi hayal ettiyse odur, ötesine geçemez.”

YAŞASIN VATAN, YAŞASIN TÜRK MİLLETİ

BİZ SİYASETİ VATAN AŞKI OLARAK BİLİRİZ.

HER ZAMAN, HER YERDE, HAK VE EŞİTLİK.

UYUTMAYA, AVUTMAYA, SOYMAYA SON VERECEĞİZ.

KAÇARAK ÖZGÜR OLUNMAZ.

TÜRK MİLLETİ SÖZÜMÜZ, SÖZ.

ŞİMDİ DEĞİLSE NE ZAMAN? TAM VAKTİDİR TÜRKİYE!

DEVLET CİHAN KAVGASIDIR, KAZANACAĞIZ.

BİZ RÜŞVET VERMEDEN DEVLET KURMUŞ TEK MİLLETİZ.

KENDİNİ SOYDURAN TOPLUM, MİLLET OLAMAZ.

HALKIN VE HAKLININ DOSDOĞRU YANINDAYIZ.

HALKÇIYIZ, MİLLİYETÇİYİZ, SOSYAL ADALETÇİYİZ.

YURTSEVERLER GÖREV BAŞINA .
GELECEĞE OTURANLARI KALDIRACAĞIZ.

PİRELER VE SİVRİSİNEKLER KANIMIZIN PEŞİNDE

ÇALANIN, ÇIRPANIN HAKKINDAN GELECEĞİZ.

AÇLIĞI VE UMUTSUZLUĞU YOK EDECEĞİZ.

KAPİTALİZM İNSANLARI KOYUN YAPAR.

HEPAR, HALK ATEŞİDİR.

HEPAR, SİYASETTE YALANI OLMAYAN PARTİ.

HEPAR, DÜRÜSTLÜK VE HAKSEVERLİKTİR.

DAĞLARA KARTALLAR HÜKMEDER.

YOLUNU UNUTAN, YÜRÜMEYİ DE UNUTUR.

MEMLEKET KAPANIN ELİNDE KALDI. GERİ ALACAĞIZ.

KİM BİZE NASILSA, BİZ DE ONA ÖYLEYİZ.

YETER ARTIK! MİLLETİ MİLLET OLMAKTAN ÇIKARTTINIZ.

TÜM ZİNCİRLERİ KIRIP ATACAĞIZ.

BASKICI, ŞANTAJCI, İNKARCI
ZİHNİYETİN SONUNU GETİRECEĞİZ.
TÜRK MİLLETİ EŞKIYASIZ DAĞ,
MAFYASIZ ŞEHİR ÖZLEMİNİ GİDERECEĞİZ.

HALKA VE TÜRK GENÇLİĞİNE GÜVENİMİZ TAMDIR.

ÖNCE HAYSİYET, SONRA BAĞIMSIZLIK KAYBEDİLİR.

BİZ NE ALDANIR, NE ALDATIRIZ.

TÜRK MİLLETİ! BU SON KOZUN, ARTIK OYUNU BOZUN.

NE SAĞDAYIZ, NE SOLDAYIZ. BİZ YUKARDAYIZ.

ANADOLU KARTALI KURTARACAK VATANI.

VATAN İÇİN BİRLEŞTİK, HAK VE EŞİTLİK.

DEVLETLER DE EFELER GİBİDİR, 
EFE GİBİ DURAMAZSAN EFELİĞİN BEŞ PARA ETMEZ.

YALAN SÖYLEYEN, DEVLET YÖNETEMEZ.

TÜRK MİLLETİ UYAN! YOKSA, ARDI HİCRAN…

HÜR OLMAK DEMEK SEÇMEK VE DENETLEMEKTİR.

AÇLIĞI VE UMUTSUZLUĞU ORTADAN KALDIRACAĞIZ.

ŞEREFTEN BAŞKA HER ŞEY MAHVOLDU.

YOLSUZLUK, KARGAŞANIN VE SUÇLARIN ANASIDIR.

DEVLETLER YA ÇEKİÇ YA ÖRSTÜR.

YALAN YOK, SAHTE VAAD YOK.

TÜM ÇETELERİN KÖKÜNÜ KURUTACAĞIZ.


ŞEHİT BABASINI VE GAZİYİ MAHKEMEYE VEREN KAFA, 
MİLLETE HESAP VERECEK

http://youtu.be/Lr5vlpC1Trc



..

Bakan Bozdağ'ın itirafıyla Ak Saray'ın kaçak olduğu tescillendi,




Bakan Bozdağ'ın itirafıyla Ak Saray'ın kaçak olduğu tescillendi,


'Bir bilginin sehven yanlış aktarılması nedeniyle ben size onu doğru bilgi olarak takdim ettim, düzeltiyorum'







Meclis’teki yeni yargı paketi görüşmelerinde, kamuoyunun, bin odalı Cumhurbaşkanlığı Sarayı konusunda yanıltıldığı ortaya çıktı. Resmî rakamlara göre 1 milyar 370 milyon TL harcanan sarayın kaçak olduğu iddialarına karşı hükümet, inşaatı durduran mahkeme kararının üst mahkeme tarafından kaldırıldığını söylüyordu. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, dün Meclis’te aynı bilgiyi tekrarladı. CHP Grup Başkan Vekili Levent Gök, kararı görmek istedi ancak Bozdağ herhangi bir karar gösteremedi.
TBMM Genel Kurulu’nda ele alınan yeni yargı paketi görüşmelerinde kamuoyunun şu ana kadar 1 milyar 370 milyon lira harcanan yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı konusunda yanıltıldığı ortaya çıktı. Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun, inşaat alanını 1. dereceden 3. derece sit alanına çeviren kararı hakkında Ankara 5. Bölge İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı vermişti. Saray, mahkemenin söz konusu kararına rağmen inşa edildi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Adalet Bakanlığı’nın bütçesi görüşülürken mahkemenin verdiği yürütmeyi durdurma kararının bir üst mahkeme tarafından kaldırıldığını söyledi. Ancak bilginin doğru olmadığı ortaya çıktı. Üstelik bu konudaki itiraf, bizzat Adalet Bakanı Bozdağ’dan geldi. Önceki gün Genel Kurul’da yargı paketi görüşülürken muhalefet milletvekilleri Saray’ın kaçak olduğunu dile getirdi.  AKP Grup Başkan Vekili Ahmet Aydın, ısrarla sarayın kaçak olmadığını savundu. Bütün koruma kurullarından gerekli izinlerin alındığını ileri sürdü. Bunun üzerine MHP Kütahya Milletvekili Alim Işık, sarayın kaçaklığının yapı ruhsatından ve yapı kullanma izninden kaynaklanmadığını, 1’inci derecede sit alanını, 3’üncü dereceye dönüştüren kurul kararının mahkeme tarafından yürütmesinin durdurulmasından kaynaklandığını hatırlattı.
CHP Grup Başkan Vekili Levent Gök de Ankara 5. İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararının ortada olduğunu ifade etti. Bunun üzerine Bekir Bozdağ, “Ankara 5. İdare Mahkemesi (2011/1879) esas numaralı dosyasında yürütmeyi durdurma kararı vermiştir ama diğer mahkeme de bu kararın yürütmesini kaldırmıştır. Şu andaki durum bu. Dolayısıyla, mahkeme kararıyla engellenmiş bir şey yok.” dedi. Levent Gök, 5. İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararının ne zaman kaldırıldığını sorunca, Adalet Bakanı, kararı kendisine verebileceğini söyledi. Levent Gök de kararı göstermesini istedi. Bu sırada, Bozdağ’ın arkasında oturan bakanlık bürokratları panik halinde kararı aramaya başladı. Mahkeme kararının olmadığı anlaşılınca, Bozdağ, Levent Gök’ten özür diledi. Gök, özrün kürsüden dilenmesini istedi. Oturuma ara verildi ve başkanlık divanının arkasında, Bakan Bozdağ ile grup başkan vekilleri kısa bir toplantı yaptı.
Oturum tekrar açıldığında Adalet Bakanı Bozdağ, Genel Kurul’a hitap etti: “Biraz önce Sayın Gök’ün bahsettiği 5. İdare Mahkemesi kararıyla ilgili bilgi verirken orada bürokrat arkadaşların bana naklettiği şekilde konuştum. 5. İdare Mahkemesi’nin verdiği kararın akıbetini sorduğumda, ‘Bölge İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi’  şeklinde beni bilgilendirdiler. Ben de onun üzerine, size yürütmeyi durdurma kararı olduğunu ifade ettim. Kusura bakmayın. Bir bilginin sehven yanlış aktarılması nedeniyle ben size onu doğru bilgi olarak takdim ettim, düzeltiyorum. 5. İdare Mahkemesi’nin verdiği yürütmeyi durdurma kararına karşı yapılan itiraz, bölge idare tarafından reddedilmiştir.”

‘Ruhsat veren Ankara Büyükşehir Belediyesi suç işledi’

Bu açıklamanın ardından kürsüye gelen CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, “Mahkeme kararları, yasama, yürütme, yargıyı bağlar. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına rağmen yapı ruhsatı ve yapı kullanma izni vermesi sahte evrak düzenleme suçudur. Burada ben cumhuriyet başsavcılıklarının hepsini görevlerini yapmaya davet ediyorum.” diyerek, sorumlular hakkında TCK’nın 278’inci maddesine göre işlem yapılmasını istedi. CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek de, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın bu açıklamasıyla, cumhurbaşkanının oturmaya başladığı sarayın kaçak olduğunu itiraf ettiğini söyledi.

PİÇ ETTİN EMANETİ ÇOCUK, KUTLAMA CUMHURİYETİ...





PİÇ ETTİN EMANETİ ÇOCUK, KUTLAMA CUMHURİYETİ...


Nasıl bir insan oldun sen?
Akılsız…
Onursuz…
Haysiyetsiz…
Oysa böyle değildin…
 Değilsin…
***
Ne diline sahip çıktın…
Ne dinine sahip çıktın…
Ne vatanına…
Ne bayrağına…
Ne kültürüne…
Ne eğitimine…
Ne tarihine…
Ne Cumhuriyetine…
***
Nesin sen?
Ortama uya uya…
Orta malı mı oldun?
***
İliklerine kadar girmişler…
El adamları ve soysuz hizmetlileri…
Kurtarmadık mı biz seni bunlardan…
***
Seni sömürmekteler…
Kendileri semirmekteler…
Sürü müsün sen?
Kesip biçip seni bitirmekteler…
***
Boşuna mı öldük biz, atalarınız yıllarca…
Uğruna, bu vatanın uğruna…
Ve teslim ettik her şeyi sana…
Sandık ki hak ettin…
Nedir bu halin?
Kaldın ayaklar altında…
Farkında değilsin…
Yoksa yanıldık mı ve boşa mı harcadık onca çabayı yıllarca…
Senin uğruna…
***
Koruyacağın bir şey yok artık…
Vermişsin hepsini…
Bir tek namusun kalmış gibi gözüküyor…
O da soru işareti ya aslında…
Belki o da kalmamış ya…
Kaldıysa da, gitti gidecek…
Kaybetmeye az kalmış sanki…
Yitirdiğin aklınla...
***
 Ya gereğini yap, kurtar…
 Onurunu…
Vatanını…
Çocuklarının geleceğini…
Ya da tarihin derinliğinde rahat bırak beni…
Sensiz…
Sessiz…
***
Başka dilden anlamıyorsun sen…
Ya yeniden kuracaksın emanet olan Cumhuriyeti…
Sil baştan…
Ve aklını başına alacaksın…
Gerçek benliğini bulacaksın…
Bağışlayacağım seni…
Ya da kırılacak kolların, bacakların, mahvolacaksın…
Böyle giderse gelecekte…
Hak edeceksin soysuzca yaşamayı…
***
Senden neredeyse geçtim diyeceğim de…
Derdim çocukların, çocuklarım aslında…
***
Üzerinden yedi düvel erkek geçerken...
Kızının namusunun gittiğini fark etmeyen...
Fark edip de sessiz kalan... 
Koruyamayan...
Her ne ise
Ve doğum gününü her yıl kutlayan zavallı baba misali...
Durumun, vurdumduymazlığın, anlamayışın, sessizliğin, kandırılman...
Ve halen bunlara rağmen kutlaman, kutluyormuş gibi yapman...
Yeter artık çocuk...
Midem bulanıyor...
***
Bak çocuk...
Sana bir diyeceğim var...
Unutma, 18.Mart bu yılda, 2014...
Çanakkale türküsü çalarken neferimin...
Kulağında...
Yüreğinde...
Kalpaklı resmimle, Türk bayrağımla, neferimin simgesi ile...
Yerleştim onun elleriyle, yerime...
Ve
29.Ekim bu yılda, 2014...
Cumhuriyeti yıkmak isteyen soysuzun...
Ve her hain soysuzun...
Atacağı adımı gözlemek için...
Yerleştim yeniden kuracağınız Cumhuriyetin adımlarına...
Oradayım, yerimdeyim, beklemekteyim...
Doğanın kutsal ve özgür yeşili misali bezenen mekanda...
Bildik bahçemde, milletimin bağında...
Ankara' da...
İzlemekteyim yerleştiğim yerde...
Zamanı gelince tarih bunu da yazacak...
Bilen de bunu yazacak...
Yazılacak, bekle...
Göreceksin gizemiyle...
YEBASYER...

*** 
Uyanacaksın...
Savaşacaksın...
Kazanacaksın...
***
O zamana kadar rol yapma çocuk,
istemiyorum...
Çünkü

***
PİÇ ETTİN EMANETİ ÇOCUK, 
KUTLAMA CUMHURİYETİ...



2 Aralık 2014 Salı

SÖZÜM PAPA YA..,





SÖZÜM   PAPA  YA..,


2 ARALIK 2014 SALI


Sözüm Papa'ya












Hâl böyleyken...Türkiye'ye gelir gelmez ayağını tozuyla bakınız, hangi konular üzerinde duruyor;


Papa kısaca sözde "din" adamı değil midir?.. Zira biz sade halk öyle biliyoruz... Ancak gel gör ki durum hiç de öyle değil. ZiraVatikan ve Papa, dünya üzerindeki sömürü düzeninin önemli bir parçası... Dolayısıyla dünya siyasetinin önemli bir unsuru konumunda...
TÜRKİYE ziyaretinde Papa Francesco, "İstanbul’daki etkinliklerine, bir süre önce kendisini Vatikan’da ziyaret eden Kırklar Meclisi üyesi, Diyarbakır Sur İlçesi Belediye eski Başkanı Abdullah Demirbaş’ı da davet etti."

Bu ne?

Yine,

Papa Türkiye gezisi dönüşü, "Ermenistan ile Türkiye arasındaki sınırların açılması çağrısını yaptı." Sana ne?

Dahası...

 "Rencide olan birden fazla Müslüman 'Bunlar bizden değil, Kur' lahza bir barış eseridir" dedikten sonra "Nasıl ki 'tüm Hristiyanlar kökten dinci' diyemiyorsak 'tüm Müslümanlar terörist' de diyemeyiz" demiş.

E, yuh yani... 

Hıristiyanların aşırısı "kökten dinci" oluyor, Müslümanların aşırısı "terörist" oluyor, öyle mi?

Bu çifte standart niye?

O "terörist" dediğin, kendi adamlarınız...  hatta seni "Papa"lığa taşıyan küresel çetelerin ta kendisi, bu bir! Dünyanın "jandarma"lığına soyunarak mazlum milletleri perişan eden bu çeteler, dünyayı ahlaken, vicdanen kirleterek çıkarları için yapmadıkları şeytanlık kalmadı, bu iki! Bu güçlerin bir aracı haline dönüşen Vatikan ve de dolayısıyla PAPA, coğrafyamızı karıştırarak  kirletenlerle siyasi güç birliği sergiliyor, bu üç! Tarihin her döneminde kilise, dolayısıyla ruhban sınıfı tiranlar ve egemen güçlerle birlik olmuş, insanlar arasında zümre farkı yaratarak onların "din" duygularını sömürmüş... Ve tıpkı bugün olduğu üzere yeryüzünde, "Tanrı'nın kurumsal merkezi" haline dönüştürmüş VATİKAN gibi,  bu da dört! 

Dolayısıyla...

Papa, senin "görevin" insanlara doğruluğu, güzelliği, iyiliği, dürüstlüğü, çalışkanlığı  aşılamak değil midir?

Senin siyasetle işin ne? 

Sana ne, Türkiye'deki "açılım"dan? 

Sana ne, Türkiye'nin siyasi kararlarından? 

Sen kimsin?

Senin yapman gereken, seni Papa'lığa getiren hamilerin tarafından vahşice öldürülen ve  katledilen insanları korumak, kollamak..Allah yolunda olan kim olursa olsun, bu vahşetlere seyirci kalmaz, kalamaz!


Bak  senin efendilerinin senaryoları gereği, hani Hz. Peygamberimize ve İslâm dinine dil uzatılmıştı ya..   İşte Sevgili Peygamberimizden,  senin yapman gerekenleri, -yani görevlerini hatırlatacak- çok değil sadece  vereceğim  o iki sözüyle özetleyeyim:

Ne diyor, Hz. Muhammed?

"Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.", 

"Komşusu aç yatarken, tok yatan bizden değildir."


İşte bu..

Anlayacağın oraya buraya gidiyorsun ya.. İşte bu felsefe üzerinde vaaz vereceksin! Ve dünyayı kasıp kavuran o "efendi"lerine de bunları yapmamalarını söyleyeceksin! Din adamı bunları yapar.. Tabii gerçek Allah adamı, gerçek din adamı için bu sözler...

O sebeple.. üzerine üniforma giyerek, boynuna dinsel semboller asarak olmuyor bu işler.. 

Hani ortalık kan gölü, hani ortalık vahşetten geçilmiyor... Bu durumu yok edecek, iyileştirecek en azından insanların gözünü açacak söz ve eylemlerden hangisini yapıyorsun?

Vatikan "çocuk tacizi" ile çalkanalanıyor... 

Dolayısıyla...  hangi dinden, hangi ahlâktan, hangi insanlıktan, hangi vicdandan  bahsediyorsun PAPA'Z?

Sevgi ve saygılarımla!
http://www.tulaygurdal.com/2014/12/sozum-papaya.html

VLADIMİR PUTIN TÜRKİYE CUMHURBAŞKANLIĞI SARAYINDA


 PUTIN  TÜRKİYE CUMHURBAŞKANLIĞI SARAYINDA 





PUTIN CUMHURBAŞKANLIĞI SARAYINDA 
01.12.2014


VLADIMIR PUTIN CUMHURBAŞKANLIĞI SARAYINDA 




Putin'i Cumhurbaşkanı Erdoğan Karşıladı. 
Erdoğan ile Putin görüşmesi başladı
erdoğan putin karşılama
Erdoğan ile Putin görüşmesi başladı
Putin için Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda karşılama töreni
Putin Türkiye ziyareti
Putin, Türkiye'de
Putin ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en önemli gündem maddesi enerji olacak. Putin'in ilk durağı Anıtkabir.
ERDOĞAN İLE BAŞ BAŞA GÖRÜŞME
Ankara'da ilk olarak Anıtkabir'i ziyaret edecek olan Putin için Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda karşılama töreni düzenlenecek. Törenin ardından, Putin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan baş başa görüşecek.
Daha sonra, Erdoğan ile Putin'in eş başkanlığında, Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu Üst Düzey İşbirliği Konseyinin (ÜDİK) 5. Toplantısı gerçekleştirilecek.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Putin ile Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda başbaşa görüşecek. Ardından heyetler arası görüşme yapılacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin onuruna akşam yemeği verecek.
Rusya Devlet Başkanı Putin, akşam saatlerinde Türkiye'den ayrılacak
Putin Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda resmi törenle karşılandı. Putin ile Erdoğan, başbaşa görüşmeye başladı
SİYASİ GÜNDEM: UKRAYNA, SURİYE, IŞİD
Ziyaretin ana gündeminde ise, ekonomi ve enerjide işbirliği var. Türkiye ile Rusya'nın, 35 milyar dolarlık ticaret hacminin, 2020'ye kadar 100 milyar dolara çıkarılması üzerinde durulacak.

İki ülke arasında tercihli ticaret anlaşması, serbest ticaret anlaşmasının yanı sıra, ticaretin önündeki engellerin kaldırılması, ticarette bankacılık sistemi, yatırım ve finans aynı zamanda da milli paraların kullanılması yönünde anlaşmalar imzalanacak.

Rusya ayrıca Ukrayna’da yaşanan gelişmelerden dolayı kendisine yaptırım uygulayan Batı’ya karşı özellikle yaş meyve sebze ithalatını Türkiye’ye kaydırmayı planlıyor.

Görüşmelerin gündeminde öncelikle yer alacak başlıklardan biri de enerji olacak. Türkiye, Mavi Akım boru hattından gelen doğalgazın miktarının artırılmasının yanı sıra doğalgaz da fiyat indirimi de talep edecek.

Enerji alanında el alınacak bir başka başlık Akkuyu Nükleer Santral Projesi'ndeki son durum olacak. Görüşmelerde Akkuyu nükleer santrali ile ilgili çalışmaların hızlandırılması üzerinde durulacak.


http://www.youtube.com/watch?v=iUhzN1FiX9Y
..

CHP YALOVA SEÇİMLERİNDE OSMAN PAMUKOĞLUNDAN DESTEK İSTEDİ, SONRA NE OLDU.?



CHP YALOVA SEÇİMLERİNDE OSMAN PAMUKOĞLUNDAN  DESTEK İSTEDİ,
SONRA NE OLDU.?



İZLE ;


HEPAR Genel Başkanı Osman Pamukoğlu, CHP için propaganda yapmak ve partiye destek olmak istediğini ancak partiden ret cevabı aldığını söyledi.

''SEN YALOVA'YA GELME''

Pamukoğlu, CHP'nin adayı kazansın diye Yalova'ya gidip bizzat propaganda yapmak istediğini söylediğini, başta buna sevindiklerini ancak 10 gün sonra ''Paşam sen Yalova'ya gelme'' dediklerini açıkladı.

''PKK VE YANDAŞLARI OY VERMEZ''

Belli bir süre sonra kendisini CHP'nin grup başkanvekillerinden birinin aradığını ve neden istenmediğini sorduğunda, buradaki PKK ve yandaşlarının, kürtlerin oy vermeyeceklerini söylediğini bildirdi.

''TARHAN GELSEYDİ KABUL EDERDİK''

Pamukoğlu, ''Bir ayda 4 parti kuruldu. Türkiye'de mantar gibi parti bitiyor. Biz 6 yıllık partiyiz. Emine Ülker Tarhan partiye gelebilirdi, gelseydi kabul ederdik.'' diye konuştu.

1 Aralık 2014 Pazartesi

‘US Air Force’ şemsiyesi altında 190 bin kişilik Kürt Ordusu silahlanıyor

 ‘US Air Force’ Şemsiyesi altında 190 bin Kişilik Kürt Ordusu Silahlanıyor.,


ABD  Kongresi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Cumhuriyetçi Ed Royce, Kuzey Irak Yönetimine bağlı Kürt Ordusunu doğrudan silahlandırmak için yasa teklifi verdi. Irak’ın bütünlüğünü savunma gerekçesiyle bugüne kadar Kürt Yönetimine silahların Irak Hükümeti aracılığıyla verildiğini belirten Ed Royce, Kürt Savunma Bakanlığı ile yaptığı görüşmeden sonra, bu durumun gecikmeye ve aksamalara yol açtığına dikkat çekti. Şu anda,Kuzey Irak yönetimine bağlı 190 bin kişilik güçlü bir ordu bulunduğunu söyleyen Royce; IŞID a karşı savaşan en ciddi gücün Kürt Ordusu olduğunu kaydetti. Tanksavar, top gibi ağır piyade silahlarının Irak Ordusuna bildirilmeden doğrudan Kürt Ordusuna  teslim edilmesi için gerekirse Obama yönetimini ‘baypas’ edeceklerini söyleyen Royce, bu kararın uygulanması durumunda bölgede tüm dengelerin değişeceğini vurguladı.

              ‘El altından veriyorduk’

Kuzey Irak’tan yayın yapan Kürt Televizyonu ‘Rudaw’ Cumhuriyetçi parti kaynaklarına dayanarak yaptığı bir programda ABD Kongresi Dış İlişkiler Komisyonu başkanı ED Royce’un açıklamalarına yer verirken konuşmacı Prof. Michael Gunther’in ‘Biz zaten el altından Kürt ordusunu silahlandırıyorduk.Ancak bu zaman kaybına yol açıyor’ cümlelerine dikkat çekti. Washington’da kurulu ‘Rethink İnstitute’ adlı think tank tarafından gerçekleştirilen ‘The Future of The Kurds in the Middle East’ panelinde konuşan Prof. Gunther, ‘Obama yönetiminin Irak Hükümeti ve İran’ın tepkisi yüzünden Kürt Ordusunu doğrudan doğruya silahlandırma yoluna gitmediğini’ belirterek ‘Kürt Ordusu ile birlikte Irak’ta IŞID’ a karşı savaşan PKK nın terörist örgüt listesinden çıkarılmasını ise yakın bir zamanda beklemediğini’söyledi. PKK nın terör örgütü listesinden çıkarılmasının Türkiye’nin kararına bağlı olacağına dikkat çeken Gunther ‘ABD ve AB, PKK ile görüşmeler yürüten Türkiye’nin bu adımın doğal bir sonucu olarak bu örgütü terör listesinden çıkarmasını bekliyorlar.’ dedi. ‘Rethink İnstitute’ bağımsız bir think tank olarak kurulmasına karşın son dönemde Kürt Bölgesel Yönetimine yakın haber ve paneller düzenliyor. Panelistler arasına sık sık ‘taraf’ gazetesi yazarlarını ve Türkiye’de ‘Gülen taraftarı’ olarak bilinen kişilikleri karıştıran ‘Rethink İnstitute’, Kürt ‘Rudaw’ televizyonu ile ortak konferanslara imza atıyor.


Mahir Tan          LondraPosta-Londra       


..