28 Ocak 2019 Pazartesi

12 MART 1971 DARBESİ


12 MART 1971 DARBESİ 



PROF. DR. EKREM BUĞRA EKİNCİ
05 Eylül 2016 Pazartesi

12 Mart 1971’de ordunun komuta kademesi müşterek imza ile memleketi kaosa sürüklemekle itham ettiği hükümete bir muhtıra verdi. Kemalizm vurgusunun güçlü olduğu muhtıra TRT’ye götürülüp 13 haberlerinde okutuldu. Mecliste okunurken de muhalefetteki CHP’liler alkışladılar...

Türk politik hayatı darbelere, bilhassa askerî müdahalelere yabancı değildir. XVII.asırdan beri istediklerini elde edemeyen silahlı güçlerin, sivil idareyi tazyik ettiği, hatta iktidarı alaşağı ettiği çok hâdise vardır. Ancak sivil idarecilerin kanının tadını alan asker, modern demokrasiye geçtikten sonra bile bu ihtirasını devam ettirmiştir. Nitekim 27 Mayıs 1960 darbesi, silahlı güçlerde canları istediği zaman vatanseverlik sloganları kullanarak sivillerin haddini bildirilmesinin mümkün olduğunu göstermiştir.

ABD aleyhtarlığı mı? Komünizm mi?
27 Mayıs 1960’tan sonra sosyal demokrat ve liberal bir anayasa hazırlanmış; bir yandan da AYM gibi vasıtalarla sivil idare kontrol altına alınmıştı. Ancak bu devir, soğuk savaş gerginliğinin doruğa çıktığı yıllardı. Türkiye’de sosyalistler, politik hayatta ciddi bir yer elde etmiş; seçim sistemi sayesinde mecliste temsil edilmeye başlamıştı. Komünist devrim isteyenler, bunu açıkça telaffuz etmeye başlamıştır. Bu da kendisini devamlı Sovyet Rusya tehdidi altında gören memlekette bir reaksiyona sebebiyet vermiştir.
6.Filo'yu protesto
16 Şubat 1969’da İstanbul’u ziyaret eden Amerikan 6.filosuna karşı, solcu gençlik teşkilatları tarafından Bayezid Meydanı’nda izinli protesto gösterileri tertiplenmiş; buna mukabil, CIA’nın el atından kurduğu söylenen Komünizmle Mücadele Derneği, ABD muhalefeti perdesi ardında komünist propagandası olarak gördüğü gösterilere karşı çıkmıştır. Kanlı Pazar olarak bilinen kavgalı hâdisede iki talebe ölmüştür.
Bu arada mecliste, 1960 darbesiyle siyasetten men edilenlerin haklarının iadesine dair bir anayasa değişikliği teklifi verildi. CHP lideri İnönü’nün de desteklediği 14 Mayıs 1969 tarihli teklif, askerleri rahatsız etti. 16 Mayıs’ta yapmayı planladıkları darbe teşebbüsü, cumhurbaşkanı Sunay ve hükümetin gayretleriyle önlendi. Erken seçime gidildi. 12 Ekim 1969’da, Süleyman Demirel’in liderliğindeki AP, reylerini arttırarak tekrar iktidara geldi.

      12 Mart'ı doğuran talebe hareketleri
İşçilerin sendika seçme hürriyetini tahdid eden kanunun kabulü vesilesiyle, solcu sendikaların tahriki üzerine 15-16 Haziran 1970’de onbinlerce işçi sokağa döküldü. Sıkıyönetim ilan edildi. Paranın değerinin düşmesi ve üniversitelerde gittikçe artan talebe hareketleri huzursuzluğu arttırdı.

    1960 darbesinde yer almış emekli general Cemal Madanoğlu liderliğindeki bir grup subay, 9 Mart 1971’de BAAS modeli bir sol darbe planladılar. Doğan Avcıoğlu, Mümtaz Soysal ve İlhan Selçuk gibi solcu gazetecilerin desteklediği darbeciler, kendilerine Milli Demokratik Devrimciler adını veren radikal bir topluluktu. Darbe yapıp, önce KKK Faruk Gürleri devlet başkanı yapıp, sonra yerine hareketin lideri Mihri Belli’yi geçirmek; HKK Muhsin Batur’u başbakan yapmak ve ‘Devrim Partisi’ adındaki tek parti ile memleketi BAAS tarzı idare etmeyi planlıyorlardı.
 
Cemal Madanoğlu
8-9 Mart gecesi ordu alarma geçirildi; ancak beklenen olmadı. Çünki cuntanın içine sızan Mahir Kaynak gibi ajanlar, darbeyi deşifre etti. KKK Faruk Gürler ve HKK Muhsin Batur da bu cuntaya girmiş; fakat istihbaratın GKB’na ulaştığını öğrenince, geri çekilmeyi başarmışlardı. İstanbul’daki I.Ordu Komutanı Faik Türün’ün yürüttüğü tahkikat neticesinde, darbecilerden düşük rütbeli olanlar emekliye sevkedildiler.
Bir taşla iki kuş
Karşı-darbenin açığa çıkarılması üzerine 12 Mart 1971’de ordunun komuta kademesi müşterek imza ile memlekete kaosa sürüklemekle itham ettiği hükümete bir muhtıra verdi. Kemalizm vurgusunun güçlü olduğu muhtırada GKB Memduh Tağmaç, KKK Faruk Gürler, HKK Muhsin Batur ve DKK Celal Eyiceoğlu’nun imzası vardı. Muhtıra TRT’ye götürülüp 13 haberlerinde okutuldu. Mecliste okunurken de muhalefetteki CHP’liler alkışladılar.
 
12 Mart Cuntası
Böylece bir taşla iki kuş vurulmuş oldu: Siyasî iktidar devrilmiş; ordudaki radikaller de tasfiye edilmişti. Ordudaki üstünlük ABD yanlısı liberal subaylara geçmiş; bir iç savaş ihtimali bertaraf edilmiş oluyordu. GKB Tağmaç, 9 Mart’ta Cumhurbaşkanı Sunay’a, ‘Genç subaylar rahatsız’ sözüyle gözdağı vermiş; genç subaylardan evvel davranan üst rütbeliler darbe yapmıştı.
CB Sunay, yükten kurtulduğu için rahatlamış; sol militanlar, muhtıraya sevinerek, sivil diktatörlüğün bittiğini söylemişlerdir. Muammer Aksoy, Nadir Nadi, Mümtaz Soysal gibi isimler yanında, Ülkü Ocakları ve Mücadele Birliği muhtırayı desteklemişlerdir.
  

    Muhtıra sağ hükümete karşı verilmiş; ancak buna sebep sol teşkilatların faaliyetleri olmuştur. Bilhassa 1970 başlarından itibaren ODTÜ hocalarının tahrik ettiği sosyalist talebenin organize terör faaliyetleri ve polisle çatışmaları artmıştı. Sonradan ismi romantik sosyalistlerce efsaneleştirilen ODTÜ’lü talebe Deniz Gezmiş ve arkadaşları, banka soygunundan adam kaçırmaya kadar çok suç işlemişlerdi. Muhtıradan 8 gün gün önce 4 Amerikan askerini kaçırmışlardı. Bu teröristleri polise teslim etmeyerek direnen ODTÜ rektörü, İsmet İnönü’nün oğlu Erdal İnönü idi.
Türkiye’de muvaffak olmuş 4 darbenin hepsi birbirinden farklı hususiyetler taşır. 12 Mart 1971 muhtırası, 27 Mayıs’takinden farklı olarak, ordunun emir-komuta kademesinin beraberce yaptığı bir askerî darbe sayılır. Yine 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerinden farklı olarak, anayasa askıya alınmamış; parlamento ve siyasî partiler varlığını sürdürmüştür. Yunanistan’daki Albaylar Cuntası’ndan ders alan darbeciler, hükümeti istifa ettirerek, güya tarafsız bir teknokrat hükümeti istemiştir.
 
12 Mart başbakanı Nihat Erim
Ilımlı karakteri ve parti içi muhalefetiyle tanınan CHP’li milletvekili Nihat Erim, partisinden istifa ederek partiler üstü bir hükümet kurdu. 1961 anayasasının fazla hürriyetçi olduğu düşünülerek birçok maddesi değiştirildi. Doğan Avcıoğlu, ‘Doğru Teşhis, Yanlış Tedavi’ sloganıyla darbecilerin iktidarı parlamento ile paylaşmasını tenkit etti.
Artan vesayet
17 Mayıs’ta İsrail Başkonsolosu, Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı ve Hüseyin Cevahir adındaki solcu militanlar tarafından kaçırıldı. Arkadaşları Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın serbest bırakılması talepleri kabul edilmeyince de öldürdüler. Terör hareketleri durmak şöyle dursun, arttı. Hükümet de tedbirleri sıkılaştırdı. Aşırı sol parti ve sendikalar kapatıldı. Sosyalist militanlar takibata alındı; bazıları sıkıyönetim mahkemesinde verilen kararlar üzerine asıldı. Bu sebeple solcuların desteğiyle yapılan 12 Mart darbesi, sağcı, en azından sol aleyhtarı bir darbe olarak lanse edilir. İşin aslı, Soğuk Savaş’ın şartlarıyla yakından alakalı olarak, kendine has hususiyetleri ile anti-komünist bir hareket sayılmalıdır. Böylece 27 Mayıs’ın kurduğu sistem re-organize edilmiş; sivil otorite üzerindeki vesayet güçlendirilmeye çalışılmıştır.
Bu devrede, memlekette ekseriyeti teşkil eden sağ oyların blok halinde verilişi sebebiyle hep iktidara namzet olan kitle partisi AP’nin reyini azaltarak önünü kesmek üzere, istihbaratın da desteği ile marjinal sağ partiler kurulmuştur. Bu devirde Türkiye’nin en kalabalık din cemaati olan ve reylerini topluca merkez sağa veren Nurculardan, Fetullah Gülen’in liderliğindeki büyük bir kısım, marjinal partilere kayarak AP’nin iktidarı kaybedişinde mühim rol oynamıştır.

Darbe devresinin enteresan hadiselerden birisi de 1973’de kurt politikacı İnönü’nün parti başkanlığından düşmesi; ‘Ortanın Solu’ sloganı ve kan kaybeden CHP’yi kitle partisi yapma gayesiyle ortaya çıkan Robert Kolejli gazeteci Bülent Ecevit’in başkan oluşudur. CHP genel sekreteri Ecevit, 12 Mart darbesini protesto ederek istifa etmişti. Fevkalade devrenin sona erişi üzerine 14 Ekim 1973’te yapılan seçimlerle, CHP ve MSP koalisyonu iktidara geldi. Nihat Erim, seneler sonra solcu militanlar tarafından 12 Mart’ın intikamı saikiyle öldürülmüştür.


25 Ocak 2019 Cuma

Zeytin Dalı Harekatı'nın muhtemel siyasi sonuçları,

Zeytin Dalı Harekatı'nın muhtemel siyasi sonuçları,

Oytun Orhan  
İstanbul  
23.03.2018  


Zeytin Dalı Harekatı’nın Kuzey Suriye’de ortaya çıkardığı yeni güç dengesi, Suriye krizinin siyasi çözüm aşamasını da etkileyecektir.

Türkiye’nin Afrin bölgesindeki YPG varlığını ortadan kaldırmaya dönük Zeytin Dalı Harekatı sona erdi. Harekatın ilk ayı nispeten zorlu geçse de sınır bölgesindeki YPG direnişinin kırılması ile birlikte operasyon hız kazandı ve kısa süre içinde Afrin kuşatması tamamlandı. Bu süreçte YPG’liler kırsal alanları boşaltarak, Afrin merkeze doğru çekildi. Beklenti YPG'nin Afrin merkezde şehir savaşına hazırlandığı yönündeydi. Ancak bunun aksine YPG şehir merkezinde de hiçbir direniş sergileyemedi ve Afrin neredeyse hiçbir çatışma yaşanmadan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)’nun kontrolüne geçti.

Zeytin Dalı Harekatı’nın askeri boyutuna ilişkin değerlendirmeler sıklıkla yapıldı. Ancak bunun kadar önemli olan Afrin’in Türkiye kontrolüne geçişinin bundan sonra Suriye krizinin seyri, Türkiye’nin YPG ile mücadelesi, Suriye’de Türkiye-ABD rekabeti ya da işbirliğine olası etkileri, YPG’nin ulusal ve uluslararası ittifakları üzerindeki etkilerinin neler olacağıdır.

Zeytin Dalı Harekatı’nın Türkiye açısından en önemli sonucu askeri caydırıcılığının tesisi olmuştur. Fırat Kalkanı Harekatı ile kıyaslandığında çok daha zorlu bir coğrafyada çok daha fazla sayıda militan ile mücadele etmek durumunda kalan TSK çok kısa bir süre içinde ve çok daha az kayıp vererek operasyonu tamamladı. Askeri kapasitesini ortaya koyan ve bunu kullanma iradesi olduğunu gösteren Türkiye’nin Münbiç ve Fırat’ın doğusunda YPG ile mücadelede elinin güçleneceği açık. Her şeyden önce ABD, TSK karşısında hiçbir direnç sergileyemeyen YPG’yi nereye kadar ve nasıl koruyabileceği konusunda sorgulama içine girebilir. Bu yeni durum ABD’yi iki şekilde hareket etmeye zorlayacaktır. ABD ilk seçenek olarak Türkiye’yi tatmin etmek için Münbiç konusunda bazı tavizler vermeye yönelebilir. İkinci seçenek ise Münbiç’te YPG’ye sağladığı koruma kalkanını güçlendirme yoluna gidebilir. ABD’nin ikinci seçeneği tercih etmesi daha yüksek ihtimal. Zira ABD Afrin’de korumayı başaramadığı YPG’yi kendi askeri koruması altındaki Münbiç’te de koruyamazsa örgütü kaybedeceğini biliyor. YPG gerçekten de Münbiç’te olası bir Türkiye-ABD uzlaşısı halinde İran/rejim ittifakına yönelmeyi düşünebilir.

Arap nüfusun YPG tepkisi,

Zeytin Dalı harekatı, YPG’nin Münbiç ve Fırat’ın doğusunda Araplarla işbirliğini de kırılgan hale getirecektir. YPG’nin Suriye Demokratik Güçleri (SDG) bünyesinde Arap unsurlarla kurduğu ittifaklar zaten çıkar ve Arap aşiretlerin yerel güvenliklerini garantiye alma motivasyonuna dayanıyor. YPG’nin Arap nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde, meşruiyetinin neredeyse hiç olmadığı biliniyor. Özellikle Münbiç, Suriye krizinin başından bu yana rejim muhalifi kimliği ile öne çıkmış bir şehir ve halen ÖSO içinde de Münbiçliler ağırlıkta. Dolayısıyla YPG’nin Zeytin Dalı harekatı ile ortaya çıkan zaafiyeti, Münbiç içindeki algıları değiştirecektir. Zaten uzun zamandır Münbiç’te halkın bir kısmı, YPG karşıtı gösteriler düzenliyor. Önümüzdeki dönemde bu olaylarda artış yaşanabilir. Münbiç’te YPG’ye karşı harekete geçmek için fırsat kollayan kesimler, Türkiye’nin Münbiç konusunda ciddi olduğunu görmek ve ona göre pozisyonlarını belirlemek istiyor. Zeytin Dalı, Türkiye’nin söylemin ötesinde askeri gücünü kullanma iradesinde olduğunu ortaya koyması ve YPG’nin hiçbir direnme şansının olmadığını göstermesi açısından önemli. Uluslararası baskıların da Türkiye’ye engel olamayacağı ortaya çıkmıştır.

YPG’nin Afrin’de kaybetmesi kadar kaybetme şekli de önemli. Zeytin Dalı’nın ilk aşaması sayılmayacak olursa, neredeyse hiçbir direniş sergileyemeyen, savaşma iradesi kalmamış ve şehir merkezini dahi kaçarak terk eden bir örgüt görüntüsü ortaya çıkmıştır. Bu durum YPG içindeki Suriyeli unsurları, kendilerini PKK’nın bölgesel hedeflerine kurban etmeme yönünde bir sorgulamaya itebilir. Bu durumun doğal sonucu önümüzdeki dönemde YPG içinde PKK kadroları ve Suriyeli unsurlar şeklinde bir ayrışmanın ortaya çıkmasıdır. Bu argümanı destekleyen bir veri, Afrin merkezde YPG’nin nasıl hareket temesi gerektiği konusunda PKK kadroları ile yerel militanlar arasında çıkan görüş ayrılığıdır. PKK liderleri, son güne kadar Afrin’de direnme çağrısı yaparken, Afrin’deki Kandil kadroları savaş seçeneğini zorlarken, yerel militanlar buna uymayıp kaçmayı tercih etmiştir.

Rusya-Türkiye işbirliği daha da artabilir,

Zeytin Dalı Harekatı’nın Kuzey Suriye’de ortaya çıkardığı yeni güç dengesi, Suriye krizinin siyasi çözüm aşamasını da etkileyecektir. TSK ile birlikte Suriyeli muhalifler de kuzeyde giderek güçlenen bir aktör olarak öne çıkıyor. İdlib’de Zeytin Dalı harekatının sonlanması ile yedinci gözlem noktası kuruldu. 12 gözlem noktasının tamamlanması ile İdlib’de en azından orta vadede muhaliflerin kontrolü güvence altına alınmış olacak. Böylece Cerablus’tan başlayarak Cisr eş-Şugur’a kadar uzanan bir alanda ÖSO bölgesi ortaya çıkacak. Türkiye koruması altındaki bu alan siyasi çözüm masasında rejimin taviz vermeye daha açık olmasını sağlayacaktır.

Afrin sonrasında Suriye’deki Türkiye-Rusya işbirliğinin de güçlenmesi beklenebilir. Türkiye, ABD ile Münbiç konusunda anlaşma sağlanamaması halinde kademeli olarak bu şehir üzerindeki baskısını artıracak. Afrin sonrası süreçte Türkiye’nin YPG ile mücadele konusundaki adımları artık daha fazla Rusya desteği alabilir. Zira artık hedefte olan YPG alanları, aynı zamanda ABD nüfuz bölgeleri. Rusya, rejim ve İran ile birlikte Suriye’nin doğusunda ABD ile giderek çatışmacı bir hal alan rekabet içinde. Rejim yanlısı güçler, Deyr ez Zor bölgesinde birkaç kez SDG bölgelerine müdahale etmek istese de ABD’nin sert cevabı ile karşılaştı. Ancak Türkiye’nin de Münbiç üzerindeki baskıyı artırması, ABD’nin daha fazla sıkışması sonucu doğuracağı için söz konusu aktörler tarafından da olumlu karşılanabilir.

YPG’nin Afrin’i kaybetmesi ile Rusya’ya askeri bağımlılığı kalmadı ve örgüt tamamen ABD koruması altına girdi. Ayrıca YPG, Zeytin Dalı harekatına yeşil ışık yakması nedeniyle Rusya’yı da sorumlu tutuyor. Bu nedenle yakın vadede Rusya-YPG ilişkilerinde de kırılma yaşanması muhtemel ve bu da Türkiye’nin Rusya ile işbirliği zeminini güçlendirecek, Türkiye-ABD gerginliğini artıracaktır.

Rusya Afrin konusunda Türkiye’ye karşı büyük ölçüde destekleyici bir tavır aldı. Ancak aynı durumun Suriye’deki müttefikleri İran ve rejim açısından da geçerli olduğunu söylemek mümkün değil. Hatta İran’ın Afrin konusundaki tavrı nedeniyle Rusya’ya tepkili olduğu söylenebilir. Bunun en net işareti Zeytin Dalı Harekatı devam ederken rejim yanlısı ve İran destekli milis güçlerin YPG’ye destek olmak için Afrin’e girmesi oldu. Muhtemelen bu adım Rusya’nın bilgisi dahilinde ancak onayı ve desteği ile gerçekleşmedi. Rusya’nın Türkiye ile İran/rejim arasında tarafsız kalması askeri üstünlüğü elinde bulunduran Türkiye’yi öne çıkardı ve Türkiye YPG’lilerin yanı sıra ona destek veren Şii milis unsurları da hedef aldı. Dolayısıyla İran’ın hamlesi tamamen boşa çıktı. Rusya’nın bu tavrında Türkiye ile Suriye dışında da sürdürülen işbirliğinin rolü önemli. Ancak Rusya muhtemelen Suriye’de güçlenen İran’a karşı Türkiye’nin dengeleyici gücüne de ihtiyaç duyuyor. Zira Afrin’deki tablonun bir benzeri İdlib’de yaşanıyor. İdlib’de gözlem noktalarını kurmak için ilerleyen Türk ordusu İran destekli milislerin saldırılarına maruz kalırken Rusya’nın gözlem noktalarının kurulmasını desteklediği görülüyor.

Suriye'nin kuzeyinde yeni güç dengeleri,

Zeytin Dalı Harekatı’nın sonuçları muhtemelen İran ve rejimin kaygılarını daha da artıracaktır. Artık Türkiye ÖSO ile birlikte Halep’teki rejim bölgeleri üzerinde daha fazla baskı uygulyabilir konuma geldi. Astana süreci nedeni ile taraflar arasında çatışma beklentisi bulunmasa da her iki taraf birbirlerinin niyetlerine güvenmiyor. İran özellikle kendisine bağlı milis güçlerin kontrolündeki Nubul ve Zehra yerleşimlerinin tehdit altına girdiği düşüncesi içinde olabilir.

İran ve rejimin YPG/PKK’ya dönük tavrında ise örgütün bundan sonra Münbiç ve Fırat’ın doğusunda nasıl bir yol takip edeceği belirleyici olacak. Mevcut ittifaklar üzerinden bakıldığında Türkiye’nin Münbiç ve Fırat’ın doğusunda baskısını arttırması, bu aktörler tarafından olumlu karşılanacaktır. Ancak ABD tehdidinin başka bir tehdit olarak gördüğü ÖSO ile ikamesi de tercih edilmeyecektir. Münbiç ve Fırat’ın doğusunda ABD-YPG ittifakının devamı Türkiye-İran koordinasyonu için zemin hazırlayabilir. Ancak İran ve rejim bundan ziyade YPG’yi kendi kamplarına çekmek isteyebilir. Bu işbirliği imkanı olduğu Afrin’de görüldü. ABD’nin Suriye’de öncelikli tehdit olarak gördüğü Şii milislerin YPG’li militanlarla birlikte fotoğraf vermesi, ABD’de bazı şüpheler uyandırmıştır. ABD, YPG’yi Münbiç’te de koruyamazsa örgütün İran eksenine kayması olasılığının farkında olabilir. Böylesi bir senaryo Türkiye-ABD yakınlaşmasını beraberinde getirecektir. Türkiye ise ittifaklarını nasıl belirleyeceği konusunda çok net. Türkiye açısından YPG ile birlikte hareket eden her aktör tehdit olarak değerlendirilecek.

[Oytun Orhan Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (ORSAM) uzman olarak çalışmaktadır]

https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/zeytin-dali-harekatinin-muhtemel-siyasi-sonuclari/1097198


***

Türkiye yi Yönetenler Bunlara Niye Sessiz

Türkiye yi Yönetenler Bunlara Niye Sessiz


Cahit Armağan Dilek  
14 Aralık 2018


      Kendimi tekrar etme pahasına yazmaya ve uyarmaya devam edeceğim. 
Çünkü geri dönülemez bir noktaya çok yaklaştık.

Nedir bu? 
Türkiye’nin dört bir tarafının farklı düzlemlerde değişik mekanizmalarla kuşatılması.

Türkiye’nin sanki karar alamıyormuş gibi sözde hızlı karar alma bahanesi ön plana çıkarılarak hükümet sisteminin değiştirilmesi algısıyla rejiminin değiştirilmesi kötü gidişi hızlandırmıştır.Çünkü 24 Haziran’dan bugüne kadar yaşananlara bakıldığında Türkiye’nin yönetişim sorunu yaşadığı ve yönetilememe sarmalına girdiğini görüyoruz.

İçerideki bu yönetişim sorunuyla birlikte çevremizdeki kriz noktalarına dikkat çeken yazılar yazdım. Bu krizler düzleminde (İran, Irak, Suriye, Doğu Akdeniz, Ege, Karadeniz, Ermenistan) Türkiye’nin inisiyatifini ve kozlarını kaybettiğini, hareket serbestisinin kaybolduğunu ve sınırlarının içine çekildiğine işaret ettim.

Türkiye’yi kuşatmayı yönelik diğer hamleler ittifaklar düzleminde geliyor. Başlangıçta İslam Ordusu adı altında bizim de yer aldığımız ancak son dönemlerde Arap NATO’su olarak anılan oluşum Ortadoğu Stratejik İttifakı adı altında fiiliyata evriliyor. Kuruluşun en somut adımı Ocak 2019’da Vaşington’da Körfez ülkeleri ile Mısır ve Ürdün’ün katılımıyla yapılacak.  Burada can sıkıcı olan bu ittifakın ayak izlerinin şimdiden hem ekonomik hem de askeri Fırat’ın doğusunda PKKistan oluşunda rol almaya başlaması. Suudi ve BAE askerleri PYD bölgesinde dolaşmaya başladı bile.

Bunun yanında Yunan-Rum medyasından sonra İsrail medyası da zaten bir süredir açığa çıkmış olan bölgedeki Türk-Rus ortaklığına  karşı koymak için bölgesel dörtlü ekseni ya da ittifakı somut olarak yazmaya başladı. Tel Aviv'de ABD'nin Ortadoğu'da özellikle Suriye ve Kıbrıs'ta özellikle Türkiye ve Türk-Rus ortaklığının geliştiği karşı olacak GKRY ve Yunanistan'ı bir araya getirecek 'bölgesel eksen' kurmak için harcadığı çabaları dile getiriyorlar.

Doğu Akdeniz’de 4’lü olarak başlayacak ve enerji paylaşım temelli başlayan bu ittifakın askeri ittifakı dönüşmesi büyük olasılık gözüküyor. Bu ittifakın Mısır, Lübnan, Ürdün ve Fransa’yı da kapsamı bekleniyor.

Benim önceki yazılarımda Kıbrıs’ı merkeze alması itibariyle Rum NATO’su olarak tanımladığım bu askeri ittifak oluşumuna Türkiye tepkisiz ve sessiz kaldı. Türkiye Doğu Akdeniz’de kendisine karşı bir askeri ittifak oluşumun ne kadar farkında şüpheli!

Rusya ise sert tepki gösterdi ABD ve GKRY’yi Kıbrıs’ı askerileştirmemesi için uyardı. Çünkü ABD Kıbrıs’ta askeri üs kolaylıkları edinme ve konuşlanma hamlelerini sıklaştırdı. Bu askeri ittifak Türkiye’ye karşı Yunan-Rum ikilisine güvence sağlarken ABD’nin de Doğu Akdeniz ile Tartus-Lazkiye’deki Rus askeri konuşlanmasını yakın takibe ve baskıya alma maksadına destek sağlayacak.

Bunun bir ileri safhası ABD’nin Arap NATO’suyla Doğu Akdeniz’de Kıbrıs merkezli yeni askeri ittifakı birleştirmek en azından koordineli hareket etmesini sağlamak. Hedef Türkiye’yi Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’da sınırlarının dışına burnunu çıkarmasını önlemek.

Diğer bir kuşatma alanı ise Türkiye’nin sürüklendiği müzakere süreçleri.

Kıbrıs’ı tamamen ilhak etmeyi nihai hedef belirlemiş Yunan-Rum ikilisiyle müzakereyle sonuç alınacağına halen inanmak! Ege’de adlarımızı işgal eden, Ege’yi Yunan gölü haline getirmeye ant içmiş, anlaşmaların hilafına adları silahlandıran, Taşoz adası civarında olduğu gibi gayrimeşru petrol çıkaran Yunanistan ile “inkişafi görüşmeler” ile boşa kürek çekip Yunan’ın ekmeğine yağ sürmeye devam ediyoruz.

Hiç farkında değiliz ama Türkiye Suriye’de de bir müzakere sürecine çekiliyor. Suriye’nin yeni anayasası ve yeniden inşası gibi siyasi süreç Türkiye’yi PYD/YPG’nin etkin aktör olduğu Fırat doğusundaki yerel yönetimle ilişkiye yönlendiriyor.

ABD’nin Suriye özel temsilcisi Jeffrey’nin Ankara’dan sonra Gaziantep’te ilginç görüşmeler yaptı. Türkiye’nin kontrolündeki PYD muhaliflerinin ABD’nin kontrolüne  terk edilmesi, Fırat’ın doğusunda istikrar faaliyeti altında iş yapan STK’larımızın olduğunun açığa çıkması zaten Türkiye’nin PYD bölgesiyle irtibata geçtiğini göstermez mi?

Jeffrey Türkiye gelmeden Suriye’de de Irak’takine benzer uçuşa yasak bölge oluşturulmasını önerirken, bölgede bunun hazırları devam ederken PYD kaynakları uçuşa yasak bölge ilanının an meselesi olduğunu söylerken bu konunun Türk tarafınca hiç dillendirilmemesi ABD’nin planlarının kabul edildiğini göstermez mi?

Fırat üzerine ve Türk sınırına Arap SDG’lilerin yerleştirilmesi, gözlem noktalarının kurulması, uçuşa yasak bölge ilan edilmesi PYD bölgesinin özerk veya yarı-devlet olarak ilanı demek değil midir? 

Türkiye’yi yönetenler buna niye sessiz?


https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/milli-guvenlik-ve-dis-politika-arastirmalari-merkezi/turkiye-yi-yonetenler-bunlara-niye-sessiz


***

TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN 21 YIL ÖNCE YARATIĞI RUHU., BİZE PUTİN HATIRLATTI.

TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN  21 YIL ÖNCE YARATIĞI RUHU., BİZE PUTİN HATIRLATTI


Aziz Ergen  
25 Ocak 2019


      1989 yılında Van Bahçesaray güneyinde arazi aramasına PKK ile çatışmaya girmiştik. 
Onlar her zamanki gibi hakim yerde biz mahkûm arazi kesiminde bulunuyorduk.

Teröristlerin elebaşı durumunda olan şahıs bize bir mermi atıyor, bizim askerler yüz mermi atıyordu. 
Teröristin vurulma imkânı da yoktu. Yanımızda bulunan Geçici Köy Korucuları sürekli bana ”Komutanım sizin uçaklarınız niye gelip bu tepeyi bombalamaz. Kaç saattir buraya sıkışıp kalmışız” diyorlardı.

Üstelik bir Astsubayımız yaralı bir Astsubayımız şehit olmuştu. Korucuların sürekli sorduğu sorulara karşı her seferinde onları oyalamıştım. ”Merak etmeyin. Devletimiz isterse gelir burayı dümdüz eder” diyerekten sürekli onları avutuyordum. Oysa ne gelen nede giden vardı. Çatışmanın olduğu yer ve saati anında ilgili yerlere bildirmiştim. Niçin yetkili bir amir acilen Ankara Gn. Kur. Hrk. Mrk. ni arayarak yetki aldırtıp Diyarbakır 2’inci Tak. Hava Kuvvetlerinden hava desteği istemezdi. Kimler bağlıyordu yetkililerin elini kolunu? Bölgeden sürekli şehit ve yaralı gönderiliyordu. Yıllar böyle geldi geçti.

Türkiye’deki terör faaliyetlerini Suriye’nin himayesinde Bekaa vadisinden yöneten terörist başı Öcalan eğittirdiği teröristleri gruplar halinde Türkiye’ye göndertiyordu. Şam yönetimi yapılan bütün diplomatik ikazları nedense dikkate bile almıyordu.

Artık bu ihanetlere dur demenin zamanı gelmişti. Dönemin Gn. Kur. Başkanlığı 1998’de her ay yapılan Milli Güvenlik Kurulunda görüşülmek üzere bir rapor hazırlattırır. Raporda terörün ülkemize 100-150 milyar dolara mal olduğunu, 5300 askerin şehit olduğunu, 5500 civarında sivilin hayatını kaybettiğini, 16000 yaralın bulunduğu belirtilerek konunun önemi vurgulanır. Dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman DEMİREL konuya sahip çıkarak Suriye’ye yönelik direktifleri verir.

Suriye ile ilgili askeri planlar, Dönemin Gn. Kur. Başkanı Org. Hüseyin KIVRIKOĞLU nezaretinde Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Atilla ATEŞ ve ekibi ile birlikte yapılır. Planın içeriği;

“Suriye’nin bütün kuvvetleri Golan Tepeleri ile Lübnan sınırında bulunduğundan Türkiye sınırında sadece bir Tank Alayı(95-100 civarında Tank) kalmıştır. Suriye’de önceden tespit edilen hedefler top atışları ile vurulacak, tanklar ile Suriye ye girilecek, Türk dış politikasının arkasına Türk Silahlı Kuvvetlerin desteğini de koyarak Suriye’ye bir baskı politikası uygulanacaktı.

Bunun için KKK. Org. Atilla ATEŞ Hatay’a giderek terörist başı Öcalan’ı topraklarında barındıran Suriye’yi son kez uyaracak ve Türkiye Cumhuriyeti’nin mesajını verecekti. Eğer Suriye bu uyarıyı da dikkate almazsa plan uygulamaya başlanacaktı. ”

Org. Atilla ATEŞ 16 Eylül 1998’de planlandığı gibi Hatay-Reyhanlı’ya giderek tarihe ışık tutan o konuşmasını yapar.

"Bazı komşularımız bizim iyi niyetimizi, gösterdiğimiz yakınlığı yanlış değerlendirmişlerdir. Apo denilen eşkıyayı kendi ülkelerinde barındırıp, onu destekleyerek Türkiye'yi terör belasına bulaştırmışlardır. Türk milleti artık bu konuda göstereceği iyi niyetin sonuna gelmiştir. Sabrımız tükenmek üzeredir. Sabrımızı taşırmasınlar" diyerek konuşmasını tamamlar.

Bu uyarı, 14 yıldır terör örgütü elebaşına ve PKK’ya kol kanat geren Suriye Devlet Başkanı Hafız ESAD’ı diz çöktürtmüş, Suriye yönetimi terörist başı Öcalan’ı apar topar sınır dışı etmişti.

Suriye sınırında verilen mesaj dünyada o kadar büyük yankı yaratmıştıki, Suriye’den sınır dışı edilen Öcalan’ın iltica talebi Yunanistan, Rusya ve İtalya tarafından ret edilmiş, daha sonra 15 Şubat’ta Türk Özel Kuvvetlerince Kenya‘da yakalanarak Türkiye ye getirilmişti.

Türkiye ile Suriye arasında oluşan bu gerginlik üzerine, dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’ın devreye girmesiyle, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek arabulucu görevini üstlenmiş, sonuçta Suriye ile Türkiye arasında 20 Ekim 1998 tarihinde “Adana Mutabakatı” imzalanmıştır.

20 Ekim 1998 tarihinde imzalanan Adana Mutabakatı gereğince Türkiye PKK’ya destek vermekle suçladığı Suriye yönetimiyle Adana’da masaya oturarak; Suriye’nin teröre destek anlamına gelebilecek eylemlere son verilmesi talebini dile getirmiştir. Bunun sonucunda Adana mutabakatı imzalanmış, iki ülke arasında çıkabilecek bir krizin önüne geçilmiştir.

”Adana Mutabakatı” Misak-ı Milli sınırları düşüncesinde temelini, 1926 yılında yapılan Ankara Antlaşması’na dayandırıyor, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ”Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesiyle Türkiye’nin ve komşu ülkelerinde toprak bütünlüğünü esas alıyordu.

21 Aralık 2010 tarihinde Adana mutabakatı geliştirilerek “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti arasında Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşması”imzalandı. Anlaşmaya göre, Türkiye ve Suriye, başta terör örgütü PKK olmak üzere iki ülkenin güvenliğini ve istikrarını tehdit eden terör ve terör örgütlerine karşı ortak mücadeleyi kapsıyordu.

Bu anlaşma ile Türk hükümetinin eli güçlenmesine rağmen Dış İşleri Bakanlığınca izlenen komşu ülkelerle “sıfır sorun” politikaları sonucunda Türkiye bölgede “sorunsuz kalmadığımız ülke”  konumuna düşmüştür.

ABD’nin bölgedeki BOP projesi kapsamında başlatılan Arap Baharı’nın Suriye’ye sıçraması sonucu, 15 Mart 2011’de başlayan rejim karşıtı gösterilerin ardından iç savaşın başlaması ve Suriye’nin ayaklanmaları bastırma operasyonlarıyla ülkedeki can kayıplarının artması üzerine çok sayıda Suriyelinin bölgeyi terk ederek Türkiye’ye yönelmesi sonucu krizden en etkilenen ülke Türkiye olmuş, Türkiye deki Suriyeli sığınmacı sayısı 3,5 milyonu aşmıştır. Türkiye’nin Suriye’ye karşı politikaları değişmeye başlamıştır.

2011 Yazından itibaren Esad karşıtlarına açıkça destek veren Türkiye, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) mensuplarının Türkiye’de yapılanmasına ön ayak olmuştur. ÖSO, ana üssünü Türkiye’nin Suriye sınırındaki kenti Hatay olarak ilan etti. Lojistik destek verilen ÖSO mensuplarının Türkiye sınırından Suriye’ye geçişine de izin verildi.

Esad,Türkiye’yi “teröristlere para ve silah yardımı yapmakla itham etti. Rusya da Türk hükümetini El Kaidenin eski Suriye kolu El Nusra ve IŞİD’e yardım etmekle suçladı.

Rusya’nın Esad rejimine destek olmak için başlattığı operasyonları sonucu bölgedeki nüfuzu artırması, Ankara’nın Suriye politikasında da belirleyici oldu. Türkiye’nin Rusya’ya yanaşmasında ABD’nin IŞİD’le mücadele kapsamında YPG’ye verdiği desteği artırması da etkili oldu.

Suriye’de Esad’ın ayrılması ve PYD’nin bir “terör koridoru” oluşturmaması gibi kırmızı çizgiler belirleyen Türkiye’nin sekiz yıldır süren kriz boyunca yaşanan kırılmalar nedeniyle Suriye politikası günümüzde çıkmaz sorunlarla karşı karşıya getirmiştir. Bölgede Türk toprağı olan Süleyman Şah türbesi taşıttırılmış, bu esnada Ege denizindeki 18 ada da Yunanistan tarafından işgal edilmiştir.

Türkiye, Fırat Kalkanı Harekâtında olduğu gibi ilgili BM Şartı’nın 51’nci maddesinden kaynaklanan meşru müdafaa hakkına dayanarak gerçekleştirdiği operasyonun “bölgedeki terör bağlantılı tehditler ortadan kaldırılana kadar” süreceğini duyursa da, ABDile Rusya arasında sıkışıp kalmıştır.

15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden bu yana 30 aylık süre içerisinde 18 kez yüz yüze, 38 kez de telefonda olmak üzere toplam 56 kez görüştüğü Rusya Devlet Başkanı Putin, bu kez Türkiye’nin 21 yıldır rafa kaldırmış olduğu “Adana Mutabakatı”nı hatırlatmıştır.

Putin ABD’nin çekilmesiyle ilgili olarak da” Biz Amerika’nın çekilmeyeceğini zaten biliyorduk. Daha öncede Afganistan’dan ve Irak’tan çekilme yolunda kararlar aldığını ama pratikte bunun yaşanmadığını, Suriye’nin kuzeyinden çekilirse de oraya Esad’ın ordusu gelecektir.” demiştir.

Putin Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin oluşturmak istediği “Tampon Bölge”için Türkiye’ye 21 yıl önce eline geçirdiği Jokerini (Adana Mutabakatı)  akıllıca kullandığı sürece tampon bölgenin kesinlikle oluşamayacağını da hatırlatmış oldu.

Şimdi bu Jokeri avantaja çevirmek siyasi iradeye düşecektir.


https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/milli-guvenlik-ve-dis-politika-arastirmalari-merkezi/tc-nin-21-yil-once-yaratigi-ruhu-bize-putin-hatirlatti

***

Dört Tarafımız Türkiyesiz dizayn ediliyor

Dört Tarafımız Türkiyesiz dizayn ediliyor



Cahit Armağan Dilek  
23 Kasım 2018


    Türkiye'nin çevresindeki kriz noktalarında gelişmeler görüntüde Türkiye lehineymiş algısı verse de biraz dikkatli bakıldığında Türkiye'nin nihai hedefini bilmediği senaryolara sürüklendiği görülmektedir. Gelin çevremizde şöyle bir tur atalım.

Katar Dışişleri Bakanının Bağdat ziyaretinde Irak, İran, Katar, Türkiye ve Suriye'yi kapsayan 5 ülkeden koalisyon kurulmasını önerdiği bildirildi. Görünürde olumlu bir haber. Ama böyle bir önerinin Katar gibi batılı doğulu tüm devletlerle gizli iş tutan bir devlet üzerinden gelmesi dikkat çekici.

Katar bunu bir başka devletin yönlendirmesiyle mi yapıyor sorusunun cevabını bulmak gerekir. Trump'ın 2017'de S.Arabistan'daki zirvesinde Ortadoğu Stratejik İttifakı kurulması kararı alınmıştı, başına da Suudileri oturtmuşlardı.

Halbuki böyle ittifaklar bölgenin lider ülkesi Türkiye tarafından organize edilmeliydi. Türkiye'nin bu gücünün olduğu ve kamu görevinde olduğumuz dönemlerde bunun strateji dokümanlarına girmesini de sağlamıştık. Devamı gelmedi. Ancak şimdilerde sadece kimin ne yaptığını takip eder, sıklıkla da şikayet eder durumdayız.

İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, bir körfez ülkesine ait askeri bir gücün Suriye'nin kuzey doğusunda Irak sınırına yakın Deyrezzor’a yerleştiğini bildirdi. Haber henüz teyit edilmedi ancak ABD'nin Suriye'ye Arap gücü konuşlandırma planlarını biliyoruz. ABD Fırat'ın doğusuna Türkiye'den önce Körfez ülkelerini yerleştiriyor olmasın?

Fırat'ın batısında operasyon yapıp kontrol altına aldığımız yerlerin kontrolümüz altında olmadığı haberleri geliyor.

Afrin'de TSK'nın ÖSO ile birlikte Afrin'de hırsızlık, gasp ve çete faaliyetleri yapan Şuheda El Şarkıyye (Doğu Şehitleri) grubuna yaptığı operasyon bir süredir Afrin'de çığırından çıkan işler olduğunu teyit ediyor. Diğer taraftan Zeytin Dalı harekatı sonrası yeniden Afrin'e dönen veya Afrin'de saklanmış YPG'lilerin ÖSO'ya yönelik saldırılarını, yerel halka eziyetlerini de dikkate aldığımızda Afrin'de devam eden çatışmalar başka sıkıntıların habercisi gibi.

Fırat'ın doğusunda PYD'nin Arap aşiretlerle görüşerek Türkiye'nin operasyonlarına karşı yanlarında yer almaya çağırdığı haberleri var. PYD'nin görüşmelerde Türk sınır hattında SDG Arap gruplara Türk sınırında devriye yapmasını hatta sınır güvenliğini Esad yönetimine devredilmesini önerdiği söyleniyor.

PYD'nin bu görüşmeleri ABD'den habersiz yapması mümkün değil. Bu durum Türkiye'nin El Bab'tan sonra Menbic'e yönelmesi üzerine batı ve güney sınır hattına Rus ve Suriye askerlerinin konuşlanmasıyla TSK'nın operasyonunun engellenmesine benzer bir süreci hatırlatıyor.

Yani biz ABD ile Rusya'ya mavi boncuklar dağıtırken onlar arkada bizim Fırat doğusuna operasyon  söylemlerinin de boşa çıkarak başka işler pişiriyor olabilir,.

Suriye liderliğinin ılımlı ve terörist grupların İdlib mutabakatını ihlalini sürekli hale getirmeleri üzerine İdlib'e operasyon kararı aldığı ve gün saydığı yönünde haberler sıklaştı. İran'ın da bu kararı desteklediği, Rusya'nın da operasyonu daha fazla geciktiremeyeceği duyumları geliyor.

Nitekim Rusya Türkiye'nin çok çalıştığını ancak yükümlülüklerini yerine getirmediğini  açıkladı. Savunma Bakanı Şoygu Suriye'deki mevcut durum için iki ülkenin hızlı aksiyon alması gerektiğini söyledi. Yani Rusya'nın sabrı tükenmek üzere.

Ancak Astana garantörlerinin 28-29 Kasım'daki 11. toplantısının bekleneceği ifade ediliyor. İdlib'de de zaman daralıyor.

Kaşıkçı cinayeti nedeniyle yerli yabancı tüm medyanın hedefe oturttuğu Suudi veliaht prens Selman 30 Kasım'da Arjantin'de yapılacak G20 zirvesine katılacakmış. ABD'nin Kaşıkçı raporunu açıklamadan sızdırılan bu bilgi CIA'nın raporu hakkında da .ipucu veriyor. Ve önceki gün Suudi Kral, Prens Selman’ın insan kaynağı geliştirme ve yeni nesli hazırlamaya odaklandığını söyledi. Yani kimse heveslenmesin oğlum kral olacak diyor.

Veliaht prensi G20'de aile fotoğrafında liderlerle el sıkışıp aklanırken göreceğiz galiba. Öyle olursa bu cinayetin esas faturası Türkiye'ye kesilecek gibi.

Batımızda Avrupa Ordusu tartışmaları var. Bu ordunun temeli olacak PESCO anlaşması çerçevesinde AB bir dizi kritik karar aldı. Rum-Yunan ikilisi birçok kritik projede rol almasının yanında sadece ikisinin birliğin ortak istihbarat okulu ile Müşterek Özel Kuvvetler Gücü komutasını projesini üstlenmesi arkalarına aldıkları gücü göstermesi açısından dikkat çekicidir.

Bizimkiler Türkiye'ye rağmen kuş uçmaz, yaprak kıpırdamaz deseler de bölge Türkiye'siz dizayn ediliyor. Türkiye değerli yalnızlığıyla başbaşa bırakılıyor.


https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/milli-guvenlik-ve-dis-politika-arastirmalari-merkezi/dort-tarafimiz-turkiye-siz-dizayn-ediliyor

12 Ocak 2019 Cumartesi

1946-1950 YILLARI ARASINDA AYDIN’DA SİYASAL YAŞAM BÖLÜM 41

1946-1950 YILLARI ARASINDA AYDIN’DA SİYASAL YAŞAM BÖLÜM 41



1950 seçimleri tam serbesti ve esit sartlar altında ama bir o kadar tansiyonu yüksek bir kampanya döneminden sonra gerçeklesmistir. 
Bu seçimlerde öncekilerin tersine katılım oranının çok yüksek oldugu görülmüstür. Türk halkının güven duydugu kosullarda bilinçli oy kullanabilecegini kanıtlayan ilk büyük seçimdi. 
Tek Parti iktidarında yapılan seçimlerin isin dogasından kaynaklanan sebeplerle bu denli heyecanlı geçmemistir. Aydın ili bu süreçte tarihinde sahit olmadıgı renkli olaylara sahne olmustur. Çogunlukla siyasi partiler arası rekabetten kaynaklanan nedenlerle Aydın ili büyük bir kalkınma hamlesine ugramıstır. 

1950 genel seçimlerinde CHP’nin kazandıgı iller Ankara’nın dogusunda kalmıstı 
ve bu illerin toplum dokusu asiretlere dayanmaktaydı. Bu bölgelerde CHP’ye baglı asiret reisleri, toprak agaları ve esraf halkın özgür iradesiyle kullanması gereken oyları denetlemislerdir. Ancak Aydın ilinde halk biraz daha bagımsız dokuya sahipti. Meydana gelen sosyal ve siyasal olaylardan ve ekonomik sıkıntılardan ilk etkilenen illerden birisi Aydın’dı. Biz bu çalısmamızda 1950 seçimlerini direk etkileyen Aydın ilinin sosyal ve ekonomik yapısını çok ayrıntılı bir sekilde ele aldık. Çalısmamızı önemli kılan nedenlerden birisi de budur. 
Bu tez çalısması sonucu Türkiye’de çok partili yasama geçis sürecinde iktidar ve muhalefet arasında yasanan en çetin mücadelelerin geçtigi illerden birisinin Aydın oldugu tarafımızdan belirlenmistir. Ankara’da meydana gelen siyasi gelismeler anında Aydın’ı etkilemis, Aydın ilinin buna verdigi tepki diger illere de hızla yayılmıstır. Aydın’ı çok partili yasama geçis döneminde bu denli etkili kılan ilin tüm sosyal ve ekonomik dinamikleri ortaya konmustur. 

Tarafımızdan yapılan literatür çalısmasında çok partili yasama geçis sürecini 
yerel boyutta ele alan tezimize benzer bir çalısmaya rastlayamadık. Bu nedenle 
tezimizin sahasında önemli bir boslugu dolduracagı düsüncesinde oldugumuzu ve bu konuda yapılacak çalısmalara ihtiyaç duyuldugunu belirtmeliyim. 

KAYNAKÇA 

Arşiv Kaynakları: 

Başbakanlık Devlet Arsivleri Genel Müdürlügü Cumhuriyet Arşivi 

BCA/490.01/139.560.1. 
BCA/490.01/233.718.2. 
BCA/490.01/233.918.2. 
BCA/490.01/245.973.1. 
BCA/490.01/245.974.1. 
BCA/490.01/291.1170.1. 
BCA/490.01/824.261.1. 
BCA/490.01/825.263.1. 
BCA/490.01/825.974.1. 

TBMM 

Düstur, Tertip 3, c.XXIII. 
Resmi Gazete s. 5010(19.01.1942) k.s.247, kn.2/17141,(13.01.1942). 
TBMM ZC, D.5, C.26, I.3(28.06.1938),TBMM. 
TBMM ZC, D:6, C.8, I.1,(18.01.1940),TBMM. 
TBMM Tutanak Dergisi, D.7,c.17,T.2(29.5.1945), TBMM. 
TBMM Tutanakları Dergisi D. 8, c.I (14.8.1946), TBMM. 
TBMM, TBMM Üyelerine Ait Sicil Defterleri, VIII. Dönem, Zarf No:6, Defter No:93, 96, 97, 98, 99, 101, 102, 103, 105, 106, 107, 108,109, 110. 

GAZETELER 

Aksam 
Anadolu 
Cumhuriyet 
Demokrat zmir 
Halkın Sesi 
Hizmet 
Tasvir 
Ulus 
Vatan 
Yeni Asır 

Diger Arşiv Belgeleri 

Aydın, İncirliova, Erbeyli İlkögretim Okulu, 1 ve 2 Numaralı Ögrenci Kütükleri (1933-1953). 

Sözlü Kaynak 

Kadir Özden, 1932-Bozdogan, Güvendik Köyü Dogumlu. 
Mehmet Göçen,1930-Kavaklıdere Dogumlu. 
Mustafa Budaklı, 1934-Aydın, Çakırbeyli Köyü. 
Necati Özçöllü, 1924 Aydın Dogumlu. 
Sadettin Demirayak, Eski Aydın Senatörü. 
Mustafa Kemal Yılmaz, Eski Aydın Milletvekili. 
Ünal Uyguç, Eski Bakanlık Danısmanı. 

TEZLER 

Bal (Akkasoglu), D. (2001) Demokrat Parti’nin Kurulus Çalısmaları ve Çok Partili 
Siyasi Yasama Katkıları/1930–1950,. Basılmamıs Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniv. Sos. Bil. Ens.: Ankara.

Çelik, B. (1996), Cumhuriyet Dönemi’nde Aydın’ın Sosyo- Ekonomik Yapısı (1923- 1950), Basılmamıs Yüksek Lisans Tezi, Dokuz eylül Üniv. Atatürk İlk. İnk. Ens.: İzmir 
Çolak, F. (1995) Demokrat Parti’nin zmir’de Kurulusu ve Gelisimi(1946–1950), 
Basılmamıs Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: İzmir. 
Deniz, A. (2002) Kapanıs Sürecinde Türk Ocakları, Basılmamıs Yüksek Lisans Tezi Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü: Konya 
Haytoglu, E. (1994) Millet Partisi-Cumhuriyetçi Millet Partisi-Cumhuriyetçi Köylü 
Millet Partisi (1948-1960), Yayınlanmamıs Doktora Tezi, İzmir Dokuz Eylül 
Üniversitesi Atatürk lkeleri ve nkılap Tarihi Enstitüsü: İzmir. 

Haytoglu, E.(1990) Milli Kalkınma Partisi ve Siyasi Hayatı, Yayımlanmamıs Yüksek Lisans Tezi Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve nkılap Tarihi Enstitüsü: İzmir 
Sönmez, S. (1998) 1946–1950 yılları arasında İktidar-Muhalefet İliskileri Açısından Demokrat Parti’nin İslevi, Basılmamıs Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Ens.: Konya. Tosun, E. (2002) II. Dünya Savası Sonrası Türkiye’de Kültürel Degisimlere Yol Açan İç ve Dıs Etmenler(1945–1960), Basılmamıs Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, İnkılap Tar. Enstitüsü: Ankara. 

Ugur A. (2003), Aydın Sehir Cografyası, Basılmamıs Doktora Tezi, Ankara 
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü: Ankara. 
Yediyıldız, N. (1996) VIII. Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi(1946-1950), 
Basılmamıs Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü: Ankara. Yesil, A. (1992) Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Teskilatlı Muhalefet Hareketi: 
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Doktora tezi, Hacettepe Üniversitesi, Atatürk 
İlkeleri ve İnkılap Enstitüsü: Ankara. 

Yayımlanmış Eserler 

Adnan Menderes’in Konusmaları ve Demeçleri-Makaleleri ( 1991), Cilt:1, Demokratlar Kulübü Yayınları: Ankara. 
Agaoglu, S. (1993) Serbest Fırka Hatıraları, İstanbul. 
Agaoglu, S. (1993) Siyasi Günlük / Demokrat Parti’nin Kurulusu (2. Baskı), Yayına Hazırlayan: Cemil Koçak, İletisim Yayınları: İstanbul. 
Agaoglu S. (1993) Serbest Fırka Hatıraları, İstanbul. 
Agaoglu, S. (1972) Demokrat Parti’nin Dogus ve Yükselis Sebepleri Bir Soru, Baha Matbaası: İstanbul. 
Ahmad, F. (1999) Modern Türkiye’nin Olusumu (2.baskı), Kaynak Yayınları: İstanbul. 
Ahmad, F. (1996). Demokrasi Sürecinde Türkiye 1945-1980(2. Baskı), Hilal Yayın: İstanbul. 
Ahmad F., Bedia T. (1976) Türkiye’de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi (1945-1971), İstanbul. 
Akandere, O. (1998) Milli Sef Dönemi Çok Partili Hayata geçiste Rol Oynayan İç ve Dıs Tesirler (1938-1945), İz Yayıncılık: İstanbul. 
Akkerman, C. (1950) Demokrasi ve Türkiye’de Siyasi Partiler Hakkında Kısa Notlar, Ankara. 
Aksin, S. (1995) Osmanlı Devleti Tarihi/1600–1908(4. Basım), C: 3 Cem Yayınları: İstanbul. 
Aras, Tevfik R. (1968) Görüslerim, II. Kitap, İstanbul. 
Armagan S. (1978) Memleketimizde İlk Parlamento Seçimleri, Kanun-i Esasi’nin 100. Yılı Armaganı, Ankara. 
Armaoglu F. (2000). 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi/1914-1995(13. Baskı), Alkım Yayınları: İstanbul. 
Atatürk, Mustafa K. (2005) Nutuk, Afa Yayınları: İstanbul. 
Avcıoglu, D. (1997). Türkiye’nin Düzeni, Dün-Bugün-Yarın, I. Kitap, Tekin Yayınları: İstanbul. 
Aybars, E. (2000) Atatürkçülük ve Modernlesme, Ercan Kitabevi: İzmir. 
Aydemir, Sevket S. (1968) II. Adam(1938–1950), C: 2, İstanbul. 
Aydın İl Yıllıgı, (1967). 
Aydın İl Yıllıgı, (1973). 
Baglum, K. (1991) Anıpolitik 1945-1960, Bilgi Yayınevi: İstanbul. 
Barutçu, Faik A. (1977). Siyasi Anılar(1939-1945), İstanbul. 
Basar, Ahmet H. (1981) Atatürk’le Üç Ay ve 1930’dan sonra Türkiye(2. Baskı), Ankara. 
Basgil, Ali F. (1966) 27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri, Çev. Av. M. Ali Sebük ve Av. İ. Hakkı Akın, İstanbul. 
Bayar, C. (1986) Basvekilim Adnan Menderes, Derleyen: İsmet Bozdag, Tercüman Gazetesi: İstanbul. 
Bayazıt, M. T. (1992) İzmir Basınında Demokrasi Mücadelesi (1923-1950), İzmir. 
Birand, Mehmet A., Dündar, C. Çaplı, B. (1995). Demirkırat Bir Demokrasinin Dogusu (7. Baskı), Milliyet Yayınları: İstanbul. 
Boratav, K. (1982). Türkiye’de Devletçilik, Ankara. 
Burçak, Rıfkı S. (1979) Türkiye’de Demokrasiye Geçis(1945-1950), Olgaç Matbaası: Ankara. 
Candar, N. C. (1961) Aydın’da Demokrasi Mücadelesi, Karınca Matbaası: zmir. 
CHP Aydın İl Kongresi Zabıtları (1949). CHP Basımevi: Aydın. 
CHP Aydın Aydın İl Kongresi (1948) CHP Basımevi: Aydın. 
CHP Büyük Kurultayı Zabıtları (1939), Ulus Basımevi: Ankara. 
Çavdar T. (1983) Halkevleri, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C: IV İletişim Yayınları: İstanbul. 
Demirel, A. (1994) Birinci Meclis’te Muhalefet İkinci Grup, İletisim Yayınları: İstanbul. 
Demokrat Parti Tüzük ve Programı (1946) Galata Merkez Basımevi: İstanbul. 
Deringil, S. (1994). Denge Oyunu, Tarih Vakfı Yurt Yayınları: İstanbul. 
DİE (TÜİK) Genel Nüfus Sayımı Sonuçları (1945) 
Dumont P. (1995) Osmanlı mparatorlugu Tarihi II, Cem Yayınları: İstanbul. 
Erer, T. (1965) Yasakçılar, Toker Matbaası: İstanbul. 
Erer, T. (1964). Türkiye’de Parti Kavgaları, Düsünen Adam Yayınları: İstanbul. 
Erkanlı, O. (1972). Anılar Sorunlar Sorumlular, Baha Matbaası: İstanbul. 
Erkin, Feridun C. (1980) Dısislerinde 34 Yıl Anılar Yorumlar, C.I, Ankara. 
Erkin, Feridun C. (1968) Türk-Sovyet liskileri ve Bogazlar Meselesi, Ankara. 
Erogul, C. (1970). Demokrat Parti (Tarihi ve deolojisi), Ankara Üniv. Siyasal Bil. Fak. Yayınları: Ankara. 
Esmer,Ahmet S., Sander O. (1974) Olaylarla Dıs Politika (1919–1973), TTK: Ankara. 
Fersoy, Cemal O. (1971), Bir Devre Adını Veren Basbakan Adnan Menderes, Maytas Yayınları: İstanbul. 
Giritlioglu, F. (1965), ‘Türk Siyasi Tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin Mevkii’, Ay yıldız Matbaası: Ankara 
Gologlu, M. (1982) Demokrasiye Geçis (1946-1950), Kaynak Yayınları: İstanbul. 
Gologlu, M. (1974) Milli Sef Dönemi (1939-1945), Ankara. 
Gologlu, M. (1972) Devrimler ve Tepkileri (1924-1930), Basnur Matbaası: Ankara. 
Göçek, Fatma M. (1999) Burjuvazinin Yükselisi mparatorlugun Çöküsü, İstanbul. 
Gönlübal M., Cem S. (1974) Olaylarla Türk Dıs Politikası, AÜSBF Yayınları: Ankara. 
Gönlübol M., Ülman A. H. (1996) Türk Dıs Politikası’nın Yirmi Yılı, C.XXI, AÜSCFD:Ankara. 
Günes, G. (2006). Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın Aydın’da Teskilatlanması ve 1930 
Belediye Seçimleri Üzerinde Olusan Tartısmalar, Tarih Arastırmaları Dergisi, C:XXV, 
Ankara Üniversitesi DTCF: Ankara. 
Günes, G. (2006) Atatürk ve Aydın, Aydın Ticaret Odası Yayınları: Aydın. 
Günes, G. (2004) Atatürk’ün Nazilli Seyahatleri ve Seyahatlerin Yarattıgı Sonuçlar, 
Atatürk Haftası Armaganı 10 Kasım 2004, Genelkurmay ATASE Yayınları: Ankara. 
Günes, G. (2003) Cumhuriyetin lk Yıllarında Aydın, Tarih ve Toplum Dergisi, İstanbul. 
Günes, G. (2002) Türkiye’de Savas Ekonomisi ve Toplumsal Yasama Etkileri, Türkler Ansiklopedisi, C: XVII, Türkiye Yayınları: Ankara. 
Hacıpasaoglu, S. (1997) Politika, Ceylan Matbaası: İstanbul. 
Haytoglu, E.(1992) Milli Kalkınma Partisi Kurucusu Nuri Demirag’ın Hayatı ve 
Projeleri, Çagdas Türkiye Tarihi Arastırmaları Dergisi, Cilt I, Sayı 2, Dokuz Eylül 
Üniversitesi, Atatürk İlke ve İnkılâpları Enstitüsü: İzmir, 
İnan, S. (2006) Muhalefette Adnan Menderes, Liberte Yayınları: İstanbul. 
İncioglu, Nihal K. (1992) Türkiye’de Çok Partili Sisteme Geçis ve Demokrasi 
Sorunları, Tarih ve Demokrasi, Tarık Zafer Tunaya’ya Armagan, Cem Yayınevi: İstanbul. 
İnönü İ. (1987) Hatıralar, C: II, Ankara. 
İsmet İnönü’nün Söylev ve Demeçleri(1919-1946) (1946), İstanbul. 
Lewis, B. (1984). Modern Türkiye’nin Dogusu, TTDK Yayınları: Ankara. 
Kabasakal, M. (1991). Türkiye’de Siyasal Parti Örgütlenmesi (1908-1960), Tekin Yayınları: İstanbul. 
Karpat, K. (1976) Türk Demokrasi Tarihi, İstanbul Matbaası: İstanbul. 
Kili, S. (1983) Atatürk Devrimi Bir Çagdaslastırma Modeli, Ankara. 
Kili, S. (1982) Türk Anayasaları, Tekin Yayınevi: İstanbul 
Koçak, C. (2002) Siyasal Tarih (1923-1950), Türkiye Tarihi 4 Çagdas Türkiye 1908- 1980(7. Basım), Cem Yayınevi: İstanbul. 
Koçak, C. (1996) Türkiye’de Milli Sef Dönemi (1938-1945), Cilt I-II, İletisim Yayınları: İstanbul. 
Kongar, E. (1977) İmparatorluktan Günümüze Türkiye’nin Toplumsal Yapısı, Cem Yayınları: İstanbul. 
Köker, Levent (2000). Modernlesme, Kemalizm ve Demokrasi (6. Baskı), İletisim Yayınları: İstanbul. 
Mardin, S. (1983) Tabakalasmanın Tarihsel Belirleyicileri; Türkiye’de Toplumsal Sınıf ve Sınıf Bilinci, Felsefe Yazıları 5. Kitap: İstanbul. 
Mete O. (1947) Bütün Tafsilat ve Ayrıntılarıyla DP’nin I. Büyük Kongresi, İstanbul. Okyar, A. F. (1987) Serbest Fırka Nasıl Dogdu ve Nasıl Feshedildi, İstanbul. 
Öner, K. (1948). Siyasi Hatıralarım ve Bizde Demokrasi, İstanbul. 
Öymen, Ö. (1986) Bir İhtilal Daha Var, İstanbul. 
Özdemir, H. (2002) Siyasal Tarih (1960-1980), Türkiye Tarihi 4, Çagdas Türkiye 1908-1980 (7. Baskı), Cem Yayınevi: İstanbul. 
Özgüldür, Y. (1993) Türk-Alman İliskileri 1923–1954, Genelkurmay Basımevi: Ankara. 
Öztürk, Adil A. (1999) Türkiye’de Modern Egitimin Gelisimi ve Aydın İli, Aydın Valilik Yayınları: Aydın. 
Parla, T. (1995) Türkiye’de Siyasal Kültürün Resmi Kaynakları Cilt 3 Kemalist Tek- Parti İdeolojisi ve C.H.P’nin Altı Ok’u(2. Baskı), İletisim: İstanbul. 
Ressamoglu, E. L. (1952) Aydın ili Cografi, Tarihi, İktisadi-Ticari, Zirai ve Sınai Çehresiyle Gümüsayak Matbaası: İzmir. 
Sarol, M. (1983), Bilinmeyen Menderes, C:I, Kervan Yayınları: İstanbul. 
Seçkin, H. (1990) Olaylar ve Belgelerle 1946 Seçimleri ve Yakın Demokrasi Mücadelemiz, İstanbul. 
Sencer, M. (1971). Türkiye’de Siyasal Partilerin Sosyal Temelleri, Geçis Yayınları: İstanbul. 
Soyak, Hasan R. (1973), Atatürk’ten Hatıralar, C: II, Yapı Kredi Yayınları: İstanbul. 
Tanyeli, H., Topsakaloglu, A. (1958) İzahlı Demokrat Parti Kronolojisi, İstanbul. 
Tellal, E. (2001) 1945-1960 SSCB’yle İliskiler, Türk Dıs Politikası, Kurtulus 
Savası’ndan Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt 1, Ed. Baskın Oran, İletisim Yayınları: İstanbul. 
Tellal, E. (2001) 1960-1980 SSCB’yle İliskiler, Türk Dıs Politikası, Kurtulus 
Savası’ndan Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt 1, Ed. Baskın Oran, İletisim Yayınları: İstanbul. 
Teziç, E. (1976) Siyasi Partiler, Partilerin Hukuki Rejimi ve Türkiye’de Partiler, Gerçek Yayınevi: İstanbul. 
Teziç, Erdogan(1976). 100 Soruda Siyasi Partiler (Partilerin Hukuki Rejimi ve 
Türkiye’de Partiler), İstanbul: Gerçek Yayınları: İstanbul. 
Timur, T. (2003). Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçis (3. Baskı), İmge Kitabevi: Ankara. 
Toker, M. (1998) Demokrasimizin İsmet Pasalı Yılları Tek Partiden Çok Partiye 1944- 1950 (4. Basım), Bilgi Yayınevi: Ankara. 
Toker, M. (1991) DP’nin Altın Yılları 1950-1954(2. Basım), Bilgi Yayınevi: Ankara 
Toker, M. (1991) Demokrasiden Darbeye 1957-1960, Bilgi Yayınevi: Ankara. 
Toker, M. (1990). Demokrasimizin İsmet Pasalı Yılları (1944-1973), İstanbul. 
Tökin, F. H. (1965). Türk Tarihinde Siyasi Partiler ve Siyasi Düsüncenin Gelismesi, Elif Yayınları: İstanbul. 
Tunaya, Tarık Z. (1952) Türkiye’de Siyasi Partiler 1859-1952, İstanbul. 
Tuncay, M. (1999) Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek Parti Yönetiminin Kurulması 1923- 
1931(3. Basım), Tarih Vakfı Yurt Yayınları: İstanbul. 
Turan, İ. (2000) Türkiye’de Siyasal Kültürün Olusumu, Türkiye’de Politik Degisim ve Modernlesme, Alfa Yayınları: istanbul. 
Turan, S. (2000) nönü’nün Yasamı Dönemi ve Kisiligi, Kültür Bakanlıgı Yayınları: Ankara 
Uran, H. (1959) Hatıralarım, Ankara. 
Uyar, H. (1999) Tek Parti Dönemi ve Cumhuriyet Halk Partisi(2. Baskı), Boyut Yayıncılık: İstanbul. 
Üstel, F. (2004) mparatorluktan Ulus-Devlete Türk Milliyetçiligi: Türk Ocakları 1912- 
1931, İletisim Yayınları: İstanbul. 
Yalman, Ahmet E. (1970). Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim/1922-1947, Rey Yayınevi: İstanbul. 
Yalman, Ahmet E. (1970). Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim/1945-1971, C:4 Rey Yayınları: İstanbul. 
Yesil A. (2002) Türkiye Cumhuriyeti’nde lk Teskilatlı Muhalefet Hareketi: 
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Cedit Nesriyat: Ankara. Yesil, A. (2001) 
Türkiye’de Çok Partili Siyasi Hayata Geçis (2. Baskı), Kültür Bakanlıgı Yayınları: Ankara. 
Yetkin, Ç. (2003) Karsı Devrim/1945-1950(2.Baskı), Otopsi Yayınları: Aydın 
Yetkin, Ç. (1997) Atatürk’ün Basarısız Demokrasi Devrimi: Serbest Cumhuriyet Fırkası, Toplumsal Dönüsüm Yayınları: İstanbul. 
Yetkin, Ç. (1983). Türkiye’de Tek Parti Yönetimi 1930-1945, Altın Kitaplar Yayınevi: İstanbul. 
Yıldız, Z. (2003). Politika Sözlügü, Timas Yayınları: İstanbul. 
Yücel S. (2001). Demokrat Parti, İlke Yayınları: İstanbul. 
Yücel, S. (1997). Demokrat Parti Kongreleri, Emek Maatbası: Ankara. 
Yurt Ansiklopedi, Aydın Maddesi, II. Cilt. 
Zürcher, Erik J. (2002) Modernlesen Türkiye’nin Tarihi(13. Baskı), letisim Yayınları: İstanbul. 
Zürcher, Erik J. (1992) Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Baglam Yayınları: İstanbul. 

EKLER 


Resim 1: Adnan Menderes/1951 yılı (Agaoglu Samet, Arkadasım Menderes kitabından, 1967) 

Resim 2: Ekrem Çiftçi 
Çok partili yasama geçis sürecinde CHP Aydın İl Baskanı Aydın Ticaret Odası Eski Baskanı. (Aydın Merkez Ekrem Çiftçi İlkögretim Okulu Arsivi/2007) 
Resim 3: I, II, II, III, IV, V, VI, VII ve VIII. Dönem Aydın Milletvekili 
Mazhar Germen. (Anadolu, 8 Mayıs 1950) 

Resim 4: VI, VI ve VII. Dönem İzmir Milletvekili ve çok partili yasama geçis 
sürecinde CHP Aydın Bölge Müfettisi olan Hüseyin Hulki Cura. 
(Anadolu, 8 Mayıs 1950) 

Resim 5: II, III ve VIII. Dönem Aydın; V, VI ve VII. Dönem 
Trabzon Milletvekili Mithat Aydın. (Anadolu, 8 Mayıs 1950) 

Resim 6: Çok partili yasama geçis sürecinde Aydın Merkez Baltaköy Demokrat 
Parti’nin en etkili isimlerinden Osman Cerit. (Menderes Akdag Arsivi, 2007) 

Resim 7: 1949 Demokrat Parti Genel İdare Kurulu Bayar’ın Baskanlıgında. 
Birinci sıra soldan itibaren: Fevzi Lütfi Karaosmanoglu, Dr. Saip Özer, Celal 
Bayar, Refik Koraltan, Samet Agaoglu, Celal Ramazanoglu; ikinci sıra: İhsan 
Serif Özgen, Zeki Erataman, Mustafa Haydar Nazlı, Adnan Menderes, Zühtü 
Hilmi Velibese, Refik İnce. (Agaoglu Samet, Arkadasım Menderes kitabından, 1967) 

Resim 8: Adnan Menderes ve Nazilliler Demokrat Parti açılıs töreninde. 
(Bingül Adalıg Arsivi, 2005) 

Resim 9: Çakırbeyli Cinayetine kurban giden Çakırbeyli Köyü DP Baskanı 
Mehmet Budaklı- 1945 Yılı (Menderes Akdag Arsivi, 2007) 

Resim 10: DP Çakırbeyli Köyü Baskanı Mehmet Budaklı ailesiyle birlikte, 1940’lı yıllar (Menderes Akdag Arsivi, 2007) 



Belge 1: Türkiye’de çok partili yasama hangi dıs sartlar altında geçildigine dair. 
(Demokrat İzmir, 22 Agustos 1946) 

Belge 2: Türkiye’de çok partili yasama hangi dıs sartlar altında geçildigine dair. 
(Anadolu, 23 Kasım 1946) 

Belge 3: Etem Menderes’in CHP Aydın l Baskanlıgı görevinden alınmasının 
Aydın’da yarattıgı etkilerle ilgili gazetelerde çıkan haberlerin kimi CHP’lilerce 
yalanlandıgına dair. (BCA/490.01-139.560.1) 

Belge 4: Etem Menderes’in CHP Aydın l Baskanlıgı görevinden alınmasının 
Aydın’daki etkilerini sorusturmak üzere CHP Aydın İl Baskan Vekili Neset 
Akkor’un Ankara’ya çagrılmasına dair. (BCA/490.01-139.560.1) 

Belge 5: Demokrat Parti’ye iktidar tarafından baskı yapıldıgı iddialarına dair. 
(Demokrat İzmir, 13 Temmuz 1946) 

Belge 6: Demokrat Parti’ye iktidar tarafından baskı yapıldıgı iddialarına dair. 
(Demokrat İzmir, 12 Temmuz 1946)  

Belge 7: 21 Temmuz 1946 genel seçimleri için Kemal Gencol’un CHP Genel 
Sekreterligi’ne yapmıs oldugu Aydın milletvekilliligi adaylık basvurusu. 
(BCA/490.01-1170.1) 

Belge 8: 21 Temmuz 1946 genel seçimleri için Eyüp Sahin’in CHP Genel 
Sekreterligi’ne yapmıs oldugu Aydın milletvekilliligi adaylık basvurusu. 
(BCA/490.01-1170.1) 

Belge 9: 21 Temmuz 1946 genel seçimleri için Nedim Müren’in CHP Genel 
Sekreterligi’ne yapmıs oldugu Aydın milletvekilliligi adaylık basvurusu. 
(BCA/490.01-1170.1) 

Belge 10: 21 Temmuz 1946 genel seçimleri için Halit Çayırlı’nın CHP Genel 
Sekreterligi’ne yapmıs oldugu Aydın milletvekilliligi adaylık basvurusu. 
(BCA/490.01-1170.1) 

Belge 11: 21 Temmuz 1946 genel seçimlerinde Aydın bagımsız milletvekili adayı Halit Çayırlı’nın halka dagıttıgı seçim bildirgesi. (BCA/490.01-139.560.1) 

Belge 12: 21 Temmuz 1946 genel seçimlerine iki gün kalan meydana gelen 
Çakırbeyli Cinayeti’ne dair. (Demokrat zmir 20 Temmuz 1946) 


Belge 13: Seçimlerde CHP lehinde çalısmalar yapan Aydın il bürokrat ve 
memurlarının CHP Genel Sekreterligi’nce ödüllendirilmesinin parti müfettisligi 
teklifine dair. (BCA/490.01-139.560.1) 

Belge 14: 21 Temmuz 1946 genel seçimlerini protesto etmek için Aydın’da 
Demokrat Parti tarafından düzenlenen mitinge dair. 
(Demokrat İzmir, 9 Agustos 1946) 


Belge 15: Nazilli Demokrat Parti 1946 yılı kongresine dair. 
(Demokrat zmir, 10 Aralık,1946) 

Belge 16: Aydın’da 1948 yılında yapılan ara seçimlerin Demokrat Parti tarafından boykot edildigine dair. (Anadolu, 17 Ekim 1948) 

Belge 17: Cumhurbaskanı İsmet İnönü’nün Ege gezisi çerçevesinde Aydın’ı 
ziyaretine dair. (Anadolu, 17 Agustos 1949) 

Belge 18: Demokrat Parti’nin 1949 yılı Aydın l Kongresi’ne dair. 
(Demokrat İzmir, 4 Nisan 1949) 


Belge 19: Çok partili yasama geçis sürecinde Aydın Belediye Baskanı Orhan 
Çiftçi’nin bu görevinden istifa ettigine dair. (BCA/490-01.245.974.1) 

Belge 20: 1950 genel seçimlerine yakın kimi bürokratların görevlerine politika 
karısıkları iddialarına dair. (BCA/490.01-245.974.1) 

Belge 21: 6 Mart 1949 tarihinde yapılan Aydın Ortaklar Beldesi belediye seçimine dair. (BCA, 490.01/245.974.1) 

Belge 22: Aydın Ticaret Lisesi Müdürü Mehmet Özmete aleyhinde açılan 
sorusturmaya dair. (BCA/490.01-824.261.1) 

Belge 23: Aydın Ticaret Lisesi Müdürü Mehmet Özmete görevden alındıgına dair. (BCA/490.01-824.261.1) 

Belge 24: Anadolu gazetesi’nin 14 Mayıs 1950 genel seçimleri için CHP Aydın 
milletvekili adaylarını tanıttıgına dair. 
(Anadolu, 8 Mayıs 1950) 

Belge 25: 14 Mayıs 1950 genel seçimleri sonuçlarına dair. 
(Anadolu, 16 Mayıs 1950) 

ÖZ GEÇMİŞİ

Kisisel Bilgiler 

Adı Soyadı : Menderes AKDAĞ 
Dogum Yeri ve Tarihi : Aydın, 19.02.1974 
Egitim Durumu 
Lisans Ögrenimi : Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Egitim Fakültesi Tarih 
Ögretmenligi Bölümü 
Yüksek Lisans Ögrenimi : Adnan Menderes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü 
Tarih Bölümü 
Bildigi Yabancı Diller : İngilizce ve Felemenkçe 
Bilimsel Faaliyetleri : Sosyal Bilimlerin ilkögretim düzeyinde ögretimiyle ilgili 
yayınları var. 
İs Deneyimi 
Stajlar : 
Projeler : 
Çalıstıgı Kurumlar : Milli Egitim Bakanlıgı, Sosyal Bilgiler Ögretmeni 
İletisim 
e-posta Adresi : menderesefe@hotmail.com 
Tarih : 26.06.07 

***