HAKKINDA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
HAKKINDA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Eylül 2019 Perşembe

TÜRKİYE-AB VİZE MUAFİYETİ SÜRECİ VE GERİ KABUL ANLAŞMASI HAKKINDA TEMEL SORULAR VE YANITLARI BÖLÜM 2

TÜRKİYE-AB VİZE MUAFİYETİ SÜRECİ VE GERİ KABUL ANLAŞMASI HAKKINDA TEMEL SORULAR VE YANITLARI BÖLÜM 2




10. Vize muafiyeti süreci ve Geri Kabul Anlaşması ABAD’ın ortaklık hukukuna dayanarak Türk vatandaşları lehine vermiş olduğu kararlara halel getirmekte midir?

Vize muafiyeti süreci Türk vatandaşlarının ortaklık hukuku çerçevesinde kazanmış olduğu haklardan bağımsızdır ve bu haklara halel getirmemektedir. 
Bir başka ifadeyle, vize muafiyeti süreci, ortaklık hukukundan kaynaklanan haklarımızın hayata geçirilmesine, kullanılmasına herhangi bir engel oluşturmamaktadır. 

Nitekim, ortaklık hukukumuzdan kaynaklanan haklar bakımından herhangi bir kaybımızın olmayacağı Geri Kabul Anlaşması’nda açıkça düzenlenmiştir. Geri Kabul Anlaşması’nın 18/2. maddesinde Anlaşma’nın, taraflardan birinin topraklarında yasal olarak ikamet etmiş/etmekte ya da çalışmış/çalışmakta olanların hakları da dâhil olmak üzere, Ankara Anlaşması’nda, ilgili Ortaklık Konseyi Kararlarında ve ABAD’ın ilgili içtihadında öngörülen hak ve yükümlülüklere tam olarak saygı göstereceği belirtilmiştir.


11. Türkiye, vize muafiyeti sürecinde, transit vize uygulaması da dahil AB’nin üçüncü ülkelere yönelik vize politikasını uygulamak zorunda mıdır? 

Daha önce başka ülkelerle imzaladığımız vizesiz seyahat anlaşmalarının akıbeti ne olacaktır? 
Türkiye, vize diyaloğu sürecinin temel alacağı Meşruhatlı Yol Haritası’na dercettiği üzere, transit vize uygulaması da dâhil, AB’nin vize politikasına AB’ye tam üye olduğunda uyum gösterecektir. Başka bir ifadeyle Türkiye, çeşitli ülkelerle yürürlüğe koyduğu ikili vizesiz seyahat anlaşmalarını AB’ye tam üye olana kadar muhafaza edebilecektir.

12. Türk vatandaşları için Schengen ülkelerine vizesiz seyahat ne zaman başlayacaktır?

Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması’nda, tarafların, bir diğerinde bulunan ve Anlaşma’da belirlenen şartlara uyan düzensiz göçmen durumundaki üçüncü ülke vatandaşlarını Anlaşma’nın yürürlüğe girmesinden itibaren 3 yıllık bir geçiş süresi sonun-da kabul etmeye başlayacakları öngörülmüştür. Bu çerçevede, Türkiye, ülkesi üzerinden AB ülkelerine yasa dışı yollarla giden üçüncü ülke vatandaşlarını Anlaşma yürürlüğe girdikten 3 yıl sonra geri almaya başlayacak tır. Bu durum, AB üzerinden Türkiye’ye gelecek düzensiz göçmenlerin ilgili AB ülkelerine iadesi için de geçerlidir.

Türkiye, vize muafiyeti sürecini başarıyla tamamladığı ve üçüncü ülke vatandaşlarının geri kabulüne ilişkin uygulamayı başlattığı zaman, (AT) 539/2001 sayılı Konsey Tüzüğü’nde bir değişiklik yapılacaktır. Bu değişiklikle Türkiye, söz konusu Tüzüğün ekinde yer alan ve vize uygulanacak ülkelerin yer aldığı negatif listeden vize muafiyetine sahip ülkelerin bulunduğu pozitif listeye alınacak ve Türk vatandaşları için vize muafiyeti gerçekleşmiş olacaktır. 

Konsey, Türkiye’ye vize serbestisi sağlanmasına yönelik kararını nitelikli çoğunlukla vereceğinden, tüzük değişikliği için tüm AB üyesi ülkelerin onayına gerek bulunmamaktadır.

Dolayısıyla Türk vatandaşlarının İngiltere ve İrlanda hariç AB üyesi ülkelere vize almadan gidebilmeleri Geri Kabul Anlaşması’nın yürürlüğe girmesinden en geç 3-3,5 yıl sonra başlayacaktır. Türkiye’nin Meşruhatlı Yol Haritası ile Geri Kabul 
Anlaşması’ndaki koşulları daha hızlı bir şekilde hayata geçirip, üçüncü ülke vatandaşlarının kabulünü daha öne çekebilmesi durumunda, tabiatıyla vize muafiyeti de buna paralel olarak daha erken başlayabilecektir.

13. Vize muafiyeti ile Türk vatandaşları hangi ülkelere vizesiz olarak girebilecektir? Schengen Alanı’na dâhil olmayan ülkelerin durumu ne olacaktır?

Türk vatandaşlarına vize muafiyeti gerçekleştiğinde, Schengen Alanı’na dâhil olan AB üyesi ülkelere vizesiz olarak gidilebilecektir. 
Henüz Schengen Alanı’na dâhil olmayan Romanya, Bulgaristan, Hırvatistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi AB’nin vize politikasını uygulamak zorunda olduklarından, bu ülkelere de vizesiz seyahat mümkün olacaktır. 

İngiltere ve İrlanda ise, Schengen müktesebatı bakımından sahip oldukları özel durumdan dolayı kendi vize politikalarını sürdürmektedirler. Dolayısıyla, karşılıklı olarak ayrıca bir vizesiz seyahat anlaşması imzalanmadığı takdirde, İngiltere 
ve İrlanda’ya vizesiz giriş mümkün olamayacaktır. Bu çerçevede, Geri Kabul Anlaşması’nın uygulanması ile vizesiz seyahat imkânı arasında oluşturulan ilişki çerçevesinde Türkiye, sadece Türk vatandaşlarına vizeyi kaldıran AB üyesi ülkelerden gelecek iade taleplerini değerlendirecek ve Anlaşma’da belirtilen şartları taşıyanları kabul edecektir. 

Bu husus Meşruhatlı Yol Haritası’na tarafımızdan derecelendilmiştir. 

14. Geri Kabul Anlaşması ne zaman yürürlüğe girecektir?

Geri Kabul Anlaşması, Türkiye ve AB’nin Anlaşma’yı kendi usullerine (Türkiye bakımından TBMM tarafından onaylanması ve Resmi Gazete’de yayımlanması gerekmektedir) uygun olarak onaylamalarını müteakip, akit tarafların birbirlerine onay için gerekli usulleri tamamladıklarını bildirdikleri tarihi takip eden ikinci ayın birinci gününde yürürlüğe girecektir.

Geri Kabul Anlaşması’nın 4. ve 6. maddelerinde ortaya konulan yükümlülükler (üçüncü ülke vatandaşlarının kabul edilmesi) genel anlamıyla Anlaşma’nın yürürlüğe giriş tarihinden 3 yıl sonra uygulanmaya başlayacaktır. Ancak, Türkiye ile ikili geri kabul anlaşması veya benzer düzenlemeleri bulunan üçüncü ülkelerin vatandaşları ve vatansız kişilerin iadeleri için 3 yıllık geçiş süresi beklenmeyecek ve bu kişilerin iadeleri Geri Kabul Anlaşması yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlayacaktır.

Tarafların bir diğerinin ülkesinde düzensiz göçmen durumun-da bulunan vatandaşları bakımından ise Anlaşma, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren geçerli olacaktır. Burada belirtilmesi gereken önemli bir husus, bu durumdaki bir Türk vatandaşı konuyu yargıya taşımışsa, AB’nin bu vatandaşımızı yargı süreci tamamlanmadan iade edemeyeceğine ilişkin bir kaydın vize diyaloğuna temel teşkil edecek Meşruhatlı Yol Haritası’na dercedilmiş olmasıdır.

15. Üçüncü ülke vatandaşlarının Türkiye’ye geri kabulü nasıl uygulanacaktır? 

Geri Kabul Anlaşması’nın üçüncü ülke vatandaşları bakımından yürürlüğe girmesinden sonra, Türkiye üzerinden geçerek AB ülkelerine giden düzensiz göçmenlerin ülkemizden AB üyesi ülkeye geçtiğinin Anlaşma’da belirlenen yöntemlerle belgelenmesi ve bunların Türkiye tarafından değerlendirilip kabul edilmesi durumunda Türkiye’ye iade edilmeleri söz konusu olacaktır. Türkiye’nin AB’nin geri kabul başvurusunu kabul etmemesi durumunda, ilgili kişinin Türkiye’ye iadesi gerçekleşmeyecektir. 

Öte yandan, Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması’nın 7. maddesi uyarınca akit taraflar, Anlaşma kapsamında oluşturulacak Ortak Geri Kabul Komitesi’nin yapacağı düzenleme çerçevesinde geri kabul kapsamında iade edilecek bir kişinin doğrudan menşe ülkesine dönüşünü sağlamak için her türlü çabayı sarf edecektir. Bu hükmün istisnasını sınır bölgesinde yakalananlar oluşturmaktadır. Sınır bölgesinde yakalananlar için “çabuklaştırılmış yöntem” uygulanarak, 3 gün içerisinde yakalayan taraf geri kabul başvurusunda bulunulabilecektir. Çabuklaştırılmış yöntemin uygulanmadığı durumlarda, AB’nin Geri Kabul Anlaşması akdettiği üçüncü ülkelerin vatandaşları Türkiye’ye değil, doğrudan kendi ülkelerine iade edilecektir.

16. AB ülkelerindeki vatandaşlarımızın durumu ne olacaktır? 

Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması, AB ülkelerinde yasal olarak bulunan vatandaşlarımızı hiçbir şekilde etkilemeyecektir. 

Bir başka ifadeyle, Geri Kabul Anlaşması AB ülkelerinde yasal olarak ikamet eden veya çalışan vatandaşlarımızı ilgilendirmemektedir.

Anlaşma, sadece AB ülkelerinde düzensiz göçmen konumundaki vatandaşlarımız bakımından geçerli olacaktır. Esasen, Anayasamızın 23. maddesi vatandaşlarımızın yurda girme hakkından yoksun bırakılamayacağı hükmünü amirdir. Bir başka ifadeyle, Geri Kabul Anlaşması’ndan önce olduğu gibi, Geri Kabul Anlaşması uygulanmaya başladıktan sonra da, AB ülkelerine yasadışı yollarla giriş yapmış veya AB ülkelerinde ikamet ederken herhangi bir sebeple düzensiz göçmen durumuna düşen vatandaşlarımızın Türkiye’ye iadeleri mümkün olacaktır. 

Burada belirtilmesi gereken önemli bir husus, bu durumdaki bir Türk vatandaşı konuyu yargıya taşımışsa, AB’nin bu vatandaşımızı yargı süreci tamamlanmadan önce iade edemeye-ceğine ilişkin bir kaydın vize diyaloğuna temel teşkil edecek 
Meşruhatlı Yol Haritası’na dercedilmiş olmasıdır. 

17. Türkiye, AB ülkelerinin geri gönderdiği tüm üçüncü ülke vatandaşlarını almak zorunda mı kalacaktır? Türkiye bir “göçmen deposu”mu olacaktır?

Türkiye üzerinden geçerek AB ülkelerine giren düzensiz göç-menlerin Türkiye’ye iade edilmeleri ancak bu kişilerin ülkemizden geçerek AB’ye girdiklerinin tarafımızdan kabul edilmesi durumunda söz konusu olabilecektir. Türkiye’nin, AB’den gelen geri kabul başvurusunu Anlaşma’da belirlenen koşullara/kuralara uygun olmadığı gerekçesiyle kabul etmemesi durumunda ilgili kişinin Türkiye’ye iadesi yapılamayacaktır.

Türkiye’nin sınırlarında, ilgili AB ülkeleri ve Frontex’in de (Avrupa Dış Sınırlarda Operasyonel İşbirliği Yönetimi Ajansı) sınırdaşımız AB ülkelerinde aldığı önlemler sayesinde ülkemiz üzerinden geçerek AB’ye giren düzensiz göçmen sayısında 
önemli düşüş kaydedilmiştir. Frontex’in istatistikleri de bu durumu doğrulamakta dır. Nitekim, Frontex istatistiklerine göre 2011 yılında 57.025 olan ülkemiz üzerinden AB’ye geçen düzensiz göçmen sayısı 2012 yılında yaklaşık % 35 düşüşle 37.224 olmuştur. 

Bu sayının, AB’nin mali desteğini de alarak sınırlarımızın korunması ve güvenliği alanında gerçekleştirilecek iyileştirilmelerle her yıl daha da düşeceği, bir başka ifadeyle Türkiye’nin Geri Kabul Anlaşması çerçevesinde kabul etmek durumunda 
kalacağı düzensiz göçmen sayısının makul seviyelerde kalacağı açıktır. Ayrıca, Türkiye’nin, önümüzdeki dönemde üçüncü ülkelerle ikili geri kabul anlaşmaları akdetmesi ve dil laboratuvarları gibi bazı teknik yatırımları hayata geçirmesi sayesinde AB tarafından ülkemize iade edilecek düzensiz göçmenlerin kaynak ülkelere geri gönderilmeleri söz konusu olabilecektir. 


18. Türkiye, BM Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu “coğrafi sınırlama”yı kaldırmak zorunda kalacak mıdır?

Türkiye, mülteci hukuku alanındaki temel sözleşme olan Mül-tecilerin Hukuki Durumuna İlişkin 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne ve bu Sözleşmenin 1967 tarihli Protokolü’ne (New York Proto-kolü) taraftır. Türkiye, 1951 Cenevre Sözleşmesi’nde yer alan seçimlik hakkını kullanarak “coğrafi sınırlama”yı kabul etmiştir. 

Buna göre, Türkiye, ülkesinin doğusundan gelen sığınmacılara mülteci statüsü tanınmamakta, ancak bu kişilerin BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve Uluslararası Göç Örgütü ile işbirliği içerisinde üçüncü ülkelere yerleştirilmeleri için gerekli çalışmaları yürütmektedir. 

Türkiye, söz konusu coğrafi sınırlamayı kaldırmayı ancak AB üyeliği ile birlikte değerlendirebileceğini Meşruhatlı Yol Haritası’na dercetmiştir. 

19. Geri Kabul Anlaşması ülkemizdeki Suriyelilerin durumunu etkileyecek midir? 

Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması’nın, ülkemizde geçici koru-madan yararlanan ve ülkemizin 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu coğrafi sınırlama nedeniyle mülteci statüsünde değil, “misafir” olarak kabul ettiği Suriye vatandaşlarına etkisi olmayacaktır. Suriye vatandaşları içerisinden, AB ülkelerine yasadışı yollardan girenlerin Geri Kabul Anlaşması çerçevesinde Türkiye’ye iadesi ise, ancak Anlaşma yürürlüğe girdikten üç yıl sonra söz konusu olabilecektir.

20. Geri Kabul Anlaşması’nın ülkemize mali yükü ne kadar olacaktır? AB bu konuda Türkiye’ye mali destek sağlayacak mıdır?

Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması çerçevesinde iade edilecek düzensiz göçmenlerin iade masrafları gönderen ülke tarafından karşılanacaktır. Türkiye’den AB ülkelerine geçtikleri tespit edilerek ülkemize iade edilen düzensiz göçmenlerin geri gönderme merkezlerinde idari gözetim altında tutuldukları süre boyunca barınma ve ülkelerine geri dönüşlerine ilişkin masraflar ise Türkiye tarafından karşılanacaktır. 

Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması’nın yürürlüğe girmesinden bağımsız olarak, Türkiye’de yakalanan ve ülkelerine gönderilmek üzere geri gönderme merkezlerinde tutulan düzensiz göçmenlerin masrafları esasen hâlihazırda da Türkiye tarafından karşılanmaktadır.

Öte yandan, AB’den Türkiye’ye iade edilecek düzensiz göçmen sayısına paralel olarak ülkemizin üstleneceği mali yük de tabiatıyla değişebilecektir. 
Bu mali yükün bir bölümünün Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) vasıtasıyla gerçekleştirilecek projelerle AB tarafından karşılanması söz konusudur. Bu konudaki görüşme ve hazırlıklar sürdürülmektedir. Nitekim, Geri Kabul 
Anlaşması henüz imzalanmamışken başlayan ve önümüzdeki yıl bitirilmesi planlanan bir IPA projesi çerçevesinde, düzensiz göçmenler için ülkemizde geri gönderme merkezleri inşa edilmektedir. Mevcut programlar ve IPA dışındaki finansal araçlardan yararlanmamız amacıyla AB ile yapılan görüşmeler devam etmekte olup, tarafımızdan Meşruhatlı Yol Haritası’na bu konuda kayıt da düşülmüştür. 

21. Geri Kabul Anlaşması’nın uygulanması konusunda ülkemizin hukuki ve idari kapa-sitesi ne durumdadır?

Göç ve uluslararası korumaya ilişkin mevzuatımızın AB ve uluslararası standartlarla uyumunu sağlayan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, 11 Nisan 2013 tarihinde çıkarıl-mıştır. Bu kanunla yabancıların ülkemize giriş, ülkemizde kalış ve ülkemizden çıkışlarına ilişkin iş ve işlemlerin (göç politika-larının belirlenmesine ilişkin çalışmalar da dâhil olmak üzere) tek bir elden yürütülmesine imkân verecek şekilde İçişleri Bakanlığı’na bağlı “Göç İdaresi Genel Müdürlüğü”kurulmuştur. Bahsekonu kanunun, ikamet izinleri, düzensiz göçmenlerin idari gözetimi ve sınır dışı edilmeleri ile uluslararası koruma 
sistemine ilişkin maddeleri Nisan 2014’de yürürlüğe girecektir.

İdarenin etkinliğini artıracak bu yapılanmanın yanı sıra, başta sınırlarımızın elektronik ve termal cihazlarla donatılması olmak üzere, sınır güvenliğinin artırılması, göçmen kabul ve geri gönderme merkezlerinin kapasitelerinin yükseltilmesi, sınır güvenliğinden sorumlu birimlerimizin birleştirilmesi ve/veya daha etkin hale getirilmesi çalışmaları da devam etmektedir. 

Öte yandan, ekonomik gücünün ve siyasi istikrarının yükseli-şine paralel olarak düzensiz göçmenler için sadece bir geçiş ülkesi olmaktan çıkıp, aynı zamanda hedef ülke haline gelen Türkiye’de, düzensiz göçle mücadele çerçevesinde alınacak önlemlerin ve başta sınır güvenliği ve göç yönetimi olmak üzere, Yol Haritası’nda yer alan birçok yükümlülüğün, ülkemizin iç istikrarı, güvenliği ve huzuru bakımından esasen alınması gereken ve almakta olduğumuz tedbirlerle örtüştüğü de göz ardı edilmemelidir.

https://www.ab.gov.tr/files/pub/turkiye_ab_vize_muafiyeti_sureci_ve_geri_kabul_anlasmasi_hakkinda_temel_sorular_ve_yanitlari.pdf

***

TÜRKİYE-AB VİZE MUAFİYETİ SÜRECİ VE GERİ KABUL ANLAŞMASI HAKKINDA TEMEL SORULAR VE YANITLARI BÖLÜM 1

TÜRKİYE-AB VİZE MUAFİYETİ SÜRECİ VE GERİ KABUL ANLAŞMASI HAKKINDA TEMEL SORULAR VE YANITLARI. BÖLÜM 1




1. Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması temelde neleri içermektedir? 
2. Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması tüm AB ülkelerini kapsıyor mu?
3. Vize Muafiyeti Yol Haritası nedir?
4. AB’nin tarafımıza ilettiği Yol Haritası’nda yer alan yükümlülükler nelerdir?
5. Meşruhatlı (Açıklamalı) Yol Haritası’na neden ihtiyaç duyulmuştur?
6. Türkiye-AB vize muafiyeti süreci hangi aşamalardan oluşmaktadır?
7. Vize muafiyeti süreci ile Geri Kabul Anlaşması neden ilişkilendirilmektedir?
8. Vize Kolaylığı Anlaşması ile Vize Muafiyeti Anlaşması arasındaki farklar nelerdir?
9. Türk vatandaşlarının ortaklık hukuku ile kazanılmış hakları bulunmaktayken, neden vize muafiyeti sürecine girilmiştir? 
10. Vize muafiyeti süreci ve Geri Kabul Anlaşması ABAD’ın ortaklık hukukuna dayanarak Türk vatandaşları lehine vermiş olduğu kararlara halel getirmekte midir?
11. Türkiye, vize muafiyeti sürecinde, transit vize uygulaması da dahil AB’nin üçüncü ülkelere yönelik vize politikasını uygulamak zorunda mıdır? 
Daha önce başka ülkelerle imzaladığımız vizesiz seyahat anlaşmalarının akıbeti ne olacaktır? 
12. Türk vatandaşları için Schengen ülkelerine vizesiz seyahat ne zaman başlayacaktır?
13. Vize muafiyeti ile Türk vatandaşları hangi ülkelere vizesiz olarak girebilecektir? Schengen Alanı’na dâhil olmayan ülkelerin durumu ne olacaktır?
14. Geri Kabul Anlaşması ne zaman yürürlüğe girecektir?
15. Üçüncü ülke vatandaşlarının Türkiye’ye geri kabulü nasıl uygulanacaktır?
16. AB ülkelerindeki vatandaşlarımızın durumu ne olacaktır? 
17. Türkiye, AB ülkelerinin geri gönderdiği tüm üçüncü ülke vatandaşlarını almak zorunda mı kalacaktır? Türkiye bir “göçmen deposu” mu olacaktır?
18. Türkiye, BM Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu “coğrafi sınırlama”yı kaldırmak zorunda kalacak mıdır?
19. Geri Kabul Anlaşması ülkemizdeki Suriyelilerin durumunu etkileyecek midir? 
20. Geri Kabul Anlaşması’nın ülkemize mali yükü ne kadar olacaktır? AB bu konuda Türkiye’ye mali destek sağlayacak mıdır?
21. Geri Kabul Anlaşması’nın uygulanması konusunda ülkemizin hukuki ve idari kapasitesi ne durumdadır?


1. Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması temelde neleri içermektedir?

Geri kabul anlaşmaları, genel olarak, bir ülkede veya sınırları belirlenmiş bir grup ülkede yasadışı olarak bulunan kişilerin anlaşma yapılmış kaynak ülkeye veya en son transit geçiş yaptıkları ülkeye geri gönderilmesini düzenler.

Türkiye-Avrupa Birliği (AB) Geri Kabul Anlaşması mütekabiliyet temelinde, Türkiye’de veya AB’ye üye ülkelerden birinde, ülkeye giriş, ülkede bulunma veya ikamet etme koşullarını sağlamayan veya sağlayamaz duruma düşen kişilerin Anlaşma’da belirlenen şartlar ve kurallar çerçevesinde ilgili ülkeye geri gönderilmesini amaçlamaktadır. 

Bu çerçevede:

• Yasadışı yollarla AB ülkelerine giden veya bu ülkelerde bulundukları sırada yasadışı duruma düşen (örneğin, vize süresini geçiren) Türk vatandaşları ve Türkiye üzerinden Anlaşma’ya taraf diğer ülke veya ülke grubuna geçiş yapmış 
üçüncü ülke vatandaşlarının Anlaşma’da belirlenen şartlar ve kurallar çerçevesinde Türkiye’ye geri alınmasını, 
• Yasadışı yollarla AB ülkeleri üzerinden ülkemize gelen veya Türkiye’de bulundukları sırada yasadışı duruma düşen AB üyesi ülkeler ve üçüncü ülke vatandaşlarının Anlaşma’da belirlenen şartlar ve kurallar çerçevesinde ilgili AB ülkesine iade edilmesini düzenlemektedir. 

Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması’nda, tarafların üçüncü ülke vatandaşlarını Anlaşma’nın yürürlüğe girmesinden itibaren 3 yıllık bir geçiş süresi sonunda kabul etmeye başlamaları öngörülmüştür. Buna göre Türkiye, ülkesi üzerinden AB ülkelerine yasa dışı yollarla giden üçüncü ülke vatandaşlarını Anlaşma yürürlüğe girdikten 3 yıl sonra geri almaya başlayacaktır. 

2. Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması tüm AB ülkelerini kapsıyor mu?

Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması tüm AB ülkelerini kapsamamaktadır. Danimarka ile Birleşik Krallık (İngiltere) ve İrlanda’nın durumu farklılık arzetmektedir.

• Birleşik Krallık (İngiltere) ve İrlanda, AB’nin Özgürlük, Gü-venlik ve Adalet Alanı bakımından farklı kurallara tabi olduklarından, AB’nin vize politikası ve akdettiği Geri Kabul Anlaşmaları bu iki ülkeyi doğrudan/kendiliğinden bağlamamaktadır.
• Danimarka ise, Schengen üyesi olduğu için vize muafiye-ti konusunda yapılacak düzenleme bu ülkeyi bağlamaktadır. 
Ancak, Danimarka’nın Schengen sistemine koymuş olduğu çekince bağlamında Geri Kabul Anlaşması bu ülkeye uygulanmayacaktır. 
Bu nedenle, Geri Kabul Anlaşması’nda Türkiye ve Danimarka arasında ayrıca bir geri kabul anlaşması akdedilmesi öngörülmektedir. 
3. Vize Muafiyeti Yol Haritası nedir?Vize Muafiyeti Yol Haritası, AB’nin vize muafiyeti vermek üzere koşulluluk ilkesi çerçevesinde ilgili ülke ile başlattığı görüşmelere temel teşkil eden belgedir. Yol haritalarında, seyahat belgelerinin güvenliği, göç ve sınır yönetimi, kamu düzeni ve güvenliği ile temel haklar gibi alanlarda AB müktesebatına uyum ve etkili uygulamayı içeren koşullar yer almaktadır. 

Vize Muafiyeti Yol Haritası AB Konseyi’nin bilgisi ve onayı dâhilinde Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanmakta ve ilgili ülkeye sunulmaktadır. 
Vize muafiyeti sürecinde, AB tarafı ilgili ülkenin Yol Haritası’nda yer alan koşulları yerine getirip getirmediğini izlemektedir. 
Bu izleme süreci, vize muafiyetinin tanınması bakımından önemlidir. 

4. AB’nin tarafımıza ilettiği Yol Haritası’nda yer alan yükümlülükler nelerdir?

Esas itibari ile Vize Muafiyeti Yol Haritası, seyahat belgelerinin (pasaport vb.) güvenliği, göç yönetimi, kamu düzeni ve güvenliği ile temel haklar gibi vize muafiyeti ve Geri Kabul Anlaşması’nın düzgün bir şekilde uygulanmasıyla ilgili kurallar ve yükümlülükler içermektedir. Bu bağlamda, Yol Haritası’nda;

• Seyahat belgelerinin güvenliği konusunda, pasaportların AB standartlarına uygun olarak hazırlanması (biyometrik pasaport), pasaport, kimlik kartı ve diğer benzeri belgelerin güvenliğinin temin edilmesi,
• Göç yönetimi konusunda, sınırlarda yeterli kontrol ve gözetimin sağlanması, uluslararası koruma ve yabancılarla ilgili işlemlerde AB müktesebatına uyum ve etkili uygulamanın gerçekleştirilmesi, 
• Kamu düzeni ve güvenliği konusunda, örgütlü suçlar, terör ve yolsuzlukla mücadele edilmesi ve bu suçların önlenmesi, bu kapsamda terörizmin finansmanı, insan ticareti ve siber suçlara ilişkin AB müktesebatına uyum sağlanması, cezai konularda adli işbirliği yapılması, kişisel verilerin korunması, 
• Temel haklar konusunda, vatandaşlar arasında ayırım yapılmaması, herkesin serbest seyahat imkânlarından yararlanması, mülteciler ve vatansızların kimlik belgelerine erişimi gibi bazı yükümlülükler yer almaktadır.

Yol Haritası’nda yer alan yukarıda kayıtlı koşulların büyük bir kısmı, başta 6458 sayılı “Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu” olmak üzere, ilgili mevzuatımızda son dönemlerde gerçekleştirilen düzenlemeler ve iyileştirmelerle esasen karşılanmış bulunmaktadır. Ayrıca, başta sınır güvenliği ve göç yönetimi olmak üzere, Yol Haritası’nda yer alan birçok talep ve yükümlülük, ülkemizin iç istikrarı, güvenliği ve huzuru bakımından almamız gereken ve almakta olduğumuz tedbirlerle büyük ölçüde örtüşmektedir.

5. Meşruhatlı (Açıklamalı) Yol Haritası’na neden ihtiyaç duyulmuştur? 

Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan Yol Haritası’nda gerek vize muafiyeti, gerekse Geri Kabul Anlaşması’nın uygulanmasıyla doğrudan ilişkisi bulunmayan ve ülkemizce kabulünün uygun olmayacağı değerlendirilen bazı hususlar tespit 
edilmiştir. Bunun üzerine, AB ile yürütülen müzakereler neticesinde, ülkemizin çekince ve görüşlerinin yer aldığı Meşruhatlı Yol Haritası oluşturulmuştur. AB tarafı ilk kez, vize muafiyeti diyaloğunun meşruhatlı bir yol haritası üzerinden yürütülmesini kabul etmiştir. Meşruhatlı Yol Haritası’na dercedilen belli başlı hususlar şunlardır:

• Türkiye, Mültecilerin Hukuki Statüsüne ilişkin 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne dercettiği, kısaca ülkesinin doğusundan gelecekleri mülteci olarak kabul etmeyeceğine ilişkin “coğrafi sınırlamayı” kaldırmayı ancak AB’ye tam üye olma 
aşamasında değerlendirilebilecektir.
• Türkiye, bazı üçüncü ülkelere transit vizeyi de içeren AB’nin vize politikasını AB’ye üye olduğunda üstlenecektir.
• Türkiye, Yol Haritası’nda sayılan bazı uluslararası anlaşma, sözleşme ve protokollerden sadece vize muafiyeti ve Geri Kabul Anlaşması’nın düzgün işlemesiyle doğrudan ilgisi bulunanlara taraf olacaktır. 

Geri Kabul Anlaşması’nın uygulanmasıyla ilgili olarak, bütçemize önemli yük getirecek konularda AB’nin mevcut mali yardım araçlarıyla sağladıklarının dışında ilave yardım vermesi AB tarafınca değerlendirilecektir. 

6. Türkiye-AB vize muafiyeti süreci hangi aşamalardan oluşmaktadır?

Türkiye-AB vize muafiyeti süreci, AB Konseyi’nin 21 Haziran 2012 tarihinde açıkladığı Sonuç Kararları ile Avrupa Komisyonu’na, nihai hedefi Türk vatandaşlarına yönelik Schengen vizesi uygulanmasının kaldırılması olan vize muafiyeti sürecini başlatma izni vermesiyle fiilen başlamıştır. Aynı tarihte, tarafların Geri Kabul Anlaşması metniyle mutabık olduklarını teyit etmek üzere, anılan Anlaşma parafe edilmiştir. 

Bir sonraki aşamada, Avrupa Komisyonu tarafından Vize Muafiyeti Yol Haritası hazırlanmıştır. Ancak, AB tarafından hazırlanan Yol Haritası’na konuyla doğrudan ilgisi bulunmayan bazı hususlarda talep ve şartlar dercedilmiş olduğunun görülmesi üzerine, AB ile yürütülen müzakereler neticesinde Meşruhatlı Yol Haritası hazırlanmış ve vize diyaloğunun Meşruhatlı Yol Haritası temel alınarak yürütülmesi kararlaştırılmıştır. Bu uzlaşı sonunda, 16 Aralık 2013 tarihinde Geri Kabul Anlaşması imzalanmış ve Türkiye ile AB arasında Vize Muafiyeti Diyaloğu res-men başlatılmıştır. 

Bu sürecin başarıyla tamamlanması halinde, Türkiye, ilgili AB Tüzüğü’nde vize serbestisine sahip ülkelerin bulunduğu pozitif listeye alınacak ve böylece Türk vatandaşları için vize muafiyeti gerçekleşmiş olacaktır. 

7. Vize muafiyeti süreci ile Geri Kabul Anlaşması neden ilişkilendirilmektedir?

AB’nin koşulluluk ilkesi çerçevesinde, komşu ülkeler bakımından teşvik edici bir dış politika aracı olarak benimsediği vize muafiyeti stratejisi, AB’nin Doğu’ya doğru genişleyen sınırlarını düzensiz göçe karşı koruyacak şekilde tasarlanmıştır. Bu çerçevede, yakın coğrafyasındaki ülkelerle geri kabul anlaşmaları imzalaması ve uygulaması AB’nin bu ülkelere vize kolaylığı veya vize muafiyeti tanıma sürecinin bir ön koşulu olarak ortaya çıkmaktadır. Geri Kabul Anlaşması’nın uygulanmasının yanı sıra, yine AB’nin koşulluluk politikasına paralel olarak, sınır denetiminden göç yönetimine, belge güvenliğinden temel haklara kadar geniş bir yelpazede atılacak adımlar neticesinde, o ülke vatandaşlarına önce vize kolaylığı sağlanmakta, sonra da vize muafiyeti verilmektedir. 

8. Vize Kolaylığı Anlaşması ile Vize Muafiyeti Anlaşması arasındaki farklar nelerdir?

AB’nin Batı Balkanlar dâhil üçüncü ülkelerle yürütmüş ve hâlihazırda yürütmekte olduğu vize muafiyeti süreçlerine bakılacak olursa, geri kabul anlaşması koşulu karşılığında önce vize kolaylığı anlaşması yapıldığı görülmektedir. Vize kolaylığı 
anlaşmaları bona fide olarak adlandırılan işadamları, akademisyenler, sporcular vb. gibi belli kategorilerdeki kişilere uzun süreli ve çok girişli vize verilmesini, tüm başvurular için Konsolosluklar tarafından talep edilen belgelerin sayılarının 
azaltılmasını ve standart hale getirilmesini, vize başvuru ücretlerinin düşürülmesini ve vize başvuru sürelerinin kısaltılmasını içermektedir. 

AB, daha sonraki aşamada ilgili ülkeyle vize muafiyeti diyaloğu başlatmakta ve bu ülkelerin yapması gerekenleri içeren vize muafiyeti yol haritaları hazırlamaktadır. 

İlgili ülkenin Vize Muafiyeti Yol Haritası’nda belirtilen kriterleri yerine getirmesi halinde ise, bu ülkeye vize muafiyeti sağlanmaktadır. 
AB’nin vize kolaylığı anlaşmaları imzaladığı ülkelerin hemen hepsine, bu anlaşmaların tümüyle yürürlüğe girmesinden 2-3 yıl sonra vize muafiyeti sağladığı görülmektedir. 

Türkiye açısından konuya bakıldığında, geçmiş tecrübelerimiz ışığında, önce geri kabul ve vize kolaylığı anlaşmalarının imzalanması yerine doğrudan vize muafiyeti görüşmelerine geçilmesi ve Geri Kabul Anlaşması’nın vize muafiyetiyle ilişkilendirilmesi yöntemi tercih edilmiştir. Bir başka ifadeyle, Batı Balkan ülkeleri önce Geri Kabul Anlaşması’nı yürürlüğe koyup vize diyaloğuna girerken, Türkiye Geri Kabul Anlaşması’nı son aşamaya bırakmış olmaktadır. Öte yandan, ülkemiz, vize kolaylığının ülkelerle ikili temelde ele alınmasının daha uygun olacağını değerlendirmiş ve bu konuda çeşitli AB üyesi ülkelerle ikili protokoller imzalamaya başlamıştır. 

9. Türk vatandaşlarının ortaklık hukuku ile ka-zanılmış hakları bulunmaktayken, neden vize muafiyeti sürecine girilmiştir? 

Türk vatandaşlarının Türkiye-AB ortaklık hukuku ile bu hukuk temelinde verilmiş Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) kararları ve üye ülke mahkemeleri tarafından onaylanmış bazı kazanılmış hakları bulunmaktadır. Ancak, ortaklık hukuku sadece iş kurma veya hizmet sunma serbestisinden yararlanmak ve AB ülkelerinde işçi olarak çalışmak isteyen vatandaşlarımızın durumlarını düzenlemektedir. Bu bağlamda yeni kısıtlama getirme yasağı (standstill) çerçevesindeki haklar tüm vatandaşlarımız için değil, sadece belli kategorilerdeki vatandaşlarımız için söz konusu olmaktadır. Ayrıca, ortaklık hukukuna göre standstill kuralı uyarınca tüm AB üyesi ülkeler bakımından farklı kurallar geçerlidir. Bir başka ifadeyle, ilgili AB üyesi ülke Katma Protokolü kabul ettiği tarihte vize uyguluyor idiyse, standstill vize muafiyeti bağlamında anlam ifade etmemektedir. 

Ayrıca, tüm girişimlerimize rağmen ortaklık hukuku çerçevesinde ABAD veya ulusal mahkemeler tarafından vatandaşlarımız lehine verilen kararların, ilgili ülkelerde etkili ve yeknesak bir şekilde uygulamaya geçirilmediği, emsal karar olarak değerlendirilmediği görülmektedir. Buna ilaveten, ABAD’ın Demirkan davasında, AB ülkelerine turizm amaçlı seyahatler de dahil olmak üzere hizmet alma serbestisinin hizmet sunma serbestisi kapsamında değerlendirilemeyeceği hükme bağlanmıştır. ABAD bu kararıyla, ortaklık ilişkisine dayanarak hizmet alma amacıyla AB ülkelerine giden Türk vatandaşlarına vize muafiyetinin sağlanmasının mümkün olamayacağını ortaya koymuştur.

Oysa, AB ile Türkiye arasında yürütülmekte olan vize muafiyeti süreci başarıyla tamamlandığında sadece belli kategorideki Türk vatandaşlarının değil, tüm Türk vatandaşlarının bu aşamada İngiltere ve İrlanda hariç, AB üyesi ülkelere üç aya kadar vizesiz seyahati mümkün olacaktır.

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

17 Eylül 2018 Pazartesi

TÜRKİYE VARLIK FONU YÖNETİMİ ANONİM ŞİRKETİNİN YAPISINA VE İŞLEYİŞİNE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR HAKKINDA KARAR



TÜRKİYE VARLIK FONU YÖNETİMİ ANONİM ŞİRKETİNİN YAPISINA VE İŞLEYİŞİNE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR HAKKINDA KARARIN 
YÜRÜRLÜĞE KONULMASI HAKKINDA KARAR 


Bakanlar Kurulu Karar Sayısı: 2016/9429 

Karar Tarihi: 17 Ekim 2016 

Resmi Gazete Tarihi: 9 Kasım 2016 

Resmi Gazete Sayısı: 29883 




Ekli "Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Yapışma ve İşleyişine İlişkin Usul vc Esaslar Hakkında Karar'ın yürürlüğe konulması; Maliye 
Bakanlığı (Özelleştirme İdaresi Başkanlığı"nın 14/10/2016 tarihli ve 6904 sayılı yazısı üzerine, 19/8/2016 tarihli ve 6741 sayılı Kanunun 3 üncü 
maddesine göre, Bakanlar Kuralu'nca 17/10/2016 tarihinde kararlaştırılmıştır. 

Recep Tayyip ERDOĞAN 

CUMHURBAŞKANI 

Binali YILDIRIM 

Başbakan 

TÜRKİYE VARLIK FONU YÖNETİMİ ANONİM ŞİRKETİNİN YAPISINA VE İŞLEYİŞİNE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR HAKKINDA KARAR 





BİRİNCİ BÖLÜM 

Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve Kısaltmalar 

Amaç ve Kapsam 

MADDE 1 - (1) Bu Kararın amacı, Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin yapışma ve işleyişine ilişkin usul ve esasların düzenlenmesidir. 


Dayanak 

MADDE 2 - (1) Bu Karar, 19/8/2016 tarihli ve 6741 sayılı Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik 
Yapılmasına Dair Kanunun 3 üncü maddesine dayanılarak hazırlanmıştır. 

Tanımlar ve Kısaltmalar 

MADDE 3 - (1) Bu Kararın uygulanmasında; 

a) Alt fon: Türkiye Varlık Fonuna bağlı olarak kurulan her bir fonu, 

b) Fon: Türkiye Varlık Fonunu veya alt fonları, 

c) Fon kuruluş belgesi: Türkiye Varlık Fonuna bağlı olarak kurulacak her bir alt fon için hazırlanan kuruluş belgesini, 

ç) İçtüzük: Türkiye Varlık Fonu içtüzüğünü, 

d) Kanun: 19/8/2016 tarihli ve 6741 sayılı Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu, 

e) KGK: Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunu, 

f) Portföy: Kanunun 2 nci maddesinin üçüncü fıkrası ile 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen varlıklar ile işlemlerin tümünü, 

g) Şirket: Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketini, 

ğ) TMS/TFRS: Türkiye Muhasebe Standartları/Türkiye Finansal Raporlama Standartları ile bunlara ilişkin ek ve yorumları, 

h) TTK: 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununu, 

ı) TVF: Türkiye Varlık Fonunu, ifade eder. 



VARLIK FONU - TÜRKİYE VARLIK FONUNA Hangi şirketler devredildi.?


İKİNCİ BÖLÜM 

Şirketin Faaliyet Esasları 

Şirket ve gerçekleştirebileceği faaliyetler 


MADDE 4 - (1) Şirketin ana faaliyet konusu; Kanunda belirtilen ve proje geliştirme, projeye dayalı kaynak yaratma, dış proje kredisi sağlama, yerli 
ve yabancı ortaklıklar kurma ve diğer yöntemlerle kaynak temini işlemleri de dâhil olmak üzere ikinci fıkrada belirtilen faaliyetleri gerçekleştirecek olan 
TVF ve alt fonların kurulması ve yönetimidir, Şirket bu faaliyetleri çerçevesinde araştırma faaliyetleri ile ulusal ve uluslararası kuruluşlarla 
işbirliği gerçekleştirebilir. 

(2) Şirket, stratejik yatırım planında belirtilen hedeflerin yanı sıra piyasalarda güveni artırıcı adımlar atma hedefi ile likidite, yatırım, risk ve 
getiri tercihlerini dikkate alarak; 

a) Yerli ve yabancı şirketlerin paylarının, Türkiye'de ve yurt dışında kurulan ilıraççılara ait payların vc borçlanma araçlarının, kıymetli madenler ve 
emtiaya dayalı olarak ihraç edilen sermaye piyasası araçlarının, fon katılma paylarının, türev araçlarının, kira sertifikalarının, gayrimenkul sertifikalarının, 
özel tasarlanmış yabancı yatırım araçlarının ve diğer araçların alım satımını, 

b) Her türlü para piyasası işlemlerini, 

c) Gayrimenkul ve gayrimenkula dayalı haklar ile her türlü gayrimaddi hakların değerlendirilmesini, 

ç) Her türlü proje geliştirme, projeye dayalı kaynak yaratma, dış proje kredisi sağlama ve diğer yöntemlerle kaynak temini işlemlerini, 

d) Her türlü ticari ve finansal faaliyetleri, ulusal ve uluslararası birincil ve ikincil piyasalarda gerçekleştirebilir. Şirket tarafından, ulusal yatırımlar ile 
uluslararası alanlarda diğer devletler ve/veya yabancı şirketlerce yapılacak yatırımlara iştirak edilebilir. 

(3) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen faaliyetler Şirket veya iştirakleri tarafından, TVF veya TVF'ye bağlı alt fonlar aracılığıyla da gerçekleştirilebilir. 

(4) Şirketin merkezi İstanbul'dadır. Şirket, yönetim kurulu kararı ile yurt içi ve yurt dışında şube, temsilcilik, irtibat büroları kurabilir, acentelikler tesis edebilir. 

Faaliyet İlkeleri 

MADDE 5 - (1) Şirket, faaliyetlerini yürütürken kurduğu ve yönettiği fonların çıkarlarım objektif iyi niyet, özen ve basiret ilkelerini esas alarak gözetir. 
Bu kapsamda Aşağıdaki ilkelere uyulur. 

a) Şirket ve fon yöneticileri yatırım kararlarında; Kanun, stratejik plan, içtüzük, kuruluş belgesi ve esas sözleşme ile belirlenen yatırım ilkelerine 
uyar. Bu kararlar ile ilgili belgeler en az beş yıl süreyle Şirket nezdinde saklanır. 

b) Şirket ve fon yöneticileri, portföyleri; stratejik plan, içtüzük, kuruluş belgesi ve esas sözleşmesinde belirtilen yatırım stratejisine uygun olarak 
oluşturur ve yönetir. 

c) Fon yöneticileri portföyler için yapılan bir yatırım işleminden dolayı kendi veya üçüncü kişiler lehine komisyon, iskonto ve benzeri menfaat 
sağlayamaz. 

ç) Şirket ve şirket çalışanları portföyde yer alan varlıklar üzerinde, portföy yönetimi amacı dışında, kendi veya üçüncü şahıslar lehine herhangi bir 
hukuki tasarrufta bulunamaz. 

d) Şirket, herhangi bir şekilde yanında çalışan kişilerin, olağan hizmet ilişkisi dışında Şirketin veya TVF'nin imkânlarından yararlanmak suretiyle kendi 
nam ve hesaplarına işlem yapmalarını önleyici tedbirleri alır, 

e) Şirket, yatırıma yönelik araştırma sonuçlarının ve fon yönetimi sırasında elde ettiği bilgilerin fonlardan önce Şirket veya üçüncü şahıslar lehine 
kullanılmasını önleyici tedbirleri alır. 

Şirketin Organizasyon yapısı ve Komiteler 

MADDE 6 - (1) Şirket ve fonlar için gerekli birimler, yönetim kurulu kararı ile oluşturulur. Bu birimlerin görev tanımları ve iş akışları yazılı hale getirilerek 
yönetim kurulu kararı ile onaylanır. 

(2) Şirket nezdinde bir danışma kurulu oluşturulur. Kurul yılda asgari iki defa toplanır. Kurulun fonksiyonu ve çalışma usulleri yönetim kurulu tarafından 
belirlenir. 

(3) Yönetim kurulu kararı ile Şirket nezdinde bir icra kurulu oluşturulabilir. Bu kurulun görev ve yetki sınırları yönetim kurulu kararı ile belirlenir. 

(4) TVF kapsamında kurulacak her bir alt fon için yatırım komitesi oluşturulur. Yatırım komitelerinde, en az bir yönetim kurulu üyesi, genel 
müdür ile bir porttoy yöneticisi yer alır. Bunların dışında şirket içinden veya dışından ilgili alt fonun yatırım stratejisine uygun kişiler de yatırım 
komitelerinde görevlendirilebilir. Yatırım komitelerinin görevleri ve yetkileri TVF içtüzüğü ile ilgili alt fon kuruluş belgesinde belirtilir. 

Şirketin Gelirleri 

MADDE 7 - (1) Şirketin ana gelir kaynakları aşağıdaki şekildedir. 

a) Şirket sermayesinin değerlendirilmesinden kaynaklı gelirler. 

b) Yönetilen fon ve portföylerden tahsil edilen fon işletme ve yönetim ücretleri. 

c) Şirketin diğer faaliyetleri çerçevesinde elde edilen gelirler, 

ç) Diğer gelirler. 

Stratejik Yatırım planına ilişkin esaslar 

MADDE 8 - (1) Şirket ve bağlı şirketleri ile TVF ve TVF bünyesinde kurulacak alt fonları kapsayan üç yıllık stratejik yatırım planı, yönetim kurulu 
tarafından hazırlanır ve Bakanlar Kuruluna sunulur. 

Çıkar Çatışmasının Önlenmesi 

MADDE 9 - (1) Şirket, faaliyetlerini sürdürürken, yönettiği portföylerin çıkarım ve piyasanın bütünlüğünü gözeterek adil ve dürüst davranır. 

(2) Şirket, Çıkar Çatışmalarının önlenebilmesini teminen; 

a) Çıkar çatışmalarını en aza indirecek örgütsel yapılanmayı ve karar alma süreçlerini oluşturur ve gerekli tedbirleri alır. 

b) Kendi personeli arasında, personeli ile yönettiği portföyler ya da yönettiği portföylerin kendileri arasında çıkabilecek çıkar çatışmalarını tanımlar, çıkar 
çatışmalarının önlenmesi için alınabilecek tedbirleri ve çıkar çatışmalarının önlenememesi durumunda izlenecek prosedürleri içeren yazılı çıkar 
çatışması politikasını oluşturur ve bu politika yönetim kurulu kararma bağlanır. 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 

İç Sistemler 

Risk Yönetim sistemi 

MADDE 10 - (1) Şirketin faaliyetleri ile yönetimindeki portföyler için bir risk yönetim sistemi oluşturulur ve buna ilişkin prosedürler yazılı hale getirilir. 
Risk yönetim sistemine ilişkin usul ve esaslar şirket yönetim kurulu tarafından kabul edilerek yürürlüğe konulur. Şirket bünyesinde risk yönetim 
hizmetini sağlayan birim, portföyün yönetiminden sorumlu birimden bağımsız olur. 

İç Kontrol Sistemi 

MADDE 11 - (1) Şirket bünyesinde tespit edilen risklerin de izlenmesine imkân verecek şekilde bir iç kontrol sistemi oluşturulur. İç kontrol sistemine 
ilişkin usul ve esaslar şirket yönetim kurulu tarafından kabul edilerek yürürlüğe konulur. 

İş Akışları ile acil ve beklenmedik durum planı 

MADDE 12 - (1) Şirketin tüm faaliyetlerine ilişkin iş akışları ile acil ve beklenmedik durum planı yazılı hale getirilir ve Şirket yönetim kurulunca 
karara bağlanarak yürürlüğe konulur. 

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 

Şirket Yöneticileri ve Personele İlişkin Hükümler 

Şirketin yöneticilerine ve personeline ilişkin şartlar 

MADDE 13 - (1) Şirket personeli; genel müdür, genel müdür yardımcıları ve ihtisas personeli ile diğer personelden oluşur. 

(2) Şirketin yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile genci müdürü Kanunda aranan şartları taşır. 

(3) Yönetim kurulu, şirket personelinde aranacak şartlan tespit etmeye yetkilidir. 

Personelin uyacağı ilkeler ve sır saklama 

MADDE 14 - (1) Şirketin yöneticileri ve personeli, çalışmalarında ve karar almada gerekli mesleki özen ve titizliği gösterir, çıkar çatışmalarından uzak 
kalır, dürüstlük ve tarafsızlıklarını etkileyebilecek iş ve işlemlerden kaçınır. 

(2) Şirketin yöneticileri ve personeli işleri dolayısıyla öğrendikleri sırları üçüncü kişilere açıklayamazlar ve bu sırları kendilerinin veya üçüncü 
kişilerin menfaatine kullanamazlar. 

BEŞİNCİ BÖLÜM 

Şirketin Tabi Olduğu Yükümlülükler 

Finansal Tablolar ve Bağımsız denetim 

MADDE 15 - (1) Şirket, Şirket tarafından kurulacak diğer şirketler, TVF ve TVF bünyesinde kurulacak alt fonlar, yıllık olarak hazırlanacak finansal 
tablolarının hazırlanmasında KOK tarafından yayımlanan TMS/TFRS'yi esas alır. 

(2) Şirket yönetim kurulu, gerekmesi halinde uluslararası finansal raporlama standartları uyarınca da finansal tablolar hazırlanmasına karar verebilir. 

(3) Şirketin, Şirket tarafından kurulacak diğer şirketlerin, TVF'nin ve TVF bünyesinde kurulacak alt fonların finansal raporlarının bağımsız denetimi, 
sermaye piyasasında bağımsız denetimle yetkili kuruluşlara yaptırılır. 

Denetim 

MADDE 16 - (1) Şirket, Şirket tarafından kurulacak diğer şirketler, TVF ve TVF bünyesinde kurulacak alt fonların denetimi Kanunun 6 ncı maddesinin 
ikinci ve üçüncü fıkralarına uygun olarak yapılır. 

Defter, Kayıt tutma ve Belge düzeni 

MADDE 17 - (1) Şirket, TTK ve 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca tutmak zorunda olduğu defter ve kayıtları tutmak, söz 
konusu belgeleri TTK'mn 82 nci maddesi uyarınca saklamak ve faaliyetlerine ilişkin muhasebe kayıt ve işlemlerinde tabi olunan diğer 
düzenlemelere uymak zorundadır. Şirket yönetim kurulu, işin mahiyetinin gerektirdiği diğer defter ve kayıtların tutulmasına karar vermeye, bunlara 
ilişkin iş akışlarını ve prosedürleri oluşturmaya yetkilidir. 

Kamuyu Bilgilendirme ve Hazırlanacak Raporlar 

MADDE 18 - (1) Şirket, kendisine ve TVF'ye ait yıllık faaliyet raporlarını Şirket internet sitesinde ilan eder. Faaliyet raporlarının içeriği yönetim 
kurulu tarafından belirlenir. 

Kurumsal Yönetim Düzenlemeleri 

MADDE 19 - (1) Şirket nezdinde, Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrası çerçevesinde, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu 
kapsamında kurumsal yönetim düzenlemelerine uygun surette kurumsal yönetim, denetim ve riskin erken saptanması komiteleri kurulur. 

ALTINCI BÖLÜM 

Fonlara ve Fon Yöneticiliğine İlişkin Esaslar 

TVF ve alt fonların kuruluşu ile fon içtüzüğü 

MADDE 20 - (1) TVF'nin Kaynakları; 

a) Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından; özelleştirme kapsam ve programında bulunan ve TVF'ye devrine karar verilen kuruluş ve varlıklar ile 
    Özelleştirme Fonundan TVF'ye aktarılmasına karar verilen nakit fazlasından, 

b) Kamu kurum ve kuruluşlarının tasarrufu altında bulunan ihtiyaç fazlası gelir, kaynak ve varlıklardan, Bakanlar Kurulu tarafından TVF'ye 
    aktarılmasına veya Şirket tarafından yönetilmesine karar verilenlerden, 

c) TVF tarafından yurt içi ve yurt dışı sermaye ve para piyasalarından ilgili mevzuat kapsamında yer alan izin ve onaylar aranmaksızın sağlanan 
    finansman ve kaynaklardan, 

ç) Para ve sermaye piyasaları dışında diğer yöntemlerle sağlanan finansman ve kaynaklardan, oluşur. 

(2) TVF'nin mal varlığı İle Şirkete yönetilmek üzere devredilen varlık ve haklar, Şirketin mal varlığından ayrıdır. TVF'nin mal varlığı, TVF hesabına 
olması şartıyla para ve sermaye piyasalarından finansman temin etmek dâhil TVF ve alt fonların yapmaya yetkili olduğu faaliyetlere ilişkin iş ve 
işlemler haricinde teminat gösterilemez ve rehnedilemez, başka bir amaçla tasarruf edilemez, kamu alacaklarının tahsili amacı da dâhil olmak üzere 
haczedilemez, üzerine ihtiyati tedbir konulamaz ve iflas masasına dâhil edilemez. Şirketin üçüncü kişilere olan borçları ve yükümlülükleri ile TVF'nin 
aynı üçüncü kişilerden olan alacakları birbirlerine karşı mahsup edilemez. 

(3) TVF'ye devredilen varlıklar ve haklar ile Şirket tarafından gerçekleştirilen faaliyetler neticesinde elde edilen tescile tabi olabilen diğer her türlü değer, 
ilgili siciline veya kütüğüne TVF adma tescil edilir. TVF, bu madde kapsamındaki tescil işlemleri ile sınırlı olmak üzere tüzel kişiliği haiz 
addolunur. 

(4) Şirket tarafından hazırlanan TVF içtüzüğünün ticaret siciline tescili ile TVF kurulur. TVF ve alt fonların kuruluşu, yapısı, işleyişi, yönetimi ve 
yapacağı işlemler TVF içtüzüğü ile Şirket esas sözleşmesi hükümleri dâhilinde belirlenir. Her bir alt fon kuruluşunda, yönetim kurulu bir fon 
kuruluş belgesi hazırlar. Fon kuruluş belgesinin formatı ve asgari içeriği Şirket yönetim kurulu tarafından belirlenir. İçtüzükte asgari olarak, TVF'ye 
bağlı alt fonlara ilişkin olarak yatırım yapılabilecek varlıklar ve portföy yönetim ilkeleri, portföyün yönetimine ve saklanmasına ilişkin esaslar, 
portföyün değerlemesine ilişkin esaslar, fon malvarlığmdan yapılabilecek harcamalara ilişkin esaslar yer alır. 

Fon yönetim sözleşmesi 

MADDE 21 - (1) Şirket tarafından yönetilmesine karar verilen fonlara ilişkin olarak ilgili fondan sorumlu kuruluş ile bir fon yönetim sözleşmesi akdedilir. 
TVF ve alt fonlara ilişkin olarak Şirket ile TVF arasında fon yönetim sözleşmesi akdedilmesi ihtiyaridir. Alt fonların Şirkete ödeycccği fon 
yönetim ücretine ilişkin esaslara fon içtüzüğünde, fon kuruluş belgesinde ve bulunması halinde fon yönetim sözleşmesinde yer verilir. 

(2) Alt fonların portföyünün yönetilmesi için ilgili mevzuata göre yetkili kuruluşlardan hizmet alınması halinde fon/portföy yönetim.sözleşmesi imzalanır. 

Varlıkların Saklanması 

MADDE 22 - (1) Fon varlıklarının alt fon bazında yurt içinde veya yurt dışında yetkili bir portföy saklayıcısında saklanıp saklanmayacağı hususuna 
içtüzük ve fon kuruluş belgesinde yer verilir. 


Fon Portföyündeki varlıkların yönetimi 

MADDE 23 - (1) Fon portföyündeki varlıkların idari ve mali hak kullanımları Şirket veya dışarıdan hizmet sağlayan kuruluş tarafından yerine getirilir. 
Buna ilişkin esaslara içtüzük ve fon kuruluş belgesinde yer verilir. 

TVF'nin Finansman sağlaması 

MADDE 24 - (1) TVF, her türlü yurt içi ve yurt dışı sermaye ve para piyasalarından, ilgili mevzuat kapsamında yer alan izin ve onaylar 
aranmaksızın finansman ve kaynak sağlayabilir. 

(2) Sermaye piyasası aracı ihraçlarında her bir ihraca özgü olarak Şirketin gerek duyması hâlinde 6362 sayılı Kanun ve ilgili mevzuatta 
öngörülen yöntemler izlenebilir. Bu durumda 6362 sayılı Kanun çerçevesinde kurul ücreti ödenmez. 

(3) Finansman sağlanırken TVF portföyü üzerinde teminat, rehin, kefalet ve ipotek tesis edilebilir. 

(4) Finansman sağlanmasında karar alma süreçlerine, ihraç koşullarına ve benzeri diğer hususlara içtüzük ve alt fon kuruluş belgelerinde yer verilir. 

Fonların Denetimine ilişkin esaslar 

MADDE 25 - (1) TVF ve alt fonların fmansal tabloları ve bunların denetim usul ve esasları yönetim kurulu tarafından belirlenir. 

Fonların sona ermesi ve tasfiyesine ilişkin esaslar 

MADDE 26 - (1) Alt fonlar süreli veya süresiz kurulabilir. Süreli alt fonlar kuruluş belgesinde belirlenen sürenin sonunda, süresiz alt fonlar ise 
tasfiyeye ilişkin yönetim kurulu kararı alınarak tasfiye edilir. 

YEDİNCİ BÖLÜM 

Diğer Hükümler 

Gayrimenkul yatırımları ve değerlemeye ilişkin esaslar 

MADDE 27 - (1) Şirket tarafından gayrimenkuller, gayrimenkul projesi veya bir gayrimenkule bağlı hak ve faydaların belli bir tarihteki değeri, bu değeri 
etkileyen gayrimenkulun niteliği, piyasa ve çevre koşulları analiz edilerek uluslararası alanda kabul görmüş değerleme standartları çerçevesinde 
değerlemek üzere Sermaye Piyasası Kurulu listesinde yer alan gayrimenkul değerleme şirketleri ile anlaşılabilir. Fon portföyünde yer alan 
gayrimenkuller, gayrimenkul projesi veya bir gayrimenkule bağlı hak ve faydalar dışındaki varlıklara ilişkin değerleme hizmetleri için uzman 
kuruluşlardan hizmet alınabilir. 

Yürürlük 


TÜRKİYE VARLIK FONU YÖNETİMİ ANONİM ŞİRKETİNİN KURULMASI İLE  BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN


MADDE 28 - (1) Bu Karar yayımı tarihinde yürürlüğe girer. 

Yürütme 

MADDE 29 - (1) Bu Karar hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 




***

13 Haziran 2016 Pazartesi

Muzaffer Özdağ , HAKKINDA BİR HATIRAT



Muzaffer Özdağ , HAKKINDA BİR HATIRAT


Yazar: Muzaffer Özdağ


           Bu yazı  Hızırbek Gayretullah tarafından Doğu Türkistan Göçmenler Derneği yayın organı “Doğu Türkistan” dergisinin 188’inci sayısında yayınlanmıştır.


  Çin işgalindeki Doğu Türkistan Türklüğü büyük savaşçılarından birini daha    kaybetti. Çin mezalimin deki bu Türk yurdunun özgürlük mücadelesindeki Doğu Türkistanlı olmamasına rağmen, bu ata yurdunda uygulanan Çin jenotisini, tehdit ve tehcirini ,vazıh kalemi ile dile getirenlerdir. 

Doğu Türkistan’ı tarih,coğrafya, ekonomik, jeopolotik ve sosyokültür olarak çok iyi biliyor ve yorumluyordu.Nerede ne zaman Doğu Türkistan ile ilgili seminer , konferans gibi toplantı varsa , rahmetli oradaydı.

Doğu Türkistan ile ilgili yayımlanan dergi,kitap ve risalelerde onun imzası her zaman göze çarpardı.


   

             Kendileri kamuoyu 1960 ihtilalinde Milli Birlik Komitesi üyesi olarak tanıyordu. İhtilale katılan genç bir kurmay yüzbaşıydı. Ancak,her ihtilali yapanlar arasında çıkan anlaşmazlıklar da biri,diğer tarafı bertaraf ettiği gibi ,M.ÖZDAĞ 13 Kasım hareketiyle 14’ler arasında yer alacak ve Tokyo’ya sürgün edilecekti.Tokyo’da Rusya ve Çin’deki komünist rejimden iltica eden Orta Asya(Türkistan)kökenli Türkler yaşamaktaydı.Bilhassa Kazan’dan Japonya’ya giden Tatar Türkleri,milli benliklerini kaybetmemek için kültürel faliyetler gösteriyor ve özellikle Türkiye’de bulunan Türkistan’lılarla münasebette bulunuyorlardı.Bir gün Tokyo’dan bir mektup almıştım.Mektupta Türk Sefaretinde Muzaffer ÖZDAĞ adında bir zatın  yeni göreve başladığını ve kendilerine olağan üstü bir yakınlık gösterdiğini ;Tokyo’da yaşayan Türklerin kültürel yönden organize olma çabalarına katkıda bulunduğu böyle bir  Türkiyeli diplomatla hemdert olmasından memnun olduklarını ifade ediyorlardı.

                   M.ÖZDAĞ bey’i o sıralarda yayın hayatında olan haftalık “Milli Yol”  dergisi idare Müdürü iken, dergiye gelen heber ve yazılardan gıyaben tanırdım .

                    1965 yılıydı.O zamanki adıyla C.K.M.P İstanbul il teşkilatının  Cağaloğlu Klodfarer caddesindeki binasında sekreter olarak görev yapıyordum.Biraz evvel Ankara’dan Genel Başkan Sayın Alparslan Türkeş bey gelmiş,dinlendikten sonra İl başkanı ile birlikte dışarıya çıkmıştı.Kapı çalındı,koridorda üç kişi ilerliyordu.Biri uzun boylu,kumral,atletik yapılı,biri esmer,hafifçe şişman,kısa boylu diğeri ise kumral,orta boylu,güleç yüzlü,çevik adımlarla yürüyordu.Hemen odamdan çıkarak gelen zevatı buyur ettim.Kendilerini tanıttılar.Yarbay Mustafa KAPLAN,Yüzbaşı Ahmet ER ve Muzaffer ÖZDAĞ.Her üçüde 1960 27 mayıs ihtilalini yapan ihtilalcilerdi ve 14’ler grubunu oluşturuyorlardı.Grubun liderliğini de rahmetli Alparslan TÜRKEŞ üstlendiği için,şimdi Başbuğun aktif politikaya atıldığı partide onun yanında yer alıyorlardı.


     

               Bende kendimi tanıtarak, Başkanlık odasına buyur ettim. Zevattan Muzaffer ÖZDAĞ;

                    “ Sen Türkistanlı mısın, batıdan mı,doğudan mı?”diye sordu. Çünkü;Türkistan dediğimiz diyarın,o günlerde Rus işgalinde olan kısmına Batı Türkistan(SOVYET TÜRKİSTANI)Çin işgalindeki olan kısmına da Doğu Türkistan (ÇİN TÜRKİSTANI) DENİLİYORDU.Şimdi Batı Türkistan’da  üç Türk Cumhuriyeti doğdu.Doğu Türkistan’da Çin işgali devam etmektedir.”Doğu Türkistanalıyım” dedim.

                    “ Sahi, unuttum. Sen bu konularda yazılar yazıyorsun, okuyorum. Kalemin kıvrak,ifadelerin düzgün,Çin’le uğraşmak zorlu iş,kendini iyi yetiştir. Bu konuda ata yurdun senin gibi azimli gençlere ihtiyacı var” diyerek iltifatta bulundu. İşte, o günden sonra M.ÖZDAĞ Beyle daha yakından ilgilenmeye başladım. Ankara’da Ulus Posta Caddesi’nde Hanif Apartmanındaki avukatlık ofisine her Ankara’ya gidişimde uğrar,Türk dünyası ve özellikle Doğu Türkistan konusundaki,engin bilgisinden istifade etmeye çalışırdım.

                     1978 yılında Sovyetler Birliği’ni ziyaret etmek üzere resmi bir davet almıştım.O dönemde bir demir perde ülkesine seyahat etmek pek kolay değildi.Bir defa ,yıllarca komünizm aleyhine makaleler,kitaplar yayınlamış, konferans, seminerler vermiş, anti-komünist teşkilatlarda bilfiil görev almış benim gibi bir kimsenin,böyle bir davete evet demesi , riskliydi, Düşündüm, taşındım konuyu Bağbuğ Türkeş’e arz etmek üzere Ankara yoluna koyuldum. Başbuğ Türkeş,bu seyahati yapmamı salık verdi. 

Gerçi, bazı Türkistan ve Azerbaycan kökenli antikomünist yazar arkadaşlarımız bu tip davetle demir perdeye gitmişler fakat dönmemişlerdi.Başbuğ, benim için böyle bir tehlike ihtimali olmadığını, zira arkamda güçlü bir kitlenin olduğunu ,bu faktörleri komünist yöneticilerin dikkate alacaklarını söyledi ve ilave etti;




                      “Ankara’daki ilgili yerlerden gereken belgeler için, seni ÖZDAĞ’A yolluyorum. Gerekeni yapacaktır ” dedi. Bir saat sonra M. ÖZDAĞ’ın ofisinde idim. Durumu bir kere daha arz ettim. Bana,döndü;

                       “Üstad, Başbuğ’un görüşüne bende iştirak ediyorum.Kanaatime göre,komünizmin bir kırılmaya,çökmeye ve gevşemeye doğru gittiğinin bir işaretidir,seni davet etmeleri,”dedi.Saatine baktı;”Hadi kalk,senin bürokratik işlemlerini halledelim” dedi.Ogün öğleden sonra 3-5 saat bana zaman ayırdı,gerekli belgelerimi temin etmeme müzahir olmuştu.

                        Muzaffer ÖZDAĞ Bey’e göre Türk dünyası “540, 1299, 1919 ,”da değil ,  21. Yüzyıldaydı.”Tehdit,tehcir,jenosit ve işgal altında olmamalıydı. Bunun için de şuurlu bir milliyet anlayışına,özlü bir coğrafya ve muhtevalı bir tarih bilgisine sahip olunmalı,”derdi.

                     Türk dünyası yeri doldurulamaz bir düşünce evladını, yiğit ülkü adamın kaybetmiştir. Mekanı cennet olsun,Allah rahmetini esirgemesin.
       
http://www.21yyte.org/ sitesinden 13.06.2016 tarihinde yazdırılmıştır


.