Bahçeşehir Üniversitesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bahçeşehir Üniversitesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Aralık 2018 Pazartesi

ABD’nin Irak’tan Çekilme Kararı ve Türkiye Üzerine Yapılan Tartışmalar

ABD’nin Irak’tan Çekilme Kararı ve Türkiye Üzerine Yapılan Tartışmalar

Selma BARDAKCI
Bahçeşehir Üniversitesi
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler
Tarafından Editör -
10 Ağustos 2010


Yine iç Politikamızın sebebiyet verdiği sorunlarla başbaşa kalmış ve toplumsal uzlaşmanın tezahürü olarak bilinen anayasamız konusunda biz “evet” ve “hayır”’larımızı sayarken, sanki bir başka coğrafyada yaşanıyormuş gibi kayıtsız kalmaya devam ettiğimiz bir meselede ABD 31 Ağustos’a kadar Irak’tan çekeceği askerlerin sayısını hesaplamaktadır.

Kosova meselesinde kamusal alanla, kılık kıyafetimizle uğraştığımız iç politik döngümüz, Ortadoğu meselesinde yine iç politikamızda kaset tartışmaları ile yorulan nefesimiz ve  ABD’nin Irak’tan çekilişi sürecinde kendi aramızda oynadığımız siyasi kültür modelimiz. Tüm bu iç dinamiklerle birlikte; dış politikamızda artık genişlemeyi değil, derinleşmeyi gerektiren bir “eksene” doğru kaymanın anlamlı olacağı kanaatindeyim.

Konu elbette; en son açıklamaları ile de sözünü tutan ve konumunu güçlendiren ABD Başkanı Obama’nın 31 Ağustos’a kadar bölgede bulunan 140.000 askerinin sayısını 50.000 askere düşüreceğini ve önümüzdeki yılın son kertesinde tüm askerlerinin bölgeden çekileceğini vurgulaması ile daha önem verilmesi gereken bir hale gelmiştir. Amerika’nın bölgedeki varlığı gerçekleştirilecek olan çekilmenin ardından önümüzdeki yıl sonuna kadar ülkede kalacak 50.000 asker diplomasi ve istihbarat alanında çalışmalarına devam edecektir. ABD’nin Irak’tan çekilme kararı; ABD’nin iç politik sistemi açısından güzel bir demokrasi örneği olarak karşımıza çıkmaktadır.

Obama’nın seçim kampanyası sürecinde verdiği söz bu kararın uygulanması ile birlikte yerine getirilmiş olacaktır. Obama’nın seçim süreci boyunca; Bush döneminin Irak savaşı ile birlikte ülkeye yüklediği ekonomik çöküntüyü iyi kullanması ve kampanyasını bunun üzerinden yürütmesi akılcı olmuştur. Bununla birlikte; demokrasinin tecelli ettiği nokta; hepimizin bildiği üzere 2010 yılında ABD’de Başkanlık Seçimleri olacaktır ve halka hesap verme zamanı gelecektir. Irak’tan çekilme kararı ve bunun uygulanışı ekonomik anlamda istenilen seviyeye gelemeyen Amerikan ekonomisinin savaş masrafının azaltılması ve bunun sonucu halkın rahatlaması olarak değerlendirilip oy potansiyeline dönüşmesi amacı taşımaktadır.     

İç politikanın etkili olduğu nedenlerin ağır bastığı bir dış politik hamle görmekteyiz. ABD Başkanı Obama’nın sırtında taşıdığı Irak yükünü seçim sürecine gelindiğinde güvenli bir şekilde bertaraf etmek istediği açıktır. Bu arada Irak’tan çekilecek askeri birliklerin önemli bir kısmının da Afganistan’a kaydırılacağı ve askerlerin bir anlamda Hoşçakal Irak, Merhaba Afganistan diyebileceği yeni bir “uluslaştırma ve demokratikleştirme” sürecine girecekleri görülmektedir. Obama Irak’tan çekilme üzerine yaptığı açıklamada başarının da altını çizerek terör gruplarının özellikle El-Kaide’nin önemli liderlerinin yok edildiğini söyledi. Bununla birlikte; yeni hedeflerinin daha açık ve başarılabilir noktalara kanalize olacağı yorumunu yaptı. Yani; Irak’ta elde edilen “başarıyı” vurguladı diğer yandan bunu bir başarı olarak değerlendiremeyenler için başarılabilir yeni rotaların örneğin; Afganistan’ın rotasını çizdi.

Çekilme kararının Obama tarafından tekrar gündeme getirilmesi ile ilgili hem Amerika içinden hem de bölgeyi yakından takip edenler tarafından dile getirilen bir çekinceler vardır. Bunlardan en önemlisi; ABD’nin bölgeden çekilmesinin ardından ki burdaki referansımız 2011 yılının sonu için önümüzde durmaktadır, bölgede senelerdir şiddetli bir şekilde devam eden çatışmalardır. Sunni- Arap, Şii- Arap, Kürt, Türkmen ve daha fundamental bir şekilde ortaya çıkan farklı grupların hala içselleştirilemeyen ve kurulamayan hükümetin birliği üzerinde oynayacakları negatif bir rol, bölgenin istikrarsız ve çatışmacı kolonlarını güçlendirecektir. Irak’ta varolan iç karışıklık, grupların kendi hesaplaşmaları ve bölünmenin demografik tarafı, Irak’ın geleceği ile ilgili endişeleri arttırmaktadır. Obama yönetimine iletilen diğer bir çekince ve eleştiride; yönetimin 2011 sonrası için herhangi bir projesi olmadığı yönündedir. 2011 ile birlikte; bölgeden tamamiyle çekilecek olan askerlerin bir sonraki hedefleri belli olmakla birlikte; geride kalan bölgenin durumu ABD tarafından netleştirilmiş değildir. Kuzey Irak Kürt Bölgesi, Türkmenler ve Şii grupların İran ile olan bağlantısı, Suriye ve Lübnan’ın ülke içerisindeki etkileri, Pakistan’ın El- Kaide ve diğer gruplarla olan ilişkisi Irak’ta oluşturulabilecek bir birliğe izin vermeyecektir. Çatışmaların nedenlerinin çok seneler öncesine dayandığı bu ülkede asıl çözüm konusunda özellikle ABD’deki birçok düşünce kuruluşunun da ifade ettiği üzere, bölgede yer alan diğer ülkelerle yapılacak kapsamlı işbirliği modelleri ile Irak’ın bölge istikrarı ve dolayısı ile ABD’nin “ulusal çıkarları” için ortak bir projede şekillendirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.

2007 yılında bir konferans için Türkiye’ye gelen Eski Dışişleri Bakanı Henry Kissenger’da Irak’tan asker çekilmesi konusuna karşı çıkarak bölgeyi şu şekilde tarif etmişti. Irak’tan asker çekilmesi sonucunda varolan krizin daha da derinleşeceğini ve krizin etkisinin çok daha geniş bir alana Fas’tan Endonezya’ya kadar yayılabileceğini söylemişti. Tabi burda Türkiye’nin de bölge için önemli bir aktör olduğunu vurgulamıştı. Kendi ifadeleriyle; “NATO’nun oluşumundan sonra, üye ülkelerden en güvenilir ortaklarının Türkiye olduğunu kaydeden Kissenger, ”Pek güvenebileceğimiz ülke yoktu. Türkiye, Kore’de yanımızdaydı. Ve ben Türk birliklerinin katkısını hiçbir zaman unutmadım. Bu yüzden Türkiye’ye sempati geliştirdim. Ve Türkiye’ye baskı olduğu dönemlerde bu baskılara katılmaya hiç taraftar olmadım” demişti. Tabi, Kissinger’ın Türkiye ile ilgili düşüncelerinde bir değişme var mı yok mu bunu merak etmekle birlikte; Türkiye’yi de unutmadan yazımızın asıl noktasına ve 2011 yılından sonra; Türkiye’nin bölgede nasıl bir strateji izleyeceği ve rolünün ne olacağı yönündeki tespitimiz olacaktır.

Yazının başında da değindiğim gibi kendi iç meselelerimizle hesaplaşmadan ve bu kafa karışıklıklarımızdan kurtulmadan olaylara ve durumlara “evet”- “hayır” gibi kısa ve net cevaplar verdiğimiz ama “çekimser” kalamadığımız bugünlerde, bölgemizi ilgilendiren bu çok önemli yeni dönemle ilgili kendimize biçtiğimiz role bakmadan önce bu meselede Türkiye’nin oynayacağı rolün önemini tartabilmek için dışarda hakkımızda konuşulanların değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Ki bu değerlerdirmeler yapıldığı yer ve kişiler bakımından Türkiye’nin hassasiyetle incelemesi ve analiz etmesi gereken değerlendirmelerdir.

Bakalım, bölgede herzaman yumuşak gücünden ve arabuluculuğundan- tarafsızlığından dem vuran ülkemiz dış politika da ard arda aldığı kararlarla bölge ile alakadar olanlar tarafından nasıl bir pozisyonda değerlendirilmektedir?

28 Temmuz 2010 Çarşamba günü ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde  son dönem Türk-Amerikan İlişkilerinin değerlendirilmesi üzerine geniş bir katılımcı kitlesinin yer aldığı bir komite toplantısı yapılmıştır. Gazetelerimizde ve basında çok fazla yer bulmayan bu toplantıda dile getirilenlerin Ortadoğu ve Dünya’daki vizyonumuzun yeniden gözden geçirilmesi anlamında önemli veriler olduğunun kanaatindeyim.

Temscilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Howard L. Berman’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıda; Berman’ın sözleri son dönem Türk- Amerikan İlişkilerini ve Türkiye’nin dış politika vizyonunu özetliyordu. En azından Amerika’dan görünün kısmı için yerleşen öngörüleri içeriyordu. Berman’ın Türkiye’ye yönelik geliştirdiği eleştirileri şu şekilde maddeleyebiliriz.

1)            Türkiye- İsrail İlişkileri konusunda; Türkiye bir terör örgütü olan Hamas ile yakınlaşmakta ve İsrail’in bu konudaki tavrını görmezden gelmektedir.

2)            Türkiye Filistin içerisinde El- Fetih yönetimine uzak fakat Hamas ile yakın temas içerisindedir.

3)            ABD Hamas’ı terör örgütü olarak görürken, Başbakan Erdoğan Hamas’ı bir direniş örgütü olarak algılıyor ve söylüyor.

4)            Türkiye artık 1. Dünya Savaşı sırasında Ermenilere yaptığı soykırımı kabul etmelidir.

5)            Türkiye; Türk vatandaşlarının Kuzey Kıbrıs’a illegal olarak yerleştirilmesini engellemelidir.

6)            Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi’nde İran’a yaptırımlar konusunda “hayır” oyu kullanması batı dünyasında tepkiyle karşılanmıştır.

7)            Mavi Marmara olayında; Türkiye Hamas’ı destekleyen İHH örgütüne olayla ilgili destek vermiştir.

Berman’ın toplantı sürecinde Türkiye’deki dini azınlıklara ve iç politikaya yönelik de bazı eleştirileri olmuştur. Berman’dan sonra söz alan diğer katılımcılar da genel itibariyle; AKP’nin son dönem politikaları, ordunun durumu ve askeri soruşturmalar, Türkiye’de anayasa tartışmaları gibi pek çok konuda fikir beyan etmişlerdir. ABD Temsilciler Meclisi’nde Berman’ın yaptığı bu eleştirileri haklı veya haksız olarak değerlendirmek elbette mümkündür. Ayrıca; Berman’ın California’nın 18. eyaletini temsil etmesi de İsrail ve Ermeni meselesi hususunda ne kadar objektif olabileceğini arka planda bizlere göstermektedir.

Bu toplantıda önemli olan ve benim de vurgulamak istediğim nokta; katılırız veya katılmayız Türkiye ile ilgili dışarıda ve içeride değişen algı bizim için çok önemlidir ki kendimize biçtiğimiz “bölgesel güç” modeli tek başına olmak istediğimiz an olabileceğimiz bir tanım değildir. Bölgede bir “güç” olarak kabul edilmek ve Türkiye’nin bölgede uluslararası anlamda etkili olabilmesini gerektirecek bazı koşulların ve algılamaların netleşmesi gerekmektedir.

Türkiye; son yıllarda bölgesinde aktif bir dış politika izlemektedir. Çok yakın bir zamanda düşman olarak görülen ülkelerle yeni dış politika anlayışı çerçevesinde ikili ve çoklu ilişkilerin geliştirilmesi önem kazanmıştır. Uluslararası kamuoyunda yer alan anlaşmazlıkların çözülmesinde arabuluculuk faaliyetleri ile taraflar arasında uzlaşma sağlanması yolunda adımlar atılmaktadır. Dünyanın konuştuğu bir dil, evrensel ve uluslararası hukukun kabul ettiği değerler ilgili beyanlarda vurgulanmaktadır. Bu genel çerçeve şu anki Türk dış politikasının dayandığı temellerdir. Şimdi bu temelleri yukarıdaki eleştirilerle birleştirip ortaya çıkan haritayı Türkiye’nin bundan sonraki vizyonu konusunda ortaya atılan durumlarla değerlendirebiliriz.

Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’tan Çekilmesi ile birlikte ve bu süreçte Türkiye bölgedeki çıkarları ve dış politikasını dayandırdığı maddeler ışığında hangi politikaları izleyecektir? Türkiye bir yandan bölgedeki devletlerle ikili ilişkilerini geliştirmek isteyip, bölgeyi ve dünyayı ilgilendiren menfi gelişmelerin çözümünde aktif rol üstlenmek istemektedir. Türkiye’nin bölgede aktif rol oynaması ve adını uluslararası kamuoyunda barıştan yana koruması elbette çok önemlidir ve büyük devlet olabilmek için gereklidir. Fakat; bir yandan böyle ideallerle yola çıkıp diğer yandan Ortadoğu’da sorunların tam da odağında olmak ve sorunların tarafı olmak Türk dış politikasının belki teorik kısmının güçlü olduğunu ancak pratik uygulanan stratejik hataların varlığını gözler önüne sermektedir.

2011 sonunda gerçekleşecek büyük çekilmenin ardından Türkiye’nin bölgedeki konumuna bakışı 2 boyutta ele almak gerekir. İlk boyut Türkiye’nin yukarıda da getirilen eleştirilerin haklı kısımları dahilinde gündemini ve politikalarını değiştirmemesidir. Türkiye eğer ki ABD’nin Irak’tan çekilme sürecini ve sonrasını başarılı bir şekilde yürütmek istiyorsa; kendinin güçlü ve zayıf yönlerini bilmesinde fayda vardır. Daha doğrusu dış politikada attığı adımların geri dönüşünü iyi hesaplamalıdır. Berman’ın ve diğer önemli katılımcıların hemen hemen üzerinde mutabakata vardığı eleştirilerden yola çıkarsak, eğer; HAMAS’ı terör örgütü olarak görmüyorsa; PKK konusunda önüne gelebilecek kartlar konusunda dikkatli olmalıdır. Ayrıca; Türkiye’nin Filistin içerisinde de bir arabulucu olma adımlarını görmekteyiz. EL- FETİH ve HAMAS arasında yapılan görüşmelerde Türkiye’nin yer alması fakat; taraflar tarafından arabalucu olarak görülmemesi de dikkate değer bir ayrıntıdır.Ermeni meselesinde Türkiye’nin uluslararası kamuoyunda daha etkin bir şekilde lobi faaliyeti yürütmesi ve kamu diplomasisinden yararlanması gerekmektedir. Kıbrıs konusu son yıllarda Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği sürecinde gündeme gelmektedir. Onun dışında konuyla ilgili yeni başlayan görüşmelerde Türkiye’nin Yunanistan ve İngiltere kadar etkin olması gerekmektedir. İran ile imzalanan Takas Anlaşması ve sonrasında BM Güvenlik Konseyi’nde “çekimser” kalmak yerine “hayır” oyu verilen karar ile ilgili ve hemen ardından tekrardan gerilen İsrail- Türkiye İlişkileri konusundaki algıların evrensel değerlere vurgu yapılarak iyileştirilmesi gereklidir. Ki bu ne kadar mümkün orasını öngöremyoruz. Mavi Marmara hadisesinde gösterilen devlet zaafiyeti üzerine düşünülmelidir ve olay  sadece yardım taşıyan bir gemiye yapılan saldırı olarak değerlendirilmemelidir. Büyük devlet olmak için gereken öngörü ve hesaplanabilirlik kavramlarının altı doldurulmalıdır.

Gelelim olayın ikinci boyutuna; önümüzde ilk boyutun çizdiği bir resim ve bir Türkiye durmaktadır. Bu resmi akılda tutmakla birlikte; tüm bu olaylardan sonra Türkiye’nin nasıl ve hangi kriterlerle bölgede veya bölgelerde “stratejik derinlik” sağlayacağı soru işareti olarak ortaya çıkmaktadır. Konumuz ve değindiğimiz son gelişmeler nedeniyle ABD’nin Irak’tan çekilme olayı üstüne Türkiye’nin tüm bu parametreler çerçevesinde bölgede nasıl bir pozisyonda yer alacağı tartışılmakta dır. Türkiye bölgede terör konusunda ABD ile işbirliği içindedir. Batılı anlamda bir demokrasiye sahip bölgedeki tek ülkedir. Uluslararası hukukun değerlerini benimseyen ve Avrupa Birliği yolunda Türkiye’nin bölgesinde elde edeceği gücün AB üyeliği konusunda önemli bir koz olduğu bilinmektedir. Yine Türkiye;  Nükleer konusunda bölgesinde hassas olan ve barıştan yana olan bir tutum içerisinde olmakla birlikte; İsrail’in sahip olduğu nükleer gücü sorgulamakta fakat; İran konusunda da Batı’nın politikalarını sorgulamaktadır.

Tüm bu gelişmelerden ortaya çıkan sonuç ise Türkiye’nin dış politikasındaki olumlu değişmeler ile birlikte; bu değişimlerin iyi yönetilememesi ve ulusal çıkarlara hizmet etmediği gözlemlenmektedir. Türkiye; ABD’nin Irak’tan çekilmesi ile birlikte ortaya çıkacak manzaraya kayıtsız kalmamalıdır. Daha doğrusu Türkiye; Irak’taki hiçbir gelişmeye ilgisiz kalmamalıdır. Bu Türkiye’nin hem iç politik atmosferi hem de bölgedeki konumu açısından çok önemli bir gelişmedir. Irak’ta yaşanacak olumlu veya olumsuz gelişmeler hem Türkiye için hem de bölgenin istikrarı için hayati bir önem taşımaktadır. Konuyu burada özetlemek gerekirse; ilk aşamada ABD’nin Irak’tan çekilme süreci ve bu aşamada Türkiye’ye batı tarafından biçilen rol ve roldeki değişiklikler ve Türk Dış Politikası’nın son güncel gelişmeler çerçevesinde nasıl bir vizyon izlediğinin ana hatları ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nin yapmış olduğu geniş çaplı toplantıda ele alınmıştır. Bizim için önemli olan özellikle batıda telaffuz edilmeye başlanan çekinceleri ve eleştirileri dikkate almakla birlikte; teoride geliştirdiğimiz politik kararları pratikte bölgemizin ve dünyanın yeni düzenine uygun olacak bir şekilde hazırlamaktır. Bölgesinde güçlü bir devlet olarak yer almak isteyen Türkiye’nin Ortadoğu’da sürekli değişen dengelerin ve güç oyunlarının hedefi olmaması için diplomasinin ve uluslararası normların tüm araçlarını kullanarak akıllı stratejilerle yazılmaya çalışılan hikayen.in önemli karakterlerinden biri olduğunu hem kendine hem de dış dünyaya göstermesi gerekmektedir.

Dış politikada alınacak karar hükümetin duruşu değil ülkenin duruşudur. Dolayısı ile çok boyutlu düşünülmesi gereken konular üzerinde oy kaygısı ve iç politikanın etkisi ile oluşmuş duygulara yer vermeden, tutarlılığın da yetmeyip çıkar odaklı aktif bir dış politika konusunda tüm karar vericilerin hem fikir olması gereklidir. ABD’nin Irak’tan çekilme sürecinde ve sonrasında ülkemizin hangi kurumlarının Irak’ta hangi gruplarla diplomatik ve gayrı resmi toplantılar yapacağı, Irak’ın bütünlüğü ve birliği için neler yapılabileceği ve Irak’ın içinde diğer bölge ülkelerinin ne kadar etkili olduğu gibi soruların cevaplandırılması gereklidir. Türkiye’nin sahip olduğu potansiyel güç, yerel değişkenler ve uluslararası normların çerçevelendirdiği bir dış politika anlayışının önemi anlaşılmalıdır. Bölgemizde aktif olarak yer aldığımız meselelerde uluslararası kamuoyunun dikkatini konuya çekerken kullandığımız argümanlar kimliğe dayalı nedenlere değil evrensel ve hukuka dayalı nedenlere dayanmalıdır.

Unutmayalım ki dış politikamızda yer alan ve hala bir sonuca varamadığımız meselelerin ana eksenlerinin uluslararası kamuoyu tarafından bilinmemesi ve anlaşılamaması bu meselelerin çözümsüz hale gelmesine neden olmuştur. Uluslararası kamuoyunda güçlü argümanlara sahip olan Türkiye; ne dış politikası hakkında yapılacak eksen kayması tartışmalarına ne de Irak’ın şekillenmesi konusunda yaşayabileceği zorlukların okyanus ötesinden konuşulmasına izin verecektir.

Selma BARDAKCI
Bahçeşehir Üniversitesi
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler

Ayrıntılar için Bkz: ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi 28 Temmuz 2010 tarihli komite toplantısı raporu: “Turkey’s New Foreign Policy Direction: Implications for U.S.-Turkish Relations”

http://www.tuicakademi.org/abdnin-iraktan-cekilme-karari-ve-turkiye-uzerine-yapilan-tartismalar/

***

19 Ekim 2017 Perşembe

Türk Kamuoyunda NATO Algısı BÖLÜM 2


 Türk Kamuoyunda NATO Algısı  BÖLÜM 2


Sonuç 

Bu makale, Transatlantik Eğilimler Araştırması verilerini analiz ederek Türk kamuoyunun NATO’ya yönelik tutumunu 2004–2010 yılları arasında incelemiştir. Elde edilen bulgular, Türk kamuoyunun yumuşak güvenlik bağlamında işaret edilen ve özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemde önem kazanan bazı uluslararası güvenlik tehditlerine karşı, müttefiklerle birlikte askeri güç kullanımını gerektirebilecek öncelikte olan ortak güvenlik konuları arasında değerlendirdiğini ortaya koymaktadır. Bu çalışmada, Türk kamuoyunda NATO’nun ülke güvenliği için ‘gerekli’ olduğu düşüncesinin her yıl biraz daha zayıfladığı tespit edilmiş ve bu eğilime yol açtığı düşünülen tehdit faktörünün etkisi araştırılmıştır. Analizde, sosyo-demografik olarak sol görüşlü kişilerin daha ziyade NATO karşıtı oldukları gözlenmekle birlikte, eğitim seviyesinin, bireylerin yaş ya da cinsiyetinin NATO algısı üzerinde etkili olmadığı tespit edilmiştir. Oysa NATO algısını sadece siyasal ideoloji bağlamında değerlendirmek indirgemeci bir yaklaşım olacaktır. Sosyo-demografik etmenlerin de kontrol edildiği bu makalede uluslararası ittifakların varoluş nedenleri arasında en önemlilerinden birisi olarak kabul edilen tehdit algısının ittifakların gerekliliği üzerindeki tutumlarda doğrudan, fakat heterojen bir etkisinin olduğu gözlenmiştir. Küresel ölçekte düşünüldüğünde NATO’yu elzem kılan ortak tehdit uluslararası terörle mücadele ihtiyacı iken, bireylerin kendilerine yönelebilecek tehditler karşısındaki tercihleri daha farklıdır. Türkler bireysel güvenlik bağlamında dışarıdan gelebilecek mülteci akımlarına ya da kontrolsüz göçmen dalgalarına karşı NATO’ya başvurmanın gerekliliğini ifade etmişlerdir. Keza sınır aşan bir diğer tehdit olan salgın hastalıklar karşısında da NATO’nun gerekliliği de aynı şekilde tekrar vurgulanmıştır. 

Bu makalenin önemli bulgularından bir tanesi şudur: NATO’nun askeri operasyonlar için bir meşruiyet kaynağı sağladığını ve ittifakın demokratik devletler için bir ortak karar alma platformu olduğunu düşünenler, NATO’nun gerekline duydukları inancı vurgulamışlardır. Bu da NATO’nun hala askeri bir savunma platformu olduğuna dair kanaatin kuvvetli olduğunu bize hatırlat maktadır. Öte yandan liberal kuramın en temel sacayaklarından olan uluslararası örgütlerin işbirliği ve dayanışmayı arttırarak uluslararası barışı pekiştirdiği varsayımının Türk kamuoyu ve NATO örneğinde doğrulandığını da düşünmemiz gerekmektedir. 

Bu araştırmanın üzerinde dikkatle durulması gereken bir diğer bulgusu, NATO’nun Soğuk Savaş döneminde tartışmasız liderliğini üstlenen ABD ile Soğuk Savaş sonrası dönemde alternatif bir transatlantik güç olarak değerlendirilen 
AB’yi karşılaştırdığımızda, Türklerin Amerika ya da AB yanlısı tutumlarının NATO konusunda bir ikileme neden olup olmadığının tespitidir. Şöyle ki; ne Amerikacı ne de ABci bir tavır sergilemeyen Türklerin aslında her iki güce duydukları güven ve yakınlık hislerinin bir sonucu olarak NATO’yu kayıtsız bir şekilde benimsedikleri gözlenmektedir. 

Fakat Türk kamuoyunda NATO’nun ABD-AB yanlılığı ekseninde vazgeçilmez oluşu giderek etkisini yitirmektedir. Tersten bir okuma yaparsak, ABD ya da AB’ye yönelik tutumlarda olası bir değişim Türklerin NATO karşısındaki tutumlarını da kuvvetle değiştirebilir. 

Bu araştırmada ortaya konan bulgular ışığında Türk kamuoyunun NATO’ya yönelik tutumlarını daha ziyade konjonktürel olarak değerlendirmemiz gerektiği sonucuna varmak yanlış olmayacaktır. Tehdit algısının yön verdiği NATO karşıtlığı ve sempatisi aynı ölçüde Türklerin NATO’nun başat aktörlerine duydukları hisler ile de yakından ilintilidir. Bu doğrultuda Türkiye’nin NATO’ya üyeliğinin 60. yılında NATO’nun daha sıkı bir kamu diplomasisi yürütmesi ve bunu yaparken NATO ile Türkiye arasındaki ortak bağların önemine ve Türkiye’nin NATO için gerekliğine vurgu yapması Türk kamuoyu üzerinde etkili olabilir. Fakat NATO’nun kontrol altında doğrudan tutamayacağı konu uluslararası konjonktürdür. Küresel tehditlerin çeşitliliği, bunlara yanıt vermede karşılıklı bağımlılığa duyulan ihtiyaç ve küresel güç dengeleri, NATO algısı ile ilgili kompozisyonunun vazgeçilmez unsurları olarak önemini koruyacaktır. Liberal demokratik ülkelerde kamuoyu tercihlerinin dış politika yapımındaki normatif etkisi düşünüldüğünde Türk kamuoyunun Türkiye’nin altmış yıldır sadık bir üyesi olduğu NATO ile geleceği üzerinde önemli derecede etkilemesi kaçınılmazdır. 

DİPNOTLAR;

1 Florian Bieber ve Zidas Daskalovski (Der.), Understanding the War in Kosovo, London, Frank Cass, 2003, s.146–165. 
2 http://www.mfa.gov.tr/sub.tr.mfa?a d66d2ab-64b7-4bc7-b3a1-eb06097f75c7 (Erişim Tarihi 11 Mart 2011); 
http://www.acus.org/publication/us-turkey-relations-require-new-focus/ pearson     (Erişim Tarihi 11 Mart 2011). 
3 http://www.mfa.gov.tr/ii_turkiye_nin-guncel-NATO-konularina-iliskin-gorusleri.tr.mfa    (Erişim  Tarihi 11 Mart 2011). 
4http://utkucakirozer.wordpress.com/2011/04/22/turkiye%E2%80%99de%E2%80%98nato%E 
2%80%99yusevdi rme%E2%80%99-kampanyasi/ (Erişim Tarihi 2 Aralık 2011). 
5 Soru, “NATO’nun Kosova operasyonu sizce doğru mudur?” şeklinde soruldu (Gallup International, Nisan 1999). Daha detaylı çalışma için bkz. Philip E. Everts ve Pierangelo Isernia (Der.) Public Opinion and International Use of Force, London, Routledge, 2001.
6 Soru Türkiye’de şu şekilde sorulmuştu: “Bazı ülkeler ve tüm NATO üyesi ülkeler Afganistan’a karşı savaşma kararı aldılar. Türkiye’nin Afganistan’a karşı ABD yanında savaşa katılmasını destekler misiniz, desteklemez misiniz?” (Gallup International, 14–17 Eylül 2001). 2001 Kasım ayında “ABD’nin Afganistan Savaşı’nı destekliyor musunuz?” diye sorulduğunda Türkler’in yüzde 
69’u desteklemedi. Buradan da anlaşılacağı gibi soruda NATO vurgusu yapılıp yapılmamasının sadece 2 puanlık bir farka yol açmaktadır (Kasım 2001, Gallup International). 
7 Ebru Ş. Canan-Sokullu ve Burcu Ertunç, “Türkler Nato’dan Uzaklaşıyor” BETAM Araştırma Notu No: 110 (8 Nisan 2011), http://betam.Bahçeşehir.edu.tr/tr/wp-content/uploads/2011/04/ 
ArastirmaNotu110.pdf. (Erişim Tarihi 11 Ekim 2011). 
8 İbid., s.2-3.
9 Barry Buzan et al., Security: A New Framework for Analysis, London, Boulder, 1998. 
10 Thomas Risse-Kappen, “Public Opinion, Domestic Structures and Foreign Policy in Liberal Democracies”, World Politics, Cilt 43, 1991, s.479–512. Leslie H. Gelb, “The Essential Domino: American Politics and Vietnam”, Foreign Affairs, Cilt 50, Nisan 1972, s.459–475; Louise Klarevas, “The ‘Essential Domino’ of Military Operations: American Public Opinion and the 
Use of Force”, International Studies Perspective, Cilt 3, 2002, s.413–437. 
11 William R. Caspary, “The Mood Theory: A Study of Public Opinion and Foreign Policy”, American Political Science Review, Cilt 64, No.2, 1970 Haziran, s.536–54; Philip E. Converse, 
“The Nature of Belief Systems in Mass Publics”, David E. Apter (Der.) Ideology and Discontent, New York, Free Press, 1964, s.206–261; Robert Y. Shapiro ve Benjamin I. Page “Foreign Policy 
and the Rational Public”, Journal of Conflict Resolution, Cilt 32, 1988, s.211–247; Benjamin I. Page ve Robert Y. Shapiro The Rational Public: Fifty Years of Trends in Americans’ Policy Preferences, Chicago, University of Chicago Press, 1992. 
12 Gabriel A. Almond, The American People and Foreign Policy, New York, Preager, 1950 [1960]; Robert J. Sheperd, Public Opinion and European Integration, Lexington Books, 1975; Norman 
A. Graebner, “Public Opinion and Foreign Policy: A Pragmatic View”, Don E. Piper ve Ronald J. Turchik (der.) Interaction: Foreign Policy and Public Policy, Washington, DC, American Enterprise Institute, 1983, s.11–34; John Aldrich, Jon Sullivan ve Eugene Borgida “Foreign Affairs and Issue Voting: Do Presidential Candidates ‘Waltz Before a Blind Audience?’” 
American Political Science Review Cilt 83, No 1, 1989, s.123–141; Bruce Russett, Controlling the Sword: The Democratic Governance of National Security, Cambridge, MA, Harvard University 
Press, 1990. Ole R. Holsti, Public Opinion and American Foreign Policy, Ann Arbour, University of Michigan Press, 1996; Richard C. Eichenberg, Public Opinion and National Security in Western 
Europe: Consensus Lost? London, MacMillan Press, 1989. 
13 Ersin Kalaycıoğlu, “The Turkish-EU Odyssey and Political Regime Change in Turkey”, South European Society and Politics, Cilt 16, No 2, 2011, s.265–278; Ersin Kalaycıoğlu, “Justice and Development Party at the Helm: Resurgence of Islam or Restitution of the Right-of-center Predominant Party?”, Turkish Studies, Cilt 11, No 1, Mart 2010, s.29–44. Ali Çarkoğlu ve Melvin Hinich, “A Spatial Analysis of Turkish Party Preferences”, Electoral Studies, Cilt 25, No 2, 2006, s.369–392. 
14 Ebru Ş. Canan-Sokullu ve Çiğdem Kentmen, “Turkey in the EU?: An Empirical Analysis of European Public Opinion on Turkey’s Protracted Candidacy”, Armağan E. Çakır (der.) A Sisyphean Story: Fifty Years of EU-Turkey Relations (1959–2009), London, Routledge, 2010, s.105–134. Çiğdem Kentmen, “Determinants of Support for EU Membership in Turkey: 
Islamic Attachments, Utilitarian Considerations and National Identity” European Union Politics Volume Cilt 9, No 4, 2008, s.487–510. Özgehan Şenyuva, “Turkish Public Opinion and European Union Membership: The State of The Art in Public Opinion Studies in Turkey”, Perceptions: Journal of International Affairs, Cilt 11, No 1, 2006, s.19–32. Ali Çarkoğlu, “Who 
Wants Full Membership? Characteristics of Turkish Public Support for EU Membership”, Ali Çarkoğlu ve Barry Rubin (Der.) Turkey and the European Union: Domestic Politics, Economic Integration, and International Dynamics, London, Frank Cass, 2003, s.195–218. Ali Çarkoğlu, 
“Societal Perceptions of Turkey’s EU Membership. Causes and Consequences of Support for EU Membership”, Nergis Canefe ve Mehmet Uğur (Der.), Turkey and European Integration. Accession Prospects and Issues, London, Routledge, 2004, s.19–45; Yılmaz Esmer, “Türk Kamuoyu ve Avrupa”, Bülent Gökay (Der.) Türkiye Avrupa Birliği’nin Neresinde? Gümrük Birliği Anlaşmasının Düşündürdükleri, İstanbul, Ayraç Yayınevi, 1997, s.124–135. 
15 Ersin Kalaycıoğlu, “Public Choice and Foreign Affairs: Democracy and International Relations in Turkey”, New Perspectives on Turkey No 40, Mayıs 2009, s.57–81; Ali Çarkoğlu ve Kemal 
Kirişçi, “Civil Society, Public Opinion and Foreign Policy: Greek-Turkish Relations”, Taciser Ulaş Belge (Der.) Voices for the Future, Civic Dialogue between Turks and Greeks, İstanbul: Istanbul Bilgi University Press, 2004, s.33–45.
16 Doris A. Graber, Public Opinion, the President, and Foreign Policy: Four Case Studies from the Formative Years New York, Holt, Rinehart and Winston, 1968. 
17 Michael Margolis ve Gary A. Mauser, “Introduction: Public Opinion as a Dependent Variable” Michael Margolis ve Gary A. Mauser (Der.), Manipulating Public Opinion: Essays on Public Opinion as a Dependent Variable, California: Brooks Cole Publishing Company, 1989, s.1–16; 
Richard Sinnott, “Bringing Public Opinion Back in” Oscar Niedermayer ve Richard Sinnott (Der.), Public Opinion and International Governance, Oxford, Oxford University Press, 1995; 
Philip E. Everts, “The “Body Bag Hypothesis” as an Alibi: Public Support for UN Military Operations in the Netherlands: The Case of Bosnia-Herzegovina” Politics, Groups and the Individual, 1996, Cilt 6, s.57–84. 
18 Margolis ve Mauser “Introduction: Public Opinion”, s.1. 
19 George Modelski, “The Study of Alliances: A Review”, Journal of Conflict Resolution, Cilt 7, No.4, 1963, s.769–776. 
20 Karl W. Deutsch et.al., Political Community and the North Atlantic Area Princeton, NJ, Princeton University Press, 1957.
21 Stephen M. Walt, The Origins of Alliances, Ithaca, NY, Cornell University Press, 1987, s.1. Benzer görüş için, Michael Barnett ve Jack Levy, “Domestic Sources of Alliences and Allignments”, International Organisations, Cilt 45, No.3, 1991, s.369–395; Patricia Weisman, Dangerous Alliances: Proponents of Peace, Weapons of War, Stanford, CA, Stanford University Press, 2004. 
22 Glenn Snyder, Alliance Politics, Ithaca, NY, Cornell University Press, 1997, s.4. 
23 John A. Vasquez ve Collin Elman (Der.) Realism and the Balancing of Power: A New Debate, Upper Saddle River, NJ, 2003. 
24 Kenneth N. Waltz, Theory of International Politics, Reading, MA, Addison Wesley, 1979. 
25 T. V. Paul, James Wirtz ve Michael Fortmann (Der.) Balance of Power: Theory and Practice in the 21st Century Stanford: Stanford University Press, 2004. 
26 Kenneth Gaubatz, “Democratic States and Commitment in International Relations”, International Organization, Cilt 50, No.1, 1996, s.109–150. 
27 John S. Duffield, Cynthia Michota ve Sara Ann Miller, “Alliances”, Paul A. Williams (Der.), Security Studies: An Introduction, London, Routledge, 2008, s.291–307, 301.
28 John J. Mearshimer, “Back to the Future: Instability in Europe after the Cold War”, International Security, Cilt 15, No.1, 1990, s.5–56, Kenneth N. Waltz, “The Emerging Structure of International Politics”, International Security, Cilt 18, No.2, 1993, s.44–79. 
29 Soğuk Savaş sonrası NATO’nun ilk uluslararası askeri müdahalesi, diplomatik çabaların sonuçsuz kalması ve Sırp yönetiminin siviller üzerinde uyguladığı şiddete devam etmesi karşısında uluslararası toplumun NATO’yu müdahaleye davet etmesine cevaben, 1995’te Bosna Savaşı’nda gerçekleştirilmiştir. Özellikle, 11 Eylül saldırıları ile görev alanı itibariyle yeni bir safhaya giren 
NATO’nun yeni görevi, uluslararası terör ile savaş olarak tanımlanmış, bunu takiben insanî müdahale operasyonlarından (örneğin Kosova) yeniden yapılandırma operasyonlarına (örneğin Afganistan) kadar çeşitli operasyonlarda NATO uluslararası destek vermiştir. NATO’nun ikinci 
büyük ordusuna sahip üyesi olan Türkiye de Soğuk Savaş sonrası dönemde NATO tarafından yürütülen tüm harekâtlara etkin olarak katılmıştır. 
30 Alexander M. Haig, Jr., “Correcting the Course of NATO,” Orbis, Yaz 1999, s.356. 
31 Genişletilmiş NATO çerçevesi, Wallander ve Keohane’nin ileri sürdüğü gibi NATO’nun salt gerçekçi ya da liberal kuramlar ışığında açıklanmasının eksik olduğunu, NATO’yu bir “güvenliği 
yöneten” kurum olarak görmemiz gerektiğini de gösteriyor. Celeste A. Wallander ve Robert O. Keohane, “Risk, Threat, and Security Institutions”, Helga Haftendorn, Robert O. Keohane ve Celeste A. Wallander (Der.) Imperfect Unions: Security Institutions over Space and Time, Oxford, Oxford University Press, 1999, s.705–735. 
32 Türk kamuoyunda NATO algısı ile ilgili çalışmalar son derece kısıtlıdır. Canan-Sokullu ve Ertunç, “Türkler Nato’dan Uzaklaşıyor”; Süha Bölükbaşıoğlu “The Enlargement of NATO and the Turkish Public Opinion”, 1999, http://www.nato.int/acad/fellow/97-99/bolukbasioglu.pdf, 
(Erişim Tarihi 18 Nisan 2004); Atila Eralp, “Turkish Perceptions of NATO”, 1997, http://www. nato.int/acad/fellow/95-97/eralp.pdf (Erişim Tarihi 28 Kasım 2011).
33 Dan Caldwell ve Robert E. Williams, Seeking Security in an Insecure World, Maryland, Rowman and Littlefield, 2006, s. 9. 
34 Jack Snyder, Myths of Empire: Domestic Politics and International Ambition Ithaca, NY, Cornell University Press, 1991. 
35 John Herz, International Politics in the Atomic Age, New York, Columbia University Press, 1959. 
36 Joseph S. Nye, Power in the Global Information Age: From Realism to Globalization London, Routledge, 2004. 
37 Emil J. Kirchner ve James Sperling, “The New Security Threats in Europe: Theory and Evidence”, European Foreign Affairs Review, Cilt 7, No.4, 2002, s.423–452. 
38 Barry Buzan, People, States and Fear: An Agenda for International Security Studies in the Post-Cold War Era, London, Harvester Wheatsheaf, 1991.
39 Pamela P. Conover ve Stanley Feldman, “Emotional Reactions to the Economy: I’m Mad as Hell and I’m not Going to Take it Anymore” American Journal of Political Science, Cilt 30, No.1, 1986, s.50–78. 
40 Matthew Gabel ve Simon Hix, “Understanding Public Support for British Membership of the Single Currency”, Political Studies, Cilt 5, No.1, 2005, s.65–81; Matthew Gabel ve Guy D. Whitten, “Economic Conditions, Economic Perceptions, and Public Support for European Integration”, Political Behaviour, Cilt 19, No.1, 1997, s.81-96. 
41 Matthew Gabel, “Economic Integration and Mass Politics: Market Liberalization and Public 
Attitudes in the European Union”, American Journal of Political Science Cilt 42, No.3, 1998, 
s.936–953; Matthew Gabel, “Public Support for European Integration: An Empirical Test of 
Five Theories”, Journal of Politics Cilt 60, No.2, 1998, s.333-354. Liesbet Hooghe ve Gary Marks, 
“Does Identity or Economic Rationality Drive Public Opinion on European Integration?” PS: 
Political Science & Politics, Cilt 37, No.3, 2004, s.415–420. 
42 Vincent Cable, “What is International Economic Security?’ International Affairs, Cilt 71, No.2, 
Nisan 1995, s.305–324; Caldwell ve Williams, Seeking Security.
43 Sara De Master ve Michael Le Roy, “Xenophobia and the European Union”, Comparative 
Politics, Cilt 32, No.4, 2000, s.419–436. Joel S. Fetzer, Public Attitudes towards Immigration in the 
United States, France and Germany, Cambridge, Cambridge University Press, 2000. Joel S. Fetzer 
ve Christopher S. Soper, Muslims and the State in Britain, France and Germany, , Cambridge, 
Cambridge University Press, 2005. 
44 Myron Weiner, The Global Migration Crisis: Challenge to States and to Human Rights, New York, 
Harper Collins, 1995. 
45 Charalambos Tsardanidis ve Gabriella Guerra, “The EU Mediterranean State, the Migration 
and the “Threat” from the South”, Russell King, Gabriella Lazaridis ve Charalambos Tsardanidis 
(Der.) Eldorado or Fortress? Migration in Southern Europe, Houndmills, MacMillan Press, 2000, 
s.321–344. 
46 Lauren M. McLaren, “Anti-immigrant Prejudice in Europe: Contact, Threat Perception, and 
Preferences for the Exclusion of Migrants”, Social Forces, Cilt 81, No.3, 2003, s.909–936, 915. 
47 Lauren M. McLaren, “Public Support for the European Union: Cost / Benefit Analysis or 
Perceived Cultural Threat?” Journal of Politics, Cilt 64, 2002, s.551–566. 
48 McLaren, “Public Support”. Irmina Matonyte ve Vaidas Morkevicius, “Threat Perception and 
European Identity Building: The Case of Elites in Belgium, Germany, Lithuania and Poland”, 
Europe-Asia Studies, Cilt 61, No.6, 2009, s.967–985. 
49 Sean Carey, “Undivided Loyalties: Is National Identity an Obstacle to European Integration?”, 
European Union Politics, Cilt 3, No.4, 2002, s.394. 
50 Buzan, People, States and Fear, s.447.
51 Susan M. Akram, “The Aftermath of September 11, 2001: The Targeting of Arabs and Muslims 
in America”, Arab Studies Quarterly, Cilt 23, No.2–3, 2002, s.68. 
52 Jose Casanova, “Religion, European Secular Identities and European Integration”, Timothy A. 
Byrnes ve Peter J. Katzenstein (Der.), Religion in an Expanding Europe, Cambridge, Cambridge 
University Press, 2006, s.65–93. Runnymede Trust Report, Islamophobia: A Challenge for Us All, 
London, Runnymede Publications, 1997, s.5. 
53 İslami köktendincilik ve İslamofobi tartışmaları için bkz. De Master ve Le Roy “Xenophobia 
and the European Union”; Fetzer ve Soper, Muslims and the State. 
54 Jorge Nef, Human Security and Mutual Vulnerability, Ottawa, International Development 
Research Center, 2002; Roland Paris, “Human Security: Paradigm Shift or Hot Air?” 
International Security, Cilt 22 No.2, 2001, s.54-89; Peter Schwartz ve Doug Randall, “An 
Abrupt Climate Change Scenario and Its Implications for United States National Security”, 
2003, www.ems.org/climate/pentagon_climatechange.pdf (Erişim Tarihi 21 Haziran 2011). 
55 Alan Collins (Der.), Contemporary Security Studies, NY, Oxford University Press, 2007, s.198. 
56 Ebru Ş. Canan-Sokullu, “Climate Change as a Source of Human Insecurity: Comparing 
Turkish with Transatlantic Public Opinion”, CPRS International Human Security Conference 
Series: Human Security: New Challenges, New Perspectives “Human Security: New Challenges, New 
Perspectives Proceedings” Kadir Has Universitesi, İstanbul, Türkiye, Ekim 2011, s.601-625. David 
F. Layton ve Richard A. Levine “How Much Does the Far Future Matter? A Hierarchical 
Bayesian Analysis of the Public’s Willingness to Mitigate Ecological Impacts of Climate 
Change”, Journal of the American Statistical Association, Cilt 98, No.463, 2003; Jan Corfee- 
Morlot et al, “Global Warming in the Public Sphere”, Philosophical Transactions: Mathematical, 
Physical and Engineering Sciences, Cilt 365, No.1860, 2007, s.2761.
57 John Dugard, “International Terrorism: Problems of Definition”, International Affairs, Cilt 
50, No.1, Ocak 1974, s.67–81; Martha Crenshaw, “The Causes of Terrorism”, Comparative 
Politics, Cilt 13, No.4, Temmuz 1981, s.379–399. Caldwell ve Williams Seeking Security; Collins 
Contemporary Security Studies. 
58 Enver Bozkurt ve Selim Kanat, Uluslararası Toplumun Paradoksu: Terörizm, İnsan Hakları ve 
11 Eylül Sonrası Meydana Gelen Değişiklikler, Ankara, Asil Yayın, 2007, s.7–58; Giray Saynur 
Bozkurt, “Küreselleşme ve Terörizm” Değişen Dünyada Uluslararası İlişkiler, İdris Bal (Der.) 
Ankara, Lalezar, Kitabevi, 2006, s.549–559. 
59 İdris Bal, “Terörizm, Liberal Devlet ve Uluslararası İşbirliği”, Bal, Değişen Dünyada Uluslararası 
İlişkiler, s.561–584. 
60 Richard C. Eichenberg, “Victory Has Many Friends: U.S. Public Opinion and the Use of Military 
Force, 1981–2005”, International Security, Cilt 30, No 1, Yaz 2005, s.140–177; Alessandro 
Politi, “European Security: The New Transnational Risks”, Chaillot Paper, No.29, WEU ISS, 
Paris, 1997; CSIS, Cyber Crime, Cyber Terrorism, Cyber Warfare: Averting an Electronic Waterloo, 
Washington, DC, CSIS Press, 1998; Kirchner ve Sperling “The New Security Threats”.
61 James R. Schlesinger, “Now-A Tougher US” US News and World Report, 26 Mayıs 1995, s. 5. 
Ayrıca NATO ve kamuoyu konusunda bir çalışma için bkz. Gregory Flynn ve Hans Rattinger 
(Der.) The Public and Atlantic Defence, Totowa, NJ: Rowman and Alanheld, 1985. 
62 Ole R. Holsti, “A Return to Isolationism and Unilateralism? American Public Opinion, Pre- and 
Post- September 11” Centennial Meeting of the American Political Science Association Konferansı, 
27–31 Ağustos 2003, Philadelphia, PA. ABD, s. 2. 
63 Richard Sobel, “Portraying American Public Opinion toward the Bosnia Crisis” Harvard Journal 
of Press/Politics Cilt 3, No 2, 1998, s. 16-33; Eugene R. Wittkopf, Faces of Internationalism: Public 
Opinion and American Foreign Policy, Durham, NC, Duke University Press, 1990; Ronald H. 
Hinckley, “Public Attitudes toward Key Foreign Policy Events” Journal of Conflict Resolution 
Cilt 32, 1988, s.295-318; William O. Chittick, Keith R. Billingsley ve Rick Travis, “A Three 
Dimensional Model of American Foreign Policy” International Studies Quarterly Cilt 39, 1995, 
s.313-331; Russett, Controlling the Sword. 
64 John G. Ruggie, “Multilateralism: The Anatomy of an Institution” John G. Ruggie (Der.) 
Multilateralism Matters: The Theory and Praxis of an Institutional Form New York, Columbia 
University Press, 1993. s.11. 
65 Ronald H. Hinckley, People, Polls, and Policy Makers: American Public Opinion and National 
Security NY: Lexington Books, 1992; Alvin Richman, “The Polls-Trends: American Support 
for International Involvement: General and Specific Components of Post-Cold War Changes” 
Public Opinion Quarterly Cilt 60, 1993, s.305–321; Wittkopf, Faces of Internationalism; John 
E. Rielly, American Public Opinion and US Foreign Policy 1995 Chicago, Chicago Council on 
Foreign Relations, 1995. 
66 Schlesinger “Now-A Tougher US”. 
67 Klaus Dicke, “Peace Through International Law and the Case of Iraq” Gerhard Beestermoeller 
ve David Little (Der.) Iraq: Threat and Response Munster, Transaction Publishers, LIT, 2003, 
s.11–29; Hans J. Giessmann, “The Dubious Legitimacy of Preventive Military Action against 
Iraq” Gerhard Beestermoeller ve David Little (Der.) Iraq: Threat and Response Munster, Transaction Publishers, LIT, 2003, s.29–41. 
68 Her yıl seçkisiz olarak oluşturulmuş 18 yaşın üzerindeki örneklem büyüklükleri: N2004: 1006; N2005: 1021; N2006: 1005; N2007:1000; N2008: 1000; N2009: 1002; 
N2010: 1003. Veri setleri, TEA tarafından tavsiye edilen yaş, cinsiyet ve son mezun olunan eğitim seviyesi faktörleri hesaplanarak ağırlıklandırılmıştır. Verilere 
www.transatlantictrends.org adresinden ulaşılabilir. 
69 Görüşülen kişinin NATO’nun ne olduğunu sorması durumunda “NATO Birliği Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve birçok Avrupa ülkesinin katılımı ile kurulmuş bir 
ittifaktır” şeklinde açıklama getirilmiştir. ‘Bilmiyorum/Fikrim yok’ ve ‘Cevap vermek istemiyorum’ kategorileri analizden çıkartılmıştır. 
70 Bu makaledeki tüm tekrar kodlama işlemleri ve TEA verilerinin analiz bulguları ve yorumu 
yazara aittir.
71 Benjamin I. Page ve Calvin C. Jones, “Reciprocal Effects of Policy Preferences, Party Loyalties, 
and the Vote”, American Political Science Review Cilt 73, 1979, s.1071–90; Gregory B. Markus 
ve Philip Converse, “A Dynamic Simultaneous Equation Model of Electoral Choice”, American 
Political Science Review Cilt 73, 1979, s.1055–70. 
72 “İdeolojik konumlandırma” sağ-sol cetveli olarak adlandırılan “aşırı sol”dan “aşırı sağ”a (1’den 
7’ye) uzanan 7 puanlı bir Likert ölçeğidir. Bu skaladaki değerlikleri 1–2 “sol”, 3–5 “merkez” 
ve 6–7 “sağ” olacak şekilde tekrar kodladıktan sonra “sağ” kategorisi referans kategorisi olacak 
şekilde kukla değişken olarak dönüştürüldü. “Eğitim seviyesi”, kişilerin en son tamamladıkları 
eğitim durumlarını 5 seviyeli bir ölçeğe göre belirler. Bu seviyeler; “ilköğretim ve altı”, “biraz orta 
öğretim”, “lise mezuniyeti”, “üniversite mezuniyeti”, “yüksek lisans ve üstü (Master ve doktora)”. 
Her bir eğitim seviyesini ayrı ayrı kukla değişken olarak kodladıktan sonra “yüksek lisans ve üstü 
(Master ve doktora)” cevap kategorisini referans kategorisi olarak analizlerin dışında bırakıldı.
73 Araştırmada havuzlanmış veri kümesi kullanıldığından, yatay-kesit verilerinden kaynaklanabilecek 
değişen varyans sorununu gidermek için değişkenler kendi standart sapmalarına bölünerek 
ağırlıklandırıldı. Analizde kullanılan tüm değişkenlerin betimsel istatistikleri hesaplanmıştır. 
Makale alanını ekonomik kullanma amacıyla makalede gösterilmemekle birlikte istenildiği 
takdirde yazardan temin edilebilir. 
74 Marija J. Norušis, SPSS 14.0 Advanced Statistical Procedures Companion, NJ: Prentice Hall, 
2005. s.26; Andy Field Discovering Statistics Using SPSS, London, Sage, 2005; Nancy Leech, 
Karen C. Barrett ve George A. Morgan, SPSS for Intermediate Statistics: Use and Interpretation, 
Mahwah, New Jersey, Lawrence Erlbaum Associates, 2005, s. 109. 
75 Cemil Çolak, M. Cengiz Çolak, Mehmet N. Orman, “Koroner Arter Hastalığının Tahmininde 
Lojistik Regresyon Modeli Seçim Yöntemlerinin Karşılaştırılması” Anadolu Kardiyoloji Dergisi, 
Cilt 7, 2007, s.6–11; Field, Discovering Statistics, s.226–227. 
76 Odds oranı için, Yıldır Atakurt, “Lojistik Regresyon Analizi ve Tıp Alanında Kullanımına 
İlişkin Bir Uygulama, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası Cilt 52, Sayı 4, 1999, 
s.191–199. Güven aralık değerleri ve Wald değerleri Tablo 2’de sunumu anlaşılır kılmak için 
gösterilmemektedir. Bu bilgiler, yazardan temin edilebilir.
77 Scott Menard, Applied Logistic Regression Analysis, Sage University Paper Series on Quantitative 
Applications in the Social Sciences, Thousand Oaks, CA, Sage, 2001. 
78 Raymond Myers, Classical and Modern Regression with Applications, Boston, MA, Duxbury, 
1990. 
79 Ming-Hui Chen ve Dipak K. Dey, “Bayesian Modeling of Correlated Binary Responses via 
Scale Mixture of Multivariate Normal Link Functions”, Sankhya, Series A, Cilt 60, 1998, s. 322- 
343; Ming-Hui Chen ve Dipak K. Dey, “Variable Selection for Multivariate Logistic Regression 
Models”, Journal of Statistical Planning and Inference, Cilt 111 2003, s. 37-55. 
80 Bu analizde ABD veya AB’ye duyulan yakınlık NATO’ya verilen desteğin pozitif bir önkoşulu 
olarak otomatik olarak öngörülmemektedir. Bu nedenle küresel liderlik ve yakınlık termometresi 
sorularının etkileşimleri hesaplanmıştır. Dolayısıyla Model I’de regresyon metodu olarak bağımsız 
değiskenlerin bir blok olarak tek adımda girilip değerlendirildiği metot olan “enter” metodu 
kullanılmıştır. Bkz. Çolak, Çolak ve Orman, “Koroner Arter Hastalığının Tahmininde” s.7. 


Kaynakça 

Akram, Susan M., “The Aftermath of September 11, 2001: The Targeting of Arabs and 
Muslims in America”, Arab Studies Quarterly, Cilt 23, No 2-3, 2002. 
Aldrich, John, Jon Sullivan ve Eugene Borgida “Foreign Affairs and Issue Voting: Do Presidential Candidates ‘Waltz Before a Blind Audience?’” American Political Science Review Cilt 83, No 1, 1989, s.123-141. 
Almond, Gabriel A., The American People and Foreign Policy, New York, Preager, 1950 [1960]. 
Atakurt, Yıldır, “Lojistik Regresyon Analizi ve Tıp Alanında Kullanımına İlişkin Bir Uygulama, 
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası Cilt 52, Sayı 4, 1999, s. 191-199. 
Bal, İdris, “Terörizm, Liberal Devlet, ve Uluslararası İşbirliği” Değişen Dünyada Uluslararası İlişkiler, İdris Bal (der.) Ankara, Lalezar, Kitabevi, 2006, s. 561-584. 
Barnett, Michael ve Jack Levy, “Domestic Sources of Alliences and Allignments”, International Organisations, Cilt 45, No 3, 1991, s. 369-395. 
Bieber, Florian ve Zidas Daskalovski (der.), Understanding the War in Kosovo, London, Frank Cass, 2003, s. 146-165. 
Bozkurt, Enver ve Selim Kanat, Uluslararası Toplumun Paradoksu: Terörizm, İnsan Hakları ve 11 Eylül Sonrası Meydana Gelen Değişiklikler, Ankara, Asil Yayın, 2007, s.7-58. 
Bozkurt, Giray Saynur, “Küreselleşme ve Terörizm” Değişen Dünyada Uluslararası İlişkiler, İdris Bal (der.) Ankara, Lalezar, Kitabevi, 2006, s.549-559. 
Bölükbaşıoğlu, Süha, “The Enlargement of NATO and the Turkish Public Opinion”, 1999, 
http://www.nato.int/acad/fellow/97-99/bolukbasioglu.pdf. 
Buzan, Barry et al., Security: A New Framework for Analysis, London, Boulder, 1998. 
Buzan, Barry, People, States and Fear: An Agenda for International Security Studies in the Post- Cold War Era, London, Harvester Wheatsheaf, 1991. 
Cable, Vincent, “What is International Economic Security?” International Affairs, Cilt 71, No 2. (Nisan 1995), s. 305-324. 
Caldwell, Dan ve Robert E. Williams, Seeking Security in an Insecure World, Maryland, Rowman and Littlefield, 2006. 
Canan-Sokullu, Ebru Ş. ve Çiğdem Kentmen, “Turkey in the EU?: An Empirical Analysis of European Public Opinion on Turkey’s Protracted Candidacy”, 
Armağan E. Çakır (der.) A Sisyphean Story: Fifty Years of EU-Turkey Relations (1959-2009), London, Routledge, 2010, s. 105-134. 
Canan-Sokullu, Ebru Ş. ve Burcu Ertunç, “Türkler Nato’dan Uzaklaşıyor” BETAM Araştırma Notu No: 110 (8 Nisan 2011), 
http://betam.Bahçeşehir.edu.tr/tr/wp-content/uploads/2011/04/ArastirmaNotu110.pdf. 

Canan-Sokullu, Ebru Ş., “Climate Change as a Source of Human Insecurity: Comparing 
Turkish with Transatlantic Public Opinion”, CPRS International Human Security 
Conference Series: Human Security: New Challenges, New Perspectives “Human Security: New 
Challenges, New Perspectives Proceedings” Kadir Has Universitesi, İstanbul, Türkiye, Ekim2011, s. 601-625. 
Carey, Sean, “Undivided Loyalties: Is National Identity an Obstacle to European Integration?” 
European Union Politics, Cilt 3, No 4, 2002, s. 387-413. 
Casanova, Jose, “Religion, European Secular Identities and European Integration”, Timothy 
A. Byrnes ve Peter J. Katzenstein (der.), Religion in an Expanding Europe, Cambridge, 
Cambridge University Press, 2006, s. 65-93. 
Caspary, William R. “The Mood Theory: A Study of Public Opinion and Foreign Policy”, 
American Political Science Review Cilt 64, No 2, 1970 Haziran, s. 536-547.
Chen, Ming-Hui ve Dipak K. Dey, “Bayesian Modeling of Correlated Binary Responses via 
Scale Mixture of Multivariate Normal Link Functions”, Sankhya, Series A, Cilt 60, 1998, s. 322-343. 
Chen, Ming-Hui ve Dipak K. Dey, “Variable Selection for Multivariate Logistic Regression 
Models”, Journal of Statistical Planning and Inference, Cilt 111, 2003, s. 37-55. 
Chittick, William O., Keith R. Billingsley ve Rick Travis, “A Three Dimensional Model of 
American Foreign Policy” International Studies Quarterly Cilt 39, 1995, s. 313-331. 
Collins, Alan (der.), Contemporary Security Studies, NY, Oxford University Press, 2007. 
Conover, Pamela P., ve Stanley Feldman, “Emotional Reactions to the Economy: I’m Mad as 
Hell and I’m not Going to Take it Anymore”, American Journal of Political Science, Cilt 30, 
No 1, 1986, s. 50-78. 
Converse, Philip E. “The Nature of Belief Systems in Mass Publics” David E. Apter (der.) 
Ideology and Discontent, New York, Free Press, 1964, s. 206-261. 
Corfee-Morlot, Jan et al., “Global Warming in the Public Sphere”, Philosophical Transactions: 
Mathematical, Physical and Engineering Sciences, Cilt 365, No 1860, 2007. 
Crenshaw, Martha (1981) ‘The Causes of Terrorism’ Comparative Politics, Vol. 13, No 4. 
(Temmuz 1981), s. 379-399. 
CSIS, Cyber Crime, Cyber Terrorism, Cyber Warfare: Averting an Electronic Waterloo, Washington, 
DC, CSIS Press, 1998. 
Çarkoğlu, Ali and Melvin Hinich, “A Spatial Analysis of Turkish Party Preferences.” Electoral 
Studies Cilt 25, No 2, 2006, s. 369-392. 
Çarkoğlu, Ali “Who Wants Full Membership? Characteristics of Turkish Public Support for 
EU Membership”, Çarkoğlu, Ali and Barry Rubin (der.) Turkey and the European Union: 
Domestic Politics, Economic Integration, and International Dynamics, London, Frank Cass, 
2003, s. 195–218. 
Çarkoğlu, Ali ve Kemal Kirişçi, “Civil Society, Public Opinion and Foreign Policy: Greek- 
Turkish Relations”, Taciser Ulaş Belge (der.) Voices for the Future, Civic Dialogue Between 
Turks and Greeks, Istanbul, Bilgi University Press, 2004, s. 33-45. 
Çarkoğlu, Ali, “Societal Perceptions of Turkey’s EU Membership. Causes and Consequences 
of Support for EU Membership”, Nergis Canefe and Mehmet Uğur (der.), Turkey and 
European Integration. Accession Prospects and Issues, London, Routledge, 2004, s. 19-45. 
Çolak, Cemil, M. Cengiz Çolak ve Mehmet N. Orman, “Koroner Arter Hastalığının 
Tahmininde Lojistik Regresyon Modeli Seçim Yöntemlerinin Karşılaştırılması” Anadolu 
Kardiyoloji Dergisi, Cilt 7, 2007, s. 6-11. 
De Master, Sara ve Michael Le Roy, “Xenophobia and the European Union”, Comparative 
Politics, Cilt 32, No 4, 2000, s. 419–436. 
Deutsch, Karl W. et al., Political Community and the North Atlantic Area Princeton, NJ, 
Princeton University Press, 1957. 
Dicke, Klaus, “Peace Through International Law and the Case of Iraq”, Gerhard Beestermoeller 
ve David Little (der.) Iraq: Threat and Response Munster, Transaction Publishers, LIT, 
2003, s. 11-29. 
Duffield, John S., Cynthia Michota ve Sara Ann Miller, “Alliances”, Paul A. Williams (der.), 
Security Studies: An Introduction, London, Routledge, 2008, s. 291-307, 301. 
Dugard, John, “International Terrorism: Problems of Definition”, International Affairs, Cilt 50, 
No 1, Ocak 1974, s. 67-81. 
Eichenberg, Richard C., Public Opinion and National Security in Western Europe: Consensus 
Lost? London, MacMillan Press, 1989. 
Eichenberg, Richard C., “Victory Has Many Friends: U.S. Public Opinion and the Use of 
Military Force, 1981-2005”, International Security, Cilt 30, No 1, Yaz 2005, s. 140-177. 
Eralp, Atila, “Turkish Perceptions of NATO”, 1997, http://www.nato.int/acad/fellow/95-97/ 
eralp.pdf. 
Esmer, Yilmaz “Türk Kamuoyu ve Avrupa”, Bülent Gökay (der.) Türkiye Avrupa Birliği’nin 
Neresinde? Gümrük Birliği Anlaşmasının Düşündürdükleri, Ayraç Yayınevi, İstanbul, 1997, 
s. 124-135. 
Everts, Philip E. ve Pierangelo Isernia (der.) Public Opinion and International Use of Force, 
London, Routledge, 2001. 
Everts, Philip E. “The “Body Bag Hypothesis” as an Alibi: Public Support for UN Military 
Operations in the Netherlands: The Case of Bosnia-Herzegovina” Politics, Groups and the 
Individual, 1996, Cilt 6, s. 57-84. 
Fetzer, Joel S. ve Christopher S. Soper, Muslims and the State in Britain, France and Germany, 
Cambridge University Press, Cambridge, 2005. 
Fetzer, Joel S. Public Attitudes towards Immigration in the United States, France and Germany, 
Cambridge University Press, Cambridge, 2000. 
Field, Andy, Discovering Statistics Using SPSS, London, Sage, 2005. 
Flynn, Gregory ve Hans Rattinger (der.) The Public and Atlantic Defence Totowa, NJ: Rowman 
and Alanheld, 1985. 
Gabel, Matthew ve Simon Hix, “Understanding Public Support for British Membership of 
the Single Currency”, Political Studies, Cilt 5, No 1, 2005, s. 65-81. 
Gabel, Matthew, ve Guy D. Whitten, “Economic Conditions, Economic Perceptions, and 
Public Support for European Integration”, Political Behaviour, Cilt 19, No 1, 1997, s. 
81–96. 
Gabel, Matthew, “Economic Integration and Mass Politics: Market Liberalization and Public 
Attitudes in the European Union”, American Journal of Political Science Cilt 42, No 3, 1998, 
s. 936–53. 
Gabel, Matthew, “Public Support for European Integration: An Empirical Test of Five 
Theories”, Journal of Politics Cilt 60, No 2, 1998, s. 333–54. 
Gaubatz, Kenneth, “Democratic States and Commitment in International Relations”, 
International Organization, Cilt 50, No 1, 1996, s. 109-150. 
Gelb, Leslie H., “The Essential Domino: American Politics and Vietnam” Foreign Affairs Cilt 
50, Nisan 1972, s. 459-475. 
Giessmann, Hans J., “The Dubious Legitimacy of Preventive Military Action against Iraq” 
Gerhard Beestermoeller ve David Little (der.) Iraq: Threat and Response Munster, 
Transaction Publishers, LIT, 2003, s. 29-41. 
Graber, Doris A. Public Opinion, the President, and Foreign Policy: Four Case Studies from the 
Formative Years New York: Holt, Rinehart and Winston, 1968.Haig, Alexander M. Jr., 
“Correcting the Course of NATO,” Orbis, Yaz 1999. 
Graebner, Norman A., “Public Opinion and Foreign Policy: A Pragmatic View”, Don E. Piper 
ve Ronald J. Turchik (der.) Interaction: Foreign Policy and Public Policy, Washington, DC, 
American Enterprise Institute, 1983, s.11-34; Herz, John, International Politics in the 
Atomic Age, New York, Columbia University Press, 1959. 
Hinckley, Ronald H., “Public Attitudes toward Key Foreign Policy Events” Journal of Conflict 
Resolution, Cilt 32, 1988, s. 295-318. 
Hinckley, Ronald H., People, Polls, and Policy Makers: American Public Opinion and National 
Security NY: Lexington Books, 1992. 
Holsti, Ole R., Public Opinion and American Foreign Policy, Ann Arbour, University of Michigan 
Press, 1996
Holsti, Ole R., “A Return to Isolationism and Unilateralism? American Public Opinion, Preand 
Post- September 11” Centennial Meeting of the American Political Science Association 
Konferansı, 27-31 Ağustos 2003, Philadelphia, PA. ABD. 
Hooghe, Liesbet ve Gary Marks, ‘Does Identity or Economic Rationality Drive Public 
Opinion on European Integration?’ PS: Political Science & Politics, Cilt 37, No 3, 2004, 
s. 415-20. 
Kalaycıoğlu, Ersin “Justice and Development Party at the Helm: Resurgence of Islam or 
Restitution of the Right-of-center Predominant Party?”, Turkish Studies, Cilt 11, No 1, 
Mart 2010, s. 29-44. 
Kalaycıoğlu, Ersin “The Turkish-EU Odyssey and Political Regime Change in Turkey”, South 
European Society and Politics, Cilt 16, No 2, 2011, s. 265-278. 
Kalaycıoğlu, Ersin, “Public Choice and Foreign Affairs: Democracy and International 
Relations in Turkey”, New Perspectives on Turkey No 40, Mayıs 2009, s. 57-81. 
Kentmen, Çiğdem, “Determinants of Support for EU Membership in Turkey: Islamic 
Attachments, Utilitarian Considerations and National Identity” European Union Politics 
Volume Cilt 9, No 4, 2008, s. 487-510. 
Kirchner, Emil J. ve James Sperling, “The New Security Threats in Europe: Theory and 
Evidence”, European Foreign Affairs Review, Cilt 7, No 4, 2002, s. 423-452. 
Klarevas, Louise, “The ‘Essential Domino’ of Military Operations: American Public Opinion 
and the Use of Force”, International Studies Perspective Cilt 3, 2002, s. 413-437. 
Layton, David F. ve Richard A. Levine “How Much Does the Far Future Matter? A Hierarchical 
Bayesian Analysis of the Public’s Willingness to Mitigate Ecological Impacts of Climate 
Change”, Journal of the American Statistical Association, Cilt 98, No 463, 2003. 
Leech, Nancy, Karen C. Barrett ve George A. Morgan, SPSS for Intermediate Statistics: Use and 
Interpretation, Mahwah, New Jersey, Lawrence Erlbaum Associates, 2005. 
McLaren, Lauren M., “Anti-immigrant Prejudice in Europe: Contact, Threat Perception, and 
Preferences for the Exclusion of Migrants”, Social Forces, Cilt 81, No 3, 2003, s. 909-936. 
McLaren, Lauren M., “Public Support for the European Union: Cost / Benefit Analysis or 
Perceived Cultural Threat?” Journal of Politics, Cilt 64, 2002, s. 551-566. 
Markus, Gregory B. ve Philip Converse, “A Dynamic Simultaneous Equation Model of 
Electoral Choice”, American Political Science Review Cilt 73, 1979, s. 1055-70. 
Matonyte, Irmina ve Vaidas Morkevicius, “Threat Perception and European Identity Building: 
The Case of Elites in Belgium, Germany, Lithuania and Poland”, Europe-Asia Studies, Cilt 
61, No 6, 2009, s. 967-985. 
Mearshimer, John J., “Back to the Future: Instability in Europe after the Cold War”, 
International Security, Cilt 15, No 1, 1990, s.5-56, 
Menard, Scott, Applied Logistic Regression Analysis Sage University Paper Series on Quantitative 
Applications in the Social Sciences, Thousand Oaks, CA, Sage, 2001. 
Modelski, George, “The Study of Alliences: A Review”, Journal of Conflict Resolution, Cilt 7, 
No 4, 1963, s. 769-776. 
Myers, Raymond, Classical and Modern Regression with Applications Duxbury, Boston, MA, 
1990. 
Nef, Jorge, Human Security and Mutual Vulnerability, Ottawa, International Development 
Research Center, 2002. 
Norušis, Marija J. SPSS 14.0 Advanced Statistical Procedures Companion, NJ, Prentice Hall, 
2005. 
Nye, Joseph S., Power in the Global Information Age: From Realism to Globalization London: 
Routledge, 2004.
Page, Benjamin I. ve Robert Y. Shapiro The Rational Public: Fifty Years of Trends in Americans’ 
Policy Preferences, Chicago, University of Chicago Press, 1992. 
Page, Benjamin I., ve Calvin C. Jones, “Reciprocal Effects of Policy Preferences, Party Loyalties, 
and the Vote”, American Political Science Review Cilt 73, 1979, s. 1071-90. 
Paris, Roland “Human Security: Paradigm Shift or Hot Air?” International Security, Cilt 22 
No 2, 2001, s. 54-89. 
Paul, T. V., James Wirtz ve Michael Fortmann (der.) Balance of Power: Theory and Practice in the 
21st Century Stanford, Stanford University Press, 2004. 
Politi, Alessandro, “European Security: The New Transnational Risks”, Chaillot Paper 29, 
Paris, WEU ISS, 1997. 
Richman, Alvin, “The Polls-Trends: American Support for International Involvement: 
General and Specific Components of Post-Cold War Changes” Public Opinion Quarterly 
Cilt 60, 1993, s. 305-321. 
Rielly, John E., American Public Opinion and US Foreign Policy 1995 Chicago, Chicago Council 
on Foreign Relations, 1995. 
Risse-Kappen, Thomas, “Public Opinion, Domestic Structures and Foreign Policy in Liberal 
Democracies” World Politics, Cilt 43, 1991, s. 479-512. 
Ruggie, John G., “Multilateralism: The Anatomy of an Institution” John G. Ruggie (der.) 
Multilateralism Matters: The Theory and Praxis of an Institutional Form New York: 
Columbia University Press, 1993. 
Runnymede Trust Report, Islamophobia: A Challenge for Us All, London, Runnymede 
Publications, 1997. 
Russett, Bruce Controlling the Sword: The Democratic Governance of National Security, 
Cambridge, MA, Harvard University Press, 1990. 
Schlesinger, James R. “Now-A Tougher US” US News and World Report, 26 Mayıs 1995, s. 5. 
Schwartz, Peter ve Doug Randall, “An Abrupt Climate Change Scenario and Its Implications for 
United States National Security”, 2003 (www.ems.org/climate/pentagon_climatechange.pdf). 
Shapiro Robert Y., ve Benjamin I. Page “Foreign Policy and the Rational Public”, Journal of 
Conflict Resolution, Cilt 32, 1988, s. 211-247. 
Sheperd, Robert J. Public Opinion and European Integration, Lexington Books, 1975. 
Sinnott, Richard, “Bringing Public Opinion Back in” Oscar Niedermayer ve Richard Sinnott 
(der.) Public Opinion and International Governance, Oxford, Oxford University Press, 1995 
Snyder, Glenn, Alliance Politics, Ithaca, NY, Cornell University Press, 1997, s. 4. 
Snyder, Jack, Myths of Empire: Domstic Politics and International Ambition Ithaca, NY, Cornell 
University Press, 1991. 
Sobel, Richard, “Portraying American Public Opinion toward the Bosnia Crisis” Harvard 
Journal of Press/Politics Cilt 3, No 2, 1998, s. 16-33. 
Şenyuva, Özgehan “Turkish Public Opinion and European Union Membership: The State of 
The Art in Public Opinion Studies in Turkey.” Perceptions: Journal of International Affairs 
Cilt 11, No 1, 2006, s.19-32. 
Tsardanidis, Charalambos ve Gabriella Guerra, “The EU Mediterranean State, the Migration 
and the “Threat” from the South”, Russell King, Gabriella Lazaridis ve Charalambos 
Tsardanidis (der.) Eldorado or Fortress? Migration in Southern Europe, Houndmills, 
MacMillan Press, 2000, s.321–344. 
Vasquez, John A. ve Collin Elman (der.) Realism and the Balancing of Power: A New Debate, 
Upper Saddle River, NJ, 2003. 
Wallander, Celeste A. ve Robert O. Keohane, “Risk, Threat, and Security Institutions”, Helga 
Haftendorn, Robert O. Keohane ve Celeste A. Wallander (der.) Imperfect Unions: Security 
Institutions over Space and Time, Oxford, Oxford University Press, 1999, s. 705-735. 
Walt, Stephen M. The Origins of Alliances, Ithaca, NY, Cornell University Press, 1987. 
Waltz, Kenneth N., Theory of International Politics, Reading, MA, Addison Wesley, 1979 
Waltz, Kenneth N., “The Emerging Structure of International Politics”, International Security, 
Cilt 18, No2, 1993, s. 44-79. 
Weisman, Patricia, Dangerous Alliances: Proponents of Peace, Weapons of War, Stanford, CA, 
Stanford University Press, 2004. 
Weiner, Myron, The Global Migration Crisis: Challenge to States and to Human Rights, New 
York, HarperCollins, 1995. 
Wittkopf, Eugene R., Faces of Internationalism: Public Opinion and American Foreign Policy, 
Durham, NC, Duke University Press, 1990.






Bu makaleye atıf için: Canan-Sokullu, Ebru Ş., “Türk Kamuoyunda NATO Algısı”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 9, 
Sayı 34 (Yaz 2012), s. 151-182. 
Bu Makalenin tüm hakları Uluslararası İlişkiler Konseyi Derneği’ne aittir. Önceden yazılı izin alınmadan hiç bir iletişim, kopyalama ya da yayın sistemi kullanılarak yeniden yayımlanamaz, 
çoğaltılamaz, dağıtılamaz, satılamaz veya herhangi bir şekilde kamunun ücretli/ücretsiz kullanımına sunulamaz. Akademik ve haber amaçlı kısa alıntılar bu kuralın dışındadır. 

Aksi belirtilmediği sürece Uluslararası İlişkiler’de yayınlanan yazılarda belirtilen fikirler yalnızca yazarına/yazarlarına aittir. UİK Derneğini, editörleri ve diğer yazarları bağlamaz. 



***

Türk Kamuoyunda NATO Algısı BÖLÜM 1


Türk Kamuoyunda NATO Algısı, BÖLÜM 1 


Ebru Ş. CANAN-SOKULLU 
Yrd. Doç. Dr., Bahçeşehir Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü 
Uluslararası İlişkiler Konseyi Derneği | Uluslararası İlişkiler Dergisi 
Web: www.uidergisi.com | E- Posta: bilgi@uidergisi.com 

ULUSLARARASIiLiŞKiLER, Cilt 9, Sayı 34, Yaz 2012, s. 151 - 182 
Türk Kamuoyunda NATO Algısı 
Ebru Ş. CANAN-SOKULLU* 
* Yrd. Doç. Dr., Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü, Bahçesehir Üniversitesi, İstanbul. 
E-posta: ebru.canan@bahcesehir.edu.tr

ÖZET 
Bu makale, Türk kamuoyunda son yıllarda giderek artan NATO-karşıtlığını, uluslararası ve bireysel düzlemde hissedilen tehdit algısı ve ABD ile AB’nin uluslararası politik liderliği konusunda tercihler bağlamında değerlendirmektedir. Türk kamuoyu, diğer NATO üyesi ülkelerdekinin tersine özellikle Afganistan savaşı sonrasında NATO’dan giderek uzaklaşmaktadır. Demokrasilerde kamuoyunun dış politika yapımının “domino taşı” olduğu göz önünde tutulduğunda, meşruiyeti, yetenekleri, sorumluluk ve görev alanı itibariyle 
mercek altında tutulan NATO’nun üye ülkelerin vatandaşları tarafından desteklenmesi son derece önemlidir. Öte yandan altmış yıldır NATO’ya sadakatle bağlı olan ve siyasa yapıcılarca NATO’nun Avrupa-Atlantik bölgesi için vazgeçilmez olduğu dile getirilen Türkiye’de bir ikilemle karşı karşıya kalınmaktadır. Türk kamuoyunda NATO algısı Transatlantik Eğilimler 
Araştırması (2004–2010) verilerinin iki sonuçlu lojistik regresyon analizi ile incelenecektir. 

Anahtar Kelimeler: NATO, Türk Kamuoyu, Tehdit Algısı, Küresel Liderlik, İki Sonuçlu Lojistik Regresyon, 

Giriş 

Türkiye, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) 1949’da 12 üyeli bir ortak güvenlik örgütü olarak kurulmasından sonraki ilk genişlemesinde (1952) ittifaka katıldı. Üye ülkelerin, ittifakın savunma yeteneklerini geliştirmek ve korumak, birbirlerinin toprak bütünlüklerini korumak ve güvenliklerine yönelik tehditler karşısında birbirlerini savunmak konularında taahhüt verdiği Soğuk Savaş süresince ortak tehdit, NATO Sözleşmesi’nde hiçbir açık ibare olmasa da, Sovyetler Birliği’nin komünist yayılmacılığıydı. Bu tehdidin Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile ortadan kalkması, konu, coğrafya ve aktör bağlamında uluslararası topluma ve dolayısıyla NATO’ya yönelik tehdit algısında da 
önemli bir dönüşüme neden oldu. 

NATO’nun Soğuk Savaş sonrası ilk uluslararası askeri müdahalesi, Sırp yönetiminin siviller üzerinde uyguladığı şiddet karşısında diplomatik çabaların sonuçsuz kaldığı Bosna Savaşı’nda (1995) gerçekleştirildi.1 1999’da Kosova’da başlattığı insani müdahale operasyonu, 11 Eylül 2001 saldırılarına cevaben Afganistan’da başlattığı uluslararası terör ile savaş ve devamında yeniden yapılandırma operasyonu gibi örnekler düşünüldüğünde NATO’nun görev alan ve amaçlarının da ortak savunma dışında 5. Maddenin öngördüğü hususlarda alan dışı görevlere yönelmesiyle oldukça genişlemiş olduğu görülmektedir. NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip Türkiye’nin, Soğuk Savaş sonrası dönemde NATO tarafından yürütülen tüm harekâtlara etkin olarak katılması NATO’nun dönüşümüne verdiği desteği açıkça ortaya koymaktadır.2 
Her ne kadar, Türk dış politika yapıcıları son yıllarda sıklıkla Türkiye’nin Batılı müttefiklerinin yanı sıra diğer bölgelerdeki ve özellikle Orta Doğu’daki komşularıyla diyalog kurarak işbirliği düzeyini arttırmasının önemini vurgulasalar ve dış politika önceliklerinde Batı merkezcilikten Doğu merkezciliğe doğru bir “eksen kayması” olduğu iddia edilse de resmi söylemlere göre “Türkiye, ittifakı kendisinin de ayrılmaz bir parçası olduğu Avrupa-Atlantik bölgesinin güvenliğinin dayanağı olarak görmektedir”.3 Buna rağmen, 2011 yılı başında NATO Kamu Diplomasisi Birimi Türkiye Sorumlusu Knut Kirste’nin Türk kamuoyu desteğindeki büyük düşüşün endişe verici olduğunu ve bu nedenle de Türk halkına NATO’nun yeni bir iletişim stratejisi ile anlatılması ve desteğin arttırılması için kamu diplomasisi yürütülmesinin gerekliliğini vurgulaması, NATO’nun “sadece karar verici elitlere değil, Anadolu’daki halka da ulaşmak” istediğini de ortaya koymuştur. 4 

Araştırmalar göstermektedir ki, Türkler, 1999 yılında NATO’nun Kosova Savaşı’nı yüzde 92 oranında desteklerken,5 2001 yılında tüm NATO üyesi ülkelerin katılma kararı aldığı Afganistan Savaşı’nda ABD yanında savaşma fikrine yüzde 71 oranında karşı çıkmaktaydılar.6 Canan-Sokullu ve Ertunç, 2003 Irak Savaşı sonrasında Türk kamuoyundaki mevcut NATO algısını incelemiş7 ve 2004–2010 yılları arasında Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler ile ABD’deki tutumlar ile kıyaslandığında, NATO’nun ülke güvenliği için “gerekli” olduğu görüşünün 2004–2010 aralığında yüzde 26 oranında düştüğünü tespit etmişlerdir (Tablo 1). 

Aynı çalışma, NATO karşıtlığında siyasal tercihler ile iç politikada hâkim olan NATO söylemlerin rol oynadığını gözlemlemiştir.8 


Tablo 1. Transatlantik Kamoyunun NATO’nun Gerekliliğine Verdiği “Destek” (%) 

2012’de üyeliğinin 60. yılını kutlayacak olan NATO’nun sadık üyesi Türkiye’de acaba kamuoyunda NATO’ya duyulan destek neden bu derece düşmektedir? Bu 
makalenin amacı, Türkiye’de NATO’ya duyulan kamuoyu desteğindeki düşüşü, 
(a) Soğuk Savaş döneminin uluslararası güvenlik tehdit parametrelerindeki değişime bağlı olarak ve Soğuk Savaş sonrası (özellikle de 11 Eylül saldırıları sonrası) dönemde uluslararası sistemde karşı karşıya kalınan tehditler ekseninde (b) Soğuk Savaş sonrası çok kutuplu dönemde bölgesel bir güç olma yolunda ilerleyen Türkiye’de ABD ve AB’nin küresel liderliğinin ne derece önemsendiği ile ilintili olarak değerlendirmektir. 

Uluslararası ilişkilerde tehdit ve riskler Soğuk Savaş sonrasında büyük ölçüde çeşitlenmiştir. Özellikle 11 Eylül sonrası dünya düzeninde güvenliğe yöneltilen tehditlerin fiziki sınırları, orduları ya da devletleri yoktur. Öte yandan, uluslararası toplum bu tehditlere nasıl cevap vereceğine dair bir görüş birliği içerisinde de değildir. 

Yeni tehditlerin ortak paydası, tehditlere karşı ortak bir mücadele içerisine girilmesi gerektiği anlayışı ve buna paralel olarak tasarlanması gereken ortak hareket eden bir güvenlik ittifakıdır. Bunun için küresel bir “liderlik” anlayışı gerekmektedir. 

Türk dış politikasının en eski sacayaklarından birisi olan transatlantik ortaklık olgusu, 11 Eylül sonrası dönemde ortaya çıkan yeni tehditlerle mücadelenin ayrılmaz bir parçası olunması gerekliliğine de vurgu yapmaktadır. Soğuk Savaş’ın sona ermesi tehditlerin yöneldiği “referans nesneleri”ni ve tehditlerin tiplerini daha karmaşık bir şekilde ele almayı gerektirmektedir.9 11 Eylül saldırıları, modern ve gelişmiş sanayi ülkelerinin aslında konvansiyonel olmayan tehditler karşısında ne kadar hazırlıksız ve kırılgan bir yapıya sahip olduğunu gözler önüne sermiştir. Yeni küresel güvenlik gündemi devletlerin yeni tehditlere nasıl cevap vereceği sorusuna karşı çok taraflı mücadelenin kaçınılmaz 
olduğunu da ortaya koymuştur. Bu durum özellikle batı demokrasilerinde bireyler ve yöneticiler tarafından çok taraflı uluslararası aktörlerin gerekliliğini tartışmaya açmıştır. 

NATO, Birleşmiş Milletler (BM) ve AB öncelikli güvenlik aktörleri olarak sorgulanırken, uluslararası finans kurumları da çok taraflı ve çok kutuplu sistemde güvenlik için gerekli olan aktörler bağlamında düşünülmeye başlamıştır. Dolayısıyla yeni küresel güvenlik gündemi devletlerin sosyo-ekonomik dokuyu ne kadar koruyabileceğini, sınır ötesi eylemleri ne derece kontrol edebilme yeteneği olduğunu; tüm bunları yaparken uluslararası toplumla ekonomik, siyasal ve askeri meselelerde ne ölçüde işbirliği içine 
girebileceğini ve yeni tehditler karşısında devletlerarası işbirliği mekanizmalarında ne sıklıkla yer almaları gerektiğini tartışmaya açmıştır. 

Pek çok araştırmacı dış politika yapımı sürecinde kamuoyunda hâkim tercihlerin dikkate alınması ve sürece dâhil edilmesi liberal demokrasiler için vazgeçilmez bir unsur olarak tanımlamaktadır.10 Özellikle revizyonistler kamuoyunun bu sürece dâhil edilmesinin gereğini daha da vurgulamaktadır.11 Fakat yabancı literatürün12 dış politika ve kamuoyu analizi konusunu geniş bir şekilde çalışmasına rağmen Türk kamuoyu ve dış politika alanı gelişememiş, kamuoyu çalışmaları daha ziyade iç siyaseti ilgilendiren başlıklar üzerinde yoğunlaşmıştır.13 Öte yandan Türk kamuoyu ve dış politika konusunda konu temelli alan çalışmaları ile ilgili (özellikle ağırlıklı olarak AB ile ilgili) pek çok çalışma varken,14 dış politika ve güvenlik konularında kamuoyunda hâkim algı ve tercihlerin sistematik olarak araştırılması diğer ülkelerdeki benzer çalışmalara kıyasla oldukça dar bir alanda kalmıştır.15 Ampirik olarak ise Transatlantik Eğilimler Araştırması (TEA) 

Türk kamuoyundaki çeşitli dış politika konuları ile ilgili tutum ve davranışları Avrupa ve ABD ile kıyaslamalı bir şekilde ve her yıl sistematik olarak aynı sorularla gözlemiştir. Bu gözlemlerden yola çıkarak, bu makale Türk kamuoyunda NATO algısını çalışarak Türkiye’deki kamuoyu ve dış politika literatürüne de katkı yapmayı da amaçlamaktadır. Özetle, bu çalışmaya yön veren temel amaç NATO’nun Türkiye’nin güvenliği için hala gerekli olup olmadığının, Türklerin uluslararası tehditler karşısındaki tutumları ile 
ABD ve AB’nin küresel bir lider olarak arzu edilmesi bağlamında değerlendirilmesidir. Teorik çerçeveyi çizebilmek için “uluslararası ittifak”, “tehdit” ve “küresel liderlik” kavramları kamuoyu ve dış politika literatürü çerçevesinde incelenecektir. Kavramsal tanımları takiben, veri ve yöntem bölümünde, analiz edilecek değişkenlerin işlemselleştirilmesi 
ve TEA verileri ile ilgili detaylar açıklanacaktır. Bu verilerin ampirik analizi için temel istatistiksel araç olarak logit tekniği uygulanacaktır. 

Kuramsal Tartışma: İttifak ve Tehditler 

Demokrasilerde karar alıcılar kamuoyuna ve tercihlerine karşı sorumlu ve yükümlü davranmak zorundadırlar.16 Bütün demokratik sistemlerde kamuoyu hükümetlerin kararlarının meşruiyet kaynağıdır. Özellikle savunma ve güvenlik odaklı dış politika konularında kamuoyu dış politika kararlarının ayrılmaz bir belirleyicisidir.17 Bu temel yaklaşımdan yola çıkılarak bu çalışmada üzerinde durulan, Margolis ve Mauser’in de ileri sürdüğü gibi, kamuoyunun bir bağımlı değişken olarak değerlendirilmesi hususudur.18 

Kamuoyunun dış politika yapımındaki rolü ile ilgili zengin literatürü de reddetmemekle birlikte, bu makalenin temel çıkış noktası uluslararası sistemdeki tehdit algısı ekseninde kamuoyunda mevcut olan NATO ittifakı algısını analiz etmektir. 

İttifak Kavramı 

İttifaklar uluslararası ilişkiler literatürünün en önemli olgularından birisidir.19 Dünya tarihine bakıldığında yüzlerce yıldır büyük ve küçük güçler sayısız ittifak kurmuşlar ve bu ittifaklar dünya siyasetine ve devletlerin dışişleri politikalarına doğrudan etki etmişlerdir. Bu etkinin önemli nedenlerinden birisi şüphesiz ittifakların ulusal çıkarlara sağladığı faydalardır. Çıkarlar, “güvenlik toplulukları” bağlamında devletlere dış ve iç tehditlere karşı koruma sağlar.20 Daha az maliyetli olmaları ve sorumlulukların paylaşımına olanak sağlamaları da ittifakları cazip hale getirir. 

İttifak kavramı, literatürde genel olarak güvenlik ekseninde tanımlanır. Walt’a göre ittifak, “iki ya da daha fazla egemen devlet arasındaki resmi ya da gayrı resmi güvenlik işbirliği ilişkisi” olarak ifade edilir.21 İttifakların askeri amaçlı örgütlenmeler olduğu görüşünü savunan Snyder ise ittifakların esas amacını “ittifak üyelerini birbirlerine karşı korumak değil, ortak düşmana karşı askeri gücün birleştirilmesi” olarak tanımlar.22 Bu görüşe göre ittifaklar dışarıdan gelecek tehditlere karşı kurulmaktadır. Dolayısıyla benzer görüşü benimseyenlerin hemfikir oldukları konu “ortak dış tehdit algısı” ve “askeri güç” bağlamında ittifakların savunma amaçlı olduklarıdır. İttifakların oluşumları ile ilgili literatüre bakıldığında iki yaklaşım ağırlık kazanmaktadır. Gerçekçi okul, ittifakları “yeteneklerin kümelenmesi modelleri” (capabilities aggregation models) ile açıklar.23 Bu görüşe göre ittifakların ortaya çıkmasında ve devamında en belirleyici etmen, devletlerin askeri yeteneklerini birleştirerek güvenliklerini maksimize etme arayışıdır. Özellikle “güçler dengesi” açısından bakıldığında devletlerin tek tek güçlerini maksimize etmeleri daha maliyetli 
olacağından, görece zayıf devletler güçlü bir devlete karşı ittifak kurarak güç dengesini sağlayabilirler.24 

Uluslararası sistemde güçler dengesi ve güç maksimizasyonu ekseninde ittifak oluşumunu açıklayan gerçekçilere karşı, liberaller güç dengesi mücadelesinin aslında bir “tehdit dengesi” durumu yarattığını iddia eder. Dolayısıyla liberal kuramsal çerçeve, hâkim belirleyiciler olan kültürel, ideolojik ve kurumsal faktörlere odaklanır. Anarşik uluslararası yapıda “hegemonik güç”25 odaklılık yerine, ortak tehdit algısının nasıl oluştuğunu anlamak gereklidir diyen liberal görüş, özellikle demokrasinin ve uluslararası sistemde hiyerarşinin ittifak oluşumunu ve devamlılığını daha kuvvetli ve uzun ömürlü kıldığını öne sürer.26 Bu görüş, ittifakların gerekliliğini ortak değerler sistemi yaratmak amacı doğrultusunda ortaya koyar. 

NATO ittifakı bu iki kuramsal çerçevede değerlendirilebilir.27 Sovyetler Birliği’nin yarattığı askeri-siyasal tehdit, ABD’nin Avrupa’daki stratejik çıkarları da göz önünde tutulduğunda gerçekçiler NATO’yu Soğuk Savaş dönemi güvenlik ikilemleri karşısında kaçınılmaz bir savunma bloğu ve birçok üye devletin dış politikasının temel unsurlarından birisi olarak kabul eder. Liberaller ise aslında nükleer silahlar, operasyonlara ne kadar konvansiyonel silahla ve hangi büyüklükte askeri katkı sağlanacağı gibi konularda Soğuk Savaş süresince görüş ayrılıkları yaşandığını ve bu noktada iç siyasal dinamiklerin ve normların rol oynadığını iddia eder. 

Sovyetler Birliği’nde başlayan çözülme süreci ve NATO bloğu için varoluşsal dış tehdit olarak algılanan sosyalist ideolojinin ortadan kalkması, Sovyetler Birliği tehdidinin yerini, çok kutuplu dünya düzeninde yeni tehdit ve risklerin alması NATO üyelerinin ittifakın gerekliliğini yüksek sesle sorgulamalarına yol açtı.28 Bu süreç ittifakın kendini dönüştürmesi için de bir itici güç haline dönüştü. Örneğin, ittifak üye sayısını arttırdı, kendine yeni görev alanları tanımladı ve bir savunma bloğu olmak yanında barış tesisini amaç edindi. NATO’nun 1999 yılında Kosova’da yürüttüğü insani müdahale amaçlı operasyon,29 bunu takiben kriz yönetimi ve devlet-inşa etme operasyonu,30 Afganistan’da terörle savaş kapsamında Washington Antlaşması’nın müşterek savunmayla ilgili 5. Maddesini devreye sokması, 2011’de Libya’da sivil halkı savunma amaçlı müdahalesi 
NATO operasyonlarının amaçlarındaki bu genişlemeye örnek olarak gösterilebilir.31 Uluslararası ilişkiler literatüründe yoğun biçimde incelenmiş ittifak kavramı ve NATO çalışmalarından yola çıkarak, aynı literatürde az çalışılmış olan kamuoyunda NATO algısını yeni risk ve tehditler bağlamında ele almak literatürde bu konudaki boşluğu doldurmada önemli bir katkı sağlayacak tır. 32 

NATO’nun uluslararası güvenlik için hala ne kadar gerekli olduğunu değerlendirmek ve hem yeni hem de eski tehditleri  harmanlayan bir tipoloji oluşturabilmemiz için, uluslararası ilişkiler literatüründe üç ana kuramsal akımı yol gösterici kabul etmemiz gerekir: Bunlar kısaca (i) Gerçekçi okulun vurguladığı askeri tehditler, (ii) liberal okulun vurguladığı askeri olmayan tehditler ve uluslararası işbirliği; (iii) inşacılar ve Kopenhag Okulu’nun ileri sürdüğü tehdidin hedef aldığı aktör (devlet, birey, rejim, ekonomi ve çevre) ve tehdidi yönelten aktör (Devlet ve devlet olmayan) olarak özetlenebilir.)

Yeni Tehditler ve Kamuoyu 

Gerçekçiler, tehditleri, devletlere yönelik ve devletlerden kaynaklanan tehditler, savunma ve karşılık verme amacıyla konvansiyonel veya konvansiyonel olmayan (biyolojik, kimyasal ve nükleer) silahların kullanıldığı, tek veya çok taraflı askeri operasyonlar bağlamında irdelerler. Caldwell ve Williams tehdidi, “zarar verme gücünde ve niyetinde olan potansiyel bir düşmanın niyetleri ve yeteneklerinin bir bileşkesi” olarak tanımlar.33 Yetenekler daha ziyade askeri olanak ve donanım ile açıklanırken, niyetler karar alıcıların arzu ve hedefleri ile ölçülür. Fakat Soğuk Savaş sonrası dönemde Snyder tehditlerin “artık yetenekler ve niyetler bağlamında düşünülemeyeceğini ve bunların nesne ya da ajan olarak sadece 
devletlere atfedilemeyeceğini” ileri sürer.34 

Bundan yarım yüzyıl önceki çalışmasında ittifakların toprak bütünlüğü bağlamında devletin “sert kabuğu”nu dönüştürdüğünü iddia eden Herz’ten ilhamla, bugün “sert kabuğu” çevresel tahribat, zayıf devlet yapıları, etnik çatışma gibi yerel meselelerden kaynaklanan tehditlerle ilintili olarak düşünebilmekteyiz.35 Liberaller bu görüşe paralel olarak, tehditleri, konvansiyonel silahlar, kitle imha silahlarını da içeren geleneksel askeri boyutun yanı sıra çevre felaketleri, terörizm, radikal dincilik gibi yumuşak güvenlik 
bağlamında da değerlendirir.36 

Diğer bir ifadeyle, tehdidin devlet olmayan aktörler tarafından ve bu tip aktörlere karşı kullanılabilecek, askeri amaç gütmeyen (örneğin insani müdahale, baskı altındaki sivillere yardım, diktatörleri devirmek) operasyonlar bağlamında ele alırlar. 

Kirchner ve Sperling’in ileri sürdüğü gibi Soğuk Savaş döneminde tatmin edici bir tehdit tipolojisi ya da tehdit kapsamı, tipi ve ajanı hakkında kavramsal bir oydaşma olmadığı gibi, bir güvenlik tehdidinin içeriği, nasıl ve kim tarafından yöneltildiği konusunda görüş farklılığı vardır.37 Bu açıdan, tehditleri salt devlet-merkezci güvenlik bağlamında düşünmek indirgemeci bir yaklaşım olacaktır.38 İnşacı kuram ve özellikle de Kopenhag Okulu, bireyleri, toplulukları, hatta ekonomi gibi devlet dışı unsurları dahi güvenliğe yöneltilen tehditlere maruz kalan referans nesneleri olarak tanımlar; tehditleri birey güvenliği, ulusal güvenlik ve uluslararası güvenlik, hatta ara seviyedeki güvenlik 
aktörleri bağlamında irdeler. Açmak gerekirse, birey güvenliği, bireylerin ekonomik, sosyal ve fiziksel varlığına yönelik tehditleri konu eder. Ulusal güvenlik, tehdidin ulusal sınırlar içerisindeki toplumsal dinamiklere, ekonomik yapıya ve toprak bütünlüğüne yöneltilmesi ile ilgilenir. Uluslararası güvenlik ise uluslararası sisteme yönelik tehditler ile ilgilidir. Tehditler sadece tek bir aktörü (birey, ulus, sistem) hedef alabileceği gibi aynı anda her birini farklı boyutlarda ilgilendirebilir. Özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemde çevre sorunları, insan kaçakçılığı, komşu devletlerin askeri yeteneklerinde artış, terör, devrim hareketleri, ulusal ekonomilerin çökmesi, depremler, ya da salgın hastalıklar gibi pek çok tehdit aynı anda bireyleri, ulus devletleri ve uluslararası sistemi etkileme gücüne sahiptir. İnşacılar ekonomik krizler, çevreyle ilgili tehditler, sınır aşan örgütlü suç ya da salgın hastalıklar gibi askeri nitelik taşımayan tehditlere odaklanırlar. 

Daha ziyade liberallerin ve inşacıların üzerinde durduğu, kapsamı, tipi ve ajanı bakımından devlet dışı aktörlerin yönelttiği, askeri olamayan yeni tehditlere (ekonomik, çevresel, terör odaklı, ya da sosyo-kültürel) yönelik kamuoyu algısı ve bu bağlamda ittifakların gerekliliği konusu literatürde pek çalışılmayan bir alandır. Yeni tehditlerin bir bölümü ekonomik güvenliğe yönelik tehditlerle ilgilidir. Siyaset bilimciler faydacı (utilitarian) hesaplamaların, kamuoyu tercihleri üzerindeki etkilerini çeşitli dış politika konuları bağlamında değerlendirdiler. Uluslararası politik ekonomi literatüründe bireylerin genel olarak ekonomik koşullar hakkında az bilgiye sahip oldukları ve bu nedenle de stratejik tercihler yapmakta zorlandıkları iddia edilir.39 Oysa ki ampirik bulgular göstermektedir ki, kamuoyu bireylerin gündelik yaşantılarını doğrudan ilgilendiren ekonomik krizlerin etkileri gibi hususlarda ekonomik sorunları daha yakından takip etmektedir.40 Kamuoyu literatüründe ekonomik tercihler ile ilgili olarak 
makroekonomik (‘sosyotropik’) ve mikro ekonomik (egosantrik) faydacı hesaplamaların çalışıldığı iki alan vardır. Her iki yaklaşım bireyleri rasyonel aktörler olarak tanımlarken, sosyotropik yaklaşımda kamuoyu tercihleri üzerinde ulusal/uluslararası ekonomik koşulların, egosantrik yaklaşımda ise bireylerin ekonomik ve mali durumlarının tercihler üzerindeki etkileri incelenir.41 Kamuoyunda algılandığı şekliyle ekonomik güvenliğin ve tehditlerin tipolojisini oluşturmak içinse dış kaynakları içeren arz (tedarik) zincirlerinin 
güvenliği, pazara ulaşma güvenliği, ekonomik krizlerin önlenmesi için gereken finans sektörü güvenliği, tekno-endüstriyel yetenek güvenliği, ve sosyo-ekonomik paradigma güvenliği gibi konuları göz önünde tutmak gerekmektedir.42 

Kamuoyunda güvenlik ve tehdit algısını özellikle 11 Eylül sonrası değiştiren önemli diğer bir etmen “göç” olgusudur. Göç, ve özellikle Akdeniz havzasından 
Avrupa’nın içlerine uzanan,43 Latin Amerikalı komşularından ABD’ye akan,44 ya da Orta Doğulu komşularından (genelde Avrupa’ya ulaşmak için) Türkiye’ye göç eden ve çoğu kez transit ülke olan Türkiye’de kalıcı yaşamlar kuran kitleler göçmenlerin nasıl entegre edileceklerine dair pek çok soruyu beraberinde getirmektedir. Göçmenlerin ev sahibi topluluklarda tehdit olarak algılanmasına McLaren iki farklı açıdan yaklaşır. Gerçekçi tehdit olarak tanımlanan ilk tehdit tipinde göç alan toplumlarda mevcut iş piyasasında göçmenlerin ucuz işgücü olarak ev sahibi toplumlarda işgücü rekabetine neden olur.45 McLaren’a göre “baskın grubun üyeleri belirli kaynakların kendilerine ait olduğunu düşünürler ve o kaynaklar bir azınlık grubu tarafından tehdit edildiğinde baskın grubun üyeleri düşmanca davranışlar sergilerler”.46 Sembolik tehdit ise daha önce tartışılan 
kimlik tartışmaları bağlamında “kendi” ve “öteki” arasındaki çatışma ile ilintilidir. McLaren, bir kültüre karşı diğer kültürler tarafından duyulan nefret ya da husumet olarak açıkladığı sosyo-kültürel tehditlerin, sadece realistlerin faydacı kar zarar hesaplamaları doğrultusunda değil aynı zamanda sembolik olarak ‘öteki’ kültürden algılanan kimlik tehditi bağlamında oluştuğunu ileri sürer.47 McLaren, Matonyte ve Morkevicius’un kimliksel (identitarian) olarak da tanımladığı tehdidi “sembolik tehdit” olarak tanımlar ki bu “öteki”nin yerel kültürü değiştireceğinden duyulan korku ile alakalıdır.48 Carey bunu “içerdeki grubun kimliğini dışarıdan gelen gruba karşı koruma” güdüsü olarak 
tanımlar.49 Buzan’a göre ise göç nüfusun etnik, kültürel, dinsel ve dilsel karakteristiklerini değiştirme suretiyle tehdit eder.50 

O yüzden dışarıdan gelen grup toplumun “kendi”ne bir tehdit olarak görülür. 

McLaren, sosyo-kültürel tehdidin, özellikle Sovyetler sonrası dünyada etnik ve dinsel kimliklerin kendilerini siyasal olarak ifade fırsatı bulmasına paralel olarak, 
köktendinci eğilimlere ve göç gerçeğine bağlı olarak ortaya çıktığını iddia etmektedir. 11 Eylül saldırıları sonrasında İslami köktendinciliğin Batıda önyargı ve korkunun hedefi olmasını ve steriyotipik bir İslam karşıtlığı başlamasına neden olduğunu ileri sürmektedir. Akram’ın da belirttiği gibi “İslam kaçınılmaz olarak ‘kutsal bir savaş’ ve terör ile ilintilendirildi”.51 Casanova, İslam’ın bu şekilde sunulmasını dinsel ve kültürel ötekiliğe duyulan korkuyu ve dışlamayı beraberinde barındıran “İslam korkusu” (İslamofobi) olarak tanımlanmakta dır.52 

Dolayısıyla İslamofobi Batıya karşı en önemli tehditlerden biri olarak kabul edilmektedir.53 

Öte yandan iklim değişikliği hem bireysel hem de küresel güvenliğe yönelik ciddi bir başka tehdit olarak kabul edilmektedir. Ani hava değişimleri, salgın hastalıkların yayılması gibi durumlar göz önünde tutulduğunda, küresel ısınmanın bir sonucu olarak kabul edilen iklim değişikliği ozon tabakasının incelmesi, sera gazı salınımları veya biyolojik çeşitlilikte azalma gibi küresel boyutta; gıdaların besin değerlerinin azalması, morötesi ışınlara maruz kalma ya da su kaynaklarının yetersizliği gibi konularda da bireysel boyutta kronik tehditler ortaya koymaktadır.54 Bilim insanları küresel ısınmayı ve buna bağlı iklim değişikliğini ulusal ve uluslararası platformlarda çözüm aranması gereken küresel bir tehdit olarak tanımlarken, mücadele etmek için gerekli olan araçların “devletler, uluslararası sistem, özel sektör, hatta sivil toplum ve tüketiciler tarafından tasarlanması” gerektiğini vurgularlar.55 Bu bağlamda çevresel tehditlere ve iklim değişikliğinin çevreyle ilgili etkilerine maruz kalanların esas itibariyle bireyler olması kamuoyunu da ortak karar alma sürecine dâhil olması anlamını taşımaktadır.56 

Terör tehdidi ise, örgütlü bir grup tarafından, siyasal amaçlarını gerçekleştirmek için kullanılan şiddetin genelde sivil halkı hedef aldığını ve devlet dışı aktörlerden kaynaklanan bir tehdittir ki,57 küreselleşme ve özellikle 11 Eylül sonrası dönemde hedeflerinden, tekniklerine ve düşünsel kaynaklarına kadar terör tehdidinde bir çeşitlilik gözlenmektedir.58 Terörle mücadele konusunda, sivil hak ve özgürlüklerle ilgili düzenlemeler, yerel güvenlik birimlerince yürütülen ön alıcı tedbirler ya da yargılama gibi önlemler ulus devletlerin uygulayabileceği yöntemlerken, istihbarat paylaşımı, antlaşmalar, ittifaklar gibi uluslararası işbirliği gerektiren mücadele yöntemleri de giderek önem kazanmıştır.59 Kamuoyu ve terör literatürüne bakıldığında pek çok çalışma terör ile mücadelede siber terörden çevre terörüne kadar pek çok terör türüne karşı uluslararası işbirliğinin önemini vurgulamakla birlikte, bireylerin sadece ulusal bir tehdit değil, aynı zamanda terörü toplumsal ve bireysel güvenliğe yönelik bir tehdit olarak algıladığının da altını çizmektedir.60 

Özetle, bugün tehditlerin artık salt bir devlete, bölgeye ya da topluma yönelik olduğunu düşünmek yanıltıcı olacaktır. Nasıl ki bazı tehditler sadece bir devlete yönelmiş gibi görülse de aslında küresel düzlemde bakıldığında tehdit zamanla komşu devletler ve toplumlar, hatta uzaktaki ticaret ortakları için bile soruna dönüşebilir. Örneğin, ABD dolarının değer kaybetmesi ya da Suriye’deki iç çatışmalar sadece ABD ve Suriye için bir sorun olarak kalamayacak, küresel toplum için bir sorun haline dönüşecektir. Aynı şekilde biyolojik ya da kimyasal saldırılar, uyuşturucu trafiği, etnik çatışmalar, makroekonomik istikrarsızlık, çevre felaketleri, siber savaşlar, ticari yapılara karşı girişilen siber vandalizm 
ya da göç küresel güvenlik alanında devletlerin tek başlarına mücadelem edemeyeceği tam tersi yoğunluklu ittifaklar kurarak mücadele etmesi gereken tehditlerdir. 

Kamuoyunda NATO Algısı 

Tehdit algısı ve ittifak kavramları bir arada düşünüldüğünde literatürdeki mevcut çalışmaların NATO ittifakını geleneksel askeri tehditler ile ilintilendirdiği ve kamuoyundaki NATO algısını NATO’nun çok taraflı katılımla yürüttüğü askeri operasyonlar bağlamında değerlendirdiği görülür. 1995’te Schlesinger Amerikan uluslararasıcılığının yani dış müdahalecilik evresinin Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla kapandığını ve yeni Amerikan dış politikasının içe kapanmacılığa ve tek taraflılığa yöneldiğini ve buna paralel olarak Amerikan kamuoyunda da tek taraflılığa yönelik artan bir kamuoyu desteği olduğunu ileri sürdü.61 

Buna karşılık Holsti 11 Eylül saldırılarının Amerikan dış politikasında “çok taraflılığa doğru artan destek” olduğunu iddia ederek Amerikan halkının müttefiklerle işbirliği istediğini ve dış müdahalede bundan destek alınması gerektiğini ileri sürdü.62 Benzer biçimde Soğuk Savaş sonrası kamuoyu araştırmaları ve çok taraflılık ile ilgili çalışmalar özellikle NATO algısının uluslararası meşruiyet, ahlaki, toplumsal, ekonomik maliyet ve yükümlülüklerin paylaşımı ile ilintilendirildiğini tespit etmiştir.63 Ruggie çok taraflılığı “üç ya da daha fazla devletin genel ilkeler etrafında bir araya gelerek kurumsal olarak koordine edildiği biçim” olarak tanımlarken,64 Wittkopf “militan-işbirlikçi 
uluslararasıcılık” tipolojisini geliştirmiş ve daha pek çok çalışma Amerikan kamuoyunda NATO çerçevesinde girişilen çok taraflı operasyonların daha geniş kamuoyu desteği bulduğunu tespit etmiştir.65 Buna karşılık Schlesinger kamuoyunda tek taraflı girişimlerin daha fazla destek bulduğunu ve herhangi bir tehdit karşısında NATO ittifakının gerekli olmadığı görüşünü benimsemektedir. 66 Devlet kendini antlaşmalar, ittifaklar gibi herhangi bir dış unsurla bağlı hissetmemelidir. Bu görüşe göre herhangi bir dış politika kararı verilirken ya da herhangi bir tehdidi bertaraf etmek için askeri seçeneğe başvurulurken, meşruiyet ya da çerçeve unsuru olarak NATO’ya gerek yoktur. Tam aksine NATO yerine meşruiyeti ortaya koyması gereken varlığın BM olması gerektiğine dair de bir kanı ortaya çıkmaktadır. 67 Tüm bu tartışmalar ekseninde kamuoyunda NATO algısını, ittifak kavramı, hangi koşullarda ve durumlarda NATO’nun bir gereksinim olduğu ve tehditlerle ilintilendirildiğinde bu algının nasıl şekillendiği hem normatif hem de ampirik olarak çalışması gereken konulardır. 

Yöntem ve Veriler 

Bu çalışma, Türk kamuoyundaki NATO algısını ve bu algıdaki değişimleri 2004 ile 2010 yılları aralığında incelemektedir. Çalışmada Alman Marshall Fonu (German Marshal Fund-GMF) ve Compagnia di San Paolo tarafından finanse edilen Transatlantik Eğilimler Araştırması (TEA) verileri analiz edilmektedir.68 Veri seçimindeki en önemli ölçüt, test edilecek tüm bağımlı, bağımsız ve kontrol değişkenlerinin işlemselleştirilmesi için gerekli soruların her yıl için, birbirinin aynı soru kalıpları ile ölçülmesi ve böylelikle yıllara dayalı kıyaslanabilirliğindeki geçerliliğin yüksek olmasıdır. 

Bağımlı Değişken 

Transatlantik Eğilimler Araştırmaları 2004’den bu yana her yıl, bir güvenlik ve savunma ittifakı olan NATO’nun uluslararası barış ve güvenlik korumadaki rolü ve gerekliliği konusunda kamuoyunda hâkim eğilimleri tespit etmektedir. Bu makalede, bağımlı değişken olarak analiz edilecek olan NATO’nun ülke savunması için hala gerekli olup olmadığına dair algı “Bazı insanlar NATO’nun ülkemizin güvenliği için hala gerekli olduğunu söylemektedir. Bazıları ise NATO’nun ülkemizin güvenliği için artık gerekli olmadığını söylemektedir. Sizin görüşünüz bu görüşlerden hangisine daha yakındır?” sorusu ile işlemselleştirilmiştir.69  

Bu değişken 
(1) “NATO ülke güvenliği için gereklidir” ve 
(0) “NATO ülke güvenliği için gerekli değildir” cevap kategorileri itibariyle nominal ölçme seviyesindedir.70 

Bağımsız Değişkenler 

Analize dâhil edilecek bağımsız değişkenler, dış politika tehditleri ve bunların ülke ya da birey güvenliğine yönelttikleri tehditler, küresel güç dengelerindeki dönüşüm nedeniyle NATO ittifakına alternatif teşkil edebilecek AB ya da ABD liderliği konuları ile ilintilendirilen bağımsız değişkenlerden oluşmaktadır. 

İlk bağımsız değişken grubu olan ‘makro tehditler’ grubu kişilerin ulusal ya da uluslararası düzeyde karşılaştıkları “İslami köktendincilik”, “uluslararası terörizm”, “çok sayıda göçmen ve mülteci gelmesi”, “küresel hastalıkların yayılması”, “büyük bir ekonomik kriz” ve “küresel ısınma” ile ilgili tehdit algılarını ölçmektedir. TEA bu konuları ölçebilmek için “Şimdi size önümüzdeki 10 yıl içinde Avrupa’ya yönelik muhtemel uluslararası tehditlerden oluşan bir liste okuyacağım. Lütfen her biri için ne düşündüğünüzü (1) çok önemli 
bir tehdit, (2) önemli bir tehdit ya da (3) hiç önemli bir tehdit değil ifadelerini kullanarak söyler misiniz?” sorusunu 2004, 2005 ve 2006 yıllarında yöneltmiştir. Bu sorulardan oluşan bağımsız değişkenlerin etkileri Model II’de incelenmektedir. 

2005, 2007 ve 2008 yıllarında bireylere yöneltilebilecek tehdit algısı ile ilgili ‘mikro tehditler’ grubu sorusu “Önümüzdeki 10 yıl içerisinde okuyacağım tehlikelerin her birinin sizi kişisel olarak etkilemesi ne derece olasıdır? 

Çok olası (1), 
Biraz olası (2), 
Çok olası değil (3) ve 
Hiç olası değil (4)” şeklinde yöneltilmiştir. 

Bu cevap kategorileri dikotomik olacak şekilde “olası” (1 ve 2 = 1) ve “olası değil” (3 ve 4 = 0) şeklinde tekrar kodlanmıştır. 
Bireysel tehdit algısı sorularından oluşan bağımsız değişkenler 

Model III’de analiz edilmektedir. 2005 yılında hem ulusal/uluslararası tehdit soruları hem de bireysel bağlamda aynı soruları yöneltilmesi nedeniyle altı tehdit teması için “bireysel (mikro)”*“ulusal (makro)” tehdit algısı etkileşimleri hesaplanmış ve bunların etkileri Model IV’te incelenmiştir. 

ABD ve AB’nin küresel lider olarak ne derece benimsendikleri ve bu iki aktöre karşı duyulan yakınlık hisleri de transatlantik ittifakının değerlendirilmesi konusunda bilişsel açıdan önem taşıdığından her iki aktör için duyulan ‘yakınlık derecesi’ ile bunların küresel liderlikleriyle ilgili tercihleri de bağımsız değişkenler olarak analize dâhil edilmiştir. “Yakınlık hissi”, “Şimdi sizden ABD / Avrupa Birliği’ni 100’ün “çok olumlu düşünüyorum”, sıfır’ın “çok olumsuz düşünüyorum” 50’nin ise” ne olumlu ne olumsuz düşünüyorum” anlamına geldiği bir skala üzerinden değerlendirmenizi isteyeceğim. Sıfırla yüz arasında herhangi bir puan verebilirsiniz. Eğer o ülke ya da kurum hakkında hiçbir fikriniz yoksa ya da o ülke ya da kurumu hiç duymadıysanız lütfen belirtiniz” termometre sorusu ile ölçülmüştür. 

Bu soruya verilen cevaplar, 

0–25 derece (4), 
26–50 derece (3), 
51–75 derece (2) ve 
76–100 derece (1) 

şeklinde olumsuzdan olumlu fikre doğru tekrar kodlandı. ABD ve AB’nin liderliği ile ilgili tercihler her ikisi için de ayrı ayrı “uluslararası konularda güçlü bir liderlik göstermesi iyi midir? 

Çok iyidir (1), 
Oldukça iyidir (2), 
Pek iyi değildir (3) 
ve Hiç iyi değildir (4)” sorusu ile ölçülmüştür. 

Bu soruların cevapları ‘pozitif ’ ve ‘negatif ’ olmak üzere dikotomik olarak yeniden kodlanarak kukla değişkene döndürülmüştür. Yeni “yakınlık hissi” ve “liderlik” kukla çarpımları hesaplandıktan sonra bunların karşılıklı etkileşimleri analizdeki tüm modellerde test edilmiştir. 

TEA’da 2005 yılında NATO ittifakı ile ilgili dört ayrı soru yöneltmiştir. Deneklerin çeşitli koşullarda NATO ittifakına verdikleri desteğin gözlemlendiği sorular: 

“Lütfen her bir soru için katılıp katılmadığınızı belirtiniz: 
a) NATO askeri operasyonları daha meşru kılar 
b) NATO demokratik ülkelerin birlikte hareket etmesine olanak verir 
c) NATO Avrupa devletlerini askeri bir operasyon başlatmayı düşünmesi durumunda ABD’yi etkilemesine olanak verir 
d) NATO ABD güdümünde bir ittifaktır ve Avrupa kendi bağımsız savunma ittifakını kurmalıdır” olarak sorulmuştur. 

Cevap kategorileri ‘katılıyorum’ (1) ve ‘katılmıyorum’ (0) olarak tekrar kodlandıktan sonra dikotomik olarak düzenlendikten sonra, NATO’nun askeri meşruiyet kaynağı olması, demokratik ülkelerin ortak platformu olması, ABD hegemonyası ve alternatif AB ordusu konuları ile ilgili soruların kamuoyu tercihlerine yansıması Model V’te analiz edilmiştir. 

Son olarak, birçok çalışma sosyo-demografik değişkenlerin kamuoyunun dış politika değerlendirme ve tercihlerini önemli ölçüde etkilediğini ortaya koyar.71 Bunu esas alarak, bu çalışmada dört önemli sosyo-demografik değişkenin etkileri de mercek altına alınmıştır. Kamuoyundaki hâkim tutumların mikro dinamikleri sırasıyla, “ideolojik konumlandırma”, “yaş”, “cinsiyet” ve “eğitim seviyesi”dir.72 

Modeller 

Yukarıda tanımlanan bağımsız değişken grupları göz önünde tutulduğunda beş adet iki sonuçlu lojistik regresyon (binary logistic regression) modeli oluşturulmuştur. 

Model I: Logit (NATO algısı) = f (ABD’ye yakınlık*ABD liderliği, 
AB’ye yakınlık*AB liderliği, yaş, cinsiyet, eğitim, ideoloji) 

Model II: Logit (NATO algısı) = f (ABD’ye yakınlık*ABD liderliği, AB’ye yakınlık*AB liderliği, makro tehditİslami köktendincilik, makro 
tehditGöçmen ve mülteciler, makro tehditUluslararası terörizm, makro tehditKüresel hastalıkların yayılması, makro tehditEkonomik kriz, makro tehditKüresel ısınma, yaş, cinsiyet, eğitim, ideoloji) 

Model III: Logit (NATO algısı) = f (ABD’ye yakınlık*ABD liderliği, AB’ye yakınlık*AB liderliği, mikro tehditİslami köktendincilik, mikro tehditGöçmen ve mülteciler, mikro tehditUluslararası terörizm, mikro tehditKüresel hastalıkların yayılması, mikro tehditEkonomik kriz, mikro tehditKüresel ısınma, yaş, cinsiyet, eğitim, ideoloji) 

Model IV: Logit (NATO algısı) = f (ABD’ye yakınlık*ABD liderliği, AB’ye yakınlık*AB liderliği, (makro*mikro)İslami köktendincilik, (makro*mikro) 
Göçmen ve mülteciler, (makro*mikro)Uluslararası terörizm, (makro*mikro) Küresel hastalıkların yayılması, (makro*mikro)Ekonomik kriz, (makro*mikro)  Küresel ısınma, yaş, cinsiyet, eğitim, ideoloji) 

Model V: Logit (NATO algısı) = f (ABD’ye yakınlık*ABD liderliği, AB’ye yakınlık*AB liderliği, NATO-askeri meşruiyet, NATOdemokrasi, 
NATO-ABD hegemonyası, NATO-AB ordusu, yaş, cinsiyet, eğitim, ideoloji) 

Bu makalede analiz edilen modelleri test etmek için TEA 2004–2010 yılları arasındaki her bir veri seti birleştirilerek havuzlanmış (pooled) veri kümesi elde edilmiştir.73 

Her model, nominal bağımlı değişken ile bağımsız değişken grupları arasındaki ilişkiyi analiz etmeye olanak sağlayan iki sonuçlu lojistik regresyon tekniği ile analiz edilmiştir.74 

Logit modelleri NATO’nun gerekliliğinin ne derece önemli olduğunu çalışabilmek için uygun bir tekniktir. Tüm modellerin analizi için regresyon metodu olarak bağımsız değişkenleri bir blok olarak tek adımda girilip değerlendirildiği metot olan “enter” metodu kullanılmıştır. Böylece, adımsal bir işlem yapılmayıp, tüm değişkenlere ait katsayının önemliliği tek adımda istatistiksel olarak değerlendirilmektedir.75 Pozitif ve negatif görüşler, sırasıyla, NATO gereklidir (1) ve NATO gerekli değildir (0) şeklinde kodlanarak her bir değişkenin analizde aldığı pozitif B değeri NATO’nun gerekliliği cevabının olasılığını arttırırken, negatif B değerleri NATO karşıtlığına delalet etmektedir. Standard hatalar üstünlük oranı (odds ratio) için talep edilen yüzde 95 güven aralığını tahmin etmek için gerekli olan parametrelerin hesaplanmasına yardımcı olmuştur.76 

Ampirik Analiz 

Lojistik regresyon analizine başlamadan önce, bağımsız değişkenlerin birbiriyle ne derece lineer olarak ilişkide olduklarını tespit etmek için doğrusal bağlantı 
(collinearity) testi yapıldı. Menard’ın ileri sürdüğü gibi 0.1’in altındaki tolerans değerleri ciddi doğrusal bağlantı sorununa işaret eder.77 Fakat Myers’a göre varyans enflasyon faktörü (VIF) 10’dan yüksekse sorun var demektir. Bu makalede, her model için gerek VIF gerekse tolerans değerleri belirtilen aralıklar içerisinde olduğundan doğrusal bağlantı sorunu gözlenmemiştir.78 Değişkenler arası bir doğrusal bağlantı olmaması nedeniyle tüm modellerin analizinde “enter” metodu kullanıldı.79 

Lojistik regresyon analizinin tüm modeller için parametre tahminleri makalenin sonunda yer alan Tablo 2’de gösterilmektedir. Model I, kişilerin ABD ve AB’ye duydukları yakınlık ve onların küresel liderliklerine verdikleri desteği, kontrol değişkenleri ilebirlikte analiz etti.80 Model I’de, ABD ve AB’ye duyulan yakınlık ve bu iki transatlantik gücün de uluslararası konularda etkinlik göstermesini tercih edenlerin, NATO’nun hala uluslararası platformda güvenliğin korunması için gerekli olduğu görüşünü benimsedikleri görüldü. 

ABD ve AB’ye duyulan yakınlık hissi ile etkileşim içinde olan bu iki aktörün uluslararası liderliğine verilen desteğin bir birim artması NATO’ya verilen desteğin de sırasıyla .074 ve .089 kat arttığı görüldü (Model I). Model I’de yıl bazında yapılan bu incelemede 2005–2010 aralığında bu etkinin giderek azaldığı gözlendi. Sosyo-demografik etmenlerin NATO algısına etkisi incelendiğinde, Model I’de sol görüşlü olmanın haricinde, NATO algısı üzerinde hiçbir demografik farklılığın istatistikî olarak anlamlı bir etkisi gözlenmedi. 

Buna göre, sol görüşlü kişilerin NATO’ya karşıt olduğu bulundu. Model 2’de, ABD ve AB hakkındaki liderlik algısı ve duyulan sempati değişkenleri 
ve kontrol değişkenleri sabit olmak üzere makro düzlemde uluslararası güvenliğe yönelik “İslami köktendincilik”, “uluslararası terörizm”, “çok sayıda göçmen ve mülteci gelmesi”, “küresel hastalıkların yayılması”, “büyük bir ekonomik kriz” ve “küresel ısınma” tehditleri karşısında Türkler’in NATO ittifakı çerçevesinde güvenlik tercihleri analiz edildi. Buna göre, Türklerin NATO’ya verdiği destek sadece “uluslararası terörizm” tehdidi olasılığı karşısında istatistiksel olarak anlamlı bir oranda artış gösterdi (B = .698, p < .01). Küresel 
terörün önümüzdeki 10 yıl içerisinde önemli bir tehdit olacağına ilişkin korkunun bir birim artması durumunda, NATO ittifakının gerekliliğine duyulan inancın da .698 birim arttığı gözlendi. Diğer makro tehdit olasılıklarının ise istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde NATO algısına etki etmediği de bulgular arasındaydı. 

Üçüncü model, tehdit algısını 2005, 2007 ve 2008 TEA’ya dâhil edilen bireysel güvenlik bağlamında ölçtü ve mikro tehdit algısının NATO desteği ya da karşıtlığına yaptığı etkiyi inceledi. Tablo 2’te gösterildiği gibi Türkler kendilerine yönelik realist ya da sembolik tehdit arz edebilecek büyük göç dalgaları, mülteci akımları ya da küresel bir salgın hastalık karşısında NATO’nun gerekliliğini daha da önemsediler. Model II’deki makro tehdit algısına kıyasla, Model III’ün ortaya koyduğu bulgu, Türk kamuoyundaki NATO algısında anlamlı rolü olan tehdit algısı ülke ya da küresel sistemden çok bireysel güvenlik ile ilgiliydi. Gerek Model II gerekse Model III’te İslami kökten dincilik, ekonomik kriz ya da küresel ısınma gibi üzerinde durulan tehditlerin NATO algısı üzerinde istatistiksel olarak herhangi anlamlı etkisine rastlanmadı (p > .05). Öte yandan, mikro ve makro tehdit etkileşiminin NATO sempatisi ya da karşıtlığına olan etkisini test eden Model IV’te büyük ölçekteki göç dalgalarının ve terör tehditlerinin hem bireye hem ülkeye yönelik birleşik tehditleri Türklerin bu tehditler karşısında bir rol oynayacağını umdukları NATO’ya destek vermelerine neden oldu. 
Son olarak Model V, sadece NATO ile ilgili dört koşul altında NATO’ya verilen desteği modelledi. Tablo 2’te gösterildiği gibi, NATO’nun onay ve destek verdiği askeri operasyonları daha meşru kabul edenler ve NATO’nun demokratik ülkelere birlikte hareket etme olanağı veren bir teşkilatlanma olduğu fikrini benimseyenlerin NATO’nun Türkiye’nin güvenliği için bir gereklilik olduğu görüşüne verdikleri destek arttı. Meşruiyet ve demokrasi bağlamında gözlenen etki, NATO’yu Avrupa ve ABD arasında bir mücadele platformu olarak düşünmek söz konusu olduğunda herhangi bir anlamlı etkiye yol açmadı. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..

***