ATATÜRK DÖNEMİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ATATÜRK DÖNEMİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Mart 2019 Salı

CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAKANLAR KURULU KARARI İLE YASAKLANAN YAYINLAR 1923-1945 BÖLÜM 1

CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAKANLAR KURULU KARARI İLE YASAKLANAN YAYINLAR 1923-1945  BÖLÜM 1



PROF.DR.MUSTAFA YILMAZ[1]

GİRİŞ

            İçinde yaşadığımız çağda medyanın artık dördüncü kuvvet olarak tanımlanması, yani onun yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelmesi sanırız onun önemini ortaya koymak açısından anlamlıdır.
            İncelemeye çalışacağımız dönem olan 1923-1945[2] tarihleri arasında, dar anlamda basın kavramı içerisine girebilecek gazete, dergi ve kitapların siyasal iktidar tarafından dönemin iç ve dış siyasetine uygun bulunmayarak Bakanlar Kurulu Kararı ile yasaklanması üzerine olacaktır.
            İşaret ettiğimiz dönemde dünyada ve özellikle Türkiye’de radyo ve televizyonun kamuoyu yaratma, yönlendirme veya bilgi aktarmada basın kadar etkili olduğu söylenemez.[3] Bunun için sadece gazete, dergi ve kitaplarla ilgili kararlar üzerinde durulacaktır.
            Konumuzun alt başlıkları olan Atatürk ve İnönü döneminde basına getirilen yasaklamalara geçmeden Türkiye’de basının kısa bir tarihçesini ve basına daha önce uygulanan  yasaklamaları  vermek sanırız yararlı olacaktır. Türk basın tarihi 1831 yılında Takvim-i Vekayi[4] gazetesinin yayınlanması ile başlamıştır. Haftada bir kez çıkan bu gazete resmi bir nitelik taşımakta idi. Devlet idaresi ile ilgili gelişmelerden halkın haberdar edilmesi ve kamuoyunun bu konularda aydınlatılması amaçlanmıştı. Gazete yayın hayatına 1892 yılında son vermiştir.
            Resmi gazete niteliğindeki Takvim-i Vekayi gazetesini 1840 yılında Ceride-i Havadis adlı özel gazete izlemiştir.[5] Daha sonra bu konuda diğer örnekler Tercüman-ı Ahval ve Tasvir-i Efkar gazeteleridir.[6]
            Anılan bu gazetelerde Tanzimat dönemi yöneticilerine yönelik eleştirilerin yer alması ve batılı anlamda değişiklik taleplerinin dile getirilmesi sonucunda basın ile ilgili ilk düzenleme 25 Kasım 1864 tarihinde Matbuat Nizammanesinin çıkkarılması ile gerçekleştirilmiştir. Nizamname 35 maddeden oluşmaktaydı. Hangi dilde olursa olsun siyasete ve yönetime yönelik yayın yapmak isteyenler izin alacaklardı, devletin içi güvenliği ve asayişini bozucu yayın yapan gazetecinin suçlu olacağı, gazetecinin Saltanata, genel adaba ve milli ahlaka aykırı yazılar yazması, hanedana saldırıda bulunması, Bakanlar Kurulu ve üst düzey bürokratlar aleyhine yazılar yazması yanında, müttefik bulunan hükümdarlar aleyhine yayın yapması yasaklanıyor ve bu konuda çeşitli miktarda para ve hapis cezası öngörülüyordu.[7]
            Türk basın tarihinde basına yönetim tarafından getirilen bu ilk düzenlemede yer alan hükümler daha sonraki düzenlemelerde değişik tarzda hep gündeme gelecektir. Nitekim 1864 tarihli Matbuat Kanunu’nun yetersiz kaldığı düşünülerek çıkartılan 27 Mart 1867 tarihli Ali Kararnamesi ile İstanbul’da yayınlanan gazeteleri kontrol altına almaya yönelik bir düzenleme ile hükümete gazete kapatma yetkisinin verildiğini görüyoruz.[8]
            Osmanlı İmparatorluğunda Parlamentoya dayalı hayatın başlangıcı olan 1876 Kanun-u Esasi’nin 12.maddesinde “Matbuat Kanun Dairesinde Serbesttir” denilmesine rağmen bilindiği gibi kısa süren parlamentolu hayata Abdülhamit tarafından son verilmesi ile basın üzerinde daha baskıcı bir uygulamanın başladığını görüyoruz.[9]
            Abdülhamit’in istibtad yönetimine son veren II.Meşrutiyetin ilanı ile basın takrar özgür bir ortamda faaliyet yapma imkanını elde etmiştir. Gazeteler 25 Temmuz 1908 tarihinden itibaren sansüre tabi olmadan yayınlanmaya başlamış ve II.Meşrutiyet’in ilanı ile basın ve yayın hayatına bir canlanma gelmiştir.[10]      
            Bu özgür ortam 1909 yılında çıkarılan Matbuat Kanunu ile tekrar yeni bir düzenlemeye tabi tutulmuştur. Yeni Kanun 37 maddeyi içeriyordu. Yine öncekilerde olduğu gibi gazete çıkarmak için hükümete bildirimde bulunmayı, vatandaşları suça teşvik edici yazılar yazmayı, ahlak kurallarına aykırı resim ve yazı yayınlamayı yasaklıyordu. Aynı Kanun ile hükümete gazete kapatma yetkisi veriliyordu.[11]
            1909 Matbuat Kanunu yürürlükte kaldığı süre içerisinde bazı değişiklikler yapılmıştır. 1913 yılında genel ahlak ve edep kurallarına aykırı yazı ve resimlerin yayını yasaklanmış ve gazete sahiplerine ve gazete sorumlu müdürlerine ilişkin yeni düzenlemeler yapılmıştır. aynı yıl yapılan bir başka değişiklik ise devletin iç ve dış güvenliğini bozabilecek nitelikte yayın yapan gazetelerin kapatılması ilkesinin getirilmesidir. 1914 yılında ise ülkenin I.Dünya Savaşına girmesi nedeni ile sansür talimatnamesi yürürlüğe konmuş ve savaş süresince basının tamamen hükümet tarafından kontrol altına alınması amaçlanmıştır.[12]
            Osmanlı İmparatorluğunda askeri alanda başlayan yenilik hareketleri kaçınılmaz olarak sivil kurumlarıda etkilemiş ve batılı yaşam ve düşünce tarzı topluma girmiştir. Yönetime karşı yöneltilen eleştirileri ve İmparatorluğun devamı için öngörülenleri dile getirmede bir araç olan basın, önemli bir güç olmuştur. Bunu farkeden Padişah ve Osmanlı Bürokrasisi bu güce karşı tedbir almak zorunda kalmış ve zaman zaman basını kontrol etmeye ve susturmaya yönelik uygulamalar yaşanmıştır.

ATATÜRK DÖNEMİ

            Osmanlı İmparatorluğu açısından I.Dünya Savaşına son veren Mondros Mütarekesi sonrasında ülkenin içine düştüğü durumdan kurtuluş için Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Anadolu'da başlatılan milli direniş hareketi, Anadolu'da geniş halk kitlelerine girişilen hareketi anlatmada, onların bu milli harekete katılımlarını sağlamada ve dünya kamuoyuna  girişilen hareketi anlatmada basının önemini biliyordu. Basından kendi haklı davalarını anlatmada bir kanal olarak yararlanmak veya bu yolu açmak doğrultusunda çalışmalarda bulunuyordu[13]. Ama diğer taraftan Padişah ve İşgalci güçlerin denetiminden basın olumsuz olarak etkilenmişti. Özellikle Anadoludaki hareket lehine yazıların çıkmasını engellemek için yeni düzenlemelere gidilmişti[14]. Basın üzerinde denetim hem İstanbul hükümetlerince hem de İstanbul’daki İtilaf devletleri temsilcilerince sürdürülmüştür. İtilaf devletlerinin İstanbul basınını kontrol etmeye yönelik çabaları oldukça etkili olmuş ve Meclis-i Vükela’da sansür heyetine daha dikkatli inceleme yapma imkanı verilmiştir.[15]
            Milli Mücadele’yi yürüten Mustafa Kemal Paşa liderliğindeki kadronun özellikle İstanbul’un Anadolu’daki hareketi İttihatçılıkla ve Bolşeviklikle suçlayan propogandalarına karşı halkı aydınlatmak ve onlara milli davayı anlatmak için basına duydukları ihtiyaç tartışma götürmez. Nitekim Milli Mücadele’nin kazanılması ile her şeyin bitmeyeceğini bilen Mustafa Kemal Paşa asıl işlerinin bundan sonra başlayacağını ve genç Türkiye Cumhuriyetinin gerçekleştirilecek radikal değişikliklerle yeni bir yapıya kavuşacağının işaretlerini veriyordu. Mustafa Kemal Paşa, bunları yaparken kamuoyu oluşturmada ve halkı aydınlatmada, eskinin izlerini silmede basına büyük görevler düştüğünü biliyordu. Bu bağlamda yeni yönetim basın’ın kendi içinde bir kurumlaşmaya ve güce ulaşmasını sağlamada büyük ölçüde yardımcı olmuştur. Nitekim Mart 1920 tarihinde Matbuat ve İstihbarat Genel Müdürlüğünü, Nisan 1920 tarihinde ise Anadolu Ajansının kurulması sağlanmıştır[16].
     Milli Mücadelenin başarıya ulaşması sonrasında Mustafa Kemal Paşa önderliğinde ülkenin çağdaşlaşması, laik ve demokratik bir ulus devleti olması yolunda gerçekleştirilen inkılaplara muhalefetin artması ve 1925 yılı içerisinde çıkan Şeyh Sait isyanı üzerine Takrir-i Sükun Kanunu çıkarılmış ve bu kanun ile hükümet basın üzerindeki denetimini artırmıştır. Kanuna bağlı olarak gazeteler kapatılmış ve Takrir-i Sükun Kanunu ile; “İrtica ve isyana ve ülkenin sosyal düzenini, huzur ve sukununu ve emniyet ve asayişini ihlale yönelen örgüt, kışkırtma, özendirme, girişim ve yayını hükümet Cumhurbaşkanının onayı ile doğrudan doğruya ve idareten yasaklamaya yetkilidir.” hükmünü getirmekteydi. Ayrıca 3 Mayıs 1925 tarihli kararname ile “Havale-i Şarkiye’de İdare-i Örfiye Mıntıkasında Tatbik Edilecek Sansür Talimatnamesi” kabul edilmişti.[17]1929 yılına kadar yürürlükte kalan bu yasa geregı  iktidar basına karşı otoriter bir tavır sergilemiştir.[18]
    Basına karşı takınılan bu tavır Türkiye’nin o günkü şartlarından kaynaklanıyordu. Nitekim; Mustafa Kemal Paşa 1 Mart 1922 tarihinde Meclisin açılış konuşmasında basın hakkındaki görüşlerini şöyle açıklamıştır: "Basın milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve doğru yolu göştermede, bir millete muhtaç olduğu gıdayı vermekte, özetle bir milletin saadet hedefi olan müşterek istikamette yürümesini teminde basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir."[19]. İşte özünde basına ve onun özgür bir ortamda çalışmasına inanan Mustafa Kemal Paşa, şartlar gereği basına karşı kısıtlamaların konduğu bir ortamın kalıcı olmasından yana değildi. Nitekim 1929 Yılında Takrir-i Sükun Kanunu'nun yürürlükten kalkması ile basın tekrar bir serbestlik ortamına kavuşmuştur. Türk basın hayatında yeniden bir canlanış gözlenmiş, iktidara ve ülkenin sorunlarına ilişkin yazılar basında yer almaya başlamıştır. Ama daha sonra yaşanan Serbest Fırka denemesi ülkede Mustafa Kemal Paşa önderliğinde gerçekleştirilen inkılapların yeterince tüm halk tarafından anlaşılmadığını ortaya koymuş ve basın ile ilgili bir düzenlemeye gidilmesi gereği ortaya çıkmıştır[20]. Şüphesiz iktidarın bu kararında ülke dışında ve içinde yaşanan olayların etkisi vardır. Bu olayların en önemlisi sanırız 1929 ve 1930 yıllarında yaşanan ve tüm dünya ekonomilerini felce uğratan büyük ekonomik bunalımdır. İçeride ise tek partili rejimin gittikçe iktidarını güçlendirme yolundaki uygulamaları yaşanmaktadır.
    25 Temmuz 1931 tarihinde çıkarılan yeni Matbuat Kanunu ile matbaa açma, gazete ve dergi yayınlanması, gazete ve dergi çalışanlarının sorumlulukları ve hakları, basın suçları ile suça tahrik, şantaj, yayınlanması yasal olan şeyler, gazete ve dergilerin toplatılması ve kapatılması, tazminatlar ve bu hükümlerin uygulanmasına ilişkin maddeleri yanında, ülkede bulunan yabancıların gazete çıkarmaları hükümet iznine bağlanıyor ve bu gazetelerin yazı işleri müdürlerinin Türk olması zorunluluğu getiriliyordu. Ayrıca  bu gazete ve dergilerin Cumhuriyet hükümetinin iç ve dış politikaları aleyhine yayınlar yapamayacakları hükmü getiriliyordu.[21].

    Atatürk dönemi'nde basına verilen kapatma cezaları veya yayına belirli sürelerle ara verme cezaları Bakanlar Kurulu Kararları ile ve 1931 tarihli Matbuat Kanununun 50 ve 51'nci maddeleri gereği olmuştur.
    Bunlardan 50'nci madde ile: "Memleketin umumi siyasetine dokunacak neşriyattan dolayı İcra Vekilleri Heyeti Kararı ile gazete veya mecmualar muvakkaten tatil olunabilir. Bu suretle kapatılan gazete veya mecmuanın neşrine devam edenler hakkında 18'nci madde hükmü tatbik olunur.
    Bu suretle kapatılan bir gazetenin mes'ulleri tatil müddetince başka bir isim ile gazete çıkaramaz." denilmekteydi.
    Yine 51'nci madde ile: "Yabancı bir memlekette çıkan bir gazete veya mecmuanın Türkiyeye sokulması ve dağıtılması İcra Vekilleri Heyeti Kararı ile menolunabilir.
    Dağitılan nüshalar karardan evvel, İcra Vekilleri Heyetinden müstacelen karar alınmak üzere Dahiliye Vekilinin emrile toplattırılabilir. Menolunmuş gazeteleri memnuiyeti bilerek Türkiye'ye sokan ve dağıttıranlardan 300 liraya kadar ağır para cezası alınır." deniliyordu.
    Basın kanununa ve İnkılap ilkelerine ters düşen gazete, kitap ve dergiler özellikle Kemalizmin yeni getirdiği ilkelere; laikliğe, iç ve dış politikaya aykırılık durumunda yönetim çok hassastı ve hemen gerekli kanuni prosedür işletiliyordu. Yeni kurulan ve her yönüyle eski İmparatorluk anlayışından uzaklaşmayı hedefleyen devlet kendi temel niteliklerine karşı olan her türlü hareket ile özellikle Hilafet, Saltanat,Şeriat, Turancılık, Irkçılık ve Komünistlik gibi oluşumlara karşı çok hassas davranıyordu.
    Devlet, basını kontrol etmek ve gerçekleştirilen inkılapları halka anlatmak ve kamuoyu yaratmada gerekli olan düzenlemeleri yapmak yoluna gidilmiştir. Nitekim 7 Haziran 1920 tarihinde kurulan Matbuat Umum Müdürlüğü bir düzenleme ile 1 Haziran 1934 tarihinde yeni ve geniş bir örgütlenmeye gidiyordu. Konumuzla ilgili olan Matbuat Umum Müdürlüğü Kanunu'nun önemli maddeleri şunlardı:
1-a) Gerek Memleket dahilinde ve gerek haricindeki siyasi, iktisadi, içtimai ve harsi hareketler bakımından yerli ve yabancı neşriyatı takip etmek.
b) Milli matbuatın inkılap prensiplerine, devlet siyasetine ve millet ihtiyaçlarına uygun olmasını temin eylemek.
c Memleketimizin içinde milliyet ve demokrasi esaslarına mugayir fikir cereyanlarının yayılmasına mani olmak için tedbir almak., bu gibi fikir cereyanları ile neşriyat vasıtası ile mücadele etmek[22].
    Basında devletin yardım ve kontrolünü bir gereklilik olarak gören Matbuat Umum Müdürü Vedat Nedim Tör, Mayıs 1935 tarihinde toplanan Matbuat Kongresinde Atatürk Türkiyesinde gazetenin amacını şöyle açıklamaktaydı:
1-"Devrim prensip ve ideallerinin geniş halk yığınları içinde yayılması için en kuvvetli bir propaganda aracı.
2-Devrim fütuhatının kaypaklığa, irticaa karşı en uyanık bir müdafaa aracı.
3-Devrim hükümetinin yaptığı işlerde samimi bir yardımcı ve uyarıcıdır.
4-Halkın siyasal, ekonomik ve kültürel eğitiminde en müessir bir okul."[23]
    Basının kurumlaşmasına yönelik faaliyetlerden bir diğeri ise 25 Mayıs 1935 tarihinde toplanan I.Basın Kongresi'dir. Bu kongrede gündeme gelen Türk Basın Birliğı Kanunu'nun çıkarılmasının ise 1938 yılında geçekleştiğini görüyoruz[24]. 1938 yılındaki değişiklik ve II.Dünya savaşının da etkisiyle İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde basın üzerindeki denetim giderek artmıştır. Ama Cumhuriyet ile birlikte basının kurumlaşması yolunda çabaların sürdürüldüğü ve onun gelişmesi için günün imkanları ölçüsünde yardımcı olunduğu da bir gerçektir.
            Ana çizgileriyle vermeğe çalıştığımız Türk basın tarihindeki gelişmeler bizim ele alacağımız konu ile ilgili olmakla beraber esas konumuzu oluşturmamaktadır. Konumuz Atatürk döneminde ülke içerisinde ve ülke dışında yayınlanan gazete, dergi ve kitapların iktidar tarafından yasa gereği toplatılması, yurda girişinin yasaklanması yayın durdurma ve belirli bir süre ara verme ile ilgili alınmış bakanlar kurulu kararları üzerine olacaktır.
    Başbakanlık Cumhuriyet Arşivinde yaptığımız araştırma sonucu ulaştığımız Atatürk döneminde Bakanlar Kurulu Kararı ile yasaklanan yayınların bir dökümünün yapılması[25] ve yasaklanan yayınlarda yasaklamaya neden olan konuların belirlenerek dönemin iktidarının hassasiyetlerinin ortaya çıkarılmasına çalışılacaktır.
    İncelediğimiz dönemde zararlı yayın yaptıkları için geçici veya sürekli kapatılan gazete ve dergiler yanında satışı durdurulan, dağıtımı yasaklanan kitaplar ile yine ülke için zararlı yazılar taşidığı bildirilen yayınların yurda girişinin ve satışının yasaklandığını görüyoruz.
            1922'li yıllardan başlamak üzere yeni yönetim gazeteler için getirilecek ithal kağıdın gümrük dışı tutulması yolunda bir dizi Bakanlar Kurulu Kararı almıştir[26]. Bunun yanında gazetelerin modernleşme ve kapasite artırma doğrultusunda ithal edecekleri makina techizat ve diğer malzemelerden de vergi alınmaması yolunda Bakanlar Kurulu Kararları mevcuttur.
    Ayrıca gazetecilerin Türkiye'yi ilgilendiren belirli toplantıları takip için yurtdışına çıkışlarında siyasi pasaport verildiğini görüyoruz. Bunun yanında yabancı gazetecilerin Türkiye'de uzman sıfatı ile çalıştırılması ve bunların ülke içinde yapacakları seyahatlere ilişkin permi verilmesine ilişkin birçok karar mevcuttur[27]. Bütün bunlar yönetimin basın ve onun mensuplarını maddi ve manevi olarak desteklediğini gösterir kararlardır demek sanırız abartılı olmayacaktır.
   İncelediğimiz dönemde ülkeye girişine ve satışına yasak getirilen veya ülke içinde yayını durdurulan gazete, dergi ve kitapların yasaklanış nedenlerinden hareketle yayınları şu başlıklar altında toplamak mümükündür.
1-Komünist propaganda yapan yayınlar (dört adet)[28].
2-İnkılaplara muhalefet edici yayınlar (on adet).
3-Takrir-i Sükun Kanununa muhalefet edici yayınlar (iki adet).
4-Türkiye'deki Rum ve Ermeni vatandaşları kışkırtıcı yayınlar (dokuz adet).
5-Kamuoyunun huzurunu bozucu-Ülke aleyhine yapılan yayınlar (kırkdört adet).
6-Muzur yayınlar (üç adet).
7-Dini duyguları rencide edici yayınlar (dört adet).
8-İrticayı teşvik edici yayınlar (iki adet).
9-Din propagandası yapan yayınlar (sekiz adet).
10-Kürtçülük-bölücülük ile ilgili yayınlar (yedi adet).
11-Türkçülük ile ilgili yayınlar (üç adet).
12-Mustafa Kemal Paşa'nın şahsına karşı yapılan yayınlar (sekiz adet).
13-Komşu ve dost ülkeler aleyhine yapılan yayınlar (beş adet).
14-Türkiye'nin dış politikasına zarar verici yayınlar (onaltı adet).
   Bu ayırımdan İnkılaplara muhalefet edici yayın başlığı altında toplanan yayınların muhtevası: Halifelik lehine propaganda, Cumhuriyet karşıtı propaganda, Şapka ınkılabına muhalefet, laiklik politikasına ve uygulamalarına muhalefet edici kitap gazete ve mecmualarda yer alan yazılardan oluşmaktadır.
   Yine din propagandası ile ilgili olarak görülen sadece İslamiyetle ilgili yayınların değil Hiristiyanlık ve diğer dinler ile ilgili yapılan tüm propagandaları kapsayıcı olduğudur.
   Çok genel bir niteleme olarak Bakanlar Kurulu Kararlarında geçen "ülke aleyhine" yayın ile "kamuoyunu bozucu" yayın aynı başlık altında toplanmıştır. Bu başlığın muhtevasına örnek olarak ise; ülke dışında basılan ve ülkeye girmesi iç ve dış siyaset için zararlı olabilcek kitap, gazete ve mecmualar ile yine halkın yıldızlarına bakıp hastalıklarına teşhis ettiğini iddia edici nitelikteki yayınlar, ülkenin iktisadi ve mali yapısıni bozucu, Büyük Millet Meclisi'nin gizli celsesinin yayınlanması, Türklük aleyhtarı, milli birliği incitici, ülkenin milli birliğini ve kültürel birliğini bozucu yayınlar oluşturmaktadır.[29].
   Konu başlıkları ile ilgili ayırımda dikkati çeken bir başka nokta ise değişik tarihlerde bu konu başlıkları ile ilgili yasakların arttığı veya azaldığıdır. Sanırız bunun nedeni yine 1923-1938 Türkiyesinin iç dinamikleri ve aynı tarihlerde dünyada meydana gelen gelişmelerin yönetime olan etkisidir.
   Örneğin, komünist propaganda ile ilgili yasaklamalar veya bu konudaki hassasiyet 1926 yılı öncesine rastlarken, 1930'lu yıllardan sonra bu tür bir yasaklaması Bakanlar Kurulu Kararlarında görülmemektedir. Nitekim konuya ilişkin yasaklamaların yıllara göre dağılımında bunu görmek mümkündür. Dağılım: 1923'te 2, 1924'te 2, 1925'te 5,1931'de 1 ve 1936'da ise 1'dir.
   Dığer taraftan inkılaplara muhalefet veya irticayı teşvik edici, laiklik karşıtı yayın yasağı her dönemde yer almıştır. Ama bu konulara ilişkin Bakanlar Kurulu Kararlarında 1930'lu yıllardan sonra bir artış görülmektedir. Kararların yıllara göre dağılımı ise şöyledir: 1924'te 1, 1925'te 2, 1930'da 1, 1931'de 1, 1933'te 4, 1934'te 2, 1935'te 5, 1936'da 2, 1937'de 5 ve 1938'de ise 2'dir.

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

13 Şubat 2018 Salı

ATATÜRK DÖNEMİ CUMHURİYET HALK PARTİSİ KURULTAYLARINDA, KADIN ALGISI, BÖLÜM 2

ATATÜRK DÖNEMİ CUMHURİYET HALK PARTİSİ KURULTAYLARINDA, NİZAM NAMELERİNDE VE PROGRAMLARINDA KADIN ALGISI,  BÖLÜM 2

Sonuç 

Cumhuriyet Halk Partisi içindeki kadın varlığı kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün zihniyetinde yer alan kadın devrimi anlayışı çerçevesinde şekillenmiştir denilebilir. Mustafa Kemal Atatürk diğer devrimlerde olduğu gibi kadın devriminde de en uygun zamanı beklemeyi tercih etmiştir. Bu noktada Cumhuriyet Halk Partisi içinde “kadın” konusunun ele alınması kadın devrimi ile 
paralel bir seyir izlemiştir. İlk iki kongrede gündemin farklı konularla dolu olması kadın konusunu birebir ele almayı engellerken, 1927 tarihli ikinci kongrede satır aralarında da kalsa “her Türk vatandaşı” tabirine kadınlar da dâhil midir sorusu dönemin kadına bakışını gösteren önemli bir ipucudur. Henüz kadının “her Türk vatandaşından biri” olup olmadığı bile zihinlerde soru teşkil ederken, 1930’lu yıllar Türk kadınının siyasi haklarla donatıldığı, uluslar arası toplantılara büyük merak ve takdir ile davet edildiği dönem olmuştur. Bu noktada CHP bu hakların kullanılması, kadınların siyasete katılması, uluslar arası toplantılarda desteklenmesi noktasında bir nevi lokomotif görevi üstlenmiştir. 

Üçüncü ve Dördüncü CHP Kurultaylarında artık “ Kadın ” varlığı iyiden iyiye görülmektedir. 

Partinin önde gelen isimlerinin kadın haklarının sağlanması konusunda yaptıkları vurgular, CHP’nin kadınlara karşı olumlu tutumunu gösteren en önemli deliller den olmuştur. Bu noktada CHP nizamname ve programlarında da kadının yer alış biçimi dikkat çekmektedir. 1923 tarihli ilk CHP nizamnamesinde yer alan “Halk Fırkası’na her Türk ve hariçten gelip Türk tabiiyet ve harsını kabul eden her fert dâhil olabilir” cümlesi ile cinsiyet ayrımı yapılmadığı görülmektedir. 1928 tarihli nizamname de “her Türk vatandaşı” sözleri ile basılmıştır. 1931 tarihli CHP programında, “Hazırlanan programda kadınlara da intihab hakkı var” başlığı altında kadınlara siyasi hakların verildiği ve bunun devamının da geleceği bilgileri yer almıştır. 1935 tarihli programda da konuya dair yeni gelişmeler vurgulan mıştır. Partinin yurtdaşlara hak ve ödev vermekte kadın-erkek ayırmadığı ibaresi bir önceki programdan aynen aktarılırken, kadınlarla ilgili ana çocuk sağlığı, kadın işçi hakları gibi hususlarda da kadınlardan yana maddeler yer almıştır. 

Sonuç olarak Atatürk dönemi CHP kurultaylarına ve CHP yayınlarına baktığımızda “kadın devrimi”nin gelişimini CHP bünyesinde de aşama aşama görmek mümkündür. Partinin kurulduğu ilk günden itibaren toplumun eşit temeller üzerinde yükselmesi maksadı ile özel bir hassasiyet gösterdiği görülmektedir. 


DİPNOTLAR;

1 Ünsal Yavuz, İmparatorluktan Milli Devlete, TTK, Ankara, 1999, s. 77-78. 
2 “Tesanüt Grubu, İstiklal Grubu, Müdafaa-i Hukuk Zümresi, Halk Zümresi, Islahat Grubu. Bunlardan başka, 1920 sonlarında resmen kurulmuş iki de parti 
vardır:“Türkiye Komünist Fırkası” ve “Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası”. Mete Tunçay, Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek-Parti Yönetimi’nin Kurulması 1923-1931, 
Tarih Vakfı Yurt yay., İstanbul, 2005, s.35. 
3 Suna Kili, Atatürk Devrimi, Bir Çağdaşlaşma Modeli, Türkiye İş Bankası yay., 2. baskı, Ankara, 1981, ss.95-97. 
4 Kili, s.95-97. Ayrıca bkz. Samet Ağaoğlu, Kuva-yı Milliye Ruhu, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, Ağaoğlu yay., İstanbul, 1964, s.50. 
5 Fethi Okyar Meclis’teki ortak heyecanı şu sözlerle anlatır: “…Teker teker, hatta grup olduğu zaman ferdi muhteva, yetişme tarzı, temsil ettikleri düşünce ve fikir olarak birbirleriyle asla bağdaşamayacağına hükmedilen bu karmakarışık heyetin tek ve sade davası vatanı kurtarmaktı.” Seçil Akgün Karal, “Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden Düşünceler”, Birinci Meclis, Ed. Cemil Koçak, Sabancı Üniversitesi, İstanbul, 1998, s.50. 
6 Meclis’teki fikri ayrılıklardan doğan gruplaşmalara karşı “halkın birliğini, bütünlüğünü bozucu eylemlerin durdurulması” amacı ile Heyet-i Vekile tarafından 21/22 Mart 1921 tarihli toplantı sonucunda Müdafaa-i Hukuk örgütlerinin ihya ve ıslah edilmesi gerektiğine karar verilmiş ve bir genelge ile karar açıklanmıştır. İhsan Güneş, “Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nden Halk Fırkası’na Geçiş”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C. XIX, S. 56, Ankara, Temmuz 2003, ss.574–577. 
7 Önceleri Meclis içerisindeki “hizipsel savaşımda tarafsız kalmayı yeğler gözüken” Mustafa Kemal Paşa, açıklanan karar ile birlikte bu tavrından vazgeçmiş, kısa bir süre sonra da muhafazakâr ve sol kesimi denetim altında tutmak, gerekli yasaları kolayca Meclis’ten çıkarabilmek için kendi düşüncesine yakın milletvekillerinden oluşan “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu”nu kurmuştur. İhsan Güneş, “I. Türkiye Büyük Millet Meclisinde II. Müdafaa-i Hukuk Grubunun Programı (II. Grub’un)”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, C.14, S.25, Ankara, 1981, s.117. 
8 Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu’nun taşıdığı inkılâpçı zihniyetin aksine muhafazakâr bakış açısına sahip olanlar, Mustafa Kemal Paşa’nın şahsına karşı olanlar, BMM Hükümeti içinde yer alamayanlar ya da hükümetin dışına çıkarılanlar kısacası fikirleri ne olursa olsun tüm muhalifler II. Grup adı altında 
birleşmişlerdir. İkinci Grup’un kuruluşu ile ilgili kesin bir tarih belirtilmemiştir. 
Ancak Meclis görüşmelerinden, Birinci Grup’a karşı muhalefetin Aralık 1921’de daha örgütlü olduğu anlaşılmaktadır. Mete Tuncay, “muhalefet çekirdeğinin” bir 
yıl içinde büyüyerek 1922 Temmuzunda Meclis’te meydana getirildiğini belirtmektedir. Tunçay, s.39. İkinci Grup her çeşit “şahıs istibdadını önlemek” ve “kanun egemenliğini kurmak” amacıyla kurulduğunu açıklamış, İstiklal Mahkemelerinin kaldırılmasından yana olmuştur. Meclis içerisinde kırk kadar 
üyeye sahip olan II. Grup’un ileri gelenleri arasında, Hüseyin Avni (Erzurum), Albay Salahattin (Mersin), Ali Şükrü (Trabzon), Müfit Hoca (Kırşehir), Mehmet 
Şükrü (Afyon), Celalettin Arif (Erzurum) Beyler yer almıştır. Erdoğan Teziç, 100 Soruda Siyasi Partiler (Partilerin Hukuki Rejimi ve Türkiye’de Partiler), Gerçek 
yay., İstanbul, 1976, s. 233-234. Ayrıca bkz. Kemal Atatürk, Nutuk, Haz. Zeynep Korkmaz, AAM, 2000, s.429-430; Ahmet Demirel, “Birinci ve İkinci Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grupları”, Birinci Meclis, Ed. Cemil Koçak, Sabancı Üniversitesi, İstanbul, 1998, s.124. 
9 Güneş, Müdafaa-i…, ss.574-577. Birinci Büyük Millet Meclisi’nde, 1 Nisan 1923 tarihinde seçimleri yenileme kararı alınmış, bu kararın ardından 8 Nisan 1923 
tarihinde yayınlanan “Dokuz Umde” ile de seçimlerden sonra Müdafaa-i Hukuk Grubu’nun yani I.Grup’un “Halk Fırkası”nı oluşturacağı belirtilmiştir. 
Tunçay, s. 44; Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam (1922-1938), C.III, Remzi kitabevi, Yirmi Altıncı Özel basım, İstanbul, 2011, s.88. Dokuz Umde’nin 
yayınlanmasından yaklaşık beş ay önce Mustafa Kemal Paşa, 6 Aralık 1922’de, Ankara’da, gazetecilere, bir “Halk Fırkası” oluşturmaya karar verdiğini açıklamış ve böylece muhtemel tepkileri kollamaya başlamıştır. Aydemir, s.87, dn.1; Teziç, 235-236. Basına yapılan açıklamanın öncesinde de Halk Fırkası’nın oluşturulmasına ilişkin çalışmaların yapıldığına dair bilgi Kazım Karabekir’in “Günlükler”inde yer almaktadır. Karabekir, günlüğüne Mustafa Kemal Paşa’nın Halk Fırkası’nı ilan edeceğini, metnin müsveddesini kendisine de verdiğini 2 Aralık 1922 tarihi ile not etmiştir. Kazım Karabekir, Günlükler (1906-1948), C.2, Çev. Budak Kayabek, Haz.Yücel Demirel, Yapı Kredi yay., İstanbul, 2009, s. 830. Bu nottan da anlaşılacağı üzere Mustafa Kemal Paşa’nın üzerinde çalıştığı, yakın çevresi ile paylaştığı Halk Fırkası’nın kurulmasına dair açıklamanın yapılacağı görüşme 6 Aralık 1922 tarihinde gerçekleşmiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın demeci 7 Aralık 1922 tarihli Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde “Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ‘Halk Fırkası’ namiyle siyasi bir fırka teşkili niyetindedirler” üst başlığı ile yayınlanmış, demecin amacı ise “sulhden sonra nasıl bir hatt-ı hareket takip 
edeceklerini beyan eylemek ve teşkil etmek niyetinde bulundukları siyasi fırka hakkında izahat vermek” sözleri ile özetlenmiştir. Hâkimiyet-i Milliye, 7 Aralık 
1922 / 7 Kanun-i evvel 1338. Fahir Giritlioğlu tebliğin tarihini yanlış olarak 7 Eylül 1922 vermektedir. Fahir Giritlioğlu, Türk Siyasi Tarihinde Cumhuriyet Halk 
Partisinin Mevkii, C.1, Ayyıldız matbaası, Ankara, 1965, s. 26. 
10 6 Aralık 1922’de yapılan beyanatın ardından Mustafa Kemal Paşa, çıktığı Batı Anadolu gezisinde hemen hemen her durakta fırkanın içeriği ile ilgili çeşitli 
demeçler vererek halkı Halk Fırkası fikri ile kaynaştırmaya çalışmıştır. 14 Ocak’ta Celal Nuri ile yaptığı görüşmenin peşi sıra pek çok durakta Halk Fırkası ile ilgili 
beyanat vermiştir. 16 Ocak’ta İzmit’teki basın toplantısında, 19 Ocak’ta İzmit halkı ile yaptığı konuşmada, 30 Ocak’ta İzmir’de gazetecilerle yaptığı mülakatta, 
7 Şubat’ta Balıkesir’de Halk Fırkası ile ilgili açıklamalarda bulunmuştur. Osman Akandere, “Atatürk'ün İzmit Basın Toplantısı (16-17 Ocak 1923) ve Bu 
Toplantıda Verilen Önemli Mesajlar”, Cumhuriyet’in 80.Yılına Armağan, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Ankara, 2004, s. 16-18. Ayrıca 18 Ocak 1923 tarihinde gazetecilerle yaptığı mülakata dair haber için bkz. “İzmit Mektubu: Gazi Başkumandanımızın Huzurunda”, Tanin, 20 Kanun-ı Sani 
1339/1923. Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. İsmail Arar, Atatürk'ün İzmit Basın Toplantısı, Burçak yay., İstanbul, 1969; Şerafettin Turan, Kökeni Ulusal 
Direnişe Dayanan Bir Devrim Partisi Cumhuriyet Halk Partisi, Tüses yay., İstanbul, 2000, s.19; Levent Köker, Modernleşme, Kemalizm ve Demokrasi, İletişim yay., İstanbul, 1990, s.146 ; Muhittin Gül, “Atatürk’ün Yurt Gezilerinin Kamuoyu Oluşturmadaki Rolü”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 2006, 
8(3), ss.51-72. Ayrıca seçim çalışmaları sırasında Mustafa Kemal Paşa tarafından çıkarılan tamimlere örnek olarak bkz. “Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Halk 
Partisinin Seçim Çalışmalarına Dair Tamim” (2. VI. 1923), Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Demeçleri, IV, AAM, Ankara, 1991, s. 535-536. 
11Teziç, s.236 . 
12 Partinin resmen tescili için İçişleri Bakanlığı’na başvurulduğu tarih ile ilgili kaynaklarda farklı bilgiler yer almaktadır. “Yeni partinin kuruluşu 9 Eylül’de 
açıklanmış olmasına karşın buna ilişkin olarak İçişleri Bakanlığı’na başvuru 1,5 ay sonra 23 Ekim 1923’te yapılmıştı” Turan, s.25. “Halk Fırkası’nın kurulmasını 
müteakip, Fırka Reisi Mustafa Kemal Paşa: 23 Teşrinievvel 1923 tarihini taşıyan dilekçesi…” Giritlioğlu, s. 39. “23 Ekim 1923’te İçişleri Bakanlığı’na yapılan resmi bir başvuruyla, Fırka’nın yasallaştırılması için izin verilmesi talep edildi.” Kemal Karpat, Türk Siyasi Tarihi Siyasal Sistemin Evrimi, Çev. Ceren Elitez, Timaş yay., İstanbul, 2011, s. 49. “9 Eylülde de (resmen tescili için başvurulması 11 Eylül), seçimden önce açıklandığı gibi, Halk Fırkası kurulmuştur.” Tunçay, s. 49. “Halk Fırkası’nın kuruluşunu bildiren ve gerekli yasal işlemlerin yapılmasını İçişleri Bakanlığı’ndan isteyen 11 Eylül 1923 tarihli dilekçe…” Hikmet Bila, Sosyal Demokrat Süreç İçinde CHP ve Sonrası, Milliyet yay., İkinci baskı, İstanbul, 1987, s. 53; “9 Eylül 1923 günü verilen dilekçe…” Altan Öymen, “CHP’nin 63.yılı”, Milliyet, 9 Eylül 1986. “Fırkanın kuruluş dilekçesi de 9 Eylül 1923’te Mustafa Kemal Paşa tarafından Dahiliye Vekaleti’ne verilir” Teziç, s.233. 
13 Tanzimat süreci ile birlikte, kadının eğitim alıp, toplum içinde söz sahibi olmasına dair ilgisi ile şekillenen “kadın mevzusu” Meşrutiyet devri ile gerek basın gerek cemiyetler bağlamında daha çözüme yönelik olarak işlenmeye devam etmiştir. Melin Has-Er, Tanzimat Devri Türk Romanında Kadın Kahramanlar, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı yay., Ankara, 2000, s. VII; Niyazi Akı, Yakup Kadri Karaosmanoğlu İnsan-Eser-Fikir-Üslûp, İstanbul, 1960, s.211. Osmanlı aydınlarının kadınlara eşitlikçi bir yaşamı sağlama noktasında dayanak noktası olarak İslami kanunları göstermesi dönemin kafa yapısı içerisinde konunun daha kolay kabul edilebilirliği açısından önemli bir detaydır. Ancak yine de siyasi hayatta kadın varlığına dair söylemlere pek rastlanmaması ya dönemin karışık siyasi hayatının bir getirisidir ya da henüz kadınlar için siyaset “fazla” bir makam olarak düşünülmektedir. Afet İnan, Tarih Boyunca Türk Kadının Hak ve Görevleri, Milli Eğitim basımevi, İstanbul 1982, s.95-97. 
14“…II. Meşrutiyet yıllarında kadının kazanımlarında savaşların ayrı bir rolü oldu. 1912-1913 Balkan Harbi kadına siyaseti öğretti. Savaşla birlikte başlayan 
uluslaşma süreci toplumsal cinsiyet ayrımı gözetmeksizin kitlelere yeni bir bilinç aşıladı. Balkan Harbi kadınları da seferber etmişti. Osmanlı toplumu ilk kez siyasi nitelikte kadın toplantılarıyla ve kadın hatiplerle tanıştı.” Zafer Toprak, Türkiye’de Kadın Özgürlüğü ve Feminizm (1908-1935), Tarih Vakfı Yurt yay., İstanbul 2014, s. XIV. 
15 “İlk genel kongresi olarak Sivas Kongresi’ni kabul eden CHP, bu sayede Milli Mücadele ile kurduğu “bağlantıyı”, kuruluş tarihi olarak 9 Eylül 1923 tarihini kabul ederek Milli Mücadele ile bağlantısına ilişkin vurgusunu devam ettirmiştir.” Hakkı Uyar, Tek Parti Dönemi ve Cumhuriyet Halk Partisi, Boyut yay., İstanbul, 2012, s.74. 
16 Ayrıntılı bilgi için bkz. Mahmut Goloğlu, Milli Mücadele Tarihi-II Sivas Kongresi, Türkiye İş Bankası yay., İstanbul, 2008; Kemal Arıburnu, Sivas Kongresi Samsun’dan Ankara’ya Kadar Olaylar ve Anılarla, AAM, Ankara, 1997; Kemal Atatürk, Nutuk 1919-1927, AAM, Yay.Haz.Zeynep Korkmaz, 30.baskı, Ankara, 2011, s. 59. 
17 Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin oluşturulmasına ilişkin beyanname için bkz. Tarih Vesikaları, C.I, S.I, Haziran 1941, s.6. 
18 Umumi Kongre Heyeti tarafından ilan edilen kongre bildirisinin 9. maddesi: “Vatan ve milletimizin maruz olduğu mezalim ve alâm ile ve tamamen ayni gaye ve maksatla vicdanı milliden doğan vatani ve milli cemiyetlerin ittihadından mütehassılkütlei umumiye bu kere (Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti) unvanıyla tevsimolunmuştır. Bu cemiyet her türlü fırkacılık cereyanlarından ve ihtirasatışahsiyeden külliyen müberra ve münezzehtir. Bilcümle Müslüman vatandaşlarımız bu cemiyetin azayı tabiyesindendirler.” Tarih Vesikaları, C.I, S.I, Haziran 1941, s.8; Uluğ İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1999, s. 115. 
19 Ayrıntılı bilgi için bkz. Mahmut Goloğlu, Milli Mücadele Tarihi – II Sivas Kongresi, Türkiye İş Bankası yay., İstanbul, 2008; Kemal Arıburnu, Sivas Kongresi Samsun’dan Ankara’ya Kadar Olaylar ve Anılarla, AAM, Ankara, 1997; Atatürk, ss.58-62; Uluğ İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, TTK, Ankara, 1999. 
20 “Cumhuriyet Halk Partisi Kurultaylarının İlki”, Kurun, 6 Mayıs 1935. 
21 Tuncay Dursun, Tek Parti Dönemindeki Cumhuriyet Halk Partisi Büyük Kurultayları, Kültür Bakanlığı yay., Ankara, 2002, ss.11-33. 
22 Tunçay, s.180. 
23 “A-RMHC’yi oluşturan Sivas Kongresi CHF’nin ilk genel kurul toplantısı sayılarak ikinci kabul edilen bu kongrede, Büyük Nutkun okunması, öteki çalışmaları gölgede bırakmıştır.” Tunçay, s. 183. 
24 Doğu Perinçek, Kemalist Devrim-6 Atatürk’ün CHP Program ve Tüzükleri, Kaynak yay., 2.basım, İstanbul, 2008, ss. 32-35. 
25 Cumhuriyet Halk Fırkası Büyük Kongresi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Matbaası, Ankara, 1927, s. 11. 
26 Resmi Ceride, 24 Mayıs 1340; Suna Kili ve A.Şeref Gözübüyük, Sened-i İttifak’tan Günümüze Türk Anayasa Metinleri, 3.baskı, Türkiye İş Bankası yay., İstanbul,   2006, s. 129. 
27 CHF Kongre 1927, s. 11. 
28 Cumhuriyet Halk Fırkası Nizamnamesi, (15 Teşrinievvel 1927’de inikat eden Cumhuriyet Halk Fırkası Büyük Kongresinin 22 Teşrinievvel 1927 tarihli 
içtimaında müzakere ve kabul edilmiştir.), 1927, Ankara, s.6. 
29 “CHF Üçüncü Büyük Kongresi Dün Açıldı”, Cumhuriyet, 11 Mayıs 1931. 
30 Tunçay, s. 318. 
31 CHF Üçüncü Büyük Kongre Zabıtları 10–18 Mayıs 1931, Devlet Matbaası, İstanbul, 1931, s. 5-6; BCA, Fon Kodu: 490.01.212.841.1.110, (10-18 Mayıs 1931). 
32 Kongre Zabıtları 1931, s.8. 
33 Tunçay, s. 321. 
34 Kadınların siyaset ve barış merkezli söylemleri ile basında yer alması, özellikle CHP’nin IV. Kurultay’ından kısa bir süre önce 18-24 Nisan 1935 tarihleri  arasında İstanbul’da Türk Kadınlar Birliği’nin ev sahipliğinde toplanan “Uluslararası Kadınlar Birliği Kongresi” sürecinde artmıştır. Basının büyük ilgi 
 gösterdiği kongreye katılan delegelerin “Atatürk Türkiyesi’ne hayran olmak için geldiklerini ve Türk kadınına gıpta ettiklerini” belirten demeçleri ve fotoğrafları 
 gazete sayfalarında geniş yer almıştır. Toprak, s. 488; Ayın Tarihi, Nisan 1935; Cumhuriyet, 19 Nisan 1935; Leyla Kaplan, Cemiyetlerde ve Siyasi Teşkilatlarda 
Türk Kadını (1908-1960), AAM, Ankara, 1998, s.157. Uluslararası Kadınlar Birliği Kongresi ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Zafer Toprak, Türkiye’de Kadın Özgürlüğü  ve Feminizm (1908-1935), Tarih Vakfı Yurt yay., İstanbul 2014, ss.481-510. 
35 Kurun, 9 Mayıs 1935; Ulus, 9 Mayıs 1935; Cumhuriyet, 9 Mayıs 1935. 
36 Rahmi Kumaş, CHP’nin Soyağacı, Çağdaş yay., İstanbul, 1999, s. 33; Hakkı Tarık Us, “Kurultay Açılıyor”, Kurun, 9 Mayıs 1935; Etem İzzet Benice, “9 Mayıs”, Tan, 9 Mayıs 1935. 
37 Kurun, 8 Mayıs 1935. 
38 Ulus, 11 Mayıs 1935; Cumhuriyet, 10 Mayıs 1935. 
39 Kurun, 6 Mayıs 1935. 
40 Ulus, 9 Mayıs 1935; Falih Rıfkı Atay, “Gündelik-Kurultay 4.”, Ulus, 9 Mayıs 1935. 
41 Kurun, 10 Mayıs 1935. 
42 Ulus, 9 Mayıs 1935. 
43 CHP Dördüncü Büyük Kurultayı Görüşmeleri Tutulgası 9-16 Mayıs 1935, Ulus basımevi, Ankara, 1935, s.44. Bayan Onaran’ın adı Kurultay zabıtlarında Maraş 
mümessili T.Onaran olarak geçmekte ve diğer tüm kullanımlarda Bayan Onaran olarak verilmektedir. Tutulga 1935, s.13. 
44 Tutulga 1935, ss.112-115. Naciye Osman’ın bu beyanatı ile ilgili olarak ilerleyen günlerde gazetede bir düzeltme yazısı çıkar: “CHP Kurultayı’nda Aksaray  Murahhası Bayan Naciye Osman’ın, Kurultay görüşmelerinden bahsedilirken kendisinin ulusal işlere karıştığı ilk çağlarda kocasından dayak yediği şeklinde bir beyanatı çıkmıştı. Bayan Naciye, bunun yanlış olduğunu kocasından dayak yiyenin kendisi olmayıp bu sözün bütün kadınlar için umumi olarak söylenilmiş olduğunu bildirmektedir.” Kurun, 22 Mayıs 1935. 
45 Tutulga 1935, ss.112-115. 
46 Kurun, 11 Mayıs 1935. 
47 Kurun, 11 Mayıs 1935; “Kadın Birliği de Dün Maziye Karıştı”, Cumhuriyet, 11 Mayıs 1935. 
48 Zafer Toprak, “Halk Fırkası’ndan Önce Kurulan Parti Kadınlar Halk Fırkası”, Tarih ve Toplum, Mart 1988, No: 51s. 30-31; Yaprak Zihnioğlu, Kadınsız İnkılap, Metis yay., İstanbul, 2003, s.257-258. 
49 Ayşe Kadıoğlu, Cumhuriyet İradesi Demokrasi Muhakemesi, Metis yay., İstanbul, 1999, s.107-108; Ayten Sezer Arığ, Atatürk Türkiyesinde Kılık Kıyafette  Çağdaşlaşma, Siyasal kitabevi, Ankara, 2007, ss.122-129. 
50 Tutulga 1935, s.144; “Kurultayda Peçe ve Çarşaf”, Tan, 15 Mayıs 1935. Bu haberde Tan gazetesinde tarih hatası vardır. Çünkü gerek diğer gazetelerde gerek de Kurultay Tutulgasında bu konuşmanın 16 Mayıs 1935 tarihli Kurultay altıncı toplantısında gerçekleştiği yazmaktadır. 
51 Kurun, 17 Mayıs 1935. 
52 Cumhuriyet, 17 Mayıs 1935. 
53 Cumhuriyet, 17 Mayıs 1935. 
54 Kurun, 17 Mayıs 1935. 
55 “Parti Kurultayı Dün Akşam Çalışmalarını Bitirdi”, Cumhuriyet, 17 Mayıs 1935. 
56 Cumhuriyet Halk Fırkası Nizamnamesi, (Türkiye Büyük Millet Meclisindeki Halk Fırkası Azaları tarafından bilmüzakare heyet-i umumiyesi 9 Eylül 1339 tarihinde kabul olunmuştur.) Ankara, 1342–1339. Nizamnamenin kabul edildiği tarih ile ilgili olarak metnin aslında “9 Eylül 1339 tarihinde kabul edilmiştir” sözü 
bulunmasına rağmen Fahir Giritlioğlu’nun “Türk Siyasi Hayatında CHP’nin Mevkii” adlı eserde iki farklı tarih bulunmaktadır. İlk olarak “neticede 9 Eylül 
1923 tarihli oturumda Halk Fırkası, nizamnamesi kat’i olarak kabul edildi”cümlesi ile nizamnamenin 9 Eylül 1923’de kabul edildiği yazılmıştır. Bir sayfa sonrasında 
ise “Halk Fırkası’nın “11 Aralık 1923” tarihli toplantısında kabul edilen nizamnamesinden maddeler” başlığı ile nizamnameden parçalar verilmiştir. 
Giritlioğlu, s.37-38. Aynı tarihsel farklılık durumu, pek çok noktasında Giritlioğlu’nun kitabından yapılan alıntılarla örülen İsmail Beşikçi’nin 
“Cumhuriyet Halk Fırkası Tüzüğü (1927) ve Kürt Sorunu” adlı kitabında da görülür. Beşikçi’de ilk olarak nizamnamenin tarihini 9 Eylül 1923 (s.78) olarak 
vermiş daha sonra da 11 Aralık 1923 tarihli nizamnameden parçalar verilmiştir.(s.82) İsmail Beşikçi, Cumhuriyet Halk Fırkası Tüzüğü (1927) ve Kürt 
Sorunu, 1.basım, Komal yay., İstanbul, 1978, ss.78-82. 
57 Nizamname 1339, s.1; Taha Parla, Türkiye’de Siyasal Kültürün Resmi Kaynakları: Kemalist Tek-Parti İdeolojisi ve CHP’nin Altı Ok’u, C.III, İletişim yay.,  İstanbul, 1992, s.25. 
58 Nizamnamenin 8.maddesi “Cumhuriyet Halk Fırkasına: 
A- Onsekiz yaşını ikmal eden, 
B-Sui şöhretle tanınmamış olan, 
C- Muhilli şeref ve haysiyet, hapis veya ağır hapis veya bu derecede cezayi müstelzim bir cürümden dolayı mahkum olmamış bulunan, 
D-Harekatı milliyeye aleyhtar bir vaziyet almamış ve bu gibi teazzuvlaradahil olmamış bulunan ve siyasi seciyeleri itibarı ile menfi bir ruh taşımamış oldukları mütebariz bulunan her Türk vatandaş, Türk kültürünü ve fırkanın bütün umdelerini bihakkın kabul etmiş olması şartile dahil olabilir”sözlerinden oluşmaktadır. Cumhuriyet Halk Fırkası Nizamnamesi, (15 Teşrinievvel 1927’de inikat eden Cumhuriyet Halk Fırkası Büyük Kongresinin 22 Teşrinievvel 1927 tarihli içtimaında müzakere ve kabul edilmiştir.), 1927, s.6. 
59 Cumhuriyet, 10 Mayıs 1931. 
60 Kongreye dair ayrıntılı bilgi için bkz. Dursun, ss.34-58; Perinçek, ss.35-40. 
61 1931 Fırka Büyük Kongresine Takdim Edilmek Üzere Hazırlanan Cumhuriyet Halk Fırkası Program Projesi, Hâkimiyeti Milliye Matbaası, Ankara, 1931, s.4; CHF Programı, (Fırkanın Üçüncü Büyük Kongresi tarafından kabul olunmuştur.-Mayıs 1931), Devlet Matbaası, 1931, s. 7-8; CHF Nizamnamesi ve Programı, (Fırkanın 10 Mayıs 1931 de toplanan Üçüncü Büyük Kongresinde kabul olunmuştur.), TBMM Matbaası, Ankara 1931, s.30; Cumhuriyet, 12 Mayıs 1931; Akşam, 15 Mayıs 1931. 
62 Zihnioğlu, s. 222. 
63 Türk Kadınlar Birliği’nin C.H.F.’na gönderdiği telgraf şöyledir: “Memleketimizin büyük inkılâbı arasında yurdunun kadınlarını her zaman düşünen kıymettar Fırkamız, bu senenin umumi programı içinde Türk kadınlığına da mebusluk hakkını bahşedeceğini büyük bir memnuniyetle gördük. Siyasi hak verilmekle daha nafi ve daha mesuliyetli bir vatandaş olan Türk kadınlığı uhdesine verilecek olan yeni vazifesini şerefle ifa edebilmek için bu hakka layık olduğunu gösterecektir. Bu vesile ile Kadın Birliği C. H. Fırkası Umumi merkezine arzı tazimat ve teyidi ihtiram eyler efendim.” Cumhuriyet, 18 Mayıs 1931. 
64 Program 1931, s.33-34. 
65 Kongreye dair ayrıntılı bilgi için bkz. Dursun, ss.59-92; Perinçek, s.40-41. 
66 Cumhuriyet, 9 Mayıs 1935. 
67 Cumhuriyet, 11 Mayıs 1935. 
68 CHP Büyük Kurultayının Tetkikine Sunulan Program Taslağı, Ankara, 9.5.1935, s.6. 
69 CHP Programı, (Partinin Dördüncü Büyük Kurultayı Onaylamıştır. Mayıs–1935), Ulus Basımevi, Ankara, 1935, s.5. 
70 CHP Dördüncü Büyük Kurultayı Tüzük ve Program Komisyonunca Onanan Program Taslağı, Ankara, 12.5.1935, s.36–37. 
71 Resmi Gazete, 11 Teşrinievvel 1934. 
72 Kili ve Gözübüyük, s.129. 

Kaynakça 

1931 Fırka Büyük Kongresine Takdim Edilmek Üzere Hazırlanan Cumhuriyet Halk Fırkası Program Projesi (1931), Hâkimiyeti Milliye Matbaası, Ankara. 
AĞAOĞLU, Samet (1964), Kuva-yı Milliye Ruhu, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, Ağaoğlu yay., İstanbul. 
AKANDERE, Osman (2004), “Atatürk'ün İzmit Basın Toplantısı (16-17 Ocak 1923) ve Bu Toplantıda Verilen Önemli Mesajlar”, Cumhuriyet’in 80.Yılına Armağan, 
Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Ankara. 
AKGÜN KARAL, Seçil (1998), “Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden Düşünceler”, Birinci Meclis, (ed.) Cemil Koçak, Sabancı Üniversitesi, İstanbul. 
AKI, Niyazi (1960), Yakup Kadri Karaosmanoğlu İnsan-Eser-Fikir-Üslûp, İstanbul. Akşam, 15 Mayıs 1931. 
ARAR,İsmail (1969), Atatürk'ün İzmit Basın Toplantısı, Burçak yay., İstanbul. 
ARIBURNU, Kemal (1997), Sivas Kongresi Samsun’dan Ankara’ya Kadar Olaylar ve Anılarla, AAM, Ankara. 
ARIĞ, Ayten Sezer (2007), Atatürk Türkiyesinde Kılık Kıyafette Çağdaşlaşma, Siyasal kitabevi, Ankara. 
ATATÜRK, Kemal (2000), Nutuk, Haz. Zeynep Korkmaz, AAM, Ankara. Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Demeçleri,(1991), IV, AAM, Ankara. 
ATAY,Falih Rıfkı, “Gündelik-Kurultay 4.”, Ulus, 9 Mayıs 1935. 
AYDEMİR, Şevket Süreyya (2011), Tek Adam (1922-1938), 26. Özel basım, C.III, Remzi kitabevi, İstanbul. Ayın Tarihi, Nisan 1935. 
BCA, Fon Kodu: 490.01.212.841.1.110, (10-18 Mayıs 1931). 
BENİCE,Etem İzzet, “9 Mayıs”, Tan, 9 Mayıs 1935. 
BEŞİKÇİ, İsmail (1978), Cumhuriyet Halk Fırkası Tüzüğü (1927) ve Kürt Sorunu, 1.basım, Komal yay., İstanbul. 
BİLA, Hikmet (1987), Sosyal Demokrat Süreç İçinde CHP ve Sonrası, Milliyet yay., İkinci baskı, İstanbul. 
CHF Nizamnamesi ve Programı (1931), (Fırkanın 10 Mayıs 1931 de toplanan Üçüncü Büyük Kongresinde kabul olunmuştur.), TBMM Matbaası, Ankara. 
CHF Programı (1931), (Fırkanın Üçüncü Büyük Kongresi tarafından kabul olunmuştur.-Mayıs 1931), Devlet Matbaası, Ankara. 
CHF Üçüncü Büyük Kongre Zabıtları 10–18 Mayıs 1931(1931), Devlet Matbaası, İstanbul. 
CHP Büyük Kurultayının Tetkikine Sunulan Program Taslağı (9.5.1935), Ankara. 
CHP Dördüncü Büyük Kurultayı Görüşmeleri Tutulgası 9-16 Mayıs 1935(1935), Ulus basımevi, Ankara. 
Cumhuriyet Halk Fırkası Büyük Kongresi (1927),Türkiye Büyük Millet Meclisi Matbaası, Ankara. 
Cumhuriyet Halk Fırkası Nizamnamesi (1342–1339), (Türkiye Büyük Millet Meclisindeki Halk Fırkası Azaları tarafından bilmüzakare heyet-i umumiyesi 
9 Eylül 1339 tarihinde kabul olunmuştur.) Ankara. 
Cumhuriyet Halk Fırkası Nizamnamesi (1927), (15 Teşrinievvel 1927’de inikat eden Cumhuriyet Halk Fırkası Büyük Kongresinin 22 Teşrinievvel 1927 tarihli 
içtimaında müzakere ve kabul edilmiştir.), Ankara. 
Cumhuriyet Halk Fırkası Nizamnamesi (1927), (15 Teşrinievvel 1927’de inikat eden Cumhuriyet Halk Fırkası Büyük Kongresinin 
22 Teşrinievvel 1927 tarihli içtimaında müzakere ve kabul edilmiştir.). 
Cumhuriyet, 19 Nisan 1935. 
Cumhuriyet, 10 Mayıs 1931. 
Cumhuriyet, 10 Mayıs 1935. 
Cumhuriyet, 11 Mayıs 1931. 
Cumhuriyet, 11 Mayıs 1935. 
Cumhuriyet, 12 Mayıs 1931. 
Cumhuriyet, 17 Mayıs 1935. 
Cumhuriyet, 18 Mayıs 1931. 
Cumhuriyet, 9 Mayıs 1935. 
DEMİREL, Ahmet (1998), “Birinci ve İkinci Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grupları”, Birinci Meclis, (ed.) Cemil Koçak, Sabancı Üniversitesi, İstanbul. 
DURSUN,Tuncay (2002), Tek Parti Dönemindeki Cumhuriyet Halk Partisi Büyük Kurultayları, Kültür Bakanlığı yay., Ankara. 
GİRİTLİOĞLU, Fahir (1965), Türk Siyasi Tarihinde Cumhuriyet Halk Partisinin Mevkii, C.1, Ayyıldız matbaası, Ankara. 
GOLOĞLU, Mahmut (2008), Milli Mücadele Tarihi-II Sivas Kongresi, Türkiye İş Bankası yay., İstanbul. 
GÜL, Muhittin(2006), “Atatürk’ün Yurt Gezilerinin Kamuoyu Oluşturmadaki Rolü”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 8(3), ss.51-72. 
GÜNEŞ, İhsan (1981), “I. Türkiye Büyük Millet Meclisinde II. Müdafaa-i Hukuk Grubunun Programı (II.Grub’un)”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, C.14, S.25, ss.113-121, Ankara. 
GÜNEŞ, İhsan (2003/Temmuz), “Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nden Halk Fırkası’na Geçiş”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C. XIX, S. 56, ss.426-442, Ankara. 
Hâkimiyet-i Milliye, 7 Aralık 1922 / 7 Kanun-i evvel 1338. 
HAS-ER, Melin (2000), Tanzimat Devri Türk Romanında Kadın Kahramanlar, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı yay., Ankara. 
İĞDEMİR, Uluğ (1999), Sivas Kongresi Tutanakları, TTK, Ankara. 
İNAN, Afet (1982), Tarih Boyunca Türk Kadının Hak ve Görevleri, Milli Eğitim basımevi, İstanbul. 
KADIOĞLU, Ayşe (1999), Cumhuriyet İradesi Demokrasi Muhakemesi, Metis yay., İstanbul. 
KAPLAN, Leyla, Cemiyetlerde ve Siyasi Teşkilatlarda Türk Kadını -1960), AAM, Ankara, 1998. 
KARABEKİR, Kazım (2009), Günlükler (1906-1948), C.2, Çev.Budak Kayabek, Haz.Yücel Demirel, Yapı Kredi yay., İstanbul. 
KARPAT, Kemal (2011), Türk Siyasi Tarihi Siyasal Sistemin Evrimi, (çev.) Ceren Elitez, Timaş yay., İstanbul. 
KİLİ, Suna (1981), Atatürk Devrimi, Bir Çağdaşlaşma Modeli, 2. Baskı, Türkiye İş Bankası yay., , Ankara. 
KİLİ, Suna ve A.Şeref GÖZÜBÜYÜK (2006), Sened-i İttifak’tan Günümüze Türk Anayasa Metinleri, 3.baskı, Türkiye İş Bankası yay., İstanbul. 
KÖKER, Levent(1990), Modernleşme, Kemalizm ve Demokrasi, İletişim yay., İstanbul. 
KUMAŞ, Rahmi (1999), CHP’nin Soyağacı, Çağdaş yay., İstanbul. 
Kurun, 10 Mayıs 1935. 
Kurun, 11 Mayıs 1935. 
Kurun, 17 Mayıs 1935. 
Kurun, 22 Mayıs 1935. 
Kurun, 6 Mayıs 1935. 
Kurun, 8 Mayıs 1935. 
Kurun, 9 Mayıs 1935. 
ÖYMEN, Altan, “CHP’nin 63.yılı”, Milliyet, 9 Eylül 1986. 
PARLA, Taha (1992), Türkiye’de Siyasal Kültürün Resmi Kaynakları: Kemalist Tek-Parti İdeolojisi ve CHP’nin Altı Ok’u, C.III, İletişim yay., İstanbul. 
PERİNÇEK, Doğu (2008), Kemalist Devrim-6 Atatürk’ün CHP Program ve Tüzükleri, Kaynak yay., 2.basım, İstanbul. 
Resmi Ceride, 24 Mayıs 1340. 
Resmi Gazete, 11 Teşrinievvel 1934. 
Tan, 15 Mayıs 1935. 
Tanin, 20 Kanun-ı Sani 1339/1923. 
Tarih Vesikaları, C.I, S.I, Haziran 1941. 
TEZİÇ ,Erdoğan (1976), 100 Soruda Siyasi Partiler (Partilerin Hukuki Rejimi ve Türkiye’de Partiler), Gerçek yay., İstanbul. 
TOPRAK, Zafer (1988), “Halk Fırkası’ndan Önce Kurulan Parti Kadınlar Halk Fırkası”, Tarih ve Toplum, Mart, No: 51,ss. 30-31. 
TOPRAK, Zafer (2014), Türkiye’de Kadın Özgürlüğü ve Feminizm (1908-1935), Tarih Vakfı Yurt yay., İstanbul. 
TUNÇAY, Mete (2005), Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek-Parti Yönetimi’nin Kurulması 1923-1931, Tarih Vakfı Yurt yay., İstanbul. 
TURAN, Şerafettin(2000), Kökeni Ulusal Direnişe Dayanan Bir Devrim Partisi Cumhuriyet Halk Partisi, Tüses yay., İstanbul. 
Ulus, 11 Mayıs 1935. 
Ulus, 9 Mayıs 1935. 
US,Hakkı Tarık, “Kurultay Açılıyor”, Kurun, 9 Mayıs 1935. 
UYAR, Hakkı(2012), Tek Parti Dönemi ve Cumhuriyet Halk Partisi, Boyut yay., İstanbul. 
YAVUZ, Ünsal (1999), İmparatorluktan Milli Devlete, TTK, Ankara. 
ZİHNİOĞLU, Yaprak (2003), Kadınsız İnkılap, Metis yay., İstanbul. 


***

ATATÜRK DÖNEMİ CUMHURİYET HALK PARTİSİ KURULTAYLARINDA, KADIN ALGISI BÖLÜM 1

ATATÜRK DÖNEMİ CUMHURİYET HALK PARTİSİ KURULTAYLARINDA, NİZAM NAMELERİNDE VE PROGRAMLARINDA KADIN ALGISI,  BÖLÜM 1

Beral Alacı* 

*Dr.; Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü. 
(beralalaci@hotmail.com) 
(Bu makale 2014 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü’ne sunulan “Cumhuriyet Halk Partisi ve Kadın (1923-1980)” isimli doktora tezinden uyarlanmıştır.) 

Özet; 

Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk siyasi partisi olarak Türk siyasi hayatındaki yerini almış, tarihi boyunca birçok ilke de imza atmıştır. 
Kadınların ilk kez bu partide siyasi hayata katılımı da bu ilklerden biri olmuştur. Siyasi hakların yeni kanunlar çerçevesinde şekillendirildiği günlerde ülkenin 
tek partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi kapılarını kadınlara açmıştır. Kadınlar önceleri parti içi alt kademelerde çalışmışlar, daha sonraki yıllarda ise 
milletvekili olarak CHP çatısı altında görev almışlardır. Bu noktada Cumhuriyet Halk Partisi kurultayları, nizamname ve programları, “kadın” konusunun tartışıldığı, kadınların parti içindeki varlıklarının fikren ve cismen görüldüğü yerler olması açısından ayrı önem taşırlar. 

Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlığında 1927, 1931, 1935 tarihli kurultaylar yapılmıştır. Bu kurultaylar sürecinde yayınlanan nizamname ve programlarda partinin genel yapısını yansıtan yazılı kaynaklar olmuştur. Bu çalışma ile Atatürk’ün önderliğinde toplanan Cumhuriyet Halk Partisi kurultaylarında, nizamname ve programlarında “kadın” algısı arşiv belgeleri, gazeteler ve araştırma eserler ışığında değerlendirilecektir. 

Anahtar Sözcükler: Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet Halk Partisi, Kadın, Kurultay. 

Giriş; 

Türkiye Büyük Millet Meclisi içerisinde kuruluşundan itibaren çeşitli gruplar yer almıştır.1 Hatta bunlardan bazıları “fırka” adı altında çalışmalar da yapmışlardır.2 
Bu bakımdan esas itibarıyla Meclis’in birinci dönemi bir “karma kurul” niteliğindedir.3 
Düşünceleri, amaçları, arayışları, siyasal ve toplumsal kökenleri farklı farklı olan kişiler vatanlarını ve haklarını korumak için Misak-ı Milli ve Müdafaa-i Hukuk etrafında birleşmişlerdir. Ancak zaman ile gelişen olaylar bu farklı zihniyetlerin Meclis içerisinde çetin tartışmalar yaşamasına neden olmuş, gruplaşmalar ortaya çıkmıştır.4 
Tüm fikri farklılıklara rağmen meclisin ilk günlerinde birlikte hareket etmeyi kolaylaştıran heyecan milletvekillerinin birbirini daha iyi tanımaya başlaması 
ile yavaş yavaş dağılmıştır.5 

Bu durumun doğal sonucu olarak fikri ayrılıklar da kendini göstermeye başlar.6 
Ve nihayetinde, Mayıs 1921’de “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu” 7, Aralık 1921’den itibaren de muhalif II. Grup meydana getirilir.8 
Gruplara ayrılan, sert tartışmalar yaşanılan Meclis’te, imzalanacak olan barış antlaşmasının benimsetilmesinin güçlüğü ve yapılması planlanan devrimler için bu karmaşık ortamın uygun olmadığı açıkça görülmüştür. Bu sebeple Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekiler savaşın bitmesi ile birlikte BMM’nin bu ilk döneminin ve Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin görevini tamamladığı düşüncesi ile hareket etmişlerdir. Savaş sonrası dönemin şekillenmesi için, Meclis’in seçimler ile yenilenmesine, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu’nun ise yeni isim ve programla bir fırka boyutuna taşınmasına karar verilmiştir.9 
Yapılan tüm çalışmaların10 ve 1 Ağustos 192311 tarihli seçimlerin ardından, 9 Eylül 1923 tarihinde “Halk Fırkası” daha önceden belirtildiği üzere kurulur.12

Ülkede siyasi anlamda pek çok gelişme yaşanırken kadın hakları anlamında da bazı çalışmaların yapıldığı görülmektedir. Zaten sanayi öncesi toplum özelliklerinin terk edilerek modern topluma geçiş aşamasında, 19. Yüzyıl Osmanlı toplumunda, pek çok alanda olduğu gibi “kadın” ve hakları alanında da çelişkiler ve yeniliklerle dolu bir süreç yaşanmıştır.13 Konuya dair çalışmaların siyasi alana yansıtılması için 1908’deki II. Meşrutiyet süreci beklenilmek zorunda kalınmıştır. Bu dönemde ardı ardına yaşanan savaşlar kadının toplumdaki yerinin belirlenmesi noktasında etkili olmuştur.14 Savaşların sona erdiği yeni bir devletin ortaya çıktığı, 1923 yılına gelindiğinde, kadın siyasi haklarına dair tüm yaşananların “cumhuriyet” hamuru içerisinde yoğrulmasına başlanılacaktır. 
Bu noktada siyaset ile kadını buluşturan en önemli siyasi alan, dönemin tek siyasi partisi olması sebebiyle “Cumhuriyet Halk Partisi” olmuştur. 

Bu çalışmada, Atatürk döneminde kadınların siyasi hak kazanımları sürecinin CHP bünyesinde nasıl ele alındığı, algılandığı, düzenlenen kongreler, hazırlanan nizamname ve programlar üzerinden incelenmiştir. 

1. Atatürk Dönemi CHP Kurultaylarında Kadın 

1.1.CHP’nin İlk Kurultayı: Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919) 

Cumhuriyet Halk Partisi’nin resmen kurulduğu tarih 9 Eylül 1923 olmasına rağmen partinin kökeni, daha sonradan partinin ilk kurultayı olarak kabul edilecek olan Sivas Kongresi’ne kadar gitmektedir.15 Sivas’ta 4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında toplanan kongrede16 milli kararlar alınmış, Erzurum Kongresi’nde oluşturulan “Vilâyat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-i Milliye” adını taşıyan cemiyet tüm yurdu temsil eder hale getirilerek adı “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” olarak değiştirilmiştir.17 Her ne kadar cemiyetin, particilik faaliyetinde bulunmayacağı yayınlanan bildirinin dokuzuncu maddesinde belirtilse de ve cemiyet dönemin şartları içerisinde sadece milli mücadele maksadı çerçevesinde çalışmalar yapsa da ilerleyen günlerde koşullar bu cemiyetin önce tüm vatanı temsil eder bir nitelik kazanmasına, sonrasında da adım adım bir siyasi parti yapısına taşınmasına neden olmuştur.18 

Bu sebeple de Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilk kurultayı, henüz parti kurulmadan Anadolu’nun işgali sırasında toplanan Sivas Kongresi olarak kabul edilmiştir.19 
Sivas Kongresi’nde yurdun dört bir yanından gelen Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri temsilcilerinin tek bir çatı altında birleşmeleri ile oluşan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Cumhuriyet Halk Partisi’nin temeli sayılması kongrenin de partinin ilk kongresi kabul edilmesi sonucunu doğurmuştur.20 

4 –11 Eylül 1919 tarihinde Sivas’ta toplanan kongrede Anadolu’nun işgal altındaki durumu etrafında şekillenen görüşmeler sırasında kadınların konumunu belirlemek CHP-kadın ilişkisi bağlamında çok erken bir saptamadır. Örneğin Sivas Kongresi’nde söz alan Halide Edip Hanım ile Cumhuriyet Halk Partisi’ni 
ilişkilendirmek 1919 Anadolu’su için pek de mantıklı değildir. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilk kongresi kabul edilen bir kongrede üstelik de olağanüstü bir hal yaşanırken bir kadına söz vermek gibi kadınlara değer verildiğini gösteren bir adım, ilerleyen günlerde şekillenecek parti içerisinde kadınların yer almasına çok da olumsuz bakılmadığının sinyalleri olarak yorumlanabilir. Bu noktada 
Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilk kongresi olarak kabul edilen Sivas Kongresi’ndeki “kadın” varlığı Atatürk Devrimi ile yoğrulduğunda siyasi hayatta kadınların var olmasının somut belirtilerinden biri olarak nitelendirilebilir. 

1.2.CHP’nin II. Kurultayı (15-23 Ekim 1927) 

Cumhuriyet Halk Partisi’nin ikinci kurultayı ise 15-23 Ekim 1927 tarihinde gerçekleşmiştir.21 1923-1927 süreci, Cumhuriyet’in ilanı, Hilafetin kaldırılması gibi önemli siyasal devrimlerin yanı sıra pek çok sosyal, hukuksal devrimin de uygulandığı bir dönemdir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu ikinci kurultayına damgasını vuran olay hiç şüphesiz Mustafa Kemal Paşa’nın “yakın geçmişle 
hesaplaşma”22 niteliğindeki Nutuk’u okuması olacaktır.23 19 Mayıs 1919 tarihinden 1927 yılına kadar bizzat devrimi yapan Mustafa Kemal Paşa’nın kaleminden olayların anlatıldığı Nutuk’ta ve kurultay genelinde CHP ve kadın ilişkisi noktasında birebir bir bilgi olay bulunmamaktadır. 

“Devrimi pekiştirici”24 nitelikte yeni kararlar alınacak olan 1927 tarihli Cumhuriyet Halk Fırkası Nizamnamesi’nin görüşüldüğü sırada 8. maddede yer alan 18 yaşını aşmamış, suça karışmamış “her Türk vatandaş”ın Türk kültürünü ve fırkanın bütün ilkelerini kabul etmesi halinde fırkaya üye olabileceğine dair maddeye ilişkin Çankırı Mebusu Talat Bey, “Her Türk vatandaş sözünden maksut olan yalnız Türkler midir, anasır-ı saire buna dâhil midir, kadınlar dâhil midir?” sorularını yöneltmiştir.25 Sorulara Tekirdağ Mebusu Celal Nuri Bey ve CHF Katib-i Umumisi Saffet Bey “Teşkilat-ı Esasiye’de mukayyıddır” cevabını vermişlerdir. Teşkilat-ı Esasiye’nin 10.maddesinde “On sekiz yaşını ikmal eden her erkek Türk mebusan intihabına iştirak etmek hakkını haizdir”26 şeklinde yer alan hükmün parti nizamnamesi için de geçerli olduğu gerekçesi ile Çankırı Mebusu Talat Bey’in sorusu geçiştirilmiş, derinlemesine ele alınmamıştır.27 Kongre sonunda kararlaştırılan nizamname de “her Türk vatandaşı” hali ile basılmıştır.28 

1.3. CHP’nin III. Kurultayı (10-18 Mayıs 1931) 

10-18 Mayıs 1931 tarihinde toplanan Cumhuriyet Halk Partisi III. Kurultay açık açık “kadın” mevzusunun konu edildiği ilk CHP kurultayıdır denilebilir.29 10 Mayıs 1931 tarihinde yapılan ilk toplantıda Kurultayı Umumi Reis Mustafa Kemal Paşa kısa bir açılış konuşması ile başlatmış, ardından Başvekil İsmet Paşa “Umumi Riyaset Beyannamesi”ni okuyarak, iç ve dış siyaset, eğitim, sağlık ve 
toplumsal politika, iktisat ve imar konularında açıklamalarda bulunmuştur.30 Kadınların siyasi hayattaki varlıklarına da değinen İnönü’nün konuşmasının “Dâhili Siyaset” ile ilgili kısmında, Fırka’nın belediye seçimlerine kadın ve erkek tüm vatandaşların katılmasını sağlayarak büyük bir başarı kazandığını belirtmiştir. 31 Toplumsal konulara değindiği kısımda da “kadının içtimai hayatta layık olduğu haklı ve yüksek mevkii alması geçen devrede esaslı olarak yerleşmiş tir” sözleri ile kadının toplumsal hayatta yer alması konusunda gelinen noktayı vurgulamıştır.32 

Nitekim bu konuşmaya paralel olarak III. CHF Kurultay sonucunda kabul edilen programda kadınların milletvekilliği ile ilgili haklarının tanınacağına dair söz verilmektedir.33 Kadın konusunun geçmesine rağmen gazetelerde yer alan kurultay fotoğraflarında kadının olmaması, kurultay sonunda açıklanan görevlendirmelerde parti yönetimi saflarında kadın ismine rastlanmaması henüz 
uygulama açısından kadının parti içerisinde tam olarak yerleşemediğini göstermektedir. 

1.4. CHP’nin IV. Kurultayı (09-16 Mayıs 1935) 

Kadın isimlerinin sık sık parti listelerinde geçtiği kurultay 1935 yılındaki CHF 4. Büyük Kongresi’nde olacaktır. 1934 tarihinde milletvekili seçme ve seçilme yetkisini de alan kadınlar 1935 yılının ilk aylarında artık CHF ile ilgili pek çok haberde yer almaya başlamıştır.34 

Dördüncü Büyük Kurultay toplanmadan bir gün önce Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Kâtibi Recep Peker Ankara Radyosu’nda verdiği konferansta partinin kurultayda görüşülecek olan yeni programında “hakda ve vazifede kadın ve erkeği bir” tuttuğundan bahsetmiş, böylece Türk ulusunun “sınıf telakkisi gibi cins farkını da tanımayan müsavi haklı, müsavi onurlu yurttaşlardan 
kurulmuş bir yüce halk yığını halini” aldığını belirtmiştir.35 

Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Dördüncü Büyük Kongresi 9 Mayıs 1935 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamutay Salonu’nda toplanmıştır.36 Kadınlara milletvekili seçme seçilme hakkının verilmesinin ardından toplanan CHF’nin Dördüncü Kurultayı’nın kamuoyunda en dikkat çeken noktalarından biri şüphesiz kadınlar olmuştur. CHF içerisinde yer almaya başlayan kadınların Büyük Millet Meclisi’ne dâhil olmaları hem CHF hem de Türkiye Cumhuriyeti için bir ilktir. CHF Büyük Kurultayı için de kadınların katılımı noktasında bir ilk yaşanmıştır. Kurultay’da seçilen 17 kadın milletvekilinin yanı sıra kadın vilayet temsilcileri de yer almıştır. Örneğin Ankara’dan Bayan Lahika, Niğde’den Bayan Naciye Osman, Zonguldak’tan Bayan Kaniye Kurultay’a katılan kadın mümessillerden bazıları olmuştur.37 Kurultay’a katılacak olan CHF’li kadınlar Ankara’da toplanırlarken diğer illerde de kurultay öncesi faaliyetler olarak nitelendirilebilecek olan çalışmalar, kutlamalar yapılmış, çeşitli konferanslar verilmiştir. Antalya, Eskişehir, Çanakkale, Şebinkarahisar, İzmit, Adana, İstanbul gibi illerde yapılan kutlamalarda halk kadın-erkek kalabalıklar halinde parti binalarının etrafında toplanmışlar, verilen konferansları dinlemişlerdir.38 Bu çalışmalarda da kadınların görev aldıkları görülmektedir. Örneğin, İstanbul’da Fatih’te konferans verenlerden birisi de ilerleyen yıllarda CHF’den milletvekili seçilecek olan Hasene Ilgaz’dır.39 

Tüm hazırlıkların ardından 9 Mayıs 1935 tarihinde Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Dördüncü Büyük Kongresi açılır.40 İlk gün yapılan Kurultay toplantısında iki 
asbaşkan ve dört sekreter seçilmiştir. Kurultay Asbaşkanlıklarına Abdülhalik Renda ve Saffet Arıkan, sekreterliklere de Etem Kadri, İbrahim Akıncı, Naşit Uluğ’un yanı sıra bir de kadın milletvekili Fakihe Öymen belirlenmiştir. Ayrıca Dilek Layiha Encümeni’nde Samsun milletvekili Meliha Ulaş 41, 
Hesap Komisyonu’nda da Bayan Onaran görevlendirilmiştir.42 Bayan Onaran’ın imzasına ayrıca Kurultay zabıtlarındaki “Dördüncü Kurultayın Program ve Nizamnamesi Hakkında Program ve Nizamname Encümeni Mazbatası” altında da rastlanmaktadır.43 

Kurultay görüşmeleri sırasında söz alan kadınlar arasında en dikkat çeken konuşma Aksaray Delegesi Naciye Osman tarafından yapılmıştır. CHP Dördüncü Büyük Kurultayı’nın 14 Mayıs 1935 tarihindeki dördüncü toplantısında Nizamname müzakereleri sırasında söz alan Naciye Osman, Türk kadınının parti içinde alması gereken rolü de içeren ve partinin eksiklerini belirten çarpıcı bir 
konuşma yapmıştır.44 CHP’yi köylü kadının köylü yavrunun yardımına koşmamakla eleştiren Naciye Osman, memleketi Aksaray’a az gazete 
geldiği, radyo kullanımının az olduğu ve bu nedenlerle de yeniliklerden bihaber olduklarını belirtmiştir. Bu sıkıntıları anlatmak istediğinde ise etrafındakilerden muhalefet -hatta eşinden şiddet- gördüğünü söylemiş ve kendisini yönlendirdikleri Recep Peker’den de çekindiğini açıklamıştır. Naciye Osman, Halkevi’ndeki sıkıntılardan, çocukların eğitim alamamasından, tarih bilmenin 
faydalarından bahsettiği uzun bir konuşma yapmıştır. Sağlık alanında hastalıklara karşı önlem alınması ile ilgili söylediği “ana bir çocuk kaybederse Türklük bir kale kaybeder” sözleri ise savaş sonrası ayağa kalkan ulusal bilincin yansıması olmuştur.45 

Naciye Osman’ın yaptığı gibi eleştiriler içeren bir konuşmaya izin verilmesi, kurultay görevlileri arasında kadınların da yer alması kadınlara verilen siyasi hakların kullanılması noktasında Cumhuriyet Halk Fırkası idarecilerinin samimi olduğunu gösterir niteliktedir. Bu samimi tavrın da etkisi ile Kadınlar Birliği CHF’nin Dördüncü Büyük Kongresi’nin yapıldığı günlerde kendini feshettiğini açıklamıştır. Kadınlar Birliği yöneticileri kadınlara tüm siyasi hakların verildiğini belirterek birliğe gerek kalmadığı yönünde fikir birliğine varmışlardır. Konuya Kadınlar Birliği Başkanı Latife Bekir “…Kadın haklarının gerek siyasal kısmında gerekse medeni kısmında tam olarak verilmesini ve kadınlığın tekâmül ettiğini görerek büyük bir kıvanç duyuyorum. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda bütün bu hakların verilmesi dolayısıyla artık bir Kadın Birliği’nin mevcudiyetine yer kalmamıştır”46sözleri ile açıklama getirmiştir. Bu konuşmanın ardından reye sunulan teklif kabul edilmiş, Kadınlar Birliği’nin kapatılmasına karar verilmiştir. Birliğin eşyalarının Halk Fırkası’na verilmesi basında partiye duyulan minnettin bir anlamda göstergesi olarak kabul edilmiştir.47 Ancak birçok araştırmacı feshedilme kararının CHP’nin isteği ile alındığını belirtmiş, birlik ile ilgili eski birlik başkanı Nezihe Muhiddin’in görevden ayrılma sürecinde yaşananlar ile kafalarda oluşan soru işaretleri birliğin kapatılma kararı ile daha da artmıştır.48 

Öte yandan çalışmalarına devam eden CHF Dördüncü Kurultayı’nda kadınları ilgilendiren önemli konular masaya yatırılmakta, tartışılmaktadır. 
Bu konulardan bir tanesi de peçe ve çarşaf konusunda olmuştur.49 Dilek Komisyonu’nun hazırladığı raporda peçe ve çarşafdan duyulan rahatsızlık yer 
almakta, peçe ve çarşafı kaldırmak için izlenecek yollardan bahsedilmektedir. Konunun çözümü iki soru çerçevesinde ele alınmıştır: 
“Kadınlarımızın kendi zevklerine, kocalarının ve babalarının sosyallik zihnindeki ilerlemesine mi bırakmalıdır? Yoksa merkezin küçük bir hareketi ile şurada burada kadınlığımızın yüz karası gibi görünen onlar çıkarılmalı mıdır?” Bu noktada birçok kişi tarafından peçenin kanun ile yasak edilmesi fikri savunulmasına rağmen, “bütün komisyon ve parti hüküm kurumlarının kestirme bir hareketi ile yani hiçbir kanun yapmadan” konunun halledilmesine oybirliği ile karar verilmiştir.50 

Dilek Komisyonu’ndan çıkan bu raporun ardından, Giresun Milletvekili Hakkı Tarık Us peçe ve çarşafın kanunla kaldırılmasına “Erkek için de, kadın için de tek bir kanun maddesi lazım: Umumi yerlerde gizli kapalı dolaşılamaz. (…) Biz inkılâpçı değil miyiz? Bu işi bir hamleyle kesip atmalıyız” sözleri ile yaklaşmıştır.51 

İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ise konuya ilişkin yaptığı açıklamada komisyonun raporunda yer alan sözlere katıldığını belirtmiştir52, ardından da Hakkı Tarık Us konunun kanun ile düzenlenmesine dair teklifinin reye koyulmasını istemediğini 
söylemiş ve konu kapanmıştır.53 Ancak bu durum karşısında Kurultay’a Niğde’den katılan Bayan Naciye Osman, seçimler sırasında çarşaflı bir kadının üç kez oy kullandığına şahit olduğunu, Kurultay’a gelirken hemşerilerine çarşaf ve peçenin kaldırılmasının kanunlaştırılması için çalışacağına dair söz verdiğini söyleyerek itirazda bulunmuştur. Ancak bu muhalefete rağmen konunun 
kanunlaştırılmasına lüzum görülmemiştir. Bunun üzerine Niğde temsilcisi kadın üye Kurultay’da istifa ettiğini belirterek salonu terk etmiştir.54 Yaşanan olay kadınların topluluk içinde hak talep etme noktasında ne kadar ilerlediğini de gösteren bir örnek olmuştur. 

16 Mayıs 1935 tarihinde CHF 4. Kurultay’ı kapanmıştır.55 Bu kurultay Cumhuriyet Halk Fırkası içindeki kadın varlığının resmi bir 
toplantıdaki ilk yansımasıdır. Gerek görevlendirmeler sırasındaki etkinlikleri, gerek yapılan konuşmalar sırasındaki söz almaları açısından bakıldığında kadınların, CHF içinde olması gerektiği için var olan unsur olmaktan çok ötede, parti için çalışan, faydalı bir rolü olduğu görülmüştür. Bu noktada erkeklerle eşit haklara sahip olan kadınların toplum hayatındaki her alanda kendisini açıkça ifade edebilmesi yolunda kanuni olarak artık hiçbir bağlayıcı şart kalmamıştır. Kadınlara serbestîsini veren kanunların kullanımı, yine kadınların ve etrafındaki kişilerin kafalarındaki bağlayıcı inançların aşılabilmesi ölçüsünde gerçekleşecek tir. 

2. Atatürk Dönemi CHP Nizamnamelerinde Ve Programlarında Kadın 

Halk Fırkası’nın kuruluşunun ardından Halk Fırkası azaları tarafından kabul edilen ilk nizamname 9 Eylül 1339 (1923) tarihlidir.56 Nizamnamenin üçüncü maddesinde “Halk Fırkası’na her Türk ve hariçten gelip Türk tabiiyet ve harsını kabul eden her fert dâhil olabilir” cümlesi yer almıştır.57 Bu madde ile partiye girmek için cinsiyet ayrımına vurgu yapılmamış, o dönemde bu durum konu 
edilmemiştir. Ancak 1927 yılına gelindiğinde CHF’nın İkinci Büyük Kongresi zabıtlarında konunun ele alınıp tartışıldığı görülmektedir. 

CHF’nın İkinci Büyük Kurultayı’nın toplandığı 15-23 Ekim 1927 tarihlerinde, 1927 tarihli Cumhuriyet Halk Fırkası Nizamnamesi’nin görüşüldüğü sırada 8. maddede yer alan 18 yaşını aşmamış, suça karışmamış “her Türk vatandaş”ın Türk kültürünü ve fırkanın bütün ilkelerini kabul etmesi halinde fırkaya üye olabileceğine dair maddenin kadınları da kapsayıp kapsamadığı konusu tartışılmıştır. Kurultay sonunda kararlaştırılan nizamname de madde “her Türk vatandaşı” sözleri ile basılmıştır.58 

Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Üçüncü Kongresi’nde görüşülen parti programı, Büyük Kongre’nin üçüncü dördüncü günü olan 13–14 Mayıs 1931 tarihli toplantılarda kabul edilmiştir. Ancak henüz görüşmeler başlamadan basında, 10 Mayıs 1931 tarihinde “Hazırlanan programda kadınlara da intihab hakkı var” başlığı altında verilen parti programında kadınlara siyasi hak verildiği ve bunun 
devamının da geleceğine dair satırlar yer almıştır.59 

10–18 Mayıs 1931 tarihinde toplanan CHP III. Kongresi’nde60 kabul edilen CHP Programı’nda kadınlar ile ilgili “…Fırkamız vatandaşların siyasi hakları noktasında cinsiyet farkı gözetmez. Bilakis Türk milletinin yüksek ve derin tarihinde içtimai hayatını her noktadan birliğe istinat ettirmiş olduğunu bilen Fırkamız kadınlarımızın, belediye intihabında olduğu gibi, mebus intihabında da siyasi haklarını kullanmaları için lazımgelen müsait zemini hazırlamayı bir vazife addeder. Fırka ancak bu takdirde tarihi ve şerefli hayatımızı yeni şeraite uygun simasile ihya etmiş olacağına kanidir”61 sözleri yer almıştır. 

CHF programındaki bu satırlarda yer alan “müsait zemini hazırlama” görevinin CHF’nin vazifesi olarak addedilmesi, totaliterleşen bir tarz olarak görülmüş, “bunu da kadınlar değil biz (CHF) yaparız” tutumunun yinelenmesi olarak kabul edilmiştir.62 CHF 
Programı’nda kadınlara milletvekili olma hakkının tanınacağına dair sözün yer alması Türk Kadınlar Birliği tarafından takdirle karşılanmıştır. Türk Kadınlar Birliği’nce kaleme alınan teşekkür telgrafı gönderilmiştir.63 

CHF’nın Üçüncü Kongresi’nde kabul edilen programda kadınlar ile ilgili sadece siyasi hayata dair maddelerin yanı sıra, toplum hayatı ve işçiler ile ilgili maddelerde de kadınlar unutulmamıştır. 1931 CHF Programı’nın Altıncı kısmında yer alan “İçtimai Hayat ve Umumi Sıhhat” adlı başlık altında Türk toplum yapısında ailenin önemi vurgulandıktan sonra, “Fırka çocuk hayatile 
sureti mahsusada alakadardır. Doğum evlerinin artırılmasına çalışılacaktır. Amele mıntıkalarında kadın işçilerin çalıştıkları esnada çocuklarına bakacak müesseseler yaptırılmasına ve bunların artırılmasına” çalışılacağına dair sözler ile ana-çocuk sağlığı ve işçi kadınların haklarına ilişkin yapılanlar ve yapılacaklar belirtilmiştir.64 

Mustafa Kemal Atatürk’ün başkanlığında toplanan son CHF kurultayı olan Dördüncü Cumhuriyet Halk Fırkası Kurultayı 9–16 Mayıs 1935 tarihinde toplanmıştır.65 Bu Kurultay’ın da program taslağı ve programında kadınlar ile ilgili olarak hemen hemen aynı maddeler yer almakla birlikte önemli gelişmeler de bulunmaktadır. 8 Mayıs 1935 günü CHP Genel Kâtibi Recep Peker verdiği konferansta yeni programın esaslarını anlatmıştır. “Yeni parti programı hakta ve vazifede kadın ve erkeği bir tutuyor” cümlesi ile başlayan konuşmasında Recep Peker, partinin demokrasi anlayışını kadın erkek eşitliğine dayanan, yurttaş zekâsının beslenip açılmasına imkân tanıyan sözleri ile betimlemiştir.66 Recep Peker’in program ve tüzük tasarısı ile ilgili yaptığı konuşmasının ardından 10 Mayıs 1935’de açılan kongrede bu tasarılar görüşülmüş67 ve kabul edilmiştir. 

Program Taslağı’nda “Kamusal Haklar” başlığı altında yer alan “Parti yurddaşlara hak ve ödev vermekte kadın-erkek ayırmaz” 68 cümlesi “Kadın-Erkek Eşitliği” yan başlığı ile programda aynen yer almıştır.69 Yine program taslağında yer alan ve Program’da da kabul edilmiş hali ile bulunan kadınlar ile ilgili bölüm 6. Kısım’dadır. “Sosyal ve Kamusal Sıhhat” başlığı altında yer alan satırlarda Türk 
toplumunda ailenin önemine, doğum oranının artırılması için alınacak tedbirlere, ana-çocuk sağlığı hususundaki hassasiyete, kadın işçi ve çocuklar için sağlık ve sosyal bakımdan yapılacak hizmetlere vurgu yapılmıştır.70 

CHP Dördüncü Kurultayı’nda yenilenen CHP Tüzüğü’nde birebir kadınlar ile ilgili vurgu olmamakla birlikte partiye kabul olunma şartları içerisinde 1927 yılındaki CHF İkinci Kongresi’nde konu edilmiş olan “Her Türk vatandaş” tabiri kullanılmıştır. “Her Türk vatandaşı” tabirinin içine artık 1934 yılındaki değişikliklerle kadınlar da dâhil edilmiştir.71 İntihabı Mebusan Kanunun 5, 11, 16, 23, 58 inci maddelerindeki 18 yaşını bitirenler kaydı 22 yaşını bitirenler şeklinde değiştirilmiş ve bu maddelerdeki “Zükur” kaydı kaldırılarak yerine kadın-erkek sözcükleri konulmuştur. Teşkilat-ı Esasiye’de yapılan değişikliklerle, Madde 10 “yirmi iki yaşını bitiren kadın, erkek her Türk mebus seçmek hakkını haizdir”, Madde 11 ise “Otuz yaşını bitiren kadın erkek her Türk mebus seçilebilir” şekline getirilmiştir.72 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***