7 Kasım 2016 Pazartesi

28 ŞUBAT SÜRECİ ÜZERİNE BÖLÜM 1

28 ŞUBAT SÜRECİ ÜZERİNE BÖLÜM 1



28 Şubat 1997 deki Siyasi Yapı,

28 Şubat 1997 Tarihimizde diğerlerinden farklı olarak Cumhurbaşkanlığı,Askeri bürokrasi,İstanbul dükalığı ve anlı şanlı basınımızın ortak ürünü getirtilen bir muhtıra 
sonrası, bir iktidarın alaşağı edilmesinin tarihidir.

25 Şubat 2008 tarihinde Gazetemiz Ege Manşette yayınlanan yazımı tekrar sütunuma koyuyorum:

" 28 Şubat 1997 " Post Modern Darbe " Türk Siyasi tarihi için bir dönüm noktası oldu.

28 Şubat 1997 post modern darbenin yapılmasındaki gerekçe neydi ?

Darbeye esas gerekçe: " Cumhuriyet'in,Laikliğin ve Atatürk Devrimlerinin tehlikede olduğu " dur.
İktidarda iken birçok muhtıraya ve iki darbeye maruz kalan " Demokrat Parti geleneğinin devamı " olduğunu söyleyen Doğruyol Partisi ile İslamcı olduğu iddia edilen Refah Partisi koalisyonu vardı.

Başbakan Prof.Necmettin Erbakan, Başbakan yrd. Prof.Tansu Çiller iktidarın tepesindeydiler. Cumhurbaşkanlığı makamında da bir ihtilal 3 Muhtıraya muhatap olan Süleyman Demirel oturuyordu..

İktidar'ın Refah kanadının Günah hanesine " Tarikat liderlerine/ basınımız ve toplum tarikat ve cemaat kavramlarını ayırt edemediğinden bugün bile söylem yanlışlığı içerisindedir/ Başbakanlık konutunda verilen iftar yemeği, Sincan ilçesindeki gece, Kayseri belediye başkanının bir konuşması " yazıldı.

Bu hareketlerin cumhuriyeti tehlikeye düşürecek boyutu hiçbir zaman açıklanamadı. Ayrıca Demokrasiden çok altı doldurulmamış bir cumhuriyet kavramına takılan basın, Askeri bürokrasi olayı körükledi. Cumhuriyet rejiminin demokrasi olmadan bir anlam ifade etmeyeceğini bu kesim bir türlü anlayamıyordu. Mesela Sovyetler Sosyalist bir cumhuriyetti.. Kızıl Çin, Arnavutluk, Bulgaristan Komünist bir halk cumhuriyetiydi. Ha keza, Çekoslovakya, Macaristan, Küba, Doğu . Almanya da Cumhuriyet rejimi vardı…

Kaddafi'nin Libyası, Humeyni'nin İranı da İslam Cumhuriyetiydi.

Üçüncü dünya ülkelerindeki diktatörlükleri'nin rejiminin adı da Cumhuriyetti…
Ama hiç birisinde Demokrasi olmadığından bir anlam ifade etmiyordu..

O zaman şunu sorabilir miyiz ? 

Cumhuriyet adına verilen kavga askeri-sivil ve sermaye oligarşisinin devamı için miydi?
Laiklik ilkesi her darbe ve muhtıranın gerekçesi olmuştur, ama dini hassasiyetlere sahip çıkan iktidarlar bile hiçbir zaman laikliği göz ardı etmediler.
Atatürk devrimlerine gelince ;her hareket ve devrim zamanında önem kazanır:devrim ilkelerini yerleştirir, kurumlarını kurar,yasaların hazırlar. Ama zaman içinde;zamanın gerisinde kaldığından daha sonraki devrimlere ve gelişmelere,modernleşmeye,sosyal hayatın aktivitesine yenik düşer..yerine ikameler başlar…

Peki buzdağının altında ki gerçek neydi ?

Refah-Yol iktidarı dışa bağımlılığı asgariye indirmeye çalışıyor; Dış borç ödemesini borç alarak değil de özkaynakdan yapıyordu..
Yeni borçlanmaya gitmiyordu… takriben 25 milyar dolar dış borç vardı: İMF "Türkiye'nin dar boğazda olduğunu rapor ediyordu"… 
Şimdi 400 milyar dolar dış borç var: İMF " Türkiye iyi yolda diyor!.."

Devlet desteği ile ticareti gelenek haline getiren İstanbul dükalığının musluğu kesilmişti…
Basın ise yeni uygulamalarla devletten beslenemiyordu..

Muktedir olmayan bir iktidar koalisyonu ; 

Bürokrasi ve dükalığa yenik düşüyordu..

Silahlı kuvvetlerdeki bazı üst düzey komutanlar da bunlara parelel davranış içindeydiler…

Demirel'in danışmanı Münif İslamoğlu askerlere " ben olsam bir dakika beklemez darbe yapardım" diyordu…

Güven Erkaya paşa da aynı kanattaymış ama asker öyle düşünmüyordu: Muhtıra verilerek, Milli Güvenlik Kurulu ve Cumhurbaşkanı devreye sokularak " Postmodern bir hareket" ile hükümet devrildi..

Ancak ihale hiç hak etmediği halde askere kesildi..
Oysaki baş aktörler; İstanbul medyası,askerin içindeki birkaç yüksek bürokrat ve sivil bürokrasi ile İstanbul sermayesiydi…

Sonuç ne oldu ?

Askeri bürokrasideki kadro emekli edildiler… İstanbul sermayesi'nin bir bölümü gelen krizlerle yok oldu..

Sivil bürokrasidekiler siyasette hüsrana uğradılar…

Destek veren siyasi Partiler " Siyasi Mevtalar Mezarlığına " yolcu edildiler…

Mağdurların gençleri de iktidar oldular…

28 Şubat söylenenin Aksine bin yıl sürmedi…

Müsebbipleri ile birlikte " Ömrü kısa oldu! "

 http://erolmarasli.blogcu.com/28-subat-1997/5422893

2.Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder