Dağlık Karabağ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dağlık Karabağ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Ocak 2021 Cuma

Musa Kasımlı: “1918 yılında Bakü’de kentin Azeri nüfusunun dörtte biri öldürüldü”

Musa Kasımlı: “1918 yılında Bakü’de kentin Azeri nüfusunun dörtte biri öldürüldü”


Musa Kasımlı

12.03.2019



1905.az sitesinin konuğu Milletvekili, Tarih Doktoru, Profesör Musa Kasımlı’dır.
– Hocam, Siz Birinci Dünya Savaşı dönemini araştırıyorsunuz. Cumhuriyet dönemindeki 1918 soykırımını araştıran Olağanüstü Tahkikat Komisyonu’nun başlıca raportörlerinin diğer uluslardan olması bu komisyonun tarafsız olarak faaliyetlerde bulunduğu anlamına gelmez mi?

– 1918 yılı Mart ayında Bakü’de yapılan soykırım Azerbaycanlılara karşı soykırımın doruk noktası oldu. Sonraları diğer bölgelerde de soykırımı yapıldı. Birkaç gün zarfında pekçok sivil Türk ve Müslüman olduğu için Bolşevik, Ermeni-Taşnak kuvvetleri tarafından vahşice katledildi. Arşiv belgelerimizde soykırıma maruz kalan kişi sayısının 8,10,12, bazen 15 bin olduğu gösterilirken yabancı kaynaklarda sadece Bakü’de 20-25 bin kişinin öldürüldüğü belirtilmektedir. 

Örneğin, dönemin İngiliz arşiv belgelerinde olaylar sırasında Bakü’de kentin Azeri nüfusunun dörtte birinin öldürüldüğü açıkça ifade edilmektedir. Aynı dönemde Bakü’de ikamet eden yaklaşık 280-300 bin kişilik nüfusun 80-100 bini Azerilerden oluşuyordu. Dolayısıyla bu rakamın dörtte biri 20-25 bin yapıyor. Cumhuriyetin ilan edilmesinden birkaç ay sonra, Temmuz ayında Azerbaycan hükümeti Olağanüstü Tahkikat Komisyonunu kurdu. Komisyon çoğunlukla sivil Azerilerden oluşuyordu. Tahkikat Komisyon üyeleri soykırıma maruz kalan insanlarla bir araya gelerek soykırım kurbanlarının ailelerinin ifadelerini aldılar. Bu ifadeler sonradan birkaç ciltte toplandı. Tahkikat Komisyonu’nun çalışmasına gelince, bu, Bakü’deki  soykırımın Azerbaycan’ın bağımsızlığının ilan edilmesini önlemek, Apşeron Yarımadası’nı yerli halktan temizlemek, Bakü petrolünün ve Avrasya’ya giden yolun sahibi olmak amacıyla yapıldığını birkez daha gözler önüne sermektedir.
 – Bakü Sovyeti yönetiminde temsil edilen N.Nerimanov, M.Azizbeyov ve M.Vezirov’un soykırım olaylarına yönelik tutumları ile ilgili  bilgiler var mı?
– Azerbaycan Bolşevikleri, soykırımın yapıldığını kendileri de itiraf ediyorlardı. Azerbaycan’ın önemli devlet adamı Neriman Nerimanov’un yazdığı makalelerde, tüm Kafkasya’da sadece bir millete-Müslümanlara katliam yapıldığı çok net bir şekilde vurgulanıyordu. Aynı dönemde Bolşevik-Ermeni, Taşnak çeteleri kişilerin hangi parti üyesi olması konusunu da pek önemsemiyorlardı. Onlar Müslüman, Türk sosyalistlerini bile öldürdüler. Fakat soykırımı yapanlar isteklerine ulaşamadılar. Doğru, onlar Azerbaycan’ın bağımsızlığa giden yolunu uzattılar, süreci ertelediler, fakat özgürlük özlemini bastıramadılar. Nitekim birkaç ay sonra Azerbaycan, bağımsızlığını ilan etti.

– İstiklal bildirisinin ilan edilmesi ve 23 ay faaliyet gösteren cumhuriyet, halkın sonraki yaşamına nasıl bir katkıda bulundu?

– Cumhuriyetin kurulması sadece Azerbaycan halkının değil, sömürge altında inleyen tüm Müslüman halkların yaşamında tarihi önem taşıyan büyük bir gelişme niteliğini taşıdı. Cumhuriyet düşüncesi ve yönetim şeklini Müslüman halkların arasına Azerbaycan halkı getirdi. Azerbaycan halkı, onlara sömürgecilikten kurtulmanın yolunu gösterdi. Cumhuriyet ilan edildikten sonra Sibirya’ya sürgüne gönderilen birçok Müslüman, Azerbaycan’ın İrkutsk konsolosluğuna başvurarak Azerbaycan vatandaşlığına geçmek istediklerini bildirdiler.

– 1918 yılında Azerbaycan’ın birçok bölgesinde toplu katliamlar yapıldı, bunların arasında en korkunç olanlarından biri 31 Mart soykırımı oldu. Böylesine vahşetin yapıldığı bir dönemde ülke genelinde buna karşı koyacak bir güç yok muydu?
– Hep bize şunu empoze etmeye çalıştılar: Senin devletinin tarihi geçmişi olmadı, senin tarihin kaçak, eşkiya tarihidir. Kimi zaman 1918 katliamlarında Bakü’deki kabadayılardan bahsederler. Kabadayılar, Azerbaycan’ın tarihinin bir sayfasıdır. Fakat bu, bizim resmi, devlet tarihimiz değildir. Soykırımı yapıldığı zaman Azerbaycan, bağımsız bir devlet olmamakla birlikte buna direnecek askeri gücü az sayıda kişiden oluşan deneyimsiz bir tümenden ibaretti. Azerilerin askeri yönden zayıf olmasının bir takım nedenleri vardı. Azerbaycan’ın kuzeyi Çarlık Rusyası tarafından işgal edildikten sonra merkezi yönetim hiçbir zaman Müslümanlara pek güvenmemiş, onları askere çağırmamışlar. 

Böylece, Azeriler hem harp sisteminden uzak kalmış, hem askerlik hizmeti yapmadıkları için vergi ödemişler. Buna rağmen, çarlık ordusunda görev yapan birçok generalimiz oldu.
– 24 Nisan tarihi, yani sözde Ermeni soykırımının 100. yılı yaklaşıyor. Son bilgilere göre, Ermenilerin geniş çaplı etkinlikler için büyük hazırlıklar içinde olduklarını söyleyebiliriz. 

Peki biz, 2015 yılında Azeri soykırımının 110.yılı nedeniyle bunu dünyaya tanıtmak için yeterince gayret sarf ediyor muyuz?   

– Sözde Ermeni soykırımı ile ilgili ben bir çok arşiv belgesi okudum, en güvenilir kaynaklara dayanarak monografi yazdım. Bu monografi Bakü ve Moskova’da yayınlandı. Ayrıca Ankara’da  uzmanlar olumlu görüş bildirdiler. Yakınlarda yayınlanması gerekir. Tarihte “Ermeni soykırımı” diye bir şey yaşanmadı. Soykırımı, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Ermeni silahlı çetelerince, devlet düzeyinde ise tarihi Türk topraklarında Taşnak Ermenistan’ı kurulduktan sonra yapıldı. Ermeni silahlı çeteleri Çarlık Rusyası’nın finansal ve örgütsel desteği ile oluşturuldu. Bu konuda çok güvenilir kaynaklar mevcuttur. 1915 yılından sonra bu meseleı Çarlık Rusyasının ısrarı ile ortaya çıktı. Çarlık Rusyası, İngiltere ve Fransa ile beraber Osmanlı’ya yönelik bir bildiri kabul ettiler. Çarlık Rusyası Dışişleri Bakanlığı belgelerinde Osmanlı’ya yönelik alınan ortak bildirinin Ermenileri mücadele ruhunu yükselteceği ve gelecek politikalarında onlara katkısı olacağı yazılmaktadır. Yani sözümona Ermeni sorununun mimarı Çarlık Rusyası’dır. Uzun yıllar boyunca dünya sadece Ermenistan’ın düzmece bilgilerini dinlese de, son yıllarda yürütülen siyaset sonucunda artık dünya bizim de tutumumuzu öğrenmeye başladı. Bizim tutumumuz tarihi gerçekleri yansıtıyor. Son yıllarda Ermenistan’ın Azerbaycan’a tecavüzü, Hocalı’da işlenen soykırım hakkında gerçeklerin dünyaya aktarılması alanında Sayın Cumhurbaşkanımız İlham Aliyev’in önderliğinde bir hayli çalışma yapıldı. Yabancı ülkelerde makaleler yayınlandı, filmler gösterildi. Ermenilerin 200 yılda yaptığı çalışmalara biz son 10 yıldaki girişimlerimizle ideolojik anlamda layıkıyla cevap vermeyi başardık.
– Geçenlerde “Ermeni sorunu”ndan “Ermeni soykırımı”na: Gerçek tarih arayışında (1724-1920)” adlı büyük bir monografiniz yayınlandı. “Ermeni sorunu”nu kısaca nasıl anlatırsınız?

– Sekiz ülkenin arşiv belgelerini inceleyen tarihçi araştırmacı olarak şunu söyleyebilirim: “Ermeni sorunu” denilen konu bir takım tarihsel dönemlerde bazı büyük devletler tarafından net amaçlardan dolayı gündeme getirildi. Aslında Osmanlı’yı yıkma amacı güden ve “Doğu sorunu” olarak adlandırılan bir konu 1815 Viyana Kongresi’nde ortaya atıldı. Sonraları 1877-1878 Rus-Türk savaşından sonra “Ermeni sorunu” ortaya çıktı. Bu, yapay bir sorundur. Amaç Osmanlı İmparatorluğu’nu bölmek, onun mal varlığının sahibi olmak ve büyük devletlerin kendi isteklerini gerçekleştirmesi idi. Bu yüzden “ Büyük Ermenistan” palavrası ortaya atıldı. Hedefe ulaşmak için siyasi faaliyetlerde de bulunan teror örgütleri kuruldu. İlk girişimler Doğu Anadolu’da, ardından Güney Kafkasya’da yapıldı. 1905-1906 yıllarında Güney Kafkasya’da silahlı Ermeni terör örgütlerinin yaptıkları katliamlarda başlıca amaçları, yerli halkı doğup büyüdükleri yerleşim yerlerinden kovmak, dışarıdan gelen Ermenileri oraya iskan ettirmek ve “Büyük Ermenistan” için zemin hazırlamak oldu. Bu olaylar bir kargaşa döneminin ürünü olarak nitelendirilse de Ermenilerin, somut hedefleri olan “Büyük Ermenistan”ı gerçekleştirmek için bu adımları attıkları en gizli Rus belgelerinde yazılmaktadır.
– Hocam, bazen şöyle söylüyorlar, AGİT Minsk Grubu üyelerinin Dağlık Qarabağ bölgesine gezileri “turistik” niteliktedir. Eşbaşkanların bölge ziyaretleri ile ilgili haftada 1-2 kez haberler yapılmaktadır. Cephe bölgesinde izleme çalışmalarının yapıldığını duyuyoruz.  Aynı kurumun mevcut faaliyetlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? 
Gerçekten eşbaşkanların bölge ziyareti “turistik” geziden başka bir şey değil midir?

– 1992 yılından beri faaliyet gösteren AGİT Minsk Grubuna somut bir vekalet verildi ve o, bu vekalet çerçevesinde faaliyet gösteriyor. Geçtiğimiz süre boyunca AGİT Minsk Grubu, Ermenistan’ın askeri saldırısı nedeniyle ortaya çıkmış Dağlık Karabağ sorununu çözmek için birkaç öneride bulundu. Paket, aşamalı ve ortak devlet çözüm seçeneklerini sundu. Bu önerilerden biri (ortak devlet çözüm önerisi) uluslararası hukuk ilkleleri ve Azerbaycan Anayasası’na aykırı olduğu için devletimiz tarafından kesinlikle reddedildi. Ermenistan ise vakit kazanmaya çalışıyor. Minsk Grubunun girişimleri henüz bir sonuç vermedi ve ziyaretleri sadece turistik gezi niteliği taşımaktadır.

– Peki sorunun giderilmesi için hangi çözüm yollarını önerirsiniz?
– Ben, öncelikle AGİT Minsk Grubu eşbaşkan ülkelerinin Ermenistan’a baskı yapmaları gerektiğini düşünüyorum. Saldırgana kabaca desek durumu anlatmalı, eğer saldırgan ülke BM Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarını yerine getiremiyorsa, o zaman aynı ülkeye yaptırım uygulanmalıdır. Saldırıya uğrayan ve saldırıyı yapan taraflar çok açık ortadadır. İşgalci  ve işgal göz önündedir. İşgalciye mutlaka kendi ismiyle hitap etmek, lafı kıvırmamak gerekir. Minsk Grubu etkinliğini artırmalıdır. Ayrıca, Azerbaycan devleti güçlü olmalıdır. Biz ne kadar güçlü olursak diplomasimiz o kadar güçlü olur.

– Musa Bey, muhtemelen Kırım olaylarını yakından izliyorsunuzdur. Sizce  Kırım’ın Rusya’ya ilhak edilmesi ile ilgili yapılan oylamada Azerbaycan’ın karşı oy kullanması Dağlık Karabağ sorununun çözümüne yeni bir engel oluşturur mu? Yani, zaten mevcut olan “Rusya korkusu” daha da artar mı?

– Aslında, Kırım olaylarını Dağlık Karabağ sorunu ile kıyaslamamak gerekir. 
Bir zamanlar Ermeniler, Dağlık Karabağ sorununun çözümünde Kosova seçeneğine sıcak bakıyorlardı. Karabağ Ermenistan, Kırım ise Rusya tarafından işgal edildi. 
Bu anlamda Azerbaycan’ın tavrı tamamen doğrudur. Ülkemiz oy kullanırken çağdaş uluslararası hukuk normları ve ilkeleri temel almıştır. Ben, bu konuda “Rusya korkusundan” dolayı kaygılanmamak gerekir diye düşünüyorum. 
Rusya, Kırım konusunda ulusların kendi kaderini tayin etme ilkesini temel alır. Birkaç yıl sonra Rusya’nın kendisi aynı prensipten dolayı zarar görebilir. 
Rusya’nın bir çok birimi kendi kaderini tayin hakkından yararlanırsa, Rusya yöneticileri ne diyecekler? Yaptırımların  uygulanmasına gelince, burada çifte standartlar var. Neden bazı ülkeler Rusya’ya yaptırımların uygulanması önerisinde bulunurken Ermenistan’a karşı aynı tavrı sergilemiyorlar? 
Sanırım, yakın gelecekte Rusya, şimdiki yanlış politikasından yüzünden büyük zarar görecektir.

Aynur Hüseynova
1905.az

***

4 Ocak 2021 Pazartesi

Suriye, Libya, Doğu Akdeniz ve Azerbaycan gelişmeleri..

Suriye, Libya, Doğu Akdeniz ve Azerbaycan gelişmeleri.. 



Prof.Dr.Sait Yılmaz 

01 Ekim 2020 

 Birkaç yıl önce Macaristan Devlet Başkanı Victor Orban, 1848 Macar Devrimi ana 
törenlerinde konuşurken şöyle demişti; “Geçmişin ve geleceğin günahlarından arınmak için, dinlenmeye geçen bir ülkeyiz.” Bugün, Avrupa Birliği içinde pek çok ülke dinlenmeye geçmiş durumda, hatta dünyanın pek çok yerinde stabil ülkeler var. Halkının refahını artırmak dışında pek fazla ihtirasları yok. 
 Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bu ülkeyi 
dinlenmeye geçirmek istemişti. Önceliği ulusal gücü artırmak ve ulus-devlet yapımızı güçlendirmekti. Lozan ve Misak-ı Milli ile ilgili sorunları çözmek dışında hep barış ve istikrardan yana oldu. Bu politika anlayışı 2000’li yıllara kadar genel olarak korundu. 
 Bugünkü Türk dış politikası için Batılıların kullandığı (İngilizce) sıfat; “reckless” yani “dikkatsiz”, “pervasız”, “sonunu düşünmeyen”. Bu makalede, Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz’deki son gelişmeleri ele alacak Azerbaycan-Ermenistan Savaşı’ndaki gelişmelere, savaşın arka perdesine odaklanacağız. 

Suriye’de gelinen aşamada üç nokta üzerinde durmalıyız. 
Öncelikle İdlib’te Türkiye’nin (bölgedeki muhalif savaşçıları tasfiye) yükümlülüğü 
konusunda Ruslar “Artık oyun bitti, ne yapıyorsunuz yapın!” dediği aşamadayız. Esat rejimi de M4 yolunun hala kapalı olmasından dolayı çok rahatsız. Türkiye ise hala ne yapacağına karar veremedi. İdlib’te askeri hareketlilik var, yeni bir çatışma süreci zamanını bekliyor. 

İkinci önemli nokta, Rusya’nın Türkiye ve Suriye’deki Kürtleri elinde tutma konusunda ABD ile giriştiği rekabet devam ediyor. Rusya, Suriye’de her kesimden Kürt liderleri Moskova’ya getirdi ve onlara “Ben size ABD’den daha iyi hami olurum” sözü vererek, Kürt kartını güçlendiriyor. 

Üçüncü konu, ABD’nin Suriye politikaları ile ilgili. Esat rejimini devirmek için 
ekonomik yaptırımları genişleten (Sezar Yasası) ABD, bunlardan Suriye’deki Kürtlerin etkilenmemesi için tedbir alıyor. PKK’ya “Türkiye’de eylem yapmayın” diyen ABD’nin bunun karşılığında Ankara’dan Suriye’nin kuzeyine operasyon yapmama sözü aldığı iddia ediliyor. 

ABD, Suriye’nin kuzeyi ile Irak’ın kuzeyini birleştirmeye çalışıyor ama Türkiye, Irak’ın kuzeyini elinde tutmak için rekabet ediyor. Suriye’deki gelişmeler ABD başkanlık seçimlerine endekslenmiş gözükse de, kim başkan seçilirse seçilsin, ABD; Suriye’de Rusları yalnız bırakmayacak ve Türkiye’ye kendi isteklerini kabul etmeye zorlayacak kartları oynayacak. 

Türkiye’nin şansı ise Ruslar. Ruslar, Suriye’de kalmak ve Kürtler konusunda dengeleri elinde tutmak için Türkiye’ye muhtaç. Washington’daki derin devletin Kürtler konusundaki beklentileri ve İsrail politikası Türkiye’yi karşı cephede tutuyor. Üstelik ABD; Doğu Akdeniz, Balkanlar ve Azerbaycan’daki gelişmelerde de Türkiye’yi dışlıyor. 

Libya ve Doğu Akdeniz’de macera bitti.. 

Libya’da barış süreci iki ana koldan ilerliyor. Bir yandan, hem de Mısır’da tarafların askeri heyetleri görüşüyor, diğer yandan Fas’ta siyasi ve ekonomik konular ele alınıyor. 
Bu görüşmelerin arkasında Rusya ve Fransa var. Serac’ın hükümeti (Ulusal Mutabakat Hükümeti) üzerindeki etkisini kaybeden Türkiye de gelişmeleri kabullenmek zorunda kaldı. 
Görüşmelerde ulaşılan sonuçlar Cenevre’ye taşınacak. Cenevre’de (üç coğrafi bölgeden birer olmak üzere) üç kişilik Ortak Yürütme Konseyi kurulacak. Ortak Yürütme Konseyi, bugünkü ikili yapıya son verecek. Bu konsey, Anayasa ve Ortak Hükümeti belirleyecek. 

Serac zaten gelecek ay istifa kararı aldı. 

Yunanistan, Batı’da Libya ile Doğu’da ise Mısır ile kendi deniz yetki alanı sınırlarını 
belirleyen anlaşmalar yapmıştı. Türkiye ve Libya’daki Serac hükümeti ile yaptığımız anlaşma ile Türkiye de kendi deniz yetki alanını belirlemişti. Ancak, Yunanistan’ın Mısır ile yaptığı anlaşma özellikle Rodos’un Batısı ve Girit üzerindeki haklarımızla örtüşmüyor. 
Peki, Libya’daki barış süreci Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri nasıl etkileyecek? 
Öncelikle Serac hükümeti ile yaptığımız anlaşma, yeni hükümetin elini bağlamayacak. Ya ABD ve Fransa’nın baskısı ile durumu kabulleneceğiz, ya Yunanistan konuyu uluslararası hukuk yoluna taşıyacak ya da konu Yunanistan-Libya sorunu olarak kalacak. 
Konuyu Doğu Akdeniz’e getirecek olursak, sondaj gemilerimizi Mısır-Yunanistan 
Anlaşması’nda öngörülen 28 derece Batısına göndermedik. Hâlbuki asıl bu bölgedeki haklarımızı korumak önemli. Yunanistan ise gemilerimiz bizim bölgemizde olmasına rağmen, kendi gemilerini gönderdi. ABD ve Almanya’nın yaptırım baskısı nedeni ile gemileri çektik. 
Gelinen aşamada “Türkiye ve Yunanistan arasında diplomasiye şans verildi, ortak 
işbirliğine karar verildi” algısı yaratıldı. 2002’den beri devam eden ve 2015’de son verilen İstikşafi Görüşmelere yeniden başlanacağı söyleniyor ama bundan bir sonuç çıkmamıştı ve çıkacağı da yok. Sonuç olarak konu yatıştırıldı, Doğu Akdeniz tantanası da Türkiye için bitti. 
Ege’den sonra Doğu Akdeniz konusu da Türk-Yunan sorunlarına yeni bir Arapsaçı 
olarak eklenirken, Kıbrıs’ta da işler iyi değil. Annan Planı’ndan beri devam eden hataları ödeme zamanı geliyor. Kıbrıs konusu da bir Avrupa Birliği sorunu haline geldi. Mustafa Akıncı’nın KKTC başkanı olması çok vahim ve hala Kıbrıs politikamız belli değil. 

Ermeni-Rus ilişkileri Nasıl bozuldu? 

 Rusların bu savaşa kadar Yukarı Karabağ’da Ermenistan’da verdiği desteğin arkasında şunlar vardır; Türkiye’nin etkisini sınırlamak, Azerbaycan’daki Rus fobisini dizginlemek ve Rusya’daki büyük Ermeni diasporası ile uzun süreli kültürel bağları korumak. Güney Kafkasya’daki etnik gruplar bölgeye Rus politikalarının girişine manivela olmaktadır. 
Ruslar, Ermenistan ile çok güçlü bir askeri işbirliği anlaşması yapmış, ortak hava 
savunma sistemi kurmuş, bu ülkede kurduğu iki askeri üs’te 5 bin kadar askeri vardı. Diğer yandan silah anlaşmaları ile takviye ediyor ve Rus NATO’su olan Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) ile Ermenistan’a önemli bir askeri destek vaat ediyordu. 
Bu savaşın arkasında Türkiye’nin desteğinden çok Rusya’nın Ermenistan’ı yalnız 
bırakması var. Hatta göz yumduğu bu savaşta Azerbaycan kuvvetlerinin yavaş gittiği şikâyeti var. Öncelikle Rusların Ermenistan ile ilişkilerinin 2016 yılından sonra nereden nereye geldiğine göz atmamız gerekir. 
Nikol Paşinyan iktidara geldiğinden beri ülkedeki kötü gidişat karşısında milliyetçiliğe ve Karabağ’ a oynuyordu. Ailesi ve kendisine yönelik suçlamalar arttıkça, karısı Karabağ’a gidip resim çektiriyordu. Azerbaycan tarafında ise son yıllarda Türkiye’nin etkisi artmış, son dönemde özellikle Dışişleri Bakanlığı’nda Türkiye yanlıları tercih edilmişti. 
Ancak, son iki yıldır dengeler değişti. Batının desteği ile renkli devrim sonucu başbakan olan Paşinyan, Putin’e meydana okumaya başladı. Batı ile yakınlaşmaya “Yeni Gerçeklik” vurgusu yaptı. ABD ve AB ile ekonomik işbirliği anlaşmaları imzaladı. Ve ABD ve Fransa’nın provokasyonu ile Temmuz ayında Azerbaycan’ın Tovuz bölgesine askeri operasyon düzenledi. 
Operasyon devam ederken, Batıdan beklediği yardım gelmedi. Rusya ve KGAÖ ise dönüp bakmadı bile. Putin ile görüşmek istedi ama kabul edilmedi. Moskova’daki Ermeni kökenli bürokratlar (başta Lavrov) bile Ermeni yönetimine hakaret ettiler. Paşinyan hemen bir “Yeni Güvenlik Doktrini” uydurdu ve Rusya’yı 1 No.lu dost ilan etti ama Putin’e yetmedi. 

Savaşın Seyri.. 

Özetle son iki aydır Batının adamları başkan Armen Sarkisyan ve başbakan Paşinyan’ın suları ısınmıştı. Geçen hafta Lavrov, 2009 yılında yapılan Minsk Planı’nı deşifre etti. Buna göre Ermenistan, Dağlık Karabağ’da işgal ettiği yedi bölgeden (rayon) beşinden çekilmeyi son anda kabul etmemişti. İşte şimdi yaşanan savaşta Ruslar, bu plana ışık yaktı. 
Ermeni provokasyonunu başlatan kişinin Rusların bu ülkedeki bir No.lu adamı olan ve  Rusya’da askeri eğitim alan Savunma Bakanı olması ilginç. Ruslar, Ermenilere böylece sıkı bir ders vermek istiyorlar. Bu konuda Türkiye ile de bir mutabakat olduğu belli. Özetle sahada Rus-Azerbaycan danışıklı dövüşü var. 

Şu ana kadar 7 bölgeden sadece birinde önemli ilerleme sağlandı, bazı köyler alındı ama henüz merkez düşmedi. Bu arada stratejik olarak çok önemli olan Murov Dağı’nın kontrolünün ele geçirildiği açıklandı. Türkiye’nin askeri desteğini ifşa etmesi, sahadaki gelişmeleri, sahiplenmesinden sadece Ruslar değil Azerbaycan hükümeti de rahatsız olmaya başladı. 

Azerbaycan haklı bir savaş yürütüyor. Eğer Azerbaycan ordusu durursa ele geçirdikleri kalacak ama Ruslar amacına ulaşmış olacak. Azerbaycan’a bir parmak bal karşılığı Ermeniler yola getirilecek. Şimdilik Putin, Taşinyan’a destek için “Macron’a git” fırçası atıyor. BM GK ve Minsk Grubu kararları defalarca Ermenilere “işgal ettiğin topraklardan çık” dedi. Son BM GK toplantısından bir karar çıkmadı, sadece Genel Sekreter’in bir açıklaması oldu. Uluslararası hukuk boyutu nedeni ile ABD ve Fransa, Ermenilerin yanında siyasi olarak açıkça tavır alamıyorlar. 

Sonuç olarak, her ne kadar Ruslar bu savaşta Azerbaycan’a bir yeşil ışık yakmış olsa da bunun amacı Ermenilere bir ders vermek ve verilen desteğin kırmızı çizgileri var. Yani Putin, aslında dizginleri elinde tutan taraf ve Ermenileri yola getirdiğine inandığında gene tarafını onlar yana seçecektir. 

Bu anlaşmazlık en sonunda Dağlık Karabağ’ın statüsünü masaya getirecektir ve bu son minvalde Ruslar belirleyici olmaya çalışacaktır. Abhazya, Güney Osetya gibi örneklere bakarak Rusların, bu coğrafyada yeni bir özerk bölge kurarak, kendi etki bölgesini kaybetmeme amacını gütmek peşinde olacağını tahmin etmek zor değil. 
Makalenin başına dönecek olursak son yıllarda en güçlü yanımız Türk askeri bir 
cepheden diğerine koşuyor ve enerjisini harcıyor. Büyük güçlerin hevesleri kadar reckless dış politikamız mevcut olanı hızla tüketiyor. Türkiye’nin biraz değil çok dinlenmeye ihtiyacı var. 

Her ülkenin öncelikli çıkarı halkının refahı ve ekonomik gelişmesidir. 

***

4 Kasım 2020 Çarşamba

DAĞLIK KARABAĞ SORUNUNUN ORTAYA ÇIKIŞI. BÖLÜM 5

DAĞLIK KARABAĞ SORUNUNUN ORTAYA ÇIKIŞI.  BÖLÜM 5



Dağlık Karabağ, Azerbaycan, Rusya, Ermenistan, Askeri Güç Kullanımı, Ahmet SAPMAZ, Gökhan SARI,





Bu seçenek, Azerbaycan açısından sorunun çözümüne yönelik en kısa ve kesin yöntemdir. Ancak mevcut uluslararası durum ve özelikle Rusya’nın 
muhtemel reflekslerinin Azerbaycan açısından olumsuz olabileceği ihtimali, Bakü’yü kısıtlamaktadır. 
Bağımsızlık sonrası izlediği politikalar ile Azerbaycan, Rusya’nın bölgedeki çıkarlarına hizmet etme açısından Ermenistan’ın yerini alamamaktadır. 
Dolayısıyla Rusya’nın Dağlık Karabağ konusunda mevcut durumda taraf değiştirmesinin gereği bulunmamaktadır. 
Azerbaycan’ın kısa dönemde askeri ve siyasi gücünü bir arada ve dengeli olarak kullanacağı, 2012-2013 yıllarında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyesi olması nedeniyle sorunun askeri çözümüne eğilim göstermeyeceği, bu esnada bir yandan ikili ve uluslararası alanda sorunun diplomatik yollardan çözümü konusunda çaba harcarken, diğer yandan güçlenen silahlı kuvvetleri ile çözüme kısa sürede ulaşılabilmesi maksadıyla Ermenistan’a gözdağı, uluslararası topluma da mesaj vermeye devam edeceği değerlendirilmektedir. Sonuç olarak; kısa vadede Azeri diplomat ve askerler sorunun çözümüne yönelik beraber ter dökeceklerdir. 
Ancak orta ve uzun dönemde, Ermenistan’ın askeri harekâtla ortaya çıkardığı bu olumsuz durum, uygun bir uluslararası ortam bulunduğunda Azerbaycan ordusunun gerçekleştireceği muhtemel bir askeri harekât ile son bulacaktır. Dağlık Karabağ Sorununda 

KAYNAKÇA 

Kitaplar: 

ALKAN, Haluk. Azerbaycan Paradoksu, USAK, Ankara, 2010. KASIM, Kamer. Soğuk Savaş Sonrası Kafkasya, USAK, Ankara, 2009. 
KISSINGER, Henry. Diplomasi, Çev: İbrahim H.KURT, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2004. 
NEEF, Christian. Kafkasya: Rusya’nın Kanayan Yarası, çev: Özalp Göneralp, Yeni Hayat Kütüphanesi, İstanbul, 2004. 
TOPTAŞ, Ergüder. 21. Yüzyılda Savaş, Kripto Yayınları, Ankara, 2009. 
Makaleler: 
ABUSHEV, Kavus. “The Nagorno Karabagh Conflict as a part of 
the “New” Eurasian Geopolitics”, Ankara Üniversitesi Siyasal 
Bilgiler Fakültesi Dergisi, No: 60-3. 
ALIŞIK, Gülşen Seyhan. “Bütöv Azerbaycan Kavramı Üzerine Bir 
Değerlendirme”, Değişen Dünya Düzeninde Kafkasya, Ed: Okan 
Yeşilot (Ed.) İstanbul, 2005. 
ARAS, Bülent. AKPINAR, Pınar. “The Relations Betwwen Turkey and the Caucasus”, Perceptions, Autumn 2011, Volume: XVI, Number: 3. 
ASLANLI, Araz. “Tarihten Günümüze Karabağ Sorunu”, Avrasya Dosyası, ASAM Yayınları, Cilt: I, No: 7, İlkbahar 2001. 
AYDIN, Mustafa. “Dağlık (Yukarı) Karabağ Sorunu”, Türk Dış Politikası, Ed: Baskın Oran, C.II, 8. baskı, 2005. 
BABAN, Inessa & SHIRIYEV Zaur, The U.S. South Caucasus Strategy and Azerbaijan, Turkish Policy Quarterly, Volume: 9 Number: 2. 
CABBARLI, Hatem. “Dağlık Karabağ Sorununun Çözümünde Son Gelişmeler”, Stratejik Analiz, ASAM Yayınları, Cilt: V, No: 57. 
ÇAMAN, Efe. “Kafkasya ve Orta Asya’da Türkiye’nin Yeni Bölgesel Politikası: Dış politikanın Yönelim Sorunsalı”, Avrasya Dosyası, Cilt:12, Sayı: 1, 2006. 
ERGUN, Ayşe. “Güney Kafkasya’da Etnik Kimlik ve Çatışma: Azerbaycan ve Ermenistan Ulusal Kimliklerinde Karabağ Sorunu”, Doğu Batı, 2008, Sayı: 44. 
GÜRSES, Emin. “Kafkasya’da Uluslararası Rekabet”, Avrasya Dosyası, ASAM Yayınları, C.I, No: 7, İlkbahar 2001. 
HATİPOĞLU, Esra. “Güney Kafkasya’da “Büyük Güçler” Arasındaki Oyun: Bölgesel Örgütler ve Oluşumların Rolü”, Orta Asya & 
Kafkasya Güç Politikası, USAK, Ankara, 2008. 
KASIM, Kamer. “Ermenistan”, Orta Asya ve Kafkasya, Ed: Tayyar Arı, Marmara Kitap Merkezi, Bursa, 2010. 
KASIM, Kamer “ABD’nin Kafkasya Politikası: Enerji, Güvenlik ve Demokratikleştirme Denklemi”, Orta Asya ve Kafkasya Güç Politikası, 
Ed: M. Turgut Demirtepe, USAK, Ankara, 2008. 
KAZİMİROV, Vladimir. “Looking for a Way Out of the Karabakh Impasse”, Russia in Global Affairs, Vol. 2, No. 4, October – December 2004. 
NECİYEV, Elçin. “Azerbaycan’ın Sovyetleştirilmesi Sürecinde Karabağ Problemi”, Ermeni Araştırmaları, Sayı: 39, 2011. 
ÖZDAMAR, Özgür. “Security and Military Balance in the Black Sea Region”, Southeast European and Black Sea Studies, Vol. 
10, No. 2, September 2010. 
QASIMOVA, Shafa. “Article 51 of the UN Charter and the Armenia-Azerbaijan Conflict”, Perceptions, Spring Summer 2010. 
“Russian Military Deployment”, Military Balance 2011. ŞİRİYEV, Zaur. “Azerbaycan’ın Askeri Doktrini ve Dış Politika 
Yansımaları”, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları, Sayı: 9. 
SOULEİMANOV, Emil. DITRYCH, Ondrej. “Iran and Azerbaijan: A Contested Neighboorhood”, Middle East Policy, Vol.XIV, No. 2, Summer 2007. 
TANRISEVER, Oktay F. “Rusya-Ermenistan İlişkilerinin Stratejik Boyutu”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Mayıs 2009, Sayı: 13. 

Raporlar: 

“Armenia and Azerbaijan: Preventing War”, International Crisis Group, No:60, February 2011, 
http://www.crisisgroup.org/en/regions/europe/south-caucasus/B60-armenia-and-azerbaijan-preventing-war.aspx. (Erişim tarihi: 04.11.2011) 
“Azerbaijan and Armenia: Peace Prospects, Military Realities&the Role of the Armenian Diaspora”, Caspian Information Center, No.16, October 2011, 
http://www.caspianinfo.com/wp-content/uploads/2011/10/OP-No.-16-Armenia-and-Azerbaijan-Peace-Prospects-Military-Realities-and-the-Role-of-the-Armenian-Diaspora.pdf. (Erişim tarihi: 16.03.2012). 
BLANDY, C.W. “Azerbaijan: Is War Over Nagornyy Karabakh A Realistic Option?” Defence Academy of the United Kingdom, May 2008. 
CARLEY, Patricia “Nagorno Karabakh: Searching for Solutions”, United States Institute of Peace, No: 25, December 1998, 
http://www.usip.org/publications/nagorno-karabakh-searching-solution-0. (Erişim tarihi: 02.03.2012) 
CHICKY, Jonh E. “The Russian-Georgian War: Political and Military Implications for U.S. Policy”, Central Asia-Caucasus Institute & Silk Road Studies Program, February 2009, 
http://www.silkroadstudies.org/new/docs/Silkroadpapers/0902Chicky.pdf. (Erişim tarihi: 02.02.2012) 
GIRAGOSIAN, Richard. “The Military Balance of Power in the South Caucasus”, The Armenian Center for National and International 
Studies, No:2, April 2009, 
http://acnis.am/publications/2009/THE%20MILITARY%20BALANCE%20OF%20POWER%20IN%20THE%20SOUTH%20CAUCASUS.pdf. (Erişim tarihi: 15.02.2010) 
GUIDETTI, Alain. “South Caucasus: What Prospects after twenty years of Managed Instability?, Geneva Center for Security Policy, No:22, October 2011. 
HOLTOM, Paul, et al.”Trends in International Arms Transfers 2011”, SIPRI, March 2012, 
http://books.sipri.org/files/FS/SIPRIFS1203.pdf. (Erişim tarihi: 23.03.2012) 
İSMAİLZADE, Farid “The Nagorno Karabakh Conflict: Current Trends and Future Scenarious”, Istituto Affari Internazionali, Working Paper 11, 29 November 2011. 
JAROSIEWICZ, Aleksandra. STRACHOTA, Krzysztof. “Nagorno- Karabakh-conflict unfreezing”, Center for Eastern Studies, p.6. 
http://www.osw.waw.pl/en/publikacje/osw-commentary/2011-10-26/nagornokarabakh-conflict-unfreezing. (Erişim tarihi: 12.01.2012) 
KASIM, Kamer. vd. Dağlık Karabağ Sorunu: Dar Alanda Büyük Oyun, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu, No: 11-07, Eylül 2011. 
PAUL, Amanda “Nagorno-Karabakh – A ticking time bomb”, European Policy Center, 
http://www.epc.eu/documents/uploads/pub_1148_nagorno-karabakh.pdf. (Erişim tarihi: 21.12.2011) 
SCHMIDT, Hans-Joachim “Military Confidence Building and Arms Control in Unresolved Territorial Conflicts” Peace Research 
Institute Frankfurt, No: 89, 2009. 
SMIGIELSKI, Robert. “Prospects for Nagorno-Karabakh Settlement Following the Russia–Georgia Conflict”, Polish Institute of 
International Affairs, No. 10 (10), 16 February 2009. 
TACKLING Azerbaijan’s IDP Burden”, International Crisis Group Policy Briefing, No.67, 27 February 2012. 
“The Military Balance in Nagorno-Karabakh”, Caucasian Review of International Affairs, Issue:18, 19 January 2009. 
http://cria-online.org/CU_-_file_-_article_-_sid_-_19.html. (Erişim tarihi: 21.02.2012) 

İnternet Kaynakları: 

“Azerbaijan”, The World Factbook, https://www.cia.gov/library/
publications/the-world-factbook/geos/aj.html. (Erişim tarihi: 
03.02.2012)“Azerbaijan and Armenia make 'progress' on Karabakh”, 
BBC, http://news.bbc.co.uk/2/hi/8372747.stm. (Erişim tarihi: 12.03.2012) 
CABBARLI, Hatem. “Erivan Moskova Askeri Anlaşması ve Gizli Protokol”, Caspian Weekly, 
http://tr.caspianweekly.org/ana-kategoriler/kafkaslar/3536-erivan-moskova-askeri-anlasmasi-ve-gizliprotokol.html. (Erişim tarihi: 23.10.2011) 
EDWARDS, Haley Sweetland. “Iran’s Near Abroad”, Foreign Policy, 20 September 2010, 
http://www.foreignpolicy.com/articles/2010/09/20/ irans_near_abroad?page=full. (Erişim tarihi: 31.10.2011) 
GRİGORYAN, Armen. “Nagorno-Karabakh Conflict Resolution: A Prolonged Stagnation Period Ahead”, Caucasus Edition, 
http://caucasusedition.net/analysis/nagorno-karabakh-conflict-resolution-aprolonged-stagnation-period-ahead/. (Erişim tarihi: 02.02.2012) 
HUSEYNOV, Fariz. VAHABOV, Tamerian. “Obama’s policy toward the Caucasus and U.S. credibility”, Global Politician, 
http://www.globalpolitician.com/26432-caucasus-obama. (Erişim tarihi: 12.02.2012). 
KANTARCI, Şenol. “Karabağ Sorunu Diplomasi İle Çözülemez: Askeri Müdahale Şart”, Türkatak, 
http://www.turkatak.gen.tr/index.php?option=content&task=view&id=85&Itemid=37. (Erişim tarihi: 27.04.2006). 
KESAMANSKI, P. “Economic, Military power, High Combat Morale guarantee of Victories”, Trend News Agency, 23.06.2011, 
http://www.gab-ibn.com/IMG/pdf/Az6-_Economic_Military_power_High_Combat_Morale_guarantee_of_Victories.pdf. (Erişim tarihi: 14.03.2012) 
KUCERA, Joshua. “Is War over Karabakh Inevitable?”, Eurasianet, 
http://www.eurasianet.org/node/62716. (Erişim tarihi:14 .01. 2011) 
“Moscow plays both sides on Nagorno – Karabagh”, The International Insttitute for Strategic Studies, Volume 16, September 2010, p.1, 
www.iiss.org/.../getresource.axd?...type... (Erişim tarihi: 14.03.2012) 
NASSİBLİ, Nasib L. “Azerbaijan-Iran Relations: Challenges and Prospects (Event Summary)”, Kennedy School of Goverment, 
Harward University, http://belfercenter.ksg.harvard.edu/publicati-on/12750/ azerbaijan_iran_relations.html. (Erişim tarihi: 05.02.2012) 
NOVİKOVA, Gayane. “Implications of the Russian-Georgian War in the Nagorno Karabkh Conflict: Limited Maneuverability”, Caucasus Edition, 
http://caucasusedition.net/analysis/implicationsof-the-russian-georgian-war-in-the-nagorno-karabakh-conflict-limited-maneuverability/. (Erişim tarihi: 13.03.2012) 
“On the problem of security in trans Caucasian region”, Agency WPS, 
http://www.gab-ibn.com/IMG/pdf/05_12_R_11-_On_the_problem_of_security_in_trans_Caucasian_region.pdf. (Erişim tarihi: 02.12.2011) 
OSKANIAN, Vartan. “Nagorno-Karabakh: War, Peace, Or BATNA”, Radio Free Europe/Radio Liberty, 
http://www.rferl.org/content/NagornoKarabakh_War_Peace_Or_BATNA/1746559.html. (Erişim tarihi: 12.02.2012) 
SIPRI Arms Transfer Database, 
http://armstrade.sipri.org/armstrade/page/trade_register.php. (Erişim tarihi: 26.12.2011) 
YOSHİMURA,Takayuki. “Some Arguments on the Nagorno-KarabaghHistory”, 
http://srch.slav.hokudai.ac.jp/coe21/publish/no18/3_yoshimura.pdf. (Erişim tarihi: 01.01.2012) 
“War in Karabakh inevitable, Russian expert says”, Newsam, 20 November 2010, 
http://news.am/eng/news/38756.html. (Erişim tarihi: 15.09.2011) 

DİPNOTLAR;

1 Christian Neef, Kafkasya: Rusya’nın Kanayan Yarası, Çev: Özalp Göneralp, Yeni Hayat Kütüphanesi, İstanbul, 2004, s. 86. 
2 Araz Aslanlı, “Tarihten Günümüze Karabağ Sorunu”, Avrasya Dosyası, ASAM Yayınları, Cilt: I, No: 7, İlkbahar 2001, 393-430, s. 393-394. 
3 Rus Çarlığı ve SSCB döneminde Karabağ sorunu hakkında bilgi için bknz. Elçin Neciyev, “Azerbaycan’ın Sovyetleştirilmesi Sürecinde Karabağ Problemi”, 
   Ermeni Araştırmaları, Sayı: 39, 2011, s. 163-186. 
4 Vladimir Kazimirov, Looking for a Way Out of the Karabakh Impasse, Russia in Global Affairs, Vol. 2, No. 4, October – December 2004, 145-154, p. 147. 
5 Emin Gürses, “Kafkasya’da Uluslararası Rekabet”, Avrasya Dosyası, ASAM Yayınları, Cilt: I, No: 7, İlkbahar 2001, 250-273, s. 253. 
6 Mustafa Aydın, “Dağlık (Yukarı) Karabağ Sorunu”, Türk Dış Politikası, Ed: Baskın Oran, Cilt II, 8. baskı, 2005, s. 401. 
7 Minsk Grubunu oluşturan 12 ülke; Azerbaycan, Ermenistan, Beyaz Rusya, Rusya Federasyonu, İtalya, ABD, Fransa, Almanya Türkiye, İsveç, 
   Çek Cumhuriyeti ve Slovakya’dır.
8 Mustafa Aydın, “Dağlık (Yukarı) Karabağ Sorunu”, Türk Dış Politikası, Ed: Baskın Oran, Cilt: II, 8. baskı 2005, s. 401. 
9 Kamer Kasım vd., Dağlık Karabağ Sorunu: Dar Alanda Büyük Oyun, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu, No: 11-07, Eylül 2011, s. 8-11. 
10 Şenol Kantarcı, “Karabağ Sorunu Diplomasi İle Çözülemez: Askeri Müdahale Şart”, Türkatak, 
    http://www.turkatak.gen.tr/index.php?option=content&task=view&id=85&Itemid=37. (Erişim tarihi: 27 Nisan 2006); Kamer Kasım vd., age., s. 8-11.
11 Hatem Cabbarlı, “Dağlık Karabağ Sorununun Çözümünde Son Gelişmeler”, Stratejik Analiz, ASAM Yayınları, Cilt: V, No: 57, s. 11. 
12 Takayuki Yoshimura, “Some Arguments on the Nagorno-Karabagh History”, 52-60, p. 58, 
    http://srch.slav.hokudai.ac.jp/coe21/publish/no18/3_yoshimura.pdf. (Erişim tarihi: 01.01.2012)
12 Takayuki Yoshimura, “Some Arguments on the Nagorno-Karabagh History”, 52-60, p. 58, 
     http://src-h.slav.hokudai.ac.jp/coe21/publish/no18/3_yoshimura.pdf. (Erişim tarihi: 01.01.2012) 
13 Ayşe Ergun, “Güney Kafkasya’da Etnik Kimlik ve Çatışma: Azerbaycan ve Ermenistan Ulusal Kimliklerinde Karabağ Sorunu”, Doğu Batı, 2008, 
     Sayı: 44, 195-207, s. 203. 
14 Ergun, agm, s. 205-206. 
15 Patricia Carley, “Nagorno Karabakh: Searching for Solutions”, United States Institute of Peace, No: 25, December 1998, p. 14. 
    http://www.usip.org/publications/nagorno-karabakhsearching-solution-0. (Erişim tarihi: 02.03.2012)
16 Kavus Abushev, “The Nagorno Karabagh Conflict as a part of the “New” Eurasian Geopolitics”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi 
    Dergisi, No: 60-3, 1-32, s. 6. 
17 Robert Âmigielski, “Prospects for Nagorno-Karabakh Settlement Following the Russia–Georgia Conflict”, Polish Institute of International Affairs, 
    No. 10 (10), 16 February 2009, pp. 19-20. 
18 Vladimir Kazimirov, “Looking for a Way Out of the Karabakh Impasse”, Russia in Global Affairs, Vol. 2, No. 4, October – December 2004, 
    145-154, pp. 147-148. 
19 Gülşen Seyhan Alışık, “Bütöv Azerbaycan Kavramı Üzerine Bir Değerlendirme”, Değişen Dünya Düzeninde Kafkasya, Ed: Okan Yeşilot İstanbul, 2005, s. 145.
20 Jonh E. CHICKY, “The Russian-Georgian War: Political and Military Implications for U.S. Policy”, Central Asia-Caucasus Institute & 
    Silk Road Studies Program, February 2009, p. 12, 
    http://www.silkroadstudies.org/new/docs/Silkroadpapers/0902Chicky.pdf. (Erişim tarihi: 02.02.2012) 
21 “Azerbaijan”, The World Factbook, 
    https://www.cia.gov/library/publications/ the-worldfactbook/geos/aj.html. (Erişim tarihi: 03.02.2012) 
22 Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in Azerbaycan Milli Meclisi’ni Açış Konuşması, 
    http://president.az/articles/1179/print?locale=en. (Erişim tarihi: 03.03.2012) 
23 “Tackling Azerbaijan’s IDP Burden”, International Crisis Group Policy Briefing, No. 67, 27 February 2012, p.2. 
24 Joshua Kucera, “Is War over Karabakh Inevitable?”, Eurasianet, 
    http://www.eurasianet.org/node/62716. (Erişim tarihi: 14.01.2011).
25 Henry Kissinger, Diplomasi, Çev: İbrahim H.KURT, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2004, s. 785. 
26 Ergüder Toptaş, 21. Yüzyılda Savaş, Kripto Yayınları, Ankara, 2009, s. 113. 
27 Gayane Novikova, “Implications of the Russian-Georgian War in tje Nagorno Karabkh Conflict: Limited Maneuverability”, Caucasus Edition, 
    http://caucasusedition.net/analysis/implications-of-the-russian-georgian-war-in-the-nagornokarabakh-conflict-limited-maneuverability. (Erişim tarihi: 13.03.2012) 
28 “Azerbaijan and Armenia Make 'Progress' on Karabakh”, BBC, 
    http://news.bbc.co.uk/2/hi/8372747.stm. (Erişim tarihi: 12.03.2012)
29 “Azerbaijan and Armenia: Peace Prospects, Military Realities&the Role of the Armenian Diaspora”, Caspian Information Center, No.16, 
    October 2011, pp. 1-2. 
    http://www.caspianinfo.com/wp-content/uploads/2011/10/OP-No.-16-Armenia-and-Azerbaijan-Peace-Prospects-Military-Realities-and-the- Role-of-the-Armenian-Diaspora.pdf. (Erişim tarihi: 16.03.2012) 
30 Zaur Şiriyev, “Azerbaycan Askeri Doktrini ve Dış Politika Yansımaları”, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları, 2010, Sayı: 9, s. 138. 
31 “Tackling Azerbaijan’s IDP Burden”, International Crisis Group, No. 67, 27 February 2012, p. 8. 
32 Hans-Joachim Schmidt, “Military Confidence Building and Arms Control in Unresolved Territorial Conflicts”, Peace Research Institute, Frankfurt, 
    No: 89, 2009, p. 8. 
33 Richard Giragosian, “The Military Balance of Power in the South Caucasus”, The Armenian Center for National and International Studies, 
    No: 2, April 2009, s. 3. 
    http://acnis.am/publications/2009/THE%20MILITARY%20BALANCE%20OF%20POWER%20IN%20THE%20SOUTH%20CAUCASUS.pdf. (Erişim tarihi: 15.02.2010)
34 Paul Holtom v.d.”Trends in Internatıonal Arms Transfers 2011”, SIPRI, March 2012, 
     http://books.sipri.org/files/FS/SIPRIFS1203.pdf. (Erişim tarihi: 23.03.2012)
35 Amanda Paul, “Nagorno-Karabakh – A ticking time bomb”, European Policy Center, p. 2, 
    http://www.epc.eu/documents/uploads/pub_1148_nagorno-karabakh.pdf. (Erişim tarihi: 21.12.2011) 
36 “Azerbaijan and Armenia: Peace Prospects, Military Realities&the Role of the Armenian Diaspora”, Caspian Information Center, 
     Occasipn No. 16, October 2011, pp. 1-4. 
     http://www.caspianinfo.com/wp-content/uploads/2011/10/OP-No.-16-Armenia-and-Azerbaijan-Peace-Prospects-Military-Realities-and-the-Role-of-the-Armenian-Diaspora.pdf. (Erişim tarihi: 
16.03.2012) 
37 “Armenia and Azerbaijan: Preventing War”, International Crisis Group, No:60, February 2011, 
     http://www.crisisgroup.org/en/regions/europe/south-caucasus/B60-armenia-and-azerbaijanpreventing-war.aspx. (Erişim tarihi: 04.11.2011) 
38 Shafa Qasimova, “Article 51 of the UN Charter and the Armenia-Azerbaijan Conflict”, Perceptions, Spring – Summer 2010, p. 75.
39 C.W. Blandy, “Azerbaijan: Is War Over Nagornyy Karabakh A Realistic Option” Defence Academy of The United Kingdom, May 2008, p. 7. 
40 Jon E. Chicky, “The Russian-Georgian War: Political and Military Implications for U.S. Policy”, Central Asia-Caucasus Institute & Silk Road Studies 
    Program, February 2009, p. 11. 
    http://www.silkroadstudies.org/new/docs/Silkroadpapers/0902Chicky.pdf. (Erişim tarihi:02.02.2012) 
41 Amanda Paul, “Nagorno-Karabakh – A ticking time bomb”, European Policy Center, p. 2. 
     http://www.epc.eu/documents/uploads/pub_1148_nagorno-karabakh.pdf. (Erişim tarihi: 21.12.2011) 
42 Zaur Şiriyev, “Azerbaycan’ın Askeri Doktrini ve Dış Politika Yansımaları”, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları, Sayı: 9, s. 144.
43 P. Kesamanski, “Economic, Military power, High Combat Morale guarantee of Victories”, Trend News Agency, 23.06.2011, s. 7, 
    http://www.gab-ibn.com/IMG/pdf/Az6-_Economic_Military_power_High_Combat_Morale_guarantee_of_Victories.pdf. (Erişim tarihi: 14 .03. 2012) 
44 Kamer Kasım, “Ermenistan”, Orta Asya ve Kafkasya, Ed: Tayyar Arı, Marmara Kitap Merkezi, Bursa, 2010, 131-154, s. 131. 
45 “Moscow plays both sides on Nagorno – Karabagh”, The International Institute for Strategic Studies, Volume 16, p. 1, September 2010, 
    www.iiss.org/.../getresource.axd?...type... (Erişim tarihi: 14.03.2012) 
46 “Russian Military Deployment”, Military Balance 2011, p. 192. 
47 Hans-Joachim Schmidt, “Military Confidence Building and Arms Control in Unresolved Territorial Conflicts”, Peace Research Institute Frankfurt, 
    No: 89, 2009, p. 11. 
48 Emil Souleimanov, Ondrej Ditrych, “Iran and Azerbaijan: AContested Neighboorhood”, Middle East Policy, Vol. XIV, No. 2, Summer 2007, 
    pp. 101-105. 
49 Nasib L. Nassibli, “Azerbaijan-Iran Relations: Challenges and Prospects (Event Summary)”, Kennedy School of Goverment, Harward University, 
    http://belfercenter.ksg.harvard.edu/publication/12750/azerbaijan_iran relations.html. (Erişim tarihi: 05.02.2012) 
50 Haley Sweetland Edwards, “Iran’s Near Abroad”, Foreign Policy, 20 September 2010, 
    http://www.foreignpolicy.com/articles/2010/09/20/irans_near_abroad?page=full. (Erişim tarihi: 31.10.2011)
51 Efe Çaman “Kafkasya ve Ortaasya’da Türkiye’nin Yeni Bölgesel Politikası: Dış politikanın Yönelim Sorunsalı”, Avrasya Dosyası, 
    Cilt: 12, Sayı: 1, 2006, s. 185-186. 
52 Bülent Aras, Pınar Akpınar, “The Relations Between Turkey and the Caucasus”, Perceptions, Autumn 2011, Volume XVI, Number 3, pp. 53-66. 
53 Sergey Minasyan, Grigor Hakobyan, “Balance of Power in South Caucasus and the Probability of War in Nagorno Karabakh”, Armenian News Network, 
    http://groong.usc.edu/ro/ro-20060411.html. (Erişim tarihi: 15.12.2011)
54 Jon E. Chicky, “The Russian-Georgian War: Political and Military Implications for U.S. Policy”, Central Asia-Caucasus Institute & Silk 
    Road Studies Program, February 2009, p.4. 
    http://www.silkroadstudies.org/new/docs/Silkroadpapers/0902Chicky.pdf. (Erişim tarihi: 02.02.2012) 
55 Inessa Baban & Zaur Shiriyev, The U.S. South Caucasus Strategy and Azerbaijan, Turkish Policy Quarterly, Volume: 9, Number: 2, pp. 99-100. 
56 Fariz Huseynov, Tamerian Vahabov, “Obama’s policy toward the Caucasus and U.S. credibility”, Global Politician, 
     http://www.globalpolitician.com/26432-caucasus-obama. (Erişim tarihi: 12.02.2012) 
57 Haluk Alkan, Azerbaycan Paradoksu, USAK, Ankara, 2010, s. 226. 
58 Kamer Kasım, “ABD’nin Kafkasya Politikası: Enerji, Güvenlik ve Demokratikleştirme Denklemi”, Orta Asya ve Kafkasya Güç Politikası, 
    Ed: M. Turgut Demirtepe, USAK, Ankara, 2008, 119-146, s. 130. “ 
59 Alain Guidetti, “South Caucasus: What Prospects after twenty years of Managed Instability?, Geneva Center for Security Policy, No: 22, 
    October 2011, p. 2. 
60 Esra Hatipoğlu, “Güney Kafkasya’da “Büyük Güçler” Arasındaki Oyun: Bölgesel Örgütler ve Oluşumların Rolü”, Orta Asya & Kafkasya Güç Politikası, 
    Ed: M. Turgut Demirtepe, USAK, Ankara, 2008, 1-29, s. 6. 
61 Hatem Cabbarlı, “Erivan Moskova Askeri Anlaşması ve Gizli Protokol”, Caspian Weekly, 
    http://tr.caspianweekly.org/ana-kategoriler/kafkaslar/3536-erivan-moskova-askeri-anlasmasive-gizli-protokol.html. (Erişim tarihi: 23.10.2011) 
62 Oktay F. Tanrısever, “Rusya-Ermenistan İlişkilerinin Stratejik Boyutu”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Mayıs 2009, Sayı: 13, s. 132.
63 “Moscow plays both sides on Nagorno – Karabagh”, p. 1. 
64 “On the problem of security in trans Caucasian region”, Agency WPS, 
     http://www.gabibn.com/IMG/pdf/05_12_R_11On_the_problem_of_security_in_trans_Caucasian_region.pdf. (Erişim tarihi: 02.12.2011)
65 “War in Karabakh inevitable, Russian expert says”, Newsam, 20 November 2010, 
    http://news.am/eng/news/38756.html. (Erişim tarihi: 15.09.2011) 
66 Özgür Özdamar, “Security and Military Balance in the Black Sea Region”, Southeast European and Black Sea Studies, Vol. 10, No. 
     2, September 2010, 341-359, p. 354.
67 Aleksandra Jarosiewicz, Krzysztof Strachota, “Nagorno-Karabakh-conflict unfreezing”, Center for Eastern Studies, p. 6, 
    http://www.osw.waw.pl/en/publikacje/osw-commentary/2011-10-26/nagornokarabakh-conflict-unfreezing. (Erişim tarihi: 12.01.2012)
68 Vartan Oskanian, “Nagorno-Karabakh: War, Peace, Or BATNA”, Radio Free Europe/RadioLiberty, 
     http://www.rferl.org/content/NagornoKarabakh_War_Peace_ Or_BATNA/1746559.html. (Erişim tarihi: 12.02.2012) 
69 Farid İsmailzade, “The Nagorno Karabakh Conflict: Current Trends and Future Scenarious”, Istituto Affari Internazionali,  Working Paper 11, 29 November 2011, pp.8-9


***

DAĞLIK KARABAĞ SORUNUNUN ORTAYA ÇIKIŞI. BÖLÜM 4

DAĞLIK KARABAĞ SORUNUNUN ORTAYA ÇIKIŞI.  BÖLÜM 4


Dağlık Karabağ, Azerbaycan, Rusya, Ermenistan, Askeri Güç Kullanımı, Ahmet SAPMAZ, Gökhan SARI,


Moskova’nın bir savaş durumunda muhtemel hareket tarzlarının aşağıdaki üç başlıkta ele alınabileceği değerlendirilmektedir: 
- Birinci hareket tarzında, Rusya, Azerbaycan’ın askeri müdahalesine doğrudan siyasi ve askeri açıdan müdahil olmaz ve arabuluculuk rolü üstlenerek yeni bir statüko yaratmaya çalışabilir. 
- İkinci hareket tarzında, Rusya, Azerbaycan’ın askeri müdahalesine siyasi ve askeri olarak karşı çıkabilir. 
- Üçüncü hareket tarzında, Rusya, Azerbaycan’ın askeri müdahalesine siyasi olarak ve kısmen karşı çıkabilir. 

Birinci hareket tarzında; Rusya’nın ayrıcalıklı çıkar alanı ilan ettiği bölgede, Azerbaycan’ın yapacağı muhtemel askeri harekâta siyasi ve askeri açıdan hiçbir müdahalede bulunmaması, günümüze kadarki küresel/bölgesel gelişmelerde dikkate alındığında mümkün görünmemektedir. 
İkinci hareket tarzında; Azerbaycan, Rusya nezdinde herhangi bir girişimde bulunmadan bir askeri harekâta başladığında muhtemelen Rusya’nın siyasi ve askeri müdahalesi ile karşılaşacaktır. Rusya’nın muhtemel askeri müdahalesini Ermenistan ile ikili anlaşmalar çerçevesinde bölgede bulunan askeri güçleri ile gerçekleştirebileceği, zira Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün Rusya’nın 
bu tür askeri müdahalesine uygun bir zemin oluşturmadığı değerlendirilmekte dir. 
Üçüncü hareket tarzında, Azerbaycan’ın askeri bir harekâta başlaması için uluslararası siyasi-askeri ortamı şekillendirmesi, öncelikle de Rusya’nın tarafsızlığını sağlaması gerekmektedir.67  Azerbaycan’ın, Rusya’nın müdahalesini önlemek ve tarafsızlığını sağlamak maksadıyla, Moskova’ya siyasi, askeri veya ekonomik alanda önemli tavizler vermesi sonrasında gerçekleştireceği bir askeri harekâtta ise Kremlin’in Ermenistan’ı yatıştırma amaçlı sadece siyasi tepki göstermesi muhtemel bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Azerbaycan’ın bu noktada verebileceği tavizler; enerji ulaşımı ve üretimi konusunda önemli derecede Rusya’yı muhatap kabul etmesi, Azerbaycan topraklarında Moskova’ya askeri üs vermesi veya Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’ne üye olmak şeklinde olabilir. 
Tüm bunlara karşın geçmişteki bir takım örnekler, Azerbaycan’ın yukarıda belirtilen tavizleri vermesi halinde dahi Rusya’nın tarafsızlığını sağlayamayacağı na işaret etmektedir. Örneğin, Tiflis yönetimi ayrılıkçı bölgelere karşı 1990’ların başında giriştiği askeri harekâtta başarısız olmuş, Moskova’nın arabuluculuğu ile ateşkes sağlanmış, Rusya’nın da dâhil olduğu barış güçleri bölgede görev yapmaya başlamış ve Tiflis BDT’ye üye olmayı kabul etmiştir. Tüm bunlara karşın Tiflis yönetimi sorunun kendi lehine çözümlenmesi için Moskova’nın 
desteğini alamadığı gibi, 2008 yılında Rusya ile savaşmak zorunda kalmış ve sonrasında ayrılıkçı bölgelerin bağımsızlıkları Moskova tarafından tanınmıştır. Yine Azerbaycan’da Elçibey’in iktidardan uzaklaştırılması, Bakü’nün BDT’ye üye olması, Gebele Radar üssünü Rusya’ya kiralaması ve Moskova ile geliştirilen enerji alanındaki işbirliği, Dağlık Karabağ sorununda Moskova’nın tutumunda bir değişiklik yaratmamıştır. Dolayısıyla mevcut durumda Azerbaycan’ın verebileceği hiçbir taviz, Rusya’nın sorunun çözümünde radikal bir değişikliğe giderek Azerbaycan’ı desteklemesine yol açmayacaktır. 
Bu durumun gerçekleşmesi için küresel ve bölgesel düzeyde Rusya’nın bölgeye bakışını ve çıkarlarını yeniden değerlendirmesini gerektirecek gelişmelerin ortaya çıkması gerekmektedir. 
Tüm bunların yanında, Rusya muhtemel bir askeri harekât gerçekleştiren Azerbaycan’a müdahale ederken, Gürcistan’daki kadar hareket serbestîsine sahip olamayacaktır. Zira soğuk savaş sonrası Gürcistan üzerindeki etkinlik ve nüfuzunu kaybeden Rusya, bir de Azerbaycan’ı kaybetmeyi göze alamayacaktır. Diğer bir ifadeyle Rusya’nın Azerbaycan aleyhine izleyeceği politikalar, Azerbaycan’ı Batı’ya daha fazla yakınlaştıracaktır. Vurgulanması gereken diğer bir nokta ise Azerbaycan’ın Gürcistan gibi tamamen Batı eksenli bir politika izlememesi ve Rusya’yı gözardı etmemesidir. Ayrıca, Azerbaycan’ın istikrarsız bir devlete dönüşmesi, sadece Güney Kafkasya’yı değil, tüm çevre bölgeleri olumsuz olarak etkileyerek kontrol edilemez kaotik bir ortamın ortaya çıkmasına neden olabilir. 

Azerbaycan’ın muhtemel bir askeri harekâta, Türkiye’nin görüşünü almadan başlaması mümkün görünmemektedir. Zira Azerbaycan’ın tek ve en önemli müttefiki Türkiye ile olan ekonomik, siyasi, askeri ilişkileri ve Ankara’nın göstereceği muhtemel tepki Moskova’nın hamlelerinde göz önünde bulundurması gereken önemli bir faktördür. Rusya’nın Ermenistan’ı destekler tarzda aktif bir şekilde askeri müdahalede bulunması, Türkiye’yi zor bir karar verme durumunda bırakacaktır. 

Bir NATO üyesi olan Türkiye, katılacağı aktif bir askeri harekâtın kazanç ve kayıplarını iyi tahlil etmek durumunda kalacaktır. Ermenistan’da bulunan Rus askeri üsleri, Erivan’ın Kolektif Güvenlik Örgütü Anlaşmasına üye olması ve Rusya ile başta enerji olmak üzere ekonomik açıdan süren karşılıklı bağımlılıklar, Ankara’nın kararı üzerinde etki edecek önemli faktörler olacaktır. 

4. Sonuç 

Dağlık Karabağ sorununa yakın bir gelecekte diplomatik açıdan barışçı bir çözüm bulunması mümkün görünmemektedir. Azerbaycan ve Ermenistan’ın sorunun çözümüne yönelik perspektiflerinde ortak bir nokta bulunmamaktadır. Uzun yıllardır barış görüşmelerinin en önemli dayanağı olan Minsk Grubu’nun işlevsizliği ise bugün bir gerçekliktir. Minsk Grubu’nun eş başkanlarının Ermeni yanlısı Fransa ve her alanda jeopolitik rekabet halinde olan ABD ve Rusya olması, bu grubun Azerbaycan açısından istenen sonucu üretemeyeceğine işaret etmektedir. 
Mevcut statükodan rahatsız olan Bakü, özellikle son beş yıldır sorunun askeri çözümüne vurgu yapmaktadır. Azerbaycan’ın savunma bütçesinin Ermenistan karşısında asimetrik olarak artması, Azeri siyasi ve askeri liderlerin askeri çözüme başvurulabileceği yönündeki sık sık Lahüıtmadı açıtmata. ateşkes hattında yoğun bir şekilde yaşanan ihlaller, iki taraf arasında bir savaş çıkma ihtimalini sürekli gündemde tutmaktadır. Belki de bunlardan daha önemlisi, Azerbaycan elde ettiği petrol ve doğal gaz geliri ile gün geçtikçe siyasi, ekonomik ve askeri alanda Ermenistan karşısında üstünlük elde etmekte ve iki devlet arasındaki güç dengesi değişmektedir. 

Aliyev için önümüzdeki dönemde Dağlık Karabağ sorununun çözümüne yönelik üç seçenek mevcuttur. Birincisi, statükoyu sürdürmek ki, bu şu an Azerbaycan’ın istemediği bir durumdur. İkincisi, bugüne kadar sonuç üretmeyen soruna barışçı bir uzlaşı ile çözüm bulmayı amaçlayan diplomatik görüşmelerdir.68 
Bu seçenekte gün geçtikçe Bakü yönetiminin daha az güvenilir bulduğu bir yoldur. 
Ancak askeri bir harekât başlayıncaya kadar uluslararası siyasi ve askeri durumu şekillendirmek maksadıyla günümüzde bu seçenek izlenmektedir. 
Son seçenek ise işgal altındaki toprakların kesin sonuçlu planlı bir askeri harekât ile geri alınmasıdır.69 


***

DAĞLIK KARABAĞ SORUNUNUN ORTAYA ÇIKIŞI. BÖLÜM 3

DAĞLIK KARABAĞ SORUNUNUN ORTAYA ÇIKIŞI.  BÖLÜM 3



Dağlık Karabağ, Azerbaycan, Rusya, Ermenistan, Askeri Güç Kullanımı, Ahmet SAPMAZ, Gökhan SARI,


    2010 yılında, ateşkes hattında yaşanan ihlaller sonucunda iki taraftan toplam 20 asker hayatını kaybetmiştir. Bu rakam 2009’da 19’dur. 
Herhangi bir ateşkes ihlalinin kontrolden çıkarak, büyük ölçekli bir savaşa neden olabilme ihtimali mevcut bulunmaktadır. 
Günümüze kadar sayısız ateşkes ihlali yaşanmış olmasına rağmen bunların büyük ölçekli bir savaşa dönüşmemesi, Bakü ve Erivan yönetimlerinin askeri güçlerini etkin bir şekilde kontrol edebilmelerinden kaynaklanmaktadır.36 

Azerbaycan devletinin en üst siyasi-askeri yönetim kademelerinde işgal altındaki bölgelere yönelik kuvvet kullanımı ciddi olarak tartışılıp masaya yatırılan bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.37 
Günümüzde kuvvet kullanmanın mevcut uluslararası hukuk düzeni içinde tek meşru şekli, meşru müdafaadır. Zira Shafa Qasimova’ya göre, Dağlık Karabağ’daki Ermeni işgaline yönelik Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun almış olduğu dört karar, işgali ortadan kaldıracak bir etki yaratmadığı ve uzun süredir sürdürülen tüm diplomatik çözüm yolları sonuçsuz kaldığı için Azerbaycan meşru müdafaa hakkını uluslararası hukuka uygun olarak kullanabilir.38 
Mevcut statükonun devamından Azerbaycan rahatsız olduğundan dolayı Bakü’nün işgal altındaki topraklarına yönelik askeri harekât gerçekleştirme olasılığı daha yüksektir. Azerbaycan’ın muhtemel bir askeri harekâtta başarıya ulaşabilme kapasitesi konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Bir kısım görüşe göre, Azerbaycan ordusu işgal altındaki topraklarını ele geçirebilecek kadar geniş çaplı bir askeri operasyonu gerçekleştirebilecek yeteneğe sahip değildir.39 
Bu görüşe sahip olanlar Dağlık Karabağ sorununun çözümünde Bakü’nün silah kullanmasının bazı sakıncaları bulunduğunu ifade etmektedirler. 

Bunlar aşağıdaki şekilde sıralanabilir: 
- Muhtemel bir savaş Bakü’nün çok değer verdiği enerji boru hatları altyapısına zarar verebilir..40 
- Çıkabilecek bir savaş ile Azerbaycan’ın uluslararası alandaki barış yanlısı tutumu bozulabilir ve dünya enerji piyasasındaki konumu olumsuz etkilenebilir. 
- Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, savaşta muzaffer olamaz ise iktidarını kaybedebilir. 
- Azerbaycan içlerine kayan bir savaş, çok sayıda insanın hayatına mal olabilir, yeni toprak kayıplarına yol açabilir.41 

Karşıt bir görüşe göre ise Azerbaycan ekonomisi ve askeri gücü, Ermenistan ile kıyas edilemeyecek bir üstünlüğe sahiptir. Muhtemel bir Azerbaycan-Ermenistan savaşında, Ermeni kuvvetleri işgal altındaki Azerbaycan topraklarından atılabilir.42 Azerbaycan ordusunun tüm bileşenleri kendi bölgesinde etkili ve etkin bir güç haline dönüşmüştür. Gün geçtikçe gelişen ekonomi, paralelinde güçlenen silahlı kuvvetler ve moral değerler, zaferin garantisidir.43 
Bölgede ortaya çıkacak bir savaşın bir önceki savaşa göre daha tehlikeli olacağı ve büyük zararlar doğuracağı kesindir. Çünkü her iki taraf da geçmişe nazaran büyük ölçüde silahlanmışlardır ve muhtemel savaş koşullarına yönelik ordularını eğitmektedirler. 

b. Dağlık Karabağ Sorununu Etkileyen Bölgesel Dinamikler: 

(1) Ermenistan: 
29740 km2 yüzölçümüne ve 3.27 milyon nüfusa sahip bir ülkedir. Ekonomik açıdan zayıf, göç veren, her alanda Rusya’ya bağımlı olan ve bölgede gerçekleştirilen uluslararası projelerden izole edilmiş bir devlet konumundadır. Bağımsızlığı öncesinde başlayan Dağlık Karabağ sorunu, bağımsızlık sonrası da ülkenin iç ve dış politikasını etkileyen en önemli unsur olmaya devam etmekte dir.44 Bu konuda iç ve dış politikayı etkileme gücünde olan diyasporanın önemli bir yeri vardır. Ayrıca Dağlık Karabağ sorununda Erivan, taviz vermez bir politika izlemektedir. 
Ermenistan, SSCB’nin dağılması sonrasında, yerini alan Rusya Federasyonu ile siyasi ve askeri ilişkilerini sıkı bir şekilde sürdürmeye devam etmektedir. Bölgede Kolektif Güvenlik Örgütü Anlaşmasına dâhil olmak suretiyle, uluslararası bir güvenlik örgütüne üye olan tek ülke Ermenistan’dır.45 
Rusya ile Ermenistan arasında imzalanan ikili anlaşma ile 3200 Rus askeri, 74 tank, 330 zırhlı muharebe aracı, 14 zırhlı personel taşıyıcı, 18 Mig-29 savaş uçağı ve iki S-300 V (SA-12 A Gladiator) bataryası Erivan’a 125 kilometre mesafede bulunan Gümrü’de konuşlanmış durumdadır.46 
Ermenistan’ın Türkiye sınırı Rus askeri birlikleri tarafından korunmakta, bu durum Ermenistan’ın Türkiye’den güvenlik tehdidi algılamasını hafifletmekte ve askeri anlamda Azerbaycan üzerine yoğunlaşabilmektedir.47 

(2) İran: 

Güney Kafkasya bölgesine ilgi göstermesinin ana nedeni, komşusu Azerbaycan’dır. Azerbaycan ile Rusya arasında 1828 tarihinde imzalanan Türkmençay Anlaşması sonrasında Kuzey Azerbaycan, Rus Çarlığı; Güney Azerbaycan ise İran devleti egemenliği altına girmiştir. 
Azerbaycan’da günümüzde 9 milyonu aşkın Azerbaycan Türk’ü yaşarken, İran’da 30 milyon Azerbaycan Türk’ü yaşamaktadır.48 İran, bağımsızlığını elde etmesi sonrası Azerbaycan’a karşı sürekli çift yönlü bir politika izlemiştir. Bunlardan ilki, Azerbaycan’ın siyasi, askeri ve ekonomik açıdan güçlü bir ülke konumuna gelmesini engellemektir. Çünkü Tahran yönetimi, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’ın işgali sorunu başta olmak üzere mevcut problemlerini çözmesi halinde Bakü’nün, Güney Azerbaycan’a ilgi göstermeye başlayacağından ve “Birleşik Azerbaycan”, hedefine yönelebileceğinden endişe etmektedir.49 Bu nedenle bir İslam Cumhuriyeti olan İran, Müslüman ve Şii Azerbaycan ile Hristiyan Ermenistan arasında, Ermenistan’ı desteklemeyi tercih etmektedir. Diğer yandan bünyesinde bulunan, Azerbaycan Türkleri arasında milliyetçiliğin 
gelişmesini önlemek maksadıyla, Azerbaycan’ın çok kötü bir duruma düşmesini de istememektedir.50 Kısacası İran, Azerbaycan’ın mevcut sorunları ile yaşamasından, yani statükonun devamından yanadır. 

İran’ın Azerbaycan’a yönelik politikasının diğer bir boyutunu ise Tahran’ın Batı ve İsrail ile olan sıkıntılı ilişkileri oluşturmaktadır. 

İran kendisine yönelik muhtemel bir askeri harekâtta veya kendini çevreleme stratejisinin bir parçası olarak, Azerbaycan’da Batının askeri varlığını görmek istememektedir. Son dönemde İran-Azerbaycan ilişkileri, Azerbaycan’ın İsrail ile sürdürdüğü askeri ve siyasi odaklı sıkı ilişkiler nedeniyle bir hayli gergindir. 

(3) Türkiye: 

Soğuk Savaşın bitmesiyle kendisi açısından mevcut güvenlik sorunlarının ortadan kalkacağını düşünürken, ortaya çıkan güç boşlukları, çevresinde yeni ve önemli güvenlik sorunlarını beraberinde getirmiştir.51 Güvenlik sorunlarının yoğunlaştığı bölgelerden biri de Güney Kafkasya’dır. Türkiye açısından Azerbaycan; tarihi, kültürel, jeopolitik ve jeoekonomik nedenlerle önemlidir. Ermenistan’ın bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden biri olmasına rağmen Türkiye, Ermenistan’ın Türkiye topraklarına yönelik talepleri nedeniyle diplomatik ilişkisini kesmiş, Dağlık Karabağ işgali nedeniyle de 1993 yılından itibaren bu ülkeyle olan sınırını kapatmıştır. 2009 yılından itibaren Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik çabalar ise özellikle Ermenistan içinde yaşanan politik sebeplerle arzu edildiği şekilde sonuçlandırılamamıştır. 

1990’lı yıllar boyunca bölgedeki güç boşluğunu doldurmak için uğraş veren Türkiye, ekonomik ve iç politik nedenlerden ötürü başarılı olamamış ve 
nihayetinde bu boşluk Rusya tarafından doldurulmuştur. 

2000’li yıllarda Türkiye’nin Güney Kafkasya politikası; iş birliği, karşılıklı bağımlılık, barış ve istikrar üzerine inşa edilmiştir. Bu çerçevede başta enerji olmak üzere, ekonomik alanda Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı ve Bakü-Tiflis-Erzurum doğal gaz boru hattı gibi büyük projeler hayata geçirilmiştir. Türkiye, Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesi için Dağlık Karabağ sorununun çözümünü şart koşmuştur. Türkiye Dağlık Karabağ sorununa uluslararası hukuk çerçevesinde Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü gözetilerek, görüşmeler vasıtasıyla çözüm bulunmasından yanadır.52 Diğer taraftan Türkiye, Azerbaycan ordusunun güçlendirilmesi hususunda büyük çaba harcamıştır.53 

c. Küresel Güçlerin Muhtemel Refleksleri: 

(1) ABD: 
Günümüzde bölgede Rusya’ya karşı politika geliştirebilecek en önemli aktördür. ABD, bölgeye enerji ve jeopolitik gerekçelerle ilgi duymaktadır. 
Vaşington bölgede özellikle Gürcistan odaklı bir politika izlemiştir. 
Rusya’nın Gürcistan’a yaptığı askeri müdahaleden en çok etkilenen ülke ABD olmuştur. Bölgedeki en önemli müttefiki Tiflis’e karşı Rusya’nın müdahalesine engel olamadığı için en azından büyük prestij kaybına uğramıştır. Bu savaşla Rusya; ABD’ye, Gürcistan da dâhil olmak üzere Vaşington’un Avrasya’daki çıkarlarına istediği zaman fazla bir maliyete de katlanmadan müdahale edebileceğinin mesajını vermiştir.54 
ABD son dönemde ilgisini Gürcistan-Azerbaycan ikilisinden, Türkiye-Ermenistan ikilisine kaydırmıştır. ABD, Dağlık Karabağ sorunu nedeniyle kopan Türkiye-Ermenistan ilişkilerini yeniden tesis etmek istemiştir. Aynı zamanda ABD yönetimi, uzun bir süre Azerbaycan’a büyükelçi atamamıştır. Bu durum, Bakü tarafından Vashington’un ikili ilişkilere gösterdiği ilgisizliğin bir göstergesi olarak algılanmıştır. 55 Daha da önemlisi, Obama yönetimi Dağlık Karabağ politikasını Rusya’ya karşı uygulamakta olduğu “ilişkileri yeniden 
başlatma ve yumuşatma” politikası çerçevesinde ele almakta ve göreceli olarak pasif bir tutum sergilemektedir.56 
Minsk Grubu eş başkanlarından biri olan ABD, özelikle Kongre’de güçlü bir etkiye sahip olan Ermeni lobisinin etkisiyle Azerbaycan’ın taleplerine ve çıkarlarına yönelik gerekli hassasiyeti göstermemektedir.57 
Bu durumun en bariz örneği ABD Kongresinin 1992 yılında SSCB’nin yıkılması sonrası bağımsızlıklarını yeni kazanan devletleri desteklemek için çıkardığı “Özgürlükleri Destekleme Yasası”nda görülmüştür. ABD Kongresi, söz konusu yasaya eklenen 907 sayılı madde ile Azerbaycan’a yapılacak yardımı engellemiş ve buna neden olarak da Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ ve Ermenistan’a karşı 
gerçekleştirdiği “saldırıları” göstermiştir.58 

(2) Rusya: 
Hem Azerbaycan hem de Ermenistan’ın Dağlık Karabağ sorununun çözümüne yönelik politikalarında dikkate almak zorunda olduğu bir devlettir. Günümüzde, bölgede en etkili aktör Rusya’dır. Moskova’nın soğuk savaş sonrası Güney Kafkasya politikası genel olarak Ermenistan ve Gürcistan odaklıdır. Bu politika Ermenistan ile çok yönlü ittifak, Gürcistan ile ise çatışmacı bir ilişki biçimi şeklinde tanımlanabilir.59 Rusya’nın Güney Kafkasya’daki rolü ve etkinliği iki temel varsayım ile özetlenebilir. Öncelikle Rusya, Güney Kafkasya’da sahip olduğu nüfuzunu sürdürmek istemektedir. 

İkinci olarak, tüm bölge devletlerine nüfuz edebileceği ve bu devletlerin Batının siyasi-askeri yapılanmalarına kaymalarını önleyebilecek bir ortam yaratarak, etki alanını korumak istemektedir.60 
Rusya ile Ermenistan ilişkileri karşılıklıdan ziyade Ermenistan’ın Rusya’ya bağımlılığı şeklinde sürmektedir. Bölgede dışlanan Ermenistan, zafiyetini giderebilmek için giderek daha fazla Rusya’ya bağımlı hale gelmektedir. Buna örnek olması açısından, 1995’te imzalanan ve Rusya’ya Ermenistan’da 2020 yılına kadar askeri üs bulundurma izni veren anlaşma, 2010 yılında gerçekleştirilen diğer bir anlaşma ile 2044 yılına kadar uzatılmıştır..61 Her şeye rağmen, Moskova-Erivan arasındaki ilişkilerin her iki ülkenin de çıkarlarına hizmet ettiği göz ardı edilmemelidir.62 
Rusya-Azerbaycan ilişkilerine bakıldığında, son dönemde, Moskova’nın Bakü ile olan ilişkilerine daha fazla önem vermeye başladığı görülmektedir. Karşılıklı üst düzey ziyaretlerin yanı sıra, özellikle petrol ve doğal gaz alanındaki işbirliği, Rusya’nın Azerbaycan’a iki adet S-300 bataryası satması, iki ülke ilişkilerinde yeni bir döneme mi girildi sorusunu akla getirmektedir. Rusya’nın Güney Kafkasya’da Azerbaycan ve Ermenistan’a karşı son dönemde izlediği çift yönlü ve göreli dengeli politika; Dağlık Karabağ sorunu nedeniyle taraflar arasında yeni bir çatışma çıkmasını önlemek, Moskova’nın bölgedeki etkinliğini sürdürmek ve aynı zamanda silah satışından elde ettiği gelirini artırmak amaçlarını gütmektedir.63 
Rusya, hem Azerbaycan hem de Ermenistan üzerindeki etkinliğini sürdürmek için sorunu istismar etmekte ve sorunun çözümü yerine devamını amaçlayan bir politika izlemektedir. Moskova soruna, taraflar haricinde dış güçlerin müdahalesine karşı çıkmakta, sorunun çözümünde asıl aktörlerin, Azerbaycan ve Ermenistan olduğunu vurgulamaktadır.64 
Rusya, Ağustos 2008 savaşından sonra Dağlık Karabağ konusunda, Minsk Grubu ile çalışmak istememekte ve sorunun çözümünü kendi başına üstlenmeye çalışmaktadır. Medvedev, Eylül 2008’de Güney Kafkasya’nın Moskova açısından ayrıcalıklı bölge olduğunu yinelemiştir. Bu beyanın hemen ardından, Azerbaycan ve Ermenistan Cumhurbaşkanları Medvedev’in ev sahipliğinde Moskova Bildirisini 
yayımlamışlardır. Soruna barışçı çözüm için uluslararası hukuk ve garantilerin temel alınmasını vurgulayan bildiri, 1994’ten beri iki tarafın imzaladığı ilk belge olması dolayısıyla büyük önem taşımakta ve geçen zaman içerisinde Rusya’nın sorun üzerindeki etkinliğini halen devam ettirdiğini ortaya koymaktadır. 
Kimi analistlere göre Azerbaycan işgal altındaki topraklara yönelik bir askeri harekâttan üçüncü tarafların yani Rusya’nın müdahalesinden çekindiği için sakınmaktadır.65 

Bu noktada, Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarını yeniden kazanmak için Ermenistan’a karşı girişeceği muhtemel bir askeri harekâtta, sonucun belirlenmesine en büyük etkiyi yapacağı düşünülen Rusya’nın muhtemel reflekslerinin ele alınması bir zorunluluk teşkil etmektedir. 
Zira Dağlık Karabağ’ın Ermenistan tarafından işgalinde büyük etkisi olan Rusya’nın, sorunun çözümünde de büyük etkisi olacağı açıktır. Moskova, kendi çıkarları aleyhinde bölgede statükonun bozulmasına izin vermeyecektir.66 

***