DAĞLIK KARABAĞ SORUNUNUN ORTAYA ÇIKIŞI. BÖLÜM 4
Dağlık Karabağ, Azerbaycan, Rusya, Ermenistan, Askeri Güç Kullanımı, Ahmet SAPMAZ, Gökhan SARI,
Moskova’nın bir savaş durumunda muhtemel hareket tarzlarının aşağıdaki üç başlıkta ele alınabileceği değerlendirilmektedir:
- Birinci hareket tarzında, Rusya, Azerbaycan’ın askeri müdahalesine doğrudan siyasi ve askeri açıdan müdahil olmaz ve arabuluculuk rolü üstlenerek yeni bir statüko yaratmaya çalışabilir.
- İkinci hareket tarzında, Rusya, Azerbaycan’ın askeri müdahalesine siyasi ve askeri olarak karşı çıkabilir.
- Üçüncü hareket tarzında, Rusya, Azerbaycan’ın askeri müdahalesine siyasi olarak ve kısmen karşı çıkabilir.
Birinci hareket tarzında; Rusya’nın ayrıcalıklı çıkar alanı ilan ettiği bölgede, Azerbaycan’ın yapacağı muhtemel askeri harekâta siyasi ve askeri açıdan hiçbir müdahalede bulunmaması, günümüze kadarki küresel/bölgesel gelişmelerde dikkate alındığında mümkün görünmemektedir.
İkinci hareket tarzında; Azerbaycan, Rusya nezdinde herhangi bir girişimde bulunmadan bir askeri harekâta başladığında muhtemelen Rusya’nın siyasi ve askeri müdahalesi ile karşılaşacaktır. Rusya’nın muhtemel askeri müdahalesini Ermenistan ile ikili anlaşmalar çerçevesinde bölgede bulunan askeri güçleri ile gerçekleştirebileceği, zira Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün Rusya’nın
bu tür askeri müdahalesine uygun bir zemin oluşturmadığı değerlendirilmekte dir.
Üçüncü hareket tarzında, Azerbaycan’ın askeri bir harekâta başlaması için uluslararası siyasi-askeri ortamı şekillendirmesi, öncelikle de Rusya’nın tarafsızlığını sağlaması gerekmektedir.67 Azerbaycan’ın, Rusya’nın müdahalesini önlemek ve tarafsızlığını sağlamak maksadıyla, Moskova’ya siyasi, askeri veya ekonomik alanda önemli tavizler vermesi sonrasında gerçekleştireceği bir askeri harekâtta ise Kremlin’in Ermenistan’ı yatıştırma amaçlı sadece siyasi tepki göstermesi muhtemel bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Azerbaycan’ın bu noktada verebileceği tavizler; enerji ulaşımı ve üretimi konusunda önemli derecede Rusya’yı muhatap kabul etmesi, Azerbaycan topraklarında Moskova’ya askeri üs vermesi veya Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’ne üye olmak şeklinde olabilir.
Tüm bunlara karşın geçmişteki bir takım örnekler, Azerbaycan’ın yukarıda belirtilen tavizleri vermesi halinde dahi Rusya’nın tarafsızlığını sağlayamayacağı na işaret etmektedir. Örneğin, Tiflis yönetimi ayrılıkçı bölgelere karşı 1990’ların başında giriştiği askeri harekâtta başarısız olmuş, Moskova’nın arabuluculuğu ile ateşkes sağlanmış, Rusya’nın da dâhil olduğu barış güçleri bölgede görev yapmaya başlamış ve Tiflis BDT’ye üye olmayı kabul etmiştir. Tüm bunlara karşın Tiflis yönetimi sorunun kendi lehine çözümlenmesi için Moskova’nın
desteğini alamadığı gibi, 2008 yılında Rusya ile savaşmak zorunda kalmış ve sonrasında ayrılıkçı bölgelerin bağımsızlıkları Moskova tarafından tanınmıştır. Yine Azerbaycan’da Elçibey’in iktidardan uzaklaştırılması, Bakü’nün BDT’ye üye olması, Gebele Radar üssünü Rusya’ya kiralaması ve Moskova ile geliştirilen enerji alanındaki işbirliği, Dağlık Karabağ sorununda Moskova’nın tutumunda bir değişiklik yaratmamıştır. Dolayısıyla mevcut durumda Azerbaycan’ın verebileceği hiçbir taviz, Rusya’nın sorunun çözümünde radikal bir değişikliğe giderek Azerbaycan’ı desteklemesine yol açmayacaktır.
Bu durumun gerçekleşmesi için küresel ve bölgesel düzeyde Rusya’nın bölgeye bakışını ve çıkarlarını yeniden değerlendirmesini gerektirecek gelişmelerin ortaya çıkması gerekmektedir.
Tüm bunların yanında, Rusya muhtemel bir askeri harekât gerçekleştiren Azerbaycan’a müdahale ederken, Gürcistan’daki kadar hareket serbestîsine sahip olamayacaktır. Zira soğuk savaş sonrası Gürcistan üzerindeki etkinlik ve nüfuzunu kaybeden Rusya, bir de Azerbaycan’ı kaybetmeyi göze alamayacaktır. Diğer bir ifadeyle Rusya’nın Azerbaycan aleyhine izleyeceği politikalar, Azerbaycan’ı Batı’ya daha fazla yakınlaştıracaktır. Vurgulanması gereken diğer bir nokta ise Azerbaycan’ın Gürcistan gibi tamamen Batı eksenli bir politika izlememesi ve Rusya’yı gözardı etmemesidir. Ayrıca, Azerbaycan’ın istikrarsız bir devlete dönüşmesi, sadece Güney Kafkasya’yı değil, tüm çevre bölgeleri olumsuz olarak etkileyerek kontrol edilemez kaotik bir ortamın ortaya çıkmasına neden olabilir.
Moskova’nın bir savaş durumunda muhtemel hareket tarzlarının aşağıdaki üç başlıkta ele alınabileceği değerlendirilmektedir:
- Birinci hareket tarzında, Rusya, Azerbaycan’ın askeri müdahalesine doğrudan siyasi ve askeri açıdan müdahil olmaz ve arabuluculuk rolü üstlenerek yeni bir statüko yaratmaya çalışabilir.
- İkinci hareket tarzında, Rusya, Azerbaycan’ın askeri müdahalesine siyasi ve askeri olarak karşı çıkabilir.
- Üçüncü hareket tarzında, Rusya, Azerbaycan’ın askeri müdahalesine siyasi olarak ve kısmen karşı çıkabilir.
Birinci hareket tarzında; Rusya’nın ayrıcalıklı çıkar alanı ilan ettiği bölgede, Azerbaycan’ın yapacağı muhtemel askeri harekâta siyasi ve askeri açıdan hiçbir müdahalede bulunmaması, günümüze kadarki küresel/bölgesel gelişmelerde dikkate alındığında mümkün görünmemektedir.
İkinci hareket tarzında; Azerbaycan, Rusya nezdinde herhangi bir girişimde bulunmadan bir askeri harekâta başladığında muhtemelen Rusya’nın siyasi ve askeri müdahalesi ile karşılaşacaktır. Rusya’nın muhtemel askeri müdahalesini Ermenistan ile ikili anlaşmalar çerçevesinde bölgede bulunan askeri güçleri ile gerçekleştirebileceği, zira Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün Rusya’nın
bu tür askeri müdahalesine uygun bir zemin oluşturmadığı değerlendirilmekte dir.
Üçüncü hareket tarzında, Azerbaycan’ın askeri bir harekâta başlaması için uluslararası siyasi-askeri ortamı şekillendirmesi, öncelikle de Rusya’nın tarafsızlığını sağlaması gerekmektedir.67 Azerbaycan’ın, Rusya’nın müdahalesini önlemek ve tarafsızlığını sağlamak maksadıyla, Moskova’ya siyasi, askeri veya ekonomik alanda önemli tavizler vermesi sonrasında gerçekleştireceği bir askeri harekâtta ise Kremlin’in Ermenistan’ı yatıştırma amaçlı sadece siyasi tepki göstermesi muhtemel bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Azerbaycan’ın bu noktada verebileceği tavizler; enerji ulaşımı ve üretimi konusunda önemli derecede Rusya’yı muhatap kabul etmesi, Azerbaycan topraklarında Moskova’ya askeri üs vermesi veya Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’ne üye olmak şeklinde olabilir.
Tüm bunlara karşın geçmişteki bir takım örnekler, Azerbaycan’ın yukarıda belirtilen tavizleri vermesi halinde dahi Rusya’nın tarafsızlığını sağlayamayacağı na işaret etmektedir. Örneğin, Tiflis yönetimi ayrılıkçı bölgelere karşı 1990’ların başında giriştiği askeri harekâtta başarısız olmuş, Moskova’nın arabuluculuğu ile ateşkes sağlanmış, Rusya’nın da dâhil olduğu barış güçleri bölgede görev yapmaya başlamış ve Tiflis BDT’ye üye olmayı kabul etmiştir. Tüm bunlara karşın Tiflis yönetimi sorunun kendi lehine çözümlenmesi için Moskova’nın
desteğini alamadığı gibi, 2008 yılında Rusya ile savaşmak zorunda kalmış ve sonrasında ayrılıkçı bölgelerin bağımsızlıkları Moskova tarafından tanınmıştır. Yine Azerbaycan’da Elçibey’in iktidardan uzaklaştırılması, Bakü’nün BDT’ye üye olması, Gebele Radar üssünü Rusya’ya kiralaması ve Moskova ile geliştirilen enerji alanındaki işbirliği, Dağlık Karabağ sorununda Moskova’nın tutumunda bir değişiklik yaratmamıştır. Dolayısıyla mevcut durumda Azerbaycan’ın verebileceği hiçbir taviz, Rusya’nın sorunun çözümünde radikal bir değişikliğe giderek Azerbaycan’ı desteklemesine yol açmayacaktır.
Bu durumun gerçekleşmesi için küresel ve bölgesel düzeyde Rusya’nın bölgeye bakışını ve çıkarlarını yeniden değerlendirmesini gerektirecek gelişmelerin ortaya çıkması gerekmektedir.
Tüm bunların yanında, Rusya muhtemel bir askeri harekât gerçekleştiren Azerbaycan’a müdahale ederken, Gürcistan’daki kadar hareket serbestîsine sahip olamayacaktır. Zira soğuk savaş sonrası Gürcistan üzerindeki etkinlik ve nüfuzunu kaybeden Rusya, bir de Azerbaycan’ı kaybetmeyi göze alamayacaktır. Diğer bir ifadeyle Rusya’nın Azerbaycan aleyhine izleyeceği politikalar, Azerbaycan’ı Batı’ya daha fazla yakınlaştıracaktır. Vurgulanması gereken diğer bir nokta ise Azerbaycan’ın Gürcistan gibi tamamen Batı eksenli bir politika izlememesi ve Rusya’yı gözardı etmemesidir. Ayrıca, Azerbaycan’ın istikrarsız bir devlete dönüşmesi, sadece Güney Kafkasya’yı değil, tüm çevre bölgeleri olumsuz olarak etkileyerek kontrol edilemez kaotik bir ortamın ortaya çıkmasına neden olabilir.
Azerbaycan’ın muhtemel bir askeri harekâta, Türkiye’nin görüşünü almadan başlaması mümkün görünmemektedir. Zira Azerbaycan’ın tek ve en önemli müttefiki Türkiye ile olan ekonomik, siyasi, askeri ilişkileri ve Ankara’nın göstereceği muhtemel tepki Moskova’nın hamlelerinde göz önünde bulundurması gereken önemli bir faktördür. Rusya’nın Ermenistan’ı destekler tarzda aktif bir şekilde askeri müdahalede bulunması, Türkiye’yi zor bir karar verme durumunda bırakacaktır.
Bir NATO üyesi olan Türkiye, katılacağı aktif bir askeri harekâtın kazanç ve kayıplarını iyi tahlil etmek durumunda kalacaktır. Ermenistan’da bulunan Rus askeri üsleri, Erivan’ın Kolektif Güvenlik Örgütü Anlaşmasına üye olması ve Rusya ile başta enerji olmak üzere ekonomik açıdan süren karşılıklı bağımlılıklar, Ankara’nın kararı üzerinde etki edecek önemli faktörler olacaktır.
4. Sonuç
Dağlık Karabağ sorununa yakın bir gelecekte diplomatik açıdan barışçı bir çözüm bulunması mümkün görünmemektedir. Azerbaycan ve Ermenistan’ın sorunun çözümüne yönelik perspektiflerinde ortak bir nokta bulunmamaktadır. Uzun yıllardır barış görüşmelerinin en önemli dayanağı olan Minsk Grubu’nun işlevsizliği ise bugün bir gerçekliktir. Minsk Grubu’nun eş başkanlarının Ermeni yanlısı Fransa ve her alanda jeopolitik rekabet halinde olan ABD ve Rusya olması, bu grubun Azerbaycan açısından istenen sonucu üretemeyeceğine işaret etmektedir.
Mevcut statükodan rahatsız olan Bakü, özellikle son beş yıldır sorunun askeri çözümüne vurgu yapmaktadır. Azerbaycan’ın savunma bütçesinin Ermenistan karşısında asimetrik olarak artması, Azeri siyasi ve askeri liderlerin askeri çözüme başvurulabileceği yönündeki sık sık Lahüıtmadı açıtmata. ateşkes hattında yoğun bir şekilde yaşanan ihlaller, iki taraf arasında bir savaş çıkma ihtimalini sürekli gündemde tutmaktadır. Belki de bunlardan daha önemlisi, Azerbaycan elde ettiği petrol ve doğal gaz geliri ile gün geçtikçe siyasi, ekonomik ve askeri alanda Ermenistan karşısında üstünlük elde etmekte ve iki devlet arasındaki güç dengesi değişmektedir.
Aliyev için önümüzdeki dönemde Dağlık Karabağ sorununun çözümüne yönelik üç seçenek mevcuttur. Birincisi, statükoyu sürdürmek ki, bu şu an Azerbaycan’ın istemediği bir durumdur. İkincisi, bugüne kadar sonuç üretmeyen soruna barışçı bir uzlaşı ile çözüm bulmayı amaçlayan diplomatik görüşmelerdir.68
Bu seçenekte gün geçtikçe Bakü yönetiminin daha az güvenilir bulduğu bir yoldur.
Ancak askeri bir harekât başlayıncaya kadar uluslararası siyasi ve askeri durumu şekillendirmek maksadıyla günümüzde bu seçenek izlenmektedir.
Son seçenek ise işgal altındaki toprakların kesin sonuçlu planlı bir askeri harekât ile geri alınmasıdır.69
Bu seçenekte gün geçtikçe Bakü yönetiminin daha az güvenilir bulduğu bir yoldur.
Ancak askeri bir harekât başlayıncaya kadar uluslararası siyasi ve askeri durumu şekillendirmek maksadıyla günümüzde bu seçenek izlenmektedir.
Son seçenek ise işgal altındaki toprakların kesin sonuçlu planlı bir askeri harekât ile geri alınmasıdır.69
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder