Ali İhsan GÜRCİHAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ali İhsan GÜRCİHAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Şubat 2016 Pazar

PSİKOLOJİK SAVAŞ, ACABA KİMLERİN İŞİ?



PSİKOLOJİK SAVAŞ, ACABA KİMLERİN İŞİ?


Ali İhsan GÜRCİHAN 
29 Kasım 2008 Cumartesi


Sayın Cengiz Çandar, mütevazı köşemdeki bu yazı,
29 Kasım 2008 tarihindeki yazınıza bir cevaptır.


Delil diye esas alınan yazı, kitap ve görüşmelerinin kanımca yanlış değerlendirilmesi ve bunlar üzerinde amacını aşan zorlama yaklaşımlar yapılması nedeni ile, Ergenekon davasından tutuklanan oğlum H.Behiç GÜRCİHAN’ın mağdur edildiğini düşünüyorum.
Anne ve Baba olarak, bu konuda özgür ortamda ve yasal sınırlar içerisinde mücadele etmenin de hakkımız ve görevimiz olduğuna inanıyoruz. Hiçbir başka amacımız olmaksızın da sesimizi duyurmaya çalışıyoruz.
Ne yazık ki, tarafsız ve özgür olduğunu sandığımız basın dünyasında, Kanal-D’de yapılan bir söyleşi dışında geniş kitleler karşısında kendimizi hiçbir yerde ifade fırsatı bulamadığımızı da belirtmek isterim.
Demek ki, size göre bu da hakkımız değilmiş ki, program sonrası, hiç gecikmeden bizden bahsederek dava sulandırılıyor anlamında köşenizde eleştiride bulunmuştunuz.
Bu da yetmemiş olacak ki;29 Kasım 2008 tarihli köşe yazınızda bir defa daha aynı programı gündeme getirerek adeta bizi suçlamışsınız. Yazınızdan aldığım bir bölüm aynen şöyle;
“Ergenekon sanıklarının ailelerinin tam kadro ve sunucunun özel katkısıyla bir ‘melodram’formatında boy göstermesi, Ergenekon yanlısı’Psikolojik Savaş’ın ne ölçülere vardığının çarpıcı bir göstergesi oldu.”

Sayın Çandar, şunu çok iyi bilin ki;

Biz bu ülkenin vatandaşı olarak, Anayasa’da belirtilen vazgeçilmez değerlerin bireysel savunuculuğu dışında, hiçbir zaman bir psikolojik savaş’ın parçası olmadık. Tam aksine birileri tarafından yürütülen psikolojik savaşa karşı dikkatli olmaya çalıştık. Her zaman ve her yerde bu ülke adına inandığımız değerler uğruna, yasal çizgiler içerisinde heyecan ve gururla vatandaşlık görevimizi yerine getirdik. Yeri geldiğinde konuştuk ve haksızlık karşısında da kendimizi daima savunduk. Açıkça ifade edemediğiniz Kanal-D de ki o programa da aynı anlayış ve inançla katıldık.
Siz de bu ülkede haksız suçlandığını ve mağdur edildiğini iddia eden biri olarak, bizim bireysel haykırışımızı neden garipsediğinizi anlamakta zorluk çekiyorum. Sizler gibi kendimizi ifade etmek bizim de doğal hakkımız değil mi? Bu hakkını kullanan ve doğrudan mağdur duruma düşmüş bir anne ve baba ile, bu dava sürecinde ve hapishane köşelerinde eşini kaybetmiş birinin (Kuddisi OKKIR’ın eşi )söylemlerini psikolojik savaşın bir parçası olarak görmenizin gerçek sebebi nedir?
Psikolojik savaşın parçası olmak ya da ona hizmet etmek anlamında bizi hedef alan bu dolaylı ve çirkin yakıştırmanızın; esasen samimi bir savunmayı bu şekilde saptırarak ele alan ve kamuoyunu yanıltmaya, kinlendirmeye çalışan sizin yaklaşımınıza daha çok yakıştığını düşünüyorum.

Sayın ÇANDAR, Bilmenizi istediğim bir şey daha var ki;

Biz kendimizi hiçbir zaman sizin ifade ettiğiniz şekilde “Melodram” formatı içerisine sokmadık ve ne olursa olsun sokmayız da. Tanımadığınız ve anlama zahmetine dahi katılmadığınız insanları, haksız bir yorumla belli bir format içerisinde görme ve tanıtma anlayışınızı sizin gibi köşesi olan bir yazara da yakıştıramıyorum.
Eğer gerçekten hak ve hukuktan yanaysanız ve bizim de söz hakkımız olduğuna inanacak kadar demokratsanız; ya köşeniz de bana söz hakkı verir ya da patronlarınız kanalı ile bana da bir köşe ayırırsınız. İşte, o zaman şartlarımız eşitlenir. Böylece gerçeklerin ne olduğunu ifade etme ve tek taraflı yürüttüğünüz psikolojik savaşı da karşılıklı olarak yapma fırsatını buluruz.
Bir daha belirtmek istiyorum ki, kendimizi ifade için ele geçen bir imkânı bile bizlere çok gören zihniyetinizi, özgür basın ve düşünce hürriyeti ölçüleri açısından anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum.
Sizlerle kamuoyu önünde bu konuyu karşılıklı tartışmaya da her zaman hazırım. Ulusal Basında sözü geçen etkin bir kişi olarak bu fırsatı yaratmanızı da özellikle bekliyorum.

Sayın ÇANDAR son söz olarak diyorum ki;

Sizler istediğinizi yazabilir ve konuşabilirken, tüccar ve tarikatçı basının tek taraflı saldırıları karşısında bizim kendimizi ifade açısından yaşadığımız bu zorluklar, psikolojik savaş imkânının gerçekte kimlerin elinde ve kontrolünde olduğunu da açıkça ortaya koymaktadır.

Saygılarımla

29 Kasım 2008


http://vatanhavadis.blogspot.com.tr/2008/11/ali-ihsan-grcihan-ali-ihsan-grcihan.html

BAŞBAKAN’A…



BAŞBAKAN’A… 


Ali İhsan GÜRCİHAN
10 Eylül 2008


Almanya’daki Deniz Feneri davası ile başlayan karşılıklı suçlama ve tehditler, çirkin gerçekleri de ortaya dökmeye devam ediyor.

Çatışmanın bir tarafında T.C.Devleti adına İKTİDAR denilen güç, diğer tarafında ise Türk Kamuoyunu aydınlatma adına görev yapan BASIN denen beşinci güç.

Yani biri yolsuzlukları, hataları önleyecek ve varsa da işlem başlatacak güç. Diğeri ise bunları ortaya döküp toplumu aydınlatacak güç.

Ancak tartışmalardan anlaşılıyor ki;
Bugüne kadar her ikisi de tam tersini yaparak, millet adına kullanmaları gereken güçlerini kendi çıkarları adına kullanmışlar ve de birbirlerine göz yummuşlar.
Çok açık belli ki, çıkarlar gereği karşılıklı destek ya da en azından suskunluk için bir mutabakat devri yaşanmış.

Peki, ne oldu da mutabakat bozuldu?

Sanırım ortada konuşulanlardan da öte daha büyük boyutlarda bir çıkar çatışması var ki işler bu noktaya geldi.

Yaptıkları yolsuzluklar konusunda çok şey söyleniyor ve yazılıyor. O nedenle ben bu yazımda ne yaptıklarından ziyade esas olarak Başbakan’ın konuya yaklaşım şekli üzerinde durmak istiyorum.

Başbakan’ın söylemlerinin hiddetine ve hareketlerinin şiddetine bakılırsa sanırsınız ki, bu ülkede basın tarafından birilerine sözüm ona çamur atılması sanki ilk defa rastlanan bir olay.

Düne kadar genel olarak size destek veren Doğan grubu ve yandaşınız medyanın sizin dışınızdaki insanlara nasıl çamur attığına hiç şahit olmadınız mı?

Özellikle Ergenekon Davası sonrası ortaya atılan belgeler üzerinden basının yaptığı yargısız infazları ve uğranan haksız saldırıları hiç duymadınız mı?
Bu saldırılar karşısında insanların hakkını koruyan kimse var mı idi sizlerin arasında?

Ailece bizzat yaşadık. Ergenekon tutuklusu diye F tipi tutukevine konan oğlumla ilgili yalan haberler ve yakıştırmalar nedeni ile doğruları açıklamak için yazmadığımız yer kalmadı. Sesimize kulak veren dahi çıkmadı. Yaptığımız tekzip işlemlerini dikkate alan bile olmadı. Hukuki müracaatlar için ise ne yazık ki yetersiz kaldık ve üzücüdür ki ortaya çıkabilecek sonuçlarından da çekindik bu ülkede.

Açıkçası bu yazım;

Olaylar karşısındaki çifte yaklaşımı nedeni ile Başbakan’a bir haykırıştır.
Bu ülkede sıra size gelince mi yazılanlar ve konuşulanlar çamur atma oluyor? İşin ucu size dokununca ne değişti? İlkeler mi yoksa hukuk kuralları mı değişti bu ülkede? Demokrasi ve insan hakları, ancak size dil uzatılınca mı aklınıza geldi?

Bu ülke adına düşünmekten ve yazmaktan öte hiçbir çabası ve çıkarı olmayan oğlum gibi insanların, çıkarcı ve yandaşınız basın tarafından linç edilmesine cesaret veren ve onlara göz yumanlar kim acaba?

Eğer bu ülkenin ve bu insanların Başbakanı iseniz, Ergenekon davasının hukuki boyutlar dışına taşınmasına, özellikle çıkarcı ve tarikatçı basın tarafından pazarlanarak bu ülkede siyasi anlamda kullanılmasına neden özellikle fırsat verdiniz?
Bu ülkede Hükümet, Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı ve de sizlerin etkin olduğu bir Meclis yok mu?

Demokrasi ve hukuki değerlerin sahip çıkıldığı temiz bir toplum bu ülkenin geleceği açısından çok önemli değil mi? Bu konuda gerçekten sizlerde samimi iseniz nedir bu hiddet ve şiddet?

Hiçbir suçu ve çıkarı olmadığına inanmamıza rağmen, demokrasinin fazileti adına benim oğluma nasıl hesap verdiriliyorsa, inanç soyguncularının hesap vermesinde ve ilişkide oldukları iddia edilen kişilerin de araştırılarak gerçeklerin ortaya çıkarılmasında ne mahzur görüyorsunuz? 

Arkasında durduğunuzu iddia ettiğiniz demokrasinin faziletini bizler gibi, siz de yaşamak istemez misiniz? Bu yaklaşımın aksine söylem ve davranışlar içerisine girerek demokrasinin rezaletini çıkarmak, demokrat olduğunu iddia eden insanlara hiç yakışır mı?

Eğer bir ülkenin başbakanı olarak;
Yönettiğiniz insanların ve özellikle size muhalif olanların hak ve özgürlüğüne, en az kendinizin ve yandaşlarınızın hak ve özgürlüğü kadar sahip çıkmaz iseniz,

Bilin ki sıra size geldiğinde; 
Haykırmanın hiçbir değeri ve inandırıcılığı olmadığı gibi o ülkede gerçek demokrasi de yok demektir.

Saygılarımla.

http://vatanhavadis.blogspot.com.tr/2008/09/babakana-ali-ihsan-grcihan.html