ABD etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ABD etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Aralık 2020 Cumartesi

ABD’nin Suriyeli ‘Ilımlı Muhalifleri’ “ Eğit ve Teçhiz Et ” Programı Hakkında Değerlendirme BÖLÜM 5

 ABD’nin Suriyeli ‘Ilımlı Muhalifleri’ “ Eğit ve Teçhiz Et ”  Programı Hakkında  Değerlendirme BÖLÜM 5



ABD, Suriyeli Ilımlı Muhalifleri, Eğit ve Teçhiz Et, Program Hakkında  Değerlendirme,Oktay BİNGÖL,Ali Bilgin VARLIK,


4. Programın Uluslararası ve İç Hukuk Açısından Değerlendirilmesi 

a. Bir devlete karşı silahlı kalkışmaya girişen askeri/yarı-askerî kuvvetleri eğitmek, bu unsurlara silah ve teçhizat sağlamak BM Antlaşmasının 2/3 ve 4'üncü maddesine aykırıdır. Bu durumu uluslararası hukuk bakımından yasallaştıran iki istisna bulunmaktadır. 

 (1) Birinci yasal dayanak; bu tür bir eylemin, BM Antlaşmasının, "Barışın Tehdidi, Bozulması ve Saldırı Eylemi Durumunda Alınacak Önlemler" başlığını taşıyan VII. Bölümü (39-51'inci maddeler) kapsamından uygulanan zorlayıcı önlemler kapsamında icra edilmesidir. 

BM Antlaşmasının doğrudan ve dolaylı kuvvet kullanmayı meşrulaştıran 42. maddesinin uygulanma yetkisi 43 ve 44'üncü maddeleri gereği Güvenlik Konsey (BMGK)'inin kararını gerektirmektedir. 

BMGK'nın böyle bir kararı alabilmesi için öncelikle: 

 39'uncu madde gereği; barışın tehdit edildiği, bozulduğu ya da bir saldırı eylemi olduğunu saptaması, 
 40'ıncı maddesi gereği; tarafları geçici önlemleri uygulamaya davet etmesi, 
 41'inci maddesi gereği; ekonomik ilişkilerin ve demiryolu, deniz, hava, posta, 
telgraf, radyo ve diğer iletişim ve ulaştırma araçlarının tümüyle ya da bir bölümüyle kesintiye uğratılmasını, diplomatik ilişkilerin kesilmesini içeren önlemleri yürürlüğe koyması gerekmektedir. 

BM Antlaşması'nın 2/7'inci Maddesi 

İşbu Antlaşmaının hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletlere herhangi bir devletin kendi iç yetki alanına giren konulara müdahale yetkisi vermediği gibi üyeleri de bu türden konuları işbu Antlaşma uyarınca bir çözüme bağlamaya zorlayamaz; ancak, bu ilke VII. Bölümde öngörülmüş olan zorlayıcı önlemlerin uygulanmasını hiçbir biçimde engellemez. 

BM'nin 42'inci maddesi, devletler arasındaki gayri meşru kuvvet kullanma faaliyetine karşı örgütün üyeleri vasıtasıyla kuvvet kullanmasına ilişkindir. 

Bir devletin egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve güvenliğine yönelik kalkışmalara dair karar ve eylemler, -bu eylemler esnasında insanlığa karşı işlenen suçlar hakkında uluslararası yargı hükümleri saklı kalmak üzere- o devletin iç hukukunun konusudur. 

Nitekim BM Antlaşmasının 2/7'nci maddesi -BMGK'nın zorlayıcı önlemleri dışında- devletlerin iç işlerine karışmama ilkesine dayanmaktadır. 

Suriye'de 2011'de "daha fazla özgürlük" talepli kalkışma ile başlayan, kısa süre 
içerisinde önce düşük yoğunluklu çatışmaya, daha sonra da "uluslararasılaşmış bir iç savaşa" dönüşen çatışmaların hiç bir evresinde, BMGK tarafından Suriye Yönetimine karşı kuvvet kullanılmasını öngören bir karar alınamamıştır. Suriye ile ilgili kararların hiçbirinde uluslararası kuvvet görevlendirilmesini öngören bir husus bulunmamaktadır. Bu kararların tamamında, -söylemde de olsa-Suriye'nin egemenliğini, birliğini, toprak bütünlüğünü ve güvenliğini teyit ifadesine yer verilmektedir. 

 (2) İkinci yasal dayanak; kendi geleceğini belirleme (self-determinasyon) 
hakkının korunması kapsamında, bir halkın; sömürgeci, yabancı veya ırkçı devlete karşı uluslararası hukuk tarafından meşru kabul edilen mücadelesine yardım kapsamında destek sağlanmasıdır. Bu husus 1949 Cenevre Sözleşmeleri'ne ek 1977 Protokolleri'nin ortak 1. maddelerinde düzenlenmiştir.26 

Kendisine karşı kalkışan silahlı gruplarla mücadele etmek maksadıyla bir devletin 
başka bir devletten yardım talep etmesi ise talep edenin öncelikle egemenlik hakları ve -BM Antlaşmasının 51'inci maddesinde düzenlenen- öz savunma hakkının kolektif olarak kullanılması çerçevesinde değerlendirilir. 

b. TBMM'nin 2 Ekim 2014 tarih ve 1071 sayılı kararı ile kabul edilen "Irak ve 
Suriye'deki terörist örgütlerden Türkiye'ye yönelebilecek saldırıların bertaraf edilmesini öngören Başbakanlık Tezkeresi", TSK'nın sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına ilişkin kararını, BMGK'nın 2170 ve 2178 sayılı kararlarına (2014) atfen, BMGK'nın 2001 tarih ve 1373 sayılı, terör örgütlerine karşı gerekli önlemlerin alınmasına ilişkin kararına dayanmaktadır. Bu kararda Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygı gösterildiği ifade edilmektedir. 

c. BM Genel Kurulunun, 21 Aralık 1965 tarih, 2131 (XX) sayı ve "Devletlerin İç 
İşlerine Karışmayı Reddeden ve Onların Bağımsızlık ve Egemenliğini Korumaya Dair Bildiri" 27 de (md 2.), "devletlerin başka bir devletteki çatışmaya karışmayacağı veya rejimi yıkmaya yönelik faaliyetlere yardım etmeyeceği, bu tür grupları yaratmayacağı, bunlara mali destek sağlamayacağı ve bunları kışkırtmayacağı karara bağlanmıştır. 

ç. Diğer taraftan BM teşkilatının organlarından Uluslararası Adalet Divanının 
(UAD) da bu kapsamdaki eylemlerin tarafsızlık hukukunun ihlali olduğuna dair kararı mevcuttur. 1986 yılında, ABD ile Nikaragua arasındaki uyuşmazlıkların ele alındığı yargılamasında mahkeme; başka bir devletteki ayaklanmalara dört şekilde/seviyede yardım edilebileceğini saptamıştır.28 

Buna göre: 

 Birinci seviye; silahlı saldırıya denk seviyede doğrudan veya dolaylı olarak 
kalkışmaya karışmaktır. "Bir başka devlette silahlı güç faaliyetleri yürüten silahlı kol, grup, düzensiz birlik veya lejyoner göndermek" bu kapsama girmektedir. 
 İkinci seviye; ayaklanmaya katkıda bulunmak ve yardım etmektir. Ayaklananları silahlandırmak bu kategoride değerlendirilmiştir. İlk iki seviye, UAD tarafından hukuka aykırı kuvvet kullanma olarak tanımlanmıştır. 
 Üçüncü seviye; ayaklananlara para yardımı yapmaktır. UAD tarafından bu seviye hukuka aykırı karışma olarak tanımlanmış ancak kuvvet kullanma kapsamına dâhil edilmemiştir. 
 Dördüncü seviye; kalkışanlara insani yardımdır. Bu seviye UAD tarafından meşru sayılmıştır. 

Bu tasnif ışığında, ABD’nin "Eğit ve Teçhiz Et" programının Suriye Yönetimine karşı olan bölümünün, ABD'ye asgari üçüncü kategoride yer alan hukuki sorumluk 
doğurabileceği, bu programa ülkesinde destek verecek devletlerin ise ilk iki kategoriye karşılık gelen hukuk dışı kuvvet kullanma eylemini gerçekleştirdikleri hükmüne varılabileceği anlaşılmaktadır. 

5. Programın ABD Açısından Değerlendirilmesi 

ABD, “Eğit ve Teçhiz Et” programının kendisi açısından bazı riskler taşıdığının 
farkındadır. Bu nedenle dünyanın dört bir tarafında uyguladığı programlardan aldığı derslerle bu riskleri azaltmaya çalışmaktadır. Bu kapsamda eğitilecek ve silah verilecek rejim karşıtlarının ayrıntılı bir süzgeçten geçirilmesi için sistem kurmaya çalışmaktadır. Bazı hassas silahların kullanımı için ilave tedbirler almıştır Bu kapsamda bazı silahlar için, Küresel Konumlama Sistemi (Global Positioning System-GPS) kilidi geliştirilmiş, silahların belirli harekât alanlarının dışında kullanılmaması amaçlanmıştır.29 

Ancak bu tedbirlere rağmen tam olarak başarı sağlanamamış, onlarca istenmeyen olayla karşı karşıya kalınmıştır. 

Diğer taraftan ABD, program kendi toprakları dışında yürütüleceği için risklerin 
önemli bir kısmından kurtulmaktadır. ABD topraklarının misilleme suretiyle riske maruz kalma olasılığı da doğal olarak azdır. 
Programın ABD'ye sağlayacağı faydaları ise şu başlıklar altında özetlemek 
mümkündür: 
- Program diğer harekât tarzları ile mukayese edildiğinde düşük maliyetlidir. 
- ABD kamuoyunun tepkisini en aza indireceği gibi Obama Yönetiminin ABD 
Ordusunun "eve dönmesi" söylemini desteklemektedir. 
- ABD açısından programın siyasi ve askerî riski de düşüktür. Programdan 
vazgeçtiğinde ödeyeceği bir bedel olmayacağı gibi, başta hava savunma silahları olmak üzere, kritik önemi haiz silahların hasım tarafın eline geçmesi halinde birkaç İHA (insasız hava aracı) dışında fazla bir kayıp vermeyecektir. 
- Iran, Çin ve Rusya'dan gelecek tepkileri programa iştirak edecek devletlere 
dağıtacaktır. 
- Suriye siyasetini Esad Rejiminin yıkılması esası üzerine inşa eden bölge ülkelerinin ABD'den beklentilerini karşıladığı tezini bu program sayesinde kolaylıkla ileri sürebilecektir. 
- Bölgede, sürdürülebilir istikrarsızlık ortamını ve bu ortamda inisiyatifi elinde 
bulundurmayı ve mevcudiyetini devam ettirecektir. 

6. Programın Türkiye Açısından Taşıdığı Riskler 

ABD için sıradan riskler, programa ev sahipliği yaptığında ve iştirak ettiğinde Türkiye için yaşamsal önem taşıyan tehditlere dönüşmektedir. Söz konusu programa Türkiye'nin katılmasının; hukuk, siyasa ve askerî strateji, dış siyaset ve iç politika ile iç güvenlik bakımından önemli sakıncaları olduğu değerlendirilmekte dir. Bu hususların çoğunun birbiri içine geçmiş olması ise çözümsüzlük sarmalı yaratmaktadır. 

DİPNOTLAR:

26 Ayrıntılı bilgi için bkz. Merkez Strateji Enstitüsü, Bilgi Notu-001, "Korunmuş Bölgeler: Tampon/Ara Bölge, Askersizleştirilmiş/Silahsızlandırılmış Bölge, Güvenli Bölge/Sığınak, Uçuşa Yasak Bölge, İnsani Yardım Koridorları Kavramları 29.09.2014. 
http://merkezstrateji.com/wp-content/uploads/2014/09/Tampon-Ara-G%C3%BCvenli-B%C3%B6lge-Kavramlar%C4%B1_s4.pdf 
27 Resolution adopted by the General Assembly, "2131 (XX). Declaration on the Inadmissibility of Intervention in 
the Domestic Affairs of States and the Protection of Their Independence and Sovereignty" 21 December 1965, 
http://www.un-documents.net/a20r2131.htm; 
http://daccess-dds-ny.un.org/doc/RESOLUTION/GEN/NR0/218/94/IMG/NR021894.pdf?OpenElement 
28 Summary of the Summary of the Judgment of 27 June 1986, Case Concerning the Military and Paramilitary 
Activities in and against Nicaragua (Nicaragua v. United States of America) (MERITS). 
http://www.icj-cij.org/docket/index.php?sum=367&p1=3&p2=3&case=70&p3=5 
29 “Could New Technology Cut Risk of Giving Syrian Rebels Anti-Aircraft Missiles?”, PBS NEWSHOUR, 5 
November 2012, 
http://www.pbs.org/newshour/rundown/could-new-technology-deter-risks-of-arming-syrian-rebels/ 


ABD’nin Suriyeli ‘Ilımlı Muhalifleri’ “ Eğit ve Teçhiz Et ” Programı Hakkında Değerlendirme BÖLÜM 4

ABD’nin Suriyeli ‘Ilımlı Muhalifleri’ “ Eğit ve Teçhiz Et ”  Programı Hakkında  Değerlendirme BÖLÜM 4



ABD, Suriyeli Ilımlı Muhalifleri, Eğit ve Teçhiz Et, Program Hakkında  Değerlendirme,Oktay BİNGÖL,Ali Bilgin VARLIK,


Bu bağlamda ABD’nin tahlil edilmiş hedeflerini; 

- Suriye’de öncelikle Selefi ve 'cihadist' yapılara karşı daha ılımlı bir muhalefet yaratmak, mümkün olduğunda bunu Esad’a karşı kullanmak, 
- Esad rejimini ucu açık ve yıkıcı bir iç savaş ile diplomatik çözüme tercih noktasına getirmek, 
- Esad rejimi, İran ve Hizbullah üzerinde baskıyı devam ettirerek bölgede yeni mevziler kazanmalarına engel olmak, 
- IŞİD’in Suriye’den çekilmesini ve Irak’ta uzlaşıya razı olmasını sağlamak, 
- İran’a Suriye’yi nükleer görüşmelere feda etmeyeceğini göstermek, 
- Rusya’nın Ukrayna kriziyle meşgul olmasını stratejik fırsata çevirmek şeklinde sıralamak mümkündür. 

 (11) ABD’nin, “Eğit ve Teçhiz Et” programı ile ılımlı muhalefetin başarı 
sağladığını gördüğünde kapsamı genişletilebileceği ve hedefleri yeniden düzenleyerek Esad rejimini kendi öngördüğü diplomatik çözüme yaklaştırabileceğini hesapladığı düşünülmektedir. Güçlenen muhalefet kontrol ettiği yerleri yönetme etkinliğine kavuştuğunda, ancak Esad rejimi diplomatik çözüme yanaşmadığında ABD’nin rejimin toptan yıkılması ve değişimini uygulanabilir bir seçenek olarak ele alabileceği değerlendirilmektedir. ABD, tüm çabalara rağmen muhalefet gözle görülür bir ilerleme sağlayamadığında programı sonlandırma seçeneğini kullanabilecektir. Ancak bu durumda büyük umutlar verilmiş muhalefetin düşmanlaştırılması olası görülmektedir. 

 (12) ABD’nin zaman içinde “Eğit ve Teçhiz Et” programına ilaveten doğrudan 
askerî destek sağlanmasını da gündeme alabileceği göz ardı edilmemelidir. Doğrudan müdahale ise ABD’nin tam başarısızlığı, aşırı tırmanma ve IŞİD gibi yapıların güçlenmesi sonucunu da doğurabileceği aşikârdır. 

 ç. ABD’nin “Eğit ve Teçhiz Et” Programının Kapsamı: 

 (1) Söz konusu programın kapsamı hakkında resmi bir açıklama 
yapılmamıştır. ABD'nin bu zamana kadarki uygulamaları dikkate alınarak yapılan analizde programın aşağıda sunulan faaliyet ve işlevlerden tamamını veya bir kısmını kapsayabileceği sonucuna ulaşılmıştır. 

 (a) Silah yardımı: 

 Her tür ve yeter sayıda piyade tüfeği, otomatik tüfek ve makineli tüfek ile bunların mühimmatı, 
 Havan, top ve mühimmatı, 
 Geri tepmesiz top, roketatar, güdümlü tanksavar füzeleri ve mühimmat, 
 Uçaksavar topları ve füzeleri. 

 (b) Eğitim: 

 Silah kullanma ve bakım eğitimi, 
 Gerilla savaşı taktikleri (kapsamlı ve koordineli pusu, korunaklı yerlere taarruz, sızma, taktik akın), 
 Piyade ve komando taktikleri, 
 Tank avcılığı, 
 Hava taarruzlarına karşı savunma ve uçakları düşürme, 
 Hassas tesislere baskın ve sabotaj. 

 (c) Harekâtı (operasyonları) yönlendirme desteği: 

 ABD askerî personelinin/eğitim veren devlete ait askerî personelin, rejim karşıtlarının birliklerinin içine yerleştirilmesi, 
 Operasyonlarda yardım ve yönlendirme, 
 Uçak ve topçu gibi destek silahlarının yönlendirilmesi. 

 (ç) Komuta kontrol ve muhabere: 

 Operasyon planlama yeteneği kazandırma, 
 Unsurları tek bir komuta altında toplama ve teşkilatlandırma, 
 Zamanla düzenli orduya dönüştürme. 

 (d) Lojistik: 

 Bakım ve onarım eğitimi, 
 İkmal sistemi kurma, 
 Lojistik planlama. 

 (e) Yardımların koordinasyonu: 

 Farklı ülkelerin yardımlarını koordine etme, 
 İhtiyaçları önceliklendirme. 

 (f) Siyasi teşkilatlanma: 

 Devlet işlevlerini yerine getirebilecek liderler ve yöneticileri eğitme, 
 Muhalefetin kontrol ettiği yerlerde yönetim işlevlerinin eğitimi, 
 Paralel devlet kurumları teşkili. 

 (g) Bilgi harekâtı: 

 İç ve dış kamuoyunu yönlendirme, 
 Rejim ve IŞİD’e halk desteğini azaltma, 
 Medya ve propaganda eğitimi. 

 (2) Değerlendirme: 

 (a) IŞİD ve Esad Yönetiminin askerî kuvvetlerinin terkip ve teçhizatı 
dikkate alındığında söz konusu programın zırhlı birlikleri (Tank ve Mekanize Piyade) de kapsayan manevra birlikleri ile orta ve ağır ateş destek vasıtalarını kapsamaması durumunda askerî dengeyi değiştiremeyeceği, 

 (b) Bu kapsamdaki birlilerin -tek er, tek tank, ek top vb. den farklı 
olarak- bir yıl gibi bir sürede yetiştirilmesinin -Irak Ordusu örneğine olduğu üzere- beka, komuta kontrol, sevk ve idare, lojistik konuları başta olmak üzere harekât alanında ciddi kısıtlara maruz olduğu, 

 (c) Özellikle "stinger, TOW, Milan, ERYX" gibi gelişmiş hava savunma 
ve tanksavar silahlarının yardım kapsamında olması halinde kontrollerinin son derece güç olacağı, 

 (ç) Programın harekât yönlendirme timlerini de kapsaması durumda, bu 
programı yürüten devletin askerî personelinin doğrudan muharebelere katılımını 
gerektireceği değerlendirilmektedir. 
 
d. Eğitim Yerleri 

 (1) ABD’nin planına göre her yıl 5.000 civarında ılımlı muhalif eğitilip teçhiz 
edilecektir. Bunun için bölge ülkelerinde üç eğitim kampı kurulması planlanmaktadır. Bu kapsamda Suudi Arabistan ile 10 Eylül tarihinde anlaşmaya varılmıştır. 23 
Ürdün ile görüşmeler sürmektedir. (Ürdün’de ABD’nin 2012’den itibaren Özel Kuvvetler Eğitim Merkezi bulunmaktadır) Üçüncü kampın ise Türkiye’de kurulmak istendiği anlaşılmaktadır. 

Kampların her birinde 1.800-2.000 civarında militan eğitilecek, masraflar, silah ve teçhizat ABD tarafından karşılanacak ve verilecektir. 

 (2) Son günlerde dış ve iç medyada Türkiye ve ABD’nin Suriyeli rejim 
karşıtlarını eğitilmesine konusunda uzlaştıkları yönünde haberler yer almaktadır.24 

Buna göre ilk aşamada MİT tarafından seçilecek 2.000 muhalif Türkiye'de ABD’li ve Türk uzmanlar tarafından eğitilecek, teçhizat ve donanımı ABD tarafından verilecektir.25 

BM Antlaşması'nın 2/3 ve 4'üncü Maddeleri 

(3) Tüm üyeler, uluslararası nitelikteki uyuşmazlıklarını, uluslararası barış ve güvenliği ve adaleti tehlikeye düşürmeyecek biçimde, barışçı yollarla çözerler. 
(4) Tüm üyeler, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığa karşı, gerek Birleşmiş Milletler'in Amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet 
kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar. 

DİPNOTLAR:

23 “Saudi Arabia agrees to host training of moderate Syria rebels”, Reuters, 10 September 2014. 
http://www.reuters.com/article/2014/09/11/us-iraq-crisis-obama-saudi-idUSKBN0H51QC20140911 
24 “US says Turkey will train moderate Syrian rebels but presses for details”, The Guardian, 11 October 2014. 
http://www.theguardian.com/world/2014/oct/11/us-says-turkey-will-train-moderate-syrian-rebels-but-presses-for-details 
25 “2 bin muhalife Türkiye'de eğitim”, Yeni Şafak, 10 Ekim 2014. 
 http://www.yenisafak.com.tr/gundem/2-bin-muhalife-turkiyede-egitim-691618 

ABD’nin Suriyeli ‘Ilımlı Muhalifleri’ “ Eğit ve Teçhiz Et ” Programı Hakkında Değerlendirme BÖLÜM 3

ABD’nin Suriyeli ‘Ilımlı Muhalifleri’ “ Eğit ve Teçhiz Et ”  Programı Hakkında  Değerlendirme BÖLÜM 3



ABD, Suriyeli Ilımlı Muhalifleri, Eğit ve Teçhiz Et, Program Hakkında  Değerlendirme,Oktay BİNGÖL,Ali Bilgin VARLIK,



NTM-I ve NTM-A 

NATO'nun Irak Eğitim Görevi (Nato Training Mission on Iraq- NTM-I), 2004-2011 yılları arasında faaliyet göstermiş ve Irak Ordusunu yeniden inşa etmiştir. 
NATO'nun Afganistan Eğitim Görevi (Nato Training Mission on Afghanistan- NTM-A), 
2009 yılında kurulmuş olup halen devam etmektedir. Bu program kapsamındsa Afgan güvenlik kuvvetlerinin büyük bölümü yeniden inşa edilmiştir. Programın görev kapsamı içinde Afgan Millî Ordusu (ANA), Afgan Hava Kuvvetleri (AAF) Afgan Millî Polisi (ANP) ve Afgan Sınır Polisi (ABP) bulunmaktadır. 

ı. ABD, Soğuk Savaş’ın bitmesiyle devlet dışı aktörlerin eğitilmesi ve teçhiz 
edilmesi programını sınırlandırmış, bunu yerine sıklet merkezini Sovyetlerden ve Varşova Paktı’ndan kopan ülkelerin güvenlik sektörlerinin reforma tabii tutulmasına kaydırmıştır. 2000’li yıllardan itibaren ise Irak ve Afganistan başta olmak üzere müdahale ve işgal edilen ülkelerin polis ve ordu teşkilatlarının yeniden kurulması, eğitilmesi ve teçhiz edilmesi öncelik almıştır. ABD her iki ülkede başlangıçta kendisinin yürüttüğü güvenlik sektörünün (Asker, polis, 
istihbarat, güvenlik bürokrasisi, yargı ve cezaevleri) teşkil, teçhiz ve eğitilmesi programlarını NATO girişimine dönüştürmüş, bu kapsamda Irak’ta ve Afganistan’da NATO Eğitim Misyonları oluşturulmuştur.12 

Her iki girişiminden de olumlu sonuçlar alınamadığını, Irak ve Afganistan’ın bugünkü durumları ile ABD’nin teşkil ettiği güvenlik kurumlarının yetersizliği açık olarak kanıtlamaktadır. 

i. ABD, “Teşkil Et, Eğit, Teçhiz Et, Silahlandır ve Savaştır” programlarında son 
yıllarda özellikle Irak ve Afganistan’da sivil ve yarı sivil ticari askerî firmalardan hizmet almaya başlamıştır. Bu kapsamda 100’e yakın firma arasından Blackwater, DynCorps ve Military Professional Resources Inc (MPRI) öne çıkmaktadır. Bu tür kuruluşlar, eğitime ilaveten silah, araç transferleri ile operasyonlara bizzat katılarak da faaliyet göstermektedir.13 

Bu kuruluşların ABD dışında itibarları oldukça düşüktür. Örneğin Blackwater, PKK’ya silah transfer etmekle suçlanmıştır.14 Irak ve Afganistan’da bu tür firmaların yolsuzluğa ve uyuşturucu ve değerli madenlerin kaçakçılığına bulaşmaları, sivil halka eziyet ve gereksiz şiddet kullanmaları gündemde olmuştur.15 

3. Suriye’de 'Ilımlı Muhaliflere' Yönelik “Eğit ve Teçhiz Et” Programı 

 a. ABD’nin Suriye Muhaliflerine Mevcut Yardımları 

 (1) ABD Suriye muhalefetine krizin çıktığı 2011 yılından beri çeşitli alanlarda 
yardım etmektedir. ABD yardımlarını diplomatik, bilgi, askerî ve insani yardım 
boyutlarında özetlemek mümkündür. 

 (2) Siyasi ve diplomatik boyutta, siyasi destek, rehberlik ve yönlendirme ile 
rejim karşıtı kamu diplomasisi ve stratejik iletişim öne çıkmaktadır. ABD, Şubat 2012’de “Suriye’nin Dostları Grubu (Friends of Syria Group)”nun kurulmasına öncülük etmiştir. 

Cenevre görüşmelerinde Esad’ın Yönetimi bırakması ve Geçiş Otoritesi teşkili için çaba göstermiştir. Muhalifleri birleştiren Suriye Ulusal Konseyi ve sonrasında Suriye Devrimi ve Muhalefet Ulusal Konseyi teşkiline destek sağlamıştır, askerî cephede ise bütünleşik yapılara destek vermiştir. ABD, bu yapıların uluslararası, bölgesel ve ülke dışındaki faaliyetlerini yürütmesi için en önemli aktör olmuştur. Ayrıca El-Nusra’yı terörist örgütler listesine alarak ılımlı muhalefetin üzerindeki baskıyı azaltmaya çalışmıştır. ABD, muhalefeti ele geçirdiği bölgeleri yönetebilmesi için maddi ve teknik uzmanlık alanlarında desteklemiştir. 

 (3) Suriye muhalefetinin medya ve sosyal medya ile desteklenmesinde de 
ABD’nin önemli yardımları olmuştur. 

 (4) ABD askerî olarak şu ana kadar doğrudan silah ve mühimmat yardımının 
diğer öldürücü olmayan askerî yardımlardan daha az olduğu kabul edilmektedir. ABD’nin Suriye muhalefetine 287 milyon dolar değerinde gıda maddesi, sağlık gereçleri, iletişim gereçleri, araç ve sivil savunma teçhizatı vermiştir. Özgür Suriye Ordusu ve Yüksek Askerî Konsey’in diğer ılımlı unsurlarına 70 milyon dolar nakit ile sınırlı miktarda hafif silah ve mühimmatı, geri tepmesiz top, anti tank silahları ve havan transfer edilmiştir. Bu silahlarının bir kısmının radikal örgütlere gittiği ortaya çıkmıştır. IŞİD’in elindeki çok sayıda ABD menşeli silah da bunu kanıtlamakta dır.16 
Suriye’de rejim karşıtlarına hava savunma silahları da verilmiştir. Nitekim 2012 sonuna kadar 144 Suriye uçağını düşürülmüştür.17 

Ayrıca 1000-2000 arasında militana eğitim verilmiştir. 

(5) İnsani yardım kapsamında da ABD 1,7 milyar dolar değerinde yardım 
yapmıştır. Bu yardım Suriye’deki sivillere, Suriye’ dışında sığınmacı bulunan ülkelere ve sığınmacılara verilmiştir. 

 b. ABD’nin Suriye Muhalefetine Mevcut Yardımlarının Değerlendirilmesi 

 (1) ABD'nin Suriye iç savasında; krizin yönetilmesi, uluslararası aktörlerin 
ikna edilmesi, muhaliflerin yapılandırılması konuları başta olmak üzere, sonuca doğrudan etkisi olan konuların büyük çoğunluğunda yapmış olduğu stratejik hatalar, taktik seviyedeki başarılarıyla giderilemez bir nitelik kazanmıştır. 

 (2) Analiz ve değerlendirmesi ayrı bir incelemenin konusu olan bu durumun 
yarattığı sonuçlar itibariyle gelinen aşamada, askerî bakımdan Suriye Rejimi'nin lehine dönüşen duruma engel olunamadığı gibi IŞİD'in belirleyici aktörlerden biri haline gelmesi da önlenememiştir. 

 c. ABD’nin Yeni Programı 

 (1) Suriye’deki rejim karşıtlarının eğitilip silahlandırılması Suriye krizinin 
başlangıcından itibaren sürekli gündemde olmuştur. Hatta 2012’de İngiltere Genelkurmay Başkanlığı tarafından 100.000 Suriyeli rejim karşıtının eğitilip, silahlandırılarak Esad rejiminin “şok ve dehşet (Shock and Awe)” taarruzu ile devrilmesi planlanmıştır. Plan fazla uçuk bulunduğu için kabul görmemiştir.18 

 (2) ABD’nin yeni programının farkı yönetimin kararlılığı, mali destek ve bu 
faaliyetin kapsamında ortaya çıkmaktadır. 

 (3) ABD Yönetimi bu zamana kadar olan yardımları önemli ancak amaçları başarmak için yetersiz olarak gördüğünden sadece eğitim ve silahlandırma için 2015 yılı bütçesinden 500 milyon dolar ayırmıştır. 




Michael Nagata, ABD Merkez Komutanlığının Ürdün’de konuşlu özel kuvvetler unsurlarına komuta etmektedir Bölgede deneyimli bir personeldir. Ürdün’de ABD Savunma Bakanlığı ve CIA’nın müşterek yürüttüğü Suriye rejim karşıtları eğitim programının da sorumlusudur. 

 (4) ABD Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ile Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) tarafından ortaklaşa yürütülecek programın koordinasyonu için Obama bir general görevlendirmiştir.19 

 (5) Ayrıca ABD Yönetimi İran ve Rusya’nın Esad rejimine yardımının çok daha fazla olduğunu düşünmekte ve bunu dengelemeye çalışmaktadır. ABD Yönetimi bunun dışında Ürdün, Lübnan, Irak ve Türkiye’de sınır güvenliğinin artırılması ile sığınmacılardan dolayı yaşanan ekonomik sıkıntıların hafifletilmesi için ilave 1 milyar dolarlık yardım paketini hazırlamaktadır.20 Ancak, bu zamana kadar edinilen tecrübelerde, "ABD askerinin attığı her adımın bir 'sent (cent)' değerinde kazanımını hesap eden"21ABD'nin, vaatlerinde bonkör olduğu, harcamalarında ise o ölçüde cimri davrandığı görülmüştür. Kaldı ki halihazırda ABD Yönetimi 
tarafından telaffuz edilen 500 milyon dolarlık bir harcama ile genel askerî durumun muhalifler lehine değiştirilmesi imkanı tartışmaya açıktır. 

 (6) ABD Yönetimi Kongre’den onay aldığı “Eğit ve Teçhiz Et” yasasında ifade 
edilen amaçlar şunlardır 22. 

- Suriye halkını IŞİD ve Suriye rejiminin saldırılarından koruma, temel hizmetlerin tedarikini kolaylaştırma ve Suriye’de rejim karşıtları tarafından kontrol edilen topraklarda istikrar sağlama, 
- ABD’nin müttefiklerini ve Suriye halkını Suriye’deki terör örgütlerinin tehdidinden koruma, 
- Suriye’de müzakere dayalı bir çözüm için gerekli koşulları temin etme. 

 (7) Obama Yönetiminin bu yaklaşımı Suriye politikasına yönelik kritik bir 
dönüm noktası oluşturmakta; özellikle Esad rejiminin, rejim karşıtlarına karşı başarı sağladığı, rejimin kısa ve orta vadede yıkılmasının zorlaştığı, IŞİD’in Suriye ve Irak’ın ötesinde bölgesel bir tehdit oluşturduğu döneme denk gelmesi önemli görülmektedir. Bu gelişmeler ABD çıkarlarını ciddi şekilde tehdit ederken bölgede ve ötesinde Rusya-Ukrayna gelişmeleriyle birlikte küresel alanda stratejik yenilgi algısını da kuvvetlendirmiştir. 

 (8) Bu aşamaya kadar ABD’nin Suriye silahlı muhalefetine yardımı, küçük 
çaplı ve gizli eğitim ve silah destek programı ile sınırlı kalmıştır. ABD diğer Batı ülkeleriyle birlikte bu yaklaşımından dolayı özellikle bölgedeki müttefikleri ve Suriye’deki rejim karşıtları tarafından eleştirilmektedir. 

 (9) Yeni stratejiyle ABD, bir taraftan IŞİD’in ılımlı denilen rejim karşıtlarını 
tamamen yenilgiye uğratmasını engellemeye diğer taraftan Esad rejiminin tam bir zafer kazanmasını önlemeye çalışmaktadır. ABD’nin bu noktaya gelmesinde Suriye rejiminin, Rusya, İran ve Hizbullah’ın yoğun desteğiyle yeni bir kapsamlı harekât başlatarak muhalifleri tam yenilgiye uğratması, Halep dâhil önemli merkezlerde kontrol sağlaması olasılığının etkili olduğu mütalaa edilmektedir. 

 (10) Bu programla ABD, Suriye’ye bu aşamada doğrudan askerî müdahale 
etmeksizin yaşamsal çıkarlarını korumayı ve kendisine riskleri azaltmayı amaçlamaktadır. 


DİPNOTLAR:

12 NTM-I ve NTM-A için bkz. http://www.jfcnaples.nato.int/training_mission_iraq.aspx; http://ntm-a.com/ 
13 “Role of U.S. Contractors Grows as Iraq Fights Insurgents”, WSJ, 03 February 2014. 
 http://online.wsj.com/news/articles/SB10001424052702304851104579361170141705420; “Civilian contractors 
playing key roles in U.S. drone operations”, Los Angeles Times, 29 December 2011, 
http://articles.latimes.com/2011/dec/29/world/la-fg-drones-civilians-20111230 
14 “Blackwater’a PKK cezası”, Hürriyet, 20 Kasım 2009, http://www.hurriyet.com.tr/dunya/12995128.asp 
15 “Blackwater Took Hundreds Of US Weapons From Military, Afghan Police Using 'South Park' Alias”, The 
Huffington Post, 25.04.2010. 
 http://www.huffingtonpost.com/2010/02/23/blackwater-took-hundreds-_n_474220.html 
16 IŞİD’in silahları için bakınız. “IŞİD raporu: IŞİD’e Karşı Olası Operasyonun Boyutları”, Merkez Strateji Enstitüsü, 19.09.2014, Ek-1: IŞİD ve müttefikleri, http://merkezstrateji.com/ 
17 Suriye’de Kabusa Doğru: Suriye’nin İçinde Bulunduğu Durum ve Olası Senaryolar”, USAK Raporları No:13-01, Şubat 2013, Ankara. s.43. Raporda Suriye uçaklarının genellikle ZU-23 ile vurulduğu bildirilmesine rağmen bu silahların 2300 metre kısa menzili ve yetersiz vuruş etkisi bunu doğrulamamaktadır. Aksine 2012 içinde Suriye’de rejim karşıtlarının Stinger ve SA-7 tipi omuzdan kullanılan güdümlü füzelere (MANPADS) sahip olduğu basında yer almıştır. “Arms and the Manpads: Syrian rebels get anti-aircraft missiles”, The Guardian, 28 November 2012, 
http://www.theguardian.com/world/2012/nov/28/syria-middleeast; “Syrian rebels have us stinger missiles – 
Russian general”, http://www.phantomreport.com/syrian-rebels-have-us-stinger-missiles-russian-general; 
“Report: Syrian rebels acquire Stingers”, 20 August 2012, http://defensetech.org/2012/08/20/report-syrian-rebels-
acquire-stingers/. You Tube’da silinmiş videolar da MANPADS’ların kullanıldığını kanıtlamaktadır. 
18 “Britain planned to train and equip 100,000 Syrian rebels”, The Telegraph, 04 July 2014, 
http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/middleeast/syria/10945457/Britain-planned-to-train-and-equip-100000-Syrian-rebels.html 
19 “Obama Taps Star General to Build Syrian Rebel Army to Fight ISIS”, The Daily Beast, 21.09.2014, 
http://www.thedailybeast.com/articles/2014/09/21/obama-taps-star-general-to-build-syrian-rebel-army-to-fight-isis.html. 
20 “Kerry: Syrian moderate rebels could help in Iraq”, Asharq Al-Awsat, 28 Jun 2014 
http://www.aawsat.net/2014/06/article55333735 
21 Bu ifade dönemin ABD Başkanı Bill Clinton'un 1996 yılında bütçeye ilişkin bir konuşmasında geçmiş olup, 
ABD'nin silahlı kuvvetleri kullanma mantığını ortaya koyması bakımından tarafımızdan önemli sayılmıştır. 
22 Christopher M. Blanchard, “Proposed Train and Equip Authorities for Syria: In Brief”, Congressional Research 
Service Report R43727, 16 September 2014. 

ABD’nin Suriyeli ‘Ilımlı Muhalifleri’ “ Eğit ve Teçhiz Et ” Programı Hakkında Değerlendirme BÖLÜM 2

ABD’nin Suriyeli ‘Ilımlı Muhalifleri’ “ Eğit ve Teçhiz Et ”  Programı Hakkında  Değerlendirme BÖLÜM 2



ABD, Suriyeli Ilımlı Muhalifleri, Eğit ve Teçhiz Et, Program Hakkında  Değerlendirme,Oktay BİNGÖL,Ali Bilgin VARLIK,


2. ABD Dış Politikasında “Eğit ve Teçhiz Et” (Train And Equip) Programının Yeri 

a. ABD, diğer devletlere, devlet dışı gruplara ve isyancı örgütlere silah ve teçhizat 
transferi ve eğitim desteği verilmesini geçerli ve etkin bir dış politika vasıtası olarak kabul eden ve kullanan devletlerin başında gelmektedir. ABD’nin bu yaklaşımı II. Dünya Savaşı’nın sonlanması ve Sovyetler Birliği’nin ideolojik bir rakip olarak görülmesiyle birlikte başlamıştır. ABD’nin konuyla ilgili politikasının içeriği 1945’lerden günümüze kadar olan süreçte, uluslararası ortamdaki güç dengesine, bölgesel gerilimin gereklerine ve ABD Yönetiminin (Cumhuriyetçi / Demokrat) tercihlerine göre bazı değişiklikler uğramakla birlikte kavramsal (konsept) bağlamda aynı esasları takip etmiştir. 

b. ABD’nin II. Dünya Savaşı sonrası dış yardımları 1947’de hayata geçirilen Truman Doktrini ve Marshall Planı ile başlamıştır.6 

ABD, dış yardımlar kapsamında 1951’de Karşılıklı Güvenlik Yasasını (Mutual Security Act), 1961’de Dış Yardım Yasasını (Foreign Assistance Act) çıkarmıştır. 
ABD Yönetimi içinde, askerî eğitim ve öğretim ile silah transferleri dâhil dış yardımların planlanması ve yönlendirilmesi; 1961 yılına kadar Başkan’a doğrudan bağlı Karşılıklı Güvenlik Ajansı tarafından yapılırken, 1961 sonrası ABD Dışişleri 
Bakanlığı liderlik rolünü almıştır.7 


c. "Eğit ve Teçhiz Et" programlarının özellikle ABD'nin Vietnam savaşının ağır 
kayıplarından çıkarılan dersler ışığında şekillenen Nixon Doktrinin (yayın trh. 25 Şubat 1969) ayrılmaz bir parçası olduğu, 1970'lerden itibaren güvenlik/muharebe ortamının şekillendirilmesi kapsamında sıklıkla kullanıldığı görülmüştür. Takip eden Ford Doktrini (yayın trh. 7 Aralık 1975) de benzer şekilde, ABD askerinin doğrudan savaş alanına sürülmesi yerine ABD silahlarıyla donatılan bölgesel oyuncuların takviye edilmesi için askerî harcamaların artırılmasını öngörmekteydi. Carter Doktrini (yayın trh. 23 Ocak 1980) bu uygulamaları ortadan kaldırmadıysa da kavramsal olarak da geliştirmemiştir. 

Bu kapsamdaki en yaygın uygulamaların ise Reagan Doktrini (yayın trh. 22 Şubat 1985) ile hayata geçirildiği görülmüştür. 
 


ABD Başkanı Ronald Reagan (1981-1989) 
"Orta Amerika'da Komünizmi Durdur" 
 
ç. ABD Savunma Bakanlığı uzun yıllar programa destek vermiş ancak doğrudan 
sorumluluk almamıştır. Yabancı askerlerin eğitimi, ABD özel kuvvetleri tarafından Dışişleri Bakanlığı sorumluluğunda yapılmıştır. Ancak 11 Eylül 2001 sonrası ABD’nin küresel boyutta “terörizm karşı savaş” kampanyasında ilgili ülkelerde güvenlik kuvvetlerinin ve devlet dışı aktörlerin eğitilmesinin öneminin farkına varılarak Savunma Bakanlığı doğrudan rol almaya başlamıştır. 

d. ABD, özellikle Soğuk Savaş döneminde “batı kampında” bulunan ülkelerin bir 
kısmıyla birlikte Sovyet kontrolünde ve etkisinde olan birçok ülkede rejim karşıtı unsurlara silah ve teçhizat transfer etmiş, eğitim vermiş, teşkilatlandırmış ve rejime karşı savaştırmış tır. Benzer yöntem Sovyetler Birliği tarafından ABD kontrolü ve etkisinde olan ülkelerde rejim karşıtlarına verilmiştir. Bu tür silah ve eğitim yardımı Soğuk Savaş’ın kendine özgü ortamında çoğunlukla açık olarak yürütülmüştür. Gizli olarak yürütülen programlar da kısa sürede deşifre 
olmuştur. 

e. Örneğin ABD, CIA vasıtasıyla Nikaragua’da sosyalist eğilimli hükümete karşı 1979-1987 yılları arasında "Kontraları (Contra)" eğitmek ve silahlandırmak , zaman zaman hava bombardımanları yapmak suretiyle açık bir savaş yürütmüştür.8 CIA’nın faaliyetleri sadece Nikaragua ile sınırlı kalmamış ABD kamuoyunu yönlendirmek için yanlış bilgilendirme ve algı operasyonları da icra edilmiştir. 

Kontralara ait propoganda fotoğrafı 


f. ABD’nin Nikaragua’da Kontralara verdiği desteğin sonuçları ağır olmuş, 30 bin 
insan ölmüş, yüz binlercesi yaralanmış ve ülke harabeye dönmüştür. ABD Nikaragua Yönetimini silahla devirememiş ancak 1990’da yapılan seçimlerde Sandinistalar iktidarı kaybetmiştir. Nikaragua’ya verilen düşmanca desteğin ABD’ye de etkileri olmuş ve kitlesel eylemler yapılmıştır.9 

g. ABD, benzer programı Sovyetlerin işgali ile birlikte Afganistan’da uygulamaya 
başlamış, 1980-1992 arasında Afgan rejimine karşı mücahitler teşkilatlandırılmış, eğitilmiş ve silahlandırılarak kanlı bir savaş yürütülmüştür.10 

Mücahitlere transfer edilen milyonlarca silah yüz binlerce insanın ölmesine neden olmuş, Sovyet işgali sonrası ABD ve müttefiklerinin desteklediği mücahit grupları kendi aralarında savaşmaya devam etmiş ve nihayetinde Taliban ortaya çıkmıştır. ABD’nin mücahitlere verdiği silahlar Taliban’ın kontrolüne geçmiştir. Bu silahların içinde özellikle Stingerler, ABD’nin 2001’de Afganistan’ı işgalinden sonra kendisine karşı kullanılmaya başlanmıştır. 



Stinger Nişancısı Mücahit Taliban stinger missiles

ğ. ABD’nin Afganistan’a 1970’lerin ortasından itibaren değişik gruplara transfer 
ettiği silahlar ile devlet dışı aktörlere eğitim ve operasyon desteğinin olumsuz sonuçlarını Afganistan’dan sonra en fazla hisseden ülke ise CIA’nın eğitim kamplarının bulunduğu, ABD faaliyetlerinin ana üslerinin yer aldığı ve CIA’nın yerli program ortağı ISI’nın 11 etkinliği bulunan Pakistan olmuştur. Pakistan günümüze kadar istikrarsızlık ve kaostan kurtulamamıştır. 

h. Bu iki örnek dışında Doğu Avrupa, Afrika, Orta Amerika, Orta Doğu ve Güney 
Asya’da onlarca benzer “Teşkilatlandır, Eğit, Teçhiz Et, Silahlandır, Savaştır” projesi hayata geçirilmiştir. Bu projelerin hemen tamamı ABD’nin Sovyetlerle doğrudan sıcak çatışmaya girmeden vekâlet savaşlarının (proxy war) önemli bir boyutunu teşkil etmiştir. 


DİPNOTLAR:

6 Fraser J. Harbutt, The Cold War Era , Wiley-Blackwell, USA, 2002, s. 19–20. 
7 Nina M. Serafino, “Security Assistance Reform: Section 1206- Background and Issues for Congress”, 
   Congressional Research Service Report, RS22855, 4 April 2014, s. 2-3. 
8 Roger Peace, The Anti-Contra-War Campaign: Organızational Dynamics Of A Decentralized Movement, 
International Journal of Peace Studies, Volume 13, Number 1, Spring/Summer 2008, 63-82. s. 64. 9 Peace, a.g.m, s.64-66. 
10 “War in Afghanistan”, History Commons. 
http://www.historycommons.org/timeline.jsp?timeline=afghanwar_tmln&afghanwar_tmln_soviet_occupation_of_afghanistan 
11 Pakistan İstihbarat Teşkilatı. 



***

ABD’nin Suriyeli ‘Ilımlı Muhalifleri’ “ Eğit ve Teçhiz Et ” Programı Hakkında Değerlendirme, BÖLÜM 1

 

ABD’nin Suriyeli ‘Ilımlı Muhalifleri’ “ Eğit ve Teçhiz Et ”  Programı Hakkında  Değerlendirme BÖLÜM 1


ABD, Suriyeli Ilımlı Muhalifleri, Eğit ve Teçhiz Et, Program Hakkında  Değerlendirme,Oktay BİNGÖL,Ali Bilgin VARLIK,



Hazırlayanlar: 
(E)Tuğg.Dr. Oktay BİNGÖL, 
Dr. Ali Bilgin VARLIK
Rapor–004 17.10.2014

ÖZEL 
Bu Rapor, IŞİD’de karşı alınacak önlemler kapsamında ABD’nin Suriyeli‘ ılımlı muhalifleri ’ kapsayacak olan “ Eğit ve Teçhiz Et ” Programına ilişkin 
değerlendirmeyi içermektedir.
MSE, Ulusal, Bölgesel, Küresel barış ve güvenlikile kurumsal yapılanma, risk analizi ve strateji geliştirme konularında eğitim ve danışmanlık hizmeti veren 
akademik bir danışmanlık ve düşünce kuruluşudur.
   MSE benimsediği ilkeler çerçevesinde kapsadığı konularda özgün ve nitelikli bilgiyi üretmeyi ve bunu geniş kitlelerle paylaşmayı temel amaç edinmiştir.  
Bu maksatla, ilgi alanındaki konular hakkında analizler yapar, stratejiler geliştirir ve akademik eğitim faaliyetlerinde bulunur.
MSE’nin ilkelerini, insanlığın barış ve güvenliğini esas alan temel amacı belirler. Bilimsel etik ve tarafsızlık kuruluşumuzun temel ilkesidir.
Nekadar saygın olursa olsun MSE, hiç bir politik gücü veya inancı desteklemez.

Merkez Strateji Enstitüsü (MSE): 
MSE Danışma Kurulu
Doç.Dr.Sinem Akgül AÇIKMEŞE,
Prof.Dr.BülentARI,
(E)Tuğg.Dr.Oktay BİNGÖL,
Prof.Dr.Mitat ÇELİKPALA,
Prof.Dr.ÇağrıERHAN,(E)
Büyükelçi Dr. Ercan ÖZER,
Prof.Dr.Abdülkadir VAROĞLU, 
Dr.Ali Bilgin VARLIK 
Kapak resmi: INSS, The Bosnian Train and Equip 
Program: A Lesson inInteragency Integration of Hard and Soft 
Power, National Defense University Press, Washington, D.C., March 2014 

İÇİNDEKİLER 

* Yönetici Özeti | 1 
* Giriş | 3 
* ABD Dış Politikasında “Eğit ve Teçhiz Et” (Train And Equip) Programının Yeri | 4 
* Suriye’de 'Ilımlı Muhaliflere' Yönelik “Eğit ve Teçhiz Et”  Programı | 7 
* Programın Uluslararası ve İç Hukuk Açısından Değerlendirilmesi | 13 
* Programın ABD Açısından Değerlendirilmesi | 16 
* Programın Türkiye Açısından Taşıdığı Riskler | 17 
* Sonuç ve Değerlendirme | 20 

ABD’nin Suriyeli 'Ilımlı Muhalifleri' “Eğit ve Teçhiz Et” Programı Hakkında Değerlendirilme 

Yönetici Özeti 

Bu raporda; Türkiye’de hükümetin ve ilgili kurumların karar verme aşamasında 
olduğu anlaşılan ABD’nin Suriye'deki ılımlı muhaliflere yönelik olarak başlatmayı 
düşündüğü " Eğit ve Teçhiz Et " programının; konsepti, tarihsel geçmişi, hedefleri, olası sonuçları ve riskleri hakkında bir analiz yapılması amaçlanmıştır. Konunun hassasiyeti nedeniyle rapor "bilmesi gereken" ilkesine göre yayınlanmıştır. 
 Bu tür programların geçmişine ilişin olarak yapılan incelemede; 
 ABD'nin II. Dünya Savaşı'ndan itibaren bu tür programları yaygın şekilde uyguladığı, 
 Süreç içerisinde geliştirerek son dönemde ticari askerî firmaları da bu programlara dahil ettiği, 
 Ancak her uygulamada kontrol, etkinlik, süreklilik bakımından ciddi sorunlarla karşılaştığı tespit edilmiştir. 

Konu, ABD'nin Suriye'ye yönelik olarak bu zaman kadar yaptığı yardımlar kapsamında incelendiğinde; Suriye krizinin başlangıç evresinden itibaren ABD'nin uyguladığı yanlış ve yetersiz politika ve stratejilerin, genel durumu, askerî alandaki taktik başarılarla değiştiremeyeceği bir konuma taşıdığı sonucuna ulaşılmıştır. 
Son dönemde gündeme gelen "Eğit ve Teçhiz Et" programının kapsamının neleri 
içerebileceğine ilişin olarak yapılan incelemede; 
 Mevcut hasımların askerî imkan ve kabiliyetleri ile baş edebilecek bir kuvvetin yetiştirilmesi durumunda; gelişmiş bazı kritik silahların kontrol dışı kalacağı, 
 Harekât yönlendirme timlerinin programa dahil olması halinde -ki bu kaçınılmazdır- eğitim veren devlete ait askerî personelin muharebelere doğrudan 
katılma riski ile karşılaşılabileceği, 
 Ayrıca askerî durumu değiştirebilecek yeterlilikte bir gücün öngörülen sürede yetiştirilmesi halinde, harekât ve lojistik bakımdan bazı kısıtlara maruz 
kalacağı sonucuna ulaşılmıştır. 
Suriye’de rejim karşıtlarına yönelik programın mevcut haliyle, uluslararası ve iç hukuk bakımından meşruiyet taşımadığı, sonucuna ulaşılmıştır. 

 Programın ABD açısından değerlendirilmesinde; 

 ABD kamuoyunun tepkisini azaltan, 
 Risk seviyesi düşük, 
 Doğrudan ABD askerinin kullanılması seçeneğine göre son derece ekonomik, 
 İnisiyatif yaratan, 
 Suriye dış politikasını, Esad Rejiminin devrilmesi üzerine inşa eden bölge ülkelerinin taleplerini karşılamaya yönelik bir argüman yaratan, 
 ABD'nin bölgede uzunca bir süre kalmasına imkan veren sürdürülebilir istikrarsızlık ortamına hizmet eden kısıtlı bir vasıta olduğu sonucuna ulaşılmıştır. 

Türkiye açısından yapılan analizde programın; 

 Hukuki bakımdan, iki, 
 Siyasa ve askerî strateji bakımından, altı, 
 Dış siyaset bakımından, üç, 
 İç politika ve iç güvenlik bakımından, Beş Ana konuda önemli riskler taşıyabileceği değerlendirilmiştir. 

ABD’nin Suriyeli 'Ilımlı Muhalifleri' “Eğit ve Teçhiz Et”1 Programı Hakkında Değerlendirilme 

1. Giriş 

a. ABD’nin IŞİD’e ve Suriye’de Esad rejimine karşı uygulamaya çalıştığı stratejinin 
önemli bir boyutunu rejime karşı savaşan ılımlı muhaliflerin (moderate opposition) eğitilmesi, teçhiz edilmesi, silahlandırılması ve savaştırılması gelmektedir. ABD Yönetimi bu kapsamda Eylül 2014 içinde Kongre’den bir yasa çıkartarak programa 500 milyon dolar tahsis etmiştir.2 

b. ABD’nin planına göre her yıl 5.000 civarında ılımlı muhalif eğitilip teçhiz 
edilecektir.3 Bunun için bölge ülkelerinde üç eğitim kampı kurulması planlanmaktadır. 

Bu kapsamda Suudi Arabistan ile 10 Eylül tarihinde anlaşmaya varılmıştır Ürdün ile görüşmeler sürmektedir. (Ürdün’de ABD’nin 2012’den itibaren Özel Kuvvetler Eğitim Merkezi bulunmaktadır) Üçüncü kampın ise Türkiye’de kurulmak istendiği anlaşılmaktadır. 
Kampların her birinde 1.800-2.000 civarında militan eğitilecek, masraflar, silah ve teçhizat ABD tarafından karşılanacak ve verilecektir. 

c. Son günlerde dış ve iç medyada Türkiye ve ABD’nin Suriyeli rejim karşıtlarını 
eğitilmesi konusunda uzlaştıkları yönünde haberler yer almaktadır.4 Bu kapsamda ilk aşamada MİT tarafından seçilen 2.000 muhalifin Türkiye'de ABD’li ve Türk uzmanlar tarafından eğitileceğine, ABD tarafından teçhiz edilip donatılacağına dair haberler yayımlanmaktadır.5 

ç. Bu raporda; Türkiye’de hükümetin ve ilgili kurumların karar verme aşamasında 
olduğu anlaşılan ABD’nin bu programının; konsepti, tarihsel geçmişi, hedefleri, olası sonuçları ve riskleri hakkında bir analiz yapılması ve karar vericiler ile ilgililerin bilgilendirilmesi amaçlanmıştır. Konunun hassasiyeti nedeniyle rapor "bilmesi gereken" ilkesine göre yayınlanmıştır. 

Bu bağlamda rapor; 

-ABD Dış Politikasında “Eğit ve Teçhiz Et” Programının Yeri, 
-Suriye’de 'Ilımlı Muhaliflere' Yönelik “Eğit ve Teçhiz Et” Programı, 
-Programın Uluslararası ve İç Hukuk Açısından Değerlendirilmesi, 
-Programın ABD Açısından Değerlendirilmesi ve 
- Programın Türkiye Açısından Taşıdığı Riskler bölümlerinden oluşmaktadır. 


DİPNOTLAR:

1 Askerî terminolojide, "Eğit ve Teçhiz Et" terimi yerine "Eğit-Donat" terimi de kullanılmaktadır. 
2 “US Senate backs training and arming Syria rebels” , BBC UK , 18 September 2014, 
    http://www.bbc.com/news/world-us-canada-29257422 
3 “Who Are the Syrian Rebels the U.S. Wants to Arm and Train?”, NBC News, 19 September 2014, 
    http://www.nbcnews.com/storyline/isis-terror/who-are-syrian-rebels-u-s-wants-arm-train-n207391 
4 “US says Turkey will train moderate Syrian rebels but presses for details”, The Guardian, 11 October 2014, 
    http://www.theguardian.com/world/2014/oct/11/us-says-turkey-will-train-moderate-syrian-rebels-but-presses-for-details, 
    “2 bin muhalife Türkiye'de eğitim”, 
5 “2 bin muhalife Türkiye'de eğitim”, Yeni Şafak, 10 Ekim 2014, 
    http://www.yenisafak.com.tr/gundem/2-bin-muhalife-turkiyede-egitim-691618 

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,


***

3 Aralık 2020 Perşembe

AKP NİN 15 YILI EKONOMİ., BÖLÜM 4

AKP NİN 15 YILI EKONOMİ.,  BÖLÜM 4




PARA POLİTİKASI VE FİNANSAL UYGULAMALAR 

2008 krizine, GOÜ.ler, temelde, sermaye sınırlamaları, ticari kısıtlamalar, daha sıkı ihtiyati tedbirler, döviz kuru piyasalarına müdahaleler ve faiz düşüşleri yoluyla tepki verdiler. Diğer yandan, GÜ.ler ise, daha çok Fed örneğini takip ederek, doğrudan parasal genişleme yoluna başvurdular. Bu genişleme de kısa ve uzun vadeli tahviller ile birlikte, özel sektör kağıtları ve hatta Japonya örneğinde 
hisse senedi alımını beraberinde getirdi. Ancak, 2008 sonrası, tüm dünyada daha farklı yeni politika araçları da gelişmeye başladı. 

TCMB, 2008 sonrası, biraz daha proaktif hareket ederek, birçok konuda, rakiplerinden görece daha inovatif davrandı. Örnek olarak, Çin merkez bankası PBOC gibi önemli ülkelerin yeni yeni kullanmaya başladığı piyasanın 1 haftalık repo faizini, TCMB, 2010 yılından bu yanadır aktif kullanmaktadır. TCMB, aktif bir piyasa yapıcı aktör olarak varlığını sürekli hissettiriyor. Dolayısıyla, faizler 
artık, daha liberal bir finansal ortamda belirleniyor ve bu faizlerin o seviyelerde tutulması için de ortam oluşturuluyor. Diğer yandan, Merkez bankası bağımsızlığı bizde ilk kez 2001.de uygulamaya geçti ve para politikası stratejisi de onunla birlikte hayata geçirilecekti. 

Belli bir program dahilinde politika uygulama bilinci de bu dönem kazanılmış oldu. 
2008 krizi sonrası, parasal genişleme adımları ile, GOÜ.lere ciddi miktarda para akışı ve likidite kaynağı da sağlandı. Likidite koşullarının iyileşmesi ve faizlerin düşmesi ile kredi imkanları da genişledi. Kredi ve likidite koşullarının iyileşmesi, cari açık gibi finansman açığı koşullarına yardımcı oldu. Daha önce de bahsedildiği gibi, Türkiye.de, finansal sistem büyük ölçüde sadece bankalar üzerinden yürüyor. Büyüme için ihtiyaç duyulan krediler ve finansmanın, sadece bankalar ile sürdürülmesi ise uzun vadede mümkün değildir. 

Finansal derinleşmenin desteklenmesi ve finansal altyapının sağlamlaştırılması için yeni kurulan varlık fonu önemli bir ilk adımdır. Ancak derinleşme sağlanırken; risklerin ve borçlanmanın artması da önemli bir tehlikeyi barındırır. 

Türkiye.de, finansal istikrar için atılan adımlar ve uygulamaya koyulan makro-ihtiyati tedbirler, dikkat çekilmesi gereken önemli bir başka noktadır. Örneğin, kredilere getirilen sınırlamalar ile, Mian ve Sufi.nin de dikkat çektiği hanehalkı 
borçlanmasının riskleri minimize edilmeye calışıldı. Benzer şekilde, kredi taksitlerinin sınırlandırılması, tüketici kredilerinde büyüme hızının düşürülmesi ve kredi-mevduat faiz farkını etkilemek ve dengelemek için atılan adımların hepsi gerekli, yerinde ve faydalı olmuştur. Finansal sistem, bugün, uygulanan makro-ihtiyati tedbirler ve sıkı para politikasının da katkısıyla, iç ve dış şoklara karşı 
dayanıklılığını korumaktadır. Finansal risk profilinde ise geçtiğimiz birkaç yılda hayati önemde bir değişiklik gerçekleşmedi. 

Diğer yandan, dünya da değişiyor ve bu yeni dönem, yeni trendler ve yeni çözüm önerilerini zorunlu kılmaktadır. Özelde Türkiye gibi GOÜ.lerde, genelde de tüm Avrupa.da, artık taşlar yerine oturdu derken; son dönemde meydana gelen olaylar, mevcut ekonomik ve politik sistemin istikrarı ve geleceği ile ilgili tekrar düşünmeyi de zorunlu kılıyor. Arap baharı, Ukrayna krizi, Brexit ve Türkiye.deki darbe girişimi, gelecek ile ilgili daha dikkatli hareket etmeyi zorunlu kılıyor. Türkiye.nin yakın tarihinin en önemli olaylarından, 15 Temmuz darbe girişimi, doğrudan Avrupa.nın en dinamik ekonomisini tekrar bir çıkmaza sürükleme amacı taşıyordu. 

Bununla birlikte, yurtdışında, özellikle de ABD.deki parasal sıkılaştırma adımları faiz paritesi kuralına da uygun olarak,  yurt içindeki faiz indirimi ve faizlerin düşük tutulması eğilimini zora sokabilir. Bu durum, öncelikle, yurt-içine para akışını sıkıntıya sokar. Geçmiş on-yılların önemli sıkıntılarından kur dalgalanmaları tekrar yaşanabilir. Kur seviyesinin artması da ihracata, teoride beklendiği gibi, olumlu yansımayabilir. Nitekim, Türkiye ekonomisinde parametreler çoğunlukla dünyanın tersine işler. 

Diğer yandan, Merkez Bankaları.nın gücünün artışına paralel olarak; politikaları, hedefleri ve uygulamaları ile ilgili tartışmalar da giderek artmaktadır.30 Politika yapıcılar ve para politikası uzmanları, iş çevreleri, yatırımcılar ve hatta Merkez Bankası.nın kendisi dahi yeni dönemde, ne tür yeni hedeflere ve de araçlara ihtiyaç olduğu bağlamında daha fazla kafa yormalıdır. Özellikle de, Stiglitz ve 
Frankel gibi ana akım ekonomistler yeni hedefler ve araçlar konusunda ısrarcıdır lar. Bu doğrultuda da, merkez bankacılığında değişimin devamı önemlidir. Merkez bankaları, hem fiyat istikrarı, hem ekonomik büyüme ve istihdamı odağa alabilirler. TCMB de, fiyat istikrarının birincil amaç olduğu enflasyon hedeflemesi stratejisini terk edip; örneğin, fiyat istikrarı ve istihdama eşit ağırlık veren FED yaklaşımını (dual mandate) benimseyebilir. 

2001 sonrası, özellikle de maliye politikasındaki başarı, para politikası uygulamalarında da başarıyı beraberinde getirmişti. 

TCMB.nin, yukarıda dikkat çekilen eksiklikler göz-önüne alınarak, yeni dönemde hem fiyat istikrarı hem ekonomik büyüme hedefine odaklanması; para ve mali politikaların koordineli çalışmaya adevam etmesi, çok daha fazla fayda sağlayabilir. Hem fiyat istikrarı hem ekonomik büyüme hedeflerinin tutturulması için bu dönüşüm önemlidir. Diğer yandan, faizlerin düşürülmesi için ortam 
hazırlanmalı ve bu sayede maliyetler de aşağı çekilmelidir. Sermaye hareketlerinin döviz kurunu aşırı hareketli hale getirmesine ise izin verilmemelidir. 

Ekonomik aktivitenin çeşitlendirilmesi de krizlerle mücadelede ve özellikle de spesifik şoklara reaksiyon kabiliyetinin artırılması noktasında atılan önemli adımlardan biridir. 

Makroekonomik istikrar korunarak, özelleştirmeler, reel sektör ve özellikle de KOBG.lerin desteklenmesi noktasında atılan adımlar; reel sektörün gücünü artırarak, ekonominin şokları absorbe yeteneğini kuvvetlendirme yönünde atılan adımlara güzel bir örnektir. Bununla birlikte, AR-GE yatırımlarının artırılması, rekabet gücü yüksek ve ihracat odaklı yeni ve daha güçlü bir üretim sektörü oluşturulması amacı da özellikle önemlidir. Yeni dönemde, burada bahsi geçen yenilikler ve değişim dalgasının devamı için daha güçlü bir yürütme, daha istikrarlı bir siyasi irade de önemli bir destek sunabilir. 

ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMLERİN YOL HARİTASI 

Krizlerle mücadelenin en iyi yollarından biri sürekli büyümektir. Büyüdükçe ve ekonomik parametreler düzeldikçe, ülkeye güven artacak, borç/GSYH ve CAD/GSYH oranları da düştükçe ülkenin rating notları yükselecek ve daha rahat yatırım çekilecektir. Bunun için de, ekonomi politikasına yeni bir bakış açısı kazandırılması; yüksek cari açık, yetersiz özel tasarruf ve aşırı tüketim, yetişmiş insan gücü açığı ile eksikliği derinden hissedilen yapısal reformlara daha çok odaklanılması önem arz eder. 

Son dönemde, mevcut siyasi sistemin artık sınırlarının zorlandığı da göz önüne alınarak ve politik istikrarın önemi de kavranarak; yeni radikal adımlar hızlandırıldı. Siyasi krizler ile ekonomik krizlerin birbirini tetiklediği yeni krizleri kaldırmaya bu ülkenin ne zamanı ne de gücü vardır.31 Koalisyon dönemlerinin belirsizlik, iç çekişmeleri ve karışıklığı akıldan çıkarılmamalıdır. 

Siyasi mekanizmaların işlerliği ve karar alma noktalarındaki etki gücünü artıracak yeni adımlar hayata geçirilmeye devam edilmelidir. 

Burada da yeni Cumhurbaşkanlığı sistemi önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Sermaye de bu ülkenin eksiklikliğini sürekli hissettiği önemli sıkıntılardan biridir. Tasarrufları artıracak yapısal yenilikler devam ettirilmelidir. Bu doğrultuda, tasarrufları teşvik eden BES, konut desteği ve çeyiz hesabı gibi teşviklerin devamı önemlidir. Beşeri sermayenin artırılması noktasında da yüksek öğrenim, mesleki eğitim ve çıraklık eğitiminin kalitesinin yükseltilmesi ile ilgili yeni yol haritaları izlenmelidir. Eğitimin çerçevesini ve kalitesini artıcı yeni politikalar üretilmesi, eğitim politikası ve reformuna devam ve destek olunmasını umut edilmektedir. 

Çeşitlendirilecek ekonomi, farklı sektörel şoklara, bölgesel ve ülke-spesifik krizlere karşı daha dayanıklı bir hal de alacaktır. 

Endüstrilerin çeşitlendirilmesi, bacasız endüstrilerden daha fazla faydalanılması da oldukça önemlidir. Turist sayısında, Türkiye, bugün ilk 10.da. Bu trend kaybedilmemelidir. Ancak, Afrika, Ortadoğu ve diğer Müslüman ülkelere de Türkiye daha iyi tanıtılmalıdır. Ülke ekonomisine yeni bir ivme kazandırılması için, konsensüs ve işbirliği de oldukça önemlidir. 

Yeni dönemin popüler akımlarından islami finans entrümanlarının geliştirilmesi ve etkin kullanımı da oldukça önemlidir. 

Hem 1930.lar, hem 2008.deki borç-faiz sarmalı, hem de devamındaki Avrupa ve Yunanistan krizleri bize, faizsiz bankacılığa ve faizsiz yatırım enstrümanlarına ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu açıkça gösterdi. Nitekim, konvansiyonel yollarla, 2008 borç krizinin etkilerini hala sıfırlayabilmiş değiliz. Emlak ve emtia piyasaları, tüm dünyada, hala aşırı oynak. Sermaye hareketleri, finansal piyasalar gündeminin merkezinde. Katılım ekonomisinin desteklenmesi ve büyük projelerin finansmanın da bizzat vatandaşların ve küçük sermaye sahiplerinin de aktif katılım göstermesi, sahiplenmesi sağlanmalıdır. Gayrimenkul sertifikası, crowdfunding, sukuk ve 
konvansiyonel tahvillerin kullanımı ile ilgili yeni düzenlemeler de orta ve uzun vadede hayata geçirilmelidir. Nye.nin çalışmaları ile önem kazanan yumuşak gücün öneminin farkında olunmalı ve temel unsurlarından etkin yararlanılmalı dır.32 

Turizm, eğitim, kongre ve fuarlar, diziler, taşımacılık ve ulaşımda Türkiye.nin sahip olduğu konum iyi değerlendirilmelidir. 

Sağlık sektörü ve turizmden daha fazla faydalanılması için yeni projeler geliştirilmelidir. Turizm, sadece bir döviz kapısı olarak değil; yumuşak güç unsuru olarak da değerlendirilmelidir. Doğrusu, eğitim ve ticaret de yumuşak güç unsuru olarak kullanılabilir. Sağlık turizmi ve kongre/fuar, kültür turizminin yüksek potansiyelinden faydalanılmalıdır. Sinema endüstrisi ve dizilerin, ülkenin imajı ve 
reklamı için önemi ve etkisi daha etkin kullanılmalıdır. 

Büyüme, son 15 yılın ekonomik gidişatının tüm özeti aslında. AK Parti hükümetleri döneminde, Türkiye, 29 dönem üst-üste büyüyerek; Cumhuriyet tarihinin kalkınma ve değişim rekorlarını kırdı. Kalkınmada ve büyümede, çıta yükseltildi. Bu sürecin devamı da bir o kadar önemlidir. Küresel Finansal Kriz.e denk gelen 2008-2011 dönemindeki ekonomik performans dahi, büyük resimde, ciddi 
bir başarı hikayesidir. Doğrusu, 2002 sonrası, küresel kriz dışında, ülke içinde daralma gözlenmedi. 2010 ve 2011 dönemi, Çin'den sonra en hızlı büyüyen Türkiye ekonomisi idi. Nitekim, sonrasındaki Gezi ve 17-25 Aralık da, doğrudan bu büyüme mucizesini hedef alıyordu. 

2012 sonrası karşılaşılan orta gelir tuzağı ve ciddi yapısal reform ihtiyacı, 2002 sonrası modelin artık yetmediğini gösteriyor. 

Beşeri ve fiziksel sermaye eksiği ile birlikte teknoloji yoğun üretim eksiği; ve bunların üzerine de, kurdaki hareketlilik bizi görece fakirleştiriyor. Yeni dönemin sorunlarının ve yeniliklerinin, son 15 yılın dönüşüm ve büyüme mucizesini örtmesine izin verilmemelidir. 

Yeni nesillere bırakabileceğimiz en güzel hediye, daha güçlü, demokratik ve daha müreffeh bir ülke bırakmak olsa gerek. 

   Son 15 yılda bu yönde atılan adımların devamı da bir o kadar önemlidir. 

SONUÇ VE ÖNERİLER 

Yukarıda da özetlendiği üzere, 2008.deki Küresel Finansal Kriz.in teğet geçmesini 2001 sonrası kazanılan güçlü bir finansal altyapıya borçluyduk. Diğer yandan, Türkiye'nin bugün en büyük zenginliğinin de güven ve istikrar ortamı olduğunun altını da sıklıkla çizdik. Bu anlamda, güçlü bir finansal sistem ve siyasi istikrar, ekonominin kaderini doğrudan etkilen önemli parametrelerdir. 

Doğrudan yabancı yatırım ve benzeri dış finansman opsiyonları için, şeffaflıkla ilgili reformların büyük oranda tamamlandığı açık. 

Bu refom sürecinin devamı, CAD ve yatırımlar için duyulan finansman açığı da bu denli yüksek iken, düşünüldüğünden daha önemlidir. 

Yorgunluk belirtilerinden kaçınarak ve rehavete kapılmadan, büyüme ve dönüşüm süreci kesintisiz devam ettirilmelidir. Yeni dönemde, özellikle de dış koşulların ve ABD Merkez Bankası Fed gibi merkez bankalarının atacağı adımların küresel piyasalar için önemi çok daha fazladır. Finansal piyasaların olumsuz etkilenmemesi için uygun pozisyonların alınması hayati önemdedir. 

   Diğer taraftan, Türkiye ekonomisi de sürekli büyüyor ve güçleniyor. Krizlere reaksiyon yeteneği de gün geçtikçe artmaktadır. 

Türkiye.de şu an ya da yakın gelekte 2001.dekine benzer bir finansal kriz olasılığı yok. Ancak, bugün, Türkiye.de, 2023.e dek planlanan ya da bir şekilde söz verilen ulaşım ve altyapı projelerinin 350 milyar dolar gibi devasa bir rakama ulaştığı söyleniyor. 

Pekii nasıl finanse edilecek bunlar? 

Özellikle de, özel sektörün ve hanehalkının tasarruf oranlarının çok düşük olduğu bir dönemde bu rakamlar daha önemlidir. İşte bu yüzden, dışarıdan finansal destek bulmak şart. Ya da içeride varlık fonu gibi yenilikler getirilecek, islami finans ve katılım ekonomisi canlandırılacak. Geçmişte, büyük oranda Avrupa.dan sağlanan destek fonları için yeni kaynak arayışları, yeni dönemde Türkiye.yi Asya ve Afrika.ya da yakınlaştıracaktır. Elbette, buralardan sağlanacak gerekli kaynağın, sıcak para değil, doğrudan yabancı yatırım şeklinde olması daha çok anlam kazanır. 

Unutmamak gerekir ki, bugünün Dünya sında öngörülebilen ülkeler ve güven veren iktidarlar, umut vadeder ve yatırımcı çekerek daha istikrarlı ve güçlü ekonomiler yaratırlar. Türkiye'nin, bu anlamda, en büyük zenginliği son dönemde yakaladığı güven ve istikrar ortamıdır. CAD.ın finansmanı gibi kısa vadeli çözümler ve uzun vadede daha güçlü bir ekonomi için, istikrarlı bir ekonomik ve politik sistem gereklidir. Türkiye, iktisadi gelişme ve şeffaflaşma alanında önemli reformlar gerçekleştirdi ve bu süreç hala devam ediyor. 

Bu iradenin kesintisiz devamı hayati önemdedir. 

Yeni ve güçlü bir siyasi iktidarın, finansal, reel ve sosyo-psikolojik temellerinin de sağlamlığı noktasında yukarıda altı çizilen noktalara odaklanılmasının önemli olduğu kanısındayım. 

 
DİPNOTLAR;

1 Yrd. Doç. Dr., Bingöl Üniversitesi, GGBF, Iktisat Bölümü, Email: bilalbagis@yahoo.com. 
2 Mehmet Bulut, “Turkey: A Regional Power Moving Forward to Becoming one of the Top 10 Economies in the World”, Daily Sabah, 27 Ocak 2016. 
3 Bilal Bağış, “Başkanlık Sisteminin Ekonomisi”, Proceedings of the 2nd International Congress of Local Development and Finance, (2017). 
4 Hyman P. Minsky, Stabilizing An Unstable Economy, (Yale University Press, 1986). 
5 “AK Parti Parti Programı”, AK Parti, 
    https://www.akparti.org.tr/site/akparti/parti-programi, (Erişim tarihi: 30 Mart 2017). 
6 ABD.nin bu New Deal.ı, 1930 ve 1937 arası Amerikan ekonomisini Büyük Bunalım.dan kurtarmak için hayata gecirilen bir dizi yatırım ve projeleri ifade eder. 
7 “Krizden İstikrara: Türkiye Tecrübesi”, BDDK, http://bddk.org, (Erişim tarihi: 30 Mart 2017). 
8 Erdal T. Karagöl, AK Parti Dönemi Türkiye Ekonomisi, (SETA Rapor, İstanbul: 2013). 
9 Bilal Bağış, “İstikrara Mecburuz…”,Ekonomikus, 
   https://bagisb.wordpress.com/2015/09/18 /istikrara-mecburuz/,  (ErişimTarihi: 20 Mart 2017). 
10 GÜ.ler, „Gelişmiş Ülkeleri ve GOÜ ler de, „Gelişmekte Olan Ülkeleri ifade eder. 
11 Mehmet Şimşek, “The Wisdom of Crisis Prevention”, ProjectSyndicate, 
    https://www.project-syndicate.org/commentary/macro-prudential-measures-for-crisis-prevention-in-emerging-economies-by-mehmet--im-ek?barrier=accessreg,  (Erişim tarihi: 30 Mart 2017). 
12 Sadık Unay, “Ekonomik Kriz Tartışmalarına Karşı Yeni Büyüme Hikayesi”, SETA, 
    https://www.setav.org/ekonomik-kriz-tartismalarina-karsi-yeni-buyume-hikayesi/, (Erişim tarihi: 20 Mart 2017). 
13 Makro-ihtiyati tedbirler; döviz açık pozisyonları, likidite sorunu, sermaye yeterlilik rasyoları, mali açıklar, regülasyonlar, kur riski, borçlanma gibi finansal 
ve reel ekonomiyi düzenlemeyi içeren bir dizi kurallar bütünüdür. 
14 “Türkiye Ekonomisi için Kriz Önlemleri”, TEPAV, (Erişim tarihi: 30 Mart 2017). 
15 Bilal Bağış, “Güçlü Sosyal Sermaye Potansiyeli, Büyümenin Anahtarı”, Proceedings of the 2nd International Congress of Local 
    Development and Finance, (2017). 
16 Bilal Bağış, “Monetary Policy Divergence and Central Banking in the New Era”, Risk Management, Strategic Thinking and Leadership in the Financial 
    Services Industry ed. Ümit Hacıoğlu ve Hasan Dinçer, (Springer International Publishing, 2016), s. 25-41. 
17 Dodd-Frank reformu, 2008 krizi sonrası ABD finansal piyasalarına (Büyük Buhran dönemi sonrası olduğu gibi) regülasyonları tekrar geri getirmek için 
    geçirilen bir yasayı ifade ediyor. 
18“ Bu Kriz de İnşallah Bizi Teğet Geçecek”, CNNTurk, 20 Ekim 2008. 
19 Fahrettin Altun, “ Büyük Bir Stres Testinden Başarı ile Geçtik”, Kriter Dergisi, (Eylül 2016). 
20 Bilal Bağış, “15 Temmuzsonrasi…”, Ekonomikus, 
    https://bagisb.wordpress.com/2017/03/29/ 15-temmuz-sonrasi/, (ErişimTarihi: 30 Mart 2017). 
21 Nebi MiŞ, “Topyekun Mücadele”, SETA, 
http://www.setav.org/topyekun-mucadele/, (Erişimtarihi: 20 Mart 2017). 
22 David Grueber, Debt: The First 5,000 Years, (Melville House Printing, Brooklyn, NY: 2011). 
23 Adem Anbar, “Osmanlı İmparatorluğu.nun Avrupa ile Finansal Entegrasyonu: 1800-1914”, Maliye Finans Yazıları, Cilt: 23, Sayı: 84, (2009), s. 17-37. 
24 Gauti B. Eggertssonve Paul Krugman. "Debt, Deleveraging, and the Liquidity Trap: A Fisher-Minsky-Koo Approach." The Quarterly 
    Journal of Economics 127.3 (2012): 1469-1513. 
25 Irving Fisher, "The Debt-Deflation Theory of Great Depressions." Econometrica: Journal of the Econometric Society (1933): 337-357. 
26 Rajan, Raghuram Ş. "Has Finance Made the World Riskier?." European Financial Management 12.4 (2006): 499-533. 
27 “What Can We Learn from the Depression?”, The Economist, 
     http://www.economist.com/ blogs/freeexchange/2013/11/economic-history-0, (Erişimtarihi: 1 Mart 2017). 
28 Nebi MiŞ, “Avrupa.nın Çok Boyutlu Krizleri”, SETA, 
    https://www.setav.org/avrupanin-cok-boyutlu-krizleri/, (Erişim tarihi: 20 Mart 2017). 
29 Atif Mian ve Amir Sufi, House of Debt: How They (and You) Caused the Great Recession and How We Can Prevent it from Happening Again, 
    (University of Chicago Press, 2014). 
30 Mohamad El-Erian, The Only Game in Town: Central Banks, Instability, and Avoiding the Next Collapse, (Penguin Random House, 2016).
31 Erdal T. Karagöl, “Çift Başlılığın Neden Olduğu Ekonomik Krizler”, SETA, 
    https://www.setav.org/cift-basliligin-neden-oldugu-ekonomik-krizler/, ( Erişim tarihi: 20 Mart 2017).
32 Joseph S. Nye Jr., Bound to Lead: The Changing Nature of American Power, (Basic Books, New York: 1990). 


***