TÜRKİYE’NİN SAVUNMA REFORMU TESPİT VE ÖNERİLER., BÖLÜM 3
Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM)
Türkiye’de modern bir savunma sanayiinin geliştirilmesi ve TSK’nın ihtiyaçlarının bu şekilde karşılanması amacı ile kurulan SSM’ye, 3238 sayılı Kanun ile aşağıdaki görev ve yetkiler verilmiştir:22
I. SSİK’nın aldığı kararları uygulamak
II. Proje bazında yıllar itibarıyla verilecek olan alımların programlarını sipariş kontratına bağlamak
III. Mevcut milli sanayii, savunma sanayii ihtiyaçlarına göre reorganize ve entegre etmek, yeni teşebbüsleri teşvik ve bu entegrasyona
ve ihtiyaçlara göre yönlendirmek, yabancı sermaye ve teknoloji katkısı imkanlarını araştırmak, teşebbüsleri yönlendirmek, bu konudaki devlet katılımını planlamak
IV. Fon kaynaklarını dikkate alarak alım programlarını ve finansman modellerini belirlemek
V. İhtiyaç duyulan modern silah, araç ve gereçlerin özel veya kamu kuruluşlarında imalatını planlamak
VI. Gerektiğinde özel, kamu veya karma nitelikli yeni yatırımları dışa açık olmak kaydıyla desteklemek.
Sistemin Işleyişi
Türkiye’nin ulusal savunma ve güvenlik strateji ve politikalarının esasını, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB) adlı doküman oluşturmaktadır.
SSM teşkilat şeması Tablo 4’te verilmiştir.23
TABLO 4. SSM TEŞKILAT YAPISI 23
TABLO 5. TEDARIK SÜRECI AKIŞ ŞEMASI
MGSB, bir önceki döneme ait plan ve öngörülere dair değerlendirme; belirlenmiş hedeflere ulaşılma durumu; varsa aksaklıkların ve nedenlerinin tespiti ile yeni döneme dair öngörü ve hedefleri içerir. MGSB’deki tüm analiz ve öngörüler, siyaset, savunma, sosyoloji ve çevre konularında ve bölgesel, ülkesel, sosyolojik ve bireysel ölçeklerde yapılır.
MGSB hazırlandıktan sonra Bakanlar Kurulunun onayına sunulur ve Başbakanlık Uygulama Direktifi ile yürürlüğe sokulur. MGSB’de yer alan temel esas ve ilkeler, Genelkurmay Başkanlığı, bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşlarının kendi görev ve yetki alanlarına ilişkin strateji dokümanlarına altlık teşkil eder. Bu kapsamda Genelkurmay Başkanlığı, MGSB doğrultusunda Türkiye’nin Milli Askeri Stratejisi (TÜMAS) belgesini hazırlar.
TÜMAS’ın ana işlevleri şunlardır:25
I. 20-30 yıllık gelecek vizyonu kapsamında milli askeri hedeflerinin tespiti
II. Bu hedeflerin elde edilmesinde takip edilecek stratejinin tanımlanması
III. Diğer milli güç unsurları ile koordineli olarak askeri gücün hazırlanması, yönlendirilmesi, geliştirilmesi ve kullanılmasına ait esasların belirlenmesi.
TÜMAS uyarınca tüm kuvvet komutanlıkları, Planlama, Programlama ve Bütçeleme Sistemi (PPBS) dahilinde ve Konsepte Dayalı
İhtiyaçlar Sistemi (KDİS)26 yöntemi ile kendi harekat ihtiyaçlarını belirlerler. Her kuvvetin hazırladığı Harekat İhtiyaç Planı (HİP), TÜMAS'ta
tarif edilen hususlara cevap verebilecek ekipman, araç-gereç ve kabiliyet gereksinimlerini tanımlar. HİP’ler, hazırlanan Stratejik
Hedef Planı (SHP) doğrultusunda bir önceliklendirme işlemine tutulurlar ve bunun sonucunda On Yıllık Tedarik Planı (OYTEP) hazırlanır.27
OYTEP’te yer alan her bir ihtiyaç kaleminin temini için hazırlanan Proje Tanımlama Dokümanı (PTD) tedarik sürecini başlatır. Tedarik
sürecinin üç farklı kanalı bulunmaktadır. Bunlar SSM, MSB İç Tedarik Daire Başkanlığı ve MSB Dış Tedarik Daire Başkanlığıdır (Tablo 5).28
OYTEP’in hazırlanması ile belirlenen ihtiyaçların birer PTD’ye dönüşmesi ortalama on yıllık bir süreci kapsamaktadır.29
TEDARIK VE MODERNIZASYON MEKANIZMASININ YAPISAL SORUNLARI
Yukarıda tarihsel arka planı ve genel mimarisi sunulan planlama ve tedarik sisteminin işletilmesinde çeşitli sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu sorunları
beş ana başlıkta özetlemek mümkündür:
Zaman ve Süreç Yönetimi
Savunma sistemlerinin tedarikine yönelik planlama, ihtiyaç belirleme, tedarik, operasyon ve hizmetten alma süreçleri onlarca yılı kapsayabilmektedir.
Bu duruma örnek olarak, Türk Hava Kuvvetleri’nin ihtiyacına yönelik 1990’lı yılların başında tanımlanan Havadan Erken İhbar ve
Komuta Kontrol (HEİK) uçağı tedarik programı gösterilebilir. 1996 yılında resmen başlatılan projede firmalara Teklife Çağrı Dosyası (TÇD)
Haziran 1998’de yayımlanmış, aday firmalardan teklifler aynı yılın Aralık ayında toplanmıştır. Kazanan firmanın 2000 yılı Kasım ayında ilan
edilmesinden sonra başlayan sözleşme görüşmeleri, Haziran 2002’de dört adet HEİK uçağı için 1,5 milyar dolarlık sözleşmenin imzalanması ile
sonuçlanmıştır.30 “Barış Kartalı” olarak adlandırılan uçağın ana sensör sistemi olan ve yeni bir teknoloji içeren MESA radarının geliştirme ve
entegrasyonunda yaşanan sıkıntılardan dolayı projede kayda değer bütçe ve takvim aşımları meydana gelmiştir. Yaşanan sorunların çözümünden
sonra ilk uçak ancak 2007 Eylül ayında ilk uçuşunu gerçekleştirmiş ve Hava Kuvvetleri’ne 2014 Ocak ayında teslim edilmiştir.
Dört uçaklık filonun göreve tam hazırlık seviyesine ulaşması ise ancak 2016 Mayıs ayında gerçekleşmiştir.31
Bir başka örnek olarak Arap Baharı ve hemen ardından patlak veren Suriye iç savaşı gösterilebilir. Çatışmaların 2011 Mart ayında hızla
ülke geneline yayılmasından sonra Suriye, oldukça karmaşık bir “vekalet savaşları” sahnesine dönüşmüştür. Savaşta gerek müdahil ülkeler gerekse
farklı ideolojik ve kültürel motivasyonlara sahip silahlı gruplar yeni teknoloji, taktik ve yöntemlerle saldırılar gerçekleştirmektedirler.
Söz gelimi on yıl önce kısıtlı sayıda ülkenin elinde bulunan insansız hava araçları (İHA) farklı tip, görev ve konfigürasyonda silahlı gruplar tarafından
da kullanılmaya başlamıştır. Buna ilaveten “hibrid savaş” gibi farklı askeri ve askeri olmayan yöntem ve usullerin birlikte, eşgüdüm
içinde kullanıldığı yeni bir savaş türü ortaya çıkmış; özellikle Rusya tarafından Ukrayna krizinde yoğun olarak kullanılmıştır.
Türkiye’nin savunma ve güvenlik planlama sisteminin temelinde yer alan KDİS yaklaşımı, 1970’lerin sonlarında ABD’de geliştirilmiştir.32
Temel esasları itibarıyla simetrik bir rekabete uygun bir sistemdir. Hızlı değişen tehdit ortamına, jeopolitik gerekliliklere yanıt vermede
etkin değildir. Özelde ABD-SSCB, genelde ise NATO-Varşova Paktı arasındaki güç mücadelesi ve rekabet ortamına göre hazırlanıp şekillendirilen
KDİS, günümüzün şartlarına yanıt vermekten uzaktır. Zira KDİS, hasmın stratejik hamle, plan ve kararlarının öngörülebildiği, ortam ve
koşulların belli ya da en azından öngörülebilir olduğu durumlar için ideal bir ihtiyaç tanımlama metodudur. Ülke dışı silahlı grupların jeopolitik
ölçekte etkin olduğu, ülkeler arası ilişkilerin süratli bir biçimde dostluktan çatışmaya dönüşebildiği günümüzde, ihtiyaç plan ve öngörüleri
için daha hızlı, esnek ve uyum yeteneği yüksek bir yaklaşıma ihtiyaç bulunmaktadır.
Türkiye’de savunma planlama ve tedarik mekanizmasında eşgüdüm, süreklilik ve çift başlılık sorunları göze çarpmaktadır.
Disiplinler arası Perspektif
Soğuk Savaş’ın ideolojik temelli ve çift kutuplu ortamında ulusal savunma ve güvenlik ihtiyaçları, askeri kabiliyet odaklı olarak tanımlanmaktaydı.
Bu durumun bir yansıması olarak Türkiye’de ulusal savunma ve güvenlik sistemi büyük ölçüde askeri bürokrasinin denetim ve
yönetiminde şekillenmiştir. Her ne kadar sürecin çeşitli aşamalarında sivil otoritenin onayı söz konusu olsa da, savunma ve güvenlik ihtiyaçlarının
planlanması, ulusal savunma stratejisinin geliştirilmesi, savunma yönetimi gibi konularda sivil bürokrasi ve akademik kurumlar yeterli ölçüde
insan kaynağı ve entelektüel kapasite geliştirememiştir.
Başka bir ifade ile ulusal savunma ve güvenlik konuları neredeyse tamamen askeri bürokrasinin uhdesine bırakılmış, bu alanda sağlıklı
ve işler bir etkileşim ve iletişim mekanizması tesis edilmemiş ya da edilememiştir.
Bu sıkıntının en bariz şekilde ortaya çıktığı yer, ihtiyaçların planlanması aşamasında savunma sanayii, üniversiteler ve hatta SSM gibi doğrudan
konuya müdahil kurum, kuruluş ve bireylerin bilgi birikimi, yetenek ve tecrübelerinden yararlanılmamasıdır.33
Yukarıda bahsedildiği gibi teknolojinin, ekonomik ve sosyokültürel etkenlerin etkisiyle hızla
değişen tehdit ortamı ve evrilen savaş, savunma stratejisinin planlamasında sadece askeri-teknik uzmanlığın değil aynı zamanda ekonomi, siyaset
bilimi, sosyoloji, sosyal psikoloji, bilim ve teknoloji yönetimi gibi birçok farklı disiplinin denkleme katılmasını zorunlu kılmıştır. Daha yalın bir
ifade ile savunma planlaması sadece askeri bir mesele olmaktan çıkmış, disiplinlerarası bir konuya dönüşmüştür. Türkiye’de bu konuda kayda değer
bir muhafazakarlığın olduğu iddia edilebilir.34
Askeri-Sivil Bürokrasi Eşgüdümü
Türkiye’de savunma planlama ve tedarik mekanizmasında eşgüdüm, süreklilik ve çift başlılık sorunları göze çarpmaktadır. Bu konuya örnek
olarak MSB’nin personel sistemi gösterilebilir:
MSB Müsteşarlığına atanan askeri personel bu kadrolarda uzun süreli çalışmazlar. Bu süre kurmay olmayan subaylar için çoğunlukla
dört beş yılı kurmay subaylar için iki üç yılı geçmemektedir. Bir başka açıdan bakıldığında atamalarda personelin uzmanlık alanı ve
deneyiminden ziyade, atama yönetmeliğinde belirlenmiş, çeşitli garnizonlarda yapılan görev süreleri ön plana çıkmaktadır. Karargaha
atanan personel görev yaptığı süre içerisinde alanında uzmanlaşmakta ancak verim alınacak dönemde tekrar atama görmektedir. Aslında
bu konu sadece MSB Müsteşarlık Karargahı için değil aynı zamanda Genelkurmay ve Kuvvet Karargahları için de geçerlidir. Bu
durum aynı zamanda ülkenin ulusal savunma politikalarının belirlenmesinde ve yönlendirilmesinde etkisi olan askeri bürokrasi için
ciddi bir sorun teşkil etmektedir.35
Eşgüdüm sorununun temelindeki bir başka etken, çift başlılık ya da mükerrer teşkilatlanmadır. Bu sorunun en bariz örneği, hem MSB
hem de SSM bünyesinde araştırma geliştirme
(AR-GE) dairelerinin bulunuyor olmasıdır.36
Bu mükerrerlik, bütçe ve kadro israfına yol açmakta, projelerin bütüncül bir yaklaşımla planlanması ve yönetilmesinin önünde engel olmaktadır.37
Sanayi ve Teknoloji Politikası
Türkiye’de etkin ve sağlıklı işleyen bir bilim ve teknoloji politikasının varlığından söz etmek güçtür. Bu durumun bir yansıması ve yukarıda bahsedilen sorunların bir sonucu olarak savunma sanayiine yönelik, tek merkezden ve askeri-sivil bürokrasinin eşgüdümü ile yönetilen bir savunma sanayii teknoloji politikası bulunmamaktadır.
SSM tarafından hazırlanan Teknoloji Yönetimi Stratejisi ve Sektörel Strateji Dokümanı gibi temel belgeler, yukarıda anılan yapısal sorunlardan dolayı sağlıklı bir şekilde sürece altlık teşkil edememektedir.
Bu sorunun bir başka müsebbibi, ulusal savunma ve güvenlik ihtiyaçlarının belirlenmesinde bütüncül ve disiplinlerarası bir yaklaşımın değil platform veya sistem odaklı bir yaklaşımın benimsenmesidir.38 Bu durum farklı ihtiyaç kalemleri için mükerrer sistem, alt sistem veya teknoloji edinimine yol açabilmekte; savunma sanayiinin altyapı ve kabiliyet geliştirme planlaması için öngörü yapabilmeyi zorlaştırmaktadır.
Insan Kaynakları
Ulusal savunma ve güvenlik sisteminin değişim ve dönüşüm sürecindeki belki de en önemli sorun insan kaynakları altyapısının yetersizliğidir. Soğuk Savaş sürecinde bu alanda herhangi bir yatırım yapmamış ve ulusal savunma ihtiyaçlarının planlamasını NATO’ya havale etmiş olan Türkiye, özellikle sivil alanda savunma ve güvenlik araştırmalarında kısır kalmıştır. Daha da vahimi Soğuk Savaş sonrası döneme uyum sağlamakta, hızla değişen jeopolitik dengelerin gerektirdiği esneklik ve yetkinlikte bir entelektüel sermaye biriktirememiştir.
Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı çok katmanlı ve çok boyutlu tehdit ortamını sağlıklı şekilde analiz edecek, fırsat ve ihtiyaçları tespit edebilecek, bunlara mukabil planlama ve politika geliştirme süreçlerini yönetebilecek insan kaynaklarına ihtiyaç bulunmaktadır.
Bunun için de ulusal savunma ve güvenlik meselelerini disiplinlerarası bir yaklaşımla ele alabilecek askeri ve sivil uzman kaynağının süratle
geliştirilmesi gerekmektedir.
NASIL BİR REFORM?
Konusu ne olursa olsun politika tasarımı, icra ve değerlendirmesi döngüsel bir süreçtir. Bu döngünün temel aşamaları şu şekilde sıralanabilir:
I. İhtiyacın tanımlanması
II. Politikanın tasarımı ve alternatiflerin analizi
III. Politika tavsiyesinin karar alıcılara sunulması
IV. İcra
V. Değerlendirmeler
TABLO 6. ÖRNEK BIR POLITIKA ÇEVRIMI
Bu aşamaların her biri kendi içinde geri besleme mekanizmasına sahip olmalıdır. Eylem ve kararların tasarım ve değerlendirmeleri aynı anda yapılmalı; paydaşlarla daimi ve sağlıklı bir iletişim ortamı korunmalıdır.
Değişim ve dönüşüm sürecinin her aşaması SMART39 esasına göre tasarlanmalı ve yönetilmelidir.
Yani hazırlanan savunma reform planı;
• Kesin ve net tanımlanabilen hedeflere sahip olmalı
• Ölçülebilir çıktı ve hedefler içermeli
• Paydaşlar tarafından kabul görmeli, içselleştirilebilmeli
• Hedefleri gerçekçi ve makul nitelikte olmalı
• Belli bir zaman diliminde erişilebilir olmalıdır.
Bu temel hususlardan hareketle yukarıda mevcut durumu tespit edilmeye çalışılan Türkiye’nin ulusal savunma ve güvenlik sisteminin
değişim ve dönüşümü için bir taslak eylem planı aşağıdaki şekilde hazırlanabilir.
Nihai Hedeflerin Tespiti
Uygulanacak değişim ve dönüşüm programının iki ana nesnesi bulunmaktadır: Ulusal savunma ve güvenlik sistemi ve bu sistemin odağındaki
TSK. Dolayısıyla bu programın uzun vade nihai hedefi bu iki unsura dair olmalıdır. Bu hedefler şu şekilde ifade edilebilir:
I. Ulusal savunma ve güvenlik politikalarının bağımsız olarak belirlenmesi ve yürütülmesi kabiliyetinin kazanılması
II. Ulusal savunma ve güvenlik sisteminin temel unsuru olan TSK’nın etkin ve caydırıcı bir güç haline gelmesi. Paydaşların Tespiti
Ulusal savunma ve güvenlik, disiplinlerarası ve geniş kapsamlı bir konudur. Sadece askeri teknik, taktik ve stratejilere indirgenebilecek bir alan olmayıp ekonomiden sosyolojiye, bilim ve teknoloji politikalarından dış siyasete çok farklı branşların bir arada ele alınmasını gerektirir.
Dolayısıyla ulusal savunma ve güvenlik sisteminin reformu, değişim ve dönüşüm süreci çok sayıda farklı disiplinden kurum, kuruluş, uzman kelimelerinin baş harflerinin bir araya getirilmesi ile elde edilen proje ve kalite yönetim esası. ve araştırmacının birlikte, uyum içinde çalışmasını gerektirecektir. Ancak sürecin hazırlanması ve yönetiminde koordinasyonda etkin rol alması gereken paydaşlar bulunmaktadır.
Bunlar şu şekilde sıralanabilir:
I. Cumhurbaşkanlığı
II. TBMM (İhtisas Komisyonları: Milli Savunma, Güvenlik ve İstihbarat, Dışişleri)
III. Milli Güvenlik Kurulu
IV. Genelkurmay Başkanlığı
V. Bakanlıklar (Milli Savunma, Dışişleri, İçişleri, Adalet, Bilim, Sanayi ve Teknoloji)
VI. Milli İstihbarat Teşkilatı
VII. Savunma Sanayii Müsteşarlığı
VIII. Akademik Danışma Kurulu (Üniversiteler, araştırma merkezleri ve enstitüler, düşünce kuruluşları).
Kısa Vadede Gerçekleştirilecek Faaliyetlerin ve Hedeflerin Tespiti
Etkin tedavi ancak doğru teşhis ile mümkündür. Dolayısıyla kısa vadede yapılması gereken faaliyetlerin başında, mevcut sistemdeki sorun, aksaklık
ve tıkanma noktalarının tespiti ile izlenecek yol haritasının belirlenmesi gelmektedir. Bu maksatla ulusal savunma ve güvenlik mekanizmasında
yer alan tüm kurum ve kuruluşlar ile konunun uzmanı akademisyen ve uzmanların yer alacağı, geniş katılımlı bir “Milli Savunma Değişim ve
Dönüşüm Şurası” düzenlenmelidir. Bu şuranın düzenlenmesinin amacı sadece fikir ve tespit paylaşımı değil doğrudan plan ve icraya yönelik işlem
maddelerinin hazırlanması olmalıdır.
Şura sonucunda çıkarılacak işlem maddelerinin titizlikle takibi yapılmalı, bu konuda bir takip ve koordinasyon mekanizması teşkil edilmelidir.
Şura ile birlikte, ana alt başlık ve alanlarda çalışmaları koordine etmek üzere askeri ve sivil bürokrasinin yanı sıra akademisyenlerin de katılımı
ile çalışma grupları ve paneller gerçekleştirilebilir.
Her bir panel kendi uzmanlık alanı ile ilgili durum tespit ve öneri raporları hazırlayarak “Değişim ve Dönüşüm Yol Haritası”nın içeriğini oluşturacaktır.
TABLO 7. ULUSAL SAVUNMA VE GÜVENLİK REFORMU PROGRAMI TASLAĞI PAYDAŞLAR FAALİYETLER
Şuranın bir başka önemli çıktısı “Ulusal Savunma ve Güvenlik Ekosistemi”nin oluşması olacaktır. Bu süreçte reformun kanuni ve hukuki altyapısının oluşturulması için yasa ve kanun tasarıları da şekillenecektir.
Kısa vade eylem planının en önemli bileşenlerinden biri de insan kaynaklarının geliştirilmesi olacaktır.
Türkiye’de halen savunma ve güvenlik alanında faaliyet gösteren akademisyen ve araştırmacı sayısı azdır. Bu sayının hızla artırılması gerekmektedir.
Bu maksatla savunma ve güvenlik alanında yüksek lisans, doktora ve doktora sonrası araştırma yapacak akademisyenlere burs, bu alanda yürütülecek proje
ve araştırma faaliyetlerine fon gibi teşvik mekanizmaları hızla hayata geçirilebilir. Bu şekilde savunma ve güvenlik alanına yönlendirilecek araştırmacı ve akademisyen sayısı artırılabilir. Ayrıca savunma ve güvenlik alanında düzenlenecek seminer, kongre, kurultay ve benzeri faaliyetlere destek ve
teşvik sağlanarak bu alandaki çalışmaların nitelik ve niceliğinin artması sağlanabilir. Bu tedbirlerle, ülke genelinde kamuoyu ve akademik çevrelerde
savunma ve güvenlik konularının gündemde üst sırada kalması, bu sayede hem insan kaynağının geliştirilmesi hem de genel farkındalık düzeyinin
artırılması sağlanabilir.
Savunma sanayiine yönelik bir sanayi ve teknoloji politikasının bu kapsamda hazırlanması; mevcut savunma sanayii yapılanmasının reforma
tabi tutulması önem arz etmektedir. Savunma sanayiinde özellikle kritik alt teknoloji ve bileşenlerde millilik oranının yükseltilmesi ve savunma
sanayiinin etkin bir dış politika aracı olarak kullanılması hususları ön planda tutulmalıdır. Bu iki ana husustan hareketle savunma reformunun hazırlanmasında, alt başlık olarak savunma sanayii reformu da kısa vadede gündeme getirilmelidir.
Nihayetinde hazırlanacak bir yol haritası ile değişim ve dönüşüm sürecinin dönüm noktaları, hedefleri ve başarı kıstasları belirlenmelidir. Bu kapsamda dünyadaki savunma reformu örnekleri incelenmeli, Türkiye’ye özgü bir model geliştirilerek uygulanması bir takvime bağlanmalıdır. Bu takvimin ve yol haritasının ilkelerinin uygulanmasında etkin bir değerlendirme ve takip sisteminin bulunması hayati önem taşımaktadır.
Orta Vadeli Hedeflerin Tespiti
Kısa vadede alınacak tedbir ve gerçekleştirilecek faaliyetler ile öncelikle hedef kitle ve paydaşlar üzerinde etki, değişim ve dönüşüm sağlanacaktır.
Bu süreç tipik olarak iki yıl civarında bir zaman aralığını kapsar.
Reform programının tatbikinin, değerlendirme ve geri besleme mekanizmalarının sürekli işletilmesi ile devamı halinde orta vadede elde edilecek başlıca çıktılar şunlar olacaktır:
I. Tehdit değerlendirmelerinin cari ve konjonktürel ölçekten uzun vadeli seviyeye yükseltilerek, disiplinlerarası bir perspektifle ve alan uzmanı sivillerle istişare edilebilecek mekanizmaların tesisi
II. Tehdit değerlendirmelerinin “4. nesil savaş” ya da “hibrid savaş” gibi yenilikçi konsept ve doktrinleri de kapsayacak şekilde güncellenmesi; ulusal savunma ve güvenlik ekosisteminden bu doğrultuda etkin biçimde faydalanılmaya başlanması
III. Sivil uzman ve araştırmacı altyapısının nitelik ve nicelik açısından yükselmesi; bu kabiliyetin korunması.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Daha önce verilen Barış Kartalı HEİK programı örneğinde de görüldüğü üzere savunma sistemlerinin, özellikle bilim ve teknolojideki gelişmelerin de etkisiyle geliştirme, üretim ve testleri yüksek maliyetli, yüksek riskli ve zaman alıcı süreçlerdir. Bu da teknik ve taktik gereksinimlerin belirlenmesinden hizmete girişe kadar geçecek zamanın giderek artması anlamına gelmektedir.
Dolayısıyla savunma ve güvenlik ihtiyaçlarının planlaması için gerekli olan askeri, teknolojik ve siyasi görüş menzili giderek artmaktadır.
Başka bir ifadeyle ülkeler ve ordular, askeri kapasitelerini planlarken çok daha uzun vadeli öngörü ve değerlendirmeler yapmak durumunda kalmaktadırlar.
Teknolojik, ekonomik ve sosyokültürel etkenler nedeniyle günümüzde jeopolitik dengelerin ve tehdit ortamının bir önceki yüzyıla kıyasla çok daha hızlı değiştiği, evrildiği bir vakıadır.
Bu ortamda savunma ve güvenlik kabiliyetlerinin plan, inşa ve idamesine yönelik olarak hızlı, esnek ve uyum kabiliyeti yüksek yaklaşımların gerekliliği ön plana çıkmaktadır. 31 Temmuz tarihli KHK ile kurulan Milli Savunma Üniversitesi bu yolda atılmış olumlu bir adımdır ancak yüksek lisans ve doktora seviyesi sivil uzmanların yetiştirilip söz konusu zafiyetin giderilmesi için kayda değer bir süre gerekecektir.
Türkiye’nin ulusal savunma ve güvenlik mekanizması, çevresindeki tehdit ortamına ve ulusal ihtiyaçlara yanıt verebilecek kapasitede değildir.
Bu zafiyetin en önemli nedeni, ulusal savunma ve güvenlik stratejisini inşa edecek eşgüdümlü, uyumlu bir asker-sivil yapısının noksanlığıdır.
Bu zafiyetin giderilmesi palyatif tedbirlerle ya da sadece teşkilatlanma değişiklikleri ile mümkün olamaz.
Kültürel bir dönüşüm şarttır. Böyle bir kültürel dönüşüm, aynı ağ odaklı mimari hususunda olduğu gibi, çok boyutlu, disiplinlerarası düşünce
ve karar alma sisteminin uygulanmasına bağlıdır.
Ukrayna’dan Irak’a, Suriye’den Doğu Akdeniz’e son derece karmaşık ve dinamik bir tehdit ortamında bulunan Türkiye’nin, farklı ulusal güvenlik tehditlerine farklı, esnek ve hızlı tepkileri proaktif biçimde koyması gerekir. Halihazırda tüm savunma teşkilat, sanayi ve planlaması reaksiyonerdir; kendini savunmacı bir vizyonun ürünüdür. Yeni sistem tedarik projesinden teşkilat yapılanmasına hiçbir kademede önalıcı, yaratıcı ya da dinamik bir ortak aklın izi yoktur. Bunun nedeni de özellikle sivil kademelerde bu alanlara yönelik derinlikli ve yetkin bir kapasitenin olmamasıdır.
Bu yoksunluk hali kendi başına Türkiye için bir ulusal güvenlik tehdididir.
Türkiye’nin ulusal savunma ve güvenlik alanında kendi özgün stratejik aklını inşa etmesinin zamanı gelmiştir. Somut, nesnel ve gerçekçi hedeflere
dayanan bir yol haritası dahilinde kurulacak bir Ulusal Savunma ve Güvenlik Ekosistemi ile bu mümkündür.
Türkiye ve Türk demokrasisi 15 Temmuz 2016 günü, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde örgütlenmiş ve Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ya da Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak adlandırılan bir grubun düzenlediği kanlı bir darbe girişi mine maruz kaldı. Sivil halkın ve TSK’nın komuta kademesinin büyük kısmının kesin ve kararlı duruşu ile kısa sürede bastırılan bu kalkışma sonrasında devlet mekanizması ve bürokraside geniş çaplı bir temizlik ve yeniden yapılandırma çalışmaları başlatıldı.
Bakanlar Kurulunun 20 Temmuz tarihli toplantısında kararlaştırılan doksan günlük Olağanüstü Hal (OHAL) uygulaması ve müteakip 31 Temmuz tarihli Kanun Hükmün de Kararname (KHK) kararları ile başta TSK’nın yapısı olmak üzere Türkiye’nin savunma ve güvenlik mekanizması önemli yapısal değişikliklere tabi tutuldu.
Bu kapsamda örneğin Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı Içişleri Bakanlığına bağlandı. Genelkurmay Başkanlığı Cumhurbaşkanlığına, kuvvet komutanlıkları ise Milli Savunma Bakanlığına (MSB) bağlandı. Harp okulları yeni kurulan Milli Savunma Üniver sitesi’ne bağlanırken, askeri liseler ise kapatıldı.
Kökleri 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasına kadar uzanan TSK’nın reform ve dönüşüm tarihi ortam, zaman ve jeopolitik koşullara yanıt vermek amacıyla yapılan hamleler silsilesidir. Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra oluşan yeni güvenlik ortamında, özellikle 11 Eylül ve Arap Baharı gibi süreçlerden sonra TSK’nın reform ihtiyacı gündemde yer almaktaydı. Dolayısıyla yukarıda anılan ve bir müddet daha devam edeceği anlaşılan bu düzenlemeleri, 15 Temmuz kalkışmasına karşı tepkisel tedbirler olarak değil başta TSK’nın yapı ve işleyişi olmak üzere Türkiye’nin ulusal savunma ve güvenlik sisteminin değişim ve dönüşüm süreci kapsamında değerlendirmek gerekir.
Bu yeni düzenlemelerin ve akabindeki savunma ve güvenlik mekanizmasının yeni işleyiş sisteminin, savunma planlama ve tedarik süreçlerine doğrudan etkilerinin olaca ğı muhakkaktır. TSK’nın, çağın gereklerine uygun kabiliyet ve imkanlarla donatılması, geleceğe ilişkin sağlıklı öngörü ve planlama yapılabilmesi ve tüm bu süreçleri etkin, bilimsel ve nesnel temellere oturtan bir anlayış ile yöneten bir sistemin inşa edilebil mesi, ulusal menfaatler açısından hayati önemi haizdir.
Böyle bir değişim ve dönüşüm sürecinin yönetilebilmesi için de öncelikle sistemin işleyişinin, varsa yapısal sorunlarının ya da geliştirilmesi gereken yönlerinin
tespiti gereklidir.
Bu çalışma ile söz konusu değişim ve dönüşüm sürecindeki düşünsel faaliyetlere, planlama ve tedarik perspektifinden katkı sunulması amaçlanmıştır.
ANKARA • İSTANBUL • WASHINGTON D.C. • KAHİRE
www.setav.org
DİPNOTLAR;
1. Çağlar Kurç, “Between Defense Autarky and Dependency: The Dynamics of Turkish Defense Industrialization”, Columbia University-Arnold A. Saltzman Institute
of War and Peace Studies, (27Ocak 2016), http://ssrn.com/abstract=2724377, (Erişim tarihi: 11 Ağustos 2016).
2. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, http://www.mgk.gov.tr/index.php/kurumsal/hakkimizda, (Erişim tarihi: 12 Ağustos 2016).
3. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği.
4. Faruk Sönmezoğlu, ABD’nin Türkiye Politikası (1964-1980), (Der Yayınları, İstanbul: 1995).
5. Türkiye Hükümeti ile ABD Hükümeti arasında 12 Temmuz 1947 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye’ye Yapılacak Yardım Hakkında Anlaşma”nın onanmasına
dair Kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi, (1947),
https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/KANUNLAR_KARARLAR/kanuntbmmc029/kanuntbmmc029/kanuntbmmc02905123.pdf, (Erişim tarihi: 11 Ağustos 2016).
6. Bülent E. Beyoğlu ve Abdurrahman Kılıç, “Türk Savunma Sanayiinin Kısa Tarihi”, Savunma Sanayii Gündemi, Sayı: 13, (2010/3), s. 20.
7. 1324 sayılı Kanun, 31.07.1970, 1324, Resmi Gazete, 07.08.1970, 13572.
8. 3238 sayılı Kanun, 07.11.1985, 3238, Resmi Gazete, 13.11.1985, 18927.
9. Arda Mevlütoğlu, “Türkiye’nin Son Anda İptal Edilen Eğitim- Taarruz Uçağı Projesi”, siyahgribeyaz.com, 15 Şubat 2016,
http://www.siyahgribeyaz.com/2016/02/turkiyenin-son-anda-iptal-edilen-egitim.html, (Erişim tarihi: 10 Ağustos 2016).
10. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği,
http://www.mgk.gov.tr/index.php/kurumsal/hakkimizda, (Erişim tarihi: 12 Ağustos 2016).
11. Arda Mevlütoğlu, “Savunma Reformu: Ne? Ne İçin? Nasıl?”, siyahgribeyaz.com, 28 Ağustos 2014,
http://www.siyahgribeyaz. com/2014/08/savunma-reformu-ne-ne-icin-nasl.html.
12. Levent Kalyon, Cumhuriyet Dönemi Savunma Politikaları, Doktora Tezi, (Ankara, 2008).
13. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği.
14. Kalyon, Cumhuriyet Dönemi Savunma Politikaları.
15. Kalyon, Cumhuriyet Dönemi Savunma Politikaları.
16. Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ve Milli Savunma Üniversitesi Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname, 31 Temmuz 2016, Resmi Gazete,
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/07/20160731-4.pdf, (Erişim tarihi: 11 Ağustos 2016).
17. Savunma Sanayii Müsteşarlığı Sanayileşme Portalı, http://sanayilesme.ssm.gov.tr/SSM/Sayfalar/default.aspx, (Erişim tarihi: 11 Ağustos 2016).
18. 3238 sayılı Kanun, 07.11.1985, 3238, Resmi Gazete, 13.11.1985, 18927.
19. Savunma Sanayii Müsteşarlığı Sanayileşme Portalı, http://sanayilesme.ssm.gov.tr/SSM/Sayfalar/default.aspx, (Erişim tarihi: 11 Ağustos 2016).
20. Hakkı Kurban, “28 Yıldır Var Ama Bir Kez Bile Toplanamadı”, Akşam, 7 Haziran 2013.
21. 3238 sayılı Kanun, 07.11.1985, 3238, Resmi Gazete, 13.11.1985, 18927.
22. 3238 sayılı Kanun, 07.11.1985, 3238, Resmi Gazete, 13.11.1985, 18927.
23. Savunma Sanayii Müsteşarlığı, http://www.ssm.gov.tr/org/img/basic/org_TR1.jpg, (Erişim tarihi: 11 Ağustos 2016).
24. Atilla Sandıklı, “Milli Güvenlik Sistemi, Milli Güvenlik Siyasetinin Tespiti ve Vasıtaları”, BİLGESAM, 11 Kasım 2013, http://
www.bilgesam.org/incele/263/-milli-guvenlik-sistemi--milli-guvenlik-siyasetinin-tespiti-ve-vasitalari, (Erişim tarihi: 11 Ağustos 2016).
25. Sandıklı, “Milli Güvenlik Sistemi, Milli Güvenlik Siyasetinin Tespiti ve Vasıtaları”.
26. İngilizce literatürde Concept Based Requirements System (CBRS) olarak geçmektedir.
27. Arda Mevlütoğlu, “Türk Dış Politikasının Güncel Sorunları Paneli”, siyahgribeyaz.com, 22 Mayıs 2016,
http://www.siyahgribeyaz.com/2015/05/turk-ds-politikasnn-guncel-sorunlar.html, (Erişim tarihi: 11 Ağustos 2016).
28. “Tedarik Yönetimi”, Savunma Sanayii Müsteşarlığı,
http:// www.ssm.gov.tr/anasayfa/kurumsal/Documents/SP/yazi7.html, (Erişim tarihi: 11 Ağustos 2016).
29. “Tedarik Yönetimi”, Savunma Sanayii Müsteşarlığı.
30. İbrahim Sünnetçi, “Türkiye’nin Savunmasında Gerçek Bir Güç Çarpanı: HİK Uçağı”, Savunma ve Havacılık, Sayı: 155, (2013).
31. “HİK Uçakları ‘Tam Harekat Yeteneğine’ Kavuştu”, Kokpit.aero, 23 Mayıs 2016,
http://www.kokpit.aero/hik-ucak-lari-operasyonel?filter_name=bar%C4%B1%C5%9F%20kartal%C4%B1, (Erişim tarihi: 10 Ağustos 2016).
32. Philip Romero, “Developing and Assessing Concepts for Future U.S. Army Warfighting: A Progress Report”, The RAND Corporation, (Nisan 1988),
http://www.rand.org/content/dam/rand/pubs/notes/2009/N2630.pdf, (Erişim tarihi: 10 Ağustos 2016).
33. “Tedarik Yönetimi”, Savunma Sanayii Müsteşarlığı.
34. Bu konuda bir tartışma için bkz. Arda Mevlütoğlu, “Ulusal Güvenlik Politikalarını Birlikte Tasarlamak”, siyahgribeyaz.com, 12 Ağustos 2015,
http://www.siyahgribeyaz.com/2015/08/ulusal-guvenlik-politikalarn-birlikte.html, (Erişim tarihi: 9 Ağustos 2016).
35. Kalyon, Cumhuriyet Dönemi Savunma Politikaları.
36. “Milli Savunma Arge Faaliyetleri”, T.C. Milli Savunma Bakanlığı,
http://www.msb.gov.tr/Arge/icerik/mill-savunma-arge-faaliyetleri , (Erişim tarihi: 10 Ağustos 2016);
SSM ARGE ve İhtiyacın tanımlanması Alternatiflerin geliştirilmesi ve analizi Tavsiyelerin İcra karar alıcılara sunulması Değerlendirmeler (ex-post, ex-ante, midterm) Teknoloji Yönetimi Dairesi,
http://www.ssm.gov.tr/anasayfa/ projeler/Sayfalar/projeGruplari.aspx?daireID=7, (Erişim tarihi: 10 Ağustos 2016).
37. Ayrıca bkz. Arda Mevlütoğlu, “İki Etkinlik, Bir Sürü Soru, Kocaman Bir Kafa Karışıklığı”, siyahgribeyaz.com, 26 Mayıs 2016,
http://www.siyahgribeyaz.com/2016/05/iki-etkinlik-bir-suru-sorukocaman-bir.html, (Erişim tarihi: 8 Ağustos 2016).
38. “Tedarik Yönetimi”, Savunma Sanayii Müsteşarlığı.
39. İngilizce “specific” (belirli), “measurable” (ölçülebilir), “accepted” (kabul gören), “realistic” (gerçekçi) ve “timely” (takvime bağlı)
***