11 Eylül 2016 Pazar

Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yeniden Yapılanması., Riskler, Fırsatlar ve Öneriler BÖLÜM 3





    Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yeniden Yapılanması.,                               Riskler, Fırsatlar ve Öneriler 
                                                BÖLÜM 3




3.3. İçişleri ve Sağlık Bakanlığı'na Aktarılan Sorunlar,



a. MSB'ye benzer durum İçişleri Bakanlığı için de söz konusudur. Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nı da bünyesine alan Bakanlığın mevcut haliyle bu unsurların gerektirdiği planlama, sevk ve idare kapasitesinden yoksun olduğu düşünülmektedir. Trafik, pasaport vb işlevlerle sınır savunması ve düşük/orta yoğunluklu çatışmayı planlama, sevk ve idare işlevlerinin aynı çatı altına gelmesinin yaşanacak zafiyetlerin habercisi olduğu değerlendirilmektedir. 

b. MSB ve İçişleri Bakanlıklarında ifade edilen risk alanları, istihbaratta mevcut olan ve gittikçe kötüleşen zafiyetle birlikte Türkiye’deki mevcut güvenlik açığını derinleştirmektedir. 


c. Sağlık Bakanlığı, barış ve savaş durumunda askerî işlev edinerek güvenlik sektörüne sokulmakta ve asıl sorumluluklardan uzaklaştırılmaktadır. Askeri sıhhi tahliye ve tedavi sistemi, cepheden/çatışma alanından geriye (yurt içi bölgesi) askeri kademeleri takip eden ve hasta ve yaralıların her kademedeki tıbbi destek kapasitesine göre tedavi edilebildiği bir sistemdir. GATA bu kademenin en 
son safhası olan merkezi hastaneler kademesini oluşturmaktadır. Askerî sağlık sisteminin bütününün sivilleştirilmesi teknik olarak olanaklı değildir. Sistemin en üst kademsini (GATA) sivilleştirmek ise arzu edilen sivil kontrolü sağlamayacağı gibi mevcut sistemi de eksik bırakmaktadır. 

Yukarıdaki sakıncaların devlet teşkilatında yetki ve sorumluluk, sadelik, etkinlik ve işlevsellik başta olmak üzer yönetim prensiplerini ihlal etmesi nedeniyle, ülkede önümüzdeki dönemlerde ciddi zararları neden olacağı da düşünülmektedir. 




3.4. Yüksek Askeri Şura’nın Yapısının Değiştirilmesinin Yarattığı Sorunlar 

a. KHK, Yüksek Askeri Şura (YAŞ)’nın yapısını değiştirerek ordu ve eşiti birlik/kurum komutanları olan orgeneral/oramiralleri üyelikten çıkarmakta, başbakan yardımcıları, adalet, içişleri ve dışişleri bakanlarını ekleyerek çoğunluk itibariyle siyasi bir kurula dönüştürmektedir. YAŞ’ın yapısal değişikliğinin en önemli etkisinin, general/amiral terfilerinde ortaya çıkacağı düşünülmektedir. Bu durum terfi beklentisi ile kayırmacı ve himayeci ilişkiler ağına girebilecek personel nedeniyle TSK’nın siyasileşmesine ve liyakatten uzaklaşmasına yol açabilecektir. Böyle bir ilişkinin alt seviyelerdeki subay ve astsubaylara yansıyarak çalışma-ödül nedenselliğini kırması, rant kollayıcı bir kültürün hakim olması, TSK’nın içinde hizipleşmelere ve nihayetinde itaatsizliklere ve görev 
etkinliğinin düşmesine yansıması şaşırtıcı olmamalıdır. 

b. Diğer taraftan YAŞ’ın TSK’dan sicil ve disiplinsizlik yoluyla ayırma işlemlerini yaptığı, geçmiş dönemlerde siyasilerin muhalefeti nedeniyle 15 Temmuz’da darbe girişimi yapan FETÖ mensuplarının ve sempatizanlarının himaye bulduğu dikkate alındığında, gelecekte FETÖ’nün boşluğunu dolduracak diğer yapıların YAŞ’ın yeni teşkilatı nedeniyle hareket serbestîsi bulabileceği değerlendiril -mekte dir. Bu itibarla YAŞ’ın yeni yapısının TSK’nın kurumsal kültürüne zarar 
verebilecek önemli riskleri bünyesinde barındırdığı değerlendirilmektedir. 

c. YAŞ’ın siyasileştirici etkileri, KHK’da ifade edilen Cumhurbaşkanı, Başbakan, TBMM, Milli Savunma Bakanı olmak üzere dört siyasinin sınır tanımayan komutanlık ve emir verme rolleri nedeniyle kısa sürede zarar verici sonuçlar üretmeye başlayacaktır. TSK’nın yatay ve dikey hatlarda parçalanmış yapısına, siyasetin ve bürokrasinin doğasından dolayı iktidar partisi merkez teşkilatı 
il/ilçe başkanları, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanların danışmanları, müsteşarları, valiler, kaymakamlar, özel kalem ve koruma müdürlerinin hatta üst makamlara yakın gazetecilerin komutan rolünü soyunmaları, emirler vermeleri olasıdır. Bu durumun TSK’ya bozucu etkilerini öngörebilmek çok da zor değildir. 


3.5. Genelkurmay Başkanı Atama Kriterinin Değiştirilmesinin Yaratacağı Sorunlar 

KHK ile 926 sayılı Kanun’da değişiklik yapılarak Genelkurmay Başkanı atama kriteri olan “Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapmış” olmak koşulu kaldırılmaktadır. Böylece TSK’deki herhangi bir orgeneralin Genelkurmay Başkanı olarak atanması mümkün olmaktadır. Bu değişikliğin kısa dönemde (bir yıl içinde) mevcut Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının değiştirilmesi ya da istifa etmeleri durumunda, tercih edilen bir orgeneralin atanmasına hazırlık olduğu düşünülmektedir. Ancak düzenlemenin uzun dönemli ve kalıcı etkisi hasar vericidir. TSK’de bir alt görevi yapmamış, bir komutan ataması son 5 yılın siyasi uygulamasıdır ve 15 Temmuz Darbe Girişimine giden süreçte etkileri görülmüştür. Yanlış olanı hukukileştirmenin etkinlik bakımından 
daha zararlı olacağı değerlendirilmektedir. 

3.6. Milli Savunma Üniversitesi Kurulmasının Yaratacağı Sorunlar 

a. KHK ile Milli Savunma Bakanlığı bünyesinde Milli Savunma Üniversitesi kurulmaktadır. 
Kuvvet Harp Akademileri enstitü olarak, 
Harp Okulları fakülte olarak, 
Astsubay Meslek Yüksekokulları ise meslek yüksek okulu olarak 
Bu üniversiteye bağlanmaktadır. 

b. 669 sayılı KHK’da Harp Akademileri, harp okulları ve astsubay meslek yüksek okulları hakkında yapılan düzenlemelerin kapsamı dikkate alındığında, uzun süreli hazırlığı yapılan bir kısım düzenlemelere ilaveten, Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarının yetkilerini Milli Savunma Bakanlığına devreden ve ilgili kanunlarda bu yönde değişiklik yapan düzenlemelerin de yer aldığı görülmektedir. Bu tür bir yaklaşımın sonucunda askeri okulların kendi mevzuatlarına göre bütün olarak Milli Savunma Üniversitesine bağlandığı yanılgısı ortaya çıkmaktadır. Gerçekte KHK’nın satır araları askeri okullarla ilgili öğrenci seçme, müfredat, öğretim üyesi ve akademik yönetici görevlendirme, yeni mevzuat ve kadro/kuruluş yapma dâhil olmak üzere tüm görev ve yetkileri Milli Savunma Bakanlığına vermektedir. Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıkları büyük ölçüde devre dışı bırakılmaktadır. 

c. Askeri okulların akademik denkliği, askeri olmayan teorik derslerin kalitesinin artırılması açısından faydalı olan bu uygulama çok sayıda sakınca içermektedir. Öncelikle bu okulların amacı subay ve astsubay, yani asker yetiştirmektir. Askerin temel ayırt edici özelliği itaat, disiplin ve savaşçı ruhtur. TSK savaşmayacak bir ordu olacaksa subay ve astsubaya gerek yoktur. Savaşçı bir ordu olacaksa muharip yetiştirmek zorundadır. Bu nedenle askeri okullar askeri formasyon almamış rektör ve dekanlar tarafından değil, akademik formasyon almış komutanlar tarafından yönetilmelidir. Bu derece askeri bir yapıyı eğitmesi beklenen Rektör’e de haksızlık yapılmamalıdır. 


ç. Askeri okullar, ilgili kuvvet komutanlığının subay ve astsubay kaynağını oluşturur. Kuvvetler eğitim ihtiyaçlarını belirler, geri beslemeyi yaparlar. Kuvvetlerle okullar arasına sokulan Bakan, Müsteşar, Rektör, Dekan vb aynı kültür ve birikimden gelmeyen sivil kademeler işleyişi sekteye uğratırlar. Subay ve astsubay adayı ikilemde kalır, asker kimliği oluşmaz. Eğer asker kimliğinin 
oluşması istenmiyorsa böyle bir düzenleme faydalıdır. Aksi halde TSK’nın eğitimli insan kaynağı erozyona uğrar. Askeri okullarda sivil öğretim üyelerinin bulunması, seçilmiş birimlerde sivil yöneticilerin olması tercih edilebilir. 

d. Askerî eğitim kurumlarının YÖK sistemi ile uyumlu hale getirilmesine ve MSB'ye bağlanmasına ilişkin düzenleme mevcut akademik ve idari sorunların aşılmasını sağlamadığı gibi, önceki sistemde var olan imkânları ve .yukarıda değinildiği üzere. muharip personel yetiştirme kapasitesini de ciddi ölçüde sınırlamış, yeni yapının ihtiyaçlarını da karşılamamıştır. Bu kapsamda: 
. Askerî eğitim kurumlarının askerî idari yapılanmasına ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. 
. Harp okullarından sonra görülen sınıf okulları, sınıflara ilişkin temel ve tekamül 
eğitimlerinin akademik karşılığı belirlenmemiştir. 
. Kuvvet Harp Akademilerindeki eğitime yüksek lisans seviyesi verilirken Silahlı Kuvvetler Akademisi eğitiminin akademik karşılığına ilişkin bir düzenleme getirilmemiştir. 
. ADSK'yı sağlamak için zorunlu olan, sivil bürokratlara; güvenlik, askerin demokratik sivil kontrol, sivil-asker işbirliği, kriz yönetimi vb. alanlarda eğitim veren 
. Kapatılan Millî Güvenlik Akademisi. gibi kurumlar ihdas edilmemiştir. 

Yine bu kapsamda olmak sivillere de güvenlik alanında eğitim veren SAVBEN ve SAREN gibi enstitülere ilişkin herhangi bir düzenlemeye gidilmemiştir. 

. Türkiye'nin ilgi sahasında bulunan dost ve müttefik ülke orta ve üst düzey sivil ve asker bürokratlarına eğitim vermek suretiyle ortak güvenlik ve Türk savunma sanayiinin pazar oluşturma imkanını artıracak bir savunma koleji bu düzenleme içinde yer almamıştır. 


3.7. Askeri Liseler 

Askerî Liselerin darbeci yetiştiriyor düşüncesiyle kapatılmış olması, "cemaatcı" yetiştiriyor iddiasıyla İmam Hatip Okullarının kapatılması iddiasından farksızdır. Bu kurumların, esasen kuruma personel girişinde bir filtreleme işlevi olduğu açıktır. 

3.8. Askerî Sağlık Sisteminin Sağlık Bakanlığına Devrinin Yaratacağı Sorunlar 

a. TSK’da barışta ve savaşta sağlık sistemin temel işlevi hastalanan, yaralanan askerlerin kısa sürede tedavilerinin yapılarak, birliklerine/cepheye tekrar gönderilmesi, barış zamanında birliklerin sağlık yönünden her an göreve hazır tutulması, personel mevcutlarında dolayısıyla muharebe gücünde zafiyete neden olunmamasıdır. GATA ve askeri hastaneler barış zamanında bu kapsamda askerlere ve ailelerine sağlık hizmeti sunarken, sağlık personeli ve donanımı ile birlikleri takviye ederler, kriz ve savaş ortamlarında ise birliklerin sağlık desteğini sağlarlar. 

b. Askeri hastaneler, yüksek gerilimli görev şartlarını ve terörizmle mücadeleyi içeren barış ortamında ve savaşta muharebe stresine, fiziksel ve psikolojik tramvalara maruz kalan askerin tedavisi ve rehabilitasyonu için önemli işlevlere sahiptir. Bu işlevlerin etkinlikle yerine getirilememesinin nedenleri ayrı çalışma konusudur. 

c. TSK’nın savaşta sağlık faaliyetleri cepheden geriye doğru dört kademedir. 

Birinci ve ikinci kademe birliklerin sağlık imkânlarıyla kurulup işletilirken üçüncü ve dördüncü kademelerde GATA dâhil askeri hastaneler görev alır. Askeri hastanelerin yöneticileri, doktorları, sağlık personeli muharebe görevlerinin eğitimini barıştan itibaren yaparlar. Askeri sağlık personeli muharebede sağlık hizmeti yapmak üzere yetiştirilir ve Sağlık Bakanlığının personelinden farklılıklar içerir. Bu iki farklı yapıyı karıştırmak muharebede zayiata, barışta yetersiz sağlık desteğine neden olduğu gibi Sağlık Bakanlığını da gereksiz yere güvenlik sektörüne dâhil eder ve yarı askerileştirir. 


ç. Yukarıda belirtilen sakıncalarına karşın, süreç içerisinde mesleki yetkinlik ve etik alanından ürettiği sorunlar nedeniyle hizmet ettiği kitlenin ihtiyaçlarını karşılayamayan, idealist sağlık personelini sistemin dışına iten askerî sağlık sistemindeki aksaklıkların irdelenmesine ve çok geç kalınmış olan tedbirlerin alınmasına ihtiyaç olduğu aşikardır. 



4.CÜ  BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR


**

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder