11 Eylül 2016 Pazar

Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yeniden Yapılanması Riskler, Fırsatlar ve Öneriler BÖLÜM 1



Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yeniden Yapılanması.,   Riskler, Fırsatlar ve Öneriler BÖLÜM 1 






Rapor–017
12.08.2016

Hazırlayanlar: 
(E)Tuğg.Dr. Oktay BİNGÖL, 
Yrd.Doç.Dr. Ali Bilgin VARLIK


Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yeniden Yapılanması: Riskler, Fırsatlar ve Öneriler 


Bu inceleme, 15 Temmuz 2016 FETÖ’cü darbe girişimi sonrasında, TSK’nın yeniden yapılanması kapsamında gündeme gelen gelişmelerin yarattığı risk ve fırsatlar ile önerilen tedbirler hakkında bilgi sunmak maksadıyla hazırlanmıştır.


Amaç:

MSE, ulusal, bölgesel, küresel barış ve güvenlik ile kurumsal yapılanma, risk analizi ve strateji geliştirme konularında eğitim ve danışmanlık hizmeti veren akademik bir danışmanlık ve düşünce kuruluşudur.

MSE benimsediği ilkeler çerçevesinde kapsadığı konularda özgün ve nitelikli bilgiyi üretmeyi ve bunu geniş kitlelerle paylaşmayı temel amaç edinmştir. Bumaksatla, ilgi alanındaki konular hakkında analizler yapar, stratejiler geliştirir ve akademik eğitim faaliyetlerinde bulunur.

MSE’nin ilkelerini, insanlığın barış ve güvenliğini esas alan temel amacı belirler. Bilimsel etik ve tarafsızlık kuruluşumuzun temel ilkesidir.Ne kadar saygın olursa olsun MSE, hiçbir politik gücü veya inancı desteklemez.

Merkez Strateji Enstitüsü (MSE):


Bu belgede yer alan hususların tüm sorumluluğu yazara ait olup MSE’ve üyelerini bağlamaz.Bu belgenin her hakkı , 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu esasları çerçevesinde MSE’ye aittir. 

Yönetici Özeti 

Bu raporda ordu-millet ve toplumsal sorumluluk anlayışından hareketle, TSK’nın yeniden yapılandırması kapsamında son dönemde meydana gelen gelişmelerin yarattığı temel riskler analiz edilmekte, fırsatlar belirtilmekte ve önerilerde bulunulmaktadır. Rapor; Giriş, Temel Kavramların Açıklanması, TSK’nın KHK ile Öngörülen Yeni Yapısının Analizi: Riskler ve Fırsatlar, Sonuç Yerine: 
Değerlendirme ve Risk Tespiti ve Öneriler olmak üzere beş ana bölümden oluşmaktadır. 

Raporda TSK’nın yeniden yapılandırılmasında FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminin travması etkisinde ve darbe girişimlerini önleme yaklaşımıyla hareket edilmesinin TSK’nın işlevselliğini olumsuz şekilde etkilediği ortaya konulmakta dır. TSK emir komuta sisteminin bozulması, ordunun her kademede siyasileşme si, liyakatten uzaklaşması ve hizipleşme riski temel sorunlar olarak görülmekte dir. Yapılan düzenlemelerle, Türkiye’nin sınırlarını, ülkesini koruyamaz ve
savaşamaz, daha ötesinde “rejim ordusu” bir TSK imaj ve algısı ortaya
çıkmaktadır. İstem dışı yaratılan bu algı Türkiye için büyük bir risk oluşturmaktadır. 

Raporda TSK yapılanmasıyla ilgili önerilerin ana başlıkları şunlardır. 

a. Türkiye’de sivil-asker ilişkileri Askerin Demokratik Sivil Kontrolü (ADKS) temelinde objektif kontrol esas alınarak uygun kademelerde sivil asker birlikteliği prensibine göre olmalıdır. Bu kapsamda TSK, Genelkurmay Başkanı emir komutasında siyasi otoritenin emrindedir. Bu düzenleme; halen uygulandığı şekilde Başbakan'a bağlılık, Anayasa değişikliği yapıldığında Milli Savunma Bakanına bağlanma ve hatta Cumhurbaşkanına bağlanma şeklinde olabilir.1 


    Bu raporda tercih edilen seçenek, Milli Savunma Bakanına bağlanmadır. 
Bu bağlılık sorunsalın sivil kontrol yönünü çözmektedir. 

. Demokratik sivil kontrol için TBMM kanalıyla siyasi partilerin, sivil toplumun ve medyanın gözetim ve kısmen denetim işlevini, Sayıştay’ın ise denetim işlevini yerine getirmesi gerekir. TBMM’nin denetim ve gözetim işlevi bizzat kendisi ve uygun şekilde yetkilendirilmiş komisyon vasıtasıyla yerine getirilir. TBMM, Genelkurmay Başkanı ve diğer kritik üst düzey atamaları onay yetkisiyle teçhiz 
edilebilir. 

b. TSK emir komuta ve hiyerarşik yapısını koruyarak bir bütün olarak Milli Savunma Bakanlığına bağlanmaktadır. 

MSB, orgeneral eşiti bir sivil müsteşarlık ve Genelkurmay Başkanlığı’ndan oluşmaktadır. Müsteşarlığın yapısı KHK ile öngörülen yapı olup, idari, teknik, tedarik ve adli işlevleri kapsamaktadır. Mevcut Savunma Sanayi Müsteşarlığı da MSB sivil müsteşarına bağlanmaktadır. Genelkurmay Başkanlığı ise MSB’nin operasyonel gücüdür. 


1 Cumhurbaşkanına bağlanma Anayasa değişikliği ile birlikte bir sistem değişikliğini gerektirmektedir. Bu raporda Başkanlık Sistemi hakkında herhangi bir görüş ifade edilmemektedir. 


c. Genelkurmay Başkanının ana ast unsurları II. Başkan, iki müşterek kuvvet komutanı ve stratejik kuvvetler komutanıdır. 

Genelkurmay Başkanı ve ana ast komutanlar orgeneral/oramiral rütbesindedir. Orgeneral/oramiral sayısı 14’den 5’e düşmektedir. TSK’nın yeni yapısına general/amiral sayısı yaklaşık yüzde 40-50 oranında azalmakta ve 358’den 170-200 civarına düşürülmektedir. 


ç. Kuvvet Komutanlıkları kurmay başkanlığı düzeyinde teşkil edilmekte ve II. Başkana bağlanmaktadır. 

Kuvvet Kurmay Başkanları korgeneral/koramiraldir. Müşterek Kuvvetlerin personel, eğitim, teçhizat ve lojistik ihtiyaçlarını temin etmekle görevlidirler. Personel temin merkezleri, eğitim birlikleri ve sınıf okulları, lojistik tesisleri bağlıdır. Kendilerine bağlı muharip birlik bulunmamaktadır. 

d. Ordu Komutalıkları lağıv edilmektedir. 

Müşterek Kuvvet Komutanlıkları Türkiye iki coğrafi bölgeye ayrılarak teşkil etmiştir. Sorumluluk bölgeleri ve komutanlık karargâhları ile ast birliklerinin 
konuş yerleri bu raporda incelenmemiştir. 

1’inci Müşterek Kuvvet Komutanlığı doğuda, 2’ncisi batıdadır. 

1’inci kuvvet kara-hava ağırlıklı, 
2’ncisi kara-deniz-hava dengelidir. 


e. KHK ile kurulan Milli Savunma Üniversitesinin muharip ve akademisyen niteliklerini haiz bir askerî komutan komutasında bakanlığa doğrudan bağlı olması, askeri liselerin devam etmesi öngörülmüştür. 

f. GATA ve askerî hastanelerin Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması tercih edilen seçenektir. 

g. Trakya'daki sınır görevlerinin İçişleri Bakanlığı, doğu ve güneydoğu Anadolu' daki sınır görevlerinin ise MSB tarafından yürütülmesinin uygun olacağı düşünülmekte dir. 


ğ. TSK’nın önerilen yapısı çerçevesinde YAŞ’ın Başbakan, Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı, MSB Sivil Müsteşarı, Genkur II. Başkanı, iki müşterek kuvvet komutanı ve Stratejik Kuvvetler Komutanı olmak üzere sekiz üyeden teşkili planlanmıştır. 

Bu rapor taslak bir çalışma olup, siyaset bilimi, güvenlik, kamu yönetimi, yönetim ve organizasyon alanında çalışan akademisyenler ile deneyim sahibi güvenlik bürokrasisi emeklilerinin görüşleri dikkate alınarak hazırlanmıştır. Geri beslemeyi müteakip tekemmül eden çalışma siyasi ve askeri yetkililerin bilgisine sunulacaktır. 


Konu ile ilgili görüş ve önerilerinizi; 
fertel1999@gmail.com / 
bilginvarlik@gmail.com / 
merkezstrateji@gmail.com / 
bilgi@merkezstrateji.com 

Gönderebilirsiniz. 


İÇİNDEKİLER 

1. Giriş | 1 

2. Temel Kavramların Açıklanması | 3 

3. TSK’nın KHK ile Öngörülen Yeni Yapısının Analizi: Riskler ve Fırsatlar | 8 

4. Sonuç Yerine: Değerlendirme ve Risk Tespiti | 15 

5. Öneriler | 16 



1. Giriş 

Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan günümüze en büyük saldırıya, 15 Temmuz 2016 tarihinde Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)'nün darbe girişimi ile maruz kalmıştır. Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devlet olan 93 yıllık Cumhuriyetin bekasına kast eden bu terörist eylem kışlalarda askerin, sokaklarda emniyet kuvvetleri ve halkın, siyaset kurumunun bütün unsurlarının ve basın yayın 
organlarının direnmesiyle bastırılmıştır. 

Otuz yılı aşkın bir süredir insanların dinî duygularını istismar ederek toplum içinde bir yer bulan, siyasi iktidarla kurduğu ortaklık ve aldığı destekle öncelikli olarak adli, idari ve güvenlik bürokrasine el atan örgüt edindiği kaynaklarla politik, askeri ve ekonomik alanda büyük bir güç ve nüfuza erişmiş olduğundan gerçekleştirmeye çalıştığı darbenin etkileri de o ölçüde yıkıcı boyutlara 
ulaşmıştır. Bu süreçte devletin neredeyse bütün kurumları ve toplumun bütün kesimleri yıldırma, sindirme ve karalama operasyonları ile adeta teker teker teslim alınmıştır. TSK, polis, jandarma ve MİT gibi bu tür yapılanmalarla mücadele ile sorumlu olan kurumların kapasiteleri, örgütün bilgi harekâtı ile desteklediği adli ve siyasi saldırıları ile zayıflatılmıştır. Kurumların örgütle mücadele edebilecek insan kaynakları ve istihbarat birimleri FETÖ mensuplarının eline geçmiştir. 

FETÖ, nüfuz edebilme kabiliyetini ve etkinliğini artırabilmek için siyaset-yargı-idare-güvenlik sektörlerindeki unsurlarını birbirini karşılıklı olarak destekleyebilecek ve sinerji yaratabilecek şekilde kullanmıştır. Bu kapsamda ordu içindeki mevcudiyeti diğer sektörlerdeki elemanları için güven artırıcı bir rol oynamıştır. 

Türkiye'yi 15 Temmuz gecesine getiren süreçte ve darbe girişimi esnasında FETÖ'nün uyguladığı terörist saldırıların şiddet ve yoğunluğu, çoğunluğunu sivil vatandaşlarımızın oluşturduğu can kayıpları ve yaralanmalar siyaset kurumu ve devlet yönetimi de dahil olmak üzere toplumun her kesiminde derin bir travma yaratmıştır. 

Yaşanan bu toplumsal travmanın öne çıkan nedenleri arasında: 

. Daha önce yaşanan askeri darbe ve müdahalelerden farklı olarak halka karşı ordu içerisinde yuvalanan FETÖ elemanları tarafından silah kullanılması, 

. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bombalanması, 

. Genelkurmay Başkanlığının darbeciler tarafından ele geçirilmesi, 

. TSK komuta kademesinin (Dz.Kuv. Komutanı hariç) onları korumakla görevli personel tarafından rehin alınmış olması, 

. Bütün zamanlarda halkın gözündeki en güvenilir kurum olan TSK'da darbeye teşebbüs edenler arasında yer alan kurmay subay ve general/amiral sayısının yüksek olması gelmektedir. 


669 sayılı KHK ile TSK'nın yeniden yapılandırılmasına yönelik kararların böyle bir travma ortamında alındığını saptamak gereklidir. Bu raporun hazırlanma gerekçelerinden birincisini oluşturan bu saptama,. Ayrıntıları aşağıda açıklanan. TSK'nın yeni yapısının gerekçelerinin en azından bir kısmını etkilemiş olabileceği ihtimalini dikkatten kaçırmamak bakımından önemlidir. Bu saptama şüphesiz, TSK'yı yeniden yapılandırma girişiminin bütün gerekçelerini travma reaksiyon una indirgeme anlamına gelmemektedir. 668 ve 669 sayılı KHK’lar ile getirilen değişikliklerin bir bölümünün 2013 yılı öncesinde Türkiye’de sivil asker ilişkilerinin düzenlenmesi, savunma reformu ve TSK’nın yeniden yapılanması konusunda devlet katında ve çeşitli düşünce kuruluşlarında yapılan çalışmalarla örtüştüğünü de belirtmek gerekir. Nitekim 2013 yılında Cumhurbaşkanlığı tarafından başlatılan “Savunma Reformu” çalışmalarının sonuç raporu Askeri Okullarda Eğitim ve Öğretim, Milli Savunma Üniversitesi ve TSK’nın komuta sistemi dâhil kapsamlı öneriler içermektedir.2 Ancak darbe girişimi sonrası travma ortamının, toplumun tamamını beka derecesinde ilgilendiren ve geri dönüşü zor yapısal düzenlemelerin yeterince tartışılmadan reaksiyoner bir yaklaşımla hayata geçirilmesine yol açtığı görülmektedir. 

2 Bu kapsamda Cumhurbaşkanlığının Savunma Reformu dikkat çekmektedir. 
Kamuoyuyla paylaşılan özet bölümü açık kaynaklardan erişilebilen raporun tamamında kapsamlı çalışmalar bulunduğu anlaşılmaktadır. 

Rapor özeti için bakınız. 

http://www.cumhuriyet.com.tr/rapor/2014-08-22-SavunmaReformu.pdf 




Bu bağlamda bu raporun hazırlanmasına temel gerekçe oluşturan ikinci husus olağanüstü hal koşullarında alınan yapısal kararların o dönemin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olacağı, buna karşın ihtiyacın bütününe cevap verebilme kapasitesini taşımayabileceği ve yeni sorunların kaynağını oluşturma ihtimalinin yaratmış olduğu endişedir. 

Bu raporda ordu-millet gerçekliğinden ve toplumsal sözleşmeye dayalı devlet anlayışından yola çıkılarak, sorumlu ve konu hakkında mütevazı deneyimlere sahip vatandaşlar olarak inisiyatif geliştirilmekte, şu ana kadar yayımlanan kararnamelerde ortaya çıkan temel riskler analiz edilmekte, fırsatlar belirtilmekte ve önerilerde bulunulmaktadır. 

Bu rapor taslak bir çalışma olup, siyaset bilimi, güvenlik, kamu yönetimi, yönetim ve organizasyon alanında çalışan akademisyenler ile deneyim sahibi güvenlik bürokrasisi emeklilerinin görüşleri dikkate alınarak hazırlanmıştır. Geri beslemeyi müteakip tekemmül eden çalışma siyasi ve askeri yetkililerin bilgisine sunulacak ve kamuoyu ile paylaşılacaktır. 

2. Temel Kavramların Açıklanması 

669 sayılı KHK’yı ayrıntılı analiz etmeden önce bir devletin güvenlik kurumlarının ve bu kapsamda ordusunun yeniden yapılandırılmasında, dönüşümünde ve sivil asker ilişkilerinin düzenlenmesinde etkili olan kuramsal yaklaşımlara ve bazı önemli kavramlara kısaca göz atmakta yarar görülmektedir. Böylelikle tartışmanın teorik çerçevesi belirlenebilir ve sorunlu alanlara pratik 
çözümler aranabilir, yaşamsal önemdeki hatalardan kaçınılabilir. 

Modern devlet tanımlarının genellikle Max Weber’in “belirli bir coğrafyada şiddet kullanma tekeliyle donatılmış merkezi yönetime sahip siyasi teşkilat” kavramsallaştırmasını temel aldığı görülmektedir. Bu siyasi teşkilat iç içe geçmiş üç blok-meşruiyet, kurumsal kapasite ve otorite- üzerinde yükselen bir yapıdır. Konumuz bağlamında üzerinde durulacak olan, kurumsal kapasite, yani devletin 
organizasyonudur. Yasama, yürütme, yargı organlarını kapsayan kurumsal kapasitenin temel amacı, toplumsal sözleşme fikrinde de öne çıktığı üzere kamu hizmetlerini sunmaktır. Devlet şekli ne olursa olsun, kurumsal kapasite ortak özellikler taşır ve sunulması gereken kamu hizmetlerine göre şekillenir. 

2.1. Güvenlik Sektörü 

Kamu hizmetleri uzun bir liste ile sıralanabilir ancak en başta gelen hiç şüphesiz ki, ulusal, insani, ekonomik, siyasi ve çevresel boyutlarıyla iç ve dış güvenliktir. Devletin kurumsal yapılanmasında güvenlik sağlayıcı kurum ve kuruluşların tamamı Güvenlik Sektörünü oluşturur. 

Güvenlik Sektörü ülkeden ülkeye değişebilir, ancak Türkiye gibi uzun süreli iç ve dış güvenlik sorunlarının süregeldiği ülkelerde, asgari olarak Silahlı Kuvvetlerini, İçişleri Bakanlığının polis teşkilatını, jandarma ve sahil güvenlik birliklerini, istihbarat birimlerini yargıyı, diplomasiyi ve siber güvenliği sağlamakla görevli haberleşme ve teknoloji ile ilgili birimlerini, gümrük ve orman muhafaza 
birimlerini kapsar. Geniş bir bakış açısıyla, kontrol eden, denetleyen, gözetim işlevi yerine getiren ve ilişkili olan devlet kurumları da eklenebilir. Bu kapsamda, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Milli Savunma, İçişleri, Dışişleri, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme, Sanayi ve Teknoloji, Gümrük ve Ticaret , Orman ve Su İşleri bakanlıklarının, TBMM, sivil toplum ve medyanın güvenlik sektörü içinde yer aldıklarını vurgulamak gerekir. Güvenliği geniş anlamda, siyasi-toplumsal, askeri, ekonomik, çevresel bağlamda ele aldığımızda diğer bakanlıkların bir kısmı da güvenlik sektörüyle ilişkilidir. 

Güvenlik Sektörü sadece iktidar sahiplerine değil, muhalefetiyle, azınlığıyla, farklı yaşam ve inanış şekilleriyle, toplumun tüm katmanlarına ve bileşenlerine güven verdiğinde devletin meşruiyetini ve otoritesini destekler, aksi durumda söz konusu kesimlerin güvensizlik algılarını artırır. Nitekim başarısız devlet modellerinde, iç savaşlarda veya devletlerin yıkılış süreçlerinde güvenlik sektörünün etkinliğini kaybettiği, hizipleştiği ve toplumun tamamına güven telkin etmediği görülmektedir. 

2.ci  BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.





****

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder