11 Eylül 2016 Pazar

Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yeniden Yapılanması., Riskler, Fırsatlar ve Öneriler BÖLÜM 4






    Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yeniden Yapılanması.,                               Riskler, Fırsatlar ve Öneriler 
                                                BÖLÜM 4





4. Sonuç Yerine: Değerlendirme ve Risk Tespiti 

Darbe teşebbüsü ve FETÖ’den kaynaklanan terörle mücadele çerçevesinde çıkarılan kararnamelerin Türkiye’de sivil.asker ilişkilerinin düzenlenmesi ve TSK’nın yeniden yapılandırmasında kalıcı sonuçlar yaratacağı değerlendirilmek-tedir. Güvenlik sektöründeki bu tür değişimlerin toplumsal uzlaşmayla gerçekleştirilmesi gerekirken, tek taraflı adımlarla ve OHAL çerçevesinde yapılması siyasi, toplumsal, hukuksal ve askerî bakımından önemli riskleri beraberinde getirmektedir. 

Darbeyi engelleme kaygısıyla kaleme alındığı anlaşılan kararnameler kaotik ve işlevselliği sorunlu bir yapı ortaya çıkarmıştır. TSK’nın komuta kontrol sistemi ve hiyerarşik yapısı bozulmuş, siyaset kurumları ara kademlere sokularak, barış ve savaş görevlerini etkinlikle yapamaz bir ordu teşkilatı kurulmuştur. Üst düzeyde en az beş komutan, TSK’nın her düzey birliğine emir verebilmekte ve üstlerine sormadan icra edilmesini beklemektedir. Askerde olması gereken temel kurum itaat ile amir-memur ilişkisi göz ardı edilmektedir. TSK adeta II. Dünya Savaşı’nı kaybetmiş Almanya ve Japonya’nın durumuna düşürülmekte, ordu yerine yarı-askeri ve melez kuvvet ortaya çıkmaktadır. 

Bu yapılanma devam ettiği ve hayata geçtiğinde üç meta risk söz konusudur. 

Birincisi, ordunun milletin ve devletin ordusundan rejimin ve siyasi iktidarın ordusuna geçişidir. Aslında amaçlanarak yapılmadığı düşünülen ancak kararnamelerin diliyle ortaya çıkan yapının iç ve dış aktörlere farklı bir resmi ve dolayısıyla rejim ordusu algısını vermesi olasıdır ve en büyük risktir. Bu tür bir algıya neden olan tablonun kritik unsurları aşağıda sırlanmaktadır. 

- Cumhurbaşkanı (Başkan) kontrolünde Genkur. Karargahı ve komutasında rejim muhafızları algısı yaratabilecek özel kuvvetler, jandarma özel harekat ve polis özel harekat ile operasyonel yeteneği artırılmış MİT, 

- İçişleri ve Milli Savunma Bakanları arasında paylaştırılmış kuvvet komutanlık ları,  

- Siyasiler adına hareket eden il ve ilçe teşkilatı kontrolüne girmiş askeri birlikler. 

Bu tür bir algının iç aktörleri güvenlik kaygısına sürüklemesi ve herkesin kendi güvenliğini sağlamaya yöneltmesi riski göz ardı edilemeyecek kadar tecrübi bir olgudur. Beraberinde iç savaşı getirir. Türkiye’yi her tür hibrid saldırıya açık hala getirir. Dış aktörler açısından ise yeni ittifak ilişkilerini, asimetrik vasıtaların kullanımını artırır. 

İkinci risk bu tür bir algıdan kaçınılsa bile TSK’nın süreç içinde askerin kültürden gittikçe koparak hizipleşmesi, yozlaşması ve ülkeyi savunamayacak hale gelmesidir.  Böyle bir risk siyasete bulaşan, tek bir etnik, mezhepsel ve ideolojik grubun kontrolüne giren, liyakatten uzaklaşan her ordu için kaçınılmaz sondur. 

Üçüncü risk ise var olan ve gittikçe kötüleşen terör, sınır sorunları ve sınır ötesiyle baş edememektir. 668 ve 669 sayılı kararnamelerle teşkil edilen yeni yapıda Türkiye’de terörle mücadeleden ve sınır güvenliğinden hangi bakanlık ve kurum sorumludur belli değildir. Devletin kriz yönetim sistemi ciddi sorunlarla yüz yüzedir. İstihbarat ve güvenlik açığı artmaya devam etmektedir. 



5. Öneriler 

Raporun bu bölümünde önerilere geçmeden önce darbe girişimlerini önleme yaklaşımı ile TSK’nın kapsamlı dönüşüm ihtiyacına yönelik özet bir tartışma yapılmaktadır. 

5.1. KHK’larda TSK Yapılandırmasında Hâkim Olan Darbe Girişimlerini Önleme Yaklaşımına Eleştirel Bakış 

a. Siyasi otoritenin Türkiye’de darbe girişiminin bir daha tekrarlanmaması yönünde aldığı tedbirler, hukuka uygun olduğu, toplumu adalet-düzen ikileminde çaresiz bir tercihte bırakmadığı ve genelde devletin özelde TSK’nın yapılanmasın da işlevselliği ve etkinliği dikkate aldığı sürece olumlu ve zorunlu adımlardır. Bu noktada bu raporda darbe girişimleriyle ilgili verilecek özet bir bilginin  hatalar dan dönülmesinde ve önümüzdeki sürecin sağlıklı bir şekilde yürütülmesinde faydalı olacağı düşünülmektedir. 

b. Dünya genelinde 1950-2000 arasında 500’e yakın darbe girişimi yaşanmış, bunların yarıya yakını başarıya ulaşmıştır. Askerî darbeler üç şekilde ortaya çıkmaktadır: Emir komuta sistemi içinde tepeden, emir komuta sistemi dışında orta düzeyden ve alt düzeyden. Başarıya ulaşan darbelerin tamamı askerin kütle halinde ve emir komuta sisteminde gerçekleştirdiği darbeler değildir. Önemli bir 
bölümünde küçük askeri isyancı örgütler, emir komuta yapısı zayıf silahlı kuvvetleri etkisiz hale getirerek ülke yönetimini ele geçirmiştir. Bu tür darbe girişimlerinin yüzde 32’sinin, orta düzey darbe girişimlerinim ise yüzde 50’sinin başarılı olduğu görülmektedir. Nitekim 1981’de Gana’da bir teğmen bir takım kuvvetinde darbeci asker, önce emir komuta sistemi bozuk, siyasileşmiş ve hizipleşmiş 9.000 kişilik orduyu kontrol etmiş, sonrasında 11 milyonluk Gana’nın yüzde 62 oy ile seçilmiş başkanını devirerek yönetimi ele geçirmiştir. Ordunun zayıf ve siyasileşmiş emir komuta sisteminden faydalanarak isyan eden, orta ve alt düzey darbeci askerlerden oluşan örgütlerin yaptığı başarılı darbe 
sayısı göz ardı edilemeyecek kadar fazladır. 

c. Türkiye’de emir komuta sistemi içinde darbe girişimi dönemi 1980’de sonlanmıştır. 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi de emir komuta sistemi içinde tepeden bir darbe olasılığının kalmadığını kanıtlamaktadır. Bu nedenle askeri gücü değişik birimler arasında dağıtıp, bunları ayrı kanallardan sivil otoriteye bağlayıp, sivil otoritede yetkileri tek elde toplayıp, “dağıtılmış yetki ve koordinatör genelkurmay” mantığı üzerine sistem kurarak darbe önleme yaklaşımı, tarihsel veriler ışığında tutarlı değildir. Türkiye’de bu tür yaklaşımlar FETÖ’nün entelektüel etkisinin fazla olduğu 2007-2013 yılları arasındaki dönemde taraftar bulmuştur. Söz konusu entelektüel etkinin 15 Temmuz darbe 
girişiminde rolü olduğu gibi, 669 sayılı KHK’ya da yansıdığı düşünülmektedir. Bu noktada FETÖ’nün entelektüel etkisinin kaldırılmasının on yılları gerektiren bir mücadele olduğunu belirtmek gerekir. 
Diğer taraftan başta ABD olmak üzere Batı modellerinde görülen, askeri gücü bölme yaklaşımlarının her birinin değişik tarihselliği, kuvvet, zaman ve mekân bağlamı vardır, incelenmesi ve tartışılması gerekir ancak bu raporun kapsamında değildir. 


ç. Orduyu darbe yapamayacak hale getirmenin temel faktörlerinden biri, sorunsal olarak ifade edilen “sivil-asker ilişkileri” terimini yapı sökümüne uğratarak “sivilin” de sorunlu olabileceğini dikkate almaktır. “Sivilin” sorunlu olması askerin darbe yapmasını haklılaştırmaz, ancak tehlikeyi de ortadan kaldırmaz. Burada “sivilin” sorunlu olması demokrasi sorunu ile bağlantılı olarak 
kullanılmasının ötesinde, askeri kontrol edeceği kabul edilen seçilmiş yöneticilerin kontrol etmek istediği gücün özellikleri ile güvenlik, kriz ve savaş yönetiminde yetersizliği ve siyasi yozlaşmadır. Bir bölümü siyasetin doğasından kaynaklanan bu zafiyet ortadan kaldırılmadıkça tehlike bir ölçüde devam edecek, askeri gücün yönetim prensiplerine aykırı düzenlemeler çare olmaktan ziyade sorun üretmeye devam edecektir. 

5.2. TSK’nın Kapsamlı Dönüşüm İhtiyacı 

a. Diğer taraftan TSK’nın 1990’dan beri ihtiyaç olan, hiçbir zaman tam olarak yapamadığı kapsamlı dönüşümü gerçekleştirmek için tarihsel bir dönüm noktasında bulunulduğunu kabul etmek gerekir. 2. Bölümde de vurgulandığı üzere ordular normal dönemlerde değil savaşlar, yenilgiler ve felaketler sonrasında kendi içlerinden değil dışarıdan yönetilen/yönlendirilen kapsamlı dönüşümler geçirirler. Terörle mücadele, Suriye krizi ve diğer dış politika sorunları ile darbe girişim travmasının var olduğu bu dönem birçok açıdan riskler içermekle beraber, Türkiye’nin çok uzun yıllar bu tür sorunlarla yaşadığı ve bundan sonra da yaşayacağı dikkate alındığında uygun bir dönemin hiçbir 
zaman olmayacağı kabul edilmelidir. Bu nedenle bu dönemdeki sağlıklı ve kapsamlı dönüşüm fırsatı kaçırıldığında uzun yıllar sorunlu işlevsellik ile devam edilmek zorunda kalınacaktır. 

b. TSK’nın yeniden yapılandırması ve güvenlik sektörü reformu sadece siyasi bir süreç değildir. Askeri tarafı da ön plana çıkan, askeri bilgi ve tecrübeye ihtiyaç duyan bir süreçtir. Yapılacak düzenlemelerin başarısı için; siyasi otorite, silahlı kuvvetler ve toplum tarafından reformun “ Sahiplenilmesi ” ön koşullardan biridir. Siyasi otoritenin silahlı kuvvetlerle ilişkisi diğer kamu kuruluşlarıyla olan ilişkilerine benzemez. Demokratik rejimlerde son söz daima siyasi otoritede 
olmakla birlikte, silahlı kuvvetlerin kendine göre bir hiyerarşisi, disiplin, terfi ve tayin kuralları ve bu gibi alanlarda belli takdir yetkisi vardır. 

c. TSK yapılandırmasında ilk olarak; küresel, bölgesel ve ulusal ortamlardaki dönüşümün özellikleri ve bu özelliklerin askeri yapılanma ve askeri kuvvet kullanmayı hangi yönlerde, nasıl etkilediği irdelenmelidir. Daha sonra, dış ve iç ortamlardaki radikal değişikliklerin ne gibi askeri reformları zaruri hale getirdiği tespit edilerek, o reformlar gerçekleştirilmelidir. 


ç. Silahlı kuvvetlerin yapılanmasında ve dönüşümünde; 

. Hatlara bağlı muharebe anlayışının sona erdiği, 
. Savaşın; stratejiler, muharebe şekilleri ve kuvvetler bakımından melezleştiği, 
. Aynı çatışma ortamında, klasik muharebeden insani yardıma ve barış operasyonlarına kadar geniş bir yelpazedeki çeşitli operasyonları başarıyla yürütme imkân ve kabiliyetine sahip olunması gerektiği, 
. Kuvvetlerin kısa sürede muharebeye hazır olarak uzak mesafelere intikal edebilir, konuşlanabilir ve görev yapabilir olması ihtiyacı, 
. Geleneksel askeri kapasitenin gelişen sivil kapasite (diplomasi, bilişim, teknoloji, kültür vb) ile bir arada kullanılma zorunluluğu, 



. Her düzeyde kurumlar arası bir arada çalışabilirlik, kuvvetler arası müştereklik prensibi, 
. Kapsayıcı sivil asker işbirliği ihtiyacı, 
. Değişen stratejik ortama uygun milli konsept ve doktrinler geliştirme gerekliliği, 
. Yeni doktrinlerde öngörülecek askeri vasıtalara, teşkilat ve insan gücüne sahip olma ilkesi temel faktörler olarak dikkate alınmalıdır. 

Bu kapsamda KHK ile ortaya çıkan TSK’nın yapılandırılmasında temel alanlarla ilgili öneriler aşağıda sunulmaktadır. 

5.3. Sivil Asker İlişkilerinin Düzenlenmesi 

a. Türkiye’de sivil asker ilişkileri Askerin Demokratik Sivil Kontrolü (ADKS) temelinde objektif kontrol esas alınarak uygun kademelerde sivil asker birlikteliği prensibine göre olmalıdır. Bu kapsamda TSK, Genelkurmay Başkanı emir komutasında siyasi otoritenin emrindedir. Bu düzenleme; halen 
uygulandığı şekilde Başbakan'a bağlılık, Anayasa değişikliği yapıldığında Milli Savunma Bakanına bağlanma ve hatta Cumhurbaşkanına bağlanma şeklinde olabilir.7 Bu raporda tercih edilen ikinci seçenek, Milli Savunma Bakanına bağlanmadır. 

b. Bu bağlılık sorunsalın sivil kontrol yönünü çözmektedir. Demokratik sivil kontrol için TBMM kanalıyla siyasi partilerin, sivil toplumun ve medyanın gözetim ve kısmen denetim işlevini, Sayıştay’ın ise denetim işlevini yerine getirmesi gerekir. 

c. TBMM’nin denetim ve gözetim işlevi bizzat kendisi ve uygun şekilde yetkilendirilmiş komisyon vasıtasıyla yerine getirilir. TBMM, Genelkurmay Başkanı ve diğer kritik üst düzey atamaları onay yetkisiyle teçhiz edilebilir. 


7 Cumhurbaşkanına bağlanma Anayasa değişikliği ile birlikte bir sistem değişikliğini gerektirmektedir. Bu raporda Başkanlık Sistemi hakkında herhangi bir görüş ifade edilmemektedir. 

ç. TBMM Savunma Komisyonunda: 

. Siyasi partiler eşit sayıda üyeler ile temsil edilir, 
. Sayıştay ve diğer yargının temsilcileri, 
. Barolar ve basının uygun sayıda temsilcisi, 
. Gerekli diğer sivil toplum temsilcileri yer alır. 


d. Komisyon üyeleri güvenlik-askeri konularda eğitim almışlardan seçilir veya seçilenler eğitime tabii tutulur. Komisyon üyelerinden milletvekili ve devlet bürokrasisinde olmayanların statüsü bilgi edinme ile sınırlıdır. Komisyon her göreve başlayan üst düzey komutandan başlangıç brifingi, yıllık brifing ve önemli faaliyetler sonrası görev öncesi ve sonrası brifingi alır. Komisyon komutanlıkların bütçelerini, yıllık kapsamlı programlarını inceler, yılsonu bütçe ve performanslarını değerlendirir. 
Komisyon ayrıca periyodik birlik ziyaretleri yapar. Bu komisyon emniyet ve istihbarat komisyonu işlevi de görebilir. Farklı bir komisyon varsa aralarında bilgi akış sistemi kurulur. Komisyon bir veya daha fazla güvenlik sektörü denetçiliği kurumu oluşturur ve şikâyetler ve talepleri inceler, raporlar. Komisyon faaliyetleri ni yeterli içerikle kamuoyuyla paylaşılır. 

e. Askerî bilgilerin kapsam, sınır, gizlilik derecesi ve hassasiyet vb. ölçütlere göre ne şekilde verileceği (sözlü, yazılı, gizli, kayıt dışı vb) ve komisyon üyelerinin bu bilgileri ne şekilde kullanıp muhafaza edecekleri, hangi bilgiye kimlerin ne seviyede nüfuz edebileceği konuları, yasa ile düzenlenir ve MSB ile komisyon arasında yapılan protokolle/yönetmelik ile belirlenir. 



Şekil 3. TSK’nınDemokratik Sivil 

Kontrolü Gnkur.Bşk.lığıCumhurbaşkanıMSBBaşbakanSavunmaKomisyonuTürkiye Büyük Millet MeclisiSayıştayDenetimiGüvenlik SektörüDenetçileriMSB Müsteşarı-Operasyonelbirimler-Kuvvetler-Askeri kurumlar-İdari-Teknik-Teknolojik-Tedarik destekSivil KontrolDemokratik Sivil Kontrol



5.4. TSK Kuvvet Yapısı ve Teşkilatının Düzenlenmesi 

a. KHK ile öngörülen yapının emir komuta, sadelik, işlevsellik ve etkinlik açısından sakıncaları 

2. Bölümde ayrıntılı olarak tartışılmıştır. Bu çalışmada TSK emir komuta ve hiyerarşik yapısını koruyarak bir bütün olarak Milli Savunma Bakanlığına bağlanmaktadır (Şekil-4). 



Şekil 4. TSK’nın Önerilen Yapısı MSB Müsteşar İdari Karargah Savunma Üniversitesi Taşra -Yapılanması Gnkur.Bşk.Gnkur.



II. Bşk.Müşterek Komutanlıklar Karargah Müşterek Doktrin,  Ar Ge Müşterek Tatbikat  Mrkz.

Kara Kuv.
Kur. Bşk.
Deniz Kuv.
Kur. Bşk.
Hava Kuv.
Kur. Bşk.

1. Müşterek Komutanlık 2. Müşterek Komutanlık Stratejik Kuv. K.lığı 


b. MSB, bir orgeneral eşiti sivil müsteşarlık ve Genelkurmay Başkanlığı’ndan oluşmaktadır. Müsteşarlığın yapısı KHK ile öngörülen yapı olup, idari, teknik, tedarik ve adli işlevleri kapsamaktadır. Genelkurmay Başkanlığı ise MSB’nin operasyonel gücüdür. 


Yukarıdaki genel teşkilat içerisinde özellik arz eden hususlar şunlardır: 

(1) Genelkurmay Başkanının ana ast unsurları II. Başkan, iki müşterek kuvvet komutanı ve stratejik kuvvetler komutanıdır. Genelkurmay Başkanı ve ana ast komutanlar orgeneral/oramiral rütbesindedir. Orgeneral/oramiral sayısı 14’den 5’e düşmektedir. TSK’nın yeni yapısına general/amiral sayısı yaklaşık yüzde 40-50 oranında azalmakta ve 358’den 170-200 civarına düşürülmektedir. 



(2) II. Başkan, Genelkurmay Karargâhına, Müşterek Doktrin ve Ar-Ge ile Müşterek Tatbikat Merkezi Komutanlığına komuta etmektedir. 

(3) Kuvvet Komutanlıkları kurmay başkanlığı düzeyinde teşkil edilmekte ve II. Başkana bağlanmaktadır. Kuvvet Kurmay Başkanları korgeneral/koramiraldir. Müşterek Kuvvetlerin personel, eğitim, teçhizat ve lojistik ihtiyaçlarını temin etmekle görevlidirler. Personel temin merkezleri, eğitim birlikleri ve sınıf okulları, lojistik tesisleri bağlıdır. Kendilerine bağlı muharip birlik bulunmamaktadır. 

(4) Ordu Komutalıkları lağıv edilmektedir. Müşterek Kuvvet Komutanlıkları Türkiye iki coğrafi bölgeye ayrılarak teşkil etmiştir. Sorumluluk bölgeleri ve komutanlık karargâhları ile ast birliklerinin konuş yerleri bu raporda incelenmemiştir. 1’inci Müşterek Kuvvet Komutanlığı doğuda, 2’ncisi 
batıdadır. 1’inci kuvvet kara-hava ağırlıklı, 2’ncisi kara-deniz-hava dengelidir. 

(5) Bir müşterek kuvvet komutanlığında, kara kolorduları, deniz görev komutanlığı ve hava kuvveti komutanlığı yer almakta, 2’şer adet mobil görev kuvveti karargâhı (MGKK) bulunmaktadır. Bu karargâhlar yurt içi ve dışında ihtiyaç duyulacak görev bölgelerine süratle intikal edebilecek yapıdadır. 
Kuvvetler arası müşterek ve modüler yapıda teşkil edilecek MGKK’lar tugay-kolordu düzeyinde müşterek harekâta komuta edebilir. MGKK’ların hazırlık düzeyi, kadro ve kuruluşu ayrıca çalışılmalıdır. 

(6) Genelkurmay Karargâhı ve müşterek kuvvet komutanlıklarının karargâhları kuvvetler arası müşterek ve kurumlar arası bileşiktir, sivil personeli de içerir. 

(7) Stratejik Kuvvetler Komutanlığında, zırhlı tugaylar, özel kuvvetler, yeter sayıda hava indirme-komanda tugayları, füze tugayı, hava savunma, stratejik-operatif ulaştırma birlikleri ve yakıt ikmal uçakları, taarruz/genel maksat/nakliye helikopter birlikleri, deniz unsurları yer almaktadır. 

(8) II. Başkana Bağlı Müşterek Doktrin ve Ar-Ge Komutanlığı, milli müşterek ve kuvvet doktrinlerinin geliştirilmesi ve Ar-Ge çalışmalarından, Müşterek Tatbikat Merkezi ise müşterek kuvvet komutanlıklarının, Genel Kurmay Karargâhının ve Devlet Kriz Yönetim Sistemi unsurlarının müşterek tatbikatlarından sorumludur. 

(9) KHK ile kurulan Milli Savunma Üniversitesinin muharip ve akademisyen özelliklerini haiz bir askeri komutan komutasında bakanlığa doğrudan bağlı olması öngörülmüştür. Üniversitenin, sivil demokratik kontrol, askerî ihtiyaçların kuvvet kurmay başkanlıkları vasıtasıyla belirlenmesi, güvenlik bürokrasisinin sivil ihtiyaçlarının karşılanması ve Türk savunma sanayiinin ve dış politikasının 
yumuşak güç unsurlarını takviye eden bir yapıya kavuşturulması çerçevesinde ayrı bir inceleme konusu olarak ele alınmasına ihtiyaç vardır. Bu kapsamdaki temel öneriler ana başlıklarıyla şunlardır: 
. Savunma Üniversitesi Rektörlüğünce yerine getirilmesi mümkün olmayan askerî idari fonksiyonların (askeri eğitim konu kapsam ve ihtiyaçlarının belirlenmesi ve askerî eğitimlerin yapılması vb) kuvvet kurmay başkanlıkları tarafından yapılması. 
. Askerî konuları kapsayan öğretimin "Güvenlik Bilimleri" adıyla bir ana bilim dalı olarak YÖK tarafından tanımlanması. Bu suretle, Askerî öğrenime çağdaş bir nitelik kazandırılması ve güvenlik sektöründe görev yapacak olan sivillerin de .üniversitelerde. bu yetkinliğe kavuşturulması. Güvenlik Bilimleri alanındaki lisansüstü eğitim ve akademik derecelendirmenin uluslararası normlar çerçevesinde YÖK ve MSB tarafından belirlenen, esaslara göre düzenlenmesi. Belirli ihtisası gerektiren üst subay, general/amiral kadroları için 
akademik unvan zorunluluğunun getirilmesi. 
. Harp okullarından sonra görülen sınıf okulu ve meslek içi eğitim programlarının uygun akademik formasyona tahvil edilmek suretiyle yüksek lisans eğitimi olarak sayılması. Sınıf okullarının Savunma Sanayii Müsteşarlığı ve TÜBİTAK ile yatay bağlantılarının etkin hale getirilmesi. 
. Kuvvet Harp Akademisi ve Silahlı Kuvvetler Akademisi eğitimlerinin YÖK akademik şartlarına uygun hale getirilmesi suretiyle bu eğitimi alanların doktora yetkinliğini kazanması. Güvenlik bürokrasisinde görev yapacak sivillerden üst düzey askerî rütbe muadili olanların da bu eğitimi almaları. 
. Sözleşmeli subay alımı uygulaması artarak devam edeceğinden sivil üniversitelerde güvenlik bilimleri ana bilim dalı açılması. 
. SAREN ve SAVBEN enstitülerinin yapılarının gözden geçirilmesi. 
. Devlet bürokrasinin güvenlik sektörü ile işbirliği ve entegrasyon ve kontrolünü sağlamak üzere ihtiyaç duyacağı personeli yetiştirmek üzere Millî Güvenlik Akademisinin yeniden açılması. 
. Savunma sanayisinin savunma planlama ve yönetimi faaliyetleri, teknik konsept ve teknoloji alanlarında uzaman personel yetiştirmek üzere iki enstitünün kurulması. 
. Dost ve müttefik ülkelerden orta ve üst düzey bürokratlara eğitim vermek üzere uluslararası savunma koleji kurulması. 
. ATASE'nin (askerî müzeler de dahil olmak üzere) Savunma Üniversitesine bağlanması. 

(10) GATA ve askeri hastanelerin 3. Bölümdeki incelemede dikkat çekilen hususlar çerçevesinde Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması tercih edilen seçenektir. 

(11) Sınır güvenliğinin sağlanmasında, Trakya sınırının İçişleri Bakanlığının, doğu ve güneydoğu sınırlarının ise MSB'nin sorumluluğunda olması uygun olacaktır. 

(12) TSK yapılanmasının ana ast unsurlarının iç teşkilatlarının ayrıntısına bu çalışmada kapsamı dışındadır. Ancak, mevcut yapıda Genelkurmay-Kuvvet Komutanlıkları-Ordular-Kolordular kademelerinde her işlev alanında tekrarların ortadan kaldırılmasının ve sade bir yapı kurulmasının temel alınması gerektiği düşünülmektedir. 

(13) TSK tedarik ve lojistik sistemi, sadelik, işlevsellik ve verimlilik prensipleri temelinde bu yapıyı destekleyecek şekilde tasarlanmalıdır. 

(14) Yerleşim merkezleri dışına taşınacak olan muharip askerî kışlaların arazilerinin MSB taşınmazları statüsü korunmalı, buralardaki mevcut ve yapılacak tesislerden yararlanma hakkının kamu ile sınırlandırılması, rantiyeci ve yağmacı girişimleri engelleyecektir. 



5.5. Yüksek Askeri Şura (YAŞ) 

TSK’nın önerilen yapısı çerçevesinde YAŞ’ın Başbakan, Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı, MSB Sivil Müsteşarı, Genkur II. Başkanı, iki müşterek kuvvet komutanı ve stratejik kuvvetler komutanı olmak üzere sekiz üyeden teşkili planlanmıştır. KHK ile dâhil edilen başbakan yardımcıları ile adalet ve dişişleri bakanlarının kuruldan çıkarılması, içişleri bakanının Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı askeri statüden çıkana kadar geçici YAŞ üyesi olarak kalması önerilmektedir. 

5.6. TSK Yapılanmasında Personel Temini 

a. TSK yapılanmasının, emir komuta düzenlemesi, teşkilat ve teçhizat gibi önemli boyutlarından biri insan gücü-subay, astsubay, erbaş ve erdir. Bu bağlamda iki noktaya dikkat çekilmektedir. Birincisi, etnik, mezhepsel, kültürel ve yaşam şekilleri bakımından tarihsel ve sosyolojik farklılıklar içeren Türkiye’de TSK’nın birleştirici ve sosyalleştirici etkisidir. TSK, farklı toplumsal katmanlardan gelen bireylerin, eğitimde, öğretimde, günlük faaliyetlerde yana yana ve iç içe bir arada olduğu bir sosyalleşme ortamı sağlamaktadır. Bunun doğal sonucu ulus kavramında yer bulan, birleştirici, seküler ve yurtsever, evrensel değerlere ve hukuka bağlı ilerlemeci yeni bir kimliktir. Bu aslında, orduların ulus inşasının ulusal eğitim sistemi ile birlikte en önemli mekanizması olma nedenini açıklar. Türkiye’de ordu, siyasi etkiden uzak kaldıkça, FETÖ gibi yapılanmalar içine zorla yerleştirilmedikçe birleştirici ve pozitif sosyalleştirici rolünü büyük ölçüde yerine getirmiştir. Yıllardır kronik iç sorunlar yaşayan Türkiye’nin tüm olumsuz öngörülere karşın, en ağır koşullarda dahi iç savaşa sürüklenmemesin de; Türk, Kürt, Çerkez, Sünni, Alevi, Muhafazakâr ve Laik kimliklerin askerlikte aynı mangada, masada ve koğuşta sosyalleşmesinin ve ortak kimliğin oluşmasının etkisi çok fazladır. Böyle bir olgu Türkiye için gerçek bir sosyal sermayedir. Darbe girişiminin başarısızlığa uğramasında (halkın direncinde, Mehmetçiğin kısa sürede ikna edilmesinde) millî ordu niteliği temel belirleyici olmuştur. İktidarın darbe travmasının etkisi ile bu sosyal sermayeyi yok edecek adımlar atması tarihsel ve vicdani ağır bir sorumluluktur. 

b. İkinci nokta ise personel temin politikasında tüm topluma açık olan, objektif ölçütlere, rekabete ve liyakate dayalı şeffaf bir yaklaşıma sahip olmaktır. Türkiye’deki tüm toplumsal gruplara temsil imkânı veren böyle bir sistem TSK’nın etkiliğinin de vazgeçilmez şartıdır. 

c. Bu kapsamda TSK sisteminde gelenekselleşmiş olan askeri liseleri, astsubay meslek yüksek okullarını ve harp okullarını FETÖ’nün etkisinde kalmış darbeci yetiştiren kurumlar olarak düşünmek dar ve hatalı bir bakış açısını yansıtmakta dır. Bu okullar FETÖ etkisinden süratle kurtarılmalı ve güçlendirilerek muhafaza edilmelidir. Bu okulların amacı, bir grubun militanı ve sempatizanı değil Cumhuriyetin subay ve astsubayını yetiştirmek olmalıdır. 


ç. TSK personel sisteminde zorunlu askerlik ve profesyonel askerlik bir arada uygulanmaya devam edilmelidir. Zorunlu askerlik süre bakımından tek tipleştirilmeli, bedelli, kısa dönem vb etkinlik azaltıcı ve ayrıcalık yaratıcı uygulamalara son verilmelidir. Zorunlu askerlik süresi, temel yeterlilikleri almaya ve TSK’da optimum bir süre hizmet etmeye imkan verecek şekilde 12-18 ay 
arasında tespit edilmeli, zorunlu hizmet yapan tüm erlere asgari ücret düzeyinde maaş verilmelidir. 


İhtiyaç fazlası insan gücünün temel eğitimi müteakip kamu hizmetlerinde çalıştırılması imkanları yaygınlaştırılmalıdır. 

d. TSK’da her düzeyde terfiler nesnel ölçütlere bağlanmalıdır. Örnek olarak general/amiral olmak için; fiziksel ve sportif kriterler, mesleki bireysel kriterler (atış, uçuş vb), yazılı mesleki baraj sınavları, mesleki akademik yetkinlik, askeri denetleme sonuçları, komutanlık kriterleri belirlenmelidir. Yüksek Askeri Şura’nın yetkisi bu tür kriterlerin karşılanıp karşılanmadığının tespiti olmalıdır. Öznel tüm değerlendirmeler kaldırılmalıdır. Değerlendirmeler tarafsız kurumlar tarafından 
yapılmalı ve şeffaf olmalıdır. 

e. TSK yapılanmasında sivil personel temini ve istihdamı ile sivil-asker bütünleşmesi ve kurumlarasıcılık gerçekleştirilmelidir. TSK’da kadınların istihdamının artırılması hedeflenmeli, terfi ve görevlendirmelerin önündeki cinsiyet engelleri kaldırılmalıdır. 

f. Muvazzaf askerî personel temininde kalitenin artırılması, darbeci zihniyeti besleyen psikososyal tabanının orduya girmesini kısıtlayacağından TSK personelinin sosyal ve ekonomik seviyesi yükseltilmelidir. 


5.7. Savunma Sanayi Yapılanması 

Milli Savunma Bakanlığı’nın ve TSK’nin yeniden yapılanmasında önemli bir yer tutan savunma sanayinin, teşkilatlanma, konsept, ihtiyaç tespit, teknoloji yönetimi ve tedarik boyutlarını kapsayan güncel bir çalışma mevcuttur.8 Konu bu rapor kapsamında tekrar incelenmemekle birlikte, Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın Milli Savunma Müsteşarlığı altında diğer tedarik birimleri ile entegre bir yapıya kavuşturulmasının ve tüm kademelerde sivil-asker birlikte çalışmasının amaçlanmasının gerekli olduğu değerlendirilmektedir. 

8 Rapor için bakınız. 
Hazırlayanlar 
(E) Tuğg. Dr. Oktay Bingöl, 
Dr. Ali Bilgin Varlık, “ Türk Savunma Sanayinin Geleceği: Sürdürülebilirlik ve Güçlü İhracat İçin Strateji Raporu – 1 ”, TASAM Rapor-71, 2015. 

http://www.tasam.org/Files/PDF/Raporlar/TSS_rapor.pdf_6acb9a1e-7d78-4af4-bc67-48bb93270426.pdf 


****

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder