10 Eylül 2015 Perşembe

EDİP BAŞER : Terörle mücadele vali izniyle olmaz !




EDİP BAŞER : Terörle mücadele vali izniyle olmaz !



EDİP BAŞER 

Terörle mücadele vali İzniyle olmaz !

Terörle mücadelede operasyon yetkisinin valilere verilmesini eleştiren emekli Orgeneral Edip Başer, "Yetkili vali başını derde sokmak istemiyor, operasyondan kaçınıyor. Bunun bedelini de gariban vatan evlatları ödüyor" dedi
Operasyon yetkisinin valilere verilmesini eleştiren emekli Orgeneral Başer, "Komutanlık, bir validen 103 kez talepte bulunmuş, sadece 3'üne olumlu cevap almış. Bir valiye bırakılacak şey mi bu?" dedi.
Emekli Orgeneral Edip Başer, Dağlıca'da meydana gelen hain saldırıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Başer, "Siz 'terör örgütüyle müzakere edeceğim' hevesine kapılırsanız, hüsrana uğramanız gayet doğaldır" dedi. Terör örgütünün sürekli olarak Dağlıca'yı hedef almasını, "Dağlıca, terör örgütü PKK için önemli konuma sahip" sözleriyle açıklayan Başer şunları kaydetti: "Dağlıca'nın PKK için çok önemli bir coğrafi alan olduğunu biliyoruz. Çünkü Dağlıca, PKK'nın Kuzey Irak'tan Türkiye'ye geçişte ana yol olarak kullandığı stratejik özelliğe sahip. PKK, o bölgeye Silahlı Kuvvetler'in konuşlanmasını ve güvenlik altına almasını istemiyor. Bu amaçla orada konuşlanmış olan güvenlik güçlerine sık sık bu gibi saldırılar yapılıyor."

PKK güç kazandı

PKK'nın haince eylem yapma düşüncesinin "sözde çözüm!" sürecinde de devam ettiğini dile getiren Başer, özellikle teknolojik sistemler dâhil olmak üzere silah sistemlerini geliştirme imkânı da bulduklarını anlattı. Başer, şöyle devam etti: "Artık PKK ile mücadelenin başlatılması söz konusudur. Keşke bunlar çok daha önceden düşünülseydi de böyle bir süreç başlatılmasaydı. Karşınızda eli silahlı terör örgütü dururken siz onunla 'müzakere edeceğim'hevesine kapılırsanız. Sonuç olarak hüsrana uğramanız gayet doğaldır. Nitekim uğradık." Yönetim hatalarından kaynaklanan sıkıntılara da değinen Başer, şöyle konuştu: "Komutanlık, bir validen 103 defa talepte bulunmuş, sadece 3 tanesine olumlu cevap almış. Düşünün, yani bir valiye bırakılacak bir şey midir bu? Strateji bilmez, konsept bilmez. Terör örgütünün niteliklerini değerlendirme imkânına sahip değil. Bu kendi kusuru değil, belki gördüğü eğitim itibari ile bunları yapabilecek durumda değil. Ama böyle bir insana siz karar yetkisini veriyorsunuz. Diyorsunuz ki; 'Operasyon yetkisi sende.'O da tabii başını derde sokmak istemiyor. Operasyon olsa belki şehit olacak, bir sürü şeyler anlatmak zorunda kalacak. O da ondan kaçınıyor. Ama bunların bedelini gariban vatan evlatları ödüyor. Acı olan ve insanın tahammül edemediği tarafı budur."

İstihbarat zafiyeti

Edip Başer, terörle mücadelenin ana unsurlarından birinin istihbarat, diğerinin ise psikolojik hareket olduğunu hatırlattı. Yaşanan saldırıda istihbarat zafiyeti yaşandığına dikkat çeken Başer,"İstihbarat olmadan terörle mücadele olmaz zaten. O mümkün değil ama olmadığı yerde de işte tuzaklara düşülür. O bakımdan istihbarat zafiyeti mutlaka var. Ama nereden kaynaklanıyor onu tam olarak bilemiyorum" dedi. Emekli Orgeneral Edip Başer, Olağanüstü Hal'in (OHAL) ilan edilmesi gerektiğine de vurgu yaptı.
http://orajpoyraz.blogspot.com.tr/2015/09/edip-baser-terorle-mucadele-vali.html

 

SERENAD
. . . . . .
Kimdir bana gulumsiyen yesillik balkonundan?
Demek gecelerden sonra nihayet gun doguyor.
Bir gulusundur gencligimi dondurdu yolundan;
Yanan su alnim elinin golgesiyle soguyor.
Guzelsin ya, ne olursan ol, girdin hikayeme;
Cok degil evi barki terkedip sana uydugum,
Ancak sen tazelikte gul yarasir pencereme;
Uykusuz gecelerimde kokusunu duydugum.
Egil bak suya, ordadir guzelligin, gencligim.
Sen gel beni dinle, gunlerimiz heba olmasin.
Yorgun basimi gogsunde emniyette bileyim;
Artik taslarimiz ayri cesmelerden dolmasin.

Cahit Sitki TARANCI
Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur an i bus butun terk ettiler.
(elde tuttuklari halde terk etmek.)

Furkan 30:
Kur an daki Celiskiler Ve Nedenleri (4)
Kur an da Celiski Olmadigini, Celiskili Bir Mantikla One Surme Kurnazligi!

Fransizlar, Le coeur a sa raison, que la raison ne connait pas! derler ki, Kalbin kendine ozgu bir mantigi vardir ki, mantik dahi onu tanimaz anlamindadir. Kur an da celisme bulunmadigi iddiasina sarilan Islamcilar, hani sanki bu yukaridaki formulu dogrularcasma, kalp denen organin iyi ve kotu yonde belli bir gorus ve bilgilere sahip oldugunu, bu gorus ve bilgilerin oraya Tanri tarafindan kondugunu ve iste kalbin bunlardan birine dogru egilim gostermesiyle, kisinin dogru yola ya da aksine sapikliga suruklendigini soylerler. Hani sanki kalp denen sey, aklin gorevini ustlenmis gibidir ve bu niteligiyle iyi ya da kotu olandan birini secmektedir ya da akil denen sey, insandaki bes duyunun algilarinin varip dayandigi algilama yolunu aydinlatmaktadir.(1)

Seriatcilar, bu gorusu acikliga kavusturmak amaciyla, Enam Suresi nin 125. ayetini ornek alirlar. Bircok kez belirttigimiz gibi, bu ayet aynen soyledir:

Allah kimi dogru yola koymak isterse onun kalbini Islamiyete acar. Kimi de saptirmak isterse, goge yukseliyormus gibi kalbini dar ve Sikintili kilar. Allah inanmayanlari, kufur batakliginda birakir (Enam Suresi, ayet 125).
Dikkat edilecegi gibi, bu ayetin tumceleri celismeyle doludur: Tanri, diledigini Musluman, diledigini de saptirip kafir yapiyor ve kafir yaptigini kufur batakligina sokuyor! Yani kisiyi kafir yapan da Tanri dir, kafir dirler diye kufur batakliginda birakan da odur. Ve iste bu celismeyi ortbas edebilmek icin, Fahruddin Razi gibi yorumcular soyle derler: Tanri insanin kalbinde, hem iman m iyi hem de imansizligin kotu bir sey olduguna dair gorus ve bilgiler yaratir. Bu ikisinden birini secmek kalbin isidir. Daha baska bir deyimle, Tanri, insanda iman olmasini murat ettigi zaman, onun kalbinde buna iliskin egilim olusturup guclendirir. Tersini murat ettigi zaman da tersini yapar . (2) Ve iste guya kalp, bu iki egilimden dogru olani, yani Islama yonelik olani sectigi zaman, kendi yararina is gormus olur; aksini yaptigi zaman ise, kendisi icin kotu olur. Daha baska bir deyimle, Islamcilara gore, eger kalp gecerli bir akla sahipse iman yolunu secer; sahip degilse, Tanri nin gosterdigini anlayamayacagi icin inanmaz . Soylemeye gerek yoktur ki, butun bu laf cambazliklarinin altinda, kalbin kendine gore ve kendisinin de anlayamayacagi bir mantigi bulundugu safsatalari yatar. Daha baska bir deyimle, seriatcilar, Kur an da celiski olmadigini, celiskili bir mantikla kanitlama yolunu secmislerdir. Enam Suresi nin yukaridaki ayeti vesilesiyle one surdukleri goruslerin safsata oldugunu ortaya koyan olaylar vardir ki, bunlardan biri, ilerideki sayfalarda ele alacagimiz Ebu Talib olayidir. Cunku, Islam kaynaklarinin bildirmesine gore, bu ayet, Ebu Talib le ilgili olarak, daha dogrusu onun olumu sirasinda konmustur. Daha once deginmis olmakla beraber tekrar belirtelim ki, Ebu Talib, Muhammed in amcalarindan biri olup, onu kendi oglu gibi yetistiren bir kimseydi. Kureys in ileri gelenlerinden biri oldugu icin, Muhammed onu Musluman yapmak icin cok ugrasmistir. Ebu Talib olum dosegindeyken, onun basucuna giderek Musluman olmasi icin cok yalvarmis, fakat basari saglayamamistir. Saglayamayinca, cevresindekilere karsi kendisini temize cikarmak uzere sorumlulugu Tanri ya yuklemis ve Tanri diledigini Islama sokar, diledigini sokmaz seklindeki ayeti Kur an a yerlestirmistir. Yani demek istemistir ki, Ebu Talib in Islam olmadan olmesini Tanri istemistir! Bu dogrultuda olmak uzere Kur an a. koydugu ayetler arasinda, Tanri nin iman denen seyi insanin kalbine suslu (sevimli) bir sekilde yerlestirip, onu insana sevdirdigini (ornegin, Mucadele Suresi, ayet 22) ya da aksini yapip insanlarin kalplerini muhurledigini, kulaklarini perdeledigini (Bakara Suresi, ayet 6-7; Nahl Suresi, ayet 106-109; Casiye Suresi, ayet 23 vd...) ve Ey Muhammed! Tanri dilese nenin kalbini de muhurler... (Sura Suresi, ayet 24) dedigini yansitanlar vardir. ote yandan, yine Muhammed in soylemesine gore, Tanri, diledigini dogru yola soktugunu anlatmak uzere soyle demistir:

(Ey Muhammed!... (Taun) seni yetim bulup barindirmadi mi? Sasirmis bulup da yol gostermedi mi? Seni fakir bulup zengin etmedi mi?.. (Duha Suresi, ayet 6-8).

Yine bunun gibi, Tanri, iman etmek konusunda tereddut eden kimseleri, diledigi zaman inandirma yoluna gitmistir. Ornegin, Kur an da Ibrahim in, Tanri ya inanmak konusunda tereddut gosterdigi, tereddudunu gidermek icin ondan oluleri nasil dirilttigini bana goster! .diye mucize bekledigi, bunun uzerine Tanri nin, (Sen) Bana inanmadin mi? demekle beraber mucize gosterme yoluna gittigi yazilidir (Bakara Suresi, ayet 260). Yine bunun gibi Isa nin havarilerinin de, Tanri ya inanabilmek icin, Ey Meryem oglu Isa, Rabbin bize gokten donatilmis bir sofra indirebilir mi? diye Tanri dan mucize bekledikleri ve Tanri nin da onlari inandirmak icin gokten sofra indirdigi yazilidir (Maide Suresi, ayet 111-115).

Muhammed in Kur an olarak ve Kur an olmayarak ortaya koydugu yukaridakilere benzer hukumlerden anlasilan su ki, kisileri diledigi gibi dogru yola sokan ya da saptiran ne akildir ne de kalptir; sadece ve sadece Tanri dir. Ve Tanri, yine Muhammed in soylemesine gore, dogru yola soktuklarini mukafatlandirmakta, saptirdiklarini da azaba sokmaktadir. Nereden geliyor bu celiski? diye sorulacak olursa, cevabini asagida ozetleyecegiz.

Dipnotlar;

1) Bu konuda bkz. Turan Dursun, Kur an Ansiklopedisi. Kaynak Yayinlan, Istanbul, 1994, c.l,s.295

2)Fahruddin Razi den bu alinti icin bkz. Turan Dursun, Kur an Ansiklopedisi. Kaynak Yayinlari, istanbul,1994, c.l, s.308.
https://kuranelestirisi.wordpress.com/2011/11/25/kurandaki-celiskiler-ve-nedenleri-4/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder