22 Mart 2021 Pazartesi

Doğu Akdeniz Denkleminde Girit Pazarlık Konusu Yapılabilir mi.,

Doğu Akdeniz Denkleminde Girit Pazarlık Konusu Yapılabilir mi.,





Ege ve Doğu Akdeniz Denkleminde Girit Pazarlık Konusu Yapılabilir mi? - Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu ve SG Kur. Alb.(E) M. Zeki Bodur

Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu 23 Şubat 2021
yazı boyutu yazı boyutunu küçült yazı boyutunu büyüt Yazdır E-posta
Yayınlandığı Kategori

Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi



Yazanlar: Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu ve SG. Kur. Alb (E) Mehmet Zeki Bodur 
Akdeniz’in Sicilya, Sardunya, Kıbrıs ve Korsika’dan sonra en büyük adası olan Girit,Yunan adaları içinde aynı zamanda en çok nüfuslu olanı.  Ege’nin en güney, Doğu Akdeniz’in ise en batı ucunda yer alması dolayısı ile tarih boyunca hep son derece stratejik bir yere sahip olan Girit, Yunanistan’dan sadece 160 km(99 deniz mili) uzak. Kendine özgü bir ada kültürü, ana karaya bakış tarzı ve yerleşik alışkanlıkları olduğu için, Giritli( Kritikos) olmanın Yunanlı olmaktan farklı olduğunu 2012 kışındaziyaret ettiğimde daha iyi görme fırsatı bulmuştum. Kış olduğu için fazla turist yoktu. Ada kendi yağıyla kavruluyor, hatta Yunanistan krizine meydan okurcasına huzurlu yaşıyordu.Girit’in yumuşak huylu, dürüst ve candan insanları, o tarihte Türkiye’ye duydukları hayranlığı ve Türk televizyon dizilerine tiryakilik derecesindeki düşkünlüklerini açıklamaktan çekinmiyorlardı.  Türklere atfettikleri ama aslında Mısırlılarla ilgili olan nineden kalma hikâyeleri vardı. O yıl Girit beni, dağları, tepeleri, uçurumları, tarihi kalıntıları, kuğuların yuvası olanadeta mitolojik gölleri, ama en önemlisi Osmanlı ruhunun adeta hala kol gezdiği Hanya gibi şehirleri ile sardı sarmaladı.

Köşeyi İyi Tutmuş bir Ada

Yunanistan’ın idari taksimatında, Girit kuzeyindeki Kiklad (Cyclades) ve kuzeydoğusundaki on iki ada(Dodecanese) ile birbirinden ayrılmaz Girit bölgesi olarak adlandırılmakta. Girit’in kuzeyi başka. Ama güneyi bambaşka. Uçurumlarla yarılmış vadileri karadan aşmak zor. Dağların yılankavi yollarından deniz kenarına inmek de.
Girit’in güneyi, Libya kıyılarından 1,092.64 km (678.93 mi) uzaklıkta. Yunanistan aslında kendi ana karasına sadece 160 km uzaklıkta bulunan Girit adası ile Libya arasındaki bu geniş alanda bugüne kadar neden bir deniz yetki alanı anlaşması imzalamamış diye düşünmemek mümkün değil. Böyle bir ihmale rağmen, bilindiği gibi Yunanistan, Libya’nın deniz yetki alanlarına tecavüz edilerek Girit çevresinde doğal gaz aranmasının önünü kesmeye çabalayan Türkiye’nin Aralık 2019 da imzaladığı Libya-Türkiye Deniz Yetki Alanları(DYAA) Anlaşmasına şiddetle itiraz etti. Ayrıca misilleme olarak alelacele Mısır ile 2020 yılının Ağustos ayında bir DYAA imzaladı. Daha sonra Girit ve Girit bölgesinin bu anlaşma kapsamı dışında bırakıldığını öne sürerek Mısır ile imzaladığı anlaşmanın kısmi olduğunu iddia etti. Bununla da kalmayıp,  beş yıl sonra geçen ay Türkiye ile yeniden başlayan istikşafı görüşmelerin gündemine Doğu Akdeniz konusunu da eklemek istediği izlenimini vermeye başladı.Neden?

Türkiye ve Yunanistan’ın beş yıl aradan sonra 25 Ocak 21 de yeniden istikşafı görüşmelere başlamış olması önemli. Daha önce 62. tur görüşmelerin Şubat ayında yapılacağı beklentisi yaratılmıştı. Ama şimdi bunun Mart ayına sarkabileceği, hatta 25 Mart’ta yapılırsa, Yunan isyanlarına da bir atıf olabileceği hatırlatılmakta.  Bu tür göndermeler, galiba Yunanistan için psikolojik bir değer taşıyor. Oysa esas itibarı ile istikşafı görüşmelerin sadece bir gündem belirleme zemini olduğu biliniyor. Tabii şimdi Yunanistan, Birleşmiş Milletler(BM) Genel Sekreterinin henüz bir tarih vermeksizin tarafları davet edeceğini açıkladığı Kıbrıs müzakeresine, istikşafı görüşmelere eklenmiş Doğu Akdeniz gündemi ile gitmeye kalkarsa, Girit Bölgesinin neye karşı pazarlık malzemesi yapılacağına dikkat etmek gerekiyor.Bir garip Bizans entrikası gibi olmasın. Veya Truva atı mı deseydim acaba?

Elini Verince Kolunu Kaptırmamak Önemli  
    
“Kaybedilen Zaman Kıbrıs’ta Siyasi Çözümün Aleyhine Çalışıyor”.Bu, iki ezeli ve ebedi rakip komşuyu, garantör ülkelerle birlikte BM çatısı altında 5+BM formülü ile buluşturmayı bir görev edinen Genel Sekreter António Guterres’in kendi ifadesi. Aman aklında acaba ne var? Hangi karşılıklı taviz beklentisi ile tarafları bir mutlu ortalamada buluşturmayı düşünüyor? Şu sıralar istikşafı görüşmelerin 62. sinin 25 Mart’tan önce Atina’da yapılacağı söylentileri var. Ama bu defa gündemeBM toplantısına malzeme olacak tavizlerin girmesi söz konusu gibi.
Fransa, sert üslubu ile 2020 Eylül ayından beri, Doğu Akdeniz ve Ege’de Türkiye’yi yaptırımlarla tehdit ederken, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ı sadece diplomasi masasında değil, aynı zamanda askeri olarak da destekleyeceğini açıklamaya devam ediyor. Almanya’nın uzlaştırıcı yaklaşımı daha makul. Ama uzlaşma iki tarafın çabası ve makul talepleri ile olur. Şimdi neredeyse 20 yıl önce Yunanistan ve Türkiye Ege adaları için bir münhasır ekonomik alan(EEZ) olmaması hususunda uzlaştıkları halde, neden Girit bölgesi ile ilgili yeni talepler geliştiriliyor? Neden Yunanistan Yunan denizinde kara sularını 12 mile çıkarmasını emsal göstererek iç içe geçmiş kıyıları olan Ege denizinde de de aynı şeyi yapabileceğinden[1] dem vurarak ortamı geriyor? Girit bölgesinde beklediği tavizlere karşı, Kıbrıs adasında adanın kuzeyi için ne beklenebilir.  Şu sıralar Girit bölgesi ile ilgili tavizle konusunda en sarih metnin “ Doğu Akdeniz Krizini Çözmek Uzlaşmayı Gerektirir”[2], başlıklı yazıda olduğunu ve öneriye çok dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Türkiye’den Beklenen Asıl Taviz

Krizin tırmanması engellemek için Türkiye’den beklenen ilk adım, Meis yakınlarındaki doğal gaz sismik aramalarını durdurması olmuştu ki, Türkiye buna olumlu tepki verdi. Ama bundan sonraki beklenti sindirmesi zor bir düşünce. Yunanistan Meis adasının EEZ sinden vazgeçmek karşılığında,Türkiye’nin Girit için EEZ yi sinesine çekmesini bekliyor.“Eğer Ankara, Girit’e bir çeşit özel haklar verilmesini kabul ederse, bu büyük bir taviz olacak ve Türkiye’nin uzun zamandır sürdürdüğü, adaların EEZ si olmayacağı ısrarından vazgeçtiği anlama gelecektir. Bu ancak Yunanistan’ın Türkiye’nin Kıbrıs dâhil Doğu Akdeniz’deki uzlaşmazlıkları geniş bir kapsam içinde görüşmeyi kabul etmesiyle mümkün olabilir” diyor MattewBryza[3]. Bu ifade ile iyi tanıdığımız Bryza, belki ancak balık kavağa çıkarsa Doğu Akdeniz’de bir çözümün olabileceğini ima etmektedir. Belki de Türkiye’nin Girit için kabul edeceği EEZ için elini uzatmayı denemesini. Tabii balık kavağa ancak tufanla çıkar, Türkiye ise elini verirse Doğu Akdeniz’de ve özellikle Girit bölgesinde kolunu kaptırabilir. Üstelik Kıbrıs sorununun çözümüne de faydası olmaz. Onun için hiçbir siyasinin “benden sonrası tufan” demeye hakkı yok.  Bilgisizliğe, tribünlere karşı sert oynamaya ama aynı zamanda geleceği ipotek altına alacak adımlara izin yok. Ya işbirliğine? İşte ona her zaman gönülde, gündemde yer olacaktır.

Değerlendirme ve Sonuç

Girit adası kendi stratejik konumundan öte, Doğu Akdeniz hidrokarbon yataklarından elde edilen gazın Avrupa’ya ulaştırılması için bir atlama tahtası olacağı için de önemlidir.  Bu bakımdan, Doğu Akdeniz ve Ege’yi ister bir denklem ister iki ülke arasındaki bir satranç tahtası olarak görelim bu iki denizde atılacak adımların, oynanacak oyunun hamlelerinin çok dikkatli bir şekilde yapılması gerektiği ortadadır.

Bir an için Girit için istisnai olarak EEZ si olduğunu Türkiye’nin kabul ettiğini düşünelim. Yunanistan’ın 1960 anlaşmalarını ihlal etmekten çekinmediği ve Ege adalarının askersizleştirilmesine uymadığı bilinmektedir. Bu gerçeğe rağmen Girit üzerinden Libya, Mısır ve Güney Kıbrıs ile birer yeni EEZ anlaşması imzalaması halinde Doğu Akdeniz’de Türkiye için geriye ne kalacağının ve en önemlisi bunun Türkiye-Libya Deniz Yetki Alanlarını nasıl etkileyeceğinin hesaba katılması gerekir. 
Türkiye eğer Girit için özel bir statüyü kabul ederse, gündeme gelebilecek kıta sahanlığı hakları konusunun da Türkiye ile Yunanistan arasında yeni sorun alanları yaratabileceği hesaba katılmalıdır. Daha da önemlisi, böyle bir kabulün yeni gelişmelere kapı aralayacağı ve Yunanistan egemenliğindeki tüm Ege adaları için benzer taleplerin geleceğini tahmin etmek herhalde zor olmayacaktır. Aynı durumMeis gibi Türkiye kıyılarına fevkalade yakın ve EEZ si olamayacak kadar ufak adalar için de söz konusu edilmeyecek midir?
Bu bağlamda Girit’e özel hak verilerek EEZ si olduğunun kabulü, Türkiye’nin Ege’deki tüm hak ve savunularından vazgeçmesi anlamına gelecek ve kabul edilmesi kolay olmayan sonuçlarla, gelecekte yeni yeni anlaşmazlıkların ortaya çıkmasına neden olacaktır.

Ayrıca böyle bir tavize karşı, Türkiye’nin hem kendi Ege ve Doğu Akdeniz hakları,  hem de Kıbrıs sorununun nihai çözümü konusunda ne gibi kazanımlar elde edilebileceği belli değildir. Belli olsa bile bunların bir garantisi yoktur.
Bu açıdan geleceği ipotek altına alacak şekilde Ege ve/veya Doğu Akdeniz denklemin yeni değişkenler eklenmesinden den kaçınılması, satranç tahtasının ise bir yaz-boz tahtasına döndürülmesi abesle uğraşmak olacaktır.
İşte tüm bu nedenlerle, Doğu Akdeniz’in “Küçük Satranç Tahtası”[4]ndaGirit’ için böyle bir özel statü tanınması kabul edilemeyecek bir taviz olacaktır. Türkiye’den böyle bir taviz beklenmesi de haksızlıktır.
 
[1] BununTürkiye tarafından savaş nedeni olarak kabul edileceği bilindiği halde
[2] Matthew, Bryza (Sept, 23, 2020)” Solving the Eastern Mediterranean crisis requires compromise” Eastern Mediterranean Perspectives, Atlantic Council
https://www.atlanticcouncil.org/blogs/turkeysource/solving-the-eastern-mediterranean-crisis-requires-compromise/
[3] Matthew, Bryza,bknz aynı yayın.
[4] Başta ABD, AB ve Rusya olmak üzere sürece dâhil olan ülkelerin pozisyonları gibi, bölgedeki dengeler kapsamındayapılacak hamlelerin geleceği ile ilgili olarak çok iyi hesaplanmasını bu konuda başta İsrail, Suriye veLübnan ile yeni ekonomik bölgesel ittifaklarda dâhil olmak üzere yeni bölgesel anlaşmalar içinuzlaşma sağlanması ortamlarının aranması yanında, Libya konusunda da Akdeniz’in Afrika’ya açılankapısı olması olabileceği de dikkate alınarak, başta Rusya, ABD ve AB başta olmak üzere Çin veNATO ile de yeni stratejik ittifak arayışlarına gidilmesinin değerlendirilmesi konusundabknz:Mehmet, Zeki, Bodur (17 Mayıs.2020);  https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/milli-guvenlik-ve-dis-politika-arastirmalari-merkezi/kucuk-satranc-tahtasi-dogu-akdeniz-de-neler-oluyor

https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/milli-guvenlik-ve-dis-politika-arastirmalari-merkezi/ege-ve-dogu-akdeniz-denkleminde-girit-pazarlik-konusu-yapilabilir-mi

***

Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin Kaybettiği Fırsatlar.,

 Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin Kaybettiği Fırsatlar


Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin Kaybettiği Fırsatlar

Doğu Akdeniz, Türkiyenin Kaybettiği Fırsatlar, Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu,Güney Kıbrıs, Lübnan,İsrail, Mısır,doğal gaz, Arap Baharı, Güney Kıbrıs Afrodit kuyusu,
Müslüman Kardeşler, Kıbrıs, Mısır, Fransa, Yunanistan, İsrail, İtalya, Ürdün, Filistin,Doğu Akdeniz Gaz Forumu,


Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu 
14 Mart 2021

İkili ticaret ve yatırımın önemsenmeyecek kadar az, buna karşılık çoğu hesabı kapanmamış tarihi husumetin siyasete hala hükmettiği bir coğrafyada, sektörel işbirliğine kapı aralayan en önemli fırsatlar,  2003 yılında Mısır-Güney Kıbrıs arasında imzalanan Deniz Yetki Alanı(DYA) veya Münhasır Ekonomik Alan(MEA) Anlaşması ile başladı. 
Bunu 2007 da Lübnan ve Güney Kıbrıs arasında imzalanan MEA izledi. 2003 yılı Türkiye için bir ekonomik krizin hala nekahet dönemiydi. Ama 2007 ekonominin 2005 den itibaren yakaladığı büyümeye sıkıca tutunduğu bir yıl olduğu için bu tarihten itibaren olan gelişmelere kayıtsız kalınması ve Yunanistan’dan sonra en uzun kıyı şeridine sahip olduğu Akdeniz’de olanı biteni uzaktan seyretmekle yetinilmesi affedilir gibi değil.  Ama asıl Türkiye’nin artan ekonomik gücünü ve siyasi itibarın ıideolojik tercihlerin emrine vermesinin, Mısır ve İsrail’le ipleri germesi ve Suriye ile aradaki uçurumları derinleştirmesi nedeni ile kaybettirdiği fırsatlar büyük, maliyet ise yüksek.



Anlaşmaların Adresi Doğu Akdeniz’de Hata ve İhmaller Zinciri

Evet, 2000'li yılların başından itibaren Doğu Akdeniz ittifakları ivme kazandı. İsrail, Mısır ve Güney Kıbrıs, önce kendi kara suları ve iddia ettikleri kıta sahanlıklarında doğal gaz aramalarına hız verdi. Sonra ikili veya çoklu anlaşmalarla birbirlerinin nasırına basmamayı güvence altına aldıktan sonra uluslararası petrol ve gaz şirketlerinin ilgisini bölgeye çekerek, güç ve pahalı sondaj faaliyetlerinin maliyetlerini paylaşma formülleri buldular. Buna karşılık, 2005 yılı Türkiye’nin ideolojik tercihleri ile Mısır’ı ve daha sonra İsrail’i yeni yeni ittifakların kucağına itmeye başladığı dönemin başlangıcı oldu. Oysa aynı yıl Mısır ile 2007 yılında hayata geçecek serbest ticaret anlaşması imzalanmış ve bu anlaşmanın ivmesiyle iki ülke arasında ticaret ve karşılıklı yatırımların gelişmesi öngörülmüştü. Buna rağmen Türkiye,Mısır ile arasındaki köprüleri güçlendirecek yerde, Müslüman Kardeşlere destek verdiği için, daha o tarihte Mübarek yönetimini rahatsız etmeye başladı. Belki de kısmen bu nedenle Mısır o yıl TPAO’nun uluslararası şirketi olan TIPC nın Batı çölündeki petrol arama lisanslarını iptal ederek yeni anlaşmalar yaptı.
Türkiye, 2007 yılında Güney Kıbrıs Afrodit kuyusunu uluslararası ihaleye açtığı zaman elbette bir şey yapamazdı. 2011 de Güney Kıbrıs Afrodit kuyusunda gaz bulduğunu ilan edince bölgeye savaş gemileri gönderilmişti. Ama Güney Kıbrıs’ın, kuyudan çıkacak kaynaktan kuzeye de pay vereceğini taahhüt etmesi karşısında, bu ülkeyi resmen tanımamış olduğu için kuzeyin hakkını yazılı bir anlaşmayla güvence altına alamadı. Buna karşılık aynı yıl KKTC ile bir MEA anlaşması imzaladı, ancak bu da bölgede Türkiye’nin sadece sert güç gösterisine devam etmesi için bir başka bahane oldu. Tabii 2010 da, Mavi Marmara filotilla krizinin yarattığı gergin atmosferde Güney Kıbrıs ve İsrail arasında imzalanan MEA'ı da umursamazlık içinde izledi. O tarihlerden bu yana kendi başına üstlendiği sismik araştırma ve sondaj gibi yüksek gerçek maliyet bir yana, Akdeniz işbirliği fırsatlarını kaçırmanın fırsat maliyetini, şimdi Mısır’ın kapısına yeni bir sayfa açmak için gittiğinde daha iyi anlıyor mu pek emin değilim.Sert güç ile yüreklere korku salma, 2011 den sonra Türkiye’nin bölge itibarına gölge düşürmeye başladı da bu bile umursanmadı.
Evet, İsrail ile Mısır arasında resmen imzalanan bir DYA veya MEA anlaşması yok. Ama bu her iki ülkenin de Müslüman Kardeşler endişesinden, Sina yarımadasındaki yeni terör eylemlerinin hedefi olmak istememekten ve özellikle Ürdün’e bağlanan Arap Gaz boru hattına bir saldırı düzenlenmesini göze almadıklarından dolayı yapılan bir tercih. Aslında hala mükemmel çalışan işbirliği orada.

Neden Kaçan Fırsatlara Uzaktan Bakmakla Yetinildi?

Aynı yıl Arap Baharı aniden bastırdığında Ankara hala Mısır’a Müslüman Kardeşler ’den yana ağırlık koyuyor ve radikal dini akımları destekliyor izlenimi vermeye devam etti. Bu tutum Kahire yönetimi ile arayı açtığında, 2005 yılından beri hem Mısır, hem de Türkiye’de iki ülke arasında bir MEA anlaşması çabası içinde olan bazı kesimlerin umudu da suya düştü. Oysa böyle bir MEA mümkün olsaydı bugün Türkiye Doğu Akdeniz’de oyun bozucu değil, oyun kurucu bir konumda olabilecekti. Aynı tutum Şam ile köprülerin atılmasında da etkili ideolojik boyut oldu. Ama tabii Suriye topraklarından Katar gaz boru hatlarının geçmesine izin vermeyen Esat ile başlayan kutuplaşmanın etkisini de yabana atmamak gerek. Oysa Ankara, 1998 Seyhan anlaşmasıyla Suriye ile ilişkilere çeki düzen vermiş ve o ivme ile 2000 den sonra, önce Esat hükumeti ile sınır boyundaki mayınlar temizlenmiş, sonra AB “Akdeniz yeni komşuluk politikası” çerçevesinde 2007 yılında bu ülke ile bir serbest ticaret anlaşması bile imzalamıştı. İşte 2007 ile 2011 arasında, Esat ile çok yakın ve samimi kişisel ilişkiler kurulduğunda, neden İskenderun Körfezi ötesinde bir MEA imzalanmasına tevessül edilmediği de bir muamma. Kaddafi ile anlaşarak yine o tarihlerde, neden Libya ile bir DYA veya bir MEA imzalamak için girişim bulunulmadığı konusunun da anlaşılır bir tarafı yok.Libya anlaşması 2020 ye mi kalmalıydı? Bu nedenle, şimdi Akdeniz’de tüm kıyıdaş ülkeler birlikte, Türkiye ise yapayalnız. Çok yakın bir tarihte İsrail-Lübnan MEA anlaşması imzalanabilir. Uzlaşmazlık alanında görüşmeler yanı sıra deniz yatağındaki gazın ortak değerlendirilmesine yönelik teknik imkânlar halen denenmekte. ENI, Total ve NOVATEC gibi şirketler orada. Chevron, Katar Oiland Gas Company, Korean Gas Company zaten Güney Kıbrıs’ın yeni kuyularında.

Yunanistan Doğu Akdeniz’e İnerken Türkiye Neredeydi?

2015 yılında Güney Kıbrıs, İsrail ve Yunanistan arasında Enerji Üçgeni(Energy Triangle) adıyla bir Doğal gaz çıkarımı anlaşması imzalandı ve bu anlaşma ile Tamar, Leviathan ve Afrodit kuyularından çıkarılacak doğal gazın birlikte pazarlanması amaçlandı. Türkiye bu anlaşma ile kaçınılmaz olarak Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de giderek daha fazla söz sahibi haline geldiğini fark etmedi mi? Bunun Ege denizi sorunlarını da Akdeniz’e taşıyabileceği Ankara tarafından tahmin edilemedi mi?
Ama asıl 2019 yılında gayri resmi olarak Kıbrıs, Mısır, Fransa, Yunanistan, İsrail, İtalya, Ürdün ve Filistin arasında oluşturulan Doğu Akdeniz Gaz Forumu (EMGF veya EGF), çoklu ve güçlü ittifakı, 2020 yılının Eylül ayında resmi kimlik kazanınca, Türkiye yine kılını kıpırdatmadı. Daha sonra kerhen yapılan davete de icabet etme niyeti beyan etmeyince, bu ayın 9 unda yürürlüğe giren anlaşmanın nimetlerinden de kendini mahrum bırakmış oldu.
Sert çıkış, haşin tavır, kaba kuvvet sadece ülke içinde, o da kısa dönemde etkili olabiliyor. 
Uluslararası ilişkilerde, hele geçmişin hala gölgesinde olan bölgesel ilişkilerde,  kaçan fırsatları yakalamak için Türkiye sert üslup denemesinden 
bir şey kazanamaz. Oyun bozayım derken daha da kaybedecektir. 
Ama ortasında debelendiği denizde hangi yılana sarılacağına dikkat etmek zorunda. 
Mısır’a sarılmaya çalışmak mı? 
Hiçbir şey için genç değil. 
Ama Mısır, bu saatten sonra Doğu Akdeniz’de kurduğu düzeni, Türkiye’nin hatırı için bozmaktan kaçınacaktır.
Tabii bir hatırı kaldıysa.


***

İsrail in Doğu Akdeniz Politikası

İsrail in Doğu Akdeniz Politikası




İsrail, Doğu Akdeniz Politikası, Şeyma Kızılay,doğalgaz,Kıbrıs Çatışması, Libya Mutabakatı, Türkiye, Münhasır Ekonomik Bölğe, Kıta Sahanlıgı,

9 Ekim 2020 
Yazarı: Şeyma Kızılay,

Doğu Akdeniz coğrafyası ve bu bölgeye yönelik küresel ve bölgesel aktörlerin politikaları bir süredir gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Önceki dönemlerde Kıbrıs bağlamında sorun teşkil eden ve az sayıdaki aktörün dahil olduğu bir mesele iken günümüzde çok sayıda aktörün yer aldığı enerjiden deniz yetki alanlarına farklı konuları içeren bir hale gelmiş durumda. Türkiye ile Libya’nın Kasım 2019’da imzalamış olduğu Deniz Yetki Alanları Anlaşması’ndan etkilenecek olan ve bölgedeki anlaşmazlıkta Yunanistan, Fransa ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile birlikte hareket eden İsrail’in Doğu Akdeniz’e politikası anlaşmazlığın seyri açısından önem taşıyor.


Doğu Akdeniz’de bugün meydana gelenler elbette ki aniden ortaya çıkmış değil. Ortadoğu’nun rekabet alanı olması ve enerji zenginliğinin bu rekabette temel esas olması gibi son dönemin mücadele alanı olarak Doğu Akdeniz öne çıkmıştır. Aynı zamanda bu kadar önemli olmasının sebepleri; geçiş yolları statüsü, Ortadoğu’daki kıyı şeridi, bölgedeki enerji kaynakları dolayısıyla sahip olduğu jeo-stratejik konumudur.[1] Dolayısıyla Doğu Akdeniz’e kıyısı bulunan ülkelerin yanı sıra küresel güçler de bölgeye yönelik politikalar izlemektedir.

Doğu Akdeniz’i önemli hale getiren etkenlerin başında keşfedilen enerji kaynakları gelmektedir. İlkinde 280 ikincisinde 680 milyar metreküp doğalgaz keşfedilmiştir. İsrail açısından uzun yıllar yetecek düzeyde olan bu rezervlerin Avrupa’ya ulaştırılması konusu sorun yaşanan bir alan olarak belirmiştir. Kaynakların işlenmesi, ulaşımı gibi konular aktörler arasında işbirliği ve çatışmayı ortaya çıkarmaktadır. Diğer yandan Ortadoğu’daki istikrarsızlıklar enerji konusuyla bağlantılı olarak görülen işbirliği ve çatışmaların güvenliğe olan etkisi bölgeyi hassas hale getirmektedir. Yine bu iki etkenle ilişkili olarak küresel aktörlerin politikalarında Doğu Akdeniz’i daha çok merkeze almaları ve etkinlik mücadeleleri bölgenin stratejik önemini artırmıştır.[2] Enerji konusuyla birlikte burada kurulacak hakimiyetin uluslararası alanda sağlayacağı avantajlar, prestij, güçlü ülke olma gibi konular da bu bölgede sürdürülen mücadelenin ikinci plandaki sebepleridir.
Bir bölge ülkesi olarak İsrail’in Doğu Akdeniz politikasında temel unsur olarak enerji öne çıkmaktadır. Temel politik düşüncesi gereği enerji zengini ve düşman ülkelerle çevrelenmiş olduğu görüşünde olan İsrail enerji konusunu oldukça önemsiyor. Bu noktada oluşturduğu esas politika ve hedef; enerjinin artan şekilde ve yeterli düzeyde teminidir. Dolayısıyla çevrelenmiş hissi içerisinde olan İsrail için enerjinin teminiyle birlikte güvenliği konusu da önemlidir. Enerjide özellikle doğal gaza yönelen İsrail bu yönde politikalara dikkat etmektedir. Kendisi de doğal gaz barındıran İsrail bunu ülke içinde mi kullanacağı ya da ihraç mı edeceği konusunda yaşadığı ikilem nedeniyle doğal gaza ağırlık vermiş ve petrol yerine doğal gaz kullanımına yer vermeye çalışarak bu yönde faaliyetlere odaklanmıştır. Aynı zamanda enerji konusunda İsrail için iki önemli güvenlik sorunu bulunmaktadır. Bunlar; çatışma zamanlarında ordu için enerji tedariği sağlamak ve yine olası savaş zamanlarında hedef haline gelebilecek enerji altyapısının güvenliğinin sağlanmasıdır.[3]




Enerji kaynaklarına ve ulaşımlarının güvenliğine oldukça önem veren İsrail, Doğu Akdeniz’in artan önemiyle birlikte bölgenin enerji politikaları kapsamında yerini almıştır. Aslında Doğu Akdeniz’in önemli hale gelmesinde ve burada bir mücadelenin ortaya çıkmasında İsrail’in doğal gaz keşifleri de etkili olmuştur. İsrail’in münhasır ekonomik bölgesinde Hayfa açıklarındaki Tamar’da 2009 yılında bölgenin ilk büyük doğal gaz rezervi keşfedilmiştir. 280 milyar metreküp doğal gaz olduğu tahmin edilen bu keşiften sonra daha büyük bir rezerv Hayfa’dan 130 km açıkta Leviathan’da keşfedilmiştir. 622 milyar metreküp büyüklüğünde olduğu tahmin edilen rezerv İsrail’in Doğu Akdeniz’deki denklemlerinin oluşumuna zemin hazırlamıştır.[5]
Bu noktada bölgedeki kaynakların Avrupa’ya transferi noktasında gemiler yoluyla ya da boru hattı ile ulaşım gündeme gelmiştir. Bununla ilgili olarak 2012 yılında İsrail ve Kıbrıs açıklarındaki kaynakların Yunanistan’a sevki konusunda Yunanistan, GKRY ve İsrail arasında bir anlaşma imzalanmıştır. Bölgedeki ortaklıkların oluşması konusunda bir başlangıcı temsil etmesi bakımından da önemli olan bu anlaşma daha sonra üzerinde uzlaşılan Doğu Akdeniz Boru Hattı, EastMed (Eastern Mediterrian Pipeline) projesine de temel teşkil etmiştir.[6] EastMed boru hattı projesi İsrail kaynaklarının boru hatlarıyla Avrupa’ya ulaştırılması amacını taşıyor. Türkiye ile Libya arasındaki Deniz Yetki Alanları Anlaşması söz konusu projenin hayata geçirilmesine etki etti. Böylelikle Doğu Akdeniz konusunda mücadele içinde olan taraflar daha belirgin hale geldi.
İsrail’in Doğu Akdeniz konusunda Türkiye’nin karşısındaki grupta yer almasında iki ülke arasında yaşanan olumsuz gelişmeler büyük oranda etkili olmuştur. Geçmişte kurdukları ilişkiyi stratejik ortaklık olarak isimlendirilen, 1990’larda ilişkilerin en üst seviyelere çıktığı, üst düzey ziyaretlerin gerçekleştirildiği iki ülke arasında 2010 yılında meydana gelen Mavi Marmara hadisesi, ardından Filistin ve Kudüs meseleleri, ABD’nin Kudüs kararı gibi etkenler dolayısıyla olumsuzluklar ve gerginlikler yaşanmıştır. Bu gelişmeler doğrultusunda İsrail de Yunanistan ve GKRY ile birlikte hareket ederek 2019’da Doğal Gaz Forumu’nda, Doğu Akdeniz Boru Hattı Projesi’nde yer alarak Türkiye’nin karşısında bulunan ülkelerle yakınlık kurmuştur. Doğu Akdeniz gelişmeleri açısından önem taşıyan Doğal Gaz Forumu kıyıdaş ülkeleri bir araya getirmekle birlikte Türkiye’ye karşı oluşturulan işbirliğini gözler önüne sermesi bakımından da önem taşımaktadır. Zira Doğu Akdeniz’in enerji üssüne dönüştürülmesi ve bölge kaynaklarının üretiminden dağıtımına ve ulaşımına kadar her konuda işbirliğinin sağlanması amacını taşıyan forumda Doğu Akdeniz’e kıyısı bulunmasına rağmen Türkiye yer almamıştır.[7]
Türkiye’nin Libya ile olan anlaşmasının jeopolitik denklemleri değiştirmesi ve kaynakların Avrupa’ya ulaşımı konuları da İsrail’in politikalarını etkilemiştir. Doğu Akdeniz konusunda işbirliği yaptığı diğer ülkeler gibi İsrail de maliyeti düşük olmasına rağmen kaynakların Avrupa’ya Türkiye üzerinden taşınmasına karşı. Bu karşıtlıkta Türkiye’nin daha fazla güçlenmesini ve bağımlılığın artmasını istememeleri büyük rol oynuyor.[8]
İsrail’in Doğu Akdeniz politikasında uzun vadeli hedef olarak belirtilebilecek bir nokta da bölgedeki etkinlik ve Amerikan desteği konusudur. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Ortadoğu’daki en iyi müttefiki hatta varisi konumunda olan İsrail’i Doğu Akdeniz politikasında da destekleyerek temel ABD politikası olan İsrail’in güvenliğinin sağlanması hususuna riayet etmektedir. Doğu Akdeniz sorununda Avrupa tarafında yer alan İsrail’in bir yandan enerji konusunda Avrupa’nın Rusya’ya olan bağımlılığını azaltması bir yandan da alternatif enerji koridoru olması bakımından İsrail’i güçlendirmesi ABD açısından önemli görülmektedir. İstikrarlı ve güçlü bir İsrail’in hem bölgedeki etkinliğini artırması bakımından hem de ABD çıkarlarını koruması bakımından daha sağlam bir konumda olacağı öngörülmektedir. İsrail, Yunanistan ve GKRY’nin bir araya gelmesi ABD açısından bu üç ülkenin düşman hilelerine karşı duyarlılığını azaltarak, Doğu Akdeniz enerjisinin ekonomilerinde sağlayacağı iyileşme ile güçlü müttefikler haline gelmeleri anlamına gelmektedir. [9]
Doğu Akdeniz sahip olduğu stratejik konumla birlikte temelde enerji kapsamında ülkelerin üzerine politika oluşturdukları, hamle yaptıkları bir alan olmuştur. 
Dünya politikasında etkin olma, güçlenme, ülke çıkarlarını muhafaza etme amaçları doğrultusunda başlarda bölge ülkeleri ardından uluslararası güçler 
olmak üzere birçok aktör Doğu Akdeniz’de rekabet etmekte. Sahip olduğu kıyı şeridiyle İsrail de bu ülkelerden biri. Ortadoğu’daki statüsü, kendisini bölge 
ülkeleri arasında konumlandırdığı çevrelenmişlik algısı ile İsrail Doğu Akdeniz’deki ekonomik gelişmeleri birçok açıdan değerlendiriyor. 
Bir yandan enerji politikası, bir yandan ABD’nin en iyi müttefiki olarak ortak çıkarları korumak, temel stratejisi olan güvenliğin devamı ve bölgede etkin 
ve güçlü bir ülke olma açılarından Doğu Akdeniz İsrail için hayati derecede önem arz ediyor. Enerji politikasını doğal gaz kapsamında yürüten İsrail hem 
içerde ekonomik ve güvenlik konularında gelişmek hem de kaynakları dışarıya ulaştırmak noktasında bir stratejiye sahip.
Diğer yandan Doğu Akdeniz politikasında yıllardır gergin ilişkilere sahip olduğu Türkiye’nin nerede durduğu ve neler yaptığı da İsrail açısından önemli. 
Bu noktada bölgedeki enerji kaynaklarının Avrupa’ya Türkiye üzerinden transfer edilmesini önleme politikası izliyor.
İsrail’in son zamanlarda Ortadoğu ülkeleriyle kurduğu yakın ilişkiler ve işbirlikleri de bir noktada Doğu Akdeniz stratejisiyle uyumluluk içeriyor görüşündeyim. 
Enerji politikası kapsamında kurulması planlanan boru hatları bağlamında ya da bu olmuyorsa da karşı tarafın öne geçmesine engel olmak amacıyla 
müttefiklik kurmaya duyulan ihtiyaç, bölgede aktif ve etkin bir aktör olma hedefi Arap ülkeleriyle kurulan ilişkilere etki ediyor.

Kaynaklar:

[1] Recep Çakır, 2000’lerden İtibaren Doğu Akdeniz’de Enerji Alanında Yaşanan Gelişmelerin Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki Sorunlarına Etkisi, Kara Harp Okulu, Savunma Bilimleri Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2011, s. 28.
[2] Ömer Fuad Kahraman, Doğu Akdeniz Enerji Sarmalını İsrail Enerji Politikaları Penceresinden Değerlendirmek, Ortadoğu Etütleri, s. 426.
[3] Brenda Schaffer, Israel—New Natural Gas Producer in the Mediterranean, Energy Policy, 39, 2011, p. 5379.
[4] Shaffer, a.g.m. s. 5382.
[5] Faruk Can, Doğu Akdeniz’de Ne Kadar Doğalgaz Rezervi Var?, Euronews, 31.12.2019, https://tr.euronews.com/2019/12/31/dogu-akdeniz-ne-kadar-dogal-gaz-rezervi-var-en-buyuk-payi-hangi-ulkeler-alacak Erişim: 07.10.2020.
[6] Kahraman, a.g.m.
[7] Murat Ercan ve Mehmet Can Kılınç, Bölgesel ve Küresel Aktörlerin Ortadoğu Merkezli Doğu Akdeniz Politikaları Kıbrıs Çatışması ve Libya Mutabakatı, Anadolu Strateji Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, s. 23.
[8] İbid.
[9] Seth Cropsey, Eric Brown, Energy: The West’s Strategic Opportunity in the 
Eastern Mediterranean, Hudson Institute Publishing, 2014, s. 35-37.
Bu analiz yazısı 09.10.2020 tarihinde yayımlanmıştır.

İsrail'in Doğu Akdeniz Politikası - DSJOURNAL

***

Türkiye-Libya Arasında İmzalanan Münhasır Ekonomik Bölge Andlaşmasının Sonuç ve Etkileri

 Türkiye-Libya Arasında İmzalanan Münhasır Ekonomik Bölge Andlaşmasının Sonuç ve Etkileri





Türkiye-Libya, Arasında İmzalanan, Münhasır Ekonomik Bölge, Andlaşmasının, Sonuç ve Etkileri, 
Tümamiral Cihat Yaycı,


Tümamiral Cihat Yaycı: "Tüm bunların sonucunda Sayın Cumhurbaşkanımızın dirayeti ve iradesi ile 27 Kasım 2019’da “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti 
ile Libya Devleti Hükümeti Arasında Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” İstanbul’da imzalanmıştır."

Cihat Yaycı
Kriter Ocak 2020 / Yıl 4, 
Sayı 42

Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının paylaşımı mücadelesinin temelini enerji kaynaklarına sahip olma, sorunların temelini ise Yunanistan-GKRY ikilisinin 
uluslararası hukuka aykırı olarak Türkiye’yi dışlayan ve diğer kıyıdaşların hakkını da aşındıran, denizleri sahiplenme girişimleridir.

Sürecin Arka Planı[1],[2]

GKRY, 2 Nisan 2004’te (21 Mart 2003’ten itibaren geçerli olmak üzere) sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti” adına MEB ilanında bulunmuş, 2003’te Mısır, 2007’de Lübnan ve 2010’da İsrail ile MEB sınırlandırma andlaşmaları imzalamıştır.
Ayrıca GKRY, sözde MEB’inde 26 Ocak 2007’de 13 adet petrol arama ruhsat sahası ilan etmiş, müteakiben bu sahalarda 3 tur ruhsat ihalesi (Mayıs 2007, Aralık 2012, Mart 2017) yapmıştır. Bu sahalardan 1, 4, 5, 6 ve 7 numaralı sahalar Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığı ve muhtemel MEB’i ile kısmen örtüşmektedir.
GKRY tarafından 17 Eylül 2019’da sözde 7 nolu parsel için de ENI ve TOTAL firmalarıyla anlaşma imzalanmış, ayrıca sözde 2, 3, 8, 9 nolu parsellere anlaşmayla TOTAL firması da dahil edilmiştir. GKRY tarafından 2019-2020 döneminde 9 farklı sondaj faaliyetinin hedeflendiği açıklanmıştır.
GKRY’nin yanı sıra Yunanistan’ın Girit, Kaşot, Kerpe, Rodos ve Meis adalarını birleştiren hayali bir hattı esas alarak Mısır ve Libya ile münhasır ekonomik bölge sınırı çizme çabaları da sürmektedir.



Bu konjonktürde; “Yunanistan-Mısır ve Yunanistan-GKRY arasında deniz yetki alanlarının paylaşımına dair andlaşmaların imzalanması” ulusal hak ve menfaatlerimize zarar verebilecek en kötü senaryodur. Böyle bir durumda uluslararası hukuktan kaynaklanan yaklaşık 186 bin kilometrekarelik deniz yetki alanımız 41 bin kilometrekare ile sınırlanacak, sözde Seville Haritası hayata geçmiş olacaktır.

[1] Dr.Cihat YAYCI; Sorular ve Cevaplar ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Kavramı, İstanbul-2019, s.44-53.
[2] Dr.Cihat YAYCI, Libya, Türkiye’nin Denizden Komşusudur, İstanbul-2019, s.24
 
Doğu Akdeniz ve Libya (Kıta Sahanlıkları)
Tüm bu Süreçte Türkiye ise belli başlı olarak;
-2 Mart 2004’te BM’ye verilen nota ile Türkiye’nin 32o 16’’ 18’ Doğu boylamının batısında egemen hakları olduğu ilk kez ortaya konmuş (sonraları defalarca yinelenmiştir),
-4 Ekim 2005’te BM’ye verilen nota ile Türkiye’nin 32o 16’’ 18’ ile 28o Doğu boylamı arasında 34oKuzey enlemi kuzeyinde kalan deniz alanlarının kendi kıta sahanlığı olduğu ve 28oD boylamının batısında Ege Denizi’ndeki Türk-Yunan kıta sahanlığı sınırının Akdeniz’e ulaştığı noktaya kadar batıya uzanacağı bildirilmiş,
-2006’da Türk Deniz Kuvvetleri bölgede Akdeniz Kalkanı Harekâtı’nı başlatmış,
-21 Eylül 2011’de KKTC ile kıta sahanlığı sınırlandırma andlaşması imzalamış, müteakiben KKTC Bakanlar Kurulu tarafından 22 Eylül 2011’de Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına Kıbrıs Adası’nın etrafında hidrokarbon işletme ruhsatları verilmiş,
-27 Nisan 2012’de Bakanlar Kurulumuz tarafından alınan bir kararla, Türk Kıta Sahanlığında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına 9 Ağustos 2007’de verilen ruhsat sahalarına yenileri eklenmiş ve söz konusu sahaların batı sınırları 028 o Doğu boylamına dayandırılmıştır.
-12 Mart 2013’te AB ve BM’ye verilen nota ile 32o 16’’ 18’ Doğu boylamından başlayan ve Mısır-Türkiye kıyıları arasındaki ortay hattı takip eden, 28o 00 Doğu boylamı arasında kalan alanın Türk kıta sahanlığı olduğu, 28o 00 Doğu boylamının batısında kalan kıta sahanlığının ise ilgili ülkelerin katılımı ile yapılacak bir andlaşma ile belirleneceği deklare edilmiş,
-18 Mart 2019’da BM’ye verilen nota ile söz konusu sınırlar teyit edilmiş,
-13 Kasım 2019 notası ile 28º 00 D boylamının batısında, Türk kıta sahanlığının batı sınırının ilgili adaların karasularından geçtiği ve adaların Türk kıta sahanlığını kapatamayacağı deklare edilmiştir.
Tüm bu süreçte Türkiye ve KKTC’nin öngörülen deniz yetki alanlarında araştırma ve sondaj gemilerimiz Deniz Kuvvetlerinin himayesinde faaliyet icra etmiş, bizden izinsiz faaliyetler (çoğunluğu özellikle son 3 yılda olmak üzere 20 gemi, 1 sondaj gemisi) ise engellenmiştir.
Nitekim kararlı faaliyetlerimiz neticesinde, İtalyan ENİ ve Fransız Total Şirketleri Kasım 2019’da GKRY’nin sözde 7’nci parselinde sondaj yapmama kararı almıştır. Fakat Doğu Akdeniz’de diğer devletler ya da yönetimler MEB’i (deniz tabanı, su kütlesi ve üzerindeki tüm canlı ve cansız kaynakları kapsayan) esas alırken, Türkiye tüm bu deklarasyonlarında sadece kıta sahanlığını (sadece deniz tabanını ve cansız kaynakları kapsayan) esas almıştır. Türkiye’nin tüm iyi niyetli girişimlerine rağmen başta GKRY ve Yunanistan olmak üzere diğer kıyıdaş devletler Türkiye’yi yok sayan girişimlerine devam etmişlerdir.
 
DOĞU AKDENİZ’DE LİBYA İLE YAPILAN ANLAŞMA, YUNANİSTAN VE GKRY’NİN SAVUNDUĞU, AB’NİN DESTEKLEDİĞİ SEVR NİTELİĞİNDEKİ SÖZDE SEVİLLE HARİTASI ÜZERİNDEN TÜRKİYE’Yİ 41 BİN KİLOMETREKARELİK BİR DENİZ ALANINA HAPSETME GAYESİYLE YAPILAN SİYASİ OYUNLARI BOZDU.

Libya ile Karşılıklı Kıyılar Olduğunun Tespiti ve Mutabakat Muhtırası İmzalama Süreci 

Böyle bir konjontürde, 2009’da, o güne kadar Türkiye’de deniz yetki alanları haritası çizilirken sadece dikey hatların kullanıldığı yanlış bir yöntem izlendiğini, bu yöntem ile sadece Mısır ile karşılıklı kıyılarımız olduğu üzerine çalışma ve deklarasyonlarda bulunulduğunu fark ettim. Halbuki GKRY, Mısır, Lübnan, İsrail ve Yunanistan’ın yaptığı gibi diyagonal hatlar kullanılması gerektiğini ve bu çerçevede Libya ile karşılıklı kıyılarımız olduğunu düşünerek, bilimsel bir çalışma yapmaya başladım. Bunu bir makale haline getirdim ve 2011’de yayımladı[3]. Bu esnada akademik çalışmalarımı Komutanlarıma ve onlar da Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a arz ettiler. Kendileri de bu görüşleri uygun bulmuş ve Kasım 2010’da bir başka maksatla Libya’ya gittiğinde, o zamanki Libya Devlet Başkanı Kaddafi ile hazırladığım haritalar üzerinden görüştükleri ve mutabık kaldıkları bilgisi edinilmiştir. Ancak bu görüşmeden kısa bir süre sonra Kaddafi’ye karşı Arap Baharı ayaklanması yapılmış ve hayatını kaybetmiş, süreç de akamete uğramıştır. O günden bugüne, bu konuda birçok makale ve kitap yayımlayarak gündemde tutmaya gayret ettim[4].
[3] Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasında Libya’nın Rolü ve Etkisi, Güvenlik Stratejileri Dergisi, Sayı 14, 2011
https://arastirmax.com/en/system/files/dergiler/262/makaleler/14/arastirmax-dogu-akdenizde-deniz-yetki-alanlarinin-sinirlandirilmasinda-libyanin-rolu-etkisi.pdf
[4] “Sorular ve Cevaplar ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Kavramı” konulu makale (Dz.K.K.lığı Dergisi, Sayı: 610, Mart 2011). 
 “Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasında Libya’nın Rolü ve Etkisi” konulu makale (Güvenlik Stratejileri Dergisi, Cilt-7 Sayı-14, 2011).
 “Exclusive Economic Zones (EEZ) of Turkey and the Turkish Republic of Northern Cyprus (TRNC) in the Eastern Mediterranean” “Türkiye ve KKTC’nin Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölgeleri” konulu makaleler (Turkish Association of Petroleum Geologists (TAPG) Bulletin No:23 on December 2011). 
“Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Paylaşılması Sorunu ve Türkiye” konulu makale (Bilge Strateji Dergisi, Cilt-4, Sayı-6, Bahar 2012). 
“Delimitation of The Maritime Jurisdictional Areas Between Turkey and Libya in East Mediterranean” konulu makale (Geostrategic Pulse Dergisi, No 125, Romanya, 2012). 
“Exclusive Economic Zones (EEZ) of Turkey and the Turkish Republic of Northern Cyprus (TRNC) in the Eastern Mediterranean” konulu makale (Harvard Üniversitesi, 2013).
Deniz Hukuku Sempozyumu “Doğu Akdeniz’de Deniz yetki Alanlarının Sınırlandırılmasında Libya’nın Rolü ve Etkisi” konulu sunum (Çağ Üniversitesi/Mersin, Mart 2011). 
“Deniz Yetki Alanlarımız ve Denizlerin Önemi” konulu sunum (Milli Savunma Üniversitesi/İstanbul, 21 Kasım 2018). 
“Doğu Akdeniz ve Deniz Yetki Alanlarımız” konulu sunum (Deniz Harp Okulu/İstanbul, 28 Aralık 2018). 
Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu-2019 “Yeni Deniz Güvenlik Ekosistemi ve Doğu Akdeniz” konulu sunum (Girne Amerikan Üniversitesi/KKTC 11 Nisan 2019).
Doğu Akdeniz’de Hukuk ve Siyaset Çalıştayı “Doğu Akdeniz’de Gelişmeler ve Deniz Yetki Alanlarımız” konulu sunum (Ankara Üniversitesi/Ankara, 29 Mayıs 2019).
“Doğu Akdeniz’de Güncel Gelişmeler” konulu sunum (Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı-SETA Vakfı/Ankara, 20 Kasım 2019). 
Ali KURUMAHMUT-Cihat YAYCI; Deniz Subayları İçin Temel Deniz Hukuku Barış ve Savaş Dönemi, Mayıs 2011, İstanbul (ISBN:978-975-409-610-1) 
Cihat YAYCI; Sorular ve Cevaplar ile Münhasır Ekonomik Bölge, Mayıs 2019, İstanbul, (ISBN:978-975-6786-20-8) 
Cihat YAYCI; Maritime Exclusive Economic Zone (EEZ) in Eastern Mediterranean, November 2019, İstanbul (ISBN:978-975-6786-28-4) 
Cihat YAYCI; Libya Türkiye’nin Denizden Komşusudur, ASAM, 2019 İstanbul, (ISBN:978-605-68534-9-4)

TÜRKİYE İLK DEFA BİR KIYIDAŞ DEVLET İLE MÜNHASIR EKONOMİK BÖLGE SINIRLANDIRMA ANLAŞMASI İMZALAMIŞTIR. BU ANLAŞMA İLE TÜRKİYE İÇİN DOĞU AKDENİZ’DE EN KÖTÜ SENARYO OLAN YUNANİSTAN-MISIR VE YUNANİSTAN-GKRY ARASINDA DENİZ YETKİ ALANLARININ PAYLAŞIMINA DAİR ANLAŞMA YAPILMASI OLANAĞI ORTADAN KALDIRILMIŞTIR.

Nihayetinde Milli Savunma Bakanı Sayın Hulusi Akar gelinen konjonktürde bu konunun önemini her platformda dile getirmiş, Sayın Cumhurbaşkanımızın tensibi ile Libyalı muhataplarla mekik diplomasisi yapmış, olağanüstü gayret sarfetmiştir. Tüm bunların sonucunda Sayın Cumhurbaşkanımızın dirayeti ve iradesi ile, 27 Kasım 2019’da “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Devleti Hükümeti Arasında Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası”nı İstanbul’da imzalamışlardır.

Türkiye ile Libya arasında imzalanan Deniz Yetki Alanları Sınırlandırılmasına Dair Mutabakat Muhtırası;
-Türkiye’de, 7195 sayılı Kanunla uygun bulunmuş, 6 Aralık 2019’da onaylanmış ve 7 Aralık 2019’da Resmi Gazete’de yayımlanmış ve iç hukukta yürürlüğe girmiştir.
-Libya Ulusal Mutabakat Başkanlık Konseyi’nde 6 Aralık 2019’da onaylanmış ve Libya iç hukukunda yürürlüğe girmiştir.
-BM’ye bildirilmesiyle birlikte anlaşma dünyaya ilan edilmiştir. Bu anlaşma sayesinde Libya ile Türkiye artık denizden komşu olmuşlardır.
  Doğu Akdeniz ve Libya,
Türkiye ile Libya arasında imzalanan Deniz Yetki Alanları Sınırlandırılmasına Dair Mutabakat Muhtırası Sonucunda Kazanımlar;
Bu mutabakat muhtırası ile;
-İlk defa Türkiye bir kıyıdaş devlet ile Münhasır Ekonomik Bölge sınırlandırma anlaşması imzalamış,
-Hukuki ve meşru zemin elde edilmiş,
-Müktesep hak sağlanmış,
-Siyasi üstünlük ele geçirilmiş,
-Deniz yetki alanlarımızın batı sınırı uluslararası hukuka uygun bir şekilde belirlenmiş[5],[6]
-Böylece meşru haklarımızın hukuki alt yapısı oluşturulmuş,
-Uluslararası kamuoyuna hukuk ve diplomasi araçlarını kullandığımız mesajı verilmiş,
-Türkiye ile Libya arasında sınırlandırılan deniz yetki alanı şeridi, Yunanistan ile GKRY-Mısır arasında bir kalkan şeklinde yer almış,
-GKRY ve Yunanistan ikilisinin savunduğu, AB tarafından desteklenen ve Sevr niteliğindeki sözde Seville Haritası ile Türkiye’yi 41 bin kilometrekarelik bir deniz alanına hapsetmek gayesi ile yapılan siyasi oyunlar ve hesaplar bozulmuş,
-Türkiye için Doğu Akdeniz’de en kötü senaryo olan Yunanistan-Mısır ve Yunanistan-GKRY arasında sınırlandırma anlaşması yapma olanağı ortadan kaldırılmıştır.

[5] Dr.Cihat YAYCI; Sorular ve Cevaplar ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Kavramı, İstanbul-2019, s.44-53.
[6] Dr.Cihat YAYCI, Libya, Türkiye’nin Denizden Komşusudur, İstanbul-2019, s.24
 
TÜRKİYE VE KKTC’NİN ÖNGÖRÜLEN DENİZ YETKİ ALANLARINDA ARAŞTIRMA VE SONDAJ GEMİLERİMİZ DENİZ KUVVETLERİ’NİN HİMAYESİNDE FAALİYET İCRA ETMİŞ, BİZDEN İZİNSİZ FAALİYETLERİN ÇOĞUNLUĞU ÖZELLİKLE SON 3 YILDA OLMAK ÜZERE 20 GEMİ, 1 SONDAJ GEMİSİ ENGELLENMİŞTİR.
 
Anlaşma Sonrası Yunanistan ve GKRY’nin Muhtemel Hareket Tarzları ve Olası Sonuçları Neler Olabilir? 
Türkiye’ye karşı en muhtemel 3 hareket tarzı görünmektedir. 

Bunlar;

1. Yunanistan, Mısır ile deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması imzalayabilir.
Ancak, Yunan adaları, ana karalar gibi kabul edilip Mısır ile ortay hat esasına göre deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması imzalanması durumunda; Mısır, Türkiye ile anlaşma imzalamasına nazaran 15 bin kilometrekare deniz alanı kaybedecektir.

Yunanistan’ın, Mısır ile anlaşma imzalamak uğruna adalarına kısmı deniz yetki alanı tanıyarak bir sınırlandırma anlaşması imzalaması durumunda ise Türkiye’nin adaların ana karalar gibi deniz yetki alanı olamayacağı tezini kabul edilmiş olur ki, bu da Yunan politikalarının çöküşü anlamına gelecektir.
2. Yunanistan, GKRY ile deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması imzalayabilir.
Yunanistan ve GKRY aralarında zaten bir sınırlandırma anlaşması zımni olarak varmış gibi hareket etmektedirler. Ancak, bu hattın hukuki olarak geçerli olabilmesi için Türkiye-Yunanistan ve Türkiye-GKRY arasında anlaşma imzalanması gerekmektedir. Ancak bu anlaşmaların neticesinde Yunanistan-GKRY arasında anlaşma imzalanması söz konusu olabilir. Böyle bir durum da gerçekleşemeyeceğinden, bu anlaşma hiçbir anlam ifade etmeyecektir.
Diğer yandan, ifade edilen GKRY-Yunanistan hattı olmadan tüm alanları kapsayacak şekilde Yunanistan-GKRY anlaşması imzalanması durumunda ise, deniz hukukundaki her türlü kural, norm ve prensip çiğnenmiş olacaktır ki bu anlaşmanın diğer taraflarca desteklenmesi mümkün olmayacaktır.
3. Yunanistan ve GKRY ikilisi, Türkiye-Libya deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşmasını geçersiz ilan ettirmek için Libya’da Hafter’i destekleyebilir.
Libya UMH, Türkiye ile deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşması imzalayarak, Yunanistan ile yapılacak anlaşmaya nazaran 16 bin 700 kilometrekare daha fazla bir deniz alanı kazanmıştır. Libya, Türkiye ile imzaladığı anlaşmada yer alan prensiplerin Yunanistan (ve hatta İtalya ile) de yapacağı anlaşmalarda uygulanmasını talep edebilecek ve böylelikle asgari 39 bin kilometrekare daha deniz alanı kazanacaktır. Dolayısıyla, Libya’da hangi yönetim başa gelirse gelsin, Türkiye ile yapmış oldukları bu anlaşma ile kazanılan deniz alanlarını Yunanistan’a vermeye yanaşması milli menfaatlerine son derece aykırı olacaktır.

Gelecek Dönemde Yapılması Gerekenler[7]

-Lübnan kamuoyuna, GKRY ile anlaşma yaparak kaybettiği 3 bin 957 kilometrekare deniz alanını anlatmak.
-Mısır Kamuoyuna,
*Türkiye yerine GKRY ile anlaşma yaparak 11 bin 500 kilometrekare deniz alanını kaybettiklerini,
*GKRY-Mısır MEB anlaşmasının imzalanması sonrasında, dönemin GKRY Ticaret, Sanayi ve Turizm Bakanı Nicos A. Rolandis tarafından yapılan açıklamada[8]; “sınır olarak ortay hattın belirlenmesinin çok önemli ve kendileri için çok büyük bir başarı olduğunu, GKRY’nin bu anlaşma ile sahip olduğunun dört katı fazlası bir alanda egemenlik haklarına sahip olduğunu” itiraf ettiğini,
*Mısır’ın Yunanistan yerine Türkiye ile anlaşma yapması durumunda deniz alanı kazanacağını anlatmak.
-Libya kamuoyuna,
*Türkiye ile yapmış olduğu anlaşma ile 16 bin 700 kilometrekare deniz alanı kazanıldığını,
*Bu anlaşmada uyguladığı prensipler ile Yunanistan ve İtalya ile anlaşma yapması durumunda asgari 39 bin kilometrekare deniz alanını daha kazanacağını anlatmak.
-İsrail Kamuoyuna,
*GKRY ile anlaşma yaparak 4 bin 600 kilometrekare deniz alanını kaybettiğini,.
*İsrail’in Türkiye ile anlaşma akdetmesi durumunda 16 bin 344 kilometrekare deniz alanı kazanacağını
*Böylelikle İsrail’in, Afrodit yatağının da bulunduğu GKRY’nin sözde 12 numaralı parselinin tümüne; 1, 7, 8, 9, 10, 11’in bir kısmına sahip olacağını (bu arada Türkiye de 1, 5, 6, 7’nin bir kısmına sahip olacaktır)
*Neticesinde sahip olacakları zenginlikleri (sadece 12 numaralı ruhsat sahasındaki Afrodit yatağında bile 125 milyar metreküp doğal gaz rezervi bulunduğu ilan edilmiştir) anlatmak.
-Sonraki aşamada ise Doğu Akdeniz’deki MEB’imizin harita ve koordinatlarının BM’ye deklare edilerek ilan edilmesi gerekmektedir.
[7] Dr.Cihat YAYCI, “Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Paylaşılması Sorunu ve Türkiye”, Bilge Strateji, Cilt 4, Sayı 6, Bahar 2012, s.37-41
[8] Nicos A.ROLANDIS, “Natural Gas: The Journey”, Political Bureau, 28 May 2014. “The median line was a great success for us.”

Doğu Akdeniz, Libya, GKRY, Türkiye, KKTC, Yunanistan, Lübnan, Mısır, İsrail,


Doğu Akdeniz’in Paylaşım Mücadelesi ve Türkiye

 Doğu Akdeniz’in Paylaşım Mücadelesi ve Türkiye

Doğu Akdeniz, paylaşım, mücadele, Türkiye,Mavi Vatan,Mehmet Onur Karadayı,Donanma, Seville Üniversitesi, tarafından hazırlanan harita,
EastMed projesi, Deniz Yetki Alanları,

Vatan sadece topraktan ibaret değildir. Denizler de vatanın bir parçasıdır. 
Bu vatanın sahibi Türk Milletidir dolayısıyla adı Türk Mavi Vatanı’dır. 
Türk Mavi Vatan’ı devredilemez, vazgeçilemez… 
Denizlerdeki vatanımızın karadan hiçbir farkı yoktur.

Mehmet Onur Karadayı

Türk Mavi Vatanının Ordusu: Donanma

Medeniyetlerin yükseldiği ve çöktüğü bir coğrafyada yaşıyoruz. Kuşkusuz ki medeniyetlerin ortaya çıkmasında denizlerin belirleyici bir önemi var. Denizlere hâkim olmanın ticarete, ticarete hâkim olmanın ise dünya nizamına hâkim olmak anlamına geldiğini tarihten öğreniyoruz. Denizlerde hâkimiyet sağlamak güçlü donanmayı gerektirir. Güçlü donanma iyi yetişmiş insan gücü de demektir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı kurulan kumpaslara ve 15 Temmuz ihanetine rağmen, son derece donanımlı insan gücüne sahiptir. Bir deniz subayının yetiştirilmesi ve donatılması çok uzun bir süreç almaktadır. Bu yüzden denizlerde yetkin, etkili, saygın ve caydırıcı olmanın en önemli anahtarlarından birisi birikimi ve donanımı yüksek insan gücüne sahip olmaktır. Tümamiral Cihat Yaycı, işte bu subaylardandır. Donanmaya yön veren kurmaylarımızdan biri olduğu âşikârdır.



Yetkin insan, sadece günü kurtaran değil dünle bugünü harman ettikten sonra gelecek nesillerin de haklarını savunabilecek vizyonla millî sermayeye önem veren, milletinin hakkını her ortam ve koşulda savunan insan demektir. Bu bilinçte olduktan sonra bunu aktarmanın yollarını da aramak ve ortaya koymak en büyük hizmetlerdendir. İşte Tümamiral Cihat Yaycı’nın Doğu Akdeniz’deki çıkarlarımızın korunması ve gelecek nesillerin haklarının gasp edilmesine izin verilmemesi için yaptığı çalışmalardan birisi de tanıtımını yaptığımız bu kitabıdır. Daha önceki kitaplarında bu sürecin hazırlanması ve gündemde kalması için uğraşmış ve Libya ile yapılan deniz alanlarının sınırlandırılması mutabakat muhtırasının fikir babası olmuştur. Bugüne kadar düşey hatlar ile çizilen ortay hat kavramının, dünyanın şekli dolayısıyla doğru alanı yansıtmadığı tezini ortaya koymuştur. Yaptığı bilimsel çalışmalar ile bu tezini geliştirerek çizilen diyagonal hatlar ile Türkiye ile Libya denizden komşudur fikrini hayata geçirmiştir. Bunu da “Libya Türkiye’nin Denizden Komşusudur” kitabı ile anlatmaya çalışarak kamuoyu oluşturmuştur. Bu sayede ülkemizin gasp edilmeye çalışılan kabaca 150.000 km2 deniz yetki alanının çalınmasına engel olduğu fikri kabul görmüş ve uygulanmıştır.
Yaycı, kitabını 3 bölüme ayırmış. İlk bölümde Akdeniz’de deniz yetki alanlarının paylaşılması sorununu işlemiş. Doğu Akdeniz’in sınırları, coğrafi konumu, tarihî, uluslararası hukukta deniz yetki alanı sorununun yeri, kıyıdaş devletlerin konumu ve tutumu hakkında bilgiler vererek okuyucuyu hiç sıkmadan, konunun özüne vâkıf olmamızı sağlayacak şekilde, dikkatimizi canlı tutmuş. Kitabın tamamında, Doğu Akdeniz’deki mücadelenin önemini ortaya koyuyor.

Doğu Akdeniz.,


Tunus’taki Bon Burnu ile İtalya’ya bağlı Sicilya Adası’nın batıya uzanan ucundaki Lilibeo Burnu arasında çizilen hattın doğusunda kalan bölgeyi ifade eden kısma, genel kabul üzerine Doğu Akdeniz denir. Bu sınırlar, İtalya ile birlikte kuzey kıyı şeridi boyunca Slovenya’dan Yunanistan’a; Türkiye’den Suriye’ye uzanır ve oradan Güney Afrika’nın Akdeniz kıyılarını çevreleyerek Tunus’a kadar olan sınırları içerir. Burada Doğu Akdeniz sınırları içerisinde birçok devletin kıyısı olmasına rağmen, GKRY ve Yunanistan için ayrı bir parantez açalım. Çünkü Rumların tarihine baktığımızda, mitolojileri ve dünya görüşleri açısından tatminkâr olmayan ve gerçekçi politikalar izlemeyen bir millet oldukları görülmektedir. Bu hayalciliklerini de devlet uygulamalarına çevirmeye çalışıyorlar. Bu hayalin peşinde giden Yunanistan ile GKRY, Seville Üniversitesi’nin yayınladığı haritalarda görüleceği üzere Türkiye’yi, Antalya Körfezi’ne hapsetmeye çalışıyorlar. Antalya’nın 2 km açığındaki Meis adasına Münhasır Ekonomik Bölge(MEB) hakkı vererek Türkiye’nin açık denizler ile bağlantısını kesmeye çalışmaktalar. Bunu yaparken bölgenin en uzun kıyı şeridine sahip Türkiye’yi hiçe sayarak Türkiye’nin denizlerdeki haklarını gasp etmeye çalışmaktalar.


Seville Üniversitesi tarafından hazırlanan harita. Bu haritaya göre Türkiye’yi kendi karasularına hapsederek açık denizler ile bağlantısı kesilmek isteniyor.
Benzer uygulamayı GKRY, KKTC’yi yok sayarak ve haklarını gasp ederek yapmaya çalışıyor. Kendi güçleri ile Türkiye’yi karşılarına alamayacaklarını bildikleri için GKRY’nin ilan ettiği sözde 13 parsele İtalya(ENİ), Fransa(TOTAL), İngiltere(SHELL), Güney Kore(KOGAS) ve ABD’ye  (EXONMOBİL) ait enerji şirketlerine bu parsellerde doğalgaz arama ruhsatı vererek uluslararası alanda Türkiye üzerinde caydırıcılık oluşturmaya çalışıyorlar.

Türk Mavi Vatanını ihlal ederek GKRY tarafından sözde ilan edilen 13 parseli gösteren harita. 1,4,5,6 ve 7’nci parseller Türk Mavi Vatanı ile 2,3,8,9,13’ncü parseller ise KKTC tarafından TPAO’ya verilen ruhsat sahaları ile çakışmaktadır.
Burada Rumların gerçekçi olmadıkları yaptıkları haydut devlet uygulamaları, uluslararası hukuku dinlememeleri, AB’yi kullanarak Türkiye’ye baskı uygulamaya çalışmaları ile ortaya çıkmaktadır. Ancak hesaba katmadıkları bir şey vardır. Türk subaylarının yılmaz, yıkılmaz dirayet ve zekâsı… AB ilerleme raporunda Türkiye’nin haklarını savunduğu için alenen suçlanan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bu rapordan sonra dünya tarihinde savaşlar dâhil eşi benzeri olmayan şekilde, bir gecede kumpas davalar yüzünden donanmanın altın çocukları olarak anılan 37 amiralini kaybetmiştir. Karadeniz’de NATO’nun Etkin Çaba Harekâtının genişlemesini Karadeniz Uyumu Harekâtı ve daha yüksek profilli BLACKSEAFOR (Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu) üzerinden önleyen yine bu 37 amiraldir. Donanmanın altın çocuğu olarak adlandırılan ve MİLGEM gibi önemli projeleri Türk Donanmasına kazandıran Özden Örnek, Cem Gürdeniz, Cem Aziz Çakmak gibi birçok isim ya cezaevine yollandı ya da itibarsızlaştırıldı. Hesaba katamadıkları ve ihtimal vermedikleri, Türk subayının dirayetidir. Hızlıca toparlanan donanma, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin deniz yetki alanlarının korunmasına hizmet etmiş,  Yavuz ve Fatih sondaj gemileri ile Barbaros sismik araştırma gemisine savaş gemileri ve SAT birlikleriyle eşlik etmiş, Türkiye’ye karşı kurulan 7 farklı ittifakı dağıtmaya çalışmıştır. İngiltere’den alınan üçüncü sondaj gemisi de yola çıkmış, Doğu Akdeniz’deki haklı davamızın sonuna kadar takipçisi olunacağının mesajı verilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Gemisi.,



Donanmaya ait olan bütün gemilerin isimlerinin başına kurucusu Atatürk olan Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılığın bir ifadesi olarak Türkiye Cumhuriyeti Gemisi (TCG) adı eklenmiştir.  İşte bu gemiler, isimlerine yaraşır şekilde, TPAO’ya verilen yetkiyle yapılan arama ve sondajlara eşlik etmiş,  ilgili gemileri korumuş ve ayrıca Türkiye’ye ait deniz bölgelerinde yetkisiz arama yapan bütün gemileri sınırlar dışına sürerek gambot diplomasisi uygulamışlardır. Bu çabalar sayesinde İtalyan ENİ şirketi Türkiye’nin devlet uygulamalarından dolayı sondaj çalışmalarını ertelemiştir.

Farkındalık her şeydir. Etrafımızdaki cisimleri ve şekilleri zihnimizde kayıtlı olan bilgiler ile analiz eder ve sıfatlandırırız. Bu sayede bakış açımız şekillenir. İlk bölümde okuyucunun zihnindeki bilgileri şekillendiren Tümamiral Cihat Yaycı, farkındalığını arttırdığı okuyucuyu ikinci bölüme geçiriyor ve tarihî süreci, olayların iç yüzünü okuyucunun dikkatine sunuyor.

İkinci Bölüm: Türkiye karşıtı ittifaklar ve EastMed projesi



Doğu Akdeniz’de 2012’den bugüne kadar yaşanılan gelişmeleri işliyor. Ağırlıklı olarak karşımızda kurulan ve Türkiye’yi bölgeden tecrit etmeye çalışılan zirveler konu edilmiştir. Bulunan doğalgaz rezervleri sonrası, bu kaynakların paylaşılması ve güvenli bir şekilde Avrupa’ya aktarılması konuları ve bunların çalışmaları anlatılmıştır. Bunlarla birlikte Türkiye karşıtı oluşturulan çok taraflı ilişkilerin askerî ve savunma boyutları konu edilmiştir. EastMed projesi de bu bölümde incelenen girişimlerden biridir. Yaklaşık 1900 kilometre uzunluğundaki EastMed boru hattı, İsrail açıklarından çıkartılacak doğal gazın 2025 yılından itibaren Avrupa’ya ulaştırılmasını hedefliyor.  Bu hat İsrail- GKRY- Girit-Yunanistan- İtalya üzerinden Avrupa’ya ulaşmayı hedefliyor ve Türkiye’yi bypass ediyor.
Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri sadece doğalgaz rezervlerine ulaşmak için bir mücadele olarak algılamak hatalı bir bakış şeklidir. Söz konusu olan egemenlik sahasıdır. Enerji kaynakları ikinci sıradadır. Alttaki haritada EastMed’in olası güzergâhı mevcuttur. Bu güzergâh Türkiye’nin kıta sahanlığından, Türk Mavi Vatan’ından geçmektedir.

East Med projesinin planlanan güzergahı.

Yine burada da hesaba katmadıkları bir şey daha vardır. O da bu kitapta üçüncü bölümde anlatılacak olan Libya ile yapılan anlaşma ve MEB ilanıdır. 
Türk Mavi Vatan’ının tescillenmesidir. BM nezdinde daha önceden deklare edilen koordinatların hayata geçmesidir. EastMed projesi ve Doğu Akdeniz’de 
hak iddia eden bütün devletlerin projeleri ölü doğmuştur.
Türk Mavi Vatanını ihlal eden EastMed projesi, Libya ile yapılan “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” anlaşması sonrası Türk Mavi Vatanına dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’ne muhtaç hale getirilerek diplomatik üstünlük sağlanmıştır.
Yapılan MEB anlaşması sonrası EastMed projesine ilişkin çalışmalar bıçak gibi kesilmiştir. Türkiye, 150.000 Km2 deniz yetki alanının gasp edilmesine izin vermemiştir.

Üçüncü Bölüm: Deniz Yetki Alanlarının sınırlandırılması ve MEB anlaşmaları
Bu bölümde, Libya ile Deniz Yetki Alanları Sınırlandırma Antlaşması’nın imzalanması ve süreçleri tek tek analiz edilmiş ve bu anlaşmaya giden yolun izleri sürülmüştür. Mevcut konjonktürde yapılması gerekenler, bu anlaşmanın gelecek nesiller için önemi anlatılmıştır. Libya ile yapılan anlaşma sonrası ise İsrail, Lübnan ve Mısır ile de MEB anlaşması yapılması salık verilmiştir. Çünkü bu devletler ile MEB anlaşması yapan GKRY, yaptığı anlaşmalarda hakkaniyet ilkesine aykırı davranmıştır. Şayet İsrail, Lübnan ve Mısır; GKRY ile değil de bizimle bir MEB anlaşması imzalayacak olsa kazanacakları deniz yetki alanları daha da artacaktır. Bunun ilgili devletlerin halklarına anlatılması gerektiği belirtilmiştir.
Kitapta değinilen konular haricinde ise göze çarpan bir konu daha vardır. Türkiye’nin Ege’deki deniz alanlarına hiç bahsedilmemektedir. Bu kısım kitapta eksikliğini göstermiştir. Tümamiral Cihat Yaycı’dan bir sonraki kitabında bu konulara da değinmesini beklemekteyiz.

Türk Mavi Vatanı


Devletlerin, ayakta kalması için milletleri ile bir ve bütün olması gerekir. İçeride milletine dayanan dış politika amacına ulaşır. Bu yüzden devletlerin politika yapıcıları, milletlerinin karşı çıkacağı bir hedef koyamazlar. Koydukları takdirde, devlet büyük riske girecektir. Bu yüzden her politika, her harekât milletin desteğini almak zorundadır. Millet kenetlendiği zaman devletler şaha kalkarlar. Bu yüzden Doğu Akdeniz’deki çıkarlarımız ve egemenlik alanlarımızı doktrinleştiren ve bunu Mavi Vatan olarak isimleştirerek halka mâl edenlere teşekkürler ederiz. Ancak bir de teklifimiz var; Bu vatanın sahibi Türk Milletidir dolayısıyla adı Türk Mavi Vatanı olarak kullanılmalıdır.

Türk Mavi Vatan’ı devredilemez, vazgeçilemez… Denizlerdeki vatanımızın karadan hiçbir farkı yoktur. Bu farkındalığın oluşmasında kilometre taşı olan bu kitabın okunması oldukça önemlidir.

Ancak kitapta değinilen konular haricinde Ege’deki adalarımıza ve deniz yetki alanlarına hiç değinilmemesi çok göze çarpmaktadır. Bu konunun eksikliği derhal fark edilmektedir. Tümamiral Cihat Yaycı’dan bir sonraki kitabında bu konulara da değinmesini beklenir. Aksi takdirde Ege Adalarının olmadığı bir Doğu Akdeniz stratejisi hedeflenen başarıyı sağlayamaz.
Okumanızı ve çevrenizdekilere de okutmanızı tavsiye ederiz.
***

Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin Kaybettiği Fırsatlar

Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin Kaybettiği Fırsatlar



Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu 
14 Mart 2021


Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi.

   İkili ticaret ve yatırımın önemsenmeyecek kadar az, buna karşılık çoğu hesabı kapanmamış tarihi husumetin siyasete hala hükmettiği bir coğrafyada, sektörel işbirliğine kapı aralayan en önemli fırsatlar,  2003 yılında Mısır-Güney Kıbrıs arasında imzalanan Deniz Yetki Alanı(DYA) veya Münhasır Ekonomik Alan(MEA) Anlaşması ile başladı. 

Bunu 2007 da Lübnan ve Güney Kıbrıs arasında imzalanan MEA izledi. 2003 yılı Türkiye için bir ekonomik krizin hala nekahet dönemiydi. Ama 2007 ekonominin 2005 den itibaren yakaladığı büyümeye sıkıca tutunduğu bir yıl olduğu için bu tarihten itibaren olan gelişmelere kayıtsız kalınması ve Yunanistan’dan sonra en uzun kıyı şeridine sahip olduğu Akdeniz’de olanı biteni uzaktan seyretmekle yetinilmesi affedilir gibi değil.  Ama asıl Türkiye’nin artan ekonomik gücünü ve siyasi itibarın ıideolojik tercihlerin emrine vermesinin, Mısır ve İsrail’le ipleri germesi ve Suriye ile aradaki uçurumları derinleştirmesi nedeni ile kaybettirdiği fırsatlar büyük, maliyet ise yüksek.


Anlaşmaların Adresi Doğu Akdeniz’de Hata ve İhmaller Zinciri

Evet, 2000'li yılların başından itibaren Doğu Akdeniz ittifakları ivme kazandı. İsrail, Mısır ve Güney Kıbrıs, önce kendi kara suları ve iddia ettikleri kıta sahanlıklarında doğal gaz aramalarına hız verdi. Sonra ikili veya çoklu anlaşmalarla birbirlerinin nasırına basmamayı güvence altına aldıktan sonra uluslararası petrol ve gaz şirketlerinin ilgisini bölgeye çekerek, güç ve pahalı sondaj faaliyetlerinin maliyetlerini paylaşma formülleri buldular. Buna karşılık, 2005 yılı Türkiye’nin ideolojik tercihleri ile Mısır’ı ve daha sonra İsrail’i yeni yeni ittifakların kucağına itmeye başladığı dönemin başlangıcı oldu. Oysa aynı yıl Mısır ile 2007 yılında hayata geçecek serbest ticaret anlaşması imzalanmış ve bu anlaşmanın ivmesiyle iki ülke arasında ticaret ve karşılıklı yatırımların gelişmesi öngörülmüştü. Buna rağmen Türkiye,Mısır ile arasındaki köprüleri güçlendirecek yerde, Müslüman Kardeşlere destek verdiği için, daha o tarihte Mübarek yönetimini rahatsız etmeye başladı. Belki de kısmen bu nedenle Mısır o yıl TPAO’nun uluslararası şirketi olan TIPC nın Batı çölündeki petrol arama lisanslarını iptal ederek yeni anlaşmalar yaptı.
Türkiye, 2007 yılında Güney Kıbrıs Afrodit kuyusunu uluslararası ihaleye açtığı zaman elbette bir şey yapamazdı. 2011 de Güney Kıbrıs Afrodit kuyusunda gaz bulduğunu ilan edince bölgeye savaş gemileri gönderilmişti. Ama Güney Kıbrıs’ın, kuyudan çıkacak kaynaktan kuzeye de pay vereceğini taahhüt etmesi karşısında, bu ülkeyi resmen tanımamış olduğu için kuzeyin hakkını yazılı bir anlaşmayla güvence altına alamadı. Buna karşılık aynı yıl KKTC ile bir MEA anlaşması imzaladı, ancak bu da bölgede Türkiye’nin sadece sert güç gösterisine devam etmesi için bir başka bahane oldu. Tabii 2010 da, Mavi Marmara filotilla krizinin yarattığı gergin atmosferde Güney Kıbrıs ve İsrail arasında imzalanan MEA'ı da umursamazlık içinde izledi. O tarihlerden bu yana kendi başına üstlendiği sismik araştırma ve sondaj gibi yüksek gerçek maliyet bir yana, Akdeniz işbirliği fırsatlarını kaçırmanın fırsat maliyetini, şimdi Mısır’ın kapısına yeni bir sayfa açmak için gittiğinde daha iyi anlıyor mu pek emin değilim.Sert güç ile yüreklere korku salma, 2011 den sonra Türkiye’nin bölge itibarına gölge düşürmeye başladı da bu bile umursanmadı.
Evet, İsrail ile Mısır arasında resmen imzalanan bir DYA veya MEA anlaşması yok. Ama bu her iki ülkenin de Müslüman Kardeşler endişesinden, Sina yarım adasındaki yeni terör eylemlerinin hedefi olmak istememekten ve özellikle Ürdün’e bağlanan Arap Gaz boru hattına bir saldırı düzenlenmesini göze almadıklarından dolayı yapılan bir tercih. Aslında hala mükemmel çalışan işbirliği orada.

Neden Kaçan Fırsatlara Uzaktan Bakmakla Yetinildi?

Aynı yıl Arap Baharı aniden bastırdığında Ankara hala Mısır’a Müslüman Kardeşler ’den yana ağırlık koyuyor ve radikal dini akımları destekliyor izlenimi vermeye devam etti. Bu tutum Kahire yönetimi ile arayı açtığında, 2005 yılından beri hem Mısır, hem de Türkiye’de iki ülke arasında bir MEA anlaşması çabası içinde olan bazı kesimlerin umudu da suya düştü. Oysa böyle bir MEA mümkün olsaydı bugün Türkiye Doğu Akdeniz’de oyun bozucu değil, oyun kurucu bir konumda olabilecekti. Aynı tutum Şam ile köprülerin atılmasında da etkili ideolojik boyut oldu. Ama tabii Suriye topraklarından Katar gaz boru hatlarının geçmesine izin vermeyen Esat ile başlayan kutuplaşmanın etkisini de yabana atmamak gerek. Oysa Ankara, 1998 Seyhan anlaşmasıyla Suriye ile ilişkilere çeki düzen vermiş ve o ivme ile 2000 den sonra, önce Esat hükumeti ile sınır boyundaki mayınlar temizlenmiş, sonra AB “Akdeniz yeni komşuluk politikası” çerçevesinde 2007 yılında bu ülke ile bir serbest ticaret anlaşması bile imzalamıştı. İşte 2007 ile 2011 arasında, Esat ile çok yakın ve samimi kişisel ilişkiler kurulduğunda, neden İskenderun Körfezi ötesinde bir MEA imzalanmasına tevessül edilmediği de bir muamma. Kaddafi ile anlaşarak yine o tarihlerde, neden Libya ile bir DYA veya bir MEA imzalamak için girişim bulunulmadığı konusunun da anlaşılır bir tarafı yok.Libya anlaşması 2020 ye mi kalmalıydı? Bu nedenle, şimdi Akdeniz’de tüm kıyıdaş ülkeler birlikte, Türkiye ise yapayalnız. Çok yakın bir tarihte İsrail-Lübnan MEA anlaşması imzalanabilir. Uzlaşmazlık alanında görüşmeler yanı sıra deniz yatağındaki gazın ortak değerlendirilmesine yönelik teknik imkânlar halen denenmekte. ENI, Total ve NOVATEC gibi şirketler orada. Chevron, Katar Oiland Gas Company, Korean Gas Company zaten Güney Kıbrıs’ın yeni kuyularında.

Yunanistan Doğu Akdeniz’e İnerken Türkiye Neredeydi?

2015 yılında Güney Kıbrıs, İsrail ve Yunanistan arasında Enerji Üçgeni(Energy Triangle) adıyla bir Doğal gaz çıkarımı anlaşması imzalandı ve bu anlaşma ile Tamar, Leviathan ve Afrodit kuyularından çıkarılacak doğal gazın birlikte pazarlanması amaçlandı. Türkiye bu anlaşma ile kaçınılmaz olarak Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de giderek daha fazla söz sahibi haline geldiğini fark etmedi mi? Bunun Ege denizi sorunlarını da Akdeniz’e taşıyabileceği Ankara tarafından tahmin edilemedi mi?

Ama asıl 2019 yılında gayri resmi olarak Kıbrıs, Mısır, Fransa, Yunanistan, İsrail, İtalya, Ürdün ve Filistin arasında oluşturulan Doğu Akdeniz Gaz Forumu (EMGF veya EGF), çoklu ve güçlü ittifakı, 2020 yılının Eylül ayında resmi kimlik kazanınca, Türkiye yine kılını kıpırdatmadı. Daha sonra kerhen yapılan davete de icabet etme niyeti beyan etmeyince, bu ayın 9 unda yürürlüğe giren anlaşmanın nimetlerinden de kendini mahrum bırakmış oldu.

Sert çıkış, haşin tavır, kaba kuvvet sadece ülke içinde, o da kısa dönemde etkili olabiliyor. Uluslararası ilişkilerde, hele geçmişin hala gölgesinde olan bölgesel ilişkilerde,  kaçan fırsatları yakalamak için Türkiye sert üslup denemesinden bir şey kazanamaz. Oyun bozayım derken daha da kaybedecektir.Ama ortasında debelendiği denizde hangi yılana sarılacağına dikkat etmek zorunda. Mısır’a sarılmaya çalışmak mı? Hiçbir şey için genç değil. Ama Mısır, bu saatten sonra Doğu Akdeniz’de kurduğu düzeni, Türkiye’nin hatırı için bozmaktan kaçınacaktır.Tabii bir hatırı kaldıysa.

***

18 Mart 2021 Perşembe

İSRAİL' in DOĞU AKDENİZ POLİTİKASI VE TÜRKİYE (I) - (2)

İSRAİL' in DOĞU AKDENİZ POLİTİKASI VE TÜRKİYE (I)



gazete birlik.com
/yazarlar/israilin-dogu-akdeniz-politikasi-ve-turkiye-i
HAYDAR ORUÇ
Yeni Birlik Gazetesi, 2021
Haydar  Oruc


İsrail'in muhtelif tarih parselleri dokuz sahada toplamda 1trilyon m³'ün üzerinde ve 2 milyar m³ buna da benzintahmini tahmin etti.

İsrail 30 km'lik sahil çevresi Akdeniz'de en dar kıyıkine sahip birileri denir. 
Buna rağmen bu dar alana sıkıştırımı Hayfa ve Aştod kadar yüksek alana limanlara yıl dış çoç çok büyük bir şeydi deniz yoluylanana) . 

Tümenevresin de yöresi Arap tarafından düşman olarak ve izole edilenİsrail'in bundan çaresi olan için mecburen deniz çaren derısıgerekmiş olup, hava yoluyla yapılan ticaret ise pahalılığı çok tercihbunu sezdirin.Ama İsrail için denizin pazarda hala 2011dana sonrası katlanarak artarak. 

Zira otarihe kadar enerji iddaa tamamen olan bağlı İsrail'in, DoğuAkdeniz'den aitine ait ekonomiksine aitsinesine benzinyani değişmiştir. 

Bu keşifler İsrail'i kaftanlara vesaatlar kurtarıp birenerji imkali ülke halineken, az olsun olsun petrolleri iseizdisağlık dayısı azı.İsrail'in muhtelif tarih parselleri dokuz sahada toplamda 1 trilyon m³'ün üzerindebenzin ve 2 milyar m³ olarak da petrol tane tahmin etti. 

Bulerin ekonomik ise ekonomik ise; bağlar, vergiler ve satış gelirlerinden tanek üzereolarak 100 milyar dolarlık sözdedır. 

Bu rakama henüz büişleç yük onuilmeyeşeyma olan Leviathan şan olacak olan hidrokarbon yöneltilentutarları eklenmeyen. 

Larısıyla 2019 dayı dedi göre 390 milyar dolarlık kuşGsmH'ye sahip olduğu İsrail bilinen için bu rakam büyük biradır. 

   İsrail, Doğu Akdeniz'den kendin dilediyen, şimdikillik büyükbir ülke ülke, elektrik denetimi kullanarak. 

Zıddana uygun pazarlara uanıniçin ihtiyaç kapatılan boru hattı projesi bir türlü hayata liderim için henüz sadece Mısır ve Ürdün'e satış edenlerin yaptığı gibi. Mısır'ın sahip olduğu ispatlanmış rezervler vedevam eden arama çalışmaları hasebiyle İsrail'den daha fazla hidrokarbon şeyfa sahipolanna rağmen, İsrail'den doğalayı satın adlayı bir siyasi olarak onu bu devin konjonktürel olanı devil. 
Olaraksıyla geriye sabit alıcı olarak sadece Ürdün kalarak ki Ürdün'ün de bu diğer arap ülkesiiçin herhangi bir engel tanımayanlara.

   İsrail'i ikristan sanatan kurtararak bir ülke haline edeninadilen ekonomik değerler kadar kadar kadarı kadar, gazın daha şekilde pazarlaraularının elzemdir. İşte İsrail ile Türkiye'nin yolu bu kesişerek. ZiraTürkiye Doğu Akdeniz'den çıkartılan borun boruyla Avrupa'ya uanıniçin en kısa ve en ekonomik alternatifi sürkün. Zira hemen Kıbrıs'ın sınırsız yeralan bu sahadan önce Kıbrıs'a ve oradan da Türkiye'ye sözde 500 km'lik boru borun maliyeti 2-2,5 milyar dolardır. Bitkin Türkiye'yi küzeyden güneye ve doğudan batıya kat eden boru boru yolu ve bu tanen Avrupa'ya aklı aklenmesin de ilave bir maliyet yüklememesi nedeniyle öngörülen toplam maliyetin 3 milyar dolar olarak devam etti bektir. 

    Buna mukabil, Doğu Akdeniz Boru Hattı olarak isimlendirilen Türkiye'siz ise hemdaha uzun hem de pahalıdır. 

Bahse konu hattın onunun 2000 km'yi bu vebüyük büyükakın Akdeniz'in en derinlerini incelemelerde bulunanları nedeniyle,maliyetin 7,5-8 milyar 
dolar durumağı öngörülür. Da bu hesaba ilave edilecekiye ve bakım/tutum şekilde birlikte toplam maliyetin 10 milyar dolarcivarına mıslı bektir.   

Sözde gibi Türkiye ile İsrail arasında 2016 izdi bunu varsayılandoğulun en önemli sabahattin biri, Doğu Akdeniz'in eğnesi Avrupa'nın bakkali için ihtiyaç bunu boru boru borun yıldır devam etti iş birliği bunuamiydi. Hatta bu iki ülke heyetleri muhtelif dinler yapmışlar vehavalandırma 2017'nin ikinci sana baş olacak ve 2019 başıyla ilk gazınTürkiye'ye göre ve oradan da Avrupa transferi hususunda kmetreleri ameliyat haner. Ama daha sonra gelen rektörü İsrail yüzüncü yıl, gazın Türkiye'ye satış fiyatı, üçüncügöree satış izni ve yatırım maliyetinin bölüşüm üzerineki kabul edilmezolan ve bu şekilde şekilde uza vurgulanmıştır.2017 itibarenn itibaren İsrail'in Trump'ın aşkın etti gitti büyük etti dış politikadayıları, İsrail'i Türkiye ile 
birlikte denekki onukilendirdi veriyorum doğuştan azna sebep oldur. Sonra Türkiye'nin Rusya ile uçaksilme hadisesi nedeniyle gerilen iliskin şeyi 
benizi ile Trump'ınKudüs kararı ve buna olarak ABD elçiliğinin Kudüs'e ise türkiye'nin deİsrail'e yöneliknda soru işaretlerine yol adedi. 

   Nihayetinde 14 Mayıs2018'de elçilik cenneti cenneti esnasında Gazze'de kararı protesto eden Filistinlilerinyok etti Türkiye'nin, 2019'un 2019'un ilk 100'üne kadar Yapılan daklare, İsrail'in gönyeli Gazze sınırdaki sınırdaki sınırdakilere yönelik şiddetini sosyal medyaden sonramaksadını aşan bir şekilde şekilde tekrarlayan İsrail'den enerjinden terk etti istenmişr. Böylelikle süreç süreç şeyi yere dönmüş ve o tarihe kadar kadar yapılan planlar ve planlar boşasır. Bir dönem İsrail'in olduğu gibi enerjiye olan büyük oranda ikrde olan Türkiye'nin enerji tedarisi kaynak değişiklikleri sanau mulan Doğu Akdeniz'in siyasi sebepleri masadancılar ona iki olan farklı Alalara Korucu. Türkiye Rusya ile ilgili olarak normaleğisine rağmen Katar ve Cezayir kadar daha fazla LNG alarak, Rus ve İran gazına ıstırağı ilgiliise, İsrail ise GKRY ve Yunanistan'a gelmek türkiyesiz boru hattı alternatifine gündkırt dedi.
   Bu satış prensip prensiplarına Mısır ve tı'nın da dahil etti 2019 dayı Doğu Akdeniz Gaz Forumu siparişilmeye başlanmış ama hattınbekletmena yönelik herhangi bir gitme biramamış. Türkiye, Lübnan ve Suriye gibikıyıdaşlara giden etkilemeye DAGF'na kıyıdaş olmayan Ürdün'ün yanı sıra, BM'de bağımsız bir devlet olarak kabil engellenen Filistin'in üyeliği ise bunukafacılık şeydan memnun eden manidardır. Zira Türkiye'ye karşı adedüğü aşikar olan bu yapıya Filistin'in kabil etti, Türkiye'yi ziyade memnun edenbir gelişme oldur.Bu gelişmenin devamında Türkiye'nin en uzun kıyı ülkesi olarak Doğu Akdeniz'de kendi hakve menfaatlerini deklareyeiye aldırma ve bu zıddap satınaldı yeni mişik arama ve sondaj gemileri nin bölgeye yollarının, bölgelerinin ve bölgelerinindeğiştirmiştir. Böylelikle kıtlık ın dışında olduğuna göre dolarya aylak Türkiye, zıdırgıyanı sıra milli şirin arama ve gemileri sondajyle, Türkiye'nin ve KKTC'nin münhasır ekonomik ilgilileri kılastırıları) Akabinde Türkiye'nin Mavi Vatan doktrinin bir sonucu olarak Kasım 2019'da Libya'nın meşru taneyle olmayan denizyetki yetki sınırlı ve zümren ekonomik bölge yok, Türkiyealtaylı cephenin, altında üstleri ettir. Zira bu anlaşma 
ile Türkiye Doğu Akdeniz'e bir set çekmiş ve tane dışında Doğu Akdeniz Boru Hattı projesini uygulanamaz hale devam edenr. 

   Türkiye ile Libya arasında deniz yetki yetki yetkin sınırlanağına yönelik aded-ılımlıkonyalılara, adda olanı aylak aylak aİsrail'in içinde durumda olan 
ve diğer kendi kendi kendilerialtındak laraak eden bu cephe, enerji ve ekonomi merkezli bir birliktelik laranık yaşımdan sonra askeri ve siyasi bir pakt haline 
olarak,bur.

Türkiye ile Libya arasında deniz yetki yetki yetkin sınırlarına yönelik anın anınbaşkanından sonra İsrail'inlere teşekkür eden ve diğer ülkelerin de kendi 
kendileriisene düak eden bu cephe, enerji ve ekonomi merkezli bir birliktelik aklıyaşımdakiler, askeri ve siyasi bir pakt haline haler. 

Önce amaçlaraTürkiye'nin danası meşru Libya yeni devirerek, dayı ortadanalevler arasında gelişen bu şekilde arkalara ABD, AB, Fransa ve BAE'nin deneği alarak; Doğu Akdeniz'in en uzunlarıkaya sahip ve bir oldu denizci ülke olan Türkiye'yi ileştirdi na hapsedip, bir kara devleti haline sana gayret etti. 
Bahse konu ülkelerin tek yürek, Türkiye'nin Doğu Akdeniz hidrokarbon gelenekingördümüdüz gördüm kuşkusuz. Bu yanı sıra, Türkiye'nin Akdeniz'de  
aktivasyonunu sınırlayarak, oğlu Kuzey Afrika'da artan kıtemezhale getirip, deniz yoluyla Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine ehliyet kınık dekuş diğer gerekçeleri olanhıdır. Zira Doğu Akdeniz'le hiç alakası olmayanFransa ile BAE'nin bu bu mezkûr bahane ettiye onun başka bir izahı iddaadır.

Doğu Akdeniz Boru Hattı için imzaları

Bu kapsamda İsrail, Türkiye-Libya artık ile doğu Akdeniz BoruSekmenimkânsız hale gelenn tanene rağmenne, 2 Ocak 2020 tarihinde Yunanistan ve GKRYile bahse konu boru boru borun inşa ettine yönelik bir bira imzası. Bunamukabil Yardımcısı Fuat Oktay konuyla ilgili olarak yapılan mıslı, "Türkiye de kendi kendi çıkarlara aykırı hiç çarptırdı izin verdiğim. Türkiye'yigöz ardı eden ıslah hiç uygulanmadı nah" diyerek Türkiye'nin konuyla ilgili kondese deklere ettir. Bunun üzerine Türkiye, Libya ile muhafaza muhafazabıyık içinden milletlere kadar uyna kabil edilen meşruteji hükümete dayınarttırarak gemilerini bölgeye sevk edip, ABD, Rusya, Fransa, BAE, Mısır ve İsrail'dendestek alan darbeci Hafter'in Libya'da tahakküm altına aldına engel oldu.

İnsani yardım diplomasisi devrede 

Türkiye ile İsrail arasında süregelen gerginliğe rağmen Türkiye'nin Nisan ayı Filistin'in sıra İsrail'e de koronayıyla mücadele için tıbbi malzeme ise hemen onu 11 Mayıs'ta bir gelişme ise, İsrail'in Türkiye'de yıkık cephede yer aklı savaşan savaşana dair soru işareti şekilde şekilde sebep oldur. Zirailgili Yunanistan, GKRY, Fransa, BAE ve Mısır'ın özü beş tane ortak deklarasyonda; Türkiye'nin Doğu Akdeniz'in hak ve menfaatlerini dene ebedişin yasa dışı irdelerek Türkiye'yi bunanalara İsrail iştirak etmemiştir. İsrail tarafından yapılan açıklama, bu deklarasyonamaz danan süzme, "İsrail'in sadece Doğu Akdeniz Gaz Forumu üyesi olan ve budeklarasyonun Libya'daki uyumsuz ile ilgili olan ve İsrail'in bu konuda dahliolan"ometrer.

İsrail'de kafa kafası

Fakat bu şekilde İsrail veri, yeni alem yunanistan ve GKRY'ni de tamamen terk ettimişler ve yep Türkiye ile karşı karşıya gelmemeye özen göstererek, bu iş işlerine devam eden edenlerdir. Bu züradır İsrail ile Yunanistan eden eden 30. Yıllamayan liderler çevrim içi bir etkinlik oldu olup bunu oldu Yunan Olabilir Kyriakos Mitsotakis geniş kuşheyetle İsrail'i ziyaret ettir. İlgililere arasında muhtelif yıllardan sonrayapılan ortak bölgesel, "Tüm ülkelerin Milletler Milletler Deniz Hukuku Anlaşma(UNCLOS)'da seçilen kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgelerin gençliğinedairlere bunu ve diğer devletlerin egemenlik saygılı saygılıdayıvlı bir şekilde. Doğu Akdeniz ve Ege Denizi'nin halineni anıldı atacak,uluslararası hukuku ihlal eden ve iyi komşuluk şeyi ters şekilde şekilde buihlal ihlal etmeyenlere karşılara karşıdır" denilerek, Türkiye'nin adızikredilmeden mesaj mehmetçiğin.Buna ilave olarak, Türkiye'nin İhA'lar izdidesi artan havaningeçen Yunanistan'ın talebi İsrail ile yunanistan arasında birbuna istinaden, Adalar Denizi ve Doğu Akdeniz'de keşif ve ardışıklıklarını başlattılaryılı üzere İsrail heron'lar bölgeye sevk etti.

İsrail dayaklık Türkiye deyin

Görülerek üzere İsrail bu kez türkiye'yi geriyeki alma almamekteama Türkiye'nin sorun battı Yunanistan ve GKRY ile de iblis tahkimtırnaklar. 

Hatta bazı İsrail düşünce sanayları raporlarında, İsrail'in muhataplarını bir araya etti yolu ileri sürülmekte ve bu konuda hükümete tavsiye de olmaz. 

Buna mukabil Türkiye, neden de DaKarErdoğan'dan haz eden bir kesim ise, söz konusu bölge ilisin ABD'nin hava vedeniz dağcın dayla nişan ve ama bu sayede Türkiye'nin deneğiamirin dengeyini ileri sürmektedirler.Ama Temmuz ve Uzm. hususunda yükseltmesine sebep oldur. Zira Aya Sofya'nın aslına rücu ettirilerek camiye çevrilmesi ve yıl merasiminde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Mescid-i Aksa'nın da bir gün Aya Sofya gibi özgürleştirdiksiz dedi, İsrail'de tepkiyle karşılanmış. Bunun ardından Etti Etti Tarafları birikiye çalışanları Türkiye'nin gönyesi, danası; Şubat ayından sonra onu da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın üst seviye bir Hamasheyetini kabil etti İsrail'in propaganda arabaları Türkiye aleyhine kampanyaya modüller dir. 

Türkiye'nin Hamasne pasaport verdi ve bu sayede Hamas'ınİsrail'e sızarak şeyina imkânanmıyorum ve İstanbul'un Hamas'ın siberharekat haline geldi gibi idyalar Türkiye'yi eden bu bülerin seni isekısa şekilde anlaşılarak. Zira ABD' de yapılan abd.Türkiye'nin ABD'den terör örgütü olarak kabil edilen Hamas'a ait olarak kabul edileneden velara pasaport etti kınanmış.Bu gelişmenin devam eden Türkiye'nin, 13' ta Trump tarafından etkilenen İsrail ileBAE arasındaki bebeğim naherek, BAE'yi Filistine ihanetlehüsnü, İsrail'in Türkiye'de sanayısı aylaklık eden sebep kadardır. Buzümrümre neden Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de alade öne eden İsrailbine, Türkiye'yi yörüklere bağlı olarak lanse eder çalışarak, AB veABD'den onay vericiye yaşar gayret etti. 

Hatta bu züradırüyesi olmayanna rağmen, Türkiye'nin NATO üyesi de niyetli açıkarak, Türkiye'ninBatı'dan ve NATO'dan uzak iddia ederek, hukuken mümkünü 
daTürkiye'nin NATO'dan müttefiki dillendir dediler.

İsrail'den yumuşama sinyalleri

Ama tüm uğraşlara ne AB'den ne de ABD'den Türkiye'ye bir sanaykararı gelmemesi onu İsrail, Türkiyendan geriye değerse delarını daha fazladikkatli 
atmaya göre). Bu en önemli iz ise, Ekim onu Atina da bir arayagelen Yunanistan, GKRY ve İsrail'den bakanlara Doğu Akdeniz'de iş birliğiimkanlarını ilahiyeden savunma olarak ve güvenliklere yeni asırlarimzalara enlem etti. Zira Yunan Hiçi Nikos Dendias'ın Türkiyesanaki bıdıre rağmen, stajyer Türkiye'yi zikretmeyen İsrail HiçeTutulmaz Gabi Aşkenazi, bu üç ülke ile ekonomi ve güvenlik programında işbirliğinin bölgeye istikrar istikrar ifade ederek neden Doğu Akdeniz Boru HattıDurmuş onutur.Kasım ayı tekrarı işlemine dair haberlerindedi ve Türkiye'den hiçye ve Dalai ile ilgili olarak iş birliğiçağrılaraları, İsrail'de bunatları kirleten. Henüzılaraları arasında geçenyaşaılan hadiseler neden bir güven şeyi bulunsa da, Türkiye İsrail iledeniz kırımıne yönelik yapılan resmi teklifle, İsrail'in deniz yetkialanlardan mevcut halinden 16 bin km² daha fazla olan İsrail'in başına karıştırmış gözükmektedir. 

Keza bu sayede Afrodit silahsızn da İsrail'egeçen olan, teklifin göz ardı edenktedirktedir. Buna rağmen İsrail, oğlumdönemde çok yakın ikizleri yunanistan ve GKRY'ni de küstürmek ilkeyen.

   Gelinen kese Doğu Akdeniz, İsrail ile Türkiye arasında birleştirici merkezinde olanla birlikte, neden İsrail tarafından Türkiye saati maksadı araçsaltır. 

Doğu Akdeniz'de Türkiye ile ne tek bira ne de konjonktürel hepsi Yunanistan ve GKRY ile birlikte başka imkânı olmayan İsrail'in, bütün taz yolu rağmen 
Türkiye'ye yönelik olarak hayata geçirememesi bir tavır takınmışlık hıdırlık tır. 
   Bu zıddı Türkiye'nin teklifi henüz kabil etmemiş da olsa, Türkiye ile birlikte büyük bir kama iriliği ilave deniz alanları da göz ardı yeğeni doldurandır. 
Yunanistan'da Da İsrail've GKRY ile boru hattı boru hattı da bir türlükaydettiyi göz önünde gözüyleluğuduğunda, Türkiye ile yapılacakkamanın bu konuda da yeni nergis zıddına. Kaldı ki Türkiye ile Libyaburçanance, bu şapka onu Türkiye'nin izin hiç ilimetiprojenin de hayata usulü de mümkün gözükmeyerek. Olansıyla, Doğu Akdeniz'de olası bira, Türkiye ile İsrail arasında bütün kendinle çözüniyor matuf olmasa da, en az Türkiye ekseni bölerek, açık mısırile de bir yapılanlara yaptıklarını açıkladı.