9 Haziran 2016 Perşembe

TÜRKİYE’DE ASKERİ İSTİHBARAT İHTİYACI BÖLÜM 2






 TÜRKİYE’DE ASKERİ İSTİHBARAT İHTİYACI  BÖLÜM 2



 Askerlerin İstihbarat İhtiyacı 


Soğuk Savaş sonrası Batılıların silah teknolojisine verdiği önem savaş sanatında esaslı değişimlere yol açmaya devam etmektedir. Yeni bilgi teknolojileri, 
uzaya dayalı kabiliyetler, hassas ve güdümlü mühimmat savaşta silahlı kuvvetlerin etkinliğini önemli ölçüde artırdı. Son yıllarda artan özel savaş yöntemleri içinde özel kuvvetler ve insansız hava araçlarının kullanımı öne çıktı. Yeni yüzyıl için yeni bir silahlı kuvvetler gerekmektedir. Öte yandan dış politika ile savunma ve istihbarat arasındaki makas gittikçe daralmaktadır. Irak ve Afganistan.daki savaşlar silahlı kuvvetlere dünya gücü olabilmek için aşağıdaki kabiliyetlere sahip olmayı dikte etmektedir; istihbarat, güç projeksiyonu, stratejik taşıma kabiliyeti ve C5ISR26. İçinde bulunduğumuz çağ; niteliğin niceliğe tercih edildiği, savaşın bilgisayarlaştığı, ticari teknolojilerin savunma için rolünün arttığı bir dönemdir. Teknolojik üstünlükleri olan, uygun silah ve araçlarla donatılmış ve sistemler dahilinde entegre olmuş, iyi eğitilmiş 
birlikler devrindeyiz. Ağır ve hantal bir savaş gücü yerine, daha hızlı ve hafif, daha çok yönlü, daha etkin, daha çevik bir güç kullanılmasını öngören bir yaklaşım geleceğin stratejisi olacaktır. Yeni savaş ortamı kara, deniz ve hava kuvvetlerinin sıkı bir koordinasyon ve müşterek harekat anlayışı içinde dikişsiz ve optimal şekilde seçilmiş hedeflere yönlendirilmesini gerektirmektedir. 


ABD Hava Kuvvetleri Komutanı General Fogleman; “Eğer rakibinizden önce analiz eder, harekete geçer ve durumu değerlendirirseniz, kazanırsınız. Aksi takdirde düşmanınız sizden daha hızlıdır veya şanslıdır27” demişti. Böylece 21. yüzyılın Ağ Merkezli Savaş (NCW28) konsepti ortaya çıktı ve askerlerin gerçek zamanlı olarak bilgiyi paylaşmasını sağlayacak internet benzeri bir yapılanma geliştirildi. İkinci konsept olan C5ISR, silahlı kuvvetlerin bilgiyi gerçek zamanlı olarak toplaması, değerlendirmesi ve bilgiye dayalı olarak harekete geçmesi olarak özetlenebilir. Diğer bir konsept olan Bilgi Operasyonları (IO29) ise gizli servislerin faaliyetlerini tarif etmektedir 30. DIA Direktörü Amiral Lowell E. Jacoby, istihbarat ve operasyonu birbirine yaklaştırmak için sürekli gözetleme metodunu kullanmanın istihbarat alanında gerçek bir devrim olduğunu söylemektedir31. Kaçamayan ve saklanmayan rakiplerin sürekli gözetlendiklerini bilmesi onları aykırı davranış yapmaktan caydıracaktır. Bugün için askeri istihbarat alanında en çok katkıyı ağ merkezli sisteme entegre edilen insansız hava araçları sağlamaktadır. Askeri istihbaratın diğer ihtiyacı „ kültürel istihbarat . oldu. Bu amaçla askeri uzmanlar ve kültürel antropologların yer aldığı „Yerel İnsan Timleri (HTTs32). oluşturulmaya başlandı. 


Türkiye.ye dönecek olursak, askerler ile MİT arasındaki ilişki kuruluşundan beri teşkilat içinde önemli görevlerde askerlerin bulunması ve siyasetten uzak kalınması nedeni ile uyumlu bir şekilde devam etmiştir. 2003 yılından itibaren siyasi iktidar ile arasına mesafe koyamayan MİT Müsteşarları, teşkilatı üzerine vazife olmayan işlere sokmanın yanında kurumun prestijine de büyük zarar vermişlerdir. Teşkilatı yöneten belirli bir kadronun tasarrufları nedeni ile devletin değil iktidar partisinin istihbarat teşkilatı haline dönüşen bugünkü MİT, gittikçe denetimden uzaklaşmakta ve merkezileşmektedir. Teşkilatın başbakana bağlı ve siyasetin emrinde olduğu tezi, bugünkü örneğinde olduğu gibi siyasetle iç içe geçmiş bir istihbarat teşkilatının düşürülebileceği vahim durumu mazur gösterme gayretidir. MİT, parti değil, devlet istihbaratı teşkilatıdır. İktidarlar gelir geçer ama devlet kalıcıdır. MİT, acil ve kökten yapısal değişikliklerin öncesinde yeni bir istihbarat kültürüne ihtiyaç duymaktadır. 

Avrupa.da bulunan 33 ülke içinde Sırbistan ve Türkiye.den başka iç ve dış istihbaratın aynı çatı olduğunda bir devlet istihbarat yapılanması kalmamıştır. Modern ülkelerde istihbarat alanında yeni ve çeşitli servisler oluşturulmuştur. Örneğin ABD.de ekonomik istihbarat Harvard Üniversitesi.nin, bilimsel ve teknolojik istihbarat M.I.T..nin bünyesinde yapılandırılmıştır. 

Savunma ve ekonomi gibi konular özel uzmanlık isteyenler alanlardır. Yukarıda açıklandığı gibi ABD Silahlı Kuvvetlerinin 8 ayrı istihbarat teşkilatı 
bulunmaktadır. Tüm ülkelerde askerlerin kendi ihtiyaçları için istihbarat teşkilleri oluşturulmuş, siber güvenlik ve uzay istihbaratı gibi teşkiller de genellikle ya bağımsız tutulmuş, ya da askerlerin kontrolüne verilmiştir. Türkiye.de ise askerlerin tek ve etkili istihbarat toplama vasıtası olan Gözetleme ve Elektronik Sistemler (GES) Komutanlığı.nın da MİT bünyesine alınması ile büyük bir hata daha işlenmiştir. Halen MİT, GES Komutanlığında çalıştırabileceği eleman olmadığı için TSK.nın vereceği personele bağımlıdır. Askeri görevlerin yerine getirilmesinde stratejik ve cari istihbarat ihtiyaçlarının zamanında ve doğru bir şekilde sağlanması hayati bir hizmettir. Örneğin bir tankın zırh özelliklerini ve üstündeki silahları ya da füzenin ateşleme sistemi ve iz takibini yapmak, bir uçağın veya geminin edindiği yeni teknolojilerin tanınması uzmanlık isteyen bir çalışmadır. Bu tür hizmetlerin 6 aylık bir eğitimi müteakip MİT.e kazandırılan bir elemandan beklemek doğru değildir. TSK tarafından son 20 yılda edinilen uydu sistemleri, insansız hava araçları, gözetleme ve hedef tespit radarları, çeşitli elektronik tespit ve kestirme sistemleri, AWACS gibi yeni teknolojiler daha çok taktik amaçlıdır ve insan istihbaratının yerini tutamaz. Özel Kuvvetler Komutanlığı, bu işlevler için nicelik olarak yetersiz kalmaktadır. 

 TÜRKİYE İÇİN YENİ İSTİHBARAT KURGUSU VE ASKERLER 


 Yeni İstihbarat ve Savunma Kurgusu: 


İstihbarat dünyasında son 30 yılda meydana gelen gelişmeler, modern istihbarat yapılanmasının temel özelliklerini şu şekilde belirlemektedir; küçülme, 
teknoloji ve uzman odaklı olma, özelleşme, askerileşme, şirketleşme, modülleşme ve giriftlik (yatay iç içelik). İstihbarat yapıları; terörle mücadele, imaj/algılama yönetimi, güvenlik ortamını şekillendirme gibi temel güvenlik problemlerinin açık savaşçıları olan sert, yumuşak ve akıllı güç unsurlarının gerisinde örtülü yollardan mücadeleye katkı sağlayacaktır. İstihbarat yapılanması büyük ölçüde Ortodoks istihbarat anlayışının, klasik üçlü ya da beşli hiyerarşik teşkilatlanma yapısının ötesinde asıl amacı istihbarat olmayan çeşitli kuruluşların içine yerleştirilmiş ve farklı roller almaya hazır elemanların daha çok yatay şekilde dizildiği, düzensiz, sınırları kestirilemeyen bir örgütlenme içinde olmalıdır. Başta terörle mücadele merkezi olmak üzere operasyonel birimlerin merkezden yönetimine imkân sağlayacak „gerçek zamanlı görüntü. ve emniyetli haberleşme sağlayan operasyon merkezleri, ülke içi ve dışındaki tüm kritik bölge, şehir ve sokaklara istendiğinde derhal senkronize olabilecektir. Türk ulusal istihbarat kurgusu, klasik istihbarat sınırlarının dışına çıkarak yeni bir kültür ve güvenlik anlayışı çerçevesinde geliştirilecek (sert, yumuşak, akıllı) 
güç projeksiyonunun ihtiyacı olan işlevleri yerine getirecek şekilde çeşitlenmeli ve genişleyen güvenlik toplumunun ihtiyacı olan istihbarat işlevlerini (istihbarat üretimi, örtülü operasyonlar, koruyucu güvenlik vb.) yerine getirmelidir. 

Soğuk Savaş sonrası gelişmeler ve coğrafi konumu, Türkiye.nin çok yönlü, çok seçenekli, uzun vadeli, aşamalı ve özellikle bağımsız politikalar üretmesini ve 
uygulamasını dikte ettirmektedir. Türkiye, kendi bütünlüğünü güvence altına alan güçlü bir merkezi konum edinerek, üç geniş coğrafyaya (Güneydoğu Avrupa, Ortadoğu ve Akdeniz, Kafkaslar ve Orta Asya) ayrı ayrı angaje olacak kıt.asal bir yaklaşım izlenmelidir. Türk Silahlı Kuvvetleri.nin bu projeksiyon çerçevesinde güvenlik ortamını şekillendirme ve ulusal çıkarları barıştan itibaren koruma ve kollama stratejisi „barıştan itibaren angajman. konsepti ile sağlanabilir33. Bu konseptin alt unsurlarını ise; ulusal çıkarların yoğunlaştığı coğrafyaları izleyecek stratejik bir istihbarat sistemi, stratejik kuvvet yayma (power projection) kabiliyeti ve ülke dışında varlık bulundurmadır. Söz konusu konsept çevresinde kuvvet yapısı ise ülke coğrafyasına bitişik coğrafyalara odaklanan bugünkü modern silahlı kuvvetler anlayışına uygun bölgesel Müşterek Kuvvet Komutanlıkları ile fonksiyonel komutanlıklardan meydana gelmelidir. TSK.nin uzay, istihbarat, stratejik ulaştırma ve ülke inşası kabiliyetleri için Özel Komutanlıklar adı altında yeni komutanlıklar ile takviye edilmelidir. 

Detayları bu çalışmada saklı tutulan yeni güvenlik konsepti içinde savunma, istihbarat ve güç projeksiyonunun öngörülen ana unsurları Tablo 1.dedir. 


Tablo 1: Önerilen Yeni Türk Güvenlik Toplumu 


Kategori 

Bağımsız 


MGK GS.liği 


Hükümet 


Gnkur.Bşk.lığı 


İstihbarat 


MİÇ (Milli İç İstihbarat) 


UİK (Ulusal İsth. Koordinatörlüğü) 


Eİ (İç İşl. Bak.lığı EGM) 


AİK (İstihbarat K.lığı) (3x İsth. Tug.) 


MİD (Milli Dış İstihbarat) 


Jİ (İç İşl. Bak.lığı J.Gn.K.lığı) 


UZİ (Uzay İsth.) (Hava Kuv.K.lığı) 


EKONİ (Ekonomik İstihbarat) 


EBİT (Enerji Bak.lığı İsth.Tşk.) 


SİA (Savunma İstihbarat Ajansı) 


İstihbarat Akademisi 


HİT (Hazine Bak.lığı İsth.Tşk.) 


UGA (Ulusal Güvenlik Ajansı) 


Özel Şirketler (İstihbarat İşlevli) 


Parlamento İsth. Denetleme Kom. 


UKM (Ulusal Keşif Merkezi) 


Bak.lıklar Yeniden Teşk.Kurulu 


(GOM) Gizli Operasyonlar Mrk. 


Akıllı Güç 


Akıllı Güç Dairesi 


Kamu Diplomasisi Bşk.lığı (DİB) 


Stratejik İletişim Komutanlığı 


Stratejik Angajman Mrk. 


Yumuşak Güç 


Avcı 


Yumuşak Güç Dairesi 


Ulusal Savunma Akademisi 


Balıkçı 


Demokrasi Vakfı 


Kalkınma Vakfı 


Kültür Vakfı 


Sert Güç 


Özel Askeri Şirketler 


Parlamento Savunma Komitesi 


Müşterek Bölge K.lıkları 


Savunma Hazırlık Komisyonu 


Reaksiyon Kor. 


Uzay K.lığı 


Siber Güv. K.lığı 


Strj. Ulaştırma K.lığı 



 Önerilen Askeri İstihbarat Teşkilatları 

Savunma gücünün barış zamanında en etkili biçimde kullanılması için diplomasi kadar ülke istihbaratın da silahlı kuvvetler ile çok yakın bir uyum ve işbirliği 
içinde olması gereklidir. Yukarıda açıklanan günümüzün savaş ortamında artık TSK.nın MİT.e dayalı bir istihbarat anlayışı içinde görevlerini yerine getirmesi 
beklenemez. Özellikle ülke dışındaki tehdit ve fırsatlara odaklanacak bu kabiliyetleri istenen ürünün niteliği nedeni ile bugüne kadar görüldüğü gibi MİT.in sağlaması mümkün değildir. 1324 sayılı kanunun içi doldurularak Genelkurmay Başkanlığı.nın ihtiyacı olan istihbaratı üretecek „İstihbarat Komutanlığı. yanında her bölgesel müşterek komutanlığının altında birer „Askeri İstihbarat Tugayı. kurulmalıdır. Askeri istihbaratın çok önem kazanacağı yeni güvenlik kurgusunda yeni teşkil edilecek ABD.deki DIA benzeri „Savunma İstihbarat Ajansı (SİA). ile askeri istihbarat analizi profesyonel hale gelecektir. Terörle mücadele için istihbarat ve operasypnel yeteneklerin bir arada etkin olarak kullanıldığı Terörle Mücadele Merkezi kurulmalı, bu merkez içinde bölücü teröre yönelik olarak ABD.de benzeri olan operasyonel insan istihbaratı yapısı geliştirilmelidir. Silahlı Kuvvetler ve istihbarat teşkillerinin '' Örtülü Operasyon '' . ve düşük yoğunluklu savaş kabiliyetleri. geliştirilmelidir. Türkiye genelinde uzay istihbaratı Silahlı Kuvvetler çatısı altında yapılandırılmalıdır. 

Dışişleri Bakanlığı, büyükelçilikleri bünyesinde istihbarat misyonları teşkil edilerek MİT ve askeri personelin de dış istihbarat faaliyetlerine ortam sağlanmalıdır. 

 Tablo 1.de yer alan ve yeni askeri istihbarat yapılanması içinde yer alması öngörülen unsurların görev alanları şu şekilde olacaktır; 

 - UGA (Ulusal Güvenlik Ajansı); Türkiye.deki dinleme ve elektronik takip işlerinin asıl merkezi olmaktır. Bugün çok çeşitli kurumlar tarafından yapılan ve özel hayatın korunması dâhil çeşitli alanlarda suiistimallere yol açan dinleme ve takip faaliyetlerinin, ilgili diğer istihbarat kurumlarınca UGA üzerinden sağlanması ile standart ve denetlenebilir bir sistem yaratılacaktır. 

 - UZİ (Uzay İstihbaratı); Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde kurulacak Uzay Komutanlığı ve diğer sivil ve askeri kurumların uzay, uydular ve uzaya dayalı 
kabiliyetler ile ilgili çalışmalarının merkezinde yer alacak UZİ.nin asıl müşterisi olan Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde kurulması düşünülmelidir. UZİ, “Ulusal Keşif Merkezi” de kurarak, mevcut kabiliyetleri dışında Hava Kuvvetleri Komutanlığı.nın diğer kabiliyetlerini de (keşif uçakları, elektronik istihbarat uçakları, AWACS vb.) kullanacaktır. 

 - AİK (Askeri İstihbarat Komutanlığı); Bu komutanlık askerlerin ihtiyacı olan (hedef ülkelerin savunma yapıları, silah ve teçhizatı vb.ne yönelik) temel ve cari 
istihbarat üretmek için her müşterek komutanlık bölgesinde birer tane “ Askeri İstihbarat Tugayı ” kurulacak ayrıca ABD.deki DIA benzeri “Savunma İstihbarat 
Ajansı” ile kendi analiz birimine sahip olacaktır. Bu komutanlık içinde kurulacak “ Terörle Mücadele Merkezi ” ve “ Gizli Operasyonlar Merkezi ” bölücü terör ile 
mücadele insansız hava aracı kullanacak, özel kuvvetler ile çeşitli örtülü operasyonlar icra edecektir. 

 - Özel Şirketler; İstihbarat işlevlerinde kullanılabilecek uzay, insansız hava araçları, harita yapımı, stratejik iletişim, sosyal medya, bilişim teknolojileri, ekonomi danışmanlığı, elektronik sistemler, lobicilik, özel askeri şirketler, istihbarat eğitimi gibi alanlarda Türk istihbarat sistemine katkı sağlayacak özel şirketlerin kurulması ve teşvik edilmesi için öncelikle kanuni alt yapı hazırlanmalı ve bu tür hizmetlerin sağlanmasında ihaleler dâhil gerekli idari ve teknik düzenlemeler yapılmalıdır. Bu amaçla ilgili kurumların ülke içinde ve dışında bu tür şirketlerden hizmet almasına ilişkin duyuru, başvuru ve özel bağlantılar konusunda denetlenebilir bir sistem oluşturulmalıdır. 

 Tüm bu yapılar yeni bir güvenlik anlayışı içinde ele alınmalı ve ülkenin yumuşak güç ve akıllı güç (kamu diplomasisi) vasıtaları ile uyumlu bir şekilde 
çalışacak düzenlemeler yapılmalıdır. TSK temel ve cari istihbarat ihtiyaçlarını kendi içinde karşılayacak istihbarat üretimi, analiz, örtülü operasyon ve akıllı güç kapsamında stratejik iletişim vasıtalarını bünyesinde katmalı, bu kapsamda siber güvenlik ve uzay istihbaratı ile ilgili yapılara da sıkı bir şekilde senkronize olmalıdır. 

Türkiye.nin güvenlik endişeleri her zaman dış politikasının önündedir ve daha bağımsız bir dış politika anlayışı ile birlikte askeri aktivizm kaçınılmaz hale gelmiştir. Bulunduğumuz coğrafya artık güç merkezlerinin arkasına saklanma seçeneğini bize bırakmamaktadır. İçinde bulunduğumuz güvenlik ortamı artık Soğuk Savaş.ın sabit ve mağrur haşmetli orduları yerine sürekli hareket halinde, cari işlerle meşgul bir silahlı kuvvetleri dikte etmektedir. Proaktif bir güvenlik politikası askeri aktivizmi ve istikrar operasyonlarını gerekli kılmaktadır. Böyle bir aktivizm ise askeri ihtiyaçlar ve milli olması gereken kabiliyetler konusunda mümkün olduğu kadar dışa bağımlılığı azaltmayı, kendi milli teknolojilerini kritik güvenlik kabiliyetleri alanında geliştirmeyi zorunlu kılmaktadır. Modern ordularda askeri istihbarat servislerinin miktarı ve hâkimiyeti artarken, diğer istihbarat servisleri ya bazı işlevlerini askerlere kaptırmakta ya da entegre olmaktadırlar. Mevcut trend, istihbarat servislerinin gittikçe yeşil hale gelmesi ve teknolojiyi stratejinin keskin ucu haline getirebilmek için özel şirketlerle iç içe olmasıdır. 


1 Loch K. Johnson: Handbook of Intelligence Studies, Routledge, (2007), p.4. 

2 Amerikan istihbaratı ile ilgili geniş bilgi için; Sait Yılmaz: ABD İstihbaratı (1947-2013), Kripto Yayınları, (Ankara, 2013). 


3 DIA: Defense Intelligence Agency (Savunma Bakanlığı İstihbarat Ajansı). 


4 NSA: National Security Agency (Ulusal Güvenlik Ajansı). 


5 NGA: National Geospatial-Intelligence Agency. (Ulusal Jeo-uzaysal İstihbarat Ajansı). 


6 NRO: National Recoinasance Office (Ulusal Keşif Bürosu). 


7 Counter-Intelligence Field Activity 


8 R.J. Hillhouse: Outsourcing Intelligence, The Nation, (July 24, 2007). 


9 Scott Shane, Ron Nixon: In Washington, Contractors Take on Biggest Role Ever, New York Times, (Feb. 4, 2007). 


10 Defense Clandestine Service. 


11 Julian Borger: Bush: CIA Must Grow By % 50, The Guardian, (04 Dec 2004). 


12 Daniel Smith: Dark Side To US Intelligence Reform, Washington Quarterly, (08 Dec 2004). 


13 Direction centrale du renseignement intérieur. 


14 Direction Generale de la Securite Exterieure. 


15 Direction du Renseignement Militaire. 


16 Direction de la Protection et de la Securite de la Defense. 


17 Direction centrale de la sécurité publique. 


18 Jacques Massey: Fransız İstihbaratında Reform Çalışmaları, Sait Yılmaz (Der.): İstihbarat Bilimi, Kripto Yayınları, (Ankara, 2014), s.49-50. 


19 GCHQ: Government Communications HQs. 


20 Military İntelligence 


21 Escape and Evasion Service 


22 Sait Yılmaz: 21. Yüzyılda Güvenlik ve İstihbarat, ALFA Yayınları, Birinci Baskı, (İstanbul, 2006), s.378. 


23 E-Kanun: http://www.ekanun.net/2937-sayili-kanun/index.html, (Giriş: 05 Mart 2014). 


24 E-Kanun: http://www.ekanun.net/1324-sayili-kanun/index.html, (Giriş: 05 Mart 2014). 


25 H. Norman Schwarzkopf: It Doesn't Take a Hero: The Autobiography of General H. Norman Schwarzkopf, Bantam, (1993), p.76. 


26 C5ISR: Command, Control, Communications, Computer, Combat Systems, Intelligence, Surveillance, and Reconnaissance. 


27 General Ronald Fogleman: „Information Operations: The Fifth Dimension of Warfare, Defense Issues, ( 25 April 1995). www.defenselink.mil/speeches/1995 


28 Netcentric Warfare. 


29 Information Operations. 


30 John Ferris: Netcentric Warfare, C4ISR and Information Operations, in L.V. Scott, P.D. Jackson: Understanding Intelligence in the Twenty-First Century, Routledge, (London, 2004), pp.54. 


31 Deborah G. Barger: Toward A Revolution in Intelligence Affairs, National Security Research Division, Rand Corporation, (Arlington/VA, 2005), p.16. 


32 HTTs: Human Terrain Teams. 


33 Sait Yılmaz: Güç ve Politika, ALFA Yayınları, (Ankara, 2008), s.369-73. 




****

TÜRKİYE’NİN ASKERİ İSTİHBARAT İHTİYACI BÖLÜM 1



 TÜRKİYE’NİN ASKERİ İSTİHBARAT İHTİYACI
BÖLÜM 1 


Doç.Dr.Sait YILMAZ* 
*İstanbul Aydın Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi, 
saityilmaz@aydin.edu.tr Twitter: 
@DocDrSaitYilmaz 


Giriş 

Türkiye, geniş olduğu kadar, sorunlar, çatışmalar ve istikrarsızlıklar içeren bir coğrafyada yaşamaktadır. Türkiye, jeopolitik ve jeostratejik durumu nedeniyle sürekli tehditlere maruz bulunmaktadır. Bunun temel nedeni Türklerin küresel ve büyük güç merkezleri arasına sıkışması, onların politikalarının bazen hareket noktası bazen hedefi olmasıdır. Türkiye coğrafyasında ancak güçlü, üniter, ulus-devletler yaşayabilir. Gelişen iletişim ve ulaşım çağında ne dağlar ne de denizler artık güvenli sınırlar değillerdir. Üç tarafı denizle çevrili olmasına rağmen birden fazla cephede mücadele etme gereği Türkiye.yi tarih boyunca olduğu gibi gene iç hat konumuna düşürmektedir. Teknolojik açıdan Türkiye, uzaya dayalı kabiliyetlerin yoğun olarak kullanıldığı hava, füze ve istihbarat kabiliyetleri ile kitle imha silahlarına karşı oldukça hassastır. AB sürecinin ve yakın coğrafyası ndaki ABD müdahalelerinin gösterdiği gibi Türkiye kendi güvenlik sorunlarının çözümünde dış kaynaklı siyasi ve ekonomik yaptırımlara oldukça bağımlıdır. Politika ve strateji üretmekteki sıkıntılarının yanında, Türkiye hayati çıkarları söz konusu olduğu halde güç kullanmaktan ve güç projeksiyonsuzluğu nedeni ile etki sağlamaktan uzaktır. Uluslararası ortam ve teknolojik gelişmeler her gün değişmekte, Soğuk Savaş döneminin ittifakları artık işlemez haldedir. Türkiye.ye yönelik içe ve dış tehditler yanında, ABD ve Rusya ile olan ilişkilerimizin gittikçe karşı karşıya gelinecek askeri risklere açık hale gelmesi, bir an önce milli kapsamda çok çeşitli ve kendine özgü teknolojiler kullanan yeni istihbarat servisleri ve özellikle askeri istihbarat alanında yeni yapıların kurulmasını 
dikte etmektedir. 

 MODERN ORDULARDA ASKERİ İSTİHBARAT 

 ABD İstihbaratı ve Savunma Bakanlığı 


     ABD istihbaratı denilince akla tek bir istihbarat servisi değil, 16 istihbarat servisi ile birlikte bu servislerle işbirliği yapan ya da iş ilişkisi olan tüm adreslerin toplamı gelir. Bunların hepsine birden “İstihbarat Toplumu (Intelligence Community)” adı verilir. Amerikan istihbarat toplumunda yer alan servisler uyumlu bir toplumun parçası olmaktan ziyade rakip kabileler gibidir. ABD devlet istihbarat sistemi içindeki istihbarat teşkilleri 1; 

(1) Bağımsız CIA, 
(2) Savunma Bakanlığı istihbarat teşkilleri ve 
(3) Diğer Bakanlıkların istihbarat teşkilleri veya işlevleri olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır. 

İstihbarat servislerinden sekizi Savunma Bakanlığı, yedisi sivil politika bakanlıkları bünyesindedir. ABD istihbarat toplumunda resmi olarak 200.000.den fazla kişi çalışmaktadır2. Ülkede güvenlik kleransı olan 850.000 kişi bulunduğu ve pek çok özel güvenlik şirketinin istihbarat işinde olduğu göz önüne alınırsa bu rakamın daha da büyüyeceği dikkate alınmalıdır. 
Savunma Bakanlığı istihbarat teşkilleri arasında; DIA3, NSA4, NGA5 , NRO6 ile Kara, Deniz, Hava ve Deniz Piyade Kuvvetleri İstihbarat Teşkilleri bulunmakta dır. 

Savunma Bakanlığı.na bağlı askeri istihbarat servislerinin sorumlulukları şu şekildedir; 

- NSA; temel olarak gizli telefon dinlemelere angajedir ve şifre çözme, kripto ve sinyal istihbaratından sorumludur. 

- NGA; uydular, insansız hava araçları ve diğer keşif uçakları ile görüntü istihbaratından sorumludur. 

- NRO; casus uyduların inşası, atılması ve yönetiminin denetlenmesinden sorumludur. 

- DIA; askeri istihbarat analizi yapar. 

- Kara, Deniz, Hava ve Deniz Piyade Kuvvetlerinin ayrı istihbarat servisleri; her biri Amerikalı personelin üniformalı olarak görev yaptığı deniz aşırı yerler ile ilgili  operasyonel istihbarat toplar ve analiz eder. 





Şekil 1: Amerikan İstihbarat Toplumu 


Savunma Bakanlığı 

Jeo-uzamsal İstihbarat Ajansı (NGA) 


Ulusal Keşif Ofisi (NRO) 


Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) 


Savunma İstihbarat Ajansı (DIA) 


Kara, Deniz, Hava, Dz .Piyade Kuv. İstihbaratı 


İsth. Denetleme Kurulu (IOB) 


Bşk. Dış İsth. Tav. Kurulu (PFIAB) 


ABD Başkanı 


Ulusal Güvenlik Konseyi (NSC) 


Ulusal Güvenlik Danışmanı 


Anavatan Güvenlik Bakanlığı (DHS) 


Sahil Güvenlik İstihbaratı 


Adalet Bakanlığı Federal Araştırma Bürosu (FBI) 


Uyuşturucu İle Mücadele İd. (DEA) 


Dış İşleri Bakanlığı İsth & Araştırma Bürosu (INR) 


Enerji Bakanlığı 


Hazine Bakanlığı 


Merkezi İstihbarat Ajansı (CIA) 


İsth.Serv.Bşk. Yardımcıları (DDNIs) 


Ulusal Terörle Mücadele Merkezi (NCTC) 


Ulusal İstihbarat Konseyi (NIC) 


Ulusal İstihbarat Direktörü (DNI) 


Askeri İstihbarat 


Bağımsız İstihbarat 


Bakanlık İstihbaratı 


Kaynak: Loch K. Johnson: Handbook of Intelligence Studies, Routledge, (2007), Appendix A. 

ABD savunması gibi istihbaratı da 11 Eylül 2001 sonrasında önemli ölçüde özel şirketler ile iç içe çalışmaya başladılar. NSA.nın işlerini özel şirketler olmadan 
yapması mümkün değildir. Pentagon.un yeni istihbarat birimi Terörle Mücadele Sahra Hareketi (CIFA7) personelinin %70.i gene sözleşmeci şirket elemanıdır. DIA.nın 2007.deki çalışanlarının %51.i aynı durumda idi. CIA iş gücünün %50-60.ı, özellikle Ulusal Gizli Servis (NCS) ve insan istihbaratı bölümü çalışanları özel şirketlere mensuptu 8. Bütçe açığının 10 trilyon doları geçtiği ABD.de, sözleşmeci şirketlere yılda yarım trilyon dolar verilmektedir9. ABD.de toplam istihbaratın %80.ini kullanan Pentagon, Nisan 2012.de yeni bir casusluk teşkilatı olan Savunma Gizli Servisi.ni (DCS10) kurduğunu açıkladı. Çoğu Özel Kuvvetler çalışanı ve CIA tarafından eğitilen 1.600 toplayıcı böylece gizli servis istihbarat toplayıcısı oldu. CIA.nın paramiliter operasyon kabiliyetleri Afganistan harekâtında görülen başarısızlık üzerine Silahlı Kuvvetlere transfer edildi11. Florida.da bulunan ABD Özel Kuvvetler Komutanlığı mevcudunun 50.000.e çıktı12. CIA.nın rolü gidilen yerlerde işbirlikçi bulmaya kaydı. 

 Fransız İstihbaratı ve Askerler 


 Mevcut istihbarat sistemi içinde DCRI13; İçişleri Bakanlığına, askeri istihbarat servisi DGSE14 ise Savunma Bakanlığı.na bağlıdır. Ayrıca Savunma Bakanlığı 
Kurmay Başkanı.na bağlı askeri istihbarat teşkilleri DRM15 (Askeri İstihbarat Müdürlüğü) ve DPSD16 (Ulusal Güvenlik Ajansı) bulunmaktadır. İçişleri Bakanlığı.na bağlı Ulusal Jandarma Teşkilatı, Kamu Güvenliği Merkezi (DCSP17) ve diğer bakanlıkların kendi istihbarat teşkilatları bulunmaktadır. DRM, Fransız Silahlı Kuvvetleri için istihbarat toplama, analiz ve yayımından sorumludur. Teknik ve elektronik istihbarat olmak üzere iki ana kola bölünmüştür. DPSD ise daha çok karşı istihbarat ve terörle mücadeleye odaklanmıştır. Mayıs 2007.den beri Fransız istihbaratı modernizasyon çalışmaları kapsamında sürekli bir değişim içindedir. 

DGSE, 2001 yılından beri her yıl 400 milyon Euro alarak, şifre çözücü platform geliştirmektedir.18. Fransız savunma bütçesi azalırken dış istihbarat, kısıntılarından muaf tutulmakta, uzay vasıtalarına öncelik verilmektedir. Diğer öncelikli alanlardan diğeri elektronik savunma için kripto analiz ve siber güvenliktir. Ülke dışında dinleme üsleri olan DRM, 2016 yılına kadar Paris.in dışındaki Creil.de bulunan Elektromanyetik Transmisyon Eğitim Merkezi.nde üslenecek elektromanyetik ve radyogonimetrik analiz tesislerini modernize edecektir. 

 İngiliz Askeri İstihbaratı 


İngiliz istihbarat içinde Mİ 5, Mİ 6 ve Hükümet Haberleşme Karargâhı (GCHQ19) öne çıkmaktadır. Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerinin istihbarat servisleri Mİ, 
Nİ ve Aİ olarak kodlanır. 1970.lerde yeniden yapılandırılan askeri istihbarat (Mİ20) teşkilatı içinde Mİ 1.den Mİ 12.ye kadar uzanan şubelere bulunmaktadır. Mİ 9; İngiliz 

Kaçma ve Kurtulma21 birimidir. Mİ 11; gizli kara propaganda ile görevlidir. Önemli askeri istihbarat servisleri içinde; 

- Mİ 5; 1909'da kurulan ve doğrudan Başbakan'a bağlı olarak çalışan, İngiliz iç istihbarat teşkilatıdır. Eskiden İngiliz Askeri İstihbarat teşkilatının 5. Kısmı (Askeri İstihbarat) olduğundan bu isim halen kullanılmaktadır. Esas görevi İngiltere'de ülke sırlarının yabancı uluslara karşı korunması, içte düzenlenebilecek sabotajlara karşı koymak, devlet sırlarının çalınmasını ve yıkıcı faaliyetleri önlemektir. 

- Mİ 6; İngiliz Askeri İstihbarat Teşkilatının 6. Kısmı olan bu kuruluş, Amerikan CIA Teşkilatına benzer. Görevi ülke dışından haber toplamak ve stratejik görevleri yerine getirmektir. Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı altındaki Savunma Konseyi'ne bağlı olarak hizmet verir. Faaliyetleri hakkında halka açık yayınlara sansür uygulama yetkisi vardır. 

Savunma İstihbarat Servisi (DIS), bütün askeri yapının istihbaratını üretir ve coğrafi olarak dört ana kola ayrılmıştır. Hükümet Muhabere Karargâhı (GCHQ), 
haberleşme istihbaratını yapmakla görevli birimdir. Şifreler ve çözümleri bu burumun en tecrübeli olduğu daldır. BBC'nin dinleme servisi İngiliz istihbaratında çok önemli bir yer tutmaktadır. 

Rus Askeri İstihbaratı 


 İstihbarat servislerinin gücü ve etkinliği bakımından, dünyanın önde gelen ülkelerinden olan Rusya.da, FSB; iç istihbarat, SVR; dış istihbarattan sorumlu olup, FAPSI, haberleşmeyi izlemektedir. Askerî istihbarat ise Rus Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı Ana İstihbarat Direktörlüğü olan GRU'nun sorumluluğunda dır. 

GRU ajan sayısının, SVR ajan sayısını birkaç misli olduğu (25 bin kadar) değerlendirilmektedir. GRU ajanları dünyanın dört köşesinde Rusya adına çeşitli 
faaliyetlerde bulunur, bilgi toplar ve zaman zaman suikastlar yapar. Örneğin, Katar'ın başkenti Doha'da sürgünde yaşayan Çeçenistan'ın ikinci Devlet Başkanı Selimhan Yanderbiyev, 11 Şubat 2004 günü GRU ajanlarının, cipinin altına yerleştirdikleri bombalı suikast sonucu öldürüldü. Katar yetkililerinin takibatları sonucu Anatoli Yablaçkov ve Vasili Pugaçyov adlı iki GRU ajanı yakalandı. Türkiye'de son 4 yılda öldürülen 6 Çeçen komutanın infazının arkasından GRU çıktı. GRU özel birlikleri, Gürcistan-Rusya Savaşı'nda önemli roller oynadılar. GRU, HUMINT ve örtülü operasyonlar yanında, sinyal istihbaratı da yapmaktadır. GRU'nun Uzay İstihbarat Dairesi çok sayıda askerî casus uydusu işletmektedir. 


Türk İstihbarat Sistemi ve Askerler 


 Türkiye.de devlet istihbarat sistemini iç ve dış istihbarat teşkilleri olarak ikiye ayırabiliriz22. İç istihbarat teşkillerini; Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Silahlı Kuvvetler istihbarat teşkilatı, bakanlık ve daire İstihbaratı ve İçişleri Bakanlığı oluşturmaktadır. Dış İstihbarat teşkilleri ise şu şekilde sıralanabilir; Dışişleri Bakanlığı (İstihbarat ve Araştırma Genel Müdürlüğü), ataşelikler, elçilikler, uluslararası kurum ve kuruluş temsilcilikleri. Türkiye.de milli istihbarat hizmetlerinin yerine getirilmesinden sorumlu ana teşkilat; 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu ile kurulan Milli İstihbarat Teşkilatı.dır. MİT, iç ve dış istihbarattan sorumludur. MİT kanunu ile diğer bakanlıklara da kendi çalışma alanlarında istihbarat yapma ve bu istihbaratı MİT ile koordineli çalışma görevi verilmiştir. İçişleri Bakanlığı na bağlı olan EGM, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı iç güvenlik ve kolluk görevlerine ilişkin istihbarat toplamakla görevlendirilmiştir. Diğer bakanlıklar bünyesindeki Anadolu Ajansı, Seyir ve Hidrografi Dairesi, THY, Meteoroloji ve Basın Yayın Genel Müdürlüğü, Telsiz Genel Müdürlüğü 
gibi kamu kurum ve kuruluşlarının asıl işlevleri olmamakla birlikte istihbarat sağlayan kurumlar arasında sayılmaktadır. 

31 Temmuz 1970 tarihi ve 1324 sayılı kanun gereği askeri istihbaratın üretilmesi Genelkurmay Başkanlığı.nın yetki ve sorumluluğundadır. Genelkurmay 
İstihbarat başkanlığı daha çok dış istihbarata yönelik olarak, Kuvvet Komutanlıkları ise kendi alanlarında istihbarat faaliyetlerini yerine getirecek şekilde yapılandırılmışlardır. Askeri ataşeler, uluslararası karargâhlarda görevli subay ve temsilciler ile yakın zaman önce MİT bünyesine dâhil edilen Gözetleme ve Elektronik Sistemler (GES) Komutanlığı gibi unsurlar önemli askeri istihbarat kaynakları arasındadır. 1990.lı yıllarda insan istihbaratı ihtiyacına yönelik olarak Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Askeri İstihbarat Komutanlığı kurulmuş ancak daha sonra lağvedilmiştir. 2937 sayılı kanunun 4. madde e. fıkrasına göre MİT.e23; 

 “Genelkurmay Başkanlığınca Silahlı Kuvvetler için lüzum görülecek haber ve istihbaratı, yapılacak protokole göre Genelkurmay Başkanlığına ulaştırmak” görevi verilmiştir. 

 1324 sayılı Genelkurmay Başkanının Görev ve Yetkilerine Dair Kanun24.da içinde istihbarat kelimesi geçen bölüm aşağıdadır; 

 “Madde 2 – Genelkurmay Başkanı, Silahlı Kuvvetlerin savaşa hazırlanmasında; personel, istihbarat, harekat, teşkilat, eğitim, öğretim ve lojistik hizmetlerine ait ilke ve öncelikler ile ana programlarını tespit eder. Bunlardan; 

a) İstihbarat, harekat, teşkilat, eğitim, öğretim ve tedarik dışındaki lojistik hizmetlerin Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri Komutanlıkları ve Genelkurmay 
Başkanlığına bağlı kuruluşlar ile uygulanmasını sağlar.” 

Görüldüğü gibi Genelkurmay Başkanlığı.nın ihtiyacı olan istihbaratı sağlama görevi MİT.e verilmiştir. Genelkurmay Başkanlığı bünyesindeki istihbarat başkanlık, daire ve şubeleri gibi birimler birer karargâh ünitesidir. TSK bünyesinde bağlı askeri amaçlı profesyonel insan istihbaratı birliği bulunmamaktadır. İstihbarat kapsamında değerlendirilen bilgiler; askeri birliklerin (terörle mücadele gibi) görevleri esnasında edindikleri haberlerden, başta MİT olmak üzere sivil kaynaklardan, açık kaynaklardan, NATO ve benzeri dış kaynaklar ve askeri temsilciliklerden elde edilen doküman ve raporlardan sağlanmaktadır. Stratejik istihbarat, Genelkurmay Başkanlığı.ndan başlayarak Kolordu seviyesine kadar karargâhlar tarafından kullanılmaktadır ve karargâh istihbarat unsurları bu bilgileri analiz, yayım ve kullanma işlevi görürler. Kolordudan aşağıya doğru birlik seviyelerindeki istihbarat ihtiyaçları genellikle taktik ya da muharebe istihbaratı kapsamındadır. Temel istihbarat 
ihtiyaçları yıllık bir haber toplama planı ile MİT Müsteşarlığı ve ilgili diğer kurumlardan istenir. İvedi bir bilgi gerektiğinde, örneğin, komşu bir ülke ordusu ile ilgili acil bir bilgiye ihtiyaç olunduğunda bunu MİT.ten bir yazı ile istemek durumundadır. Bununla beraber, MİT.in yapısı ve işleyiş tarzı askeri istihbaratın karşılanması için uygun yapıda değildir. Bugüne kadar elde edilen tecrübeler MİT.in Genelkurmay Başkanlığınca verilen haber toplama planında öngörülen istihbarat isteklerini ortalama %21 oranında karşıladığı ve bu bilgilerinden de daha çok “A ülke savunma bakanı şunu dedi”, “ X terör örgütü eylem yaptı? ” gibi internetten rahatlıkla edinilebilecek, genel bilgiler olduğu görülmektedir. 

Yaklaşık 4.600 kadrolu personeli bulunan MİT.in dış istihbarat kabiliyeti %3.ü geçmemektedir. Çeşitli ülkelerde görevlendirilebilecek dil bilen personel zafiyetinin had safhada olduğu MİT.de, diz üstü bilgisayar gibi çok temel teknolojiyi kullanan personel sayısı bile sınırlıdır. Böyle bir teşkilat yapısı içinde gerekli insan ve teknolojik alt yapısı hazırlanmadan, dış istihbarat ve siber güvenliği de MİT bünyesine toplamak için kanunla yetki istenmesinin hükümetin iç siyasi maksatlarına hizmet amaçlı olduğu değerlendirilmektedir. TSK, temel (stratejik) istihbaratın çoğunu doğruluğu ve güncelliği tartışılabilir NATO ve özellikle ABD dokümanlarından temin etmektedir. 

Örneğin 1990 yılında Körfez Savaşı.na Türkiye.nin Irak.ın kuzeyinden müdahil olması söz konusu olduğunda, ABD.nin verdiği Irak ile ilgili Stratejik İstihbarat kitabına göre Irak ordusu öyle abartılmış ki, değil Irak.a girmek, Türkiye.nin savunma yapması gerektiği sonucu çıkarıldı. Nitekim Körfez Savaşı.nda müttefik orduların komutanı olan Amerikalı Orgeneral Schwarzkopf savaşın sonunda yazdığı hatıralarında; “Eğer istihbarat raporlarına baksa idik hala Kuveyt’te bekliyor olacaktık 25” açıklamasını yapmıştı. Soğuk Savaş boyunca ABD dokümanlarında ki Sovyet Ordusu ile ilgili bilgiler öyle abartılı idi ki, Türk ordusu uzun süre bir milyon kişilik bir orduyu beslemek ihtiyacı hissetti ve bu da ekonomisine büyük zarar verdi. Cari istihbarat alanındaki ABD desteği de sanal ve yanıltıcıdır. ABD istihbaratına bağımlılık, Uludere.de yaşanan örnekte olduğu gibi devam etmektedir. ABD, Türk Ordusunun Irak.ın kuzeyine girmesine istihbarat desteği vaadi ile engel olmakta, tabiri caiz ise “tavşana kaç tazıya tut” demektedir. 


2.Cİ BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR..


..


6 Haziran 2016 Pazartesi

IRAK’IN KUZEYİ İÇİN.., YANILGILAR VE GERÇEKLER



IRAK’IN KUZEYİ  İÇİN..,  YANILGILAR VE GERÇEKLER 


Yrd.Doç.Dr.Sait YILMAZ
Beykent Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (BÜSAM) Müdürü, 
saityilmaz@beykent.edu.tr 

Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikasının esası Lozan’da kazanılmış hakların korunması, kısaca statükonun devamı idi. Bu politika ülkenin atlattığı badirelerin yaralarının sarılması ve ulus-devlet yapısının güçlenmesi için gerekli zamanı sağlayacaktı. Bu genel politika içinde Atatürk boş durmamış , Lozan öncesinde de olduğu gibi Irak’ın ve kuzeyinin durumunu yakından takip etmiş, burada gizli cemiyetler kurmuş, propaganda faaliyetlerine girişmiş, aşiretler ile işbirliği yapmıştır.

 Ancak sonraki yönetimler pasifimize döndü, Irak’taki gelişmelere hiç hazırlık yapmadılar, gerekli kadrolar oluşturulmadı. Irak’taki merkezi yönetim ile işbirliği 
merakı öne çıkarken, kuzeyde Türkmenlere nasihat etmekten öte bir şey yapılmadı. Kuzeyde Türkmenler, Araplaştırma ve Kürtleştirme ile asimile edilirken sessiz ve pasif kalındı, hatta göz yumuldu. Erbil bir Türk şehri idi ama bugün silindi. Bugün ise hem Lozan hem de Ankara Antlaşması çatırdarken, bu ihmal devam etmektedir. 

1990’larda kendi elleriyle Kürt devletini kuran Türkiye, ne yazık ki ABD korkusu ile kendi toprağına da hapsolmuştur. 

Dış Politikada Yanlıslar ve Sapmalar 

AKP hükümeti 2002 sonunda iktidara gelmeden önce zaten ‘de facto’ bir ‘Kürt devletçiği’ geçmiş yönetimlerin hataları ile oluşmuştu. 2007 yılına kadar Irak’ın 
bütünlüğünün korunması ve bunun için de sadece merkezi Irak yönetiminin muhatap alınması yönündeki ülke politikamızda bir değişiklik olmamıştı. Her ne kadar AKP hükümeti 1 Mart 2003 tezkeresi ile Irak’ın kuzeyinde meydanı Kürtlere ve Kürt - ABD ittifakına bırakmış ve ABD’den önce Irak’ın kuzeyine girmeye hazır TSK.lerinin girişine yeşil ışık yakmamış olsa da Irak’ın bütünlüğüne bakışı ve kuzeydeki Kürt yönetimi ile ilişkilerin seyrinde en azından uygulamada farklı bir yaklaşım olmamıştı. 

AKP politikalarındaki değişimin köşe taşı 5 Kasım 2006 tarihinde Başbakan Erdoğan’ın, ABD Başkanı Bush’a Washington’da yaptığı ziyaret ile başladı. 
Bu tarihten sonra Ankara’nın Irak’ın kuzeyine ve PKK terörü ile mücadeleye yönelik politikalarında önemli değişimler ve sapmalar başladı. 

Bu değişimleri Üç başlık altında toplayabiliriz. 

- Görüşmelerin ardından Irak’ın kuzeyine ABD’nin icazeti ile yapıldığı ve Kürt yönetim bölgesi dışındaki bölge için izin verildiği belli olan, büyük çaplı bir 
askeri harekat yapıldı. ABD, Kürt bölgesinin hassasiyetine o kadar dikkat ediyordu ki bizzat Bush tarafından operasyonun uzamaması ve kısa sürede bitirilmesi için sık sık uyarı yapıldı. Harekât istendiği gibi kısa sürede bitti ve bundan sonra Irak’ın kuzeyine askeri harekât büyük ölçüde hava kuvvetleri ile sınırlandırıldı. Bunun için de ABD’nin istihbarat desteği ile PKK’ya havadan darbe vurulduğuna kamuoyu inandırılmaya çalışıldı. 

- İkinci değişim alanı 2007 yılına kadar Irak ve kuzeyine ilişkin o döneme kadar anlayış birliği sağlayan devletin kurumları arasında oldu ve kurumlar arası 
ayrışma başadı. Hükümetin ABD ile pazarlığın sonucu olarak iki yeni uygulaması ortaya çıkmıştı; PKK için Irak’ın kuzeyindeki yönetimin ve ABD’nin şefaatine 
karşılık Irak’ın kuzeyi ile ilişkilerin yapılandırılması ve Türkiye içindeki Kürtlere yönelik (demokratik) açılım gündeme geldi. 


Bu işte - dönemin uzatmalı MDT müştesarı gibi, kurumlar içinde iktidardan beklentileri olanlar etkin roller aldılar. Asıl ayrım TSK. ile yaşandı ve bu dönemden sonra Irak’a TSK.nın bakışı ile hükümetin bakışı arasındaki makas açılmaya başladı. 

- Üçüncü sapma ise Türkmenler ile ilişkilerde yaşanmaya başladı. 

Hükümet, Türkmenlere olan ilgisini tamamen kaybetmeye başladı. Üstelik Türkmen yapılanmaları değiştirilerek susturulmaya, baskı altına alınmaya çalışıldı. 
Türkmenler içinde İslamcı yapılanmaya yönelik uygulamalar başladı. Türkmenlerden seslerini yükseltmemeleri, uyum sağlamaları, varlıklarını çok hissettirmemeleri istendi. 
Bunu yaparken de kamuoyuma garip bir söylem sunuldu; “Irak meselesine Irak’ın kuzeyinden, hatta tüm Irak üzerinden değil tüm Orta Doğu gözünden bakmalıyız”. 
Bu Türkmenlerin ihmal edilmesinin kılıfı olmak yanında bölgeye ideolojik bakışın da çerçevesi oldu. 

Bütün bu politika değişikliklerinin günahını sadece AKP’ye yüklemek haksızlık olur. Irak’ın kuzeyindeki petrol pastasından kendine pay çıkarmak isteyen 
Türkiye’deki büyük medya-sermaye tabanından Şirketler TÜSİAD vasıtası ile hükümete baskı yaparak kendi ceplerini doldurmak uğruna Kürdistan’ı kendi elleri ile kurmak için harekete geçtiler. 300 kadar Şirket bölgeyi ekonomik olarak kalkındırmak kandırmacası altında ceplerini doldururken, Kürdistan’ı da kurmaktadırlar. İşte bu medya-sermaye tekeli, bir ABD askeri öldüğünde bunu derhal ana haber bülteninde haber diye verirken her gün öldürülen onlarca Türkmen haber olmamakta, Irak’ın kuzeyindeki gelişmeler kamuoyunun gözlerinden kaçırılmakta, Türkmenlerin durumu ile ilgili bırakın bir program yapma, hiçbir Türkmen’den görüş bile alınmamaktadır. 

Irak’ın kuzeyindeki pastanın meraklısı sadece İstanbul Burjuvazisi değil, yeşil sermaye ve Anadolu’da olup ta Avrupa pazarına giremeyenlerdir. Bunların içinde eski MHP kökenli pek çok kisi de bulunmaktadır. 

Irak’ın Kuzeyi ile İlgili Yanılgılar ve Gerçekler.; 

Tabii ki Irak ile ilgili her şey kötü yapılmıyor yani işini iyi yapanlar da var. Özellikle Bağdat’ta çalışan dışişleri mensuplarının bölgeyi iyi bilen bürokratlar 
olduklarını ve çok ciddi çaba sarf ettiklerini duyuyoruz. Bu çalışmaların Irak’taki merkezi yönetim ile ilişkilerde önemli bir etkinlik sağladığını, hatta İran ve ABD’nin çalışmalarını dengelediklerini öğreniyoruz. Ayrıca Musul, Basra ve Erbil’de açılan konsolosluklar da Türk dış politikasının yürütülmesinde önemli birer merkez olacaklardır. Ancak, hükümetin “ Biz yapamazsak onlar yapacak, içinde olalım ” ya da “ ilişkilerimiz çok iyi olursa PKK’yı dışlarlar” şeklinde algılatmaya çalıştığı düşünsel temel Kürdistan’ı kurmaktan ve birilerine rant sağlamaktan öteye bir sonuç vermeyecektir. Dolayısı ile bu yanılgı tüm emeklerin boşa gitmesi sonucunu doğuracaktır. 

Irak’ın kuzeyindeki sosyal yapılanmanın ve gerçek durumun resminin iyi okunması doğru çözümün bulunmasında anahtar rol oynamaktadır. 

Bu bölgede bugüne kadar bize yansıtılanların tersine ya da henüz yeni fark ettiğimiz ve gelişmekte olan pek çok trend bulunmaktadır. Şimdi bu gerçekleri ve değişimleri ortaya koyalım. 


- Irak’ın kuzeyindeki aşiret ve feodalite yapısı süratli bir değişim içindedir. Aşiret yapıları dönüşmekte ve farklılaşmaktadır. Talabani’nin KYP’sinin egemen olduğu Erbil’den Hanekin’e kadar olan bölgede artık aşiret yapıları eskimiş, aşınmış, gücünü kaybetmektedir. Burada artık sanayici ve elit bir tabaka dinamizmi 
oluşmaktadır. Özellikle Süleymaniye Şehirleşme kültürüne oldukça intibak etmistir. KDP’nin etkin olduğu Duhok ve Musul’da aşiretçilik hala gücünü sürdürmekle beraber Erbil, aşiretçilikten Şehirleşmeye hızla ilerlemektedir. Musul’un Kürt aşiretleri KDP’ye karşı ve Araplar ile işbirliği yapmaktadırlar. Bu coğrafyadaki Kürt taraflarının belirleyici unsuru aşiret kimliğinden gittikçe partileşme kimliğine kaymaktadır ve artık taraflar KDP ve KYP taraftarı olarak tanımlanmaktadır. Buradaki asıl tehlike Irak’ın kuzeyindeki ekonomiyi elinde tutan Barzani’nin petrol parası ile aşiret ve yerel grupları satın almasıdır. Bu paranın kaynağı acilen kesilmelidir. Bunun için en iyi formüllerden biri Irak ile ticareti Irak’ın kuzeyi ile değil geri kalanı ile yapmak ve Ovaköy’den başlayıp Telafer üzerinden Bağdat’a uzanan bir otoyol inşa etmektir. 
Unutulmamalıdır ki Irak’ın asıl zenginliği güneydedir. Irak’ın kuzeyindeki halkın %75’i yönetiminden maaş aldığı İşlerde çalışmaktadır ve bu da KDP ile iyi ilişki 
demektir. Buradan asıl çıkarılması gereken ders Barzani’nin kurduğu bu tezgah yerine bölgede Türkiye’ye bağlı bir Kürt burjuvazisi yaratmaktır. Bunun da yolu Barzani’yi bertaraf ederken onun yerine Türkiye’ye bağlı ama içlerinden bir aday koymaktır. Bu Aday -  buraya kadar ifade etmek istediğimizin özeti olarak, aşiret değil artık elit tabakanın içinden gelmelidir. 

Aday ile ilgili düşüncelerimiz saklıdır. 

- İkinci bölüm gerçekler Türkmenler ile ilgilidir. 

Irak’ın kuzeyi ile ilgili haritalarda yer verdiğimiz Türkiye’de Ovaköy’den güneye açılan ve Kerkük’e kadar uzanan Türkmen bölgesi artık erimektedir. On yıllarca Irak’ın kuzeyini Türkmenlere değil Kürtlere bakarak düşündük, Türkmenleri ihmal ettik ve onlara nasıl bir rol biçeceğimize karar veremedik. Bunda Türkmenlerin de Türkiye’yi yanlış yönlendirdiği ya da birlik olmadığı gibi nedenler öne sürülebilir. Siyasi tecrübeleri olmayan Türkmen liderler içinde siyasi kayırma ve rant peşinde koşanlar özellikle ITC yozlaşmaya yol açanlar oldu. Bugün Irak’ın kuzeyindeki Türkmen yapılanmasının ciddi bir reorganizasyona ihtiyacı olduğu kesindir. Bunun da ötesinde uygulanan 
yanlış politikalar ve ayırımcılıklar neticesinde Türkmen nüfus gittikçe Kürt ve Arap nüfusa dönüşmektedir. Irak’ta Türkmen nüfus her biri yaklaşık %50 oranında Şii ve Sünnilerden meydana gelmektedir. Uygulanan yanlış politikalar neticesi Şii Türkmenler hala mezhepçi yaklaşımla diğer Türklerden uzaklaşmakta ve diğerlerine entegre olmamaktadır. Kısaca Irak’ın kuzeyinde Kürt yönetiminin güçlenmesi Türkmenlerin de onlara entegre olmasını hızlandırmakta, Türkmenler Kürt ve Arap kimliğini tercih etmektedir. Şii Türkmenleri kazanmak, İran etkisini kırmak için de çok ciddi sosyal projeler bir an önce yürürlüğe konulmalıdır. Bu projeler Musul, Erbil gibi yerlerde yaşamak için Türkmen kimliği yerine Kürt ya da Arap kimliğini tercih edenleri geri döndürecek, mezhepçiliğin önüne geçecek dönüşümleri sağlamalıdır. 

Irak’ın parçalanmasının kaçınılmaz hale gelmesi önemli bir olasılıktır. Böyle bir durumda Türkiye’de bir Türkmen devleti kurmak için gerekli alt yapıyı hazırlamalıdır. 

Bunun için Türkmen birliği sağlamak ve gerekli bilinci oluşturmak yanında nüfus yoğunluğu sağlamak için göç de gereklidir. Diyala gibi bölge dışında yoğun Türklerin yaşadığı yerlerden bölgeye nüfus takviyesi yapılmalıdır. 

- Türkiye’nin üçüncü büyük yanılgısı Irak’ın kuzeyindeki sorunu PKK terör örgütünün faaliyetlerine indirgemesi ve bu sorunu ABD ile işbirliği ve AB üyelik 
süreci ile birlikte çözeceğine inanmış olmasıdır. 

Hâlbuki Irak’ın kuzeyindeki çıkarlarımız PKK terör örgütünün ortadan kaldırılması ile sınırlı değildir. 
Türkiye’nin önceliği Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devletinin kurulmasının önlenmesidir. Üstelik Barzani tasfiye edilmeden PKK’yı tamamen tasfiye etmek de mümkün değildir. 
Türkiye ise PKK’nın tasfiyesini ABD ve Barzani’den beklemektedir. Bağımsızlık hayali kuran, milliyetçi ve iç dinamizme oynayan Barzani’den PKK terörüne karşı destek beklemek bir yana Barzani’nin böyle bir inisiyatifi hele askeri sahada almasını ummak ayrı bir körlüktür. 
PKK, daha çok Süleymaniye’de yoğundur ve burada zaten Barzani’nin bir etkisi yoktur. Terörle mücadele ancak kendi güç ve kaynaklarına dayanılarak sürdürülebilir. 
ABD ve Barzani’nin PKK’yı ortadan kaldırmak bir yana bize gerçek bir destek sunmalarını beklemekle bile büyük saflıktır. 
ABD, sadece hedef saptırmakta, PKK karşılığı Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devleti kurarak kendi çıkarlarını sağlamayı garanti altına almaktadır. 

Özetle Türkiye’nin öncelikli hedefi eğer Kürt devletinin kurulmasını önlemek ise hedefte Barzani’nin tasfiyesi vardır. Aksi takdirde burada yeni bir Lübnan’a hazır olmalıyız. Gerek Barzani’nin gerekse PKK’nın Irak kuzeyinden tasfiyesi ise ABD’nin dümen suyundan ve AB reformları ile mümkün değildir. Demokratik açılım ya da reform isteyenler aslında terör örgütüne istediklerini savaşmadan kazandırmak isteyenlerdir. Kısaca ABD’den korkmadan ve sonu belirsiz 
AB sürecinden çekinmeden Irak’ın kuzeyinde büyük ölçekli bir askeri operasyon için gerekli koşullar beklenmeli ve ortamın şekillendirilmesi için gerekli hazırlıklar yapılmalıdır. 

Gerçek Resim ve Neler Yapılmalı 

Irak’ta 07 Mart 2010 seçimleri sonrası yeni hükümetin kurulması çalışmaları devam etmektedir. Görünen resim; seçimlerin galibi Irakiye Listesi’nin lideri 
Allavi’nin hükümeti kurma çabasının önünün kesildiği, Şii Maliki’nin işbirliği yapacağı gruplar ile birlikte kuracağı hükümette tekrar başbakan olacağı, Talabani’nin Cumhurbaşkanlığı’na devam edeceği ve yardımcılarından birinin Şii, diğerinin Sünni olacağı yönündedir. Sünnileri memnun etmek için ise Allavi’ye Meclis Baskanlığı teklif edilebilir. Kısaca yeni dönemde de Şii partiler ve yönetim anlayısı öne çıkacaktır. Seçimler ve hükümetin kurulma sürecinde İran ve ABD belirleyici rol oynadığı ortaya çıkmıştır. Türkiye’deki medya, seçimin hemen sonrasında Irakiye Listesini desteklemekle Türkiye’nin ne kadar akılcı davrandığının propagandasını yapmış ancak kısa süre sonra doğru kişiye oynanmadığı ortaya çıkmıştır. Seçimden sonra yaşanan siyasi gelişmeler ve oluşan yeni koalisyon Irak’taki hükümet ya da Başbakan değişiminin iktidarın muhalefet, muhalefetin ise iktidar olabileceği bir demokratik yapının kurulamamış olmadığının açık bir göstergesi olarak görülebilir. 

Her ne kadar partiler ve listeler etnik-mezhepsel siyasetten uzak dursa da hala Irak’ta siyaset, etnik-mezhepsel temelde algılanmakta ve yapılmaktadır. Seçimin Irak’a istikrar getirip getirmeyeceği belli değildir. Bundan önce yapılan her seçim Irak’ta yeni bir Şiddet dalgası ve istikrarsızlık üretmiştir. 
Bu seçimin galibi olan Irakiye’nin önemli unsurlarının sistemden dışlanması da benzer bir etki yaratacaktır. Özellikle ABD’nin 2011’de büyük ölçüde çekilmesini tamamlamasını müteakip Şiilerin Sünniler üzerinde baskısını artırması ve Sünnilerin saldırılarının artırması beklenebilir. ABD, 140 bin askerle Irak’ta güvenliği sağlayamadı ama taraflar arasında çok kırılgan bir siyasi süreç yarattı. ABD’nin bundan sonra ne askeri olarak Irak’a dönmesi ne de çekildikten sonra taraflar üzerinde siyasi yönlendirme yapması beklenemez. 

ABD’nin bugüne kadar ki güce dayalı ve tarafları pek dinlemeyen anlayışı 2011’den sonra serbest kalacak ve İç Savaşı başlatacak parametreleri tekrar 
harekete geçirebilir. 

Irak’ta Şii ve Sünnilerin barışma ihtimali yok ve birbirilerine karşı Şimdilik Kürtleri kullanıyorlar. Ancak Araplar, ABD’nin çekilmesinden sonra mazlum olarak görmedikleri Kürtleri de yok etmenin hesaplarını yapmaktadır. Bu nedenle Kürtler, Türkiye’den değil çok şüphelendikleri Araplardan korkuyorlar. Ancak Türkiye’nin himayesine girmek, Musul ve Kerkük’ü kaybetmek anlamına gelebileceğinden ABD ve PKK kartı ile statülerini koruma ve kazanım peşindeler. Nitekim ABD’nin Irak’ın kuzeyindeki yönetim ile gizli bir anlaşması ve planları bulunmaktadır. 

Enerji ve ekonomi alanında özel bağlantılar kurulmuştur. 

Diğer yandan Kerkük konusunda Türkiye’nin Barzani’yi ikna ettiği ve bir gizli anlaşma olduğu söylentisi bölgede yaygındır. PKK’yı yok etme gücü olmayan Barzani, PKK için ABD ile birlikte demokratik yollarla çözüm tavsiyesi yaparken kendisi Türkmenleri her gün katlediyor, Susturuyor, Kimliklerini değiştirmeye zorluyor. Barzani, sadece Irak’ta değil, Güneydoğu Anadolu ve Türk İş ve Medya dünyasında taban yaparken ABD’ye ve Irak’ın kuzeyinde kalacağını düşündüğü yabancı güçlere güveniyor. 

Türkiye kadro ve vizyon olarak dün olduğu gibi bugün de Irak ile ilgili gelişmelere hazır değildir. Uzun vadeli ne bir politikamız ne de bir çalışanımız vardır. 
Türkiye, birkaç yüz İş Adamının kendi cebini doldurması dışında Irak’ta sürekli kaybediyor, Kendi bölünmesinin tabanı olacak Kürt yönetimini besliyor, PKK 
bataklığının büyümesi ve devamına göz yumuyor, Türkmen varlığının artan hızla erimesine sessiz kalıyor. 
Irak’ın kuzeyinde şu veya bu şekilde kurulmuş Türkmen teşkilatlarını da ideolojik yaklaşımlarla bozuyor, değiştiriyor. Bölge medyanın karartmasından sadece Irak’ın kuzeyinde eğitilen ve desteklenen PKK’nın yaptığı eylemler söz konusu olunca yani terör nedeni ile çıkabiliyor. Türkiye’den destek bekleyen Türkmenler ise deneyimsizliklerinin sonucu olarak Türkmen varlığının ve bilincinin korunması işini geçmişte ellerini yüzlerine bulaştırdılar. Bugün ise Türkiye’nin ideolojik adam değiştirmeleri nedeni ile kırgın bir kesim yanında, kendilerini daha da sessiz kılmaya çalışan anlayış karsısında Türkmen varlığı bocalamakta, erimektedir. 

AKP politikalarına dönecek olursak, geçmişte Irak’ın bütünlüğünü önceliğe alan ve Federalizme bile karşı çıkan politikamız önce sadece coğrafi olarak bir Kürt 
yönetimine sonra Anayasa’da tarif edilen federasyon anlayışına kaydı. Şimdilerde ise Irak’ın kuzeyinde federe bir devletin kabulüne kaymaktadır. Bunun nedeni ise Irak’ın parçalanmaya gittiğinin artık anlaşılması ve bir B Planı’nın olmamasıdır. Bunun günahı daha çok geçmiş hükümetlere aittir. Çünkü Irak’ta büyük resmi görmek yerine sadece tehdide odaklandık. Kürtlere karşı Şii ve Sünni Araplardan yararlanmak için geç kaldık. Kürt devletinin yanında Türkmen devleti kurmak için gerekli alt yapıyı hazırlayamadık, Türkmenleri ihmal ettik. Kısaca Kürdistan’ı engelleyecek veya yanında alternatif olacak bir oluşumu hazırlayamadık. 

Peki, nasıl bir B planımız olmalı idi ? 

Irak’ın parçalanmaması ve bütünlüğü için elimizden gelen çabayı gösterirken, bunun kaçınılmaz olması halinde neler yapacağımıza ilişkin bir plandan bahsediyoruz. 

Bu plan; 

- Kürt devletinin önüne set çekmek için merkezi yönetimden kopan diğer gruplar ile işbirliği yapmanın hazırlığını sağlamalıdır. Eğer bir Kürt yönetimi kurulacaksa bu Türkiye’ye müzahir aşiret ve elit yapılar içinden desteklenecek bir yapılanma ile Türkiye’nin kontrolünde olmalıdır. 

- Bir Türkmen devleti kurabilmek için Türkiye sınırları ile Kerkük arasında bugün Türkmen varlığının iyice sönükleşmeye başladığı bölgede nüfus, coğrafi 
bütünlük, birlik ve siyasi bilince sahip bir Türkmen konsantrasyonu sağlanmalıdır. 

Sonuç olarak, 

Irak’taki trendler yaklaşık on yıl içinde ülkenin parçalanacağını göstermektedir. Irak’ın parçalanması en çok Araplar için tehdittir. Kürtler, Irak yönetiminde gittikçe daha etkin hale gelmektedir. Türkiye, bunun için çok ciddi bir (Şii-Sünni) Arap politikası izleyerek ve bu gruplar ile çeşitli senaryolar üzerinde çalışarak gevşek bir federasyon dâhilinde kuzeyde bir Kürt devleti oluşumunu önlemeli, Kürt devletinin kurulması kaçınılmaz olduğu takdirde kendi kontrolüne 
almalı ve hemen batısında bir Türkmen devleti kurmak için gerekli koşulları sağlamalıdır. Parçalanma süreci başladığında Irak’ın kuzeyinde Türkmenlere karşı büyük katliamlar ve soykırım girişimleri yapılacağından Türkmenlerin kendilerini savunabilmesi için gerekli kabiliyetler geliştirilmelidir. Bölgede siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel yönleri ile tam bir dönüşüm sağlanabilmesi için Irak’ın kuzeyinin askeri kontrol altına alınması ve ardından yeniden yapılanmanın sağlanması için gerekli alt yapı ve yumuşak güç kurgusu hazırlanmalıdır. 


Yrd.Doç.Dr.Sait YILMAZ 
Beykent Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (BÜSAM) Müdürü, 
saityilmaz@beykent.edu.tr 


****