AMERİKAN DIŞ POLİTİKASINDA JEOPOLİTİK TEORİLER VE PRATİKLER BÖLÜM 1
Mustafa Kocakenar*
*Sakarya Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü,
mkocakenar.mk@gmail.com
Giriş
Bu Çalışmanın amacı Amerikan dış politikasında jeopolitik teorilerin rolünü anlamak ve bu teorilerin pratiklerini analiz etmektir.
Çalışma iki temel bölüme ayrılarak oluşturulmuştur.
Birinci bölüm içerisinde, jeopolitik biliminin kavramsal boyutu, unsurları ve tanımı okuyucuya verilmeye çalışılmıştır.
İkinci bölüm içerisinde, Amerikan dış politikasına yön veren önemli jeopolitik teoriler ve onların yansımaları yani pratikleri incelenmiştir.
İncelenen önemli jeopolitik teoriler şunlardır; Deniz Hakimiyeti Teorisi, Kenar Kuşak ( Rimland ) Teorisi, Hava Hakimiyeti Teorisi, Uzay Hakimiyeti Teorisi, Tarihin Sonu Tezi, Medeniyetler Çatışması Tezi ve Büyük Satranç Tahtası Teorisidir.
Bu Teorilerin Amerikan dış politikası oluşturulma sürecindeki rolünü anlamadan Amerikan dış politik davranışlarını açıklamaya çalışmak yetersiz kalacaktır.
1. Jeopolitiğin Kavramsal Boyutu, Unsurları ve Tanımları.
1.1. Jeopolitiğin Kavramsal Boyutu
Etimolojik olarak Jeopolitik kelimesi ' geo ' ve ' politika ' terimlerinin bir araya gelmesi ile oluşmaktadır. Yunan dilinde geo arz ( yer ) anlamına gelirken, politika terimi ise yönetim ( idare ) sanatı manasına gelmektedir. Bu bağlamda jeopolitika coğrafyanın yönetimi sanatı olarak kısaca tarif edilebilir. Genel olarak ' coğrafyanın yön verdiği dış politika ' ya da ' coğrafyaya dayanan politika ' anlamında tanımlanmaktadır.
Jeopolitik terimi ilk kez İsveçli bir siyaset bilimci olan Rudolf Kjellen ( 1864- 1922 ) tarafından 1899 tarihinde ' İmer ' isimli dergide yayınlanan İsveç'in sınırlarına ait bir makalede kullanılmıştır.1 Kjellen, 1916 tarihinde yayınlanan The State as a Living Form
( Bir Hayat Şekli Olarak Devlet ) İsimli kitabında kendi jeopolitik tanımlamasını şöyle yapmıştır; yaşayan bir organizma olan devletin araştırılması. Kjellen'e göre devlet yaşayan bilinçli bir organizmadır. Devletin ülkesi bu organizmanın gövdesini; idare merkezi beynini; nehirler, karayolları ve demiryolları ise damarlarını oluşturmaktadır.
1918 tarihinde I. Dünya Savaşı'ndan hemen sonra yayınlanan ' Bir Siyaset Sistemi Taslağı ' isimli kitabında; yine yaşayan bir organizmaya benzettiği devletin sosyal, ekonomik, siyasi, beşeri ve coğrafi olmak üzere beş aktif unsuru olduğunu belirtmiş ve bunları sırası ile sosyo politik, ekonomi politik, karato politik, demo politik ve jeopolitik olarak isimlendirmiş tir.2
Her ne kadar jeopolitik teriminin isim babası Kjellen olsa da, coğrafya ve insan toplulukları arasındaki ilişkilerin analiz edilmesi eski zamanlara kadar götürülebilmekte dir. Eski zamanlardaki araştırmacılar adını koymadan coğrafyanın politika ve insan toplulukları üzerindeki etkisini göstermeye çalışmışlardır. Coğrafi faktörler ile medeniyetlerin gelişmesi
arasında doğrudan ilişki bulunduğunu düşünen milattan önce 4. yüzyılda yaşayan Heredot ( M. Ö. 485- 425 ), ' Mısır, Nil'in hediyesidir ' diyerek Mısır, Pers ve Yunan medeniyetlerinin coğrafi avantajları sayesinde yükseldiğini iddia etmiştir.3
Aristo ( M. Ö. 384- 322) kurguladığı devlet modelinde nüfus ile toprağın niteliklerini ve birbirlerine oranını esas almış; başkentin ihtiyaçlarını, ordunun ve donanmanın kuruluşlarını, sınırları ve diğer coğrafi faktörleri inceleyerek fiziki çevre ve iklimin devletlerin yapısında belirleyici olduğunu savunmuştur. Yaşadığı dönemde Atina şehir devletinin coğrafi yapısını dikkate alarak, bir ülkenin büyüyüp gelişmesi için muhtemel dış saldırılardan tepeler ve dağlarla korunmuş olması ve denizaşırı ticaretten azami istifade için iyi bir limana yakın bulunması gerektiğini ileri sürmüştür.4
Göktürklerin Orhun Anıtları ( 732- 735 ) da incelendiği zaman coğrafyanın bir devletin savunması açısından ne kadar önemli olduğu sonucu çıkarılmaktadır. Başbuğ Bilge Kağan, Türklerin kendilerini dış saldırıya karşı savunmaları için, Ötüken Ormanları bölgesinin çok uygun olduğunu ve bu bölgenin asla terk edilmemesi gerektiğini Türk budunu na öğütlüyordu.5
Devletlerin yükseliş ve çöküş nedenlerini Mukaddime adlı eserinde açıklamaya çalışan Tunus doğumlu tarihsel sosyoloji alanında önemli isimlerden biri olan İbni Haldun ( 1332- 1406 ), iklimlerin insan karakterini şekillendirdiğini belirtmiştir. İbni Haldun'a göre iklimler insan karakterinin hakimidir. İklim, kişiyi insani doğalara kavuşturduğu gibi, hayvan mizacına da sahip kılabilir.O'na göre, medeniyetler çok sıcak ya da soğuk iklimlerde değil, ılıman iklimlerde gelişebilir. Egemenlik kavramını ilk kullanan düşünür olan Fransız Jean Bodin de Cumhuriyetin Altı Kitabı isimli çalışmasında iklim ve insan doğası arasındaki ilişkiye dikkat çekmiştir. Bodin'e göre insanların karakterleri iklim şartlarına göre değişmektedir. Bu bağlamda, kuzey ( soğuk ) bölge insanları fiziki olarak daha güçlü, güney ( sıcak ) bölge insanları zeki ve hünerlidir. Bu iki bölge arasında kalan ılıman bölge insanları ise, hem güçlü hem de zeki ve hünerli olurlar. Bu sebepten dolayı ılıman kuşak insanları,dünyada daha büyük devletler kurabilmişlerdir.6
Görüldüğü gibi coğrafya ve politika arasındaki ilişkinin incelenmesi modern bir olgu değildir fakat jeopolitik biliminin ortaya çıkışı 19.yüzyılın sonu ve 20.yüz yılın başlangıç tarihleridir.
Jeopolitiğin yeni bir disiplin olarak ortaya çıkması;özellikle 19.yüzyılın sonlarına doğru meydana gelen bilimsel, teknolojik ve siyasal gelişmelere dayanmakta dır.7
Dünyayı saran bilimselcilik; evrendeki her şeyin keşfedilen ya da keşfedilecek olan bilimsel kanunlara tabi olduğu, dolayısı ile insanın yaşadığı bölge ve dünya ile ilişkilerinin de bazı bilimsel esaslara dayanması gerektiği fikrini yaymıştır.
Özellikle iletişim ve ulaşım araçlarındaki teknolojik gelişmeler dünyayı küçülterek bir bütün olarak algılanmasına sebep olmuş ve nihayet ulus-devlet olarak gelişmelerini tamamlayan güçlü devletlerin yayılmacı siyasetlerine meşruiyet sağlama çabaları, jeopolitiğin siyasi coğrafyadan ayrılarak yeni bir disiplin olarak ortaya çıkmasına yol açmıştır.8
Jeopolitik kelimesini hiç kullanmamış olmasına rağmen,coğrafyacılar ülkesi olarak anılan dönemin Almanyasın da yaşayan, Kant,Fichte, Hegelve Darwin gibi düşünürlerin etkisi altında kalan Alman antropolog ve coğrafyacı Friedrich Ratzel (1844-1904 ),ırkların dünya üzerindeki yayılışlarını incelediği 1882 tarihli Antropo coğrafya ( Anthropo - geographie) isimli kitabı ile beşeri coğrafyanın ve 1897 tarihinde yayınlanan Siyasi Coğrafya ( Politische Gepgraphie ) isimli kitabı ile de siyasi coğrafyanın temellerini atmıştır.Bu bağlamda Ratzel'in fikirleri ve çalışmaları jeopolitik biliminin başlangıcı olarak kabul edilmektedir.9
F.Ratzel, Siyasi Coğrafya adlı çalışmasında; politik olayların incelenmesinde, mekan ( raum), mevki(lage ) ve mekan duygusu (raumsinn ) olmak üzere üç faktör bulunduğunu belirtmiştir.
Bunlardan mekan, genişlik, iklim ve bitki örtüsü gibi fiziki karakterleri; Mevki ise mekanın dünya üzerinde ki yerini ifade etmektedir.
Ratzel'e göremekan ve mevki faktörleri devletin gelişmesine etkietmek ile beraber milli gücün dış politikayı yönlendirmesi için yeterli olmayıp mekan duygusunun da bulunması gerekmektedir. Mekan duygusu doğuştan gelen bir yetenek olup bütün milletlerde aynı derecede gelişmemiştir. Bu neden ile bazı Milletler genişlemeye ve yayılmaya daha kabiliyetlidirler. 10
Araştırma konuları arasında ki benzerliklerden dolayı insanlar siyasi coğrafya ve jeopolitik biliminin aynı olduğunu düşünmektedirler.
Oysa, siyasi coğrafya ve jeopolitik belirgin bir şekilde birbirlerinden farklılaşmaktadırlar.
Birbirlerinin kuzeni olan siyasi coğrafya ve jeopolitik arasındaki farkı Nazi dönemi Alman dış politikasının beyni olarak bilinen jeopolitikçi Karl Haushofer ( 1869-1946 ) şöyle açıklamaktadır:
Siyasi Coğrafya, Arz üzerinde ki toprakların hangi Devletlere ait olduğunu, devletlerin sınırlarının hangi antlaşmalar ile tespit edildiğini, Demografik
ve ekonomik istatistik i verileri inceler. İstatistik i bilgiler bir devletin bütün varlığını izah etmek hususunda yetersiz kalır.
İstatistik i veriler daha ziyade geçmiş ile ilgilidir.Geleceğe ait bir bilgi vermez. Oysa jeopolitik, geleceğe yöneliktir. Jeopolitik, devleti fertler üstü bir canlı organizma telakki ettiğinden, yalnız Siyasi Coğrafya ile yetinmez, diğer bilimlerden de istifade eder.
Devletin ve Milletin İdeolojisini, Kültürünü, Medeniyetini, Ekonomik gelişmesini, Dış münasebetlerini inceler ve dünya politikasının gidişatını
takip eder.
Jeopolitik, bu konuları incelemesi bakımından Siyasi Coğrafyadan ayrılır. 11
Ayrıca, Siyasi Coğrafya Statiktir, Jeopolitik ise Dinamik.
1.2. Jeopolitiğin Unsurları.,
Türkiye'de jeopolitik bilimi ile ilgilienen önemli isimlerden biri olan Suat İlhan, Stratejinin Üç unsuru olan ' Mekan, Kuvvet ve Zaman'ın' jeopolitiğin
unsurlarının başlıklarını oluşturduklarını belirttikten sonra jeopolitiğin unsurlarını şu şekilde sınıflandırmaktadır;
• Jeopolitiğin coğrafi unsurları ( Değişmeyen Unsurlar ):
(1 ) Coğrafi konum; kıtalar arası ve bölge düzeyinde
(2 ) Sınırlar ve Coğrafi bütünlük
(3 ) Saha genişliği ve sahip olunan stratejik kaynaklar; Petrol, Doğalgaz, Değerli Madenler vb.
(4 ) Coğrafi özellik; Ada devleti, Kıta Devleti, Kara Devleti, İç Devlet vb.
• Jeopolitiğin beşeri unsurları ( Değişken Unsurlar):
(1) Sosyal Değerler
(2) Ekonomik Değerler
(3) Politik Değerler
(4) Askeri Değerler
(5) Kültür Değerleri ve Kültür çevresi. 12
Coğrafi konum, bir ülkenin dünya üzerinde işgal ettiği mevkiyi tanımlar ve enlem-boylam ölçüleri ile ifade edilir. Coğrafi konum jeopolitiğin
değişmeyen unsurlarındandır. Fakat bir ülkenin coğrafi konumu ile jeopolitik konumu aynı değildir. Coğrafi konum, fiziki coğrafyaya
göre ülkenin bulunduğu yere karşılık gelirken, jeopolitik konum, Coğrafi konumun değeri ile birlikte dünya ve bölge Güç Merkezlerine göre, diğer
bir deyişle Dünya Politik yapısına göre ülkenin bulunduğu yeri açıklamaktadır.13
Örneğin, Amerika kıtasının keşfi ve daha sonra meydana gelen keşifler sonrasında Osmanlı Devleti'nin coğrafi konumu değişmesede jeopolitik
konumu değişmiştir. Bir diğer örnek ise Soğuk Savaş döneminde tampon devlet ( NATO belgelerinde Türkiye '' barrier country '' olarak geçmekteydi )
olarak jeopolitik konumu belirlenen Türkiye'nin, 1991 yılında SSCB'nin tarihe karışması ile jeopolitik konumu merkez ülke olma sıfatına dönüşmüştür.
1.3. Jeopolitiğin Tanımları.,
Ülkelerin coğrafi konumlarının uluslar arası ilişkilerde ki önemine vurgu yapan jeopolitik kavramı, çoğunlukla coğrafya ve siyaset arasındaki ilişkiyi
tartışmaların merkezine koyar ve dünyadaki stratejik kaynakların yer aldığı coğrafi alanların kontrolü için sürdürülen rekabette siyasi-iktisadi-askeri vs.
faaliyetler konusunda yapılan tartışmalar üzerine yoğunlaşır.14
Üzerinde anlaşmaya varılan tekbir jeopolitik tanımlaması bulunmamaktadır. Fakat tüm tanımlar dikkatlice incelendiğinde 3 Sihirli kelimenin
mutlaka tanımın içinde geçtiği görülmektedir.
Bu Üç sihirli kelime;
(1 ) Devlet
(2 ) Coğrafya ve
(3 ) Politikadır.
Farklı coğrafi tanımların verilmesi fikir zenginliği açısından önemlidir.
• Mert Bayat'a göre; Jeopolitik, tabiat ile politika arasında bir sebep sonuç ilişkisi kurarak, saptadığı kurallar ve değer yargıları ile politik
çalışmalara yön veren bir bilim dalıdır.15
• Kieffer'e göre; Jeopolitik, bir devletin sosyal, politik, ekonomik ve stratejik unsurlarının bu devletin dış politikasının tayin ve izlenmesine uygulanmasıdır.16
• NejatTarakçı'ya göre; Jeopolitik, bir devletin, devletler topluluğunun (birlik ve ittifaklar ) veya bir bölgenin, mevcut coğrafi platform üzerinde, sabit ve değişen
coğrafi unsurların dikkate alınarak, güç değerlendirilmesi yapılmasını, küresel ve bölgesel güç merkezlerinin etkilerinin incelenmesini, değerlendirilmesini, buna
bağlı olarak hedef ve stratejilerin belirlenmesini sağlayan bir bilimdir.17
• Muzaffer Özdağ'a göre; Jeopolitik, devletler arası ilişkilerde, devlet kudretinin oluşumunda, kuvvet dengelerin in şekillenmesinde, kapsamına aldığı kaynaklar ile
ülkelerin hayat ve faaliyet alanlarının; mekanın, doğanın ve coğrafi konumun etkisini belirleyen, vurgulayan bilgi disiplinidir.18
• Alexandr Dugin'e göre; Jeopolitik, insanlığı mekan faktörü ile karşılıklı ilişkisi içerisinde inceleyen bir disiplin dir.19
• Suatİlhan'a göre; Jeopolitik, dünya coğrafyasını, coğrafi yapı ve evrensel değerleri inceleyerek dünya, bölge ve ülke çapında güç ve politik düzeyde hareket araştırması yapar.
Jeopolitik, politika belirlenmesi amacıyla, bir ulusun, uluslar topluluğunun veya bölgenin, jeopolitiğin değişmeyen ve değişen unsurlarını dikkate alarak güç
değerlendirmesi yapan, etkisi altında kaldığı o günkü dünya güç merkezlerini, bölgedeki güçleri inceleyen, değerlendiren birbilimdir.
Jeopolitik, bu günkü ve gelecekteki politik güç ve politik hedef ilişkisini coğrafi gücü esas alarak inceler, hedefleri ve hedeflere ulaşma şart ve aşamalarını belirler.20
• NicholasJ. Spykman'a göre;Jeopolitik,bir ülkenin güvenlik politikasının coğrafi unsurlara ve olaylara göre planlanmasıdır.21
2. Amerikan Dış Politikasında Jeopolitik Teoriler ve Pratikler
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) 1776 tarihinden bu yana önce Avrupalı Sömürgecilerden Bağımsızlığını kazanmış ardından bir zamanlar kendisini
sömüren Avrupalı devletlere Rüştünü ispat etmiş daha sonra kendi kıtasın dan başlayarak tüm Dünyaya genişlemiş ve Emperyalist yayılma yapmış
en nihayetinde ise tüm dünya sistemi üzerinde etkili olmuş ve onu şekillendirmiştir.
Tüm bu sürecin sonunda ABD bugün uluslar arası sistemin süper gücü konumuna yükselmiştir.
ABD'nin uluslararası alandaki bu yükselişinde coğrafi konumunun getirdiği avantajlar ciddi ölçüde etkili olmuştur.
ABD, coğrafi konum olarak Kuzey Amerika kıta'sın da, Kuzey Atlantik Okyanusu ve Kuzey Pasifik Okyanusu kıyısında, Kanada ve Meksika arasında yer alır.
İbni Haldun'un medeniyetlerin ve imparatorlukların gelişmesinde önemli etkenlerden biri olarak gördüğü ılıman iklim kuşağı üzerinde ikamet etmektedir.
ABD, kaynak zenginliği açısından çok önemli olan topraklar üzerinde ikamet etmektedir.
Bu açıdan kaynak açısından diyaliz makinesine muhtaç bir böbrek hastasına benzeyen Avrupa devletlerine göre çok daha iyi bir durumdadır. Ayrıca, geniş bir toprak parçasına ve güvenli sınırlara sahiptir. Avrupa'dan uzak bir konumda bulunuşu onu 19. yüzyıl Avrupa'sındaki çatışmalardan uzak tutmuştur. 19. yüzyılın tümünde ve 20. yüzyılın ilk yarısında ABD, coğrafyasının sağladığı avantajlar sayesinde savunma harcamalarına Avrupalı devletlere göre çok daha az bir kaynak ayırmış ve ekonomik büyümesine odaklanmıştır.
Coğrafi açıdan Tanrı'nın şanslı kıldığı Amerikan devletinin dış politikasında jeopolitik ve jeopolitik teoriler kurulduğu günden bu yana etkili olmuştur. Denilebilir ki, '' Amerika Amerikalılarındır '' felsefi düşüncesinden hareket ile tüm Amerika kıtasını jeopolitik etki alanı olarak belirleyen Monroe Doktrini aslında jeopolitik bir teoridir. Bu bağlamda Amerikan dış politikasına yön veren jeopolitik teoriler ve onların pratikleri bu bölüm içerisinde incelenmeye çalışılacaktır.
2.1. Deniz Hakimiyeti ( Sea Power ) Teorisi ve Alfred Thayer Mahan
'' Denizlerin Clausewitz'i '' olarak anılan Alfred Thayer Mahan ( 1840- 1914 ), ABD'nin 20. yüzyıl deniz stratejisinin kurucusu, İngiltere, Almanya ve Japonya deniz güçlerinin gelişiminin de büyük ölçüde etkileyicisidir. İngiltere'nin dünyaya hükmettiği bir dönemde, ülkesi ABD'nin dünya gücü olması amacı ile jeopolitik düşünceler üreten Mahan'ın stratejileri, önce Deniz Kuvvetleri Komutan Yardımcısı daha sonra da devlet başkanı olan ve ABD'nin lider deniz gücü olmasında ciddi katkıları bulunan Theodore Roosevelt'i ( 1901- 1909 ) büyük oranda etkilemiştir.22
En Önemli eseri The Influence of Sea Power upon History 1660- 1783 ( Deniz Gücünün Tarih Üzerine Etkisi 1660- 1783 ) 1890 yılında yayınlanmış,
bunun devamı niteliğindeki The Influence of Sea Power upon the French Revolutuion and Empire 1793- 1812 ( Deniz Gücünün Fransız Devrimi ve İmparatorluk Üzerine Etkisi 1793- 1812 ) isimli kitabı ise 1892 yılında yayınlanmıştır. Bu kitap öncelikle '' Elements of Sea Power '' başlıklı giriş bölümü ile dikkat çekmiştir.23
Mahan'ın İngiliz devletinin yüseklişi döneminde denizcilik tarihini incelemesi O'nu denizlerin, özellikle de stratejik öneme sahip dar su yollarının kontrolünün
büyük güç statüsü için hayati olduğu sonucuna vardırmıştır.
DİPNOTLAR;
1.Yılmaz Tezkan, M. Murat Taşar, Dünden Bugüne Jeopolitik, İstanbul, Ülke Yayınları, 2002, s. 96.
2 Servet Cömert, Jeopolitik ve Türkiye'nin Yer Aldığı Yeni Jeopolitik Ortam, İstanbul, Harp Akademileri
Komutanlığı Yayınları, 2001, s.7.
3 Bülent Ulaş, Jeopolitik: Türkiye'nin Milli Güvenliği ve Avrupa Birliği Üyelik Süreci, İstanbul, Başlık Yayın Grubu, 2011, s. 22.
4 Mackubin Thomas Owens, '' In Defense of Classical Geopolitics '', Naval War College Review, Volume: 52, Number: 4, Autumn 1999, pp. 60- 72.
5 Ersoy Taşdemirci, '' Jeopolitik ve Türkiye'nin Jeopolitik Durumu '', Silahlı Kuvvetler Dergisi, Sayı 323, Eylül 1989, s. 31.
6 Ramazan Özey, Merkezi Türk Hakimiyet Teorisi, İstanbul, 21. Asır Yayınevi, 2010, s.36.
7 Alexandre Defay, Jeopolitik, çev. İsmail Yerguz, Ankara, Dost Kitabevi, 2005, ss.14-15.
8 Bülent Ulaş, a.g.e.,s.27.
9 Servet Cömert, a.g.e., s.6.
10 YılmazTezkan, M.Murat Taşar, a.g.e.,ss. 61-68.
11 Ersoy Taşdemirci, a.g.m.,s.27.
12 Suat İlhan, Jeopolitik Duyarlılık, Ankara, T.T.K. Basımevi,1989,ss.14-15.
13 İsmail Hakkı İşçan,'' Uluslararası İlişkilerde Klasik Jeopolitik Teoriler ve Çağdaş Yansımaları '',Uluslararası İlişkiler, Cilt:1, Sayı:2, Bahar2004,s.50.
14 Emin Gürses,'' Mackinder ve Mackinderci Jeopolitik'', (haz.) Kadir Yılmaz, Tarihin Coğrafi Kalbi, İstanbul, Doğu Kütüphanesi,2013,s.7.
15 Mert Bayat, Milli Güç ve Devlet, İstanbul, Belge Yayınları, 1986,s.438.
16 Suat Bilge, Milletlerarası Politika ,Ankara, A.Ü.S.B.F.Yayınları,1966, s.102.
17 Nejat Tarakçı, Devlet Adamlığı Bilimi, İstanbul,TASAM Yayınları, 2013,s.54.
18 Muzaffer Özdağ,Türkiye ve Türk Dünyası Jeopolitiği Üzerine, Ankara, ASAM Yayınları, 2001,s.1.
19 Alexandr Dugin, Rus Jeopolitiği-Avrasyacı Yaklaşım, çev.Vügar İmanov,İstanbul, Küre Yayınları,2003,s. XII.
20 Suat İlhan, a.g.e.,s.36.
21 Servet Cömert, a.g.e.,s.13.
22 Michael Lee Lanning, En Büyük 100 Asker: Tarihin Gelmiş Geçmiş En Etkili Askeri Liderleri, çev. Belkıs Çorakçı Dişbudak, İstanbul, Show Kitap Tarih Dizisi, Aralık 1998, ss. 152- 154.
23 Yılmaz Tezkan, M. Murat Taşar, a.g.e., ss. 28- 29.
2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,
***