23 Mart 2020 Pazartesi

2002-2011 DÖNEMİ TÜRK SİYASETİNDE MİZAH., BÖLÜM 8

2002-2011 DÖNEMİ TÜRK SİYASETİNDE MİZAH.,  BÖLÜM 8



     Siyasîler arasında çoğu zaman “lüks denilen” yaşantılar, “malvarlıkları” gibi konular birbirlerini eleştirmeleri için konu olmuş durumlardır. İnce’nin, bu konuşmasında bakanlara yönelik hicivleri vardır. Ona göre bakanlar lüks içinde yaşarken halkın sıkıntılarına çözüm bulmamaktadırlar. Kendi meslek alanları ile ilgili bilgi sahibi değillerdir. İnce’nin aynı zamanda Başbakan’a yönelik “saltanatçı” olmakla ilgili bir görüşü vardır. 

Recep Tayyip Erdoğan 22.11.2011 tarihli parti grup toplantısında şöyle konuşur: 

 “Nâdân ile sohbet zordur bilene, çünkü nâdân ne gelir ise söyler diline.” Bunların da eline bir-iki belge tutuşturuyorlar, aslını astarını öğrenmeden, künhüne vakıf olmadan, önünü ardını araştırmadan çıkıp Meclis kürsüsünde söylüyorlar.” Erdoğan, Yusuf Has Hacib’in “Nâdân ile sohbet zordur…” sözünü kullanarak muhalefeti cehaletlikle eleştirir. Nâdân kelimesi ‘bilmez, kaba, terbiyesi kıt’ şeklinde açıklanır ( Develioğlu 2002:794). Nâdânlık ile Ziya Paşa’nın Tekbi-i Bent’inde de şöyle geçer: 

“Nadanlar eder sohbet-i nadanla telezzüz. Dîvânelerin hem-demi dîvâne gerektir” 

Yani; cahil, kendi gibi olanla sohbet etmeyi sever. Görülüyor ki, “nâdânlık” ağır bir yafta, bir söylemdir. Ancak, hicvin de gereği “ağır itham”lar olduğundan, bu örneğe bir hiciv türüdür diyebilmekteyiz. 

3.4.2. İstihza 

“İstihza, gizli veya kinayeli bir biçimde alay etmektir” (Türkçe Sözlük 2011: 1216). İnce alay şeklinde değerlendirilen, istihza da mizah türleri içerisinde değerlendirilir. 

Zekeriya Akıncı 31.07.2003 tarihli Genel Kurulunda şöyle konuşmuştur: 

“Bakınız, dün gece, burada çok ilginç bir polemik yaşandı. Sayın Orman 
Bakanımız dedi ki ‘Fransa'da da ormanlar yanıyor; bu, Akdeniz bitki örtüsünün 
sonuçları, bu mevsimlerde olur" ve arkasından da ekledi "Ama, kimse, orada, 
yangınlardan ötürü, Fransız Orman Bakanını suçlamıyor.’ Sevgili arkadaşlarım; 
hepimiz bilelim ki, Fransa'da ormanlardan sorumlu Tarım Bakanı Herve 
Gaymard, ormanların yağmasının önünü açacak, böylesi bir yasal düzenleme için, anayasa değişikliği isteme cesaretini bulamaz; bulsa da, bir gün bile, o bakanlık koltuğunda, Fransa'da, oturamaz. Aynı şekilde, Fransız Gençlik, Eğitim ve Araştırma Bakanı Sayın Luc Ferry'i, Paris'teki, 17 nci Yüzyıldan kalma IV. Hanri Lisesini ya da 19 uncu Yüzyıldan kalma Louis le Grand'ı ya da Lyon'daki, 19 uncu Yüzyıldan kalma Lycee Dü Park'ı satmaya kalkışsa -ki, hepsi faaldir- o bakanı da, o koltukta, Fransızlar bir tek gün oturtmazlar. Ama, belli olmaz, kimbilir, belki de sizler, Avrupalıyı kendinize uydurursunuz. Onlar da sizin bu parlak fikirlerinize bakıp, yüzlerce yıllık okullarını, kolejlerini, üniversite binalarını satmaya kalkabilirler. Bu da, olsa olsa, bizim Batı uygarlığına bir büyük öncülüğümüz olur, onlar da bu dehadan yararlanma imkânı bulur!” 79 

Bu söylemde muhalefet milletvekili, Fransa bakanları ile Türk bakanları arasında bir mukayese yapmaktadır. Fransa’da ülke içinde yaşanan olumsuzluklar üzerine bakanların istifa edebilmesi konu edilir ve Türk siyasetçilerin ise onlara ayak uydurmak yerine, Batılıları kendilerine benzetebileceği ihtimali ile istihza edilmiştir. 

Dönemin devlet bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener 09.10.2003 tarihli TBMM Genel Kurulunda şöyle konuşmuştur: 

“Geçmiş yıllara baktığımızda da -eğer bu sorunların tamamından da siyasal 
iktidarlar sorumluysa- şunu söyleyebiliriz: Bu sorunların ortaya çıkmasının 
sorumluluğu, geçmişteki bütün siyasî iktidarları da kapsayacak şekilde, tüm siyaset kurumuna aittir deriz ve bunun içerisinde Cumhuriyet Halk Partisini de görürüz; çünkü, geçmişte iktidar dönemleri olmuştur. 

Ahmet Ersin (CHP) - Ne zaman olmuş Sayın Bakan? 

Abdüllatif Şener (Devamla) - Hiç iktidara gelmediniz mi? 

Ahmet Ersin (Devamla) - Gelmedik. 

Abdüllatif Şener (Devamla) - Demek ki, milletimiz sizi devamlı muhalefette tutacak.” 80 

Bu örnekteki diyalogun tamamına bakıldığında “Milletimiz sizi devamlı muhalefette tutacak” söylemi dikkati çeker. Şener, CHP’nin 1977’den beri iktidara gelemeyişi ile istihza etmiş ve bunu da milletin tercihine dayandırmıştır. Esas itibariyle, bu örnekte mizahın Üstünlük Kuramı söz konusu olabilmektedir. Milletin, CHP’yi değil de, kendilerini tercih ettiklerinin altını çizmesi, Üstünlük Kuramındaki ‘üstünlük duygusu’ndan kaynaklanmıştır. 

01.12.2005 tarihinde Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ile CHP milletvekili Muharrem İnce arasında şu diyalog geçer: 

“Hüseyin Çelik: Bakın, önümüzdeki günlerde Şırnak’a ve Mardin’e gidiyorum, 
oralarda aynı şeyler yapılacaktır. Bunu kamuoyu çok iyi biliyor. Aslında 1001 okul açtığımız gün…1001 okul derken, o bir sembolik ifadeydi, 1001 değildi, o gün 1.247 okul açıldı değerli arkadaşlar… 

Muharrem İnce (CHP): Biz de 1001 Gece Masalları sanmıştık onları, yanlış anlamışız!” 81 

Bin Bir Gece Masalları, Ortaçağ’da kaleme alınmış, Arap ve Fars kökenli bir eserdir. İnce, iktidarın okul açma projesini, Bin Bir Gece Masalları ile özdeşleştirmiştir. Zira, masalın kahramanlarından Şehrazad, her gece kocası Şah Şehriyar’a bir masal anlatır ve o gece de ölümden kurtulurdu. Bu bağlamda, projenin bitmiş ve okulların açılmış olduğuna inanamayan İnce, böyle bir anlam ilgisi kurarak, iktidar ile istihza etmiştir. 

28.03.2006 tarihli TBMM Genel Kurulunda Mahmut Duyan şöyle konuşur: 

“Bir de mayınlı tarla derdimiz var. Mayınlı tarlayı da, işte, Sayın Bakan 
Unakıtan'ın açıkladığı gibi, bunu, dışarıdaki firmalara verilecektir. Aslında, o 
bölgedeki arazilerin çoğu hisseli, çoğu da mahkemelik. Mesela, bir ailenin bir 
kardeşi Suriye vatandaşı olmuş, bir kardeşi de bizim orada. Şimdi, yarın miras 
paylaşımı olduğu zaman, mahkeme lehte karar verirse ne olacak?! Toprak 
köylünündür. Oradaki toprağı da, oradaki vatandaşa vermemiz şart. Şimdi, Sayın Kürşad Tüzmen keşke burada olsaydı; herhalde, yine Derimodda veyahut da Ayyıldız Mayolarının defilesine gitmiştir. Gidip de, Habur'daki esnafımızın halini bir görseydi; kuyruk 70 kilometre. Bak, burada söylüyorum, şu anda, esnaf orada perişan halde. Kürşad Tüzmen'i, Habur Gümrük Kapısına davet ediyorum. Gitsin, oradaki şoför esnafın halini görsün, Derimoddaki modelist yapılmasın. Orada, gidiyor, fotomodellik yapıyor Kürşad Tüzmen; oraya gitsin.”82 

İktidar üyelerinin yönetim ile ilgili yaklaşım ve uygulamaları, muhalefet için “siyasî sataşma” ortamı sağlamıştır. Yukarıdaki söylem böyle bir siyasi sataşmanın örneğidir. Muhalefet vekili Mahmut Duyan Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in uygulamalarını eleştirmeyi amaçlarken, istihza türünden faydalanmıştır. Bakanın, bazı tekstil firmalarının defilelerine gidip de, sınır kapısına gitmemesi muhalefet için istihza malzemesi olmuştur. 

Recep Tayyip Erdoğan, 22.04.2007 tarihli Bayburt Mitingi’nde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sözlerine şu şekilde karşılık verir: 

“Şimdi duydum ki, bugün bir meydan okuma yapmış. Taksim’e on bin gençle 
gelecekmişsin veya beş bin gençle. Bin bozkurtla Kasımpaşa’ya kadar kovalarım, demişsin. Allah Allah! 

Sayın Bahçeli, sen bozkurtlarla mı dolaşıyorsun? Bozkurtların sana hayırlı olsun. 
Ben bozkurtla dolaşmıyorum. Ben eşref-i mahlûk olan insanlarla dolaşıyorum.” 83 

İktidar ile muhalefet miting meydanlarındaki konuşmaları zaman zaman istihza türü için malzeme edilmiştir. Erdoğan, “Allah Allah” ifadeleri ve “Sana hayırlı olsun” ifadeleriyle istihzayı kullanmıştır. Öte yandan, MHP’nin ülküsel simgelerinden biri olan “bozkurt” un, “yaratılmışların en şereflisi” olan insanla mukayese edilemeyeceğini söylemeye çalışırken, hiciv türünü de kullanmıştır. 

İbrahim Özdoğan 30.05.2007 tarihli TBMM Genel Kurulunda şöyle konuşur: 

“Bak, zatıâliniz bana -bir konuşmamda Naim Hoca fıkrası anlatmıştık -demiştiniz 
ki: "Sana cuma günü de sorgu- sual soracaklar." Ben de size bir şey söyleyeyim 
mi? Bak, siz de herhalde Avrupa Birliğine çok sadakatle sarıldığınız için -ama, 
mesafe katedemediniz- siz de cumartesi veya pazardan medet umuyorsunuz, sorgu sual sorulmaz diye.” 84 

Bu söylemde muhalefet milletvekilinin iktidarın Avrupa Birliğine giriş süreci ile istihza eder. Muhalefet vekiline göre, iktidar fazla Batılılaşarak, kendi dinî değerlerini unutmak üzeredir. “Cumartesi Pazardan medet ummak” ifadesi Gayrimüslimlerin ibadet günlerini hatırlatma amacı taşır. 

CHP milletvekili Uğur Aksöz 01.06.2007 tarihli TBMM Genel Kurulunda şöyle konuşur: 

“Hani boksör dayak yer dolanır durur ya, menajerine bakar, öbürüne bakar. 
Sonuçta ne olur biliyor musunuz: Menajeri bir kova suyu alır yüzünden aşağıya 
boca eder, boksör ayılır. 22 Temmuzda size iyi ayılmalar diliyor, saygılar 
sunuyorum.” 85 

Aköz, konuşmasında iktidar ile istihza eder. Yaklaşan 22 Temmuz seçimlerinde 
seçmenin kendilerini ayıltacağını ifade eden Aköz, iktidar ile “su ile ayıltılan boksör” arasında bir benzerlik ilişkisi kurmuştur. 

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile CHP milletvekili Kemal Anadol arasında 
04.12.2007 tarihli TBMM Genel Kurulunda şöyle bir diyalog geçer: 

“Maliye Bakanı Kemal Unakıtan -Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk diyor ki: 
“Tam bağımsızlık ancak mali bağımsızlık ile mümkündür. Bir devletin maliyesi 
bağımsızlıktan yoksun olunca o devletin bütün hayat ışıklarında bağımsızlık felç 
olur.” 1 Mart 1922. Bunu da soruyordunuz “Ne zaman söyledi?” diyordunuz, bu 
da size bir cevaptır. 

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan (Devamla) – Tamam, teşekkür ederim. Bizi 
alkışlamaya devam edeceksiniz, devam edin. (AK Parti sıralarından alkışlar) 

K. Kemal Anadol (CHP) – Atatürk’ü alkışladık sizi değil!” 86 

Siyasiler arasında geçen diyaloglarda, mizahî ögeler anlık oluşabilmişlerdir. Yukarıdaki diyalogda, iktidar üyesi Kemal Unakıtan’ın Atatürk’ün bir sözünü kullanarak konuşmasına devam etmesi üzerine CHP sıralarından alkışlar yükselmiş ve iktidar alkışları üzerine alınmıştır. Bunun üzerine Kemal Anadol, Atatürk’ü alkışladıklarını beyan etmiştir. Dolayısıyla bu ifade istihza içerir. 

CHP milletvekili Kemal Anadol ile AK PARTİli Kemal Unakıtan arasında 04.12.2007 TBMM genel kurulunda şöyle bir diyalog geçer: 

“K. Kemal Anadol (CHP) – Nerede? Nerede? Devletle iş yapmadı bizim çocuklarımız. 

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan (Devamla) – Bu millet biliyor, her şeyi biliyor. 
Bunları daha önce de yaptınız, bu millet size cevabınızı verdi. 
K. Kemal Anadol (Devamla) – Sayın Bakan, soru soruyorsun; devletle iş yapmıyor bizim çocuklarımız. 
Kemal Unakıtan (Devamla) – Sayın Baykal, bunlara lütfen devam etmeyiniz. 
Sonra sizi biz bile kurtaramayız.” 87 

Kemal Unakıtan’ın dönemin CHP lideri Deniz Baykal’a yönelik “Sizi biz bile 
kurtaramayız” söyleminde iktidar kanadının, muhalefete yönelik bir tavrı söz 
konusudur. Bazı durumlarda, muhalefeti kendilerinin kurtardığına dair bir gönderme yapılmıştır. Yine bu söyleme de Üstünlük Kuramı hâkimdir. Üstünlük duygusunun vermiş olduğu hazla, iktidar muhalefet ile bu şekilde istihza etmiştir. 

Mehmet Serdaroğlu 09.12.2009 tarihli TBMM Genel Kurulunda şöyle konuşur: 

“– … önerimizi kabul ederseniz konu enine boyuna araştırılacak, ortaya 
başkaca çözüm önerileri de çıkabilecektir. Değerli milletvekilleri, yine 2007 seçim öncesinde, Kastamonu’da, AKP milletvekili adayları, şeker fabrikasının salonunda, fabrika özelleştirilmeyeceğini, bunu özelleştirenlerin ellerini kıracaklarını ifade etmişlerdir. Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği Şeker Reformu’nun yürürlüğe gireceği 2014 yılını beklemek bize göre hiçbir şey kaybettirmez. Değerli milletvekilleri, dün Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum, Çarşamba, Kastamonu şeker fabrikaları 606 milyon dolara satılmıştır. Bunların 20 bin dönüm arazisi vardır ve arazi fiyatına satılmıştır, 1 dönüm arazi 30 bin dolara gelmiştir. Demek ki, üzerindeki fabrikalar eşantiyon olarak alana verilmiştir. Ayrıca, eğer ürettiğiniz şekerde bir sıkıntınız varsa aynen kömür dağıttığınız gibi şeker de dağıtarak şekeri tüketebilirsiniz.” 88 

Muhalefet milletvekili, iktidarın şeker üretimindeki yaklaşımı üzerinden, yoksul ailelere kömür yardımı yapmasını eleştirmiştir. Bu eleştiri genel anlamda ise istihza taşır. Zira, muhalefetin amacı bir yandan da iktidarın şeker fabrikalarının satılışına müsaade etmesine dikkat çekmek olmuştur. 

18.06.2010 tarihli TBMM Genel Kurulunda şu diyalog kurulur: 

“Ahmet Yeni (Devamla) – AK PARTİ, ülkenin doğusundan batısına, kuzeyinden 
güneyine her karışını görmekte ve işçisinden sanatçısına, çiftçisinden bürokratına, her emeğin ve emekçinin alın terinin değerini veren bir parti ve iktidardır. Çünkü AK PARTİ milletin partisidir, AK PARTİ milletin vicdanıdır, milletin sesidir, milletin ta kendisidir. 

Mehmet Günal (Antalya) – Hangi milletin? 
Ahmet Yeni (Devamla) – Kanun tasarısı hayırlı olsun, milletimize hayırlı uğurlu olsun. 

Oktay Vural (İzmir) – Sayın Başkanım, üç dakika daha süre verin de, gerçekten çok veciz bir konuşma yaptı, herkes gülüyor çünkü!” 89 

Bu söylemlerde muhalefet milletvekili Oktay Vural, iktidar milletvekilinin yapmış 
olduğu konuşma ile istihza eder. Yapılan konuşmanın herkesi güldürdüğünü iddia eden Vural, bu iddiasını imasız apaçık söyler. 
CHP milletvekili Muharrem İnce, 25.12.2009’daki TBMM Genel Kurulunda şöyle 
konuşur: 

“…Yedi yıldır bu kürsüde hayal tüccarlığı yaptınız. Rakamları tersine okuttunuz. 
2002’de ilk iktidara geldiğinizde önce gömlek değiştirdiniz, sonra sakallarınızı 
kestiniz, sonra jiplere bindiniz, sonra orman içindeki villalarınızda havuzlarda 
yüzmeye başladınız…Memleket yangın yeri, millet ölmüş, bitmiş, siz hâlâ ne 
konuşuyorsunuz! 
Başbakan, camdan okuduğu yazılarla pembe tablolar çizerek, milletin canına nasıl okuduğunu saklamaya çalışıyor. Böyle bir ortamda, Başbakan Yardımcısı 
“Civanım, delikanlım ne hâle geldi” diyor. “Civanım, delikanlım ne hâle geldi” 
diye bakacağına, güzelim memleketin ne hâle geldi diye ona bir bakmak lazım.” 90 

İnce, bu konuşmasında yine iktidarı lüks içinde yaşama ile ve halkın sorunlarıyla 
ilgilenmeme yönünde istihzada bulunur. Bu söylemde aynı zamanda benzeşleme dil oyunundan yararlanılmıştır. “Camdan okumak” ile “Canına okumak” ifadelerinin ses benzerliği, bu söylemin istihza vurgusuna dikkat çeker. 

05.04.2011 tarihli TBMM Genel Kurulunda milletvekilleri arasında şu diyalog geçer: 

“Osman Özçelik -Bakın, 1 milyon 700 bin insan sınavlara girdi ve sınavlar 
üzerinde de çok ağır bir şaibe var, şifre şaibesi var. Bu 1 milyon 700 bin insan, bu şaibe tamamen ortadan kaldırılmadan, açık bir şekilde… Sadece teminat vererek bunun olmayacağını herkes biliyor. “Biz Başkana güveniyoruz, onun açıklamaları yeterli.” demek yeterli mi acaba? Bunun mutlaka açığa çıkarılması lazım, yoksa 1 milyon 700 bin gencimizin geleceğini karartmış olursunuz. Yine, onlarca gazeteci cezaevlerinde. Yazarların yazılmayan kitapları toplatılıyor. Dünyanın hiçbir yerinde yazılmamış bir kitabın toplatıldığı görülmüş müdür? Böyle bir ülke için demokrasi tanımı yapılabilir mi, demokratik bir ülke tanımı yapılabilir mi? Hâlâ, kadın cinayetleri var. Kadına işkence, baskı, şiddet uygulanıyor. Bunun önüne geçilebildi mi? Kadınlarımız geleceğine güvenle bakabiliyorlar mı acaba? İnsanlar kılık ve kıyafetlerinden dolayı yasal engellerle karşılaşıyorlar, geleceklerinden umutlu olabilirler mi? Bir kitap yazıldı, hatta yazılmadı bir kitap, bu kitap toplatıldı: “İmamın Ordusu” Şimdi duyuyoruz, yeni bir kitap yazılıyor. Sayın Başbakan İçişleri Bakanına, İçişleri Bakanı da polis yetkililerine, oradan da savcılara bir talimat herhâlde gider bugünlerde. Bu defa “İmamın Şifreleri” diye bir kitap yayınlanıyor bugünlerde, onun hazırlıkları yapılıyor. 

Mustafa Özyürek – Onu kim yazıyormuş? 

Osman Özçelik (Devamla) – Onu da Sayın İçişleri Bakanı arasın bulsun, ben ihbar etmiş olmayayım. “İmamın Şifreleri” kitabını da… 

Mustafa Özyürek – Hayır, kolaylık yapalım da toplayıversinler.” 91 

Bu söylemde gazeteci Ahmet Şık’ın yazmış olduğu; ancak, yayımlanmadan yasaklanan ve Şık’ın tutuklanmasına sebep olan “İmamın Ordusu” kitap konu edilmiştir. Basın üzerindeki göreceli sansür üzerinden, konuyu ÖSYM’nin yapmış olduğu sınavlardaki şaibe iddialarına getiren muhalefet milletvekilinin amacı iktidar bakanı ile istihza etmektir. Yapılan sınavlardaki şifre iddiası, “İmamın Şifreleri” şeklinde malzeme edilmiştir. 

MHP Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural 17.05.2011’de MHP’nin 
İzmir İl Başkanlığında düzenlediği toplantıda, Başbakan Erdoğan hakkında şöyle 
konuşmuştur: 

“…Sayın Başbakan miting meydanlarında üfürüyor. Bazen sadece yazılanları 
okuyabiliyor, onun dışında bir konuşması yok. Bakın, Sayın Başbakan Antalya 
mitinginde!(Başbakan susmaktadır) 

Konuş, oku bakayım, oku bakayım, oku ya! Nihayet, promter çalıştı. Promter 
çalışınca Başbakan maşallah üfürüyor…” 92 

Vural, Başbakana yönelik ‘mükemmel hatip’ söylemleri ile bu şekilde istihza etmiştir. 
Zira, ona göre promter çalışmayınca Başbakan konuşamamaktadır. 

02.11.2011’de Almanya Dışişleri Bakanlığı’ndaki “Türklerin Almanya’ya Göçünün 50. Yılı” nedeniyle düzenlenen etkinlikte konuşan Recep Tayyip Erdoğan şöyle der: 

“Fatih Akın’ın filmleri Almanya’nın olduğu kadar, Türkiye’nin de gururu. Türk 
Milli Takımı’nın kalesini hedef almadığı sürece Mesut Özil’in 93 attığı her golle 
bizler de havalarda uçuyoruz…” 

Mesut Özil’in Türk milli takımına gelmeyişine yönelik bir istihzası bulunur. 

Recep Tayyip Erdoğan 22.11.2011 tarihli grup konuşmasında şöyle konuşur: 
“Değerli arkadaşlarım, Ana Muhalefet Parti CHP’nin hem Osmanlı tarihiyle, hem 
de kendi kişisel tarihiyle olan çatışmasını ibretle izliyoruz. Bunlar, Sultan 
Abdülmecit’le Halife Abdülmecit’in aynı kişiler olmadıklarını bugün elhamdülillah 
anladılar. Zamanla elifle mertek arasındaki farkı da inşallah görürler” 

Erdoğan, bu örnekte deyim kullanarak istihza yoluna gitmiştir. “Elifle mertek arasındaki fark” 94 şeklinde kullandığı deyimin sözlükte kullanılan hali ” Elifi görse mertek sanır” şeklindedir ve “okuma yazma bilmez” anlamındadır (Aksoy 2013: 756). Erdoğan’ın bu sözündeki amaç, CHP’nin araştırmadığı, tarih bilmediği şeklindeki iddiasını istihza yolu ile vurgulamaktır. 

3.4.3. İroni 95 

12.04.2006 tarihli TBMM Genel Kurulunda şöyle bir diyalog geçer: 

“Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin - …diğer 
kamu kurum ve kuruluşlarına gönderilmeyen 11 000 -ona, özelleştirme 
mağduru demeyi doğru bulmuyorum- özelleştirme sonucu, emekli hakkını da 
elde edemediği için işsiz kalan insanları, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam ettik; biz yaptık onu. Yani, özelleştirme sonucu mağdur duruma düşmüş olan memuru, sözleşmeliyi, işçiyi, hepsini, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam eden biziz, biz değerlendirdik onları. 

Ali Rıza Bodur (CHP) - Memlekette iş arayan yok!.. İşçi aranıyor! 
Güllük gülistanlık!..”96 

İroni türünün siyasîler arasında çok kullanılan bir tür olmadığını görmekteyiz. 
Yukarıdaki diyalogda iktidar üyesi Mehmet Ali Şahin iktidar partisi olarak işsizlik 
sorununa çare bulduklarını beyan etmekte iken, konuşmasına müdahale eden CHP milletvekili Ali Rıza Bodur, ülkede hâlâ iş arayan pek çok insanın varlığına dikkat çekmeye çalışırmıştır. Bu amaç doğrultusunda, iktidar üyesinin iddialarını boşa çıkarmak için mizahtan yararlanmak istemiştir. İktidar vekilinin söylediklerinin tam tersini beyan edebilmek için ironi türünü kullanmıştır. ironi yapmıştır. 

3.4.4. Karikatür 

Karikatür, görselliğin de sağlamış olduğu katkıyla, mizahın en etkili alanlarındandır. 

Günümüzde, pek çok siyasetçinin interneti, sosyal paylaşım siteleri ve kişisel web siteleri üzerinden, seçmenleriyle bire bir iletişim kurabildiklerini biliyoruz. 

MHP Lideri Devlet Bahçeli ise günümüze kadar görülmemiş bir uygulamayı yaptı. Kendi kişisel web sitesine, kendisi ile ilgili karikatürleri koyarak, mizahı siyasette bu şekilde de kullanabileceğini göstermiştir. 97 



Siyasetçiler mizah malzemesi olup halkın gözünde itibar kaybetmeyi tercih etmezken, Bahçeli bunun tam aksi bir tutum sergilemiştir. Mizahın savunma ve saldırı işlevinin siyasette nasıl kullanılabilineceğine örnek teşkil eden bu uygulama, Bahçeli’nin itibarının zedelenmesinden ziyade bir öz güven işareti olarak algılanmaktadır. 



SONUÇ 

Gündelik tüketimler içerisinde yer alan gülme eylemi, ciddilikten uzak, basit bir eylem gibi algılanıyor olmasına rağmen, psikolojisi, işlevleri ve tasnifi üzerinde düşündürtmüş bir olgu olarak karşımıza çıkmıştır. 
Mizah üzerine yapılan pek çok tanım, onun fonksiyonlarıyla ilgili bilgiler sunmuştur. 

Gülme ile mizah arasındaki en kuvvetli ayrım da bu noktada karşımıza çıkmıştır: gülme gündelik tüketim nesnesi iken; mizah savaşan, direnen ve daha entelektüel bir dünyadan insanlığa seslenmiştir. 
Cinsel mizah, etnik mizah ve siyasî mizah olmak üzere üç türde karşımıza çıkan 
mizahın, eğlence ve hoş vakit geçirme boyutunu cinsel mizah; üstünlük kurma, hor görme, aşağılama boyutunu etnik mizah; protesto etme, yıpratma, sorgulama, ifşa etme, itibar zedeleme ve statü endişesi yaratma gibi boyutlarını ise siyasî mizah karşılamıştır. 
Aynı zamanda mizah, farklı üslup ve biçimlerle, hiciv, ironi, alay, şaka, karikatür, nükte, karikatür gibi türlerinde form kazanmış; sosyal protestoda ve siyasette kullanılmıştır. 
Mizahın, siyaset ile olan ilişkisini belirlerken, sosyal protesto işlevi özellikle üzerinde durmamız gereken nokta olmuştur. ‘Bir farkındalık yaratma süreci’ olarak tanımladığımız sosyal protestonun dikkat çekmesi önemlidir. Sunduğumuz örnekler göstermiştir ki; sosyal protesto mizahın sivri, uslanmaz, hayal gücü geniş ve ‘orantısız zekâ’ sından faydalanarak dikkat çekmeyi başarmıştır. 
Mizahın, protesto işlevinin yanında, siyasal lider imajına etkisi tartışılmıştır. 
Karizmatik liderlik, kusur götürmez bir olgu olmasıyla birlikte, kitleleri peşinden 
sürükleyebilmektir. İşte bu noktada, liderin imajın zedeleyebilecek bir hata/kusur liderliğini sonlandırmasa da, liderin kendini savunmasını gerektirecek durumlar yaratmıştır. 
Dünya siyasî tarihinde pek çok hatibin, parlamenterin ve liderin söylemlerinde mizahî unsurları kullanmaları, onların popülaritelerini artırmalarına sebep olmuştur. 

Türk siyasetinde, siyasî mizahın kullanılıp kullanılmadığı, kullanıldıysa ne oranda hangi yollarla kullanıldığı çalışmamızın cevap aradığı soru olmuştur. Dönem dönem Türk siyasetçilerden verilen örnekler, esas itibariyle bu üslubun bir tercihten ziyade, bir mizaç meselesi olduğu sonucuna götürmüştür. Mizahın, kıvrak bir zekâ, hazırcevaplılık, şaka kaldırır gibi karakteristik vasıflara sahip kişilerde ortaya çıktığı düşünülürse, Türk siyasetinde de bu mizaçta pek çok siyasîye rastlamak mümkün olmuştur. 

2002-2011 yılları arası Türk Siyasetine baktığımızda şöyle bir tablo karşımıza çıkmıştır: 
Her iki hükümet döneminde de AK PARTİ, tek başına iktidar olurken, CHP ve MHP muhalefet partileri olarak parlamentoda yerini almıştır. 

Bu dönemde Türk Siyasetindeki şahısların, mizahı ne şekilde, hangi yollarla ve hangi icra ortamlarında kullandıkları çalışmamızın ana malzemesi olmuştur. Siyasîlerin TBMM genel kurullarında, parti grup konuşmalarında, çeşitli il toplantılarında ve yurtdışı konuşmalarından alınan örnekler incelenmiştir. 

Netice itibariyle, bir muhalefet aracı olarak algı yaratan ve pek çok toplumsal oluşum ya da bireysel olarak bir muhalefet aracı olarak kullanılagelen siyasî mizah, kısıtlı ve sınırlı da olsa adı geçen dönem içerisinde iktidar tarafından da kullanılmıştır. İktidar partisi konumunda bulunan AK PARTİ içerisinde mizahı kullanımıyla ilgili dikkat çeken isimler Recep Tayyip Erdoğan ve Bülent Arınç olmuştur. 

Türk siyasetinin geneline baktığımızda muhalefetin en büyük silahı eleştirmek ve sorgulamaktır. Bu bağlamda derlenen söylem örneklerinde muhalefet üyelerinin iktidar icraat ve yaklaşımlarına yönelik çok miktarda istihza, telmihlerle mizah ve yine dil oyunları ile mizahtan faydalandıkları tespit edilmiştir. 

CHP içinde ise mizahı kullanımıyla dikkati çeken isimlerden biri Muharrem İnce’dir. İnce, konuşmalarında özellikle sert bir mizah türü olan hicvi tercih etmiştir. CHP’nin farklı bir platformda mizahî taşlamalara yer verdiği seçim şarkıları iktidara yönelik hiciv ve istihzayı içermiştir. 

CHP kanadında, mizahî söylemlere fazlaca yer veren diğer isim partinin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Kılıçdaroğlu, il mitinglerinde ve parlamentoda istihza ve fıkra gibi daha yumuşak bir mizah türlerini tercih etmiştir. 

Muhalefet partisi konumunda olan MHP kanadında ise öne çıkan isim partinin grup başkanvekili Oktay Vural’dır. Vural, bilhassa Başbakan üzerine istihzayı kullanır. Öte yandan MHP lideri Devlet Bahçeli, grup konuşmalarında daha resmi bir üslup kullanırken, il mitinglerinde mizahı tercih etmiştir. Bahçeli’nin mizahın işlevlerinden yararlanmak istediğinin en net göstergesi, kendi kişisel internet sitesinden paylaştığı karikatürlerdir. 

Sonuç olarak, siyasî mizah halkın bir savunma ve saldırı mekanizması hâlinde 
kullanılmıştır. Yönetene karşı bir silah gibi kullanılan mizah, görülüyor ki salt halkın kalkanı olmaktan ziyade, “yöneten” katındaki yahut bir şekilde siyaseti meslek edinmiş kişilerin de kullanım alanı olagelmiştir. Mizahın savunmacı ve saldırgan tavrından nasibini almış, tarih önünde bir şekilde mizahın tokadına maruz kalmış otorite, mizaha olan düşmanlığından bir noktada açık vermektedir. Zira, düşman bellediği sistemin çarkına kendisi de düşmüştür. 

Siyasî, bu noktada salt halktan değil, kendi meslek grubundan da bu şekilde ifşa edilme, alay edilme, hor görülme, küçük düşürme gibi eylemlerin edilgeni olmuştur. Bu noktada mizahın öznesi ve nesnesi değişim gösterebilmekte; ancak, maksat aynı kalmıştır. 

Çıkarımımız şudur ki; gerçek anlamda etkili bir mizah yaratma eylemi gösterebilen kişilerin zekâları takdir ister. İster iktidar, ister muhalefet, ister sivil toplum, ister mizahı meslek edinmiş kişi olsun, mizahın söyleyecek sözü tükenmeyecektir. İnsanoğlu, zekâsını ispatlayabilmek adına dahi, mizahtan uzak kalamayacaktır. Mizah, komediden sıyrılıp toplumsal eleştiri söylemi olarak yoluna devam edebildiği sürece ve toplum tarafından da bu şekilde adlandırıldığı sürece, yaşam alanı genişleyecek, türeyecek ve siyasetçinin de en büyük kalkanı ve iletişim tarzı olacaktır. Kaldı ki, bu iletişim tarzı kişilerarası diyaloglarda çoğu zaman son noktayı koyabilecek, koltuklarına “sevdalananları” rahatsız edecektir. Mizahın baskısı, belki vicdan, belki hukuk baskısından daha kamusal, daha basit ve daha utandırıcı olduğundan, siyasi bencilliğe ve dokunulmazlığa zedeleyici bir etki edecektir. 

Elbette, bu çıkarımlarımız bir tartışma konusudur; lakin, bir değerlendirme çabası içerisinde olmamızdan dolayı, mizaha bir yerde hakkını teslim etme gereğini de hissetmekteyiz. Şu noktayı da belirtmekte fayda görmekteyiz: Tarihinde üç askerî darbeyle sınanmış, öğrenci olaylarının bitmek bilmediği, basın üzerindeki sansürün dönem dönem hissedildiği, kadına, doktora, çocuğa ve öğretmene şiddete caydırıcı cezaların uygulan(a)madığı, bir başkasının gazetesini okumaya yönelik azimli performansların sergilendiği, her on ev hanımından sekizinin TV dizisi doktoru olduğu ve hatta öküzünün adını gelinin adından önce yazan kayınpederlerin, karısına köşe bucak “kadın jinekolog” arayan kocaların olduğu Türkiye gibi bir toplumda, mizahın tükenmesi diye bir ihtimali söz konusu edemiyoruz. Bu anlamda mizah belki kılık değiştirebilir, yazılı basına olan ilginin giderek azalmasıyla karikatür dergilerinin tirajı düşebilir; ancak, mizah sokakta, pankartlarda, sosyal medyada ve siyasîlerin 
metinlerinde ihtişamını sergilemeye devam edecektir. 

79 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil1/bas/b114m.htm 
80 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil2/bas/b005m.htm 
81 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil4/bas/b026m.htm 
82 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil4/bas/b080m.htm 
83 https://www.youtube.com/watch?v=Gu0PaudB3Rk 
84 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil5/bas/b117m.htm 
85 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil5/bas/b119m.htm 
86 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil2/bas/b029m.htm 
87 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil2/bas/b029m.htm 
88 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil4/bas/b028m.htm 
89 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil4/bas/b120m.htm 
90 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil4/bas/b042m.htm 
91 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil5/bas/b086m.htm 
92 http://www.habererk.com/arsiv/haber/11793/vural-basbakanla-cook-eglendi-video.html 
93 Türk asıllı Alman vatandaşı olan futbolcu Mesut Özil, Türk milli takımından davet almış, ancak kendisinin Alman takımında daha rahat hissedeceğiniz söyleyerek, teklifi reddetmiştir 
(http://www.sabah.com.tr/Spor/Futbol/2010/10/08/iste_mesut_ozil_gercegi). 
94 Direk 
95 Bkz. 1.Bölüm, Mizah Türleri, İroni Başlığı. 
96 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil4/bas/b087m.htm 
97 (http://www.devletbahceli.com.tr/htmldocs/index/icerik/4/resim_galerisi_goster_10.html). 
C:\Users\ww\Desktop\resim_buyuk.jpg
C:\Users\ww\Desktop\resim_buyuk (1).jpg




KAYNAKÇA 

AKAL, C. B. (1991). Yasa ve Kılıç. Afa Yayınları. 
AKALIN Ş. H. (2011). Türkçe Sözlük. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. 
AKSOY, Ö. A. (2013). Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü 1-2. İstanbul: İnkılâp Yayınları. 
AVCI, A. (2/2003). Toplumsal Eleştiri Söylemi Olarak Mizah ve Gülmece. Birikim, 166, 80-96. 
AZİZ, A. (2003). Siyasal İletişim. Ankara: Nobel Yayınları. 

BALCI, Ş. (2006). Negatif Siyasal Reklamlarda İkna Edici Mesaj Stratejisi Olarak 
Korku Çekiciliği Kullanımı.Yayımlanmamış Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi, Konya. 
BALCI, Ş. ve BAL, E. (2008). 22 Temmuz 2007 Genel Seçimlerinde AKP ve CHP 
          Reklamları: Karşılaştırılmalı Bir Analiz. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, 33,5-28. 
BAŞGÖZ, İ. (1999). Protesto: Folklorun Beşinci İşlevi. Ö. Çobanoğlu ve M. Özarslan (Ed.). Folkloristik: 
Prof. Dr. Umay Günay Armağanı (s.1-4). Ankara: Feryal Matbaacılık. 
BAUDELAIRE, C. (1997). Gülmenin Özü. İstanbul: İris Yayıncılık. 
BİLKAN, A. F. (1997). Nabi Divanı.C.1-2. İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları. 
BİZDEN, A. (1998). Günümüz Mağrur Mağdurlarının Muhalif Üslubu Hizayı Bozan Muhalefet. Birikim, 113, 41-46. 


CANTEK, L. (2002). Mizah Mahallesi. Güldiken Mizah Kültürü, 23, 23-24. 
CANTEK, L. (2003). Gülmenin Muhalif Duruşu. Folklor/Edebiyat, 9(34), 57-71. 
CANTEK, L. (2004). Gırgır Efsanesine Dışarıdan Bakmak. Toplumsal Tarih, 129, 16- 22. 
CEBECİ, O. (2008). Komik Edebi Türler Parodi Satir ve İroni. İstanbul: İthaki Yayınları. 
CLASTRES, P. (1991). İlkel Toplumlarda İktidar Sorunu.( Çev: A. Türker) Birikim, 28, 69-71. 
ÇELİKER, M. (2009). Lider İmajının Yaratılmasında Fotoğrafın İşlevi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 
          Süleyman Demirel Üniversitesi, Isparta. 
ÇOBANOĞLU, Ö. (2008). Halkbilimi Kuramları ve Araştırma Yöntemleri Tarihine Giriş (4.bs.). Ankara: Akçağ Yayınları. 
ÇOŞKUNER, Ö. (2007). Ay Dede Mizah Dergisi’nin İncelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 
          Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İstanbul. 


DAVİES, C. (2007). Humour and Protest: Jokes under Communism. M. Hart and D. Bos (Ed.). Humour and Social Protest 
          (s.291-305). Cambridge: Press Syndicate of the University of Cambridge. 
DEVELİOĞLU, F. (2002). Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lûgat (19.bs.) Ankara: Aydın Kitabevi. 
DİLBER, F. (2012). Seçmenlerin Kitle İletişim Araçlarından Aldığı Siyasal İçerikli Bilgilerden Etkilenme Düzeyi; 
          Karaman İli Seçmenleri Üzerine Bir Alan Araştırması. Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, 1(4), 83-105. 
DOMENACH, J.M. (1995). Politika ve Propaganda. (2.bs.). (Çev: T.Yücel), İstanbul: Varlık Yayınları. 
DOUGLES, M .(2002). Şakalar-Fıkralar. Güldiken, 26, 40-54. 
DUVERGER, M. (2011). Siyaset Sosyolojisi (Çev: Dr. Şirin Tekeli). İstanbul: Varlık Yayınları. 


EKER, S. (2011). Çağdaş Türk Dili (7.bs.) Ankara: Grafiker Yayınları 
ELÇİN, Ş. (2001). Halk Edebiyatına Giriş. Ankara: Akçağ Yayınları. 
ELÇİN, Ş. (2010). Kerem ile Aslı Hikâyesi. Ankara: Akçağ Yayınları. 
ELMAS, N. (2010). Tarık Buğra’nın Hikâye Dilinde İroni. Karadeniz Araştırmaları Dergisi, 25, 135-143. 
ERSOY, E. (1998). Üniversite Gençliğinin Siyasi Yönelimleri ve Protesto Hareketleri, Bilim Uzmanlığı Tezi, İnönü Üniversitesi, Malatya. 


FENOGLIO, I. ve GEORGEON, F. (2007). Doğu’da Mizah (Çev: A. Berktay). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. 
FREUD, S. (1905). Espriler ve Bilinçdışı İlişkileri (Çev: E. Kapkın). İstanbul: Payel Yayınları. 2012 

GÖNENÇ, L. ve CANTEK, L. (2010). Karikatürün Sosyal ve Siyasal Olayları Etkileme Gücü Üzerine. Toplumsal Tarih, 193, 26-35. 
GÜDERİ, C. (2008). Sanat Alanı Olarak Mizah: Sanat, Mizah ve Karikatür İlişkisi ve Türkiye’den Üç Örnek. Yayımlanmamış 
         Yüksek Lisans Tezi, İnönü Üniversitesi, Malatya. 
GÜLER, Ç. ve GÜLER, B.U. (2010). Mizah, Gülme ve Gülme Bilimi. Ankara: Yazıt Yayıncılık. 
GÜNGÖR, Erol (2003). Sosyal Meseleler ve Aydınlar. Ankara: Ötüken Yayınları. 
GÜNGÖREN, A. (2001). Şaka! Bir Marjinal Antropoloji Konusu Olarak Şakanın Antropolojisine Giriş. Cogito, 26, 191-197. 

HANÇERLİOĞLU, O. (2008). Felsefe Sözlüğü (16.bs.) İstanbul: Remzi Kitabevi. 

JAKEL, S. (1997). İlyada’da Gülme Olayı (Çev: M. H. Doğan). Güldiken, 12, 36-39. 
JASPER, M. James (1997). Ahlaki Protesto Sanatı Toplumsal Hareketlerde Kültür, Biyografi ve Yaratıcılık (Çev: S.Öner). İstanbul: 
          Ayrıntı Yayınları (2002). 

KANIK, O. V. (2012). Bütün Şiirler (30.bs.). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. 
KAPLAN, M. (2001). Türk Edebiyatı Üzerinde Araştırmalar 3 Tip Tahlilleri. İstanbul: Dergâh Yayınları. 
KAYIRAN, Y. (2002). İronik Algı: Hicivsel Nara. Güldiken, 28, 49-63. 
KILIÇ, Z. (2012). Türk Edebiyatında Birbirine Yakın Üç Kelime: Hiciv, Medh ve Hezel. International Periodical For The 
          Languages Literature and History of Turkish or Turkic. Volume 7/3, Summer, 1741-1750. 
KIŞLALI, A. T. (1992). Siyaset Bilimi. Ankara: İmge Kitabevi Yayınları. 
KİERKEGAARD, Soren (2009). İroni Kavramı Sokrates’e Yoğun Göndermelerle (Çev.: S. Okur). Ankara: İmge Kitabevi. 
KOCAKAPLAN, İ. (2002). Açıklamalı Edebi Sanatlar. İstanbul: Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları. 
KÖKER, E. (1998). Politikanın İletişimi İletişimin Politikası. Vadi Yayınları: Konya. 

LEFEBVRE, H. (2001). Alaycılık, Doğurtma Yöntemi ve Tarih Üzerine (Ş. Demirkol, Çev.), Cogito, 26, 133-145. 

MODLESKİ, T. (Haz.) (1998). Eğlence İncelemeleri, Kitle Kültürüne Eleştirel Yaklaşımlar. (Çev: N. Gürbilek). İstanbul: Metis Yayınları. 
MORREAL, J. (1997). Gülmeyi Ciddiye Almak. (Çev: K. Aysenever-Ş.Soyer) İstanbul: İris Yayınları. 
MUALLİMOĞLU, N. (1997). Politikada Nükte (2.bs.). İstanbul: Avcıoğlu Basım Yayın. 

NESİN, A. (2001). Cumhuriyet Dönemi Türk Mizahı. İstanbul:Adam Yayınları. 

OKAY, O. (1998). Hiciv. İslam Ansiklopedisi (c. 17, s. 447). İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları. 
ORTAYLI, İ. (1997). Devlet’e Nasıl Bakmalı? Doğu Batı Dergisi, 1, 11-15. 

ÖĞÜT- EKER, G. (2009). İnsan Kültür Mizah / Eğlence Endüstrisinde Tüketim Nesnesi Olarak Mizah. Ankara: Grafiker Yayınları. 
ÖKTEN, N. (2001). Varoluşsal Bir Tehdit Ya da Bir Korunak Olarak Şaka. Cogito, 26, 146-151. 
ÖZDEMİR, N. (2010). Mizah, Eleştirel Düşünce ve Bilgelik: Nasreddin Hoca. Milli Folklor, 87, 27-40. 
ÖZDEMİR, N. (2002). Türkiye’de Siyasal Parti Kültürü. Milli Folklor, 56, 53-74. 
ÖZER, Ö. (2000). Siyasal İletişim ve Basın:1995 ve 1999 Seçimlerinde Çiller Haberleri. Selçuk İletişim, 1(2), 116-126. 

POROY, S. (2007). Yazıp Çizmek. Varlık, 74 (1192), 7-11. 

RENAUDER, P. S.(2001). Şaka ve Humour Duygusunun Evrenselliği Üzerine Türkiye Merkezli Bir Yayın ve Alan Araştırmasının Sonuçları. 
          Cogito, 26, 177-187. 
RYSBAY, K. (2007). Refik Halit Karay’ın Eserlerinde Mizah ve Hiciv. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul. 

SANDERS, B. (2001). Kahkahanın Zaferi (Çev: K. Atakay). İstanbul: Ayrıntı Yayınları. 
SENNETT, Richard (1992). Otorite (Çev: K.Durand). İstanbul: Ayrıntı Yayınları. 
SCHUTZ, C. E. (1977). Political Humour From Aristophanes To Sam Ervin.England: Associated Unıversity Press. 
SCOTT, J.C.(1990). Tahakküm ve Direniş Sanatları Gizli Senaryolar (Çev: A. Türker). İstanbul: Ayrıntı Yayınları (1995). 

ŞENER, S. (2008). Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi (5.bs.).Ankara: Dost Kitabevi Yayınları. 
ŞENGÜL, M. (2010). Türkiye’de Siyasal İletişim: 22 Temmuz 2007 Seçimlerinde AKP Örneği. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 
Hacettepe Üniversitesi, Ankara. 

TAN, O. (1998). Yaza Çize. İstanbul: İris Yayınevi. 
TAŞYÜREK, M. (2009). 22 Temmuz 2007 Milletvekili Genel Seçimleri Öncesi Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Siyasal İletişim Stratejileri. 
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara. 

TİRYAKİ, C. (2009).Cumhuriyet ve Yeni Şafak Gazeteleri Örnekleminde 2007 
              Milletvekili Seçim Sürecinde Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Prtisi Politik Eğilimlerinin Basında Yer Alma Biçimlerinin 
              İçerik Analizi Tekniği İle Karşılaştırılması. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara. 
TORUN, Y. (2006). Kültürlerarası Mizah Anlayışının Reklama Etkisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul. 
TUNABOYLU-İKİZ, T. ( 2001).Şakalar ve Psikanaliz. Cogito, 26, 199-203. 
TÜRK, H.B. (2007). İdeoloji. Mümtaz’er Türköne (Ed.) Siyaset. Ankara: Lotus Yayınevi. 
TÜRK, H.B. ve BERİŞ, H.E. (Mart 2004). Yeni Sağ ve Muhafazakâr Demokrasi Arasında AKP. Birikim, 179, 100-103. 
TÜRKMEN, F. (1996). Mizahta Üstünlük Teorisi ve Nasrettin Hoca Fıkraları. Türk Kültürü, 34(403), 649-655. 
TÜRKÖNE, M. (2007). Siyaset. Ankara: Lotus Yayınevi. 

USLU KARAHAN, Z. (1996). Siyasal İletişim ve 24 Aralık 1995 Seçimleri. Yeni Türkiye Dergisi, 11, 790–802. 
USTA, Ç. (2009). Mizah Dilinin Gizemi (2.bs.) Ankara: Akçağ Yayınları. 

WOLTON, D. (1991). Siyasal İletişim: Bir Model Yaratmak (Çev: H. Tufan ve Ö. Laçiner). Birikim, 30, 51-58. 

YÜCEBAS, H. (2004). Türk Mizahçıları Nüktedanlar ve Sairler. İstanbul: L&M Yayınları. 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder