16 Mart 2019 Cumartesi

24 HAZİRAN SEÇİM SONUÇLARI ANALİZİ BÖLÜM 2

24 HAZİRAN SEÇİM SONUÇLARI ANALİZİ BÖLÜM 2



     Geçmişteki siyasal krizlerin bir kez daha yaşanmaması için dizayn edilen bu sistem yasama, yürütme ve yargı ilişkilerinin düzenlenmesi bakımından “başkanlı” hükümet modeline göre hazırlanmıştır.1 Her ne kadar söz konusu sistem 16 Nisan’da halk tarafından onaylansa da seçim kampanyası boyunca CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve HDP seçim vaatlerini parlamenter sisteme 
geri dönüş üzerine kurmuştur. Özellikle CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi iyileştirilmiş bir parlamenter sisteme geçileceği vaadinde bulunurken bu şekilde parlamenter sisteme geri dönüşün eski yönetim krizlerini geri getirmeyeceğini iddia etmiştir. Fakat söz konusu üç parti bu konuda somut bir yol haritası ortaya koyamamıştır. 

    Dolayısıyla 24 Haziran seçimleri aynı zamanda 16 Nisan’da halk tarafından kabul edilen Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişe halkın desteğini bir kere daha göstermiştir.2 

Geçtiğimiz Şubat içerisinde AK Parti ve MHP’nin önerisiyle birlikte yasalaşan seçim ittifakları düzenlemesi partilerin bir platform altında birleşerek seçimlere girmelerine olanak tanımaktadır. 24 Haziran seçimlerinde bu düzenleme birkaç açıdan sonuçlar üzerinde etkili olmuştur: Birincisi seçim ittifaklarının seçmenin motivasyonunu artırarak katılım oranlarını yükseltmesidir.3 Türkiye’de son seçimlerde katılım oranlarındaki artış ittifak sisteminin doğal bir sonucudur. Tıpkı dünya genelinde seçim ittifaklarının seçimlere katılımı ortalama 1,5 puan civarında artırmasında görüldüğü gibi Türkiye’de de sistemin uygulanması seçimlere katılımı benzer bir oranda yükseltmiştir.4 İkinci olarak ittifak sistemi sayesinde Parlamento temsiliyeti büyük oranda artmıştır. 

Zira seçim ittifakları sistemi seçim barajını geçersiz kılarak partilerin –Seçim barajını geçemeseler de Mecliste temsil edilmelerine imkan tanımaktadır. 

Bu sayede seçimlere tek başına katıldığı takdirde elde ettiği yüzde 9,96’lık oy oranıyla Parlamentoda temsil edilemeyecek İYİ Parti 43 milletvekiliyle Meclise girmiştir. 




GRAFIK 1. 24 HAZIRAN SEÇIMLERI SONUCUNDA PARTILERIN 600 MILLETVEKILI ÜZERINDEN PARLAMENTODAKI SAYISAL DAĞILIMI 

Seçim ittifakları sisteminin partilerin Parlamentodaki dağılımı üzerinde de etkili olduğu görülmüştür. Örneğin Millet İttifakı’nın CHP’nin elde ettiği milletvekili sayısı üzerinde büyük bir etkisinin olduğu görülmüştür. CHP bu ittifak sayesinde Adıyaman, Karabük, Karaman, Kars, Kastamonu, Kırıkkale, Kırşehir, Kütahya, Nevşehir, Şanlıurfa ve Yozgat’ta milletvekili çıkarabilmiştir. Zira gerek seçim ittifakları düzenlemesi gerekse de Türkiye’de nispi temsil sisteminin D’Hondt usulü ile uygulanmasının bir sonucu olarak ittifaka dahil partilerden biri 
seçim çevresinde aldığı oy oranıyla milletvekili elde edemediği durumda bu oy oranı ittifakın di-ğer partilerine eklenmektedir.5 Bu durum ittifak düzenlemesinin “ittifak yapan siyasi partilerin milletvekili sayısının hesaplanmasında ittifakın toplam oyunun esas alınacağı” hükmüne dayanmaktadır. 

Örneğin her ne kadar kendisi milletvekili çıkaramasa da Saadet Partisi’nin Millet İttifakı’nda yer almasıyla birlikte Cumhur İttifakı’nınmilletvekili sayısı yedi (Ankara, Bartın, İstanbul, Sakarya, Samsun, Şanlıurfa, Yozgat’tan birer milletvekili) azalmıştır. Toplamda ise İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin Millet İttifakı’ndaki rolü on iki ilde CHP’nin milletvekili çıkarmasına yaramıştır. 

Genel itibarıyla gerek Cumhur İttifakı gerekse Millet İttifakı’na oy veren seçmenlerin davranışının yeni sistemi kısmi olarak şekillendirdiği görülmüştür. Bu durum stratejik ve taktik oy verme davranışının da bir sonucudur. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ve seçim ittifaklarının Türkiye siyasetinde tabanları birbirine yakın partilerin ittifak kurmasına yol açacağı beklenebilirdi. Ancak 24 Haziran’da bunun yasal hale gelmesi Türkiye’deki siyasi sistemin iki bloklu bir yapıya evrilmesi gibi öngörülen sonuçlar ortaya çıkarmıştır.6 Dolayısıyla 24 Haziran’da en önemli sonuç ittifakların blok içinde konsolidasyonunun sağlanması ve bloklar arasından ziyade blok içi oy geçişkenliği yaratmasıdır. Seçmenin stratejik oy verme davranışının bir sonucu olarak AK Parti’den MHP’ye, CHP’den ise HDP ve İYİ Parti’ye oy geçişleri yaşanmıştır.7 Bu durum stratejik seçmen davranışının da bloklar üzerinden şekillendiğini göstermektedir. 

Millet İttifakı’na dahil olan partiler ise belirgin bir stratejiden çok taktiksel hamlelerle ittifakı başarılı kılmaya çalışmıştır. Özellikle İYİ Parti ve Saadet Partisi CHP ile ittifak kurma sürecini kendi gelecekleri için kullanışlı bir araca çevirmek istemiştir. Bu iki parti kendilerine muhtaç olunduğu inancıyla hareket etmiş ve partilerini sürekli gündemde tutmaya çabalamıştır. Bu süreçte Akşener ve İYİ Parti aktör haline gelmeye çalışırken Saadet Partisi ise kendisinin kilit parti 
olduğu konusunda diğer partilerin seçmenlerini ikna etmeye dönük siyaset yürütmüştür.8 Seçimlerin hemen ardından Millet İttifakı’nın sona erdiğinin duyurulması bu taktiksel hamlelerin en son örneğidir. 

Seçim sonuçları üzerinde etkili olan bir diğer unsur ise Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle birlikte Parlamentodaki milletvekili sayısının 550’den 600’e yükselmesi olmuştur. Bu bağlamda milletvekili sayısı değişen iller Tablo 2’de gösterilmiştir. 




TABLO 2. MILLETVEKILI SAYISI ARTAN ILLER 



Milletvekili sayısındaki bu artışın elde edilen milletvekili sayıları üzerinde de etkili olduğu unutulmamalıdır. Örneğin CHP’nin seçimlerde aldığı oy oranında gözle görülür bir düşüş yaşanmasına rağmen milletvekili sayısındaki artışın nedenlerinden biri budur. Yine bununla bağlantılı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da HDP’nin oy oranında bariz bir düşüş olsa da bu bölgelerde kazandığı milletvekili sayısında büyük bir değişim görülmemiştir. 

Bütün sayısal verilerin ötesinde seçim sonuçlarının bir kere daha gösterdiği en önemli husus Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye siyasetinde kitleleri konsolide etmeyi başarabilen tek siyasi lider olmasıdır. Sonuçlar seçmenlerin Türkiye’nin sorunlarını çözebilecek tek lider olarak Erdoğan’ı gördüğünü kanıtlarken rakiplerinin seçmen desteğini almada onun çok gerisinde kaldığını bir kez daha gözler önüne sermiştir.9 Yine Erdoğan’ın seçimlerde elde ettiği oy oranının AK 
Parti’nin Parlamentoda aldığı oy oranından çok daha yüksek olması Erdoğan’ın siyasi liderliğinin yalnızca AK Parti değil diğer partilerin seçmenleri tarafından da takdir edildiğini göstermektedir. 

24 HAZIRAN SEÇIMLERININ SIYASI ANLAMI 

Türkiye’de 14 Mayıs 1950’den bu yana demokratik seçimler yapılmaktadır. Birçok seçim “tarihi”, “kritik” ve “milat” gibi kavramlarla nitelendirilmiştir. 
Bu eğilim Türkiye’nin sürekli kriz, darbe ve vesayetçi yapılarla karşı karşıya kalmasının bir sonucudur. Çünkü yapılan her seçimin siyasal ve toplumsal   
alanı rahatlatacağı varsayılmıştır. Gerçekten de birçok seçimin ardından seçim öncesi var olan krizler çözüm yoluna girmiştir. 

Seçimlerin tarihi olarak nitelendirilmesi AK Parti döneminde de değişmemiştir. 2002 seçimlerine siyasi ve ekonomik krizlerin seçim sonrasında çözüleceği, siyaset kurumuyla toplum arasındaki güven ilişkisinin yeniden inşa edilerek siyasi alanı demokratik hamlelerle genişleteceği umuduyla gidilmişti. Dolayısıyla 2002 seçimleri 1990’ların parçalanmış siyasi yapısının tarihe karışacağı ve 
istikrarın sağlanacağı yönünde bir beklenti yarattı. AK Parti bu hususları vurgulayarak seçimlerin öneminin altını çizdi. 

Seçimlere gidilirken “Muhtar bile olamaz” dedikleri Erdoğan ve partisinin seçimleri kazanmasını engellemek için eski düzen yanlıları sert bir mücadele yürüttü. Bu çevrelerin seçim stratejisi bugün olduğu gibi seçimi kazanma üzerine değil AK Parti’nin tek başına ve güçlü bir şekilde iktidara gelmesini engellemeye dönüktü. Bu seçimlerin ardından Parlamentoya sadece AK Parti 
ve CHP girebildi. AK Parti Mecliste Anayasa’yı değiştirebilecek çoğunluğu elde etti. 

2007 seçimleri demokratik siyasetin kurum ve temsilcilerine karşı koordineli ve örgütlü bir şekilde yürütülen vesayetçi müdahalelere karşı bir cevap olacağı için tarihi olarak nitelendirilmişti. AK Parti’li siyasetçilere göre tekrar güçlü 
bir temsille iktidar olmaları durumunda vesayetçi yapılar gerileyecek, geniş halk kitlelerinin iktidarı pekişecek ve öz güvenleri artacaktı. Böylece geleneksel iktidar yapılarını ve hegemonya alanlarını kaybeden kesimlerin direnç siyaseti kolayca geriletebilecekti. Seçimlerden istikrar çıkması durumunda yapısal reformlarla demokrasiyi derinleştirmeye odaklanılacak ve icraat siyasetiyle 
toplumsal refah artırılacaktı. 

Muhalefetin bu seçimlerde en önemli motivasyonu AK Parti’nin güçlü bir şekilde Meclise girmesini engelleyecek formül arayışıydı. Muhalefetin bu seçimde de öncelikli olarak iktidara gelmek gibi bir seçim stratejisi yoktu. Amaç AK 
Parti iktidarına karşı güçlü bir muhalefetin oluşturulmasıydı. Seçim öncesinde her türlü senaryo devreye sokuldu. Örneğin seçim öncesinde DYP’nin adı değiştirilerek Demokrat Parti adı altında ANAP’la birleşmesi için çok çaba gösterildi. 

Ancak ANAP seçimlere bile giremedi. CHP ve DSP’nin birleşmesi için de yoğun baskı yapıldı ve DSP kendi adıyla değil 13 milletvekiliyle CHP listelerinden Parlamentoya girdi. CHP bu ittifakla ancak yüzde 20 oy alabildi. 
AK Parti ise oylarını bir önceki genel seçime göre 12 puan yükseltti. 

AK Parti özellikle 2011 seçimlerini de yeni bir anayasa vaadi ve “yeni Türkiye”nin inşası hedefiyle Cumhuriyet’in yüzüncü yılı olan 2023’e hazırlık bağlamında kritik bir eşik olarak değerlendirdi. AK Parti seçimlerden güçlü çıkması durumunda söz konusu döneme kadar gerçekleştirdiği yapısal reform ve demokratik kazanımları 
sürekli hale getireceği vaadiyle seçime gitti. 

2012 sonrasında yeni vesayet odakları mevcut AK Parti hükümetine karşı eşi benzeri görülmemiş bir şekilde kumpas kurdu. Devletin tüm kurumlarına sapkın amaçlar için kırk yıldan fazla süredir sızan Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)  uluslararası şebekelerle iş birliğine giderek 17-25 Aralık süreciyle hükümete karşı bir yargı darbesi girişiminde bulundu. Dolayısıyla 2014’te yapılan 
yerel ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri hem 

 FETÖ ile mücadele hem de Türkiye siyasi tarihinde cumhurbaşkanının ilk defa halk tarafın-dan seçilecek olmasından ötürü bir milat özelliği 
göstermekteydi. 

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’a karşı on üç parti birleşerek “çatı aday” Ekmeleddin İhsanoğlu’nu destekleme kararı aldı. Selahattin Demirtaş ise “Türkiyelilik” söylemiyle parlatılarak Kürtlerden Erdoğan’a gelecek oylar 
engellenmeye çalışıldı. Muhalefet Mecliste güçlü olan AK Parti’nin Cumhurbaşkanlığı üzerinden dengelenmesini amaçladı. “AK Parti zaten iktidarda, onu dengeleyecek bir cumhurbaşkanına ihtiyacımız var” söylemi öne çıkarıldı. Muhalefet bu seçimlerde de başarılı olamadı ve Erdoğan ilk turda seçimleri kazandı. 

24 Haziran seçimleri ise sadece AK Parti dönemi seçimleri açısından değil Türkiye’nin parlamenter sistem tarihi açısından da önemliydi. 

Çünkü bu seçimlerin ardından Türkiye kesintilerle de olsa 1876 Anayasası’ndan bugüne yönetim sisteminde var olan parlamenter sistemden başkanlı bir siyasal sistem olan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçecekti. 16 Nisan 
2017’de Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin kabulüne yönelik Anayasa referandumunda yeni hükümet sistemine tam olarak geçiş yapılacak ilk 
seçimlerin ardından olacaktı. Dolayısıyla söz konusu seçimlerden sonra Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yürürlüğe girdi. 

24 Haziran Türkiye’nin seçim tarihi açısın-dan ilkleri barındırmaktaydı. Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri aynı gün yapıldı. Türkiye 
siyasetinde ilk kez siyasi partiler yasal ve kurumsal olarak Meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ittifak oluşturdu. Bu durumun sonucunda 
da siyasi partiler seçimlere ittifak bloklarıyla gitti. 

Ayrıca söz konusu düzenlemeyle birlikte ittifak yapan partiler seçim barajı sorunuyla karşılaşmadılar. Dolayısıyla yıllardır Türk siyasetinde tekrarlanan 
ve seçim barajı üzerinden dile getirilen milli iradenin sandığa ve Parlamentoya yansımayacağı eleştirisi de böylece anlamsızlaştı. 


3. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

24 HAZİRAN SEÇİM SONUÇLARI ANALİZİ BÖLÜM 1

24 HAZİRAN SEÇİM SONUÇLARI ANALİZİ BÖLÜM 1


ANALİZ 

NEBI MİŞ, 
HAZAL DURAN 
TEMMUZ 2018 SAYI: 250 ANALİZ 


COPYRIGHT © 2018 
Bu yayının tüm hakları SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’na aittir. SETA’nın izni olmaksızın yayının Tümünün veya bir kısmının elektronik veya mekanik (fotokopi, kayıt ve bilgi depolama vd.) yollarla basımı, yayımı, 
çoğaltılması veya dağıtımı yapılamaz. Kaynak göstermek suretiyle alıntı yapılabilir. 

Uygulama: Erkan Söğüt Baskı: Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş., İstanbul, 

SETA | SiYASET, EKONOMi VE TOPLUM ARAŞTIRMALARI VAKFI 

Nenehatun Cd. No: 66 GOP Çankaya 06700 Ankara TÜRKİYE 
Tel: +90 312 551 21 00 | Faks: +90 312 551 21 90 
www.setav.org | info@setav.org | @setavakfi 

SETA | Istanbul 
Defterdar Mh. Savaklar Cd. Ayvansaray Kavşağı No: 41-43 
Eyüpsultan İstanbul TÜRKİYE 
Tel: +90 212 395 11 00 | Faks: +90 212 395 11 11 

SETA | Washington D.C. 
1025 Connecticut Avenue, N.W., Suite 1106 
Washington D.C., 20036 USA 
Tel: 202-223-9885 | Faks: 202-223-6099 
www.setadc.org | info@setadc.org | @setadc 

SETA | Kahire 
21 Fahmi Street Bab al Luq Abdeen Flat No: 19 Cairo EGYPT 
Tel: 00202 279 56866 | 00202 279 56985 | @setakahire 


iÇiNDEKiLER 

ÖZET 

GİRİŞ 

24 HAZİRAN SEÇİMLERİNİN SİYASİ ANLAMI 
24 HAZİRAN SEÇİM SONUÇLARININ ANALİZİ 

AK PARTİ 
CHP 
MHP 
HDP 
İYİ 
SAADET PARTİSİ 

SONUÇ 

YAZARLAR HAKKINDA 

Nebi Miş 

Lisans (2003) ve yüksek lisans (2005) eğitimini Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamlayan Nebi Miş, doktorasını (2012) “Türkiye’de Güvenlikleştirme Siyaseti 1923 - 2003” başlıklı teziyle tamamladı. Doktora sürecinde bir yıl süreyle Belçika Katholieke Universiteit 
Leuven’de araştırmacı olarak bulundu. Siyasal sistemler ve kurumlar, demokratikleşme, Kürt meselesi, sivil-asker ilişkileri, Türkiye’de güvenlik siyaseti, İslamcılık ve Ortadoğu’da demokratikleşme konuları üzerinde çalışmaktadır. Ayrıca bu konularda İngilizce ve Türkçe makaleleri 
yurt içinde ve dışında farklı akademik dergilerde yayımlanmıştır. Demokrasi Nöbetleri: Toplumsal Algıda 15 Temmuz Darbe Girişimi, Türkiye’de Siyasal Sistemin Dönüşümü ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi, AK Parti’nin 15 Yılı: Siyaset kitaplarının ortak yazar ve editörüdür. Nebi Miş halen Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde ve 
Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü’nde dersler vermektedir. Aynı zamanda SETA Siyaset Araştırmaları Direktörlüğü görevini yürütmektedir. 

Hazal Duran 

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 2012’de mezun oldu. İstanbul Şehir Üniversitesi Modern Türkiye Çalışmaları Programı’nda yüksek lisans öğrenimini tamamladı. Doktora eğitimine Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nde devam etmektedir. SETA Ankara Siyaset Araştırmaları Direktörlüğü’nde araştırmacı olarak görev yapmaktadır. 

ÖZET.,

24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri Türkiye için tarihi 
bir dönüm noktasıdır. Bu seçimde 16 Nisan referandumuyla kabul edilen Cumhurbaşkanlığı sistemine fiilen geçilmiş, seçimlerde partilerin yasal bir zeminde ittifak yapabilmelerini sağlayan seçim ittifakı düzenlemesi de ilk kez tecrübe edilmiştir. Seçimler ilk turda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mutlak zaferiyle sonuçlanırken MHP ile birlikte Cumhur İttifakı çatısında seçimlere giren AK Parti 
oyların yüzde 42,6’sını alarak Türkiye partisi kimliğini taşıyan tek siyasal aktör 
olduğunu bir kere daha ortaya koymuştur. 24 Haziran seçimlerinin en önemli sonucu ise 26 milyondan fazla seçmenin oyunu alarak tekrar cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’ın liderliğinin tartışmasız bir şekilde konsolidasyonu olmuştur. 

Seçimlere Millet İttifakı çatısı altında giren CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi ise kampanya sürecindeki tüm iddialarına rağmen herhangi bir başarı elde edemedi. Her ne kadar seçimleri kazanamasa da CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin partisinin yaklaşık 8 puan üzerinde oy alması CHP’de liderlik 
krizini bir kere daha başlattı. Ayrıca bu ittifakın bir diğer ortağı olan İYİ Parti’de yeni dönemde partinin yasama süreçlerindeki pozisyonuyla ilgili bir uyuşmazlık 
baş gösterdi. Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin bir ideolojik uyum çerçevesinde değil Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığında birleşmeleri ise seçimlerin akabinde 
Millet İttifakı’nın dağılmasıyla sonuçlandı. 

<   Bu Analiz 24 Haziran seçimlerini partiler açısından masaya yatırarak ampirik değerlendirmesini yapmakta ve Türkiye siyaseti açısından önemini ortaya koymaktadır.  >

Tüm bu bilgiler ışığında analiz 24 Haziran seçimlerinin sonuçlarını partiler 
açısından ele almakta ve sonuçların ampirik bir değerlendirmesini yapmaktadır. 
Bu amaç doğrultusunda ilk olarak 24 Haziran seçimlerinin Türkiye siyaseti açısından önemine değinilmekte ve seçimlere yön veren temel dinamikler ele alınmaktadır. 

Daha sonrasında AK Parti, CHP, MHP, HDP, İYİ Parti ve Saadet Partisi 
açısından seçim sonuçları analiz edilmekte, geçmiş seçimlerin sayısal verilerine 
kıyasla partilerin performansları değerlendirilmektedir. Analizin sonuç bölümünde ise seçim sonrasında ön plana çıkan temel dinamiklere değinilmektedir. 

GiRiŞ 

24 Haziran’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti genel, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve referandum oylamaları olmak üzere üst üste toplam on dördüncü zaferini kazandı. Katılım oranı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 86,24,  Parlamento seçimlerinde ise yüzde 86,22 olurken Recep Tayyip Erdoğan elde ettiği yüzde 52,59 oranındaki oy ile Cumhurbaşkanlığı sisteminin ilk cumhurbaşkanı oldu. AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı ise yüzde 53,66 oy oranıyla Mecliste çoğunluğu elde etti. 

AK Parti yüzde 42,56’lık oy oranıyla Parlamentoda 295 milletvekili ile temsil edilirken MHP’nin 49 vekiliyle birlikte Cumhur İttifakı Mecliste toplam 
344 sandalyeyle çoğunluğu elde etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki yüzde 51,7’lik oy oranını yükselterek 
yeni bir seçim başarısına imza attı. Buna ek olarak Erdoğan 63, AK Parti ise 64 ilde sandıktan birinci çıktı. Bu da AK Parti’nin siyasetteki tek “Türkiye Partisi”   kimliğini taşıyan aktör unvanının 24 Haziran için de geçerli olduğunu gösterdi. 

CHP-İYİ Parti-Saadet Partisi tarafından oluşturulan Millet İttifakı ise yüzde 33,94 oranında oy elde etmiştir. Bu ittifak 189 sandalyeyle Mecliste Cumhur İttifakı karşısında çoğunluğu ele geçirme hedeflerinin çok gerisinde kalmıştır. 

İttifakın içindeki Saadet Partisi’nin muhafazakar oylar için yeni bir tercih olacağı iddia edilse de parti ancak yüzde 1,34 oranında oy alabilmiş ve CHP listesinden yalnızca iki milletvekilini Parlamentoya sokabilmiştir. Bu ittifakın bir diğer 
önemli bileşeni olan İYİ Parti ise yüzde 9,96 oy oranında kalmış ve Parlamentoya 43 vekil sokabilmiştir. 

Dolayısıyla Cumhur İttifakı’nın Mecliste azınlığa düşmesi motivasyonuyla oluşturulan Millet İttifakı seçimlerde başarısız olmuştur. 

24 Haziran seçimleriyle ilgili en çok merak edilen bir diğer mesele HDP’nin barajı geçip geçemeyeceği idi. 

Bu husus Parlamentodaki sayısal dağılımı önemli oranda değiştirecekti. HDP seçim kampanyasını Millet İttifakı ile benzer bir söylem üzerine inşa etmiş, HDP’nin barajı geçmesi halinde Cumhur İttifakı’nın Parlamentoda çoğunluğu 
kaybedeceği söylemi öne çıkarılmıştır. Bu sebeple sosyal medyada “Her Evden HDP’ye 1 Oy”, “1 Oy İnce’ye, 1 Oy HDP’ye” gibi kampanyalar düzenlenerek 
HDP’nin diğer partilerin desteğiyle barajı geçmesi sağlanmıştır. Bunun sonucunda HDP yüzde 11,7 oranında oy alarak 67 sandalye kazanmıştır. Partinin Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki oyları düşmesine rağmen batı illerindeki 
büyükşehirlerde yükselmesi bu kampanyaların görece başarıya ulaştığını göstermiştir. 

Seçim sonuçlarının detaylı bir sayısal analizini yapmadan önce 24 Haziran seçimlerine yön veren dinamiklerin daha iyi anlaşılması gerekmektedir. 
Bu seçimlere etki eden ve sonucu belirleyen üç unsur 16 Nisan referandumuyla 
oylanan Cumhurbaşkanlığı sistemine fiili geçiş, partilerin resmi olarak ittifak yapabilmelerine olanak sağlayan seçim ittifakı düzenlemesi ve bunun 
sonucunda ortaya çıkan stratejik oy verme davranışıdır. Bu üç unsurun seçim sonuçları üzerindeki etkisinin anlaşılması gelecek seçimlerde muhtemel oy verme davranışlarının analiz edilmesi açısından önemlidir. 

Türkiye’de siyasal sistem dönüşümü üzerinde uzun yıllardır süren tartışmalar ve ideal sistem arayışları 16 Nisan referandumunda Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle beraber nihayet bulmuştur. 


TABLO 1. 2002 DEN 2018 E GERÇEKLEŞEN GENEL, YEREL, CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇIMLERI VE REFERANDUM SONUÇLARI (YÜZDE) GENEL VE YEREL SEÇİMLER AK PARTİ CHP MHP DEHAP/DTP/ BDP/HDP İYİ PARTİ KATILIM ORANI 

* Tabloda birbirinin devamı olan DEHAP/DTP/BDP/HDP’nin oy oranlarına tek bir sütunda yer verilmiştir. Fakat BDP ve HDP’nin birlikte girdiği tek seçim olan 2014 yerel seçimlerinde her iki partinin oyları birleştirilerek bu sütunda yer almıştır. 

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

15 Mart 2019 Cuma

Oramiral Bostanoğlu darbe gecesi yaşananları anlattı

  1. Oramiral Bostanoğlu darbe gecesi yaşananları anlattı.
Oramiral Bostanoğlu darbe gecesi yaşananları anlattı

Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu, 15 Temmuz darbe gecesi yaşadıklarını anlattı.


16 Ağustos 2016 Salı 09:32
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili Ankara Cumhuriyet Savcısı Ahmet Adil Kubat'a müşteki sıfatıyla ifade verdi. Bostanoğlu o geceyi anlatırken 9 saat boyunca aracında kaldığını ve toplam 140 telefon görüşmesi yaparak krizi yönettiğini söyledi.
Oramiral Bostanoğlu'nun ifade tutanağına göre, 15 Temmuz 2016'da Heybeliada'da Deniz Lisesi Mezuniyet Töreni ile ertesi gün saat 11.00'de Tuzla'da Sancaktar Amfibi Gemisi'nin denize indiriliş töreni olduğunu belirtti.

Bu törenlere katılmak üzere, 15 Temmuz sabah 09.30'da askeri uçakla İstanbul'a hareket ettiğini anlatan Bostanoğlu, önce Haydarpaşa GATA Hastanesi'nde tedavi gören emekli Oramiral Murat Bilgel'e ziyarette bulunduğunu, öğle yemeğinden sonra, Kalamış Marina üzerinden Sahil Güvenlik Botu TCSG-19 ile Heybeliada Deniz Lisesi'ne geçtiğini bildirdi.
Heybeliada'daki diploma töreninin ardından saat 18.15 civarında Ataköy Marina'ya vardıklarını, daha sonra beraberinde eşi, emir subayı Binbaşı Özkan Gülömür ve araç sürücüsü Uzman Çavuş Nurhan Öztürk ile annesinin Ataköy'deki evine geçtiğini aktaran Bostanoğlu, saat 19.30 sıralarında düğün için Çınar Otel'e gittiğini, burada araç sürücüsünü ve emir subayını gönderdiğini belirtti.
Bundan sonra düğün sahipleriyle beraber olduğunu kaydeden Bostanoğlu, şunları söyledi:
"TSK'nın bazı birliklerinde olağandışı bir hareketlilik olduğundan, saat 22.23'te gelen telefonla ilk defa haberdar oldum. Telefonla görüştüğüm Ankara'da bulunan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkan Vekili Tümamiral Macit Arslan (Personel Başkanı) 'Karargahta olağandışı hareketlenmeler olduğunu, gelişmeler hakkında bilgi vereceğini' söyledi. Daha sonra emir subayım Binbaşı Gülömür'ü cep telefonundan arayıp, 'Ankara'da bir şeyler oluyor. Haberin var mı' diye sordum. Cevaben 'Ben de bir şeyler duydum' dedi. Derhal otele gelmesi talimatını verdim. Ayrıca sahil güvenlik botunu aramasını ve Ataköy Marina'ya intikal etmesini söyledim.
RİSK ALMAMAK İÇİN BOTA BİNMEDİ
Yaklaşık 10 dakika sonra emir subayım otele geldi. Bu görüşmenin hemen ardından, güvenli bir bölgeye intikal etmek maksadıyla, düğün töreninin yapıldığı mekânı eşim, oğlum ve gelinimle birlikte saat 22.35 sıralarında terk ettim. Ayrılmadan bir dakika önce İzmir Özdere'de bulunan Kurmay Başkanım Koramiral Serdar Dülger, Ankara'da olağandışı gelişmeler olduğunu, oturduğu lojmanda ikamet eden Genelkurmay Lojistik Başkanı Hava Korgeneral Fikret Erbilgin'in derdest edilerek, götürüldüğünü eşinden öğrendiğini söyledi. Önce Sahil Güvenlik Komutanlığı'na âit bot ile Ataköy Marina'dan Fenerbahçe Orduevi'ne intikal etmeyi planlıyordum. Ancak emir subayımın, ulaşımı koordine etmek maksadıyla, TCSG-19 bot komutanıyla yaptığı telefon görüşmesinde, bot komutanının 'Bir misafirin emrine girdim' diye söylemesi, 'Neredesin' diye sorulduğunda 'Kalamış Marina'dan çıkış yaptığını' ifade etmesi ve ayrıca özel sekreter İstihbarat Kurmay Albay Mahmut Arduç'un 'Komutanın emniyetini sağlamak üzere, TCSG-19 botuyla geliyorum' telefon görüşmesini bana aktarması üzerine, şüphe uyandıran bir durum sezdik. Bunun üzerine risk almamak için Sahil Güvenlik botuyla denizden intikal düşüncesinden vazgeçtim."

FOÇA'DAKİ GENERALLERİN DERDEST EDİLMESİ
Bostanoğlu, şunları aktardı: "Yaptığım görüşmelerden edindiğim kanaate göre, Tuğamiral İrfan Arabacı, Tuğamiral Murat Şirzai, Tuğamiral Muhittin Elgin, Tuğamiral İhsan Bakar, Tuğamiral Hasan Kulaç'ın, Deniz Kuvvetleri Karargahı'nı ve harekât merkezini, darbe teşebbüsü kapsamında kontrol altına aldığını öğrendim."
Ayrıca Foça'daki özel eğitim merkezinde tatilde olan emekli Koramiral Atilla Kezek'in saat 22.55'te arayarak, kampta bulunan Tümamiral Aydın Şirin ve Tümamiral Hasan Nihat Doğan'ın, Amfibi Deniz Piyade Tugay Komutanı Tuğamiral Halil İbrahim Yıldız ve personelince derdest edilerek, Foça dışına götürüldüğünü söylediğini vurgulayan Bostanoğlu, "Bu andan itibaren amacım, Deniz Kuvvetleri'nin İstanbul'da konuşlu bir birliğine intikal etmek, iletişim imkânının daha güvenli olduğu, güvenli bir ortamda, Deniz Kuvvetlerine bağlı birliklerdeki duruma ilişkin bilgi temin ederek, emir komuta hiyerarşisi dışındaki illegal girişimleri kontrol altına almaktı"ifadesini kullandı.

Bostanoğlu, bu amaçla Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nın ana ast komutanları olan Donanma Komutanı Oramiral Veysel Kösele, Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Hasan Uşaklıoğlu, Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Şükrü Korlu, Deniz Eğitim ve Öğretim Komutanı Koramiral Adnan Özbal, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı vekili Tümamiral Macit Arslan, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargah Komutan Vekili Deniz Yarbay Aşkın Öge ile görüşmeler yaptığını bildirdi.

Bu sırada araç radyosundan ve cep telefonundan olanları anlamaya çalıştıklarına işaret eden Bostanoğlu, yaklaşık bir saat, Florya'da, havaalanı yakınındaki İSPARK otoparkında beklediklerini anlattı.

Oramiral Bostanoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Özellikle bu bölgede araç yoğunluğu olduğu için yerimizi tespit etmesinler diye otoparkta kaldık. Ancak daha sonra diğer araçların otoparktan ayrılması üzerine Yeşilyurt/Yeşilköy bölgesindeki sokaklarda kendimizi takipten kurtarmaya çalıştık. Aracın radyosundan darbe girişimine ilişkin haberlerin öğrenilmesi, ayrıca gelen telefon raporları ve medya yayınlarıyla darbenin netleşmeye başlaması üzerine, uzun mesafeli araç intikalinin riskli olacağını değerlendirdim. Bu sırada İstanbul bölgesindeki Deniz Kuvvetleri bağlısı birliklerin komutanı olan Koramiral Korlu ile görüştüm. Beni, güvenliğim için birliğine davet etti. Korlu'ya itimat etmeme rağmen, bende birliğin güvenliğine ilişkin tereddütler olduğundan ve Yeşilköy'den Kasımpaşa'ya intikal esnasında darbeciler tarafından alıkonabileceğim ihtimalini dikkate alarak, bu hareket tarzından vazgeçtim."
MOBİL TELEFON ARACILIĞIYLA KRİZ YÖNETİMİ
Oramiral Bostanoğlu, saat 01.00'de Poyrazköy'de konuşlu SAT Komutanı Deniz Albay Turan Ecevit'in kendisini arayarak, "Emniyetini sağlamak üzere bölgeye bot intikal ettirebileceğini, bu maksatla güvendiği iki personeli göndereceğini söylediğini" aktardı.

Kendisinin de Yeşilköy'de uygun iskeleye bot göndermesini istediğini anlatan Bostanoğlu, ancak bir süre sonra Ecevit'in "Kendi birliğinde de bazı darbeci personelin olduğunu, bazı mühimmat ve silahın birlik dışına çıkarıldığını ve Poyrazköy bölgesinin emniyetli olmadığını söylediğini"kaydetti.

Ecevit'in, kendisini başka askeri birliğe veya emniyetli sivil bölgeye denizden intikal ettirebileceğini bildirdiğini ifade eden Bostanoğlu, yaklaşık bir buçuk iki saat sonra iki personeli bulunan atak botunun Yeşilköy'de iskeleye geldiğini ancak bunu da emniyetli görmediğinden, iskeleye gece süresince intikal etmediğini vurguladı.

Bostanoğlu, gece boyunca Yeşilköy bölgesinde araç içinde kalıp, sık sık yer değiştirerek, kendisinin ve ailesinin güvenliğini sağlamanın ve mobil telefon aracılığıyla kriz yönetiminin uygun olacağına karar verdiğini ifade etti.
Yer değiştirme sürecinde kendisine ve ailesine ulaşılmasına mâni olmak, rehin alınmamak ve darbecilerin elektronik olarak mevkilerini belirlemesini engellemek amacıyla mobil telefonunu saat 23.11-01.11 arasında kapattığını bildiren Bostanoğlu, "Bu tedbir tamamen mevki tespitini önlemek ve kişisel güvenliğimizi tesis etmek için uygulanmıştır. Bununla birlikte üst düzey yetkili merciler tarafından bilinen, emir subayımın cep telefonu sürekli açık tutuldu. Bu telefon üzerinden iletişim sağlamaya devam ettik. Ast birliklerden raporlar aldık ve gerekli görüşmeleri yaptık"diye konuştu.

Tümamiral Arslan ve Deniz Yarbay Öge'den Ankara, Koramiral Korlu, Koramiral Özbal ve Deniz Albay Ecevit'ten İstanbul bölgesi, Koramiral Uşaklıoğlu'ndan İzmir bölgesi, Oramiral Kösele'den ise Gölcük bölgesi ve gemilerin durumuyla ilgili görüşmeler yaptığını aktaran Bostanoğlu, "Görüşmeler sırasında seyre kaldırılan gemilerin üslerine dönmesi ve darbecilerden kurtarılması talimatı verilmiştir. Ayrıca Deniz Kurmay Albay Bülent Olcay ve Deniz Albay Oğuz Kaan Yavuz ile Sahil Güvenlik Komutanlığının emir dışında giden gemilerin geri dönmesi ve komutanlığın emniyete alınması, yani darbecilerden kurtarılması talimatı verilmiştir" dedi.

Oramiral Bostanoğlu, Deniz Harp Okulu Komutanı Tümamiral Mesut Özel'in darbeciler tarafından Maltepe Askeri Cezaevinde enterne edildiğini öğrendikten sonra doğrudan kendisiyle temas kurduğunu bildirdi.

Özel ile konuşmasını, Maltepe askeri Cezaevi Komutan Vekili Yarbay'ın sağladığını anlatan Bostanoğlu, yarbaya, "Yaptığı işin kanunsuz olduğunu ve amirali derhal serbest bırakmasını söylediğini" belirtti.
Yarbayın ise, "Birinci Ordu'dan emir aldığını" ifade ettiğini aktaran Bostanoğlu, "Bir süre sonra Tümamiral Özel'in, taksiyle cezaevinden ayrıldığını öğrendim. Emniyetli olması nedeniyle Deniz Harp Okulu yerine, İstanbul Tersanesi'ne gitmesini söyledim" dedi.
KUVVET KOMUTANI OLARAK CNN TÜRK'E ÇIKAN TEK KUVVET KOMUTANI OLDUM

Genelkurmay Başkanı ve diğer kuvvet komutanlarından haber alınamaması üzerine saat 01.17'de Milli Savunma Bakanı Fikri Işık ile telefon irtibat sağladığını belirten Bostanoğlu, şöyle konuştu: "Sayın Bakan'a, 'Komuta kademesi olarak darbe girişimine karşı olduğumuzu, bu girişimin FETÖ cuntası tarafından yapıldığını değerlendirdiğimi ve güvenli bir bölgede bulunduğumu' ifade ettim. Sayın Bakan ile daha müteaddit defalar telefonla görüşerek, sürekli irtibatta kaldık. Gelişmelere yönelik olarak kendisine bilgi sundum.
Daha önceden, Deniz Kuvvetlerinin basın faaliyetlerinden tanıştığım CNN Türk muhabiri Kenan Şener ile saat 01.24'te irtibat kurdum. Ona da benzer açıklamalarda bulundum. 'Komuta kademesi olarak bu girişimi kesinlikle kabul etmiyoruz' şeklindeki ifadem CNN Türk'te yayınlandıktan sonra diğer televizyon ekranlarında ve internette son dakika gelişmesi olarak kamuoyuna duyuruldu. Olay gecesi tek kuvvet komutanı açıklaması olarak bu ifadelerimin darbe endişesi yaşayan kamuoyunu ve darbe karşıtı olan TSK personelini ferahlatan önemli bir referans teşkil ettiğini düşünüyorum. Bu açıklamadan sonra 02.30'da Genelkurmay İstihbarat Başkanı Mustafa Özsoy (tutuklu), emir subayımı arayarak nerede olduğumu öğrenmeye çalıştı. Kendisine herhangi bir cevap vermedik."

TOPLAM 140 TELEFON GÖRÜŞMESİ
Bostanoğlu, darbe girişimi gecesi kendi telefonundan 80 dakika süren 62, emir subayının telefonundan 77 dakika süren 78 telefon görüşmesi yaptığını daha sonra öğrendiğini belirterek, "Toplamda 9 saat süreyle mobil halde ya da belirli yerlerde duraklayarak, aracımızda bekamızı sağladık. Darbecileri etkisiz hâle getirmek için telefon iletişimiyle süreci yönettim." diye konuştu.

'EN UYGUN ŞEKİLDE KRİZİ YÖNETTİM'


Bostanoğlu, "Karanlık olayların yaşandığı bu süreçte darbeciler tarafından ulaşılamamış ve rehin alınamamış olmam sayesinde, Deniz Kuvvetleri bağlısı birlikler ile iletişim kurabildiğimizi, CNN Türk ile kurduğumuz irtibatın ve yaptığımız açıklamanın tüm Türkiye'de kamuoyunu rahatlatan bir beyanat olduğunu ve Deniz Kuvvetleri çapında krizi mümkün olan en uygun şekilde yönetebildiğimizi değerlendiriyorum" dedi.


14 Mart 2019 Perşembe

ORTA ASYA GÜVENLİK SORUNLARI VE NATO’YA YANSIMALARI, BÖLÜM 5

ORTA ASYA GÜVENLİK SORUNLARI VE NATO’YA YANSIMALARI,  BÖLÜM 5


NATO’nun küresel olaylara müdahale konusunda daha aktif rol oynamak 
için özellikle ABD’nin güdümüyle hareket edeceği değerlendirilmektedir. NATO 
artık sadece kolektif bir savunma örgütü değildir ve gittikçe küresel bir güvenlik 
örgütüne dönüşmektedir. Alan dışı müdahalelerde BM’nin kararlarına uyulması 
konusu ve bunu sağlarken özellikle BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerinden 
NATO üyesi olmayan Rusya’nın ve Çin’in vereceği kararlarla, NATO’nun 
güvenirliliğinin sorgulanabileceği, bu doğrultuda alan dışı müdahalelerin NATO 
programlarında iyi tanımlanması gerektiği açıktır (Kuloğlu, 2007; 57). Global güç dengelerinin 1995’ten itibaren de doğuya doğru kaymasıyla da uluslararası alanda Rusya, Çin, Japonya, Almanya gibi büyük devletlerin içinde olduğu çok kutuplu bir ortam NATO önemini devam ettirmek için çok uygun ve uygulanabilir düzeyde politikalar üretmelidir (Bozkurt, Enver., “Nato’nun Geleceği”, 
http://www.usak.org.tr/dosyalar/dergi/7tJmXLMLqy0CBZ1PlNJzMUmX0oMcYB.pdf (e.t. 10.05.2011). 

Orta Asya ülkeleri arasındaki sınır sorunları, etnik sorunlar, dini yükselişin 
bir radikalizme dönüşme potansiyeli taşıması ve kontrolden çıkma olasılığı, ayrıca ekonomik sorunlar ve demokratikleşme sorunları hem bu ülkelerin kendi istikrar ve güvenlikleri için hem de genel anlamda bölgede istikrarlı bir ortamın kalıcı olmasını engelleyebilecek nitelikte oldukları için NATO ve Şanghay İşbirliği 
Örgütü tarafından beraberce ele alınmalıdır. 

Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ile resmi bir diyalog başlatmak NATO’nun, 
Orta Asya’daki rolünü güçlendirebilir. Karşılıklı ilgi alanları somut bir şekle 
dönüşmeyen hususlar açıklığa kavuşturulmalıdır. Japonya’nın tersine, Çin’in 
NATO ile bir “diyalog ortaklığı” bile yoktur. Çin ile resmi bağlar oluşturmanın 
karşılığında NATO üyeleri Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) faaliyetlerine 
daha fazla katılımda bulunmak için ısrar edebilirler. Buna karşılık, İttifak da 
müşterek güvenlik işbirliğinin değerinin altını çizmek amacıyla ŞİÖ’ nü “küresel 
ortak” olarak belirleyebilir. Resmi bir NATO-ŞİÖ diyalogu aynı zamanda 
demokratikleşme, aşırı dincilik ve diğer ortak endişe konularında görüş 
alışverişine de olanak sağlayacaktır. Enerji güvenliği, uyuşturucu ve insan ticareti, terörle mücadele ve kitle imha silahlarının yayılmasını önleme gibi somut projelerde yapılacak işbirliği, Orta Asya’daki üstün güç olma çekişmesini önler ve iki örgütün Avrasya’daki uluslar üstü sorunları yönetme yeteneklerini 
güçlendirir (Weitz, Richard., “Orta Asya Ortaklıklarının Yenilenmesi”, 
http://www.nato.int/docu/review/2006/issue3/turkish/analysis2.html,(e.t.05.11.2011). 

NATO, enerji güvenliği meselesini görevleri arasına almalıdır. Bunun için 
organizasyon içinde bir bölüm oluşturmalıdır. NATO, enerji güvenliği konusunda 
NATO dışı ülkelerle bir diyalog süreci başlatmalı ve gerektiğinde danışma 
mekanizması yoluyla ilgili ülkelere destek hizmeti vermelidir. Enerji kaynakları  nın batı ve doğu arasında bir jeopolitik silah olarak kullanılmasını bu yöntemler le engellemek gerekmektedir. Aslında hem enerji güvenliği için hem de 
Afganistan için bir işbirliği modeli üzerinde çalışmak dolaylı faydalar getirebilir. 
NATO ve bölge ülkeleri arasında işbirliği ve karşılıklı anlayış birliği oluşturacak 
diyalog platformlarının kurumsal olarak teşkili gerekmektedir. Bir temel yaklaşım olarak enerji güvenliğinin, kaynakların güvenliği, ulaştırma güvenliği, Pazar güvenliği, fiyat güvenliği ve fiziki güvenlik olduğu düşünüldüğünde, NATO’nun ulaştırma güvenliği ile fiziki güvenlik konusunda gerekli önlemleri almalıdır. 
Kaynakların güvenliği, sadece fiziki güvenlik kapsamında değildir. Aynı zamanda 
ve daha öncelikli olarak siyasi ortamın yapısı, istikrarın sağlanması, jeopolitik 
tercihlerin yönü, ekonomik sistemin içeriği ve mülkiyet/işletme kuralları gibi 
hususları da kapsamaktadır (Çomak, Hasret., “Güvenliğin Yeni Boyutlari, Nato 
Ve Türkiye”, http://www.tasam.org/tr-TR/Icerik/1548/guvenligin_yeni_ 
boyutlari_nato_ve_turkiye, (e.t. 13.06.2010) 

Orta Asya sorunları günümüzde yaygınlaşan asimetrik tehditler olarak 
belirmekte, özellikle de yakın zamana kadar nispeten bölgesel bir olgu olarak 
algılanan terörizmin gelişmesinde dolaylı katkısı bulunmakta, küreselleşmenin de getirdiği imkânlar ile bölgesel sınırların ötesine geçmektedir. Terörizmle 
mücadelenin başlangıcının bu sorunların aşılması ile mümkün olacağını kabulden hareketle, NATO’nun askeri kanadı ile başlatılan bu sürecin BM, AGİT, AB girişimlerini de dahil ederek, ilgili ülkelerle ikili işbirliği yapmak gerekmektedir. 

7. KAYNAKLAR 

AKÇADAĞ, Emine. (2010). “NATO’nun Yeni Stratejik Konsepti: Aktif Angajman, Modern Savunma”, 24 Kasım 2010) 
ALDIS, A. ve G. HERD, “Managing Soft Security Threats: Current Progress and Future Prospects”, European Security, XIII, 2004.,s.170 
AL-QAHTANI, Mutlaq. “The Shanghai Cooperation Organization and the Law of International Organizations”, Chinese Journal of International Law, Vol. 
5, No. 1, 2006, 129-147.,s.129. 
AYDIN, Mustafa. “Geçiş Sürecinde Kimlikler: Orta Asya’da Milliyetçilik, Din ve Bölgesel Güvenlik”, M. AYDIN (Der.), Küresel Politikada Orta 
Asya,Ankara, Nobel, 2005a, 245-266., s.250-251. 
Başlangıcından Bugüne NATO Stratejik Konsepti’nin Geçirdiği Evreler,  
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=915:balangcndan-buguene-nato-stratejikkonseptinin-gecirdii-
evreler-dsa&catid=122:analizler-guvenlik&Itemid=147(e.t:27.12.2010) 

BİLGİN, Mert., “Yeni Asya’nın Enerji Paradigmasında Orta Asya ve Kafkaslar: Rusya, AB, ABD, Çin, İran ve Türkiye arasındaki açmazlar ve stratejik 
açılımlar ”, http://stratejikongoru. org/pdf/yenias yanin enerjiparadigmasi.pdf., (e.t. 10/08/2010). 
BOZKURT, Enver., “Nato’nun Geleceği”, 
http://www.usak.org.tr/dosyalar/dergi/7tJmXLMLqy 0CBZ1PlNJzM Um X0 oMcYB.pdf (e.t. 19/08/2012). 

CELALİFER, Arzu. (2008). “Şanghay İşbirliği Örgütü ve İran”, USAK - Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Resmi Ağı, 28.10.2008, 
http://www.usak.org.tr/makale.asp?id=441 (08.10.2009) 
CIA World Factbook 2011, 
https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/index.html, (e.t. 19/08/2009)). 
CLAWSON, Patrick.(2003).“US and European priorities in the Middle East”, LINDSTORM, Gustav (ed.). Shift or Rift, Assessing US-EU Relations after 
Iraq, EU Institute for Security Studies, Paris, S: 36, pp.127-146 

ERHAN, Çağrı. (2003). “ABD’nin orta Asya politikası ve 11 Eylül sonrası yeni açılımları”, Stradigma.com Aylık Strateji ve Analiz E-dergisi, Kasım, Sayı 10, 
http://www.stradigma.com/turkce/kasim2003/vizyon_sayi_10.pdf, (19.08.2008). 
ERHAN, Çağrı. (2004). “ABD’nin Orta Asya Politikaları ve 11 Eylül’ün etkileri”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 1, Sayı 3, Güz, (s.123-149). 
ERHAN, Çağrı. (2004). “NATO Niçin Küresel Bir Güvenlik Örgütü Haline Gelmelidir”, Stradigma.com Aylık Strateji ve Analiz E-dergisi, Ocak, Sayı 12, 
http://www.stradigma.com/index.php?sayfa=makale&no=188, (15.02.2009). 
ERHAN, Çağrı. (2005). “ABD’nin Orta Asya Politikaları ve 11 Eylül”, M. AYDIN (Der.), Küresel Politikada Orta Asya, Ankara, Nobel Yayınları, 

ÇELİKPALA, Mitat. (2006). “Sovyetlerden Günümüze Orta-Asya Kafkasya’da Vehhabilik ve İslam”, DEMİRAĞ, Y. ve C. KARADELİ (Ed.), Orta Asya 
ve Kafkasya, Palme Yayıncılık, Ankara. 
ÇOLAKOĞLU, Selçuk. (2004). “Şangay İşbirliği Örgütü’nün Geleceği ve Çin”, Uluslar arası İlişkiler, Cilt: 1, Sayı: 1, Bahar, (s.173-197). 
ÇOMAK, Hasret., “ Güvenliğin Yeni Boyutlari, Nato Ve Türkiye 
”,http://www.tasam.org/tr-TR/Ic eri k/ 1548/guvenligin_yeni_boyutlari_nato_ve_turkiye , (e.t. 13.06.2010) 

DEMİR, M. Faruk., “ Sıcak Kuşak Üzerinde Çözüm Arayışları: Nato Afganistan Enerji Güvenliği”, 
http://www.mfarukdemir.com/yayin/enerji_guvenligi_icin_isbirligi.pdf, (e.t. 21/09/ 2010). 
DİRİL, Yasemin., “NATO Zirvesi Amacına Ne Kadar Ulaştı?”, 
http://www.bilgesam.org/ tr/index. php? Optio n= com_content&view=article&id=120:nato-zirvesi-amacna-ne-kadar-ulat&catid= 122:analiz ler- guvenlik& Itemid= 147,( e.t. 04.04.2008). 
DONALDSON, John W. ve Pratt, Martin. (2005). “Boundary and Territorial Trends in 2004”, Geopolitics, Volume: 10, Number: 2, Summer, s: 403. 
DUNCAN,Peter J.S. (2002). “Westwrnisim,Eurasianism and Pragmatisim:The foreing policies of the Post Soviet States,1990-2001”,University College 
Londra, (s:21-22). 
EC (European Communities), Mantzos,L.,et.al. (2003).“European Energy And Transport Trends To 2030 ”, National Technical University , Belgium , January,.S:24. 
EKREM, Erkin ., “Şanghay İşbirliği Örgütü Üzerinde Çin-ABD Sorunları”, 
http://www. turksam. org/ tr/a 946.html ,(e.t. 21.06.2007) 
ERKMEN, Gülru., “Nato’nun Geleceği”, 
http://tarihonline.blogspot.com/2007/09/natonun-gelecei.html (e.t. 11/03/2009). 

FAROUKI, Taji. (1996). “A Fundamental Quest: Hizb ut -Tahrir and the Search for the Islamic Caliphate”, Grey Seal Books, London, 
FARRANT, Amanda. (2006). “Mission Impossible: The Politico-Geographical Engineering of Soviet Central Asia’s Republican Boundaries”, Central 
Asian Survey, XXV, (s:61–74). 
Foreign Affairs Ministry of Peoples Republic of China, “Shanghai Cooperation Organization”, 
http :// www. fm pr c.gov .cn /eng/topics/sco/t57970.htm, (e.t. 04/04/2006). 
FRİTCH , Paul.,“ NATO-Rusya Ortaklığı: Göründüğünden Daha Fazlası”, 
http://www. nato.int/ docu /review/ 2007/issue2/turkish/analysis1.html   ,(e.t. 07.08.2007) 

GLADKYY, Oleksandr. (2003). “American Foreing Policy And US Relations With Russia And China After 11 September”,World Affairs, Cilt: 166, Sayı: 1,Yaz, s.4 
GRAY, Cayne. (2005). “How Has War Changed Since The End Of The Cold War?”,Parameters, Vol: XXXV, No: 1, s.19. 
GÜRER, Cüneyt., “Afganistan Kaynaklı Uyuşturucu Kaçakçılığı ve Uluslararası Güvenliğe Etkileri”, 
http://guneyturkistan.wordpress.com/2009/11/02 /afganistan-kaynakli-uyusturucu-kacakciligi-ve-uluslararasi-guvenlige-etkileri/ (e.t.02/11/2009). 
GÜRLER ,Tugay. (2009). “ Nato’nun Barış İçin Ortaklık Konsepti Ve Güvenlik Politikaları”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 

İKEGAMİ, Masako., “NATO ve Japonya: Asya’da İstikrarın Güçlendirilmesi”, 
http:// www. nato. int/docu / review/ 200 7/issue2/turkish/art4.html,( e.t.07.02.2007). 

International Crisis Group, “Central Asia: Water and Conflict”, ICG Asia Report No 34, Brussels, 30 May 2002, s. 1. 

KARAEVE, Zainiddin. (2005). “Border Disputes and Regional Integration in Central Asia”, Harvard Asia Quarterly, Volume: IX, No: 4, Fall, s:2. 
KHAMİDOV , Alisher. (2003). “Countering the Call: The U.S., Hizb-ut-Tahrir, and Religious Extremism in Central Asia”, The Saban Center for Middle 
East Policy at the Brookings Institution, Analysis Paper, No: 4 Temmuz, (s: 1-6). 
KIMMAGE, Daniel. (2007). “Security Challenges in Central Asia: Implications for the EU’s Engagement Strategy”, CEPS (Central European Policy Studies) Policy Brief, Brüksel, No:139, S:3. 
KISSINGER ,Henry. (2000). “Diplomasi”, Ankara. 
KLARE , Micheal T. (2005). “Kaynak Savaşları: Küresel Çatışmanın Yeni alanları”, Çev.: Özge İnciler, Devin Yay., Ocak, İstanbul. 
KULOĞLU, Armağan. (2007). “NATO’nun 60 Yıla Varan Serüveni”, Global Strateji Enstitüsü, Ankara, 
KÜLEBİ, Ali.,“Orta Asya'nın Öteki Stratejik Zenginliği: Uranyum”,http:// www.Nukte .org/ node/183, (e.t. 12/09/208). 
LIPOVSKI, Igor P. (1996). "Central Asia: In Search of a New Political Identity", Middle East Journal, Vol: 50, No: 2, Kış, (s:211-223). 

MAMATAİPOV, Emil., “Language Legislation Could Heighten Inter-Ethnic Tension in Kyrgyzstan”, 23 Şubat 2004, Eurasianet-Human Rights, 
http://www.eurasianet.org/departments/rights/articles/eav022304a.shtml, (e.t. 19/08/2009). 
MANN, Poonam. “Islamic Movement of Uzbekistan: Will it Strike Back?”,Strategic Analysis, Vol. 26, No. 2, 2002, 17 Kasım 2007, 
http://www.ciaonet.org/olj/sa/sa_apr02map01.html 
MEGORAN, Nick. (2005). “Performance, Representation and the Economics of Border Control in Uzbekistan”, Geopolitics, Vol: X, (s:715-716). 
MENON, Rajan., “In the Shadow of the Bear: Security in Post-Soviet Central Asia”, International Security, Vol. 20, No. 1 (Summer 1995), s. 152;Bkz. 
CIA World Factbook 2011, 
https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/index.html, (e.t. 19/08/2009). 
MENON, Rajan. (2002). “The New Great Game In Central Asia”, Survival, Cilt: 45, No: 2, Yaz. 
MYRAUNET, John ve Simaityte, FAUSTA (2006). “Relations Between Central Asian States and Multilateral Organizations. A Chronology”, BERG, 
Andrea / Anna KREIKEMEYER (Ed.), Realities of Transformation: Democratization of Central Asia Revisited, Nomos. 
NATO Basın ve Enformasyon Bürosu., 2001, S.77-79. 
“NATO’nun Tarihi İstanbul Zirvesi ve Sonuçları”, Stratejik Araştırmalar Enstitüsü, 
http://www.turksae.com/face/index.php?text_id=74 (23.02.2009). 
NATO operations and missions”, 
http://www.nato.int/cps/en/natolive/topics_52060.htm 
“NATO’s relations with Russia”, 
http://www.nato.int/cps/en/SID-5EB4A1BD-146C5480/natolive/ topics_ 50090.htm?; 
“NATO-Russia Council Action Plan on Terrorism” , 
http://www.nato.int/ cps/en /natolive / official_ texts_72737.htm?selectedLocale=en 
NATO'nun Yeni Stratejik Konsepti: Aktif Angajman, Modern Savunma, 
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=884:natonun-yeni-stratejik-konsepti-aktif-angajman-modern-
savunma&catid=122:analizler-guvenlik&Itemid=147 (e.t.14.12.2010) 
NICHOL, Jim. (2007). “Central Asia’s Security: Issues and Implications for U.S.Interests”, CRS Report for Congress, (s: 20-21). 
NIKITIN, Alexander I. (2007). “Post-Sovyet Military-Political Integration:The Collective Security Treaty Organization and its Relations with the EU and 
NATO”, Central Asia-Caucasus Institute & Silk Road Studies Program, China and Eurasia Forum Quarterly, Vol.5, No:1, (s.35). 
NORLING, N. ve N. SWANSTRÖM (2007). “The Shanghai Cooperation Organization, Trade, and The Roles of Iran, India and Pakistan”, Central 
Asian Survey, XXVI, (s: 429-444). 
OĞUZLU, Tarık. (2012). NATO’nun Dönüşümü ve Geleceği, Ortadoğu Analiz, Nisan Cilt 4, Sayı 40, Nisan. 
Olcott, Martha Brill. (1994). "Central Asia's Islamic Awakening", Current History, Vol: 93, No: 582, April, 
OLCOTT, M. B. ve N. UDALOVA. (2000). “Drug Trafficking on the Great Silk Road: The Security Environment in Central Asia”, Russia and Eurasia 
Program Working Paper, Carnegie Endowment, No: 11, S.2. 
ÖZBAY, Fatih. (2008). “NATO Zirvesinin Galibi Kim?”, BİLGESAM - Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi, 
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=comcontent&view=article&id=119:nato-zirvesinin-galibi-kim&catid=122:analizler-guvenlikItemid=147, (04.07.2009). 
“Partnerships: A cooperative approach to security”,http://www.nato. int/cps/en/natolive/ topics_ 8433 6. htm? 
RİCHARD L. Wolfel. (2002). “North to Astana: Nationalistic Motives for the Movement of the Kazakh(istani) Capital”, Nationalities Papers, Vol: 30, 
Issue: 3, Eylül, (s: 485-506). 

SAGADEEV, Arthur. (1994). "Rusya ve Büyük Güç Ideolojisi", çev. Cemalettin Tüney, Avrasya Dosyası, Cilt: 1, Sayı :1 
SIMON, Jeffrey, “Partnership for Peace: Charting a Course for a New Era”, US 
Foreign Policy Agenda, Vol. 9, No.2, June 2004, p. 33. 

SPOOR, M. ve A. KRUTOV. (2003). “The ‘Power of Water’ in a Divided Central Asia”, Perspectives on Global Development and Technology, Leiden, II, S.49. 
SÜMER, Gültekin. (2008). “Amerikan Dış Politikasının Kökenleri ve Amerikan Dış Politikası”, Uluslararası İlişkiler, Cilt: 5, Sayı: 19, Güz, 
ŞENSOY, Süleyman., ”Avrupa Birliği-Türkiye Orta Asyanin Çok Boyutlu Güvenliği”, 29.04.2008, 
http:// www. tasam.org/tr-TR/Icerik/27/avrupa_birligi_-_turkiye_orta_asyanin_ cok_ boyutlu_guvenligi (e.t. 19/08/2009). 

TABYSHALİEVA, Swanström-Cornell-, Poonam Mann, “Religious Extremism In Central Asia”, Strategic Analysis, Vol. 25, No. 9 (December 2001), 
http://www.ciaonet.org/olj/sa/sa_dec01map01.html, (e.t. 05/11/2003), ss. 5-6 

UÇAR, Fuat. (2007). “Dış Türkler: Türk Dünyasının Parlayan 5 Yıldızı”, Fark Yayınları, Ankara. 
UMBACH,Frank,“ Europe’s Energy NonPolicy”, Globale Energiesicherheit Analyses,Transatlantic Internationale Politik, No:4,Berlin,2004,pp.52-60 .S.54, 
http://en.inter nationalepoliti k.de/archiv/2004/winter2004/europe---s-energy-non-policy.html ,(e.t.03.05.2007). 
UZGEL , İlhan., “ABD ve NATO’yla ilişkiler 1990-2001”,Oran (der.),Türk Dış Politikası, Cilt II, 

VELİEV, Cavid., “Büyük Orta Asya Projesi”, 
http://www.tusam.net/makaleler.asp?id=522&sayfa=0, (e.t. 19/ 08 /2010). 

WEITZ, Richard., “Orta Asya Ortaklıklarının Yenilenmesi”, 
http://www.nato.int/docu/review /2006 /iss ue 3/ turkish/analysis2.html , (e.t.05.11.2011). 

ZIEGLER, Charles E. (2006). “The Russian Diaspora in Central Asia: Russian Compatriots and Moskow’s Foreign Policy”, Demokratizatsiya, Kış, Vol: 
XIV, (s:103-126) 

http://www.nato.int/docu/review/2005/issue3/turkish/analysis.html, (e.t.25/01/2009) 


***